AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Noel Balosu ~

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4
YazarMesaj
Aislin Yruhdara

Özel SektörÖzel Sektör
Aislin Yruhdara



Kan Durumu : Safkan
Patronus : İpekböceği

Noel Balosu ~ - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu ~   Noel Balosu ~ - Sayfa 4 EmptyCuma Şub. 06, 2009 3:27 am

~ 1 Hafta Önce - Boş Sınıf / Prova ~

‘’ Vay canına! ‘’ Demek baloda çalacağı gitar buydu. Bu iyiliği yaptığı için onu büyüten amcasına bir kez daha minnettar olmuştu. Küçüklüğünden beri hem anne hem baba bildiği adam, ona uzun zamandır yapmaktan zevk aldığı nadir uğraş için en güzel hediyeyi vermişti. Siyahının parlaklığında görüntülerin dans ettiği, ellerine aldığında ağırlığının heyecan verdiği, boynundan geçirdiği askıdan sonraysa kendisine tam bir sanatçı gibi hissettiren bu gitar, bir sanat eseriydi. Teşekkürlerini iletmek için sayfalar dolusu mektup yazdı. Ve ilk fırsatta gönderilmek üzere özel bir yere koydu.

Provalar zamanı geldiğinde Paula ile olan problemler de hat safhadaydı. Birbirlerine laf sokmaya kadar varan saçma sapan arkadaşlıklarının sonu gelmişti ve git gide herkesi huzursuz eden bir bulut çöküyordu Hufflepuff yatakhanesine. Ettiği bir kavganın ardından gideceği son provada performansı son endişesiydi. İlerlerken bir yandan da küfürler savuruyordu ağzından. Koridorlarda denk geldiklerine hiç bakmadan hatta bazen bilerek çarparak ilerliyordu. Amacı stresini atacak bir kavga çıkarmaktı ama başaramadı. Provanın yapılacağı sınıfa geldiğinde, sadece Noel Balosu’nda görev alacaklar için ayırtılmış yerin kapısını araladı ve içeri girdi. ‘’ Geciktiğim için özür dilerim. ‘’ Birbirini çok da fazla tanımayan grupta, herkes bir şekilde konuşmaya başlamıştı. İletişim kuramayan sorunlu bir çocuk gibi görünen Aislin, genelde kenardan izlemeyi tercih ediyor ve kendisine verilen görevi yapıyordu. Grubun gitaristi olarak kendisini diğer kızlar kadar yetenekli bulmadığı kesindi. Şarkılarını söylerken farklı bir boyuta geçmiş ve sesini en derin ezgileri ekleyerek oradan duyuruyormuş gibi olan Arisha ve bahsetmekten bile korktuğu, elleri kemanın üzerinde okşarcasına gezinen Claire. Baterisinin davullarına sever gibi vuran Norah ve çirkin ördek yavrusu Aislin.

Şarkı tekrarlanmaya devam ettikçe, Arisha’nın buğulu sesindeki ton onu anılarına yolluyordu. Yavaş yavaş yola çıkarken, doğru notalardan kaymış ve bir kez daha sorunlarını yansıtan ezgileri gitarından serbest bırakmıştı. Ortalık savaş alanına dönmüş, Arisha ve diğerleri sinirlenmiş, ona bakıyorlardı. Biliyordu ki hepsinin içinden ayrı ayrı Aislin’e sövmek geliyordu. Sonunda kendisini azarlayan Airsha’ya sesini çıkarmadan, ufak bir el işaretiyle halledeceğini söylemeye çalıştı. Şarkıya tekrar dönmeden önce Slytherinli kızın takım kurucu gibi canla başla grubu toplamaya çalışması hoşuna gitmişti. Elleri tellerin üzerinde gezinmeden önce derin bir nefes aldı. Ve Arisha’nın ağzından çıkacak notalara paralel yazılmış olan kendininkileri çalmaya başladı. Aktıkça güzelleşen şarkı içindeki pek çok duyguyu birbirine karıştırmıştı.
*Hangi kaçış dindirir, içimdeki rüzgarın uğultusunu?
Hangi şarkı bitirir dilimdeki ölüm korkusunu?!*

Devam eden nağmeler, yalıtımlı odanın tavanına yükselip, yansıyıp kulaklarına doluyordu. Kendilerinden geçmiş gibi giriş parçalarını çalan grup, şarkıyı bitirdiklerinde birbirlerine baktılar. Arisha’nın istediği sonunda olmuşa benziyordu.


~ Noel Akşamı ~

Beklediği gibi görünüyordu simsiyah elbisesinin içinde. Gözlerine sadece durgun bir bakış yerleştirmişti. Sade gülüşüyle yavaş yavaş terk etmeye hazırlandığı yatakhanede tam bir düğün havası hakimdi. Paula ortalarda yoktu. Kızlardan bazıları fazlaca abartmıştı. Neye benzediklerini söylemek için fazlaca geç olduğundan sadece sahte gülümsemeler dağıtarak ilerlemeye başladı. Balo için bir partneri olmaması oldukça sıkıcı olsa da, elinden bir şey gelmiyordu. Fazla ortalarda görünmediğinden beklediği bir şey de yoktu. İlişkiler konusunda başarısızdı. Dimitri’nin ani gidişinin ardından da, artık Hogwarts’ta ona uygun kimsenin kalmadığını düşünüyordu. Yatakhanenin karmaşasını ardında bırakarak sayılı merdivenleri çıktıkça, güzel kıyafetli erkek ve bayan öğrencilerin, profesörlerin, görevlilerin doluştuğu salona ilerledi. İyi göründüğünü biliyordu, yine de elinden geldiğince alçakgönüllü olmaya çalışarak uzanan koridorda ilerledi. Yaklaştıkça, dışarı taşan büyüleyici manzaraya teslim etti gözlerini. Şaşkın şaşkın içeri girdi ve sahne arkasına ilerledi. Norah, Arisha ve Claire oradaydılar. Bu gün farklı göründüğünün bilincinde olduğundan kocaman bir gülümsemeyle selam verdi.
‘’ Selam millet, heyecanlı mısınız? ‘’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Augustyn Leon Stanislaw

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Augustyn Leon Stanislaw



Mücadele Tarafı : DE
Rp Sevgilisi : Cheater
Kan Durumu : P.B.
Patronus : Queen Bee

Noel Balosu ~ - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu ~   Noel Balosu ~ - Sayfa 4 EmptyCuma Şub. 06, 2009 3:57 am

Zaman ne kadar da hızlıydı. Bu okulda okuduğu günler dün gibi. Kapıların ardına geçerken, ardında bıraktığı huzursuz bekçi umrunda bile değildi Elisha’nın. Şimdi yapılması gereken işler vardı ve bulunması gereken onca açığa çıkmayı bekleyen büyüklü küçüklü sır. Ellerini açıp her zaman kendisine uğur getirdiğine inandığı hareketi tekrarladı. Takıntılarıyla, garip inançlarıyla değişik bir kadındı o. Rahat tavrı, toplumda yer edinmesini sağlamıştı. Edindiği yerdeki insanlar, herkesle anlaşabilen tipler olmadıklarından rahattı. Normal olanlardan olmadığı için anormal hissetmiyordu. Öyle olduğu için öyle hissediyordu. Okul hayatı boyunca da sürekli bir şeylerin peşinde olan uslanmaz merakına hükmetmekte güçlük çekerdi.

Koridorlarını adımladığı okul, heybeti alçak gönüllü olmaya gerek duymayacak şekilde belli ediyordu. Soğuk hava dışarıda kalmış, sıcak bir his gelenleri Büyük Salon’daki Noel kutlamasına doğru götürüyordu. Nasıl bu kadar mükemmel olabilirdi her şey, bunun bu kadar iyi gitmesini kimler sağlıyordu. Sorular beynini işgal etmişken birden bire Domuz Kafası’nda tanıştığı genç adamı hatırladı. Daha onunla yaptığı plansız röportajı yenilemesi gerekiyordu. Yapacak işler çoğaldıkça stres olmaya başlamıştı. Kumaşını uzak ülkelerden getirdiği elbisesini çekiştirdi. İçeriye girmeden önce her zamanki Hogwarts balolarından biraz daha görkemli olduğunu not etti sesiyle. Elindeki ufak kayıt aleti avcunun içinde kaybolmuştu.

‘’ Romantik bir tema. Şimdilik bir şey yok. Olası öğrenci, profesör ve çalışan manzaraları.’’ Salonda ilerlerken gökyüzünden yağıyormuş izlenimi veren manzaraya baktı. Ne çok seviyordu Büyük Salon için hazırlanmış bu tavan büyülerini. İlk andan beri gözlerini açmış geziniyordu. Yanı başından geçen bir cinden aldığı kaymak birasını susuzluğunu gidermek adına hızlıca yarıladı. Önüne gelen ilk düzlüğe bıraktığı bardağı umursamadı bile. Yanından geçen birkaç kişi aralarında dedikodulara başlamışlardı bile. İçlerinden biri siyah elbiseli göz alıcı bir kızdı. Ve sahnenin ardında duyuru yapılan yere gidiyordu. Elisha hemen algılarını açıp o tarafa doğru yöneldi. Dört kız bir araya gelmişlerdi. Bu oluşumun sebebini anlamaya çalışırken, bir yandan da kayıt cihazına fısıldıyordu.

Fyodor ve diğerlerinin salonun içinde olduklarından emindi. Bir an evvel içlerinden biri görüp bir plan yapması gerekiyordu. bir şeyler bulup bulamadıklarını merak ettiği diğer yazarlar topluluğun arasında renk değiştirmiş gibilerdi. Ancak bir an için gördüğü beyaz tenin sahibini tanıdı ve hemen yanındaki John’u. Yanlarına gitmeden önce son kez kızlara doğru baktı. Ardından adımlarını onlara doğru yöneltti. Hafifçe sesini yükseltti. ‘’ John! Jason! ‘’ Kıyafeti ona engel olduğundan fazla seri hareket edemiyordu. * Ah, kahretsin. *
‘’ Bu güne kadar iyi görünmekten çok rahatlığa değer veren bir cadı için biraz fazla, hımm, frapan değil mi?! ‘’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Raulf Krist O'Learnot

BannedBanned
Raulf Krist O'Learnot



Mücadele Tarafı : Tarafsız mı ? Seneye görürsün.
Rp Sevgilisi : Artemis, my baby.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Karar vermedi.

Noel Balosu ~ - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu ~   Noel Balosu ~ - Sayfa 4 EmptyCuma Şub. 06, 2009 9:17 am

Yorgunluğun, karamsarlığın ve uykunun ele geçirdiği bedenini Rawenclaw Ortak Salonu'nun koridorlarından kulelerin merdivenlerine sürükleyebilmek için adeta büyük bir mücadele veriyordu. *Tanrım, kimse beni görmesin bu halde, Noel gecesinin şaklabanı olmak istemiyorum!* Adeta duvarlara çarpa çarpa gidiyordu, bir o yana, bir bu yana. Neden böyle olmuştu? Bugün Noel gecesiydi, ah lanet vücut! Uykuya ve yorgunluğa ayrılacak zamandı sanki. İstiyordu Noel Balosu'na gitmek, sessiz de olsa eğlenmek. *Bu arada, Clarie nerede?* Uzun zamandır görmüyordu Claire'yi. Ya meşguldü, ya da aradığı yerde olmuyordu. Kaçıyormuydu Marvin'den? Yoksa sevmiyormuydu artık onu? *Beni sevmeyeni bende sevmem, gör bakalım Marvin'in gerçek yüzünü!* Evet, madem Claire Marvin'den kaçıyordu.. E bunu Marvin de yapardı! *Evet evet, düşüncelerimde bile saçmalıyorum! Acaba kimi seçsem bu gece için? Aşağıya inince bakarım.* Bunları düşünürken, uzaktan birinin gölgesi belirginleşti. Marvin bu lanet halde ilerledikçe adamın siluetini iyice seçmeye başlamıştı. Bu hademe Nicholas'tı. En iyi dostlarından, onun içki tedarikçisi.. Ondört yaşındaki birine içki getiren bir adam.. Kötü biri değildi ki, en azından işine yarıyordu. Yalpalaya yalpalaya yürüyen Marvin'in yardımına yetişti hemen, koluna girdi. Ve geveze biri olduğundan, hemen atladı söze:

''Saat onikiye doğru ölü gibisin. Hadi yine şanlısın, elimde minicik bir şişe ateşviskisi var. Lanet olsun, eğer senin yüzünden birgün yakalanırsam kıyak yaparsın değilmi? Ne de olsa abin okul müdürü, değilmi?''


*Pislik fırsatçı! Sende mi Nicholas? Ama ne beklenebilirdi ki bir okul hademesinden, ancak böyle bir kişilği olabilir. Gerizekalı! Emin ol, bir gün birşey olursa seni okuldan ilk önce ben attıracağım!''* Abisi müdür olduğundan beri böyle isteklerle karşılaşıyor, en azından gerçek dost(!) ve düşmanlarını tanıyordu. Bu durum kısa süre sonra geçecekti, buna emindi. Nicholas'tan küçük ateşviskisini aldıktan sonra durdu, avaşça duvara yaslandı. Etrafa bakınıyordu. Ayışığı kule merdivenlerinin başındaki pencereden içeri süzülüyordu bir hırsız misali. Pencereden dışarı baktı. Ay iyice tepeye yükseliyordu, Noel'e nispet yaparcasına. Yıldızlar etrafında toplanıyordu ayın. Bir parti düzenliyorlardı sanki, yine Noel'e özel. Bakışlarını karanlığık göğün ihtişamlı partisinden çektikten sonra şu numune şişelerine benzer ateş viskisini yudumladı. Yudumladıkça kendine geliyordu, şu sırada onu bir profesör yakalasa sonu fena idi. Ama Marvin de böyle bir ergendi, içkiyi seviyordu. İçtikçe kendine geliyordu. Geceleri uyumaya alışık olan üçüncü kişiliği onu içki içmeye zorluyordu aslında. Birinci kişiiliğinde olsa, hiç böyle bir durum yaşanmazdı. İçkisini bitirdikten sonra ayıldı ve kule merdivenlerinden yavaş yavaş inmeye başladı. Btimek bilmiyordu bu merdivenler, acaba Noel Balosu'na yetişebilecekmiydi?

Merdivenler hiç bitmeyecek gibi görünse de, sonunda bitmişti. Evet, yetişmesi gerekiyordu ama tüm katları geze geze gelmişti Büyük Salon'a. Etrafa bakıyordu. Alain, Kevin.. Onları sadece ismen biliyordu. Kafat yanlarında Maglor da vardı. Maglor iyi dpstlarındandı, suç ortağıydı. Küçükken Zonko'yu kimler zengin etmişti acaba? Işıklar insanın içine hafif bir huzur veriyordu. Yavaşça Rawenclaw masasındaki yerini aldı. Etrafı izlemeye başladı. Heyecan doruktaydı, sahneye bir müzik grubu çıkacaktı. Eğlence başlasın!

Yeniden salon çevresine kaydı gözleri. Yerden tepeye yükseliyordu balonlar, aynı ölüm anı gibi. Grişite Marvin'i çam ağaçları karşılamıştı, şimdi de büyük bir çam ağacı onlara yakın bir yerde duruyordu. Diğer masalara baktı. Herkes yerindeydi, geç kalanlar ise kapıdan büyük bir hızla giriyorlardı bu eğlenceyi kaçırmamak için. Sahnedeki son hazırlıklar hala sürüyordu. Üzerlerinde böyle büyük bir yerde müzik yapmanın ve şarkı söyleyecek olmanın heyecanı olduğunu az çok tahmin edebiliyordu Marvin.
*Bende olsam heyecanlanırdım herhalde.* Bakışlarını sahneden öğrencilerin oturmadığı masalara çevirdi. Bir Sihir Basını ordusu(!) vardı adeta, masalar yazarlarla dolmuştu. Profesörlere baktı, daha hepsi tam yerinde değildi. *Öğrencilere kızarlar, kendileri gecikirler. Peh peh!* Abisi de oradaydı, KSKS profesörü ve okul müdürü olan. Kendi içinde tabiiki gurur duyuyordu onla, ama lanet Muggle'lar gibi bunu bir böbürlenme kaynağı olarak kullanmıyordu. Farkı da buydu zaten. Farklı olmak bazen iyi idi, değilmi? Sıyrıldı düşüncelerinden bir anda, gözleri baloda yalnız bir kız arıyordu. Kimbilir, yeni şeyler olabilirdi. Suskunluğunu korudu ve etrafa bakmaya devam etti, bir süre sonra onu da bıraktı. Ay, Büyük Salon'un penceresinden tüm güzelliğini yansıtıyordu..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ethelinda Silvia Seymour

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : Dark Side
Rp Sevgilisi : Christopher Bill O'Connor
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Henüz yok

Noel Balosu ~ - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu ~   Noel Balosu ~ - Sayfa 4 EmptyCuma Şub. 06, 2009 8:46 pm

Balodan önceki gün Silvia için cehennem gibi geçti. Gün istemediği halde, üstelik sıkıldığı halde, sanki su gibi akıp gidiyordu. Balo için endişeliydi; ama neden endişeli olduğunu da bilmiyordu. Henüz her şeyi kafasında halletmediğini düşünerek telaşlanıyordu belki de. Bu yüzden sürekli baloyu düşünüyor ve derslere konsantre olamıyordu. O gün derslerde ne konuşuldu, neler yapıldı, profesör var mıydı, yok muydu hiçbir şey bilmiyordu. Düşüncelere dalıp gitmişti ve düşündüğü şeyler kesinlikle dersle ilgili şeyler değildi. Günün çabuk geçmesi bir yandan da işine geliyordu, bir an önce yatakhaneye gidip hazırlıklara başlaması ve her şeyi ayarlaması gerekiyordu. Günün hızlı geçmemesini istemesinin nedeni dersten sonra işlerinin hepsini ayarlama endişesiydi. "Keşke hiç derslere girmeseydim." diye düşündü, sabahtan işlerini rahatça hallederdi; ama derslere girmemeyi içine sindirememişti. Kendiyle çelişip duruyordu. "Girdin de ne oldu sanki? Bir şey anladın m?" diye söylendi. İşleri son ana bırakmanın acısını yine çekiyordu. Ders almak bilmiyor, her seferinde aynı şeyi yapıyordu. Sonra da kısıtlı bir zamanda kendince uzun işlerini halletmeye çalışıyordu. Kimi zaman planlı, kimi zaman plansız biriydi. Bu da onu plansız ve dengesiz biri yapıyordu. Bu huyundan nefret etse de sürekli planlı yaşamak ona göre değildi, yapabileceği bir şey değildi.

Sonunda dersler bittiğinde çantasını kaptığı gibi Slytherin Ortak Salonu'na koşuşturdu. O kadar hızlı gelmişti ki birkaç kişi dışında Ortak Salon'da kimsecikler yoktu. Basamakları ikişer üçer atlayarak yatakhaneye çıktı, kapıyı hızla açıp içeriye daldı. Onun gibi birkaç tedirgin arkadaşı da ne giyeceklerine karar veremiyordu. "Kolay gelsin kızlar. Sanırım bana da yardım etmeniz gerecek." dedi hafif bir gülümsemeyle. Annesi ona birkaç tane elbise göndermişti, kendi bavulunda da elbiseleri vardı. Özel günler için yedekte hep tutardı. Elbiselerin hepsini yatağın üzerine serdiğinde tam beş tane olduğunu gördüler. Silvia hepsini teker teker giyip denedi. Kızlar da ona yardım ediyordu. Sonunda hep birlikte birkaç elbise eleyebildiler ve sona sadece iki tane kaldı. Bir tanesi siyah, askılı, düz ve ince bir kıyafetti, dizlerinin bir karış üstüne denk gelen etekleri vardı. Diğeri ise onun tam tersine beyazdı. Üst tarafı straplesti, beli iyice oturuyordu, eteği ise beline göre biraz kabarıktı ve eteğin içindeki beyaz tül eteğin kendisinden yaklaşık 10 santim uzundu. Açık, beyaz, ipli ayakkabısıyla tam bir uyum içinde olacaktı. Yarın için her şey hazırdı, makyaj malzemelerini bile komodininin üstüne koymuştu.

Elbiseleri çıkarıp denerken ne kadar yorulduğunu fark etmemişti. Biraz dinlenmek için Ortak Salon'a indi ve şöminenin karşısında duran, her zaman oturduğu, siyah deri kanepeye kendini attı. Ortak Salon'un kalabalığına baktığında saatin o kadar da geç olmadığı anlaşılabiliyordu. Duvardaki saate baktığında henüz 8'e bile gelmediğini gördü ve çok şaşırdı. Hava çoktan kararmıştı ve ona gece olmuş gibi geliyordu. Demek ki tüm gün boyunca endişelenmiş olması boşunaydı. İşlerini tahmin ettiğinden çok daha kısa sürede halletmişti. Normalde bu kadar gereksiz yere endişelenmezdi; ama bu sefer farklıydı, özel bir nedeni vardı. 1,5 yıldır çıkıyor olmalarına karşın Chris'le ilk kez bir baloya gideceklerdi ve güzel görünmeyi istiyordu. Çok güzel geçeceğinden emindi. Onunla balo başlamadan 1 saat önce Ortak Salon'da buluşacaktı. Onu hayal etmeye çalışıyordu, hatta geceyi de hayal ediyordu. Hayallerinde her şey o kadar güzeldi ki... Gerçekte de öyle geçeceğini umuyordu ve bundan neredeyse emindi. Genelde Silvia'ya bu tür balolar kötü bir anısını hatırlatsa da bu sefer iyi geçeceğini biliyordu. Aklından bunlar geçerken 2 sene önce Ryan'la Cadılar Bayramı için yapılan partide ayrıldıklarını düşünmeden edemedi. Neden hala unutamamıştı ki sanki? Hep böyle mi olurdu yani? Hiç unutulmaz mıydı eski aşklar? Ya da belki ilk aşklar...

Düşüncelerden omzunda hissettiği el kopardı onu. "Nasılsın Silvia?" diyerek gülümseyen sarışın, yeşil gözlü, bebek suratlı bir çocuktu bu, Jeremy'ydi. Silvia başını kaldırıp çocuğa baktı ve sonra gözleriyle onu kanepenin yanındaki koltuğa kadar takip etti. Koltuğun neredeyse en ucunda oturuyordu, vücudunu öne vermiş bir şekilde Silvia'ya bakıyor, ondan bir cevap bekliyordu. "İyiyim! Çok iyiyim. Ama yoruldum ve biraz heyecanlıyım." dedi Silvia kendine gelince. "Yorgun olduğun belli ve sanırım balo için heyecanlısın." diye devam etti Jeremy. Silvia hafif bir gülümsemeyle sadece başını salladı. Sohbete devam etmeyen Silvia'yı gören Jeremy konuşmasına devam etti: "Açıkçası ben de heyecanlıyım. Helen'la nasıl bir gece geçireceğiz, merak ediyorum." Silvia Helen'ın böyle bir sevgiliye sahip olduğu için çok şanslı olduğunu düşündü. Jeremy hem iyi bir arkadaş, hem iyi bir sevgili, hem de düzgün bir insandı. "Eminim güzel geçecektir." diyebildi Silvia sadece; fakat söylemek için söylememişti, gerçekten böyle hissediyordu. Yorgunluğa artık dayanamayacaktı, Jeremy'den nazikçe izin isteyip yatakhaneye çıktı ve üstünü değiştirir değiştirmez kendini yatağa attı. Erkenden kalkması için de kendini şartladı. Çok uyuyup yüzünün şişmesini istemiyordu.

Kendini fazla şartladığından olacak ki kalktığında saat 6'ydı. Bir daha uyuyabilmesinin imkanı yoktu, kalkmıştı bir kere. Ne yapacağını bilemeden Ortak Salon'a indi. Dışarısı daha karanlıktı. Ortak Salon'da boş boş gezinirken ani bir kararla yatakhaneye gitti ve üstüne günlük bir şeyler geçirdikten sonra Hogwarts dışına çıktı. Karanlık ve soğuk havada yürümeye başladı. Yürüdü, yürüdü, durdu, gölü izledi... Alacakaranlık zamanına kadar dışardaydı. Güneş artık gökyüzünde yerini almaya başladığı an şatoya geri döndü. O gün kendini oyalamak adına yapmadığı şey kalmadı. Arkadaşlarıyla hiç takılmadığı kadar takıldı, büyülü oyunlar oynadı, bahçede dolaştı, kütüphaneye gidip kitap okudu, hepsinden de çok onu en çok uğraştıran ve dikkatini en çok verebileceği şeyi yaptı: iksir yapmak. Buluşma saatinden bir saat önce yatakhaneye geri döndü. Herkes, özellikle de kızlar, çoktan hazırlanmaya başlamıştı bile. Silvia son 1 saatin ona yeteceğini umuyordu ve umut ettiği gibi yetti de. Elbisesini ve ayakkabısını giydikten sonra makyajına geçti. Dudaklarına kıpkırmızı bir ruj sürdü ve gözlerine de yoğun siyah makyaj yaptı, göz kapaklarının üst tarafına biraz kırmızı farla da siyahla bütünlüğü sağladı. Son olarak saçına geçti, dağınık topuz yapıp tutam tutam saçları yanlara attı, sağ tarafında daha yoğundu. Topuzunun çevresine tokalarla beyaz, tül gibi bir şey tutturdu, neredeyse tüm başını kaplıyordu; ama o da saçının da olduğu gibi sağa yatıktı. Boynundan hiç çıkarmadığı kolyeleri hala duruyordu. Aksesuar olarak şu anda taktığı, normalde üzerinde bulundurmadığı tek şey annesinin yüzüğüydü. Üzerinde renk renk taşlar olan büyükçe bir yüzüktü. Son bir kez kendine aynada baktığında "İşte bu kadar." diyerek gülümsedi.

Basamakları yavaşça indi. Gözünü ilk önce saate çevirdi, tam vaktinde gelmişti. Ortak Salon çok kalabalıktı, saate bakarken buna dikkat etmemişti. Şimdi gözleri sevgilisini arıyordu. Çok geçmeden görmüştü, kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. Sırtı Silvia'ya dönüktü, ona doğru yavaşça fakat heyecan dolu bir şekilde yürüdü. Tam yanına gelmişken Chris de arkasını dönmüştü. Harika görünüyordu; siyah takımı, gri gömleği ve siyah, ince kravatıyla çok yakışıklı olmuştu. “Çok… Çok güzel olmuşsun sevgilim.” dedi Chris. Silvia gülümseyerek karşılık verirken ekledi: "Sen de çok yakışıklısın. Her zamanki gibi..." Chris'in yavaşça büyüyen gülüşüne odaklanmıştı. Başını ve kaşlarını havaya kaldırıp sol kolunu bükerek “Bana bu gece eşlik etmez misiz Prenses?” dedi. Eteğini tutarak zarifçe eğilirken "Memnuniyetle." dedi Silvia ve sevgilisinin koluna girdi, onun sıcaklığını hissetti ve onu ne kadar çok sevdiğini bir kez daha hatırladı. Birlikte Büyük Salon'a doğru yürümeye başladılar. Diğer çiftler de Büyük Salon'a yöneliyordu; fakat Silvia hiçbirini görmüyordu, gözünü sevgilisine dikmişti. Büyük Salon'a girdiklerinde ikisi de ihtişamından dolayı büyülenmişti. Profesörlerin masası yerine sahne vardı, dört binanın masası yerine yuvarlak masalar konulmuştu ve her yer Noel'e uygun bir şekilde süslenmişti. Çam ağaçları, onların parıltılı süsleri ve tavandan aşağı sarkıtılan kar taneleri ve daha niceleriyle mükemmel bir dekorasyon yapılmıştı. Hayran kalmamak imkansızdı. Chris'le bir masaya geçip yan yana oturdular. Chris kolunu Silvia'nın omzuna, Silvia ise kolunu ceketinin altından Chris'in bedenine dolamış ve başını onun omzuna koymuş bir biçimde oturuyorlardı. Büyük Salon dakikalar geçtikçe doluyordu. Silvia'nın hiçkimse umrunda değildi, yanında Chris varken o dünyadaki en mutlu kişiydi ve sadece onu düşünüyordu. Güzel bir gece olacağına gittikçe daha çok inanmaya başlıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/ethelind
Karyn Mia Roseen

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Karyn Mia Roseen



Mücadele Tarafı : Paletidir artık tek tarafı.
Rp Sevgilisi : Alain. ^^
Patronus : Kelebek.

Noel Balosu ~ - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu ~   Noel Balosu ~ - Sayfa 4 EmptyCuma Şub. 06, 2009 9:08 pm

Sabırsızlıkla parlayan mavi gözleri, buz gibi olmuş, titreyen minik elleri ve yerinde duramayan kalbi. Bulunduğu yatakhane dar geliyordu ona, içinin içine sığmadığı gibi, bedeni de odaya sığmıyordu sanki. Duvarlar üstüne mi geliyordu? Tavan tepesine mi çökecekti yoksa? Ya da nefes alamamaktan dolayı ölecekti? Ah, hiçbir şey olduğu yoktu oysaki. Mia, o kadar heyecanlı ve sabırsızdı ki, duvarda asılı duran koca saatteki akrebin hareketlerini göremiyordu, zaman donmuş, ilerlemiyordu ona göre. Yatağının üzerinde oturmuş, koca saatten gözünü ayıramazken, nefes alamadığını hissetti bir kez daha. Açık pencereye doğru ilerledi. Dışarıdaki toprak kokusunun akciğerlerini doldurmasına, derince nefes alarak yardım etti. Böyle uzunca nefesler alırken, daha da heyecanlanıyordu sanki. Dirseğini pencere pervazına dayadı ve mavi gözlerini ufka, çok uzaklara yönlendirdi. Dışarıdaki yoğun sisten hiçbir şey görememesi lazımdı, öyle değil mi? Ama sarışın cadı, burnunun ucunu göremeyecek kadar bile sis olduğunun farkında değildi. Güzel şeyler görüyor gibi bir hali vardı genç kızın. Gözleri uzun zamandan beri solgun değil, aksine parlak ve canlıydı. Yüzünde gülücükleri eksilmiyor, neşe saçıyordu etrafına. En iyi arkadaşının kaybından sonra ilk defa böyle hissediyordu kendini. Balo. Onu böyle yapan, heyecandan yerinde durmamasına sebep olan şey bir saat sonra başlayacak olan büyük şölen miydi? Şüphesiz ki hayır. Bu tür organizasyonlarla pek arası olmayan genç kızın daha iyi bir sebebi vardı.

"Mia? Sen ve bir saatten önce hazır bulunmak, öyle mi?" Düşüncelerinin en güzel yerine geldiğinde, Gabriella'nın yüksek çıkan ses tonuyla, irkilerek arkasını döndü Danimarkalı cadı. İçeriye sessizce ve Mia düşüncelere daldığında girmesi, genç kızı korkutmaya yetmişti. Cevap vermeye hazırlanırken, en iyi arkadaşı tekrar konuşmaya başlamıştı. "Hani sen baloya katılmayıp, tüm gece ortak salonda kitap okuyacaktın?" İmalı laflar. Sanki bir şey saklıyordu İrlandalı arkadaşı. Az sonra ortaya çıkardı nasılsa. Eh, William çağırmasaydı gitmeyecektim zaten. Ama bunu ona söyleyip, türlü sorulara maruz kalmak gibi bir düşüncesi yoktu. Biliyordu ki onun diline düştü mü uzun bir süre kurtulamayacaktı. Şapşalca sırıttı. "Kararı mı değiştirdim, olamaz mı yani?" Gabriella'nın bakışları belirgin bir şekilde değişti ve geldiğinden beri arkasında duran elini ortaya çıkardı. Çıkarmasıyla beyaz bir parşömen parçası da eliyle birlikte yükseldi. Tahmin ettiğim şey mi? "Bence kararının değişmesinde en büyük, hatta tek etkiyi bu yaptı Mia?" Sarışın cadı, bir hamlede kızın elindeki mektubu kaptı ve yazılanlara göz gezdirdi. Tüm özel hayatı ortaya çıkmıştı, Will'den gelen ve kendisinin çok önemli saydığı mektup en yakın arkadaşının eline geçmişti. Bir açıklama istercesine Gaby'e baktı, nerden bulduğunu merak ediyordu. Çantasına koyduğuna emin gibiydi. "Dün gece yatağının üzerinde buldum onu. Tanrı aşkına Mia, onunla mı uyuyordun yoksa?" Onun oraya nasıl gittiği hakkında bir fikri yoktu, tek bildiği az sonra soru yağmuruna tutulacak olmasıydı. Sevmiyordu işte bunu. Yüzüne aptalca bir gülümseme yayıldı ve "Çok komiksin." demekle yetindi. Yatakhanenin ortasına doğru yürümeye başladı ardından ve kendi etrafına dönmeye başladı. "Onu bunu bırak da, nasıl gözüküyorum?"

Mavi. Neredeyse tüm kıyafetlerinde bir şekilde kendini belli eden renk. Baloda giyeceği elbise de hiç şüphesiz, mavinin tonlarındaydı; buz mavisi. Boynunda birleşen ince askıları olan, zarif bir elbiseydi bu. Vücut hatlarını belli ederek başlayan kıyafeti, belinden sonra giderek açılıyor ve genişliyor, dizlerinin bir iki parmak üzerinde bitiyordu. Önden görünüşü böyle olan elbisenin, arkadan eteğinin boyu bileklerinin iki karış üzerinde bitiyordu. Boyu zikzaklar çizen eteğinin üzerinde, bel kısmın sol kenarında ise, ayrıca eklenmiş gibi görünen küçük ve elbiseyle aynı renk bir fiyonk bulunuyordu. Kendisine şirin bir hava katan bu elbisesi, hafif topuklu, zarif ayakkabılarıyla tamamlanıyordu. Sarı saçlarını ise, özel bir tılsım yardımıyla dağınık topuz yapmış, küçük çiçekli tokalarla süslemişti. Yaptığı mavi tonlarındaki hafif makyajla da, parlayan gözlerini belirginleştirmiş, dudaklarına dolgun bir görünüm kazandırmıştı. Tüm hazırlıklar bitip, aynaya baktığında karşısında, olgun ve çekici bir görünüm kazanmış bir genç kız duruyordu. Gaby'nin kendini baştan aşağı süzmesinin ardından, kızın konuşmasını bekledi. Kendisi için ilk defa bu kadar özenmişti ve hepsini tek başına yapmıştı. İyi bir şeylerin ortaya çıkmasını diliyordu. Gabriella'nın yüzünün gülmesi iyiye işaretti ve öyle de oldu. Kızın dudaklarının arasından dökülen kelimeler oldukça iyi olduğunu gösteriyordu. Artık aşağı inmesi gerekiyordu, Gaby'nin de hazırlanması. Arkadaşına söyledikleri için teşekkür edip kapıya doğru yöneldi. Will çoktan gelmiş olmalıydı. İçinde anlamakta zorlandığı bir heyecan vardı, yerinde duramıyordu sanki. "Mia." Hızlı adımlarını yavaşlattı ve kafasını geri, yatakhaneye çevirdi. Gabriella bir şey demeyi unutmuş gibiydi. "İyi şanslar canım." İma mıydı bu? Hayır. Gerçek bir arkadaşın söyleyebileceği iyi bir dilekti sadece. Aslında bir ton soru sormadan Mia'nın hissettiklerini, yüzünden okumayı bilen birisiydi. "Teşekkürler." İçten bir gülümsemeyle, onun sözlerine karşılık verdi ve ortak salonun bunaltıcı kalabalığından sıyrılıp, koridorlara attı kendini.

Topuklu ayakkabılarının da etkisiyle, zorla geçen yolculuğunun ardından, ineceği son merdivenin başına gelmişti. Heyecanı doruktaydı. Az sonra, bir türlü gözünü alamadığı çocukla karşılaşacaktı ve saatlerce onunla olacaktı. Bunun düşüncesi, onun partneri olma düşüncesi nedensizce içini gıdıklıyordu. O mektubu aldığında da öyle olmamış mıydı? İçini ısıtan o sözler, aklına her geldiğinde aynı şey oluyordu zaten. Derin bir nefes aldı ve topuklarından dolayı sakarlık yapmamak için dua ederek, yavaşça merdivenlerden inmeye başladı. Büyük Salon'un kapısı görüş alanına girdiği anda, William'ın kendini etkileyen görüntüsü de girmişti. Yüzüne bir gülümseme yayılırken, son basamağı da indi ve çocuğa doğru yürümeye başladı. Kendisini izliyordu, yürümesi iyice zorlaşmıştı şimdi. Ayakta durmak da güçlük çekiyordu. İçeri girip, onun yanına vardığında boğazının kuruduğunu hissediyordu. Ne demeliydi şimdi? İçindeki durduramadığı heyecanı, düşünmesini, mantıklı konuşmasını engelliyordu. Emindi ki, az sonra saçmalamaya başlayacaktı.
"Çok bekletmedim, değil mi?" Evet, biliyordu saçmalayacağını. Belki de söylenecek en normal laflardan biri olmasına rağmen, saçmaladığını düşünüyordu. Siyah takımının içinde çok şık gözüken çocuğun yüz ifadesi her zamanki gibi Mia'ya şirin ve sempatik geliyordu. Salonun girişinde, gözlerini ondan ayırmadan, bir şeyler demesini beklemeye koyuldu.

Büyülenmiş gibi onun gözlerini seyrederken, tüm salonu sessizliğe bürüyen ve bakışlarını tavana dikmelerine sebep olan bir şey olmuştu; kim oldukları kıyafetlerinden belli olmayan dört kişi üstlerinden geçip, salona hücum etmişlerdi. Meraklı bakışlarını, herkes gibi onlara yönlendiren Mia, neler olacağını izliyordu. İçindeki his hiç de iyi şeyler olacağını söylemiyordu. Ne olur, bir aksilik çıkmasın, lütfen.. İçinden duasını etmekteyken, havayi fişekler patlamaya, salonun tepesini renk cümbüşüne çevirmeye başlamışlardı. Ve birden ne olduğunu anlayamadan göz gözü görmez hale gelmiş, en şiddetli havalarda bile olmayan büyük sis bulutu ortaya çıkmıştı. Önünü göremeyen sarışın cadı, ani bir refleksle yanındaki çocuğun bileğine elini dolamış, sıkmaya başlamıştı. İçindeki korku gün yüzüne çıkmasına rağmen, hızlanan kalp atışları bunu bastırıyordu. Etraftaki hengameyi umursamıyordu nedense, içinde tuhaf bir sıcaklık oluşmuştu. Ama patlayan balonların sesi, dikkatini tekrar dağıtmayı başarmışlardı. Üstünde bir ıslaklık hissediyordu şimdi; sanki tepesine bir şeyler dökülmüştü. Yine aksilikler Mia'yı buluyordu, büyü mü yapmışlardı ki kendine? Etraftaki sis bulutu yavaşça dağılırken, Will'le bir an göz göze geldiler ve ikisinin de bakışları Mia'nın elinin bulunduğu yere kaydı. Utanarak elini geri çekti Ravenclaw'lı cadı. Kızarmış suratını çocuğa çevirdiğinde, gülmemek için elini ağzına götürmek zorunda kalmıştı. Çocuğun az önceki şık kıyafetinden eser kalmamıştı, soytarı kılığına girmişti. Yüzündeki gülümseme iyice yayılırken, çocukta da aynı değişikler meydana gelmişti. Ne? Kafasını eğip, kendi üzerine baktığında mavi gözleri faltaşı gibi açıldı. Buz mavisi bir elbise giyinmişti o, soytarı kıyafeti değil. Bu aptal kıyafetler de nereden çıkmıştı? İçeriye girip, aynı hızda kaçan kişiler arkalarında sadece 'Ş' işaretini bırakmışlardı. Olanlara hiç bir anlam yükleyemiyor, hüngür hüngür ağlamak istiyordu sadece. Yüzünü buruşturarak kafasını kaldırdığında, salondaki herkesin aynı moda girdiğini gördü ve ufak da olsa rahat bir nefes aldı. Buna bir çözüm getirilmeliydi, gecesinin mahvolmasını, hele de William'la gelmişken bunu asla istemiyordu. Bakışlarını gecesini mükemmel kılacak kişiye çevirdi.
"Bu-bu şey de nereden çıktı? Neden herkes böyle soytarı kılığında?"


En son Karyn Mia Roseen tarafından Cuma Şub. 06, 2009 11:33 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/karyn-mia-t7423.
Adonis Liona

GezginGezgin
Adonis Liona



Mücadele Tarafı : Dark Spirit
Rp Sevgilisi : Yılmaz Morgül.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Ölürüm hasretinle. Bekle beni *-*.

Noel Balosu ~ - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu ~   Noel Balosu ~ - Sayfa 4 EmptyCuma Şub. 06, 2009 10:50 pm

Aynada kendine hayranlıkla bakıyordu. Evet uzun bir zamandan sonra kendisine ilk defa böyle bakıyor, ilk defa böylesine beğeniyordu. .Siyahın asaletini bedeni, adeta asil prensesler gibi taşıyordu. Ona bu kadar yakışacağını bilmiyordu. Dizlerinin biraz üzerinde bulunan mini siyah ve hafif kabarık ipek elbisesi ile çok güzeldi. Uzaktan bakıldığında bile ipek olduğu hemen anlaşılan elbisesi ben buradayım diyordu dikkat çekmekte üstüne olmayan sınıf başkanı için. Bu gece gerçekten zor olacaktı. Her yönden. Bir partneri yoktu. Kimse ona teklif etmemişti doğrusu. Bunu bir süre kafasına takmış olsa da kendi başına da eğlenebileceği kanaatine varmıştı. Uzun kestane lüle lüle olan saçları beline kadar uzanıyor ve oldukça hoş görünüyordu. Bun jestler için teşekkür etmesi gereken onca insan vardı doğrusu ama şu an için başka şeyler düşünmeliydi. Straplez elbisesini birkez daha kontrol ettikten sonra dolgu topuklu önü açık ayakkabılarına baktı. Onlarda oldukça uyumlu görünüyordu. Makyajı ise kusursuzdu ve daha fazla kendisini överek vakit kaybetmek istemiyordu. Neredeyse yatakhane de kimseler kalmamıştı. Derin bir nefes aldı ve hızlı adımlarla yatakhaneden uzaklaşmaya başladı. Bu gecenin yanlız ama mükemmel geçeceğine inandırıyordu kendisini.

Yatakhaneden çıktıktan sonra soğuk ama bir o kada da sıcak hogwarts koridolarlarında yürümeye başladı. O an karşısında duran kıza bakınca boyunun gerçekten uzun olduğunu anladı. Bu onun için bu gece büyük şans olabilirdi belkide. Uzun. Ne şans olacaksa.
Kimlerin orada olabileceğini hesaplamaya çalışıyordu.

''Tabii ki de herkes.'' Diye homurdandı bir süre. Daha sonra yapmacık da olsa o mutlu yüzündeki ifadeyi bozmamaya karar verdi. Gittikçe yaklaşıyordu. Bu ise heyecanının artmasına neden oluyordu. Neden heyecanlandığını o da bilmiyordu ama öyleydi. Bu gece o aptal çalışma gözlüklerini çıkarmıştı. Bu durumun nasıl bir etki yapacağını ise şimdilik bilmiyordu. Gözleri bozuk değildi ama yinede takıyordu işte. Belki de bundan hoşlanıyordu. Şimdi ise bu fark gözle görülebilecek kadar baarizdi. Adımlrını fark etmeden de olsa hızlandırmış olduğunu fark etti. Salondan gelen sesler birkaç metre uzaktan net bir şekilde duyulabiliyordu. Derin bir nefes aldı. Kendisine baktı. Kusursıuz düz bacakları'nın mükemmel göründüğünü fark etti.

''Heey'' diye güldü kendisine o an. Adrenalin saçmalaması diye geçirdi daha sonra içinden. Gözlerini kaydırarak. Boynunda duran kalp şeklindeki elmaz kolyesini tuttu. Ona bu gece için şans getirmesini umuyordu.
Daha fazla burada aptlal gibi dikilmek istemiyordu. Şimdi herkesle buluşma anıydı. Yüzündeki kendine güvenen tebessümü gerçekten etkileyiciydi. Hızlı adımlarla kapıya doğru yöneldi. Kendisinin geldiğini görenler ise ona hayretle bakıyordu. Bu değişime şaşırmış gibiydiler. Kendisinden önce geçmek isteyen bir Gryffindor öğrencisini ise elinin tersi ile göğsüne vurarak engelledi. Bu hareket her zaman hoşuna gidiyordu. Daha önceden geldiğini görmeyen oğlan ise şaşkın gözlerle Artemis' bakıyordu.

'Önden bayanlar. Değil mi?'' dedi etkileyici bir ses tonuyla. Dalga geçer gibiydi. Etrafta onları görenler ise gülüşüyor oğlanla Artemis'in taklidini yaparak dalga geçiyorlardı. Artemis ise yüzündeki kendine güvenen ifadesini bozmadan yürmeye devam etti. Etrafına bakınmıyordu. Sadece önüne bakıyordu. Ve de Slytherin masasına. Kısa bir yürüyüşten sonra slytherinlerin yanına yöneldi. Gözlerindeki ifade şaşırtıcıydı.

''Selam millet!' dedi gülümseyerek. Nasıl bir geceyle karşılaşacağını bilmiyordu. Bir an önce dansa geçilmesini ve bu ilginin üzerinden kalkmasını umuyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
James Simon Lorgoff

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
James Simon Lorgoff



Mücadele Tarafı : SD

Noel Balosu ~ - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu ~   Noel Balosu ~ - Sayfa 4 EmptyPerş. Şub. 12, 2009 11:12 pm

Esmekte olan rüzgar kar tanelerini yavaş yavaş bir sağa bir de sola doğru dans ettiriyordu görünmez elleriyle. Yatakhanedeki büyük pencereden bakmakta olan Hufflepufflı sınıf başkanı, bir an için bakmaya doyamadığı bu manzaradan gözlerini alabildi. Alabildiğinde ise fark ettiği manevi küçük kardeşinin yardım için bekliyor olduğuydu. Küçük kızın kıyafeti ve saçı için hızlı hareket etmesi gerekiyordu. Hızla akıp giden zaman kendisi için yeterli boşluğu bırakmadan sıkıştırabilirdi. Paula maharetli ellerini bir sağa bir sola götürüyor, asasından çıkan mavi pembe ışıklarla, yapması gerekenin daha iyisini yapıyordu. Li, uslu bir kız olup oturmaya devam ettikçe daha da güzelleşiyor ve büyüyordu. Olduğundan çok daha olgun görünen Hufflepufflı küçük cadı, parti için neredeyse hazırdı. Paula’ya neden hazırlanmadığını sorarken bir kez daha yapması gerekenleri hatırlayan cadı telaşla cevap verdi. ‘’ Ufak bir işim var kuzucuğum, ardından ben de hazırlanacağım. Ancak sen hemen Büyük Salon’a doğru yola çık bakalım. İnsanların biraz daha bu güzellikten mahrum kalmalarını istemiyorum. Özellikle de saçlarını herkes fark etmeli Li. Siyah sana yakıştı. ‘’ Normalde beyaz olan saçlarını büyüyle değiştirmiş ve siyah yapmış olan Paula’ya minnettar bakışlarıyla teşekkür eden Li, arkasını dönüp özgürlüğüne yeni kavuşmuş küçük bir kuş gibi gözden hızla kayboldu. Şimdi sıra Paula’nın gizli dönüşümündeydi.

Yatakhanede hala hazırlanmakta olan heyecanlı topluluğa bakarken, çok fazla değil, kısa süre sonra hepsinin alacağı hali düşünmeden edemedi. Kıkırdamasını zor bastırırken ortalarda olmayan Aislin’i aradı gözleri. Pek aldırmadan planlarından sonra giyeceği kıyafeti yanına aldı ve hızla Büyük Salon’un yakınlarına doğru ilerlemeye koyuldu. Adımlarını dikkatli atıyordu, zira ufak bir fire bütün grubun çıkarlarını mahvetmesine sebep olabilirdi. Hala giyinmeyişini sorgular gibi bakan birkaç kişiye rağmen, hemen hemen kazasız olarak süpürge dolabına olan kısa koşusunu tamamlamıştı. İçerdeki rutubetten önce nefesi kesilen cadı, hemen ardından açılan kapıya nefesini tutarak baktı.
‘’ Oh, Gaby…Sen miydin?! ‘’ Başka kim olacaktı ki der gibi duran kıza gülümsedikten sonra, ikisi de acele etmelerinin gerektiğinin farkında olduklarından işe koyuldular. Paula eşyalarını çantasına tıktıktan sonra arka cebine sıkıştırdığı asasını çıkardı. Yüzüne doğrulttuğu asadan çıkan mavi pembe ışıkların yüzünde dans etmesi kısa sürdü. Neredeyse bir dakika içinde kimsenin kendisini tanıyamayacağı bir soytarıya dönüşmüştü. Yanında, hazırlığını bitirmiş diğer soytarıyı gördüğünde ise birbirlerine bakıp püskürürcesine kahkahayı bastılar. İkisi de birbirinden çirkin ama komik şaklabanlara dönmüşlerdi. Paula beklemeye devam ederken endişelenmeye de başlamıştı. Yakalanma ihtimali hepsini yakacağından bir türlü zaman geçmek bilmiyor gibi geliyordu. Gaby’nin rahat halinden biraz olsun rahatlamak adına destek aldı. Henüz ciğerlerine dolan havayı vermek üzereyken kapı yeniden açıldı ve içeri Alain girdi. Genç adamın heyecanlı ve neşeli tavrı görülmeye değerdi. Onun bu denli neşeli olması Paula’yı da rahatlatmıştı ancak aklında bir soru vardı. Vakit kaybetmeden sabırsız haliyle sordu. ‘’ Kevin nerelerde? ‘’

Alain’den aldığı cevabın ardından endişesi bir kat daha artmıştı. Yeni ceza almalarına rağmen Alain ve Kevin’in bu haylazlıkları, ve sınır tanımayışları zaman zaman Paula’yı geriyordu. Kendisini kaptırmış bir şekilde Alain’i soytarıya çeviren Gaby’nin elinden çıkan iş alkışlanmaya değerdi. Odadakiler öyle iyi dönüşmüşlerdi ki; kim olduklarını anlamak çok zordu. Kısa süre sonra içeri giren Kevin’la, sürekli nefesini tutuyormuş gibi hisseden genç cadı rahatladı. ‘’ Sonunda.’’ diyerek sarıldığı sevgilisini vakit kaybetmeden soytarı kılığına sokmak üzere asasını hareket ettirmeye başladı. Işıkların oluşturduğu renkler git gide tamamlanıyor ve Kevin da diğerleri gibi çirkin bir soytarıya dönüşüyordu. İşlem tamamlandığında hepsi öyle komik görünüyorlardı ki, birbirlerine bakıp kahkaha atmaya başladılar. Soytarıların hepsi göreve hazırdı artık. İçlerinde hediye dolu paketleri ellerine alan iki kız, Ravenclawlı iki sınır tanımaz soytarının kapıdan çıkışlarının ardından birbirlerine bakıp işe koyulmaya hazır şekilde odadan çıktılar. Hediye paketleri ile salona dalan iki soytarıyla beraber diğerleri de gelmişti. Toplamda dört paket dağıtıcısı ve iki süpürgeli soytarı Büyük Salon’u doldurmuş onlarca insanın eğlencesine eğlence katıyor ve şakalarıyla güldürüyorlardı. Paketleri sürekli gülümseyen soytarı yüzleriyle birer birer herkese dağıtan Gaby, Paula ve diğerleri oldukça hızlı haraket ediyorlardı. Bazı profesörlerin ellerine saniyeler içinde tutuşturdukları paketlerden gelen patlamaların ardından çalan noel şarkıları salonu doldurmaya başlamıştı bile. Paketlerin dağıtımı bittiği anda Paula’nın kalbi bir an için duracak gibi olmuştu. Kevin, tam müdürün önünde süpürgesiyle durmuş ve hemen ardından da yeniden hareket etmişti. Ne yapmaya çalıştığını her ne kadar bilse de, bazen kendisini fazlasıyla ateşe atan sevgilisiyle karmaşanın ardından konuşacaktı. Gülmekten zar zor hareket edebildiğinden çok da kafaya takmadan, işretlerinin simgesi ‘’Ş’’ harfinin görünmesi ve hemen ardından oluşan sis ile, salondan tüm gücüyle koşarak kaçmaya başladı. Öyle hızlı koşuyordu ki, neredeyse buna kendisi bile inanamıyordu. Kahkahalar atarak devam ettiği koşusunun yarı mesafesinde Gabriella’yı gördü. ‘’ Nasıl bu kadar hızlı kaçabildi? ‘’ diye düşünmeden edemedi. Kızın yanına doğru geldiğinde hala gülüyordu ve diğerlerini görmeye çabalıyordu. Kevin ve Alain çoktan ormandaki yere gitmiş olmalıydılar. Paula daha fazla gülmemesi gerektiğine karar verip hala koşmakta olan Gaby ile birlikte ormana doğru giden yolda ilerlemeye devam etti. Tümseklerden atlarken arada bir kıkırdama krizlerine giriyordu. ‘’ Hepsinin yüzünü gördün ama değil mi! Oh, Tanrım. Ne komikti. ‘’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Noel Balosu ~

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
4 sayfadaki 4 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4

 Similar topics

-
» Noel Balosu
» Noel Balosu
» Mezuniyet Balosu

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-