AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Noel Balosu ~

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4  Sonraki
YazarMesaj
Misafir

Misafir




Noel Balosu ~ - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu ~   Noel Balosu ~ - Sayfa 2 EmptyC.tesi Ocak 31, 2009 4:01 pm

"Lanet olsun! Ortalığın hâline bak! Geç kalacağız Jason!"

Sihirde Sır basın kuruluşunun yazarlar odasına karışıklık hâkimdi. Yetişilmesi gereken bir noel balosu vardı; ancak ikili, dağınık çalıştığı için oda karman çormandı. Parşömen kâğıtlarının bir kısmı terde, kitaplıktaki kitapların bazıları çalışma masalarında, çeşitli dosyaların bazısı ise ufak sehpaların üzerinde veya koltuklardaydı. İkili, bir yandan ortalığı büyü ile toplamaya çalışıyor, bir yandan da son hazırlıklarını tamamlamak için çaba harcıyordu. Yaklaşık beş dakika sonra tüm kitaplar büyü kitaplığa yerleştirilmiş, yerdeki gereçler yerlerini konulmuş, dosyalar dolaplardaki yerlerine konulup dolaplar kilitlenmişti. Vücudunu terk eden telaş, yerini yorgunluğa bırakmıştı. Kendini tekli koltuklardan birine atan John, yorgunluğu gidermek için büyüyle havadan, kendine bir bardakta meyve suyu yarattı. Hızlıca içtiği meyve suyundan son yudumunu da aldıktan sonra koltuktan kalktı. Sehpanın üzerindeki asasını, pantolonunun sağ cebine koymadan çalışma masasının üzerine bıraktığı boş bardağı büyüyle yok etti. Asasını cebine yerleştirdi ve Jason’la birlikte odadan çıkıp odanın kapısını büyüyle kilitledi. En azından bir-iki haber yakalamayı umduğu baloya gitmek üzere binadan ayrıldılar.

Cisimlenerek gelebildikleri son yer, Hogwarts arazisinin başlangıcıydı. Buradan sonra cisimlenme gerçekleştirilemiyordu ki bu, Hogwarts’ın en önemli güvenlik önemlerinden biriydi. Gecenin karanlığının çöktüğü yolda asalarını ışıklandırarak yürümeye başlayan ikiliden John, sessizliği bozan kişi oldu. “Birkaç gizli konuşma veya bilinmeyen bir ilişki yakalamalıyız Jason.” Jason’ın onaylar sözlerinin ardından konuşma, konusu değişmeden iki Hogwarts’a gelene kadar devam etti. Şimdi içeriye girip Fyodor’u bulmaları ve ardından balo için ilginç birkaç haber yakalamaları gerekiyordu.

Hogwarts’ın büyük, ihtişamlı giriş kapısının önündeydiler. Kapısının iki yanına da büyükçe meşaleler asılarak giriş aydınlatılmıştı. Kilitli kapı, istenmeyen misafirler için alınan bir önlem olmalıydı. Jason, Hogwarts giriş kapsını üç kez tıklattı ve kapı içeriden açıldı. Kapı açan kişi, yıllarca görevinde değişmeyen Hogwarts Hademesi’ydi. “Sen hâlâ burada mısın ihtiyar? Çoktan ölmüşsündür diye umuyordum.” Hademeye ettiği bu lafa gelen cevap, mırlama tarzında bir iniltiydi; fakat John bunu umursamadı. Öğrencilik hayatı boyunca bu hademeden hep nefret etmişti, şimdi karşısında ona karışabilecek bir çocuk yoktu.

Büyük Salon’a vardıklarında, gecenin öneminin Hogwarts’ta oluşturduğu etkiyi beğenerek karşıladılar. Buzdan yapılmış kocaman camlar, noel havasından salonu yoksun bırakmayacak şekilde ayarlanmış tavandan inen kar taneleri, büyükçe çam ağaçları, beş-altı kişilik ufak yemek masaları, dans pisti ve sunucu için bir kürsü, Büyük Salon’u muhteşem bir noel havasına bürümüştü. “Bunları işi biraz fazla abartmış Jason. Ama itiraf etmeliyim ki gerçekten güzel olmuş.” Salonda servis yapan bir evcininin taşıdığı tepsiden iki tane kaymak birası kaptı ve birini arkadaşına uzatıp etrafı gözlemeye koyuldu. “Fyodor’u ve Elisha’yı bulmalıyız Jason. Bir araya gelip kesin karar vardıktan sonra da işe koyuluruz.” Sinsice gülümseyip arkadaşı Jason’da da aynı tepkiyi gördükten sonra, Fyodor ve Elisha’yı bulmak için salonu turlamaya başladılar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Arisha Darya Fedor

GezginGezgin
Arisha Darya Fedor



Mücadele Tarafı : *

Noel Balosu ~ - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu ~   Noel Balosu ~ - Sayfa 2 EmptyC.tesi Ocak 31, 2009 7:13 pm

~ 1 Hafta Önce - Boş Sınıf / Prova ~

"Hangi şarkı bitirir, dilimdeki ölüm korkusunu?"

*Aklımı kaçırmış olmalıyım.* Yaklaşık bir hafta sonra düzenlenecek, Hogwarts' ta gerçekleşen gelmiş geçmiş en büyük balolardan birinde sahne alacak bir müzik grubunda yer aldığına inanamıyordu. Üstelik Hogwarts öğrenci ve çalışanlarının dışında da katılım olacaktı. Diğer büyücülük okullarının öğrencileri bile gelecekti. Kalabalık, görkemli ve sürprizlerle dolu bir balo bekleniyordu. O gece sahneye çıkıp şarkı söyleyeceğini düşündükçe kalp atışlarının hızlandığını hissedebiliyordu. Daha önce bu tür bir deneyimi olmamıştı ve ne yapması gerektiğini bilmiyordu; elinden gelenin en iyisini yapacaktı. Başarabileceğini düşünüp bu sorumluluğu üstlenmişti bir kere. Böyle bir şeyi nasıl kabul ettiğine hala anlam veremiyordu gerçi. Kendini beğenmişliği, gereksiz özgüveni, Slytherinli cadıyı utandıran budala cesareti başına bir sürü bela açıyordu işte. Yasak Orman gezileri, bir çok kavgaya karışması, arkadaşlarına(!) yaptığı minik(!) şakalar adının "Bela öğrenci"ye çıkmasına neden olmuştu. Bütün bu saçmalıklar gereksiz yere macera arayışı ve cesaret patlamalarından kaynaklanıyordu. *Bende bu cesaret varken Gryffindor'a gitmediğime şaşırıyorum. İyi ki Şapka bozuntusu durumu çakmamış.* Ama bu şarkı işi iyi bir şeydi. Oraya çıkacak, elinden geleni yapacak ve herkes eğlenirken o da eğlenecekti.

Grup, Hufflepufflı bir kız, Aislin; Revanclaw'dan Norah; Arisha'nın Darkness of Queens'ten yakınlığı olan Claire ve Arisha'dan oluşuyordu. Rahat çalışabilmeleri için boş bir sınıfa küçük bir sahne ve ses sistemi kurmuşlardı. Odayı da büyüyle ses geçirmez yapmışlardı; haftalarca üstünde uğraştıkları, birçok kez değişiklik yaptıkları sürpriz şarkılarının tüm Hogwarts tarafından vaktinden önce duyulmasını istemiyorlardı. Bu şarkı için çok çalışmışlardı. Hatta, soy gaz misali takılan Arisha bile işbirliği yapmıştı. Provalar sırasında grup, çok farklı kişilikler olmalarının da etkisiyle, anlaşmazlık yaşayıp vazgeçmenin eşiğine gelmişti. Her seferinde kendilerine, Noel balosu bittikten sonra bir araya gelip, bu işi yapmak zorunda olmadıklarını hatırlatıp dayanmışlardı. Ancak Arisha daha ne kadar dayanabileceğini bilmiyordu; olmuyordu.


"Ah tamam, kesin kesin. Durun!" diye haykırdı mikrofona, sesini duyurmaya çalışarak. Grup, çalmayı durdurdu. Her birinin bıkkınlığı, bu anı daha önce yaşamış oldukları yüzlerinden okunuyordu; "Yine ne oldu?" dercesine Arisha'ya bakıyorlardı. Arisha, mikrofonu yere bırakıp ellerini beline koydu. Gözlerini, grup üyelerinin üstünde gezdirdi teker teker. Aislin'de durdu ve dişlerinin arasından konuştu. "Aynı şarkıyı çalıştığımızdan emin misin, Aislin? İkimiz farklı şarkıları çalışıyormuşuz gibi geldi bana." Aislin'in, son iki gündür kafası çok dağınıktı. Her ne ile meşgulse artık, işine odaklanamıyordu. Bu durumu bir tek Arisha mı fark ediyordu? Destek istercesine Norah ve Claire'e baktı. Onlardan da ses çıkmayınca pes edermiş gibi ellerini havaya kaldırdı, başını eğdi ve omuz silkti. "Pekala bayanlar, zaman daralıyor. Bir daha deneyelim ve bu sefer en iyisini yapalım."

~ Noel ~

Telaşla, yatakhaneye girdi. Baloya erken gidip her şeyin yolunda olup olmadığını kontrol etmeye karar vermişti ama bir an aklından çıkmış olacak ki geç kalmanın eşiğindeydi. Davetliler gelmeye başlamıştı bile, gördüğü kadarıyla. Beceriksizce beresini çekeledi, başından sıyırıp attı. Cüppesini karyolasının üstüne fırlatırken bir yandan da saçındaki tokayı tek hamleyle çekti aldı. Saçları dağılsın diye kafasını sağa sola sallarken üstündekilerin yarısını çıkarmıştı bile. Karyolasının yanında duran sandığın kilidini açtı hızlıca. Kıyafetler, kitaplar, ıvırlar, zıvırlar… Sandığın yarısını dışarı çıkarmak zorunda kalmıştı aradığını bulabilmek için. Sonunda amacına ulaştığını belli eden gülümseme yayıldı yüzüne. Sandığın en dibinden çıkan inci kolyeyi komodinin üstüne koydu. Giysi dolabına yöneldi, kapağını açtı. Elbisesi ona bakıyordu. Daha fazla zaman geçirmeden elbiseyi üstüne geçirdi, fermuarını çekerken yatakhanedeki boy aynasında kendini seyrediyordu.

Kalın askılı, göğüs altından büzülmüş; siyah, parlak kumaşlı bir elbiseydi. Elbisenin “sevimli” gidişatına tezatlık oluşturan derin sırt dekoltesi vardı. Arkada, bel hizasında küçük, beyaz bir fiyonk kendini belli ediyordu. Fiyonk, elbiseye farklı bir hava katmıştı. Üst kısmı Arisha’nın bedenini sıkıca sarıyordu. Fiyongun olduğu hizadan etek kısmı pilili olarak açılıyor, genç kızın dizlerinin bir-iki parmak üstünde bitiyordu. Basit tasarım bir elbiseydi ama şıktı. En küçük bir titreşimle hareketlenen, hoş bir kumaşı vardı. Siyah, genç kızı olduğundan daha olgun göstermişti. Ayrıca daha zarif ve dikkat çekiciydi.

Komodinin üstüne koyduğu inci kolyeyi boynuna, iki kere dolayarak taktı. Küçük aynayı eline alıp kendine baktı. Parmaklarını saçlarında gezdirip düzeltti. Çok fazla uğraşmak istemiyordu; abartmaya gerek yoktu ona göre. Yanaklarına sürdüğü hafif allık, telaştan dolayı oluşan yanaklarındaki doğal kırmızılıkla birleşince çok daha güzel göründü gözüne. Memnun bir gülümseme yayıldığı yüzüne. Kendini iyi hissediyordu. Biraz titrediğini hissediyordu ama bunu kendine bile itiraf etmiyordu. Daha fazla oyalanmadan, aceleyle ayakkabılarını çıkarıp gece için uygun olanları giydi. Rahatsız edecek şekilde topuklu olmamasına dikkat etmişti ama yine de topukluydu. Son anda moralini bozmamak için bu konuyu umursamamaya karar verdi ve son bir kez boy aynasında kendine bakıp, adımlarını çıkışa çevirdi.

Ortak Salon’da hızlı adımlarla çıkışa doğru ilerlerken laf atanların kimilerine gülücük, kimilerine sert bakışlar attı. Herkes çok heyecanlı görünüyordu. Telaşlıydılar, hazırlanmaya çalışıyorlardı ve keyifleri yerinde gibiydi. Arisha’nın da keyfi yerine geldi. Adımlarını hızlandırarak portreye ulaştı ve kendine doğru çekti, derin bir nefes alarak koridora adımını attı. Topuk sesleri kalabalık koridorda bile dikkat çekerken, Arisha, sanki ses onun topuklarından gelmiyormuş gibi yüzünde yapmacık bir sırıtışla ilerlemeye devam etti. Bir an önce sahne arkasında yerini almak, bir eksik olup olmadığını kontrol etmek istiyordu. Hareket eden merdivenler sayesinde üst kata çıkması ve Büyük Salon'a varması uzun sürmedi. Büyük Salon'un kapısından ilerlerken kulakları da, gözleri de ayakkabılarındaydı. Rahatsız ediciydiler ve kesinlikle çok ses çıkarıyorlardı. Anlaşılan bu gece ona rahat vermeyeceklerdi. Başını kaldırıp gördüğü manzara karşısında beğenisini gizleme gereği duymadan hoşnut bir şekilde gülümsedi.

Zaten oldukça büyük olan salon, büyüyle üç-dört katı kadar büyütülmüştü. Göz yormayacak şekilde ama baloya uygun şekilde ışıklandırılmıştı. Belki de bir süre sonra göz yoruyordu, evet. Biraz fazla ışıklandırılmıştı sanki. Yüzlerce masa vardı, masaların ardından geniş dans pisti gözüne çarptı. Bu gece orada dans edecekler miydi? Hem de Arisha'nın söylediği şarkılarla? Birden kendini garip hissetti. Ekşi ama lezzetli bir elmayı ısırmış gibiydi; dişlerinde kalan rahatsızlığa mı yansın, damağındaki tada mı sevinsin bilemez bir haldeydi. Açık mavi camlardan yapılmış masaların ortasında fazla büyük olmayan çam ağaçları dikkat çekici güzellikteydi. Etrafa göz atarken sahneyi gördü. Sahnenin yanında çok dikkat çekmeyen, küçük bir kapı vardı. Sahnenin arkasına oradan geçildiğini umuyordu. Yerini alma zamanının geldiğini düşündü, ahşap kapıdan geçip sahnenin arkasına ulaştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/arisha-d
Josselyn Griswald

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Josselyn Griswald



Mücadele Tarafı : Çikolata.

Noel Balosu ~ - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu ~   Noel Balosu ~ - Sayfa 2 EmptyPaz Şub. 01, 2009 1:38 am

Çocukça bir heyecan anlamsız bir şekilde tüm bedenini sarmıştı. Daha önce defalarca baloya katılmıştı ama hala içinde eğlenmeyi sabırsızlıkla bekleyen ve oradan oraya uçuşan bir kelebek sürüsü vardı. Derin bir nefes aldı. Sakin! Altı üstü bir balo. Bir saatten az kalmıştı, ama sanki saatlerce var gibiydi balonun başlamasına. Aslında ona öyle geliyordu, her ne kadar Josselyn fark etmese de hazırlanmaya başlayalı bir buçuk saatten fazla olmuştu. Ama yine de biri bir şeyi heyecanla bekleyince ve orada mükemmel gözükmek için kendine çok özen gösterince akreple yelkovanın ne denli çabuk hareket ettiğini anlayamıyordu. Pencerelerin hepsi sıkıca kapalıydı ve içerisi bunaltıcı derecede sıcaktı. Ama ne saati ne de bunaltıcı havayı fark edecek durumdaydı şuanda. Her zamanki enerjikliğiyle odanın bir ucundan bir ucuna koşuşturuyor, dün gece koyduğu siyah topuklu ayakkabılarını arıyordu. Yorulmak bilmeyen bu genç kadın, on dakikadır aynı şeyi aramaktan bunalmış bir şekilde kendini yatağına attı. Baloya ayakkabısız gitmek de bir ihtimaldi ama göze pek de hoş gözükmüyordu. Kafasını sağına soluna çevirip, son bir umutla küçük siyah şeyleri görmeyi umut etti; ama onlar yerine başucundaki çekmecedeki diğer küçük şeyi gördü. Asasını. Ah, bunu bile düşünememişti. Gözlerindeki parıltıyla asasını eline aldı. Büyülü sözleri söylemesiyle, bir kenara koyduğu pantolonunun altından bir çift ayakkabı yavaşça üzerine süzülmeye başladı. Oraya bakmak aklının ucundan bile geçmemişti. Oturur halde ayakkabıları ayağına geçirdikten sonra, ayağa kalktı ve son halini görmek amacıyla odasının boy aynasına yürümeye başladı. Aynanın önünde durup, son halini incelemeye koyuldu. Straples siyah elbisesi, göğüs hizasından dar bir kesimle başlıyor, dizinin bir karış üstüne kadar aynı kesimle devam ediyordu. O darlığa rağmen rahat edebileceği bir kumaştan yapılmış elbise büzülmüş gibi bir görüntü veriyordu. Elbisenin altına ten rengini belli edecek incelikte siyah bir çorap giymiş, onun altına da az önce giyindiği ince topukları olan zarif, aynı renk ayakkabılarını geçirmişti.

Yatağının üzerine bıraktığı asasını tekrar eline aldı ve aynanın karşısında yerini aldı. Asayı kızıl saçlarına doğrulttu ve büyülü sözleri söyledi. Öğrencilik zamanından öğrendiği bu tılsımla, dümdüz olan saçları kıvırcıklaştı ve ufak bir düzlüğü bile barındırmadan bukleler halinde çıplak omuzlarına döküldü. Çekmecesinin üzerine bıraktığı malzemeleri eline aldı ardından. Siyah göz kalemi ve onun ardından abartılmadan sürülen aynı renk farla gözlerinin maviliği belirgin bir hal almış, kullandığı kan kırmızısı rujun ardından dolgun bir görünüm kazanmıştı dudakları. Giysi dolabının en üst raflarında bulunan lacivert kutuyu aldı ve açtı kızıl saçlı cadı. İçinden çıkardığı siyah taşlarla fazla abartıya kaçmadan bezenmiş, zarif kolyesini çıkardı ve boynuna götürüp, taktı. Bitmişti işte. Ne kadar da çabuk hazırlanmıştı? *Sen öyle san, baksana saate!* İçinden bir yerlerden gelen sesle, kafasını yatağın başucunda duran saate yönlendirdi ve görmesiyle şok olduğunu belli eden bir ifade tüm yüzüne yerleşti. Dakikalar mı kalmıştı sadece? Ah, Fyodor ağaç olmamıştır umarım. Bir kadın neden saatlerce hazırlanır, üstelik bunun farkına bile varmazdı? Ya da sadece Josselyn için mi geçerliydi bu? Saçma düşünceleri arasında kaybolurken, elbisesinin şıklığını tamamlayan küçük siyah çantasını da eline aldı ve kendini baloya yetişmeye çalışan kişilerin arasında buldu. Büyük salonun bulunduğu yere yakın bir odasının olması büyük şanstı. Bu kadar bunaltıcı yoğunluğa iki kattan fazla dayanamazdı zaten.

Kendinden emin adımlarla, yavaş yavaş yürüyerek indi balonun yapılacağı kata. Sevgilisi bekliyordu işte orada, tüm çekiciliği ile bekliyordu kendisini. Yüzünde geç kaldığından ve onun çok beklemesinden kaynaklanan korkunun verdiği bir tedirginlik ifadesi vardı Josselyn'in. Ama adamın kendisini gördüğünde verdiği tepki, tüm tedirginliğini kırmış, yüzüne sevimli bir gülümseme yerleştirmişti.
"Ah yapma Fyodor, utandırıyorsun beni." Boşta kalan elini, sevgilisinin ceketiyle ve peleriniyle büyük bir uyum içinde olan papyonuna götürüp, düzenledi. "Sen de çok şık gözüküyorsun ayrıca." İltifat gibi gözüken sözler, doğrulardı. Giydiği mavi gömleğin üzerine geçirdiği parlak takımı, onu tamamlayan büyücü çizmeleri ve üzerinde çok hoş duran pelerin. Her zamanki gibi çok yakışıklıydı. Gözlerini onun etkileyici bakışlarından alamazken, kendisini izleyen yüzün Büyük Salon'a döndüğünü, elinin ise adamın elinde bulunduğunu fark etti. Eğlence başlamak üzereydi ve içindeki kelebekler hala uçuşuyordu. Aynı etkinin Fyodor'da da olduğunu anlaması uzun sürmemişti, çok neşeli gözüküyor, yerinde duramıyordu. Eh, o iksiri içirmesi oldukça doğru bir seçimdi. Onu böyle görmek kızıl saçlı cadının hoşuna gidiyordu. Aşağı indiğinden beri yüzünden eksilmeyen gülümsemesiyle, sihirle genişletilmiş, birkaç basit tılsımla harikalar yaratılmış salona girip, sevdiği adamla beraber boş bir masa buldular. Etrafa göz gezdirmeye başladı genç kadın; tanımadığı bir sürü yüz vardı, hatta tanıdıkları bile tanınmayacak hale girmişti ki tanıdığı hiç kimseyi göremez olmuştu. Boya kutusundan fırlamış gibi olmaları bunda büyük etkendi tabii. Salondaki tek huzur verici görüntü, gökyüzünden aşağı süzülen karlar ve parıltılardı. Bakışlarını partnerine çevirdiğinde, huzur verici tek görüntünün onlar olmadığını fark etti. Onunla muhabbetine başladığında, yanlarından servis yapan, çirkin bir evcininden iki kadeh Ateş Viskisi alıp, birini kendisini izleyen adama verdi. "Neye içiyoruz sevgilim?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/josselyn-t7564.h
Christopher Bill O'Connor

BannedBanned



Mücadele Tarafı : Death Eaters
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Unicorn

Noel Balosu ~ - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu ~   Noel Balosu ~ - Sayfa 2 EmptyPaz Şub. 01, 2009 12:49 pm

Hazırlıkların son hız sürdüğü yatakhanede, sessizlik hüküm sürüyordu. Herkesi saran telaş, hazırlıklar bittikten sonra balo heyecanına dönüşmüştü. Yatakhanedeki sessizliğin egemenliği, herkesi saran telaşın heyecana dönüşmesiyle son bulmuştu. Vücudunun her zerresini saran heyecan, kimi zaman ellerinin titremesine neden olsa da, bunun tatlı bir bekleyiş heyecanı olduğunu düşünüp gülümsemeye devam ediyordu. Şöyle bir düşündüğünde, bu kadar heyecanlanmasının sebebini bulamıyordu; fakat heyecanına da engel olamıyordu. Heyecan, hayatı boyunca en az tattığı duyguydu. Genelde sakin biriydi Christopher; heyecanın, eli ayağı birbirine dolaştıran kötü bir şey olduğunu düşünmüştü hep. Oysa ki şuan yaşadığı heyecan, bedeninin tüm hücrelerini şiddetle rahatsız etse de, tatlı geliyordu işte; bunda yıl yanılmıştı. Yarısı su dolu olan elindeki bardak bile, vücudunun heyecana yenik düşmesiyle zangır zangır sallanıyordu. Bardağı düşüreceğini düşünüp sol eliyle bardağın tabanına destek oluşturdu ve böylece bardağın sallantısını kesti. Yavaş yavaş bu heyecan temposuna alışıp sakinleşen Christopher, karşısındaki duvara asılı büyük saate baktı. Balonun başlamasına bir saat beş dakika vardı. Yani bu demek oluyordu ki, Silvia’yla beş dakika sonra buluşacaktı. Bu düşünceyle bedenini bir kez daha ele geçirmeye çalışan heyecanla savaşarak oturduğu sandalyeden kalktı. Artık son kontrollerini yapmalıydı.

Yatakhanenin en uç kısmına, kişisel dolapların bulunduğu bölüme gitti. Yatakhanedeki tek boy aynası oradaydı. İspanyol arkadaşı Paul’un oradan çekilmesini rica edip ayna karşısına geçti. Karşısında gördüğü Christopher, kendine fark edemediği kadar yakışıklıydı. Siyah takım elbisesi, gri renkli gömleği ve üzerine taktığı ince, siyah kravatlıyla tam bir uyum yakalamıştı. Ayaklarına giydiği rahatsız edici fakat, gece için gerekli ve şık olan siyah ayakkabıları da bu uyuma destek oluyordu. Yatakhanedeki arkadaşlarına gece için şans diledi ve derin bir nefes alıp yatakhaneden ayrıldı.

Slytherin Ortak Salonu, her zamankinden fazla kalabalıktı. Birinci sınıftan yedinci sınıfa kadar hemen hemen tüm öğrenciler salona toplanmıştı. Herkesin üzerinde şık balo elbisesi vardı. Herkesin saçı kıyafetine göre şekillenmişti. Gözleri, salona hâkim olan bu güzelliğin arasından Silvia’yı bulmaya çalıştı; fakat bulamadı. Henüz gelmediğini düşünüp arkadaşını döndüğü sırada karşısında, Silvia’nın en güzel halini buldu. O kadar güzel olmuştu ki, kalbi aniden delice çarpmaya başlamıştı Christopher’ın. “Çok… Çok güzel olmuşsun sevgilim.” Şaşkınlığını belli eden cümlesinin ardından sevgilisinin dudağına ufak bir öpücük kondurdu. Hemen sonra muzip bir yüz ifadesi, hafif kalkık kaşlarıyla sol kolunu dirseğinden büküp sevgilisine bakmadan; fakat ona hitaben konuştu. “Bana bu gece eşlik etmez misiz Prenses?” Bu yüz ifadesine gülümseyerek karşılık veren Silvia, sağ elini, Christopher’ın sol kolunda geçirdi. İki sevgili, baloya gitmek için hazırdı.

Büyük Salon, her zamanki muhteşemliğine muhteşemlik katmış şekilde baloya davetli olanlara sunulmuştu. Kristal taşlardan yapılmış camlar, kırmızı örtüyle şıklaştırılmış yuvarlak masalar, bolca süslenmiş çok sayıda çam ağaçları ve kar tanelerini yavaşça aşağı bırakan sihirli tavan, insanın içine işleyen huzur beraberinde getirmişti. Salonun başlangıcında bulunan profesör masası da dört binanın yemek masası gibi ortadan kaldırılmış, yerine sahne yapılmıştı. Sahnedeki sandalyede oturan ve geceyi sunacak isimse Profesör O’Learnot’tı. Bu işi nasıl kabul ettiğini düşünmeyi sonrayı bırakıp sevgilisi Silvia’yla masalardan birine oturdular. Yan yana oturan iki sevgili, sarmaş dolaş balonun başlamasını beklemeye koyuldular. Bu gece, onların gecesi olacaktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Charles William Stenson

BannedBanned
Charles William Stenson



Mücadele Tarafı : Dark Side mı demek lazım Emin değilim
Rp Sevgilisi : Arisha Darya Fedor olmak üzere
Kan Durumu : Melez[Ancak Herkes Safkan Sanar]
Patronus : Daha üstünde uğraşmadı

Noel Balosu ~ - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu ~   Noel Balosu ~ - Sayfa 2 EmptyPaz Şub. 01, 2009 5:48 pm

Kendini koltuğa herkesten saklanırcasına gömmüş ve ister istemez çevresini izlemeye başlamıştı sessizce. Sıkkındı... Evet, durumundan bu gerçeği fark etmek mümkündü. Artık alışmış olduğu bu, sıkıcı ve saçmalık dolu manzarayı görmekten bıkımıştı çünkü. Ancak kendi adına ufak bir tesellisi vardı. Haftalardan beri bitmek bilmeyen konuşmaların ve heyecanın sonuna gelmişlerdi artık. Noel balosu yapılacak dendiğini andan itibaren herkesin kafasında kurmaya başladığı planlar ve durmaksızın ortaya atılan teoriler okulun her yanını sarmıştı. Günlerdir herkesi bir grup içinde kıkırdaya kıkırdaya konuşurken görmek mümkün hale gelmişti. Sıcak bir neşe olarak nitelendirilebilecek olan bu durumun gücünü anlamak da pek zor değildi aslında. Kış ayının en sert zamanlarından birinde olmalarına rağmen görünmesi gereken bazı sorunlar - hastalık, üşütmek ve titreyerek dolaşmak- hala ortaya çıkmamış ve çoğu kişinin gözünde, bulundukları mevsim ilkabahar sayılmaya başlanmıştı. Bunu tam olarak nasıl becerdiklerini kimse bilmiyordu ama ufak ihtimaller verebiliyorlardı. Belki coşmak, eğlenmek ve kanlarının kaynamaya başlaması bu durumun en büyük suçlusuydu. Ancak kış mevsiminin içinde oldukları bir gerçekti; tek bir kişinin farkında olduğu bir gerçekti.

İşte camın kenarındaki koltuğa oturmuş ve gözlerini elinden geldiğince arkadaşı sayılacak kişilerin üzerinden uzaklaştırmış olan kişiydi; bu gerçeği farkında olan. On beş yıl önce Charles ismi ile onurlandırılmış olan genç büyücü genelde olduğu gibi neşeli ortamlardan biraz kaçınmıştı. Nedenini bilmiyordu belki ekilmenin verdiği rahatsızlıktan dolayı kendini, köşeye, gözden uzak bölgelere itme ihtiyacı duymuştu. Ancak pek bir önemi yoktu onun için; uygullayabileceği çok fazla fikir dolanıyordu aklında çünkü. Zaten bugünlerde ihtiyaç duyduğu durumlardan biri haline gelmişti yanlız kalmak. Herkes çoktan hazırlıklarına başlamışken ilk hangi fikrini uygulayacağına karar vermesi gerektiğini farkındaydı ve bu farkında olmayla yerinden doğruldu sessizce. Biraz daha kendini kuytuya çekebilerek camın önüne doğru ilerlemiş ve dışarıyı izlemeye başlamıştı. Özlemini duyduğu ve hep hoşuna giden bu kar manzarasını izlemek, biraz olsun düşüncelerini ayırmasında yardımcı oluyordu ona. Arkasından gelen sesler zorlana zorlana kulağına ulaşıyor olsa da pek fazla umursamamayı başarabiliyordu. Ancak bir ara duyulan iltifatlar ilgisini çekmişti.
*Tabi ya Arisha. Bugün konser verecekti. Sevgilisi gurur duyuyor olmalı* diye düşünürken kendi içindeki rahatsız bir duyguyu sindirmeye çalışmış ama pek büyük beceri gösterememişti.

Kafasında oluşan düşünceler ve içinden çıkmak bilmeyen bir duyguyla camın önünde dururken salondan ayrılanların ayak sesini işitti. Sonunda tek başına kalacağını bilmekten duyduğu mutluluk yüzüne yansımıştı ama bu duyguyu yaşarken biraz sonra düşeceği durumdan habersizdi. İçeride kimsenin kalmadığını düşünerek arkasını dönmüş ve beklemediği bir çift gözle karşılaşmıştı. Kyros olarak tanıdığı ve daha ilk yıllarında yakın arkadaşı olarak saymaya başladığı bu çocuk neredeyse bir adım uzağında durmuş ve Charles'ın gözlerine yöneltmişti sert bakışlarını. Daha şimdiden olacakları farkında olmanın verdiği bir rahatlamayala onun bakışlarına karşılık verebilmişti rahatlıkla. Zorla kendisini büyük salona götürmeye çalışacaktı ama Charles da bu konuda sessiz kalan taraf olmayacaktı.
"Aklından geçenleri sil dostum, ben böyle gayet mutluyum." Sakin sesinin altında hep kullandığı bir zehir yatıyordu. Ancak hedefini tam tutturamamış olacak ki dostu sessizliğini bozmadan ve sadece gülümseyerek bakıyordu. Ayrıca bir elinde çok şık olduğu anlaşılan bir takım tutuyordu. Aslında bu durum karşısında hala direnebilecek konumda olduğunu fark etmişti Charles ama anlayamadığı bir etki yüzünden pes edercesine elini uzatmıştı takıma. Aynanın karşısına bu yeni takımla geçerken yenilmenin verdiği bir üzüntü vardı içinde ama bu yeni görünüşü hoşuna gitmiş olacak ki yüzünde belli olan bir gülümseme de yer edinmişti.

Sonunda büyük salona geldiğinde Charles'ın bile taktir edeceği bir manzara duruyordu karşısında. Büyük pist, çam ağaçları, düzenli koyulmuş masalar çok büyük bir uğraşın kanıtıydı. Zaten bu herkes tarafından takdir almış olduğu yüzlerden belli olan salona girdiğinde ne tarafa gideceğini billemeden durdu önce. Başta arkalarda bir yerde oturmayı düşündü ama çok geçmeden bu fikri kafasından atması gerekti. Çünkü her konuda olduğu gibi bu işte de kararı Kyros vermiş ve ne çok ön ne çok arka sayılacak bir yere sürüklemişti Charles'ı. Bu konuda artık yorum yapma gereği görmeyen büyücü yavaşça oturduğu sandalyesine yaslanmış ve çevresini süzmeye başlamıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/carl-arn
Luke Theodore Crawford

VII. SınıfVII. Sınıf
Luke Theodore Crawford



Rp Sevgilisi : Luvena.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Maymun.

Noel Balosu ~ - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu ~   Noel Balosu ~ - Sayfa 2 EmptyPtsi Şub. 02, 2009 12:20 am

“Saçını taramana gerek yok, oğlum! Bir havucun tepesi ile uğraşmaya lüzum yok!”
“Sesini kesecek misin sen?”

Tarihin daima kendini tekrarladığı apaçık ortadaydı. Gryffindor Ortak Salonu, bir kez daha Crawford kardeşlerin birbirleriyle uğraşmasına tanık olmaktaydı. Aynı zamanda; büyük bir hazırlık telaşına. Zamanın nasıl geçtiğinin bir kere daha farkına varamamış olan Luke’ın ise o an için tek amacı; ağabeyi William ile dalga geçmekti. Son olarak aldığı sert(!) ihtar, bir süre sessiz kalmasını gerektiriyordu anlaşılan. Aynanın karşısında duran William’dan fırsat bulabildikçe, kıvırcık saçlarını kontrol etmekle uğraşıyordu. Doğrusu, onları düz hâle getirmek; epey yorucu bir işti. Kendini yakışıklı görünmeye adamışken, William’ın küfürle karışık sözlerine kulak asmamıştı. Ne dediğini anlamamış olsa da, sadece sırıtarak karşılık verdi. Eh, aynanın karşısına geçme sırası ona gelmişti.

Will ile ona aynı birbirine çok benzeyen bir takım yollanmıştı. Ana renklerinin siyah olması, benzerlik için yetiyordu. Luke, takımını üzerine geçirirken; bir yandan da kısık tonlu bir ıslık çalıyordu. Siyak takımının her şeyini tamamladıktan sonra, aynada kendine bir bakış attı. *Bana ne yakışmıyor, acaba?* Düşündüğü şey, yüzünde bir tebessüm oluşmasına neden olmuştu. Hafif sırıtarak, biraz da havalı bir biçimde; önce yatakhaneyi, sonra da ana salonu terk etti. Merdivenlerden aşağıya inerken, kafasına henüz yeni düşünebilmiş olduğu bir soru takıldı. Partneri kim olacaktı? Luke, bunca kargaşa içinde; olayın en can alıcı noktasını unutmuştu. Kendine lanetler sayarken, baloda ‘tek’ olmak gibi bir durum ile karşı karşıyaydı. Bunca süs ve yakışıklı görüntü, tam anlamıyla boşunaydı. En kötüsüyse, bir partner bulmuş ise Will’in, Luke ile dalga geçecek olmasıydı.

Tüm bu düşünce kargaşasının arasında Luke, merdivenlerdeki kalabalığın farkına varmamıştı. Ortalığı biraz incelendiğinde, 3.katta olduğuna dair bir tahmin yürüttü ve görünüşe göre, daha aşağılara inmek pek çabuk olmayacaktı. Sanki büyük salonda, galleon alınmadan büyücü şakaları dağıtılıyordu. Aşağıya inerken etrafa biraz göz gezdirdiğinde, 10 metreden görülse kendini belli edebilecek; ağabeyi gözüne çarpmıştı. Her zamankinin aksine, bu kez onun yanına gitmek veya onu yanına çağırmak gibi bir niyeti yoktu. Partnersiz olduğunu, becerebildiği süre boyunca saklayacaktı. Sonunda, giriş katına ulaşabilmeyi başarmıştı. Büyük salonun önünde bir süre dikildi, nefes aldı ve içeriye girdi. Her açıdan kötü bir gece olacağına dair büyük bir his, içini kaplamıştı.

İçeriğe girdiğinde hemen dikkatini çeken; tam karşısındaki ‘sahne’ olmuştu. Tavandan yerlere doğru inmekte olan kar taneleri ise, klasikleşmiş bir noel düzenlemesiydi. Sol ve sağ taraflarda bulunan çam ağaçları, güzelce süslenmişti. Fakat, karşıdaki ‘dev’ çam ağacı yanında bir çiçek gibi kalıyorlardı. Rengârenk balonlar ise ayrı bir konuydu, açıkçası Luke’ı biraz rahatsız ettiği söylenebilirdi. Ama genel olarak, güzel bir ortam oluşturulduğunu düşünüyordu. Hiç değilse, beklediğinin ötesindeydi. *Fena değil* Luke, gecenin ilerleyen zamanlarda gerçekleşeceği sürprizlerini beklemek üzere, sağ taraftaki masaya yöneldi. Belki, yalnız birini bulup; eş bulma yolunda bir adım atabilirdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edward Ryan Schwanhild

BannedBanned



Mücadele Tarafı : Dark Side.
Rp Sevgilisi : Claire.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Ejderha.

Noel Balosu ~ - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu ~   Noel Balosu ~ - Sayfa 2 EmptyPtsi Şub. 02, 2009 1:48 am

Dizleri ile karnını kapatmış; ortak salonun küçük camından dışarıyı seyrediyordu. Kar taneleri birleşmiş bir şekilde lapa lapa yağmaya devam ediyordu. Okulu sarmalayan beyaz örtü, bütün bahçeye yayılmaya başlıyordu. Cama doğru hızlanarak gelmeye devam eden kar taneleri cam ile buluştuklarında ses çıkarmamaya özen gösteriyor gibiydi. Dışarıya çıkıp; kendini karların arasına bırakmak istiyor gibiydi. Bütün bedenini kara teslim etmek, ruhunu serbest bırakmaktı bütün umudu. Ayaklarını zemine sarkıtarak birkaç saniye bekledi. Sonrasında iki ayağının üzerinde doğrularak adım atmaya başladı. Dolabına yönelerek; üzerine giyecekleri çıkarttı. Derin bir nefes alarak yatağına bıraktı, takım elbisesini. Üzerinde bulunan cüppeyi bir çırpıda çıkarıp, üzerindeki diğer giysileri de çıkarttıktan sonra çıplak bedenine çevirdi bakışlarını. Birkaç saniye baktıktan sonra altına geçirdiği siyah pantolonu çekiştirerek altına tam oturturdu. Sonrasında siyah gömlek ve siyah ceketi de üzerine yerleştirip; sarı-siyah çizgili kravatını boynuna bağladı. Bu kravatı Aislin seçmişti. Böyle seçimlerde ona çok güveniyordu; çünkü binadan en yakın arkadaşı oydu. Kardeşi dışında..

Uzun aynanın karşısına geçip kendisine son kez baktıktan sonra asasına gerek olmadığını düşünse de içgüdüsel olarak onu cebinde taşımak istiyordu. Ceketinin cebine yerleştirerek son kez kendisine baktı ve uzun saçlarına dokundu hafiften. Kapıya yönelerek boş yatakhaneye bakma gereği duymadan hışımla çıktı. Ortak salondaki tek tük insandan da anlayacağı gibi herkes hemen hemen büyük salona gitmişti. Tanıdık bir yüz aramaya çalışırken bulamadığında düşüncelerine yerleşen karamsarlığı unutarak Carmina’yı ortak salonlarının önünden almaya gideceğini hatırladı. – ne zaman unutmuştu ki?- Ortak salondan çıkarkenki hâlini merak ediyordu doğrusu. Heyecanlı, stresli ve gergin.. Herkesin hissettiklerini hissetmek biraz garip geliyordu ona; genelde insanlarla aynı fikirde olmazdı çünkü. Belki de bu zıt fikirler ona daha çok yakışıyordu; duygularını biraz daha içine gömmeliydi.

Sıklaşan adımları, tanıdıklarına selam veren suratıyla birleşmiş; uyum içerisinde ilerliyordu. Aslında kulelere çıkmak istemiyordu; okulun başından sonuna kadar dolaşacaktı resmen. Hem de iki kere. Tabiî ikincisinde gözü bunu görecek miydi bilmiyordu. Günlerdir bu anı heyecanla bekliyordu. Kalbinin çırpıntısı günlerdir hızlanıyordu. Carmina ile gideceği ilk balo olduğu içindir belki de. Bir an için geçen senelerde başına gelen bir olayı aklına getirdi. Boş koridorda yalpalayarak yuvara serpildi. Dengesini tekrar kurduğunda ise düşüncelerini daraltmak, onları tekrar kalbine gömmek istedi; fakat beceremedi. Geçmişi peşini bırakmıyordu. Bir türlü kurtulamayacak mıydı? Bu lanet yerden çıkmak istiyordu artık, yoksa her an geçmişi onu kovalayacaktı.

Birkaç dakika içinde bunlara bir son verip, hızını arttırarak Ravenclaw Ortak Salonu’nun önüne geldi. Büyük bir ihtimalle onu içeride bekliyordu. Ona nasıl haber vereceğini düşünürken ortak salondan adetâ süzülerek gelen bir melek gördü. Gözlerini dört açmış ona bakarken hissettiklerini anlayamıyordu; düşünceleri birbirine girmişti resmen. Konuşamıyor, düşüncelerini sözcüklerle ifade edemiyordu. Ama konuşmak zorundaydı, kendisini ifade etmek zorundaydı. Bunu yapacaktı; ama yanlış kelimelerin ağzından çıkacağını düşünüp endişeleniyordu. Buna karşı çıkarak ağzına gelen sözcükleri dışarıya büyük bir kuvvetle iterek konuşmaya başladı, kekeleyerek.


‘’-Ca- ca- Carmina, bu-bu sen misin? Çok güzel olmuşsun. Erm, her zamanki halin tabiî. Iıı, gidelim mi?’’

Aşk, zamansız vuruyordu insanı aniden. Sonra bir bakıyordu; hasrete çevrilmiş oluyordu. Çöküyordu kalbine, dindiremiyordu acısını. İlle de onu istiyordu, kalbi. Kayboluyordu kendisinin içinde. Aslında her zaman durduğu yerdeydi; ulaşılmaz bir yanı yoktu. Gözlerine baktığı zaman görünüyordu.. Derinlere daldığı zaman onun gözlerinin içinden çıkıp geliyordu. Ayrıldıkları zaman, beraber geçirmedikleri bir an bile onun için neşeli geçmiyordu. Esmiyordu rüzgar, ıslatmıyordu kuru bedenini, yağmur. Güller anlatıyordu ona; sevgisini, yalnızlığını. Rüzgar, alabildiğine hırçın, yağmur alabildiğine inatçı, yüreği ise onlara inat sanki bir liman... Tıpkı gözlerindeki huzur gibi... Nasıl ki uzaktaki yıldız parlak gelirse insana, uzakta olduğu için tutkundu ona! Hani aşklar imkansız gelir ya insana, imkansız olduğu için seviyordu, onu. Şimdi acılar ve hüzünler bir yıldız kadar uzağındaydı. Mutluluk ise göz bebeği kadar yakındı. Umutları ve düşledikleri, gerçek olmuştu. Onsuz geçirdiği her an bir acı giriyordu yüreğine, sanki hiç çıkmayacak gibi yerleşiyordu. Bulutlara yüklemişti hasretini, rüzgârlarla yolladı sevgisini, yağmurlarla yağdırdı göz yaşlarını.

Eğer gökyüzü bir parça kağıt, deniz bir şişe mürekkep olsaydı yine de ona olan duygularını yazmaya yetmezdi. Onu o kadar çok seviyordu ki; bunu sözcüklerle bile ifade edemeyecek kadar afallıyor, kendini küçük hissediyordu. Bir gökkuşağı gibi rengarenk ve sıcaktı, bir renk hazinesi gibi parlıyordu… Herkesin içinde sabırlı bir tohum gibi kendi kozasında saklı duran bir aşk yatar. Tıpkı onunda olduğu gibi. Kaç senedir dışarıya çıkmayan bir duygu.. Onun yaptığı hırsızlıktı ve suçu çok büyüktü; fakat yüzünü kızartmasını gerektiren bir şey yoktu. Çünkü sadece kalbini çalışmıştı. Ondan geriye bir şey kalmasa da çalınan kalbi kanlarla kaplı değildi. Sıcak bir yastığın altına gizlenmişti; tekrar çalınmasın diye. Her gece onun hayalini kuruyor, ona özlemle bakıyordu. Düşlerini süsleyen bir çiçek gibi açığa çıkıyor, kendini belli ediyordu. Karanlığın içinde; sihirli bir toz gibi oradan oraya uçuşuyordu. Güzelliğinin ve mutluluğunun tüm kötülükleri unutturacağını ve tatlı yüzünün, hayatına büyük bir doluluk hissi vereceğinden emindi. Ama tekrar bir boşluğun arasına süzülüp gider gibi olduğu zamanda; bir daha sesini hiç duyuramayacakmış, sitemlerini sahipsiz, sorularını cevapsız bırakacakmış gibi geliyordu. Geçirdiği her ilişkinin sonunda yaralanmaktan, güçsüz düşmekten bıkmıştı artık; fakat hâlâ aşk içinde dolanıyordu. Bütün duvarlar üstüne geliyor, kursağını sıkıyorlardı.

Deli gönlü belki ilk defa rahat edecekti; bulutların gözyaşları penceresine vurmayacaktı. Karanlık düşlere dalmaya cesaret edemeyecek, umuda doğru ilerleyecekti. Aşkını hiç kaybetmeyecekti. Her zaman o duyguyu en zirvede tutmak için uğraşacaktı. Fırtınalara dayanıklılığını gösterecekti. Tabiî aşk konusunda dayanıklı olmadığı için biraz korkuyordu; içini yiyip bitiren bir endişe sarıyordu. Şimdi bu karanlık düşüncelerin ardındaki nedeni bulmak isteyecek; fakat onu bekleyen güzel bir kız ve ihtişamlı bir balo vardı.

Sonunda Büyük Salon’a ulaşmışlardı. Zamanın nasıl geçip gittiğini anlamamıştı bile. Yol boyunca Carmina ile kol kolaydı. Gözlerini bir an bile ondan ayırmamıştı. Bütün dikkatini üzerinde toplamayı her zamanki gibi başarmıştı Salonda da öyle olacağından emin gibiydi. Ardına kadar açık kapıdan içeriye yavaşça süzüldüler. İlk dikkatini çeken; her şeyin buzdan yapılmış olmasıydı. Büyük çam ağaçları uygun yerlere konulmuştu. Gök yüzüne yükselmeye devam eden rengarenk balonlar ise biraz uygunsuz gibiydi. Masalara bakıldığında gerçekten güzel bir balo olacağından emin olmuştu. Kürsü ve dans pistinde şimdi sadece; profesör vardı. Demek sunucu olmuştu. Asistanı olduğu için biraz da olsa onu yakından tanıma fırsatı bulmuştu. Böyle ilerle uğraşmayacağını sanıyordu; fakat müdür olduğundan dolayı katlanmış olabilirdi.

Bunları bir kenara bırakarak düşünmemeye çalıştı. Boş olan bir masaya geçerek, oturdular. Böyle aşk pıtırcığı olmak hoşuna gitmiyordu; fakat kalbine söz dinletemiyordu. Mantığını ve doğru yolu saptırıyordu, her şeyi kontrol ediyordu kendince. Aşk sözcüğü o kadar kapsamlıydı ki içine girmeye korkuyordu; kendini alıkoyamamaktan korkuyordu. Genelde her aşık olduğunda bunlarla karşılaşıyordu. Yada aşık olduğunu sanıyordu. Düşüncelerinden bıkmıştı artık, her şeye bir yorum getirmekten, kafasının içini bunlarla doldurmaktan bıkmıştı. Artık düşünmeyecekti. En azından bu gecelik yapmayacaktı bu aptal eylemi..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/edward-r
Gretchen Stuart

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Gretchen Stuart



Mücadele Tarafı : Nasyonal Sosyalizm
Rp Sevgilisi : Ülkesi ve Sibel.

Noel Balosu ~ - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu ~   Noel Balosu ~ - Sayfa 2 EmptyPtsi Şub. 02, 2009 12:40 pm

~ 1 Hafta Önce - Boş Sınıf / Prova ~

*Bir rüya mı bu?*İnanılacak gibi olmadığı biliyordu kendi de. Bir rüya olmalıydı, daha fazla kendini kaptırmadan uyandırılmalıydı. Kendini bir anda herkesin gözleri önünde bateri çalarken düşünemiyordu. Hele de Eragon da orada, onu izlerken ya da o ve grubunu sahneye davet ederkenki heyecanını düşlüyordu. Henüz bir hafta olmasına rağmen tüm hayalleri o gece üzerine kurulmuş bir şekilde o anı bekliyordu. Güzel kıyafetler, kızlar ve en kötüsü tüm profesörler ortada cirit atarken Eragon'un kendisine bakıp bakmayacağını düşünüyordu. Herkes dans ederken o kiminle dans edecekti? Bir tutkudur peşinde sürünmüş, kendine parti için bir kavalye bulmaya lüzûm görmemişti. Kendini toparlamaya çalışarak silkindi. Soluk borusunun yandığını, ellerinin titrediğini ve bir anlık da olsa yüzünde ürkmüş bir ifade oluştuğunu biliyordu. Diğerlerinin yüzüne baktı ve hafif bir gülümseme gösterdi. Hufflepuff'lı kız Aislin, Claire, Arisha ve Norah'tan oluşuyordu. Boş sınıfta önce solo olarak bateri sesleri yankılanıyor, ardından Arisha'nın büyüleyici sesi giriyordu devreye. Ve devamında da diğer kızlar. Ancak Aislin ile Arisha arasında bir uyumsuzluk olduğu barizdi. Çünkü ikisi farklı şekilde hareket ediyor gibiydiler. *Bir uyum aramak boşunaydı.* Arisha denemekten bıkmış bir ses tonuyla önce Aislin'i eleştirmenin ardından destek beklercesine Norah ve yanında oturan Claire'ye baktı. Ancak ikisinin de tepki vermeyişi ile provanın daha fazla uzamasına gerek kalmadığı belli olmuştu...

~ Noel Akşamı ~

Ravenclaw kızlar yatakhanesi ilk kez bu kadar telaş ve karmaşa içerisindeydi belkide. Tüm kızlar ortalıkta tiz çığlıklar atıyordu. Aralardan bir kaçı da kendilerine olmayan elbiselerinden şikayet ederek ağlıyorlardı. *Daha önce neden denemiyorlardıki lanet olası elbiselerini?* Norah ise en sakinleriydi görünüşte. Elleri titrese de belli etmemekte hayli gayretli gibi gözüküyordu. Lydia* ile birlikte hem konuşuyor, hem de heyecanlarını paylaşıyorlardı. Lydia'nın partneri belki de Hogwarts'ın gelmiş geçmiş en yakışıklı öğrencilerinden biriydi. Tüm kızların rüyâsını süslerken Lydia'yı seçmiş olması büyük bir şanstı. Lydia'nın yüz hatları oldukça güzel olsa da fiziği pek de öyle olduğu söylenemezdi. İri, kalın ve güçlü kollara sahipti Norah'ın kollarına ve vücuduna oranla. İkisi yan yana geldiklerinde cılız ve kuvvetsiz duran Norah oluyordu.
Ortalık bir telaş içerisinde iken zamanın geçip gittiğini anlamayan pek çok genç vardı bu yatakhanede. Norah çoktan Eragon'un aşağıya inmiş olduğunu biliyordu. Çünkü gecenin sunucusuydu ve tüm gözler ona bakarken buna nasıl dayanabileceğini bilmiyordu. Dişlerini gıcırdattı ve kollarını göğsüne kavuşturdu. Küçük bir çocuk gibi yüzünü astı ve sessizce kalabalıktan sıyrıldı. Üzerinde ilk görüşte sade olduğu düşünülen ancak dikkatli bakıldığında hayli sıradışı olduğu belli olabilecek saten bir elbise vardı. Doğum günü için büyükannesi yollamıştı bu elbiseyi. Ancak doğum gününü kutlamadığı gibi bu elbiseyi de giyme zahmetine girmemişti. Toz pembe elbisesinin üzerinden sapsarı saçları dökülürken, yatakhanenin camından dışarı bakan gözleri Eragon'u arıyordu. Amansız bir arayışdı; biliyordu. Çünkü çoktan misafirler gelmişti ve Eragon'da diğer *yöneticiler* gibi onları karşılıyordu.

Hışımla cam kenarından ayrıldı ve kalabalıktan üstün bir başarıyla ikinci bir defa sıyrılmayı başardı. Yatakhaneden çıkar çıkmaz diğer grup üyelerini bulmak üzere Büyük Salon'a doğru koşmaya başladı. Ayağındaki topuklu ayakkabılar, üzerindeki uzun toz pembe elbisesi her ne kadar yavaşlatsa da duraksamadan koşmaya devam etti. Enstrümanı sol köşedeki platformun ardında kendisini bekliyordu. Ortalarda gruptan kimse yok gibiydi ancak gözleri kalabalığın içerisinden zorlanmadan Eragon'u seçebilmişti. Uzun süre onun gözlerine baktıktan sonra onun gözleriyle buluştu gözleri. Gülümsemekle yetindi ve yüksek platforma doğru ilerledi. Bir köşeye çöktü ve diğerlerini beklemeye başladı. *Bugün ya rezil olacaktı ya da bütün okul o ve arkadaşlarını konuşacaktı.*...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Noel Balosu ~

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 4 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4  Sonraki

 Similar topics

-
» Noel Balosu
» Noel Balosu
» Mezuniyet Balosu

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-