SU ALTINDA PARTİ-DENİZ KIZLARI NAJDA İÇİN ÇALIŞIYOR

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Etraf denizkızlarıyla doluydu. Tek başına dalmaya korktu bir an. Bunlar çok da hoş yaratıklar değillerdi. Şu esmer uzun saçlı kız binadaşıydı. Arada kaçamak bakışlarla onu süzüyordu. Sonunda Asia’ya döndü ve sevecen bir bakış attı Elena. Adının Elena olduğunu sanıyordu. İlkbahar aylarında olmalarına rağmen hava bulutluydu. Duyduğu söylentilere göre yılanlardan birinin doğum günüydü. Bu çok da hoş bir şey değildi. Yine de orada olması fena sayılmazdı. Aslanlardan bir kız da yakınlarındaydı. Çok çekici gözüküyordu. Bu kadar hoş bayan arasında pek şansı yoktu sanırım. Gerçi şansı olmasını gerektirecek bir şey de yoktu ortada. Caprice tüm güzelliğiyle göl kıyısında göründü. Sevecen ve iyi kalpliydi. Ona sokulup kendini güvende hissedebilirdi. Altın renkli bikinisi göz alıcıydı. Partinin göl kıyısında olacağını sandığı için hazırlıksız yakalanmıştı. Kendi salaşlığından utandı bir an… Altın kızı izliyordu. Ona verilen yosunları yememişti. Bu oldukça iyi bir seçimmiş gibi geldi Asia’ya. Aptallık eden oydu o iğrenç şeyler hala midesinde kıpırdanmalara neden oluyordu. Altın renkli kız Asia’yla aynı binadan birkaç kıza daha seslenmişti. Onlar da geldiğinde kadro tamam olacaktı herhalde. İzlendiğinin farkına varmış olmalıydı Caprice ona su sıçratarak ‘İnan bana canım, çok eğleneceğiz çokkkk!!’ deyiverdi. Bir aksilik. Bir şeyler oluyordu Caprice suyun dibine doğru çekiliyordu. Bataklıkta kalmış gibi git gide gömülüyordu. ‘Caprice! Caprice! Elimi tut! Yakalayacağım seni!’ Bir dakika bir şey bacağına yapışmıştı. Caprice gibi onu da dibe çekiyordu. Nefes alamayacaksa lanet yosunlardan neden yutmuştu?

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Suda lanet edip cübbemi çıkarırken Anna çıkıp gelmişti. “Selam James bizim Tris nerede gördün mü onu?” diye sorunca,
"Aa,selam.Tris?Henüz ortalarda yok.Daha doğrusu ben buradayken yoktu.Belki gölün dibindedir,bakmanı öneririm." diye cevapladım.

"Islak mıslak.Bu cübbe karaya gidiyor." dedim kendime ve cübbemi karaya fırlattım.Islaklığından dolayı çabuk düştü.O sırada Anna suya dalmamı söyledi.

"Tereddütüm ondan değil.Ondan." Son kelimemde biraz önce beni suya iten,kendince oyun oynayan Mai'i gösterdim.
"Oyun oynadığını sanıyor.Biraz önce beni suya iten de kendisiydi.Suyun altında daha yavaş hareket edeceğim,yine bir 'şaka' yapacak diye kendimi hazırlıklı bulundurmak istiyorum sadece." dedim.

"Son hazırlık falan yapmak yok,doğaçlama savunuyoruz her hangi bir saldırıda.Umarım o şeffaf şaka yapıyor olsun deniz kızları hakında."

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Denizkızı Elena'yı daha da dibe doğru çekiyordu.Elena biraz ürksede bu partinin tadını çıkarması gerektiğini biliyordu.Görülmemiş güzellikleri görebilirdi bu sayede.Denizkızının elinden sıkı sıkı tutmuştu.Hayaletler neredeydi? En azından birinin gelip herşeyin yolunda olduğunu söylemesi gerekmez miydi? Dibe çekildikçe Elena'nın korkuları artıyordu.Asia ve diğerlerinide denizkızları dibe çekiyordu.Göz ucuyla kim olduklarını seçmeye çalışırken Caprice'i gördü.Henüz yüzyüze konuşma fırsatı olmasa da tanıyordu onu.Sınıf Başkanı Caprice Anna Flower.Her zamanki gibi çok güzeldi yine.Kızların yüzlerindeki cıvıltı yavaş yavaş korku ve paniğe dönüşmeye başlamıştı.Elena o an korkması mı yoksa partinin tadını çıkarması mı gerek anlamamıştı.Fakat paniklemeye başlamıştı.Denizkızına doğru baktı fakat denizkızı hala kıkırdayarak onu dibe çekmeye devam ediyordu.

Gezgin

Her zamanki gibi bir türlü gelmek bilmeyen arkadaşı Baob'u beklemekten vazgeçmiş yürüyordu Irene. Suyun sakinleştiriciğini hatırlamak için Göl Kenarı'na doğru ilerlemeye başladı. Hayli sıkılmış, biraz hareket arıyordu.

Göle yaklaştıkça bir hareket sezdi. Neler olduğunu merak edip iyice yaklaştı. Öğrenciler, hayaletler ve denizkızları her taraftaydı. Herkes göle dalıyordu. Anlaşılmaz bir karmaşa hakimdi. Göle doğru ilerlemeye devam etti. Bilgi almak için tanıdık birilerine bakındı, fakat göremedi.

Gölün kıyıya sarıldığı yerde durdu. Hala çevresine bakınmaya devam ediyordu. Aniden bacağında garip bir şey hissetti, hareket ediyordu. Sonra bir denizkızının kendisini çektiğini gördü. Yine ne olduğunu anlamadan kademeli olarak suya gömüldü. Denizkızı ısrarla daha derinlere çekiyordu onu.

Gezgin

Baob aynanın karşısında yine fazla oyalanmıştı. Bu yüzden Irene' ı bekletmişti. Irene eminim one çok kızacaktı. İşi bitince apar topar bahçeye indi. Dostunu arıyordu fakat hiç bir yerde yoktu. İşte bu çok kötüydü. " Yine nereye kayboldun Rus güzeli" diye söylendi kendi kendine. Ama bu sefer ona kızmaya hakkı yoktu çünkü kendisi geç kalmıştı. Oyalanmamalıydı, bulana kadar arıyacaktı. Göle doğru giderken tanıdık iki öğrenci gördü. Onlara selam vererek yanlarına gitti ve Irene' ı görüp görmediklerini sordu. Olumlu yanıt aldı ve ileriye doğru yürüdüğünü söylediler. Baob' ta teşekkür ederek göle doğru koşmaya başladı. Bu topuklu ayakkabılarla koşmak ne kadar zor oluyordu. Bazen Irene' a hak vermiyor değildi.

Göle geldiğinde bir deniz kızının Irene'ı içeri çektiğini gördü. İşte bu kötüydü çünkü yosun yutmamıştı. Baob en yakın deniz kızının yanına gitti ve elindeki deniz kabuğunun içinden iki parça yosun aldı. Birini kendisi yuttu ve suya atladı. Irene' ın yanına doğru yüzüyordu ama deniz kızı çok hızlıydı. Boab biraz daha fazla enerji harcaması gerektiğine karar verdi ve işte ona yetişiyordu. Irene'ın yanına gittiğinde kolundan tuttuve elindeki diğer yosunun onun ağzına soktu. "Çiğne ve yut!"

Gezgin

Anlamadan denizin derinlerine çekilirken Baob'u gördü Irene hemen yanında.

"Çığnnne bb yttt"

Söylediğinden bir şey anlamamış olsa da Baob'un verdiği şeyi yuttu. Anlaşılan yosundu ve tadı gerçekten iğrençti fakat Irene'in hayatını kurtarmıştı Baob. "Ne kadar aptalım!" diye düşündü Irene, fakat artık bir önemi yoktu.

Baob'a tekrar baktığında yüzmekte zorlandığını gördü ve elini tuttu. Bu kız ciddi anlamda kokoştu ve bu özelliğini unutup fönlü saçları ve mükemmel kıyafetiyle sulara atlamıştı. Bu durum için daha sonra Baob'un kendisini fena haşlayacağını düşündü ve gülümsedi arkadaşına. Baob, sırılsıklamken ve sular kırmızı saçlarını mahvederken dahi muhteşemdi.

Gezgin

Suyun içinde kırmızı saçları dalgalanıyordu ve sanki birileri cinayet işlemiş gibiydi. Ayrıca saçlarıda mahvolmuştu. Şimdilik bunun bir önemi yoktu. Irene Baob'un elini tutmuştu. Bu çok güzeldi çünkü biraz daha geç kalsaydı onu kaybedebilirdi. Baob mutlulukla gülümsüyordu. Oda Irene'ın elini tuttu.

Bu an çok uzun sürmedi. Bir deniz kızı daha gelmişti ve Baob'u bileğinden tutmuştu. "Ne kadar hoş. dibe çekiliyoruz." diyerek isyan etti ama hiç bir şey anlaşılmıyordu ve durum çok komikleşiyordu. Baob kendini deniz kızına bıraktı, partiyi onlar düzenliyordu. Yani onlar olmadan zaten gidemezlerdi. İrene' a sakin olması için işaret etti.

Giderken her yeri inceledi. Bazı yerler deniz çöplüğü bazı yerler ise muhteşem şekilde güzeldi. Bu çok tuhaftı. Gerçi burda tuhaf olan tek şey bu manzara değildi. Buradaki yaratıklarda tuhaftı. Boab bu deniz kızlarını hiç bir zaman anlayamamıştı ve bu gidişlede anlayamayacaktı.

VII. Sınıf

İlkbahar tüm güzelliği ile Hogwarts’ı büyülüyor, yeniden canlandırıyordu. Kışın en soğuk günleri geride kalmış, yeni mevsimin verdiği rahatlık ve huzur verici havası tüm çevreyi etkisi altına almıştı. Kışın okulda yaşananlar ayrı bir soğukluk getirse de ilkbahar mevsiminin sıcaklığı olanları unutturacak gibiydi. Doğa henüz canlanmaya başladığı vakitlerde okulda bir parti düzenlenme duyurusu yapılmış ve günler öncesinden hazırlıklar yapılmıştı. Aslında bu parti yılanlar için olsa da tüm binalar için geçerliydi. Yapılacak bu partide olanlar unutturulacak, yeni bir başlangıç yapılacaktı.

Güneş ışınları sıcaklığını göstermeye başlamış, tüm canlıları tatlı uykularını sıcak bir dokunuş ile uyandırmıştı. Soğukluğun etkileri esen rüzgâr ile kayboluyor, yerini meltem esintileri alıyordu. Kara bulutlar bulundukları diyarı terk etmiş, ak bulutlar yerlerini almıştı. Sıcak bir dokunuş ile gözlerini yeni bir güne merhaba demişti. Bugün çok işi vardı yeni uyanmış bedenin. Hızlıca yumuşak yatağından kalkarak güne hazırlanmaya başladı.

Bugün yılanlara mensup bir üyenin doğum günü kutlanacaktı ve Tristan bu partiye katılmak için can atıyordu. Üvey kuzeni olarak tanıdığı Nadja’ya bugün çok güzel bir doğum günü hediyesi vermeliydi. Aklında dolaşan tilkiler planları hazırlamış sadece uygulaması kalmıştı. Hazırlanan bu planları uygulamak için yardım amaçlı kütüphanenin yolunu tutmuştu genç büyücü. Su altına dair öğrenebileceği bilgileri zihnine kaydedip ona göre davranmalıydı. Gerçi kitaplarda yazanlar hep bildiği şeylerdi; Denizkızları göründüğü gibi olmadığı, zehirli yaratıkların bulunduğu, dikkat edilmesi gereken mercanların bulunduğu…

Araştırmasını tamamlayan beden hızlıca kütüphaneden ayrılarak göl kenarının yolunu tutmaya başladı. Hogwarts’ın serin havasına alışmış olan beden, bahçeye çıktığı anda sıcak havayla temas etmiş ve cildinin hafif yandığını hissetmişti. Kendisi oldukça sarı olmasıyla güneş ışınlarından hemen etkilenebiliyordu. Adımlarını belli bir tempoda atıyor, zihnindeki planları belli bir sıralamaya koyuyordu. Bugün Nadja daha önce almadığı doğum günü hediyesi ile karşı karşıya kalacaktı. Belki de bu son doğum günü hediyesi olacaktı. Yüzünde oluşturduğu sinsi gülümseme ile araziye çıktı ve oradan sağa saparak su dalgalarının kıyıya vuran sese doğru ilerledi.

Göl kenarına geldiğinde birkaç öğrencinin suyun içinde olduğunu görmesiyle partinin başladığını fark eden Tristan, koşar adımlarla ilerlemeye başladı. Göldeki kişilerin kim olduğunu görecek kadar yaklaşmış ve üzerindeki yeşil renkli tişörtü ağaç dallarından birine astı. Tişörtünü çıkarmasıyla kaslı vücudu görünmesiyle sağ elini sol koluna götürerek yavaş bir şekilde sıvazladı. Göldeki kişiler Caprice ve Carmelita başta olmak üzere James, Asia, Elena, Alandra ve daha bilmediği öğrencilerden oluşuyordu. Dostlarının da bu partide yer alması demek, eğlencenin tavan yapacağı anlamına gelmesi demekti. Ayakkabılarını çıkarmış, yeni uyanan çimlerin üzerinde yavaş bir şekilde ilerlemeye başlamıştı. Bacaklarında bulunan deniz şortunu giymesi çok yerinde bir karar olmuştu şu an için.

Kıyıya oldukça yaklaşmış ve denizkızlarının podyumda bekleyen mankenlere benzeterek bakmaya başlamıştı. Dostları suyun içinde eğlenmelerine başlamış, birbirlerine su atarak savaş başlaşmışlardı. Tristan, dostlarına sürpriz yapmak için gölün kıyıya vuran sularına doğru adımını attı ve serinletici su ile temas ettiğinde birden irkildi. Yavaş yavaş ilerleyerek dizkapaklarına ulaşan su seviyesine geldiğinde dalış yapmak için son kez dostlarına baktığı anda birden onların su içine çekildiğini gördü. Endişeli bir şekilde bakmayı sürdürdüğü gölde dostlarının su yüzeyine çıkmasını bekledi ancak gelen olmayarak seslenmeye başladı. “Carmy!, Caprice! Nerdesiniz?” Suyun içinde biraz daha ilerleyerek su seviyesi beline ulaştığı anda hayalet Mai’yi gördü ve ona kızgın bir ses tonuyla haykırdı. “Heyy, Mai, dostlarım nerede, kim onları su içine çekti, cevap bekliyorum?” diyerek gözlerini kıstığı anda Mai’den gelecek cevaba odaklanarak beklemeye başladı.