SU ALTINDA PARTİ-DENİZ KIZLARI NAJDA İÇİN ÇALIŞIYOR

VII. Sınıf

Hey Rose! Ben göl kenarına gidiyorum,umarım herşey hazırdır. Hazır olunca sende gel."

"Hey pisicik,bugün kargaşa çıkartmamanı öneririm. Bugün özel bir gün ve tadını çıkar. İlk defa bır yılan partisine geliyorsun. Buradaki eğlenceler hiç bir yerde yoktur."

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Londra'nın ilk ışıkları vuruyordu Gabriéllé'in gözlerine. Derin mavi gözleri aralandı, sanki anne karnından yeni doğmuş bir bebek gibi kırpıştırdı gözlerini. Yo, yeni doğmuş bir bebek benzetmek haksızlık olurdu Gabriélle'i... Bebekler saf, masum ve temiz olurlardı. Gabriélle ise tanrının bütün günahlarını ve lanetlerini üzerinde toplamıştı. Bu güne uyanmak istemiyormuşçasına gözlerini sıkı sıkı kapalı tuttu. Belki uyanmak istemiyordu belki de mide bulantısını bastırmaya çalışıyordu. Dün gece barda içtiği içkilerin sayısını bile unutmuştu. Dakikalar sonra anlamıştı ki uyanmaktan başka çaresi yoktu. Gözlerini elleriyle ovuşturdu ve küfrederek yattığı yerden doğrulmaya çalıştı. Her nekadar çaba sarfetse de kalkamıyordu yattığı yerden. Üzerinde 2 tonluk yük vardı sanki. Mavi gözlerini odanın içinde dolaştırmaya başladı. Tavanda çalışan pervane, ucuz oda takımı, küçük ev, ucuz ve kalitesiz eşyalar... Bu ev Gabriélle'in evi değildi. Hemen yattığı yerden sinirli bir şekilde sıçradı. Sonunda üstündeki yükleri atabilmiş, yattığı yerden kalkabilmişti. Üstündeki ağırlıkların nedenini şimdi daha iyi anlayabiliyordu. İki farklı kol iki taraftan sarmalamıştı onu. Bir an durdu ve üzerineki kollara tiksinircesine baktı. ''Mugglelardan nefret ediyorum.!'' Üstündeki kollardan tek bir hamleyle kurtulan Gabriélle, yataktan da aynı hışımla çıkmayı başarmıştı. Hemen bir ayna buldu ve vücudunu incelemeye başladı. Boynunun çevresi, göğüs çevresi morarmıştı. Yatakta yatanlara birkez daha baktı ve onlardan iğrendi. Yatağın kenarları saçılmış olan giysilerini topladı ve giyinmeye başladı. Bi yandan giyiniyor, diğer yandan buraya nasıl geldiğini düşünmeye çalışıyordu. Dün gece barda 7 bardak tekila içmişti. Daha sonra gerisini hatırlamaya başlayan Gabriélle kendi isteğiyle buraya geldiğini anladı ve yüzünde sinsice bir gülümseme belirdi. Son olarak pantolonunu ve tişörtünü giyen Gabriélle kırmızı, ucuz boyalı yatak odasından çıktı ve koridorda yürümeye başladı. Ev çok düzensizdi. Eşyalar ucuz ve kalitesiz seçilmişlerdi, zevkleri berbattı. Midesinden yukarı acı bir suyun çıktığını hisseden Gabriélle'in yüzü acıyla ekşidi ve hemen o iğrenç ve bakımsız mahalleden kendini dışarı attı.

Yolda yürürken bir yandan saçlarını ve üstünü düzeltiyor, diğer yandan elinde ki sigarasını bitirmeye çalışıyordu. '' Sanırım bu kıyafetler de çöpe gidecek. Böyle bi mahalleye değmişse asla giyilmez bunlar.'' Yavaş yavaş kendini toparlamaya başlayan Gabriélle ilk iş olarak o fakir mahalleden bir taksiye binip Londra'nın en lüks mekanına gitti. ''Luxury Mocha Frappachino, lütfen.'' Lütfen mi demişti Gabriélle. Bir an durdu ve kendine şaşırmışçasına etrafına göz gezdirdi. Cafede oturan insanlar Gabriélle'in dağınık saçlarına, mor vücuduna ve özensiz giyilmiş kıyafetlerine bakıyorlardı. Kahvesini alan Gabriélle kapıdan çıkarken arkasından iki kadını onun hakkında konuştuklarını duydu ve sinirli bir şekilde arkasını döndü. ''Siz.! İğrenç giyimli pis muggle doğumlular. Hangi cürretle benim adımı ağzınıza alabiliyorsunuz siz! Hangi cürret.!'' Son cümlesini bitiremeden karşısındaki kadının bayıldığını gördü va kahkaha atarak arkasını döndü. Kapıdan kalabalık caddeye çıkarken, son bir kez daha mavi gözlerini kafedeki insanlara çevirdi. Herkes ona korku ve şaşkınlıkla bakıyordu. ''Ahh mugglelar.. Hiç akıllanmayacaklar..'' Bir yandan kahvesini yudumlarken, diğer yandan sokaktaki insanları inceliyordu. Giyimleri, tarzları... ''Mugglelar bu kadar iğrenç giyinmek zorundalarmı?'' İkinci sigarasınıda bitiren Gabriélle, karanlık ve kuytu bir köşe bulmak için ormanın içine yürümeye başladı. Kahverengi ve yeşilin muhteşem karışımı karşısında büyülenmişti adeta...

Boyu altı yada yedi metre olan bir çınar ağacının altında duran Gabriélle, mavi gözlerini son birkez daha etrafa gezdirdi ve o büyülü sözleri söyledi.. ''Cisimlen..!'' Hogwarts'daydı artık. Etrafına bakındı kendinden beklenmeyecek bir huzurla. Rüyadan uyanmıştı çünkü. Evet gördüklerinin hepsi birer rüyaydı. Nasıl olurdu da sadece rüyayla kalabilirdi ki.. Ormanda mı uyuyakalmıştı. Yine içtiği içkilerin etkisinde kalmıştı Gabriélle. Gece içkileriyle ormanın kenarına gitmiş ve orada sızmıştı. Üstüne üstlük bu cezbeden rüyayı görmüştü. ''Cisimlenmek he! Gerçekten bu bir rüya olmalı..!'' Üstündeki toprak kalıntılarını temizledi ve ağacın altından doğruldu büyük gökyüzüne. Artık asasınıda çıkarabilirdi tişörtünün içinden. Ormanda yürürken gölden gelen seslere kulak verdi. Kulak vermemek elde değildi zaten, kulakları tırmalayan gülüşmeler ve bağrışmalar vardı. ''Hadi biraz eğlenelim..'' Herzaman ki sinsi gülümsemesiyle yolunu değiştirdi ve göle doğru yürümeye başladı. Gölde birinin doğum günü partisi vardı. Yazılı pankartları okuma gereği duymadı Gabriélle... Gölün kenarına dizilmiş bir sıra deniz kızı dikkatini çekebildi sadece. Çalılıkların içinden gayretle geçti ve açıklığa çıktı. Bazıları göle giriyor, bazıları ise girmeye hazırlanıyorlardı. ''Selam Slytherin ve diğerleri..'' Belki amacına ulaşmak için, belki arkadaşlarını görebilmek için konuşmuştu. Ee biraz eğlenmenin kime zararı olabilirdi ki.. Gölün kenarına yürüdü ve denizkızlarının ellerinde tuttukları yosunlara baktı.. ''Tatlım bunların kalitesi ne?'' Kahkaha attı ve yosundan bir avuç aldı. Vücudunda ki değişimlere aldırmadı. Alışmıştı çünkü balık adam olmaya. Deniz kızı elini uzattı ama Gabriélle tiksinç bir şekilde ona baktı ve balıklama göle atladı.

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

‘‘ Floja! Floja! Nereye girdin yine bana söylemeden. Lanet olsun! ’’

Tamam Ross, şu lanet şeyi yut hemen

VII. Sınıf

Umarım Ros'u çok bekletmemişimdir

"Kaşla göz arasında nereye girdi bu kız ? "

"Ah,Rose! Üzgünüm,umarım seni bekletmemişimdir. Kendimi gölün gizemine kaptırınca herşeyi unutuyorum,biliyorsun. Üzgünüm."

Gezgin

Lara kendisini Göl Kenarı'nda nelerin beklerdiğini bilmeden Göl Kenarı'na doğru yürüyordu.Okulda herkes cıvıltıyla bu partiyi konuşuyordu.Bir yılanın doğum günüydü bugün ve bu parti onun için düzenleniyordu.Kimin doğum günü olduğunu bilmese de ve onu tanımasa da eğlenmek için partiye katılmalıydı.Sıkıcı derslere biraz ara verme ve kafa dağıtma zamanıydı Lara için.Her ne kadar pariye hazırlık havasında giyinmese de yine de günlük kıyafetleriyle gelmemişti oraya.

Öğrenciler çoktan toplanmışlardı bile.Fakat Lara etrafta süsleme göremiyordu.Nasıl bir partiydi bu? Etrafta sadece saydam görüntüleri ile uçuşan hayaletler ve suya dalıp çıkan denizkızları vardı.Denizkızları ellerini tuttukları öğrencileri göle daldırıyordu.Evet parti gölün dibindeydi! Farklı ve bambaşka bir partiydi bu.Lara yüzünde muzip bir ifadeyle kıyıya doğru ilerledi.Yeni gelen yılanlar ağızlarına tıkıştırılan deniz yosunlarını yüzlerini buruşturup yutuyor ve denizkızları eşliğinde suya dalıyorlardı.Lara'nın yemesi gerekiyor muydu bu iğrenç yosunu? Ama eğer göl dibinde eğlenmek istiyorsa yemek zorundaydı.Tiksintiyle yiyip yememeği düşünürken denizkızlarından biri Lara'nın elini kapıp suya doğru çekti. "Hey dur ya..." Konuşmasına fırsat kalmadan onunda ağzına iğrenç yeşil yosunlar tıkıştırılıvermişti bile.Lara bir an kusacağını düşünürken denizkızı onu dibe doğru çekmeye başlamıştı bile.

V. Sınıf

"Culuk culuk..." Ölümün soğuk nefesi bu kadar erken mi gelmişti sarışın cadının kısıtlı yaşamına? Yaşayacak onca zaman varken o ömrünü hınzır bir denizkızının ellerinde mi harcayacaktı? İç sesi şiddetle tokatları uyuşmuş beynini "Hayır!!!" Debelenmeyi keserek son anda deniz kabuğunun içine tıkılı kalan yosunu çıkardı, suyla birlikte ağzına tıktı. Tadı fena değildi, belkide gölün acımsı tadı yanında pis kokulu yosunlar kurabiye gibi gelmişti ona. Bedenindeki değişimler kendini gösterirken yan tarafında onunla dalan Asia'yı gördü. Çaktırmadan ona gülümseyerek elini salladı. O küçük bir kızdı ve onun yüzünden endişelenmesini istemiyordu. Kulakrının arkasında çıkan hava kabarcıklarıyla suyun altında nefes almanın ayrıcalıklarını hissetti. Ayakları balık yüzgecine benziyordu. Hemen ellerini kontrol etti onlar sağlamdı. Belindeki torba da sağlamdı. Caprice kendini kontrol ededursun deniz kızı onu suyun dibine çekmeye devam ediyordu. Partinin yapılacağı yere geldikelrinde denizkızı ona umursamaz bir bakış atarak ortadan kayboldu. Her taraf koyu bir grilikle kaplıydı tam da yılanlara göre bir mekan, diye geçirdi içinden. Ama burada yılanlardan başka kişilerde vardı ve Caprice bu grilikten hiç hoşlanmamıştı. Hemen asasını çekerek ortalığı bir güzel temizldi. "A-k-l-a P-a-k-l-a " Kendi sesi kulaklarına ne kadar garip geliyordu. Batık bir gemi çarptı gözüne üzerinde "İYİKİ DOĞDUN NAJDA" yazıyordu. Gülümsedi, bu kız için değer miydi? Ne önemi vardı ki? Hemen asası ile işe koyuldu, ortalığı kendiğinden yanan ışık toplarıyla aydınlatarak mercanları renklendiren büyüler yolları dörtbir yana. Ya müzik? Gözlerini kapadı ve sihirli müzik aletlerini çağırdı. Accio büyüsünü her zaman sevmişti zaten. Batık teknenin karşısında ise kayalar ve kayalar arasına oturmaları veya rahat yüzmeleri için yerleştirilmiş mercanları gördü. Müzik aletlerini oraya yerleştirip etrafına bakındı. Tüm arkadaşları tek tek gölün dinine ulaşmışlardı, ama Tristan yoktu? Sol tarafta gezinen Mai'yi gördü ona eliyle selam verip mizük aletlerine göz kulak olmasını istedi, yapılacak tek bir iş kalmıştı yüzeye doğru hızla yüzmeye başladı. Tristan olmazsa eğlence de olmazdı.

"Peh! Hayat bu kadar sulu olmak zorunda mı? Hey, Tris, buradayım hemen o yosunu kap ve buraya gel!" Caprice suyun yüzeyine çıktığı gibi soluksuz kelimelerini sıralayıp yeniden suya daldı. Hayat ne garipti, şimdi de su dışında nefes alamıyordu. Suyun altında bir kaç tur attı. James'in hala su içinde oynuyordu. Hızla deniz kızlarının yanına yüzdü ve eline bir tutam yosun aldı. Yeniden gölün içine dalıp bir çırpıda James'in yanına sokuldu. Suyun içinden yukarı doğru hamle yaparak geç aslanın ağzına yosunu tıkıverdi. "Güzel şimdi de yut bakalım" Yeniden suya dalarken James'in elini tutmuş kahkahalar atıyordu. Debelenen çocuğa aldırmadan onu doğruca batık geminin yanına getirdi. Asia oradaydı kızın yanına doğru yüzdü ve kıkırdayarak James'in elini onun eline tutuşturdu. "O-n-u s-ı-k-ı t-u-t" dedi ve diğer arkadaşlarının yanına doğru süzüldü. Mai, uzaktan onları izliyor kahkahadan iki büklüm olmuş, o haliyle balıkları ürküyordu. Eğlence başlamak üzereydi Tristan bir gelebilseydi...

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Elena göl dibinin keyfini çıkarırken yavaş yavaş korkularından sıyrılıyordu.Bu partinin bir kabusa dönüşmeyeceğinden emindi nasılsa.O da deniz kızı gibi kıkırdamaya başladı.Elena'nın neşesi deniz kızının hoşuna gitmiş olmalıydı ki kız Elena'ya küçük bir bakış atıp daha da hızlandı.

Elena gölün dibini görebiliyrdu artık.Hatta yavaş yavaş oradaki insanları da seçmeye başlamıştı.Caprice'i görünce içi rahatlamıştı nedense.Onunla hiç konuşmamış olmalarına rağmen seviyordu onu.Sonra biraz önce yanından deniz kızıyla ürkekçe geçen Asia'yı gördü.O da korkusunu ve çekingenliğini biraz atmış, daha rahat görünüyordu.Aslanlardan biriyle el ele tutuşmuş haldeydi.Caprice'in biraz önce aslanın elini onun eline tutuşturduğunu görmüştü.

Deniz kızı Elena'yı dibe bırakıp tekrar kıkırdaya kıkırdaya gözden kayboldu.Etraf harika görünüyordu.Batık geminin üzerinde "İYİKİ DOĞDUN NAJDA" yazıyordu.Nadja ile tanışmamış ve kim oluğunu bilmiyordu ama parti bir harikaydı.Elena etrafını incelerken bir an Caprice ile göz göze geldi ve gülümseyerek selam verdi. "Merhaba.."

Gezgin

Kendini denizkızına bırakmıştı Boab. O çekiyor Baob gidiyordu. Su okadar yumuşaktı ki kuş tüyleriyle dolu bir havuz içinde kayıyordu. Bu his ona biraz tuhaf gelmişti. Buna aldırmadı. Bakınmaya devam etti. "Hani parti nerede?" Irene'a baktı oda Baob gibi etrafı inceliyordu. Çok hoş. Gittikçe dibe batıyorduk ve etraf kararıyordu. Asasını çıkardı, zarif bir bilek hareketi ve "Lumos". Artık önünü daha iyi görüyordu. Asasını önünde tutarak etrafa bakınmaya devam ediyordu.

Biraz daha ilerledikçe kalabalığı görmüştü. Caprice tam karşısında elinde asasıyla mekana neşe kaynağı olmaya başlamıştı. Bu kız cadı değil peri olmalıydı. Birden kendini boşlukta hissetti Baob ve bileği sanki bir anda yerinden çıkmıştı. O lanet olası deniz kızı Baob' un bileğini öyle sıkı yakalamış ki, morarmaya başlamış. Boab asasını yerine kaldırdıktan sonra bileğini ovdu. Şimdi annesi olsaydı ona şevkatli parmaklarıyla masaj yapardı. Özlemişti onu.

Bulundukları yer çokta iç açıcı değildi. Biraz bakındı ve Caprice' e hak verdi. Deniz kızlarının yaptığı partiden ne beklenebilirdiki. Biraz daha ileri gitti. Karşıda keyiften yayılmış, gülmekten ağzını kapatmayı unutmuş bir hayalet vardı. Mai... Ne kadar da güzel dalga geçiyordu herkesle.

Işıklı baloncuklar hoşuna gitmişti Baob'un. Asasını koyduğu yerden çıkarıp baloncukları hedef aldı ve"Geminio" diye fısıldadı. Artık daha fazla aydınlık bir ortamdalardı.