"Ah,hayır bu yara daha önceden oldu.Merak etme,kendi kendimi tedavi edebiliyorum ben.Biraz ilginçtir,ama bunu yapabilirim.Korkunç bir anı.Dinlemek bile istemezsin.Ama ne yazık ki ben yaşadım."

Sağ koluma baktım.O gün ne kadar çok kan akmıştı.Hem benden hem onlardan.Son hatırladığım,artık beynimin oksijensizlikten iflas edip,gözlerime siyah bir perde indiği.O sırada öfke hakkındaki konuşmamı yanıtlıyordu Baob. Baob demek hoşuma gidiyordu açıkçası.

"Şimdiye kadar öfkelenmemen gayet güzel Baob.Böyle hitap etmemin sakıncası var mı?Neyse,ama önünde uzun bir hayat var,eminim.Yine de ani durumlarda düşünerek öfkene hakim olman lazım.Bunu meditasyon ile halledeceksin.Eminim,sen de öfkene hakim olmayı,onu ani boşluklarda dışarı vurmadan içeri tıkmayı becereceksin."

"O da bizden biri olacak.O da gücünü iyiliğe kullananlardan,gücü kendinde,ve etrafında,bu gezegende,evrende bulacak.Onu sadece savunma amaçlı kullanacak,eminim." diye aklımdan geçirirken hala gülümsüyordum

James' in sözlerini bitirmesini bekledi Baob. Daha sonra James'in ona gülümsediğini gördü. Çok tatlı görünüyordu. Bu çocuğa ilgisiz kalmak mümkün olabilirmiydi acaba? Belki olabilirdi, belki olamazdı. Kişiden kişiye değişirdi. Peki Baob ilgisiz kalabilirmiydi? Orası meçhul işte. Zira çoktan Baob için ateş bacayı sarmıştı. Fakat bununda sonunda hüsrana uğramak istemiyordu. Bu yüzden biraz tedbirliydi. Baob konuyu değiştirmek istedi. Geçmişten günümüze dönmek bu havayı daha da iyileştirebilirdi. " Bu aralar neler yapıyorsun? Dersler falan pek göremiyorum seni." Bu doğruydu. Baob genelde derslerini kaçırmazdı ama James'e pek rastlamıyordu. İçine bir kurt düşmüştü şimdi.

Hep aynı yerde dikiliyordu Baob. Biraz bacakları ağrımıştı. Su içinde de olsalar uzun süre aynı yerde sabit kalmak Baob gibi birine göre değildi. James' in yan tarafında bir kaya vardı. Pek rahat görünmüyordu. Üzeri girintili çıkıntılıydı ama oturulabilck gibiydi. Oraya doğru yürüdü. Kayaya otura bilmek için James' in yanından geçti ve geçerken kolu onun koluna çarptı. Kaya hemen yanında olduğu için oraya oturabilmek için James' e yaklaşması gerekiyordu. Baob Kızarmıştı. " Özür dilerim. İsteyerek çarpmadım." dedi ve mahçup bir şekilde gülümsedi. O an James' e okadar yakındı ki. Biraz da heyecanlanmıştı galiba. Yanaklarının kızardığını hissediyordu.

"Bu aralar?Sadece yatağımda uzanıyor,ve arada derslere giriyorum.Onun dışında pek de bir şey yapmıyorum.Böyle parti,balo gibi eğlenceli şeylerde buralardayım,yoksa hep Gryffindor ortak salonu veya kütüphanedir mekanım."

O sırada Baob yerini değiştirdi.Kolu,koluma çarptı,gözlerim yerinden fırladı sanki ve yüzüm,kızardı.Özür dilediğini hayal meyal duydum.

"Hiç problem değil. Yoruldun galiba?"

Kendi yorgunluğumu hissediyordum.Bacaklarım,sanki kendi dışımda başka bir kaynaktan alınan elektrikle hareket ediyorlardı.Ve kalbimin makinelerce kontrol ediliyor gibi sabit ritimde seyretmeyi bırakıp heyecan gibi bir duygunun etkisiyle gümlemesi ise mükemmeldi.

"Bu aralar?Sadece yatağımda uzanıyor,ve arada derslere giriyorum.Onun dışında pek de bir şey yapmıyorum.Böyle parti,balo gibi eğlenceli şeylerde buralardayım,yoksa hep Gryffindor ortak salonu veya kütüphanedir mekanım."

Baob şöyle bir düşündü. Gryffindor ortak saloluna girebilirmiydi? Hayır. Kaçak olarak bile giremezdi. Çünkü parolayı bilmiyordu. Aslında öğrenebilirdi. Bu işe uygun iksirler vardı. Yine de kendini riske atmak istemiyordu. Soluğu Profesör Galadrîel' in odasında almak istediği son şey olurdu. Bu durumda geriye kalan çözüm kütüphanede hada fazla zaman geçirmekti. Tozlu kitapların arasında James' i aramak güzel olacaktı. Tabi Baob bu düşüncelerin içindeyken gelişen bir takım olaylar vardı. Heyecanı doruk noktasına ulaşmıştı. Şimdi ne yapacaktı? Merak konusuydu.

"Hiç problem değil. Yoruldun galiba?"

İşte bu güzel bir cevaptı. Normal bir sohpet havasında devam ediyorlardı. Ama bu şekilde bir yere varamazlardı. Bu işin akışını değiştirmeleri gerekiyordu. Bu durumdan ilk adımı Baob atmazdı. Bu tür konularda nedense hep böyle çekinirdi. Belkide işine öyle geliyordu. Sonuşça ilk adımın James' ten gelmesini beklemekten başka yapacak birşey yoktu.

" Evet biraz yoruldum." dedikten sonra kayanın üzerine oturdu ve James' e baktı. " Sen yorulmadın mı?" Kaya iki kişinin oturabileceği kadar büyüktü. Bu yüzden sağ eliyle yanını göstererek; " Yanıma gelsene." dedi ve gülümsedi Baob.

Gelen soru karşısında suda da olsam terlediğimi biliyordum,sıcak basmıştı.Bu,ilk kez bir kızın yanına oturacağımdan değil,şayet bu ilk de değildi.Ama...

"Ha?Yoruldum.Elbette ki ben de insanım,yoruldum."

Gittim ve Baob'un eliyle gösterdiği yere doğru gittim.Eline oturmamak için onun elini aldım ve bacağına koydum.Elini tutmak,yine mızraklarını yere vuran Orta Çağ askerleri gibi bir gümbürtüdür,yardı göğsümü sanki.Yutkundum,ve oturdum.

"Elini tutmak,güzeldi.Nabzın hızlı atıyordu?Korku mu?Heyecan mı?Bak,dışarıdan nasıl görünüyorum,beni nasıl tanıyorsun bilemem.Ama,ben hiç kendimi sevilecek biri olarak görmedim,ama bu yine de sana karşı boş olduğum anlamına gelmez."

Hala o mızraklar kalbimi deliyordu,ama rahatlamıştım.

James Baob' un yanına gelmişti ve hatta elini tutmuştu. Bu onu daha da heyecanlandırmıştı. Eğer suda olmasalardı, göl kenarında bir ağaç altında olsalardı suya balıklama atlardı. Şu durum için suya atlamak dam üstünde saksağan kalıyordu. Baob James' baktı. Oda en az Baob kadar heyecanlanmıştı. Bu güzel birşeydi. Demek oda Baob' a karşı boş değildi. James dudaklarını aralamıştı. Konuşmaya başlayacaktı. Ne söyleyeceğini çok merak ediyordu.

"Elini tutmak,güzeldi.Nabzın hızlı atıyordu?Korku mu?Heyecan mı?Bak,dışarıdan nasıl görünüyorum,beni nasıl tanıyorsun bilemem.Ama,ben hiç kendimi sevilecek biri olarak görmedim,ama bu yine de sana karşı boş olduğum anlamına gelmez."

James direk konuya girmişti. Aslında pekte direk sayılmazdı. James sözlerini bitirdiğinde Baob ne diyeceğini toparlamaya çalışıyordu. Nabzının hızlandığını, heyecanlandığını karşısındakinin fark etmesi Baob' u biraz utandırmıştı. Kızıl saçlarının yanına bir çift kırmızı yanak nasıl dururdu acaba? Uzun bir sessizlik yaratmak istemiyordu, çünkü bu işleri her zaman kötüye götürürdü. O yüzden direk söze başladı. " Korkmuyorum. Senin yanındayken korkmamam gerektiğini düşünüyorum. Sence korkmalımıyım? " Baob James' in mavi gözlerine baktı. Daha demin elini bıraktığı yerden kaldırdı ve James' in elinin üzerine koydu. Daha sonra ince, uzun parmaklarını James' in parmaklarının arasından geçirdi. " Biraz heyecanlıyım ama bu normal galiba. Karşıdan nasıl göründüğün ve kendinle ilgili düşüncelerine gelince; Bence yanılıyorsun. Aksine sevilecek birisin." Daha ne demesi gerekiyordu, bilemiyordu. Son küçük bir açıklama daha yapmak istedi. "Bende sana karşı boş değilim. Benimde karşıdan nasıl göründüğüm hakkında pek bir fikrim yok."

"Değil benim yanımda,herhangi birinin yanında,hiç bir şeyden korkma.Korku,en sevmediğim şeylerden."
Parmaklarını parmaklarıma doladı.Bir önceki cümlemde takındığım ciddi surat ifadesi,yerini küçük bir gülümseme ve onun parmaklarını sıkan bir hal aldı.Ve aksine,sevilecek biri olduğumu ve bana karşı boş olmadığını duymak ise muhteşemdi.

"Sen karşıdan,pek de konuşkan olmayan,ehehe,tam tersimsin.Güzel,narin ve sıcak kanlı birisin.Bazıları farklı diyebilir.Bu benim bakış açım.Benim için önemli olan da bunların anlatılanların ortak noktasının sen olman.Biz neyi anlatırsak anlatalım,işin ucu sana varacak.Hani,derler ya 'Her yol Roma'ya çıkar' diye.Bir gün senin de düşer umarım yolun Roma'ya.Ve bir gün,İtalyanca öğreteceğim sana."

Bu ortamın bozulmamasını diliyordum.Şayet bozan olursa birimiz revire doğru gidecekti,eminim.

Çok güzel konuşmuştu James. Baob onu dinlerken mavi gözlerinin derinliklerine dalmıştı, kalbolmuştu. Sesi ruhunu okşuyordu adeta. Birde kendisini kanuşkan olmayan biri olarak görmesi, Baob' un cadılığının James için peri gibi olması dahada çok hoşuna gitmişti. Onun yanındayken kendini gerçekten bir melek kadar masum hissediyordu Baob. Kırmızı saçlı melek... Düşününce bayağı komik oluyordu ama ruh halinin dış görünüşle pek ilgisi yoktu galiba. Bu ortamın bozulmasını istemiyordu Baob. Fakat yavaş yavaş zamanları bitiyordu. Su yüzeyine çıkmaları gerekecekti. Bu durum için üzülmesine pek gerek yoktu. Göl kenarında el ele yürüyebilirlerdi. Tabi her yerleri sırıl sıklamdı. Hasta olmadan önce üstlerini değiştirmeleri gerekecekti. Sanırım biraz dolaşmanın kimseye zararı olmazdı. İşin ilginç kısmı bir yılan için düzenlenen partinin bir Gryffindor ve Hufflepuff' a büyük iyilik yapmasıydı. Bunu bir yılan fark ettiğinde yüzünün şekli nasıl olacaktı, çok merak etmişti Baob. Tüm bu düşünceler içerisinde James' e bir cevap vermesi gerektiğini unutmuştu ama pek zararı yoktu. Böyle oturmaya devam edebilirlerdi. Baob tüm hayatı boyunca James' in gözlerine bakarak düşüncelere dalmaya devam edebilirdi. Peki bu James' i sıkarmıydı? Olabilir. James hareketli ve konuşmayı seven biriydi. O yüzden Baob James' e gülümsedi ve konuşmaya başladı. " Evet İtalyanca öğrenebilirim. Çok hoş bir dil. Belki bende sana Çekçe öğretirim ama biraz karışık bir dil. " Silimauré ailesinin Çek kökenli olduğunu hemen hemen herkes bilirdi. James' te biliyor olmalıydı. Bilmiyorsa bile öğrenmiş olacaktı.