AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Yabani Otlar

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Astrid Arceron

MCTMCT
Astrid Arceron



Mücadele Tarafı : MCT

Yabani Otlar Empty
MesajKonu: Yabani Otlar   Yabani Otlar EmptySalı Mart 15, 2016 10:00 pm

Düzenlenecek.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Astrid Arceron

MCTMCT
Astrid Arceron



Mücadele Tarafı : MCT

Yabani Otlar Empty
MesajKonu: Geri: Yabani Otlar   Yabani Otlar EmptySalı Mart 15, 2016 10:01 pm




Ölülerin başardıklarına öykünmeye teşvik eden ne varsa çevrelerinde bir bir dizilmiş, koca bahçenin dört yanı mezar taşlarıyla bezenmişti. Kimsesiz ölümlülerin sonsuz uykularına yattığı bahçede biten ebegümeciler mezar taşlarının üzerini yorgan misali şefkatle örterken, Astrid gece karanlığında hafifçe yaslandığı kapı pervazından doğruldu. Gıcırtıyla genleşen kapının ardından homurdanarak kapanmasını dinledikten hemen sonra topuklarını yere sürterek mezarların arasında gezinmeye başladı. Çıplak tabanlarıyla ezdiği çimenlerde iz bile kalmıyorken, vampirin hızla öbür ucuna gittiği mezarlıkta dinlenen tüm kargalar birkaç dakika sonra geri dönmek üzere havalandı. İçlerinden yalnızca biri şikâyet etmek için bağırmıştı.

Sol dudağının ucu keyifli kıvrılan dişi, eski alışkanlıkla nefes almak istedi. İnip kalkan göğsüne eşlik eden somurtkan bakışlarının altında yatan anlamların ağırlığıyla, bahçedeki tek boş banka oturdu. Üzerine aldığı siyah şalı omuzlarına örtüp, dolunay ışığında parıldayan beyaz cildini kapadığında tamamen kamufle oluşunun ardından gözlerini kapadı. Millerce ötede bir eğlenceden çıkmış sarhoş topluluğu, ağacın üzerinde baykuşlara yem olmaması için yavrularını kovuğun dibine saklayan gececi sincabı, üç gündür yoldan kaldırılmamış hayvan leşini ve tepenin üzerinden aşıp gelmek üzere olan yağmur taşıyan fırtınayı sezinledi. Hayatın her parçası o itse de itmese de devamlılığını sağlamak üzere ölür ve ardında silinir izler bırakırken, kendi varoluşunun çözümsüzlüğünü düşünerek hayıflandığı akşamlardan birindeydi. Koca bir adada, onu izleyen binlerce gözün hapsinde gibi hissederek yalnızlık çektiği yanılgısıyla hayıflandı. Boğazından çıkan iniltiyle açlığını hatırlayarak Arceus’un yokluğunu doldurmak için zaman geçirmek adına biraz olsun mezar aralarındaki yabani otlarla uğraşabileceğini düşündü.

Kalktığı bankta gölgesini bırakmış gibi ağacın altına vurmayan gölgeyle kararan boşluğu terk etti. Mezarlardan birinin yanına çöktü. Ebegümecilerin arasından baş vermiş yalancı başakları kopartmaya başladı. Kökler eline geliyordu. İki mezar arasında konuşmaya başladı. “Ölüm, kişiliği çarpıtıyor. Öyle ki, asla umursamayacağınızı düşündüğünüz şeyleri, öleceğinizi anladığınız anda özlemeye başlıyorsunuz. İhtimallere tutunup, kaçmaya çalıştıkça o girdabın içine çekiliyor, elinizdeki en ufak ümit parçasına sığ su misali kulaç atıp sığınmaya çalışıyorsunuz. Korkuyu hissetmenin muhteşem ikiliğini göremiyor, tezatlıktan doğan kavramsal varoluşun leziz farkındalığını çiğneyip geçiyorsunuz. Yazık ediyorsunuz. Neyse ki, ölüm toprağa yarıyor. Ay yalancı başakları koparılan çiçeklerin ruhları gibi bembeyaz görmemi sağlıyor.”

Diğer iki mezarın arasına geçip çok uzamış çimlerin arasında ellerine sinsice dolanan ısırganları çekmeye başladı. Teninde minik izler beliriyor ve saniyeler ardından yok oluyordu. “Ölü yıldızların ışığında olduğunuzun farkında da değilsiniz, gündüz güneşinde kavrulduğunuzun da. Bazen diyorum, eğer sizleri de görebilseydik. İzin verildiği kadar konuşabilseydik. Buna engel olan bir gücün olup olmadığını bilebilseydik. Sakinlikle karşıladığım ama meraktan kendimi kemirdiğim, bunca asırlık hayatıma rağmen cevabını bulamadığım soruların anlamını öğrenmek için son çare size danışabilirdim.” Son birkaç parça ısırganı da ellerinin arasına alıp boynuna sürttü. Yaşadığı acıdan keyif alarak gıdıklayan iyileşmeyi tüm çarpıklığıyla hissetti. “Sanki bu gece tüm terkedilmişlerin gölgelerinden oluşuyor gibi çok karanlık. Ben sizi yalnız bırakayım.” Ölülerle konuşmak Astrid’i bilemediği bir seviyede rahatlatıyordu. Yaşama ihtimali olan bir başka hayat varmışçasına tüm rahatsızlıklarına veda ederek konuşmasını uzatıyor, bazı geceleri yabani otların arasında gezinerek harcıyordu. Olduğu yerden doğruldu. Tüm duyularına, bütün hassasiyetine, bağlılığından ileri gelen çekime rağmen arkasını döndüğü anda göğsü Arceus’unkine çarptı. Burun buruna gelen iki vampirden dişisi konuştu.

“Ne zamandır buradasın?”



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Yabani Otlar

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: A&A Cenaze İşleri ( Norveç )-