AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Açılış Şöleni (I.Dönem)

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3 ... 8, 9, 10, 11, 12  Sonraki
YazarMesaj
Karyn Mia Roseen

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Karyn Mia Roseen



Mücadele Tarafı : Paletidir artık tek tarafı.
Rp Sevgilisi : Alain. ^^
Patronus : Kelebek.

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 EmptyPaz Haz. 22, 2008 9:00 pm

Yeni müdürün konuşmasını dinlerken, onunla ilgili her hangi bir kanıya varamadı. Diğeri gibiydi, kurallara uyan disiplinli biri. Yasak orman.. Orayı her zaman merak etmişti. İçindeki at adamları, kurt adamları ve daha birçok yaratığı merak ediyordu. Sadece kitaplarda okuduklarıyla kalmak istemiyordu kesinlikle. İki tane resim onun merakını gidermiyordu. Oraya girmek için, bir gün büyük bir çaba harcayacaktı. Zamanı gelince..

Müdürün konuşmasından sıkılmıştı artık, her sene aynı şeyleri duymak gerçekten sıkıcıydı. Gözlerini ondan çevirip, karşısındaki Alain’e dikti. O da sıkılmış gibi duruyordu. Daha fazla uzamamasını dilerken, genç müdürün sesiyle önündeki masa yemeklerle doldu. Bu okulun en sevdiği yönlerinden biriydi bu yemekler. Her tattan yiyecek vardı. Hiç beklemeden, çatalını yemeklerden birine doğrulturken birden elinden düştü. Neler oluyordu böyle? Hem de Hogwarts’ın ortasında? Oturduğu yerde bir kalkıp, bir iniyordu. Nasıl bir şeydi bu böyle? Korku dolu gözlerini profesör masasına dikerken, içeriye giren siyah kukuletalılarla bakışlarını onlara yöneltti. Bunların Hogwarts içinde ne işleri vardı? Nasıl korunuyordu burası böyle? Ablası da o kadar hakkında güvenli olduğuna dair bir ton laf söylemişti. Onun övmeleri sonucunda buraya karşı bir hayranlık oluşmuştu hep. Zaten geçen iki senesinde de ikinci yuvası gibi görmüştü. Ama bu olayı açıklayamıyordu mantığı? Zaten açıklayacak zaman da yoktu.

Ne bu savaşın için de yer almak istiyordu ne de bu adamların elinde ölmek. Öğrenciler için bir çıkış yolu olmalıydı, daha fazla bu büyüler altında kalmamalıydılar. Telaşla etrafına bakınırken, bir anda karşısındaki Alain’in ve peşinden de Sintié’nin gözden kaybolduğunu fark etti. Lanet olsun, nereye gitmişlerdi bir anda? John ise ölüm yiyenin tekine büyü yolluyordu. Hiç savaşa katılmak gibi bir planı yoktu şu anda, tek düşündüğü arkadaşlarıyla birlikte buradan sağ salim ayrılmaktı. Ama bir anda ne olduğunu anlayamadan, oturduğu sandalye devrilmiş, onunla birlikte yere düşmüştü Mia. Kafasını yere çarpmamak için, masanın bacağından tutunurken tek gördüğü şey maskeli adamlardan birinin kendisine bakıp, arkasını döndüğüydü. Lanet olsun, kendisinden ne istiyorlardı? Kendine gelmeye çalışırken, artık diğerlerinden umudu kesmişti. Havada savrulan büyüler arasında onları bulamayacağından emindi neredeyse. Kendi başına çıkmanın bir yolunu bulmalıydı.

Öncelikle, yere düşmesinin etkisiyle cebinden yere düşen asasını aldı yerden. Üzerine gelen büyünün tekini son anda fark etmiş, yerden aldığı asasını havaya kaldırıp, çıkarabildiği kadar sesle bağırdı.
“Protego” Asasından çıkan ışınlar, kendisine gelen büyüyle çarpıştığında derin bir nefes aldı. Kendisine gelen büyü anlaşılan çok kuvvetli değildi ki büyüyü etkisiz hale getirebilmişti. Yerden doğrulmaya çalıştığında, duyduğu sesle tekrar yere yattı. Yakınlarda duyduğu bir sesle irkildi. “Yardım et!” Mavi gözlerini sesin geldiği yöne çevirdiğinde, Lorraine’in başını tuttuğunu gördü. Sesin geldiği kişi, muhtemelen oydu. Son anda dışarı çıkmaktan vazgeçip, kızın yanına doğru ilerlemeye başladı, dizlerinin üstünde. Ayağa kalkmaya korkuyordu, yeni bir lanete yakalanmamak için. Gözleri yarı açık olan kızın yanına vardığında, canının çok yanıp yanmadığı merak etti. Lorraine’in başını kollarının arasına alırken, gözlerinden akan iki damla yaşa müdahale edemedi. Okulun ilk günü böyle mi olacaktı? Heyecanla beklediği ilk gün..

“Lorraine, iyi misin? Kendine gel lütfen” Lanet olsun ki yapacağı hiçbir şey yoktu. Diğerlerini de merak ediyordu. Sintié, Alain, Luke, John… Sadece, bir an önce bu ölüm yiyenlerin buradan gitmesini istiyordu. Danimarka’da ne ölüm yiyenler ne de savaş vardı. Her şeyin oradaki gibi olmasını o kadar çok isterdi ki. Birinci sınıfta ilk ölüm yiyen ismini duyup, anlamını öğrendiğinde de böyle hissetmişti kendini. Belki de kendi ülkesinde kalmalıydı, bu lanet olası savaşın içinde olmamak için..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/karyn-mia-t7423.
John Stewen Peterson

GezginGezgin




Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 EmptyPtsi Haz. 23, 2008 1:03 am

Her yer her şey bir anda karma karışık olmuştu. John’un büyüleri ölümyiyenlere net bir etki yapamıyordu. Lanet bazı duyduğu büyüleri yapmaya çalışıyor ama beceremiyordu. Babasının sözleri sanki kulağına doluyor gibiydi. Ona en kesin ifadeyle söylediği şey seherbazlığın bir özgüven ve soğukkanlılık istediydi. Önünde ölümler oluyordu. Kanlar dökülüyordu. Büyük salona karmaşa hakimdi ve John soğukkanlı olmayı ancak zorlukla başarabiliyordu. Seherbazlığın zor olduğunu anlamak için bu yolda babasının kitaplarını ve özel dosyalarını karıştıracak kadar ileri giden küçük meraklı John’un hayatı öğrenmesi için ne mükemmel bir dersti böyle. Hogwarts ona klasik derslerden çok daha etkili ve öğretici bir şey öğretiyordu. Gerçek hayatın karanlık dünyasının karmaşasını görebiliyordu şimdi.

-Wingardium leviosa dedi bunları düşünürken ve birkaç tabak hızla havalandı ve dönerek uçmaya başladı. Bütün dikkatini ona vermeye başladı ve arkası dönük maskesinin ucundan sarı saçları görünen genç görünümlü bir ölümyiyene doğrulttu. Ölümyiyen ilerideki bir başka yetişkine doğrultmuştu asasını. Yoldaşlıkçılardan biri olmalıydı ve adam asasını düşürmüştü. Bir püskürtme büyüsüyle kadına çarptı hızla tabaklar kadın sinirlenerek arkasını döndü. Bu sırada adam asasını kapmıştı ve John hızla yok olmuştu. Onu gören sadece yoldaşlıkçı adamdı ve vakit bulduğunda John’a göz kırpmıştı.

Tam bir şekilde etkili olmasa da oradan oraya zıplıyordu. Xena’nın kendinden yardım istiyordu. Asasını görüyordu. Ona yönelmişti hızla ki tam bu sırada bir şey hissetmişti. Kan bedeninden ılık ılık atıyordu. İlerideki maskeliden tiz bir kahkaha yükselip arkasını dönmüştü ki saçları sayesinde tanımıştı kadını. Koluna isabet etmişti ve kan akıyordu. Lanetler saydırarak kadına baktı ama ona bir şey daha yapmaya kalksa öldüreceğinin habercisi olmuştu bu kan ve az önce ona göz kırpan yoldaşlıkçıya bırakmıştı onun işini. Bu sırada Luke’u gördü. Bir Slytherinle konuşuyordu ve bu kaşlarının kalkmasına sebep olmuştu. Pek az gördüğü ve konuşmasa da hiç sevmediği tipik bir Slytherindi. Kız onunla konuşup kaybolmuştu.

John asasını diğer koluna alarak birkaç savunma büyüsü eşliğinde ağır ağır ilerleyip onlara yaklaşıyordu. Arkadaşlarını kontrol ediyordu gözleri. Luke, Alain, Sintie, Mia, Toma ve ona karşı derinden derine garip açıklayamadığı duygular beslediği Jennifer… Merlin aşkına hepsi iyi gözüküyordu. Eh birkaç ufak yara dışında. Savaşta herkesin durumu kötü gibiydi. Profesöre söylediği sert ve kesin bir reddedişi hatırlıyordu da ilk karşı gelişi olmasına rağmen profesör gülümsemiş ve şans dilemişti. Bir çok öğrenci gibi büyük bir savaş için toydu. Büyük bir savaş akan kanlar ve görülen ölümler demekti ki neyse ki olabildiğince az olmuştu. Buna rağmen bu acı tecrübe hareket istemesinin ne kadar doğru olduğunu öğretmişti ona. Önceden bilse sınava hazırlanır gibi çalışır ve eğlence görürdü bunu. Şimdi ise bir eğlenceden çok uzak büyük bir vahşetti savaş. Tarih boyunca olmuştu ve olacaktı da kesinlikle…Buna engel olmanın yolu yoktu. Ah bitmesini öylesine isterdi ki.

-Luke. . Luke iyisin değil mi? dedi onun nasıl göründüğüne bakarken. Yanına gelen Luke’a karşı bir omzunu geri tutmuştu görmesin diye ancak gördü mü görmedi mi bilemiyordu. O da kötü görünüyor sendeliyordu. Bu lanet savaşta herkes zarar görmüştü. Burada olan ve ölümyiyenlere karşı olan herkes. Neyse ki hepsi iyiye benziyordu. Öğrencilerin çoğu şimdi gitmişti ve Luke’un sözlerini mantıklı buluyordu. Daha fazla bu savaşın içinde bulunmayı istemiyordu. Hastane kanadına doğru ağır ama emin ve dikkatli adımlarla ilerledi. Uçuşan lanetlere süren kaosun savaşına son bir kez baktı. Derin bir iç çekti ki bu devamının da geleceğini hissettiği içindi. Sonra büyük salondan hızlıca ayrıldı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Priscilla

GezginGezgin
Priscilla



Mücadele Tarafı : -

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 EmptyPtsi Haz. 23, 2008 11:37 am

Lorraine düştüğü masanın altında biraz daha kayarken havada uçuşan büyülerden daha fazla zarar görmediği için şanslı olduğunu düşündü. Umutsuzca etrafa bakarken Alain'inde düştüğünü görmüştü. Gözleri acının etkisiyle yaşlarla dolarken alt dudağını ısırmıştı. Jhon'da bir çok kişiye yetişmeye çalışıyordu - Lorraine'e dönerken arkadasında, asasını kendisine doğrultan ölümyiyeni görmemişti. Daha Jhon'u uyaramadan büyü çocuğa ulaşmıştı bile. Derin bir nefes alırken sakin kalmaya çalıştı. Ayağa kalkıp diğerlerine bir şey olup olmadığını kontrol etmeyi o kadar çok istiyorduki !.. Bir kaç kere gücünü toplayıp doğrulmaya çalışsada ciddi bir derecede dönen başı buna izin vermemişti. Başını biraz daha eğerek diğer masalara göz attı. Büyülere karşılık verenler, kaçanlar ve büyülerin hedefi olup yere yığılanlar.. Gözlerini sıkıca kapattı " Lütfen, lütfen bitsin artık !.. " Sesler uzaklaşmaya başlamıştı, uykuya dalar gibi bir histi - ama karşı koyamıyordu..

“Lorraine, iyi misin? Kendine gel lütfen”

Sesler, korkutucu haykırışlar geri gelmişti. Gözlerini tekrar açınca tonundan tanıyamadığı sesin sahibini gördü, Karyn. Yüz ifadesi gevşerken bir elini yere koyarak hafifçe doğruldu. Belkide Lorraine'le ilgilenmemeliydi şimdi, yanlızca düşmüştü. Kafasını çarpması - biran bilincini yitirecek gibi olması - belki kötüydü ama Jhon'un kolundan aşağıya süzülen kanlarıda görebiliyordu. Zaten salonun zemini yeryer kan gölleriyle kaplanmıştı. Dolan gözlerinden süzülen yaşlar acısından çok korkusundan kaynaklanıyordu. " Üç oldu.. " diye düşündü. Ağlamayı seven birisi değildi - hatta bunu çok zayıf bulurdu. Zaten şu ana kadar iki kere ağladığını hatırlıyordu, ve şimdi, üçüncüsü olmuştu. Kendi kendini bunun zayıflık belirtisi olmadığına ikna etmeye çalışıyordu. Nede olsa bu korku kendisinden çok diğerleri içindi. Ya içlerinden birisi - ölürse.. Elinin tersiyle yaşları silerken tekrar Slytherin masasına baktı. Ama kalabalıktan kimseyi seçemiyordu. Yanında, dizlerinin üzerinde duran kıza baktı..

" İyiyim ben - önemli değil, sanırım.. "

diye mırıldandı bu gürültüde duyulması zor bir ses tonuyla. Şifacının bir kaç öğrenciyle ilgilenmeye çalıştığını görebiliyordu, bir an önce salondan çıkmak istiyordu, daha fazla zarar görmeden - ve başkalarına zarar verildiğini görmeden önce.. Bir kez daha tek eliyle başını tutarken diğeriyle masanın kenarına tutanıp yarı yarıya doğrulmuştu ama daha fazla kalkmaya cesaret edemiyordu. Kafasının bir kaç cm üzerinde uçuşan büyülere hedef olmadan ilerlemesinin tek yolu buydu. Karyn'e dönüp derin bir nefes alırken..

" Gidiyorlar, hadi.. "

dedi en son çıkan Jhon'u işaret ederken, kızla birlikte yarı eğilmiş şekilde kapıya doğru hızla ilerlemeye başlamıştı..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Valerian Roxie Lydell

GezginGezgin
Valerian Roxie Lydell



Mücadele Tarafı : Aydınlık
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kuzgun

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 EmptyPtsi Haz. 23, 2008 3:11 pm

Elindeki bavulu boş kompartımanın köşesine dikkatlice yerleştirdikten sonra, yorgun bedenini koltuğa bıraktı. Uzun geçecek yolculukta, bile bile tek kalmayı seçmişti. Olanlardan sonra başkalarını dinleyecek gücü bulamıyordu kendisinde. Her dakika olanları kafasında evirip çeviriyordu, ama ulaştığı sonuç hep aynıydı. İmkânsızın peşinden koşuyordu sadece. Ama imkânsız her zaman olduğu gibi, çekici geliyordu ona yine. Belki de vazgeçmeyecekti hiç Robert’tan, ne olursa olsun.

Trenin hareket etmesine az bir zaman kala, ela gözleri dışarıya kaymıştı. Hala annelerinden babalarından kopamayan çocuklar vardı. Bazıları Hogwarts’a kavuşacağı için mutlu, bazıları ise ailelerinden ayrılacağı için hüzünlü gözüküyordu. Kendi küçüklüğü geldi birden gözlerinin önüne. Trene binerken vedalaşacağı, sarılacağı bir ailesi olmamıştı hiç. Buraya annesiyle gelmek yerine babaannesiyle gelmek zorunda kalmıştı hep. En sevmediği şey olmuştu, bu vedalaşan çocukları izlemek. Belki de kendine bile itiraf etmek istemese de kıskanmıştı onları hep, sarılacak bir ailesi olmadığı için.

Trenin hareket etmesiyle bakışlarını, dışarıdaki manzaradan alıkoydu ve yanında duran siyah deri çantasının içinden bir kitap çıkarıp okumaya başladı. Kendini verdiği söylenemezdi pek. Bu sıralar dikkatlice okuduğu tek şey, gelecek postasıydı. Büyücü dünyasında olması muhtemel savaşı, yakından takip etmeye çalışıyordu. İçten içe korkuyordu, kendisine verilen görevi yerine getirememekten. Ağır bir sorumluluk almıştı. Öğrenciler arasında karanlığın yayılışını önlemek ve buna destek olanları bir bir avlamak. Evet, çoğu zaman yanında birileri olacaktı ama korkuyordu işte.

Ufukta görkemli şato gözüktüğünde, elindeki kitaptan en fazla beş satır okumuş olarak tekrar çantasına attı. Çantanın içinden küçük bir ayna çıkarıp, saçına ve makyajına bakarken tren de yavaşlamış, durmuştu. Uzun ve bir o kadar da düşünceler arasında boğuşarak geçirdiği zaman sonucunda, yine eski yuvasındaydı işte. Görevi ne kadar ağır olursa olsun, buraya tekrar geldiği için Robert’a büyük bir teşekkür borçluydu.

Ravenclaw masasında değil de, profesörlerin arasında müfettiş olarak oturmak garibine gidiyordu. Öğrencilik zamanından kalan kimse yoktu, müdür bile değişmişti. Eski müdürün yerine gelen genç müdür, biraz deneyimsiz gözükse de bu işin altından kalkabilecek gibi duruyordu. Gözüne hiç de yabancı gelmiyordu aslında Bay
Anthony. Büyük bir sükûnetle seçmen şapkanın seçimini ve müdürün konuşmasını izlerken, kadro dışında hiçbir şeyin değişmediğini fark etti bu koca şatoda.

Hala aynı sıcaklığını ve görkemini koruyordu. Önündeki yemekleri unutmuş, hayran ve özlem dolu gözlerle salonu inceliyordu. Binalara ait masalardaki öğrenciler, aralarında muhabbete dalmışlar, yemeklerini yiyorlardı. Hepsi çok mutluydu, kendi çocukluğunda olduğu gibi. Sihirli tavan sayesinde gökyüzünün parlak yıldızlarla kaplı olduğu rahatça gözüküyordu. Bu sırada, havada asılı duran avizeler sallanmaya başladı. Ardından oturdukları masa ve tüm salon.. Ne olduğunu anlayamadan ise, büyük salonun kapıları patladı. Neye uğradığını şaşıran Roxie, ani bir hareketle ayağa fırlarken içeriye maskeli insanlar giriyordu. Gerçi bunlara insan denmezdi!

Bu savaş bu kadar çabuk olmamalıydı, bu kadar hazırlıksızken hem de. Ne yapacağını, kime saldıracağını şaşırmıştı. Tabi saldırıdan önce, savunmayı halletmeliydi. Ani bir refleksle, üstüne doğru gelen yeşil bir ışına karşı kafasını eğdi, ilk denemesinde başarılı olamamıştı karşısındaki kukuletalı. Kimdi bu? Şimdi de kendisini bırakmış, Gryffindor masasındaki küçük bir kızı hedef almıştı. Bir şeyden haberi olmayan kız ise, korku dolu gözlerle etrafına bakınıyordu. Asasından bir büyü yollamak üzereydi yüzünü göremediği adam. Sesinden erkek olduğu anlaşılıyordu sadece. Kendinden beklenmeyecek bir hızla, arkasını dönük adamın sırtına asasını doğrulttu Roxie.


“Sectumsempra!” Asadan çıkan ışınlar hızla, ölüm yiyenin sırtına çarparken, kızda başına gelecekleri anlamış gibi yere atlamıştı. Eh, ilk denemesinde başarılıydı en azından. Adamın kendine olamayacak kadar acı çektiğine kanaat getirdikten sonra, arkasında duyduğu kırık cam sesiyle bakışlarını oraya çevirdi. İçeriye bir şahin girmiş ve insana dönüşüyordu. Bu kişi Robert’tan başkası olamazdı kesinlikle. Kapı varken, camı kullanmayı tercih etmesi ise tamamen gariplikti. Şaşkınlıkla ondan bir açıklama bekleyen gözleri sabırsızlıkla doluydu. Adamın yaptığı kısa açıklama da gülüyor olması şaşırtıcıydı, böyle bir durumda. Yüzündeki ciddiyet katlanırken, Robert’a verdiği cevap kısa ve net olmuştu Roxie’nin.

“Bu çok erken oldu..” Bu sırada ikisine doğrultulmuş bir asa vardı. Bunu farkeden ve adamın üstüne yürümeye başlayan Robert, sanki onu tanıyor gibiydi. Maskeli ölüm yiyene yaptığı ‘Sectumsempra’ büyüsünden sonra, ölüm yiyenin göğsünde derin bir yara açılmış, kanlar fışkırmaya başlamıştı. Gözlerini bir anlığını salona çevirip, tekrar Robert’a çevirdiğinde, o gözleri kapalı bir şekilde yerde yatıyordu. Yoksa.. Hayır, hayır ölmüş olamazdı. Ondan gözlerini ayırdığı bir saniye de, bir büyüye maruz kalmış olamazdı. Olduğu yere mıhlanmış gibi kalmıştı ki etrafında neler olduğunun bile farkında değildi. Dudaklarından dökülen sözcüğü kendisi bile zor duymuştu.

“Robert..” Ama bir anda beklemediği bir şey olmuş, yerde ölü gibi yatan adam onun üstüne doğru giden ölüm yiyene bir tekme savurmuştu. Acımasızca bir oyundan ibaretti yine her şey. Rahatlamış bir şekilde, Robert’a gülümserken kendisine yöneltilmiş asanın farkına son anda vardı. Kendi asasını, ölüm yiyene doğrulturken ağzından çıkan sözcüğün boşa olduğunu biliyordu.

“Sersemlet!” Büyü ne kadar asadan çıkıp, maskeliye doğru gitse de, onun kendisine attığı ikinci bir ‘Sersemlet’ Roxie’i asa tutan omzundan vurmuş, ölüm yiyen ise kendi büyüsünden kurtulmuştu. Bu büyü, genç kadını geriye doğru sarsmış, arkasındaki masanın üstüne püskürtmüştü. Büyü tam anlamıyla onu sersemletmediyse de, şu anda kendini hiç hissetmediği kadar kötü hissediyordu. Asası elinde değildi, başı berbat bir şekilde ağrıyordu. Belki de düşerken kafasını bir yere vurmuştu, hiçbir şeyin farkında değildi. Sadece başı dönüyordu..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/valerian
Frank Hellsing Schneider

GezginGezgin
Frank Hellsing Schneider



Mücadele Tarafı : Tarafsız-Teklife göre değişir :)
Rp Sevgilisi : hiç kimse yok artık....
Kan Durumu : Melez
Patronus : Ejderha

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 EmptySalı Haz. 24, 2008 1:32 am

Öylesine Hogsmeade'e gelmiş olan Frank,okulun içinde parlayan ışıkları görünce durdu.Neler oluyordu böyle?Elini cebine attı,asasını çıkarttı.Hızla okulun kapısına cisimlendi.Oradan içeriye girdi,bir şeylerin ters gittiği belliydi.Büyük Salon'dan içeri girer girmez omzuna bir büyü isabet etti,Ölüm Yiyenlerden biriydi bu.Frank hızla döndü ve bağırdı "Sectumsempra!". Ona büyü yapan Ölüm Yiyen'in kanlar içinde kalmasına sevindi.Tekrar etrafına bakındı,maskeli bir Ölüm Yiyen,arkadaşının halini görmüş,asasını çekmiş ona yaklaşıyordu.

"Uzaklaş benden," Frank bunu söylerken deli gibi gülüyordu. "Ben senin boy ölçüşemeyeceğin kadar tehlikeliyim."

"AVADA KEDAVRA!"

Frank yine gülmeye başladı, "ISKA!" diye bağırdı adama ve tekrar asasını kaldırdı "SECTUMSEMPRA!" bu adamın da kanlar içinde kaldığını görüp sevindi.Hızla yanına gitti,adamın kanından birkaç yudum aldı.Ve doğrulup yürümeye başladı,sağda solda öğrencileri görüyor ve bunu yapan Ölüm Yiyenlere lanet okuyordu.
Tam o sırada bir büyü ona isabet etti,dizlerinin bağı çözüldü ama tamamen yere yıkılmadı.Arkasına bakıp haykırdı "PETRIFICUS TOTALUS!" bir düşme sesi duydu ama gidip bakamayacak kadar sersemlemişti,bayıldı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Robert Walker

Büyülü Nesneler Bürosu BaşkanıBüyülü Nesneler Bürosu Başkanı
Robert Walker




Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 EmptySalı Haz. 24, 2008 9:57 am

Savaş ve yarattığı kaos büyük salonun her köşesinde bütün şiddetiyle devam ediyordu. Biraz önce yemek yenen tabaklar kırılmış ve Hogwarts’ın büyük zeminine üzerinden geçenlerin parçaladığı yada oradan oraya ittiği küçük tabakalar halinde yayılmıştı. Yemekler de etrafa saçılmış durumdaydı. Bunların aslında hiçbir önemi yoktu. Asıl önemli olan savaş kurbanlarının cesetleri ve yaralananlardan akan kanlardı. Bu asil muhteşem kale artık kan kokuyordu. Savaşın karanlığında çığlıklar kulakları dolduruyor ve akan kanlar Hogwarts’ı boyuyordu. Kara maskeler içindeki ölüm yiyenler oradan oraya gidip birilerine işkence büyüleri atıyor bazen de büyük bir hızla püskürtülüyordu. Kendi tarafından savaşanlar kadar onlar da yaralanmışa ve güç kaybetmişe benziyordu ki bu çok iyiydi.

Robert tüm bunların içinde oradan oraya savaşmaya çalışıyordu. Roxie’nin yaşadığını gördüğünde yüzünde beliren gülümseme ile cani hayalet yeniden karanlığına gömülmüştü. Sonra aniden daldığı karmaşanın içinde Roxie görüş alanından çıkmıştı. Bu yüzden bağlayıp sersemletmek böylece etkisiz hale getirmekle yetiniyordu. Robert bir insanı öldürmek istemezdi ama yine de akan ölümyiyen kanına çok değer verdiği ve onlar için başka her ölüme üzüldüğü kadar üzüldüğü söylenemezdi. Şimdi önündeki ölümyiyen büyük ölçüde zeki görünüyordu. Kısa boylu ve atletik yapılı olan ölüm yiyen oradan oraya zıplayarak ve saklanıp ortaya çıkarak dikkatini dağıtmaya çalışıyor ancak Robert’ın şahin gözleri onu dikkatle izliyordu.

Adamın ilk büyüsünü önce sağa sonra sola zıpladıktan sonra masayı kendine siper alarak arkasına geçerek yapmıştı. Robert tam zamanında eğilerek büyüden kurtulmuştu. İkinci büyüsü güçlü bir işkence büyüsüydü ve yine Robert’ı hedef almıştı. Bir bakanı öldürmeyi gerçekten büyük bir şeref sayacağa benziyordu. Bu sefer Robert bir an dikkatsizlikle yapılan sözsüz büyüyü yemiş ve titremeye başlamıştı. Beyninin içine ışığın dolduğunu ve acının bedeninde yükseldiğini hissediyordu. Güçlü bir zihinbendar değildi ancak zihnini yoklayarak tıpkı hayalete yaptığı gibi onu da karanlığın içinde tüketmeye çalıştı. Acı bunu zorlaştırsa da bir şeyin kolaylaştırmasına izin vermişti. Öfke…Gözleri öfkeyle dolarken lanet kesildiğinde gülmeye başlamıştı. Gülüşü oldukça deliceydi. Adam şaşırmışa benziyordu ki hızla asasını doğrulttu.

-Cleatus... büyü hızla adamı vurmuştu. Adam kendisi kadar dirençli değildi ki çığlıklar atmaya başlamıştı. Bedeninin kıvrandığını görüyor bunu hissediyordu. Lanet… Bir ölümyiyen kadar zevk alıyordu bundan. Bu kendisi değildi. Hayır, hayır karşısındaki ölümyiyen olsa da bu kendisi değildi. Hayalet uyanmıştı yine öldürmek kan akıtmak için uyanmıştı. Adamın kafası yere hızla yere çarpıyor vücudu kasılıyor titriyordu. Maskenin altından görülen gözler dışarıya fırlayacak gibi olmuştu. Yalvarış fısıltılarının adamdan döküldüğünü duyması ile sevinçle güldü. Hayaletin en sevdiği şey bu yalvarış fısıltılarıydı. Adamın elleri başına yönelmişti. Çaresiz haldeydi ve hayalet bundan sonsuz bir zevk alıyordu.

Tüm bunlar olurken tek bir şey adama saldırmasını kesmesini sağlamıştı. Roxie ileride sızmış bir şekilde yatıyordu gözleri bütün dermanını yitirmiş halde yardım arıyordu. Adama hızlı bir püskürtme büyüsü yolladıktan sonra lanetlere aldırmadan ona koşuyordu ki bu sırada omzunun üstünden uçan bir lanet omzunda bir çiziğe sebep olmuştu. Tüm bunların hiçbir önemi yoktu. Roxie’nin yanına çöktü ve ilk önce sersemletmenin etkisinin geçmesi için bir büyü fısıldadı. Sonra duvarda başını çarptığı yere baktı. Kendisinin az önce aldığına benzer önemsiz bir yaraydı. Kulakları kendilerine yönelen adımları duymuştu ve gözlerinin kaydığı tabaktan kendilerine yönelen asayı görmüştü.

Roxie’nin doğrulmasına izin vermeden onu yakalayarak soğuk zeminin üzerinde dönerek sürükledi. Bedenleri birbirine iyice yakınlaşmış haldeydi ve gördüğü birkaç büyünün onları takip ettiğiydi. Roxie’nin kokusu burun deliklerini doldursa da bunu pek de önemsemiyordu. Kalbi bu sefer ona zarar gelmesi korkusuyla hızla atıyordu. Roxie fazlasıyla şaşkın görünüyordu. Bu sırada Roxie’yi çepeçevre sararak onu korumaya çalışan Robert bir büyü yemişti. Sırtından yediği büyünün etkisiyle hafifçe inledi. Ancak buna rağmen öfkeyle doğruldu. Sırtının bir bölgesine kaplayan yanığa aldırmadan asasını öfkeyle ölümyiyene doğrulttu. Onu tanıyordu işkence ettiği ölüm yiyendi ve uslanmadan onlara lanet yağdırmak istemişti.

-İncendio Duo… sözler öfkeli bir tıslama halinde çıkmış ve az önce işkence ettiği ölüm yiyen bu büyüyle büyük bir hızla sürüklenmişti. Az daha onun için en değerli olan varlığa Roxie’ye zarar verecekti. Robert ona zarar gelmemesi için ayrılmayı bile göze almıştı ki lanet bir ölüm yiyenin ona zarar vermesine izin veremezdi. Ölüm yiyen gittikten sonra Roxie’ye döndü ve kalkmasına yardım etti. Saçları açılmış ve elbisesi dağılmıştı. Döndükleri yerlerdeki kanlar elbisesine bulaşmıştı. Ancak buna rağmen oldukça güzel duruyordu. O zaten en berbat haliyle bile Robert için muhteşem bir güzelliğe sahipti.

-Dikkat et Roxie… Sana bir şey olmasına dayanamam. dedi ona bakarak.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
David Kevin O'Connor

BannedBanned



Mücadele Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 EmptySalı Haz. 24, 2008 4:41 pm

Sabahın ilk ışıklarının odasındaki penceren süzülerek yatağın yurmasıyla uyanan David, sabahın ilk ışıklarıyla güne merhaba demişti. Bugün Hogwarts'ın açılış günüydü, bu heyecanıöğrenci olarak değil de, bir müdür yardımcısı olarak tadacaktı. Yatağından doğrulup hızlıca hazırlandı. Heyecanına yenik düşüp bir aksilik olmaması için her şeyi kontrol ediyor, ters gidebilecek tüm durumları ortadan kaldırmaya çalışıyordu. Simsiyah pelerinini de giydikten sonra tam takır hazırdı. Hogwarts'a gitmek için malikânesinden ayrıldı ve yedincisi sınıfa geçtiği yaz, aldığı cisimlenme dersleriyle o yıl da yaptığı gibi eksi bir telefon kulübesine cisimlendi. Cisimlendiği telefon kulübesinde onu herhangi birinin göreceğini düşünmüyordu ki ona aldırış etmeyip Yanına gitti, selam verdi, yaklaşık bir saat sonra -tüm hazırlıklar tamamlanınca- öğrenciler Büyük Salon'u doldurmaya başlamıştı. Muggle doğumlu birincisi sınıfların şaşkınlığı gözlerinden okunuyordu. Aldırmadan diğer öğrenciler süzen David'in Hogwarts'taki ilk günü aklına gelmişti.


Kısa bir süre sonra beklenen an gelmişti, Hogwarts öğrencileri Hogwarts'a girmiş, yüm binaların öğrencileri masalarına oturmuşlardı. Yeni gelen birinci sınıflar, şaşkın gözlerle duvarlara, kapılara ve en çok da -David'in gördüğü kadarıyla- Büyük Salon'un büyülü tavanına bakıyorlardı. Eski halini hatırlayan David, başına seçmen şapka konduğundaki haline güldü, istemsizce. Seçmen Şapka'nın karara varması tam tamına iki dakika sürmüştü çünkü. İlk olarak Ravenclaw'a gidecek olan David, zihniyle Seçmne Şapka'yla konuşmuştu adeta. İçinden"Ravenclaw değil, Slytherin!" diye geçirirken Seçmen Şapka'nın sesini işitmişti, belki gerek, belki sanal; ama sonunda Slytherin olmuştu, diğer aile üyeleri gibi. Tüm Slytherin'liler onu ayakta alkışlamışlardı.


Hogwarts Müdürü John Nicholas'ın konuşmaya başlamasıyla kendine geldi. İşte göreceği on birinci Seçmen Şapka töreni başlıyordu! Seçmen Şapka her dönem olduğu gibi birinci sınıfların binalarını seçmeye başlamadan önce şarkısını söylemişti. Ardından tüm birinci sınıfları binalara dağıtmıştı. Seçmen Şapka töreninin bitmesiyle konuşmasına başlayan Hogwarts Müdürü'nün konuşması kısa sürede bölünmüştü. İşte beklediği an! Ölüm Yiyenler Hogwarts'a baskın gerçekleştirmişlerdi. Akın akın yağan Ölüm Yiyenlerle birlikte savaşamamak çok kötüydü. Ancak bu iyilik meleklerinin ‘!) tarafında olduğunu göstermezdi. Sinsici iki ellini sürtüştürdü ve siyah, asil cüppesinden asasını alarak iyilere yardım eder gibi davranmaya koyuldu. Yapacak tek şey büyüleri bilerek ıskalamaktı.


Herkes –bazı öğrenciler bile- Hogwarts’a saldıran Ölüm Yiyenlere büyüler yolluyor, güçleri yettiği kadar savaşıyorlardı ancak tüm Ölüm Yiyenler çok güçlü olduğu için pek bir şeyi değiştirmiyordu. Üçüncü ve dördüncü sınıfların Ölüm Yiyenlere yaptığı büyülere az kalsın gülecekti David, kendi zor tutarak asasını doğrulttu. Maskesi olan tanıyamadığı Ölüm Yiyen’e asasını, göz kırptı ve: “Sectumsempra!” diye haykırdı. Lanetini bilerek ıskalamıştı. Büyüyü yaparken asasını sola yatırmış ve büyünün Büyük Salon’un duvarına çarpmasını sağlamıştı. Başka bir Ölüm Yiyen’e döndü, asasını doğrulttu –bu sefer biraz aşağı tutarak- ve: “Petrificus Totalus!” diye haykırdı. Maskesi dolayısıyla tanıyamadığı bu Ölüm Yiyen’e yaptığı laneti de ayağının hemen yanından yollamıştı. “Kimsin bilmiyorum; ama belli ki sen beni tanıyorsun! Beden kilitleme laneti yap ve işimi kolaylaştır!” dedi tanıyamadığı Ölüm Yiyen’e sadece onun duyabileceği ses tonuyla. Anladığını gülümseyerek belli eden Ölüm Yiyen’e karşılık bu numara için bir şeyler yapmalıydı. “Lanet olsun, tüm büyüleri ıskalıyorum!!!” diye bağırdı ve tam bu sırada Ölüm Yiyen’e göz kırptı. Durumu anlayan Ölüm Yiyen sessiz bir beden kilitleme lanetiyle David’i yere serdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/david-ke
Sarah Lyra Carson

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Sarah Lyra Carson



Mücadele Tarafı : Karanlık
Rp Sevgilisi : Aranıyor...
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Anka kuşu

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 9 EmptySalı Haz. 24, 2008 5:17 pm

Tatyana Çatlak kazandan çıkıp Hogwarts'a gelmişti. Erken gelmesinin nedeni hem odasını düzenlemek istemesi hemde Hogwarts'ı özlemiş olmasıydı. Boş olan vakitlerinde, öğrenciyken oturmayı çok sevdiği göl kenarındaki meşe ağacının altına oturmuş ve kitap okumuştu. Sonra Daff ile birlikte Diagon yolundan odası için gerekli olan şeyleri almışlardı. Tatyana tekrar buraya dönebildiği için kendisini çok mutlu ve şanslı hissediyordu.

Sabah uyandığında uykusunu alabilmiş olmanın verdiği rahatlıkla yataktan kalktı. Bugün önemli bir gündü. Hogwarts açılıyordu ve tüm öğrencilerin, profesörlerin bunun heyecanı içerisinde olduğu kesindi. Sabahtan halletmesi gereken bazı işler vardı daha sonrada büyük salondaki muhteşem şölene katılacaktı. Hemde ilk defa profesör olarak! Yaptığı seyehatlar boyunca yanında götürdüğü sandığını açtı. En alt gizli bölmesinde yoldaşlık ile ilgili birkaç tane belge vardı. Tatyana'nın bunları gerekli yerlere ulaştırması gerekiyordu. Belgeleri çantasına yerleştirip, Diagon yoluna cisimlendi.

********************************************************************
Odasından içeriye girdiğinde açık bıraktığı pencereden içeriye dolan serin hava ona iyi gelmişti. Diaon yolundaki görüşmesi sorunsuz geçmiş ve belgeleri teslim etmişti. Görevini yerine getirmenin rahatlığı ile dolabını açtı ve akşam şölende giyeceği kıyafeti çıkardı. Herşeyini hazırlamıştı. Kolundaki gümüş saate baktığında hazırlanmak için az bir vakti kaldığını gördü. Üzerine mavi cüppesini giydi , saçlarını yaptı. Hafif makyajını da yaptıktan sonra şölen için artık hazırdı. Odasındna çıkıp, büyük salona giden mermer merdivenleri inmeye başladı.

Büyük salona yaklaştıkça kalbi daha hızlı atmaya başlamıştı. Adrenalin dozu sanki gittikçe yükseliyordu. Büyük salonun görkemli kapısına ulaştığında kapı tokmağını çevirdi ve içeriye girdi. İçerisi onun öğrencilik yıllarında olduğu gibi çok güzeldi. Dört binanın masaları, ışıklar, mumlar ve en sonda öğrencilere dönük bir biçimde duran profesörlerin oturacağı masa. Tatyana Ravenclaw masasının yanından geçerek profesörler masasına ulaştı. Oradaki profesörlere ''Merhaba '' diyerek Daff'ın yanına oturdu. Biraz sonra büyük salonun kapıları açıldı ve ürkek birinci sınıflar büyük salona hayran hayran bakarak içeriye girdiler. Yüzlerinden ne kadar heyecanlı oldukları belli oluyordu. Müdür John Nicholas Anthony konuşmaya başladığında salondaki herkes susmuş onu dinlemeye başlamıştı.

"Öncelikle hepiniz Hogwarts'a hoşgeldiniz. Açılış konuşmamı yapmadan önce Seçmen Şapka görevini yapacak. Tüm yeni gelen öğrenciler buraya gelsinler. İsmi açıklananlar şuradaki sandalyeye oturacak. Kafalarına koyulacak olan şapkamız onları en uygun olan binaya yerleştirecek. Daha sonra sizlere kısa bir konuşma yapacağım. Önce Seçmen Şapka'nın okul için yazdığı şarkımız..'' dedi. Seçmen şapkayı taburanin üzerine koydu ve teker teker okuduğu öğrencilerin buraya gelip, şapkayı başına geçirmesini söyledi. Binalarına seçilmek için gelen öğrenciler korku , heyecan ve merak karışımı bir duyguyla tabureye oturuyorlardı. Seçilen öğrenciler ise mutluluk ve alkışlar ile binasının masasına geçiyordu.Tatyana seçmeler olduğunda gözlerinin önüne kendi seçmesi geldi. Çok uzun zaman geçmesine rapmen hala dün gibi hatırlıyordu. Heyecanını, merakını ve korkusunu. Ama şapka ona en uygun ve doğru binayı bulmuştu. Ravenclaw! Tatyana hayallere dalmışken seçme bitmişti. Ve tüm öğrenciler yeni yaşamlarında önemli bir yere sahip olacak binalarına seçildiler. Sıra artık şölenin başlamasına gelmişti.

Müdür kendisini tanıtıp, gerekli yasakları öğrencilere duyurduktan sonra ziyafeti başlattı. Bir anda masaların üzerinde duran altın tabaklar nefis görünümlü yemeklerle doldu. Birinci sınıflar şaşkın tabaklarda bir anda ortaya çıkan yemeklere bakıyorlardı. Tatyana yemeğini yerken bir yandan da Daff ile sohbet ediyordu. Daff'a soru sormaya karar vermişken tavandaki ahizerlerde bir sarsıntı hissetti ve tavana baktı. Aynı anda tüm profesörlerin sallanan avizelere bakmakta olduğuun gördü. Ne oluyordu! Herkes şaşkındı. Tatyana büyük salonun kapılarının büyük bir gürültü ile patlatılmasıyla başını çevirdi. Ve o zaman yüzü maskeli birçok kişinin içeriye doğru büyüler savurarak girdiğini gördü. Hemen asasını çıkardı. Ortalık bir anda savaş alanına dönmüştü her yerde büyüler uçuşuyordu. Profesörler telaşlı bir şekilde bir yandan büyü yapmaya bir yandanda öğrencileri korumaya çalışıyorlardı. Birinci sınıf öğrencileri herşeyden habersiz kalakalmışlardı. Tatyana büyük sınıftan öğrencilerin asalarını çıkarıp, ölümyiyenlere büyü yaptığını görüyordu. O da bir birinci sınıf öğrencisine doğru gitmekte olan ölümyiyene asasını doğrulttu ve ''Sectumsempra'' diye bağırdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Açılış Şöleni (I.Dönem)

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
9 sayfadaki 12 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3 ... 8, 9, 10, 11, 12  Sonraki

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-