AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Açılış Şöleni (I.Dönem)

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3 ... 9, 10, 11, 12  Sonraki
YazarMesaj
Eragon James O'Learnot

BannedBanned



Mücadele Tarafı : Δαρκ ψιΔε ~
Rp Sevgilisi : Touch Me Marjoline.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Aslan.

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 EmptyÇarş. Haz. 25, 2008 10:40 am

Herkes birbirine girmişken orada daha fazla durmak istemedi.Öğrencilerin ve yoldaşlıktakilerin korkuları gözlerinden anlaşılıyordu.Keşke cisimlenme alını olmasaydı.O zaman daha kolay olurdu işleri.Herkesin arasından mutfağa doğru ilerledi.Oradaki ev cinleriyle biraz oynamak istiyordu.Güzel bir geçmişi olduğu söylenemezdi.

Cani bir katil olmak onun en sevdiği şeydi.Zaten şimdide mesleği oydu.Her kötü insan onun katil olduğunu bilirdi.Ama kiralık katil olmak eve daha çok para götürmek anlamına gelsede Eragon bunu daha çok zevk için yapıyordu ki mesleğini çok seviyordu.Zaten sevmediği bir şeyi de yapmazdı.

Her yerde lanet vardı.Zaten bir tane öldüren lanette kulağının dibinden geçmişti ki bu gün şanslı olduğunu düşünüyordu.Önüne bakınıyordu ki maskesi yüzünde hızla kimse görmeden o savaşın içinden çıkmıştı.Şimdi biraz eğlence zamanıydı.Kimsenin onu görmediğini fark ettiğindede sinsice bir çığlık attı her yer bu çığlıkla inlemişti adeta..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/eragon-j
Marilyn Amy K. Darkvew

GezginGezgin
Marilyn Amy K. Darkvew



Mücadele Tarafı : Z.A.Y.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Panter

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 EmptyCuma Haz. 27, 2008 4:09 pm

Marilyn kendisine gelen patronustan sonra asasınıda yanına alarak hemen Hogwarts'a koşmuştu.Bir yandan içinden bu nasıl olabilir diye geçiriyordu.Hogwartstan yükselen ateş içindeki ölümyiyenlere beslediği azda olsa varolan sevgiyi eritti.Öğrencilerin çığlıkları kulaklarını uğuldatıyordu.Asasını iyice kavrayarak camdan içeri girdi.İçeride profesörlerin ve ölümyiyenlerin değil,Z.A.Y. ve Ölümyiyenlerin savaşıyla inliyordu.Etraftaki manzaralar ruhunu incitsede kendini toparladı.Çünki Marilyn zayıf biri değildi ve olmayacaktı.

Hemen boynunun yanından kendisini sıyıran sihrin gücünü iliklerinde hissetti.Düşüncelere dalmışken savaşı unutmuştu.Koşa koşa öğretmenler masasının yanına geldi.Her şey paramparça olmuştu.Peki bunlar olurken müdür nerelerdeydi.Zaten hep böyle olaylar olduğunda en önemli kişiler kaybolurdu.Önceden sinir kapardı fakat şimdi Büyük Salonun bu kadar büyük olduğuna dua ediyordu.Yoksa her şey alehlerine gerçekleşirdi.

Birden diğerlerinden garip bir uğultu duydu.Arkasına dödüğünde ona doğru asa tutan bir ölümyiyen vardı.Hemen Asasını yukarı kaldırdı ve değişik bir büyü mırıldandı.Asasından çıkan siyah renkli ışık sayesinde adam yere yığıldı.Yaptığı bir lanet değildi.Sadece bir bayıltma büyüsüydü.Yerde yığılıp kalmış bir kaç kişiyi inceledi.Bazıları Ölümyiyen bazıları ise Z.A.Y.'di.Z.A.Y. profesörler haricinde tüm profesörler gitmişti.Marilyn onlarında savaşması gerektiğini düşünüyordu.Herkes çığlık atarken konsantre olmak çok zordu.Bir yandan sessizce adımlar atamaya çalışıyordu bir yandanda kendine etkisiz hale getirmek için bir ölümyiyen.Ama ölümyiyenler azınlıktaydı.Maskelerle yüzlerini kapatmış olsalar bile bazıları ona tanıdık geliyordu.Sevdiği insanları taraflarına göre seçmek zorundaydı.Çünki yanlışlıkla ailesinden birini bile öldürebilirdi.

İyiki etrafta ruh emiciler yoktu.Yoksa Z.A.Y.'lar güçsüz kılınırdı.Sonra başıboş bir ölümyiyen gözüne çarptı.Etrafta sanki öldürebileceği birini arıyor gibiydi.Fakat vücuduna verdiği şekilden umutsuzluğa kapıldığını anlamıştı.Hemen o tarafa doğru yöneldi.Ölümyiyen onu farkedince hemen asasını kavramıştı .Fakat Marilyn ondan önce davranarak bir güçsüzlük sihri uyguladı.Ölümyiyen en az beş saat asasını ve gücünü kullanamayacaktı.Yani Marilyn bu zaman zarfında ölümyiyen'i öldürebilir ya da ona karşı istediği büyüyü uygulayabilirdi.Fakat içinden birilerini incitmek gelmiyordu.Bunun yerine onu Azbakan'a göndermeyi tercih etti.Ölümyiyenlerin sayısı gittikçe daha az oluyordu.Fakat bir tanesi vardıki Z.A.Y.'lara sürekli zarar veriyordu.

Sonra uzun bir çığlık duyuldu.Çığlığın geldiği yöne baktığında bir ölümyiyenin sadece etraftakileri ve savaşı biraz daha körüklemek için böyle gereksiz bir şeye ihtiyaç duyduğunu anladı.Fakat ses etmeden o tarafa doğru bir büyü gönderdi.Fakat ıskalamıştı.Ama etraftaki diğer Z.A.Y.'larında ölümyiyene doğru yöneldiğini görünce bu durumu biraz es geçti.Çevredeki umutsuzluk manzaraları onun içindeki kin ve nefreti çoğaltıyordu.Sonra salonda yavaşça ilerlemeye başladı.Biryandan da çevresindeki zor duruda olan kişileri belirlemeye çalışıyordu.Fakat bu iş göz kararıyla çok zordu.Zaten uykusuzluğun verdiği bir tepkimeyle gözleride yavaş yavaş kapanıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eloise Svet M. Roviuné

GezginGezgin
Eloise Svet M. Roviuné



Mücadele Tarafı : Kötülüğe yatkın fakat tarafsız ^^
Rp Sevgilisi : Yanlızı oynuyorum xD
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Vaşak

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 EmptyCuma Haz. 27, 2008 6:29 pm

Eloisé, koyu mor gökyüzünde, ufkun alacakaranlığı içinde güneşin neredeyse batmak üzere olduğunu fark etti… Kahverengi saçları dalgalanıyor, soğuk bir rüzgâr ise yüzünü yalıyordu… Tek duyulan derin bir şekilde nefes alışı ve arkasında duyulan rüzgârın sesiydi… Mezarlığa gelmeyeli uzun zaman olmuştu... Yüzünde yayılmaya başlayan fakat kimsenin göremediği sinsi bir sırıtış vardı... Siyahlara bürünmüştü ve bu ona matem havası verdiriyordu… Oysa zevkten dört köşe olmuştu… Hogwarts’ı basmak her ne kadar babasının şerefine layık bir zevk olsa da, şimdi o gerçekleştirecekti… Kollarını kapatan pelerinini sıyırdı ve karanlık işarete dokundurdu parmağını… Her ne kadar acı hissetse de, yüzündeki sırıtış hala silinmemişti… Öğrencilerin çığlıklarını duymak, profesörlerin onları kurtarma çabasını görmek için sabırsızlanır olmuştu… Birkaç saniye geçtikten sonra etrafına cisimlenen ölüm yiyenlere saygıyla baktı… Hogwarts’ı basacak kadar cesaretli olmaları onu şaşırtmamıştı… Fakat bu işi başarabilir miydi bilmiyordu… Ablası Melly ondan daha tecrübeliydi… Onun önder olarak gitmesi daha doğru olurdu… Fakat ablası tarafsızlığı seçmişti, bundan utanmıyor fakat huzursuz oluyordu… Ölüm yiyenlerin maskeli yüzlerine sinsi bir bakış attı… Hepsi ne yapacaklarını biliyorlardı… Söze gerek yoktu… Vişneçürüğü rengini almış dudaklarını büktü ve küçümseyen bir bakış attı onlara… Onu bir hiç gibi gördüklerini hissedebiliyordu… Fakat Lord’un kızı olarak bir güce ve üstünlüğe sahipti… Bu üstünlük onu özel ve dayanılmaz kılıyordu… Tek kaşını kaldırdı ve sinir bozucu bir kibirle ölüm yiyenleri süzdü… Tek konuşan rüzgârdı… Hepsi biraz sonra gidecekleri yerde duyacakları çığlıkları düşler gibiydi… Yüzlerini maskelerle kapatmış olsalar bile hepsini tanıyordu… Hiçbiri maskesini çıkarmaya tenezzül etmemişti… Sol elini nazikçe kaldırdı ve siyah cüppesinin altına sokarak:

-“Sanırım, artık gidebiliriz” dedi sükûnetle…

Siyah kadife bir eldiven giydiği elini nazikçe yüzüne değdirdi… Yüzünde oluşmaya başlayan siyah maskeyi sol eliyle yokladı… Kimliği onun her şeyiydi… Fakat onu korumak için böyle bir maskenin yükünü omuzlarında taşımak, rahatsızlık veriyordu ona… Bir şey söyleyecek gibi oldu fakat kendini tutarak sustu… Ne söyleyeceğini bilmediği için sustu… Melly her zaman babasının gözünde birinciydi… Eloisé ise yerinin neresi olduğunu hiçbir zaman bilememişti… Lady’liğe uyacak o kadar az özelliği vardı ki… Melly ise sanki Lady olmak için yaratılmıştı… İkizine benzemesi gerekirdi fakat o onun tam tersiydi… Fizikleri her ne kadar aynı olsa da davranışları eşleşmiyordu… Pelerinine rağmen içine işlemiş olan, bir kılıç kadar keskin soğuk onu titretmeye yetiyordu… Şişkin yanakları kızarmıştı… Başkaları görmüyordu fakat o hissediyordu… Sanki bu düşünceler onu zayıf düşürmek için yankılanıyordu aklında… Babasını özlemiyor değildi… Onun arkasından hiç ağlamamıştı fakat yine de onu severdi… Herkes kaçtığını sanırken babası öldürülmüştü… Zaten Roviuné soyuna yakışmazdı her şeyi bırakıp kaçması… Ayaklarındaki siyah botları bir süre huzursuzlukla taradıktan sonra kafasını kaldırarak gökyüzünde yükselmiş olan aya baktı… Ay dolunay şeklini almış bir şekilde, havada parlıyordu... Bir ağacın yapraklarını sallayan rüzgârın uğultusu bir ninni havası vermişti kendine… Eloisé, etrafına bakındığında onun cisimlenmesini bekleyen ölüm yiyenlerden ve rüzgârın oynattığı küçük ağaç dallarından başka bir şey göremedi… Gittiğinde orada bir zafer kazanmadan geri dönmeyecekti… Eva ile omuz omuza olsaydı söyleyeceği her sözün arkasında olurdu, fakat o yanında yokken kendini savunmasız hissediyordu… Savunmasızdı… Elindeki asası dışında korunacak her hangi bir şeyi de yoktu… Kendine güvenemiyordu… Bu duygulardan kurtulamazken nasıl bir lider olabilirdi bilmiyordu… Terlemiş ve eldivenin içinde olan ellerini cüppesinden çıkardı ve asasını sıkıca tuttu… Hogwarts arazisine cisimlenemedikleri için, yasak ormanın yakınlarına cisimleneceklerdi… Ağırlaşan göz kapakları, zümrüt yeşili gözlerinin üstüne doğru bir vaha gibi yavaşça kapanırken derinlerden gelen bir “pof” sesiyle yok oldu…

Zümrüt yeşili gözlerini açtığında Yasak Orman’ın yakınlarında buldu kendini… Ayın ve yıldızların gümüş parıltılarıyla aydınlanmış serin, bulutsuz bir geceydi… Ormana sessizlik hâkimdi, derin nefes alış verişlerini bile duyabiliyordu... Sadece hafif rüzgâr, orman ze­mininde dolaşıyor, yılların birikintilerini hafifçe ittiriyor ve düşmüş çam iğnelerini hışırdatıyordu… Eloisé vişneçürüğü rengindeki dudaklarını yavaşça yaladı ve cüppesinin araksına gizlenmiş olan bir tutam kahverengi saçı önüne aldı… Yasak ormanın içinden yükselen hırıltılar ve iniltileri hasretle dinledi bir süre… Küçükken anneannesinden yasak ormandaki yaratıklar hakkında hikâyeler dinlerdi… Bu hikâyeler sadistleşmese de her zaman dinlemekten zevk alırdı… Yüzündeki maskeye götürdüğü narin elini cüppesinin içine soktu tekrardan… Asasını yavaşça kavradı ve karanlıkta etrafına bakındı… Karanlık tarafta bulunan profesörlerden biri onlara kapıyı açacaktı… O küçük suratsız veletlerden yükselecek olan çığlıkları düşünmek bile onu keyiflendiriyordu… Yüzünde yine kıvrılmaya başlayan küçük bir sırıtış düşüncelerini dünyaya aktarır gibiydi… Hava iyice soğumuştu… Yaz günlerinden biri olmasına rağmen bu soğuğu anlayamıyordu Eloisé… Tabiat ana, sanki soğuktan dondurmak istiyordu onları… Fakat Eloisé çevresine baktığında kimsenin soğuktan haberdar olmadığını fark etti… Neler oluyordu ona böyle? Hava diğerlerine göre soğuk değildi fakat onun içini delen bir keski gibiydi… Soğuk ve karanlıkta bitmeyen dakikalar boyunca bekledikten sonra, uzaktan eski demir kapının sürgülerinin açılırken çıkardığı metal çınlamasını duydular… Eloisé yere diktiği yeşil gözlerini isteksizce kaldırdı ve açılmış olan Hogwarts kapısına dikti… Karanlık bir sulietin onlara doğru baktığını görmesi uzun sürmedi… Cüppesinin kapüşonunu başından sıyırdı ve çokbilmiş bir tavırla dudak büktü… Adımlarını atarken içinde alevlenen nefret duygularını bastırmak istercesine, ellerini sinirle ovuşturdu… İstemsizce bir hareket sonucu kalkan elini diğerlerine doğru gelin anlamında salladı ve ilerlemeye devam etti…

Uzun ve sessiz bir yürüyüşün ardından Hogwarts avlusuna vardıklarında karşısındaki kadına minnet dolu gözlerle baktı… İçindeki bu çocuksu duygular durdurulamaz gibiydi sanki… Yüzünden asla eksik olmayan bir gülümseme vardı bir kere… Acımasızdı fakat yapabilecekleri sınırlıydı... Ablası Melly’e ve küçük kardeşi Lilith’e hiç benzemiyordu… Küçüklüğü dersliklerin köşelerinde pinekleyerek veya bulanıklarla dalga geçerek geçmişti… Bundan memnundu… Profesörlerinin gözünde hep bir melekti… Arkadaşları arasında da Yeşil Şeytan olarak anılırdı… Bu düşünceler aklına geldiğinde küçük bir gülümseme ile kıvrılmış dudakları normal halini almıştı… Siyah, topuklu botunu daha içeri atmadan içine bir hüzün duygusu yerleşti… Eskiden elinde kitapla dolaştığı koridorlar şimdi çığlıklarla dolacaktı… Küçükken ne kadar saf ve temizdi… Belki o kadar da değildi fakat yine de bir çocuktu… Sorumlulukları altında ezilen bir çocuk… Eloisé bir balonu patlatırcasına elini saçına attı ve onu boğan baloncuğu patlatırmış gibi bir hareket yaptı… Hogwarts koridorları uzadıkça uzuyordu… Sessiz ve boğum boğum olmuştu içi… Ne yaptığını bilmeden yürüyordu… Sinirle dudak büktü ve bir süre daha ilerledi… Ta ki duvarlarda yankılanan çatal bıçak ve öteberinin sesini duyana kadar… İçini durdurulamaz bir heyecan kaplamıştı… Büyük salonun önüne gelmişlerdi… Eloisé içeriden yükselen kahkaha ve sevinç çığlıklarının biraz sonra, çığlıklara dönüşeceğinden emin bir tavırla kapıya doğru ilerledi… Bir dakikalık kısa bir duraklamanın ardından asasını kaldırdı… Amacı öldürmek değildi birçok kişinin yapacağının tersine… Fakat arkasındaki karanlık taraf mensuplarını fazla bekletmiş olacaktı ki, bir ölüm yiyen bir adım öne çıkarak “İzninizle Lady’im” diye mırıldandı… Eloisé onun geçmesine izin verdi bir ve birkaç adım geriye gitti… İşte başlıyordu… Kapı açıldığında yükselen korku ve panik dalgası çabucak tüm öğrencilere yayıldı… Eloisé yüzüne yerleştirdiği sadist ve çarpık gülümsemeyi yüzünden silmeyerek etrafına bakındı… Asasını kaldırdı ve kafasını sinsice eğerek öğrencilere bakındı… Hepsi yüzlerindeki korku ifadesiyle ağlıyordu… Profesörler ise olayı geç farkına varmışlardı ki hemen ayağa kalkıp öğrencileri dışarıya çıkarmaya çabalıyorlardı… Asasını kaldırdı ve kime gittiğine önem vermeden “Sectumsempra!” diye mırıldandı… Bir ölüm yiyene gitse yine de zevkle izlerdi fakat aydınlık taraftaki birine gitse içinde depreşecek olan duygulardan haberdardı… Bir tanıdık arıyordu gözleri… Lilith’i bulmalıydı… Eğer bulamazsa ve ona bir şey olursa, yapacaklarını düşünemiyordu… O en küçük bir yara alsın hiç umursamadan büyü yollayıp duracaktı… Gözleriyle Lilith’i ararken bir yandan da gelebilecek büyülere karşı “Protego” diye mırıldandı… Olduğu yerde onu aramanın aptallığını sonradan fark ederek etrafına bakındı ve hafifçe doğruldu… Büyüler havada uçuşuyordu… Asasını tetikte tutarak etrafına bakındı… Onu göremiyordu, nereye gitmiş olabilirdi ki… “Merlinin sakalı” diye mırıldandı öfkeyle… Gözlerini yere dikerek birkaç kere daha
“Sectumsempra!” diye mırıldandı… Ardından küçük bir öğrencinin yere düştüğünü gördü hayretle… Bir Slytherin öğrencisiydi… Öfkeyle arkasına döndü ve hangi ahmağın büyü attığına baktı… Eragon… İçinden bir lanet savurarak küçük kıza yöneldi… Fakat yanına üşüşen birçok kişiyi görerek durakladı… Neden boş boş duruyordu? Bir şeyler yapmalıydı… Affedilmez lanet kullanamazdı… Birden salonda duyduğu keskin bir çığlık ile nutku kesildi… “Lilith” diye tiz bir çığlık attı… Ne yapacağını bilemeden etrafına bakındı… Lilith Ravenclaw masasının yanına çömelmişti… Eloisé korkuyla etrafına bakındı ve kaosun içinden çıkmaya çalışırcasına kalabalığı öfkeyle yararak onun yanına koştu… Lilith’in kolundan akan kanlara öfkeyle baktı… Sinirle Lilith’in konuşmasına izin vermeden onu bir köşeye çekti… Zaten kanayan koluna iyice elini bastırarak:

-“Lilith, büyü yapmaya kalkma sakın… Ortamın halini görüyorsun” dedi ve ona orda kalmasını tembihleyerek yanından ayrıldı…

Hışımla asasını kaldırdı ve dağılmış saçlarını arkasına atarak etrafına bakındı… Küçük Slytherin’li kızın cesedine baktı… Kan gelmeyen beyni artık zonklama derecesine gelmişti… Vişneçürüğü dudakları, onun tabiriyle simsiyah olmuştu… Gözlerinden alev saçarak etrafına bakındı tekrardan… Profesörler masalarından inmiş onlara doğru saldırıyordu… Hiçbirini tanımıyordu… Belki de insanların yüzüne doğru düzgün bakmadığı için tanımadığını sanıyordu… Asasını sıkıca kavradı ve kime gittiğini umursamadan “Sectumsempra!” diye haykırdı dört bir köşeye… Gözlerini sakinleşmek için bir süreliğine kapadı fakat sakinliği uzun sürmedi… Tam yanından geçip, onu yok etmek istercesine cüppesinin yanmasına sebebiyet veren bir büyüye karşı savunmasız kalan Eloisé, hışımla kendini yere attı… Büyü cüppesini kolunu delerek geçti ve duvara çarparak büyük bir zarar verdi… Eloisé sinirle kaşlarını kaldırdı, ardından eline dayanarak doğruldu… Hafifçe tozlanmış üstünü silkeledi… Tetikte olmalıydı… Küçücük hatalar ölümüne yol açabilirdi… Sırtını çıkışa doğru döndü ve profesör masasında gezdirdi gözlerini… Yemekler dağılmış ve çok mutlu geçmesi gereken bu gece bir kargaşaya dönmüştü… Yüreğinde en küçük acıma duygusu bile yoktu… Zaten öyle bir duyguya yer de yoktu… Kalbinin teklemesine yol açan bir çığlığın ardından büyük salonun kapısı açıldı ve içeriye seherbazlar girdi… Eloisé, oraya ilk geldiğinden beri ilk kez yüzünde maskesi olduğunu fark ederek sinsice sırıttı… Asasını tuttuğu elini gevşetti ve Lilith’e son bir kez bakındı… Yerinde yoktu… Gözleri sinirle kısıldı ve “Merlinin sakalı o kızı bir elime geçirirsem” diye mırıldandı… Fakat onunla uğraşacak zamanı yoktu… Yerinde sabit kalarak “Carpe Retractum“ diye haykırdı nereye gideceğini bilmeden… Büyüler havada uçuşuyordu… Kimse kimsenin büyüsünün kime çarptığını bilemez haldeydi… Eloisé maskesinin ardından dudak büktü ve hala ayakta gibi görünen bir masaya sakince dayandı… Küçük sınıflardan bazısı ağlıyor, bazısı ise feryadı basıyorlardı… Eloisé bu görüntünün karşısında memnuniyetle gülümsedi ve pelerinini de arkasından savurarak, asasını elinden ayırmadan kendini savaşın içine attı…


RP Dışı:

Lilith ile konuştum ve kolunun yaralanması vs. gibi kurguların sorun olmayacapını söyledi...


Edit:Rp çok yer kapladığı için tarafımca küçültülmüştür.
Robert Brolin Langdon


En son Eloise Melodie Roviuné tarafından Cuma Haz. 27, 2008 10:35 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/eloise-m
Frank Hellsing Schneider

GezginGezgin
Frank Hellsing Schneider



Mücadele Tarafı : Tarafsız-Teklife göre değişir :)
Rp Sevgilisi : hiç kimse yok artık....
Kan Durumu : Melez
Patronus : Ejderha

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 EmptyCuma Haz. 27, 2008 9:10 pm

Neredeyse cehenneme uyanan Frank yerden kalktı.Etrafta zarar görmüş insanları,şaşkın birinci sınıfları,savaşmak isteyen ikinci ve üçüncü sınıfları gördü.Her tarafta tozlar vardı,öyle ki Frank yoğun bir öksürük krizine tutulmuştu.Bundan bir-iki hafta önceki hastalığı depreşmek üzereydi.
Şunların hepsini öldürmek ne güzel olurdu." dedi kendi kendine.

Ölüm Yiyenler,Hogwarts'taydı ha?Tekrar etrafına bakınan Frank,hâlâ düello eden insanları gördü.Asasını sıkıca kavradı.Birinci sınıf öğrencilerine işkence eden bir Ölüm Yiyen'i gördü,kan beynine sıçradı

"Neden benimle uğraşmıyorsun?"diye bağırdı.Ölüm Yiyen arkasına dönemeden haykırdı SECTUMSEMPRA! adamın kanlar içinde yere yığıldığını görünce sevindi,kendini tutamayıp adamın kanından bir iki yudum içti.Başını çevirince Bakanlık'tan daire arkadaşı Marilyn'i gördü,biraz sersemlemiş gibiydi.Ona seslense mi diye düşündü,ama düşünecek zaman değildi Hogwarts saldırı altındaydı.

"Hey!Marilyn!" diye bağırdı "Dikkat dağınıklığının sırası değil burada devam eden bir savaş var.Hogwarts'ı kurtarmaya çalışıyoruz!"

Aslında o sırada Frank kendine de kızıyordu,hem bu kadar hazırlıksız geldiği için,hem de kafasını toplayıp Ölüm Yiyen'lere gereken derslerini vermediği için.

O anda oldu ne olduysa,gözlerinin önünde dönüyordu Büyük Salon.Ama kararını vermişti,uyanık kalıp Hogwarts'ın kurtuluşuna yardım edecekti.Kendisini kaybedemezdi,o anda olmazdı bu."Ama şu hengame bitince,gidip tedavi olma zamanı gelecek." acı acı güldü ve bir iki Ölüm Yiyen bulmak için koştu.

"Okulunuza böyle mi teşekkür ediyorsunuz?" du kendisini kaybetmeden önceki son sözleri "Size büyü yapmayı öğreten okulunuza?!" ve ondan sonra ikinci kişiliği ortaya çıkmıştı.Kalanını çok fazla hatırlamıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kevin Garcia

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Kevin Garcia



Mücadele Tarafı : Tarafsız
Rp Sevgilisi : Yalnızlıksa kaderi kabullenmektir bunu fikri xD
Kan Durumu : Safkan

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 EmptyCuma Haz. 27, 2008 9:53 pm

Her şey hızlı gelişmişti. Gülen yüzler ve sıkıcı konuşma biranda bitmişti. Daha Ross ne olduğunu anlayamadan kendini bir kargaşa içinde bulmuştu. Herkes bir tarafa kaçışırken kapıdaki grubu görebilmişti. Ölüm yiyenler acımasızca davranarak önlerine gelene büyü atıyorlardı. O an bu en son isteyceği şeydi. Kimseyi göremiyordu. Herkes birbirine karışmıştı. O sırada yapabileceği en mantıklı şey oradan kurtulmak olacaktı berkide...

"Sıkıcılıktan bıktığımı söylerken bunu ima etmemiştim."

Kendi kendine mırıldanırken bir kaç kez ezilmekten kurtulmayıda başarmıştı. Bazen başının üstünden geçen büyüleri hissedebiliyordu. Her zaman sahip olduğu kendine güveni biraz olsun kaybettiğini biliyordu. Şimdi çevresindekileri eğlendirmek kolay gelmiyordu.....

Büyük Salonun kapısı açıktı. Kimsenin orayla ilgilenmediğini biliyordu. Arada ordan kendini kurtarıp çıkan çocuklar dışında kimse dikkatini çekmemişti. Bir ara gözüne Alain ile Sintié takılır gibi oldu. Onlara yetişmke için koşturmuş ve salondan çıkmıştı ama çoktan onları kaybetmişti. Çevresine korku dolu bakışlar attığında pek tekin bir yerde olmadığını fark etmişti. Saldırıya açık bir yerdi.

"Burdan gitsem iyi olacak..."

Beyninde yankılanan bu fikri ses dönüştürmüş ve çok oyalanmadan ordan ayrıldı..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Valerian Roxie Lydell

GezginGezgin
Valerian Roxie Lydell



Mücadele Tarafı : Aydınlık
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kuzgun

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 EmptyC.tesi Haz. 28, 2008 12:57 am

Gözleri kararmıştı, gördüğü tek şey koca bir siyah boşluktu. Başındaki hafiflemeyecek gibi duran bir ağrı, kulaklarında ise inanılmaz derecede bir uğultu vardı. Beyninin içine yerleşen çığlıklar ve kahkahalar onu aşırı derecede rahatsız ediyordu. Önce annesiyle babasının öldüğünü öğrendiği an, sonra ise Robert’ın yere yatan bedenini gördüğü gazete parçası geldi gözlerinin önüne. İçindeki en kötü anıların su yüzüne çıkması berbat bir duyguydu. Kurtulmak istiyordu artık ama elini bile kıpırdatacak gücü yoktu. Lanet ölüm yiyenin büyüsünden kurtulamamıştı.

Aradan kaç dakika geçtiğini anlayamadan yavaş yavaş gözlerini açtı. İçinde bulunduğu durumdan kurtulması garip geliyordu, Robert’ı karşısında görene kadar. Rahatlamıştı onu görünce. Eliyle yerden destek alıp doğrulmaya çalıştığında aniden ne olduğunu anlayamadan Robert Roxie’nin kolundan tutup salonun zemininde sürüklemişti. Neler olduğunu göremiyordu ama tek hissettiği Robert’tı. Ama bunu düşünecek ne zaman ne de rahat vardı. Onun kendisini çepeçevre sarması inanılmaz bir güven veriyordu Roxie’e. Aynı zamanda ise bir korku. Roxie’i korumaya çalışırken ona bir zarar gelmesinden korkuyordu. Korktuğu başına gelmiş gibiydi ki Robert küçük bir inleme geçirdi. Neler olduğunu anlamadan arkasını dönmüş, az önceki ölüm yiyene asasını doğrultmuştu. O sırada aklına bir şey geldi. Asası.. O neredeydi? Asa olmadan hiçbir şey yapamazdı. Gözleriyle salonun yerlerini tararken, onun profesör masasından biraz ilerde durduğunu fark etti. Ama oraya gitmesi çok zordu, hatta şu an için imkansızdı. Asasını aradığı vakitte Robert, ölüm yiyeni bir büyü ile etkisiz hale getirmiş ve karşısına dikilmişti. Elini uzatıyordu kalkması için. Tereddüt etmeden kan lekesi olan elini Robert’a uzattı ve elini sıkıca tutarak ayağa kalktı. Her ne kadar yollarını ayırsalar da ondan kopamayacağını pekala biliyordu.

“Ben iyiyim sanırım. Hafif bir baş ağrısı sadece. Sana bir şey olmadı değil mi? Sırtına gelen büyü?”


Yüz ifadesiyle fazlasıyla zıt olan ses tonu gerçekten sıcak çıkmıştı. Yerde yatarken kendisini yalnız bırakmamıştı. Her ne yaptıysa şu anda hafif bir baş ağrısı dışında kendini iyi hissediyordu. Belki de bir hayat borçluydu şu anda ona. Beyni yine geçmişe gitti. Meraklı ve kara büyülere aşırı derecede meraklı olan Roxie, bir gün tüm cesaretini toplayınca Karanlık Sanatlara Karşı Savunma profesörünün odasına gizlice girmiş ve Kara büyülerle ilgili bir kitabı gizlice odadan almıştı. O odaya girip çıkana kadar kalbi neredeyse duracak gibi olmuştu. Kitabı alınca, tüm merakını gidereceğini düşünüyordu. Unuttuğu bir şey vardı ki profesör kitabın kaybolduğunu anlamıştı. O zaman Ravenclaw’un bina sorumlusu olan bu kadın, aramaya ilk kendi yatakhanelerinden başlamıştı. İlk aramada ise kitabı eliyle koymuş gibi bulmuştu. O anda başından kaynar sular dökülen Roxie, ne yapacağını bileme bir halde nasıl cevap vereceğini düşünürken Robert ortaya atlamıştı ve inanılmayacak bir şekilde kitabı kendisinin aldığını söylemişti. Roxie için suçu üstlenmişti. Onun hayatını bir kez daha kurtarmıştı. Sonrasında ise profesör ona ceza olarak kitaptaki en tehlikeli büyülerden birini uygulamıştı. Romeus.. İnsanı karanlık hatıralarına götüren en berbat büyü.. Ailesinin ölümünü canlı canlı gören bir kişi için acımasız bir büyüydü. O anda yaptığından çok pişman olmuştu Roxie. Merakına yenilip, başkasına acı çektirmişti. Hele bu başkası hayattaki en sevdiği kişi olunca dayanılmaz geliyordu ona.


Salondaki gürültüyle anılarından sıyrılan Roxie, bir anda onun hala elini bırakmadığını fark etti. Kızaran yüzüyle elini çekmek için yeltenip, dudaklarından "Ah şey affedersin, ben fark etmedim." sözcükleri dökülmüştü. Ellerini onun ellerinden istemeyerek de olsa çekip, bakışlarını içeriye doğrulttu. Savaşın ortasında bu duyguları hissetmemeliydi. Okula öğrencileri korumak için gönderilmişti. Telaşla dışarı çıkmaya çalışan kalabalığın dışında savaşmaya çalışan öğrenciler de vardı. Bir grup Gryffindor’lu öğrenci ölüm yiyenlere büyüler yolluyorlardı. Hallerinden son sınıf oldukları belliydi ki kendilerinden fazlasıyla emindiler. Ama bu işe bir son vermeliydiler. Robert’ın yanından ayrılıp, onların yanına ilerledi. Öğrencilerin yanına gittiğinde biri aniden yere serildi. Büyüyü kimin gönderdiğini görememişti ama bu çocukların acilen buradan gitmesi gerekiyordu. Yerde yatan kız büyük bir darbe almamış gibiydi ama hastane kanadına götürülmeliydi. Minyon tipli kızı kucağına aldı ve çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Yanındaki diğer çocuklar da korkuyla bakıyorlardı, arkadaşlarının baygın bedenine.

“Beni takip etseniz iyi olur.” Dedi, sesindeki emri saklamaya gerek duymadan. Üstüne gelen büyülerden bir şekilde korunmaya çalışarak, çıkış kapısına geldiğinde Robert’a gözleriyle gitmesi gerektiğini anlatan bir bakış yolladı. Onun anlamasını umarak, arkasından gelen öğrenci grubuyla revire doğru ilerlemeye başladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/valerian
Robert Walker

Büyülü Nesneler Bürosu BaşkanıBüyülü Nesneler Bürosu Başkanı
Robert Walker




Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 EmptyC.tesi Haz. 28, 2008 1:43 am

-Ah... önemsiz bir yanık dedi omuz silkerek. Aslında yanık hiç de önemsiz sayılmazdı. En azından çoğu kişi bunu büyük bir yara olarak bulurdu. Robert acıyı hissediyordu. Dayanılmaz acıyı. Ama öfke ve kinle yoğrulmuş bedeni hayaletin hükmetmeye başladığı bedeni bunu hissetmiyordu. Elini tutup kaldırırken göz göze gelmişti Roxie ile. O pürüzsüz ele yumuşak dokunuşu içini okşamıştı yeniden. Savaşın ortasındaydılar ve çığlıklar kulaklarını dolduruyordu. Hala kan isteyen hayalet gözlerine baktığında sanki tamamen yok oluyordu. Dalgınlaşmıştı Roxie'nin gözleri bunu görüyordu. Karşı karşıya durdukları yer neyse ki öğretmen masasının gerisiydi ve çoğu ölümyiyen buradan uzaktaydı. Aslında dağıldıklarından guruplar da dağılıyor gibiydi. Başta aptalca savaşan öğrenciler artık savaşmıyor kaçışıp bir yerlere saklanıyordu. Peki o gözler ne düşünüyordu?Belki de zihninin karanlıklarında şimdi uyanan anı aynıydı. Anılar bir an için yine zihninde dalgalanıyordu.

Hogwarts'ta yine kitaplarına gömüldüğü bir geceydi. Ortak salonda karanlık bir köşede ışıksız oturuyordu ki sessiz adımlar duymuştu. Üst kattan kızlar yatakanesinden biri iniyordu. Roxie... geri çekilip koltuğa gömülerek kendini karanlıkta bırakmıştı. O koltuklardan birine geçerken de hızla küçük ama atak bedenini bir koltuğun arkasına gizlemişti. Başarmıştı onu görmemişti. Ama okuduğu kitap... Bir karanlık sanatlar kitabıydı. Robert da merak etmişti bazen bu büyüleri ailesine işkence eden adamlara bu lanetleri uygulamayı istemişti hep. Karanlık sanatlara karşı savunma profesörü olan kadın tam bir kaçıktı. Karanlık Sanatlar ile ilgili kitapları da vardı ve Robert onun da bir ölümyiyen olduğundan hep şüphelenmişti. Ertesi gün çok geçmemişti ki profesör gelip fellik fellik içerisini aramıştı. Anlaşılan geceleri herkes uyurken karanlık sanatlar çalışmak sadece Roxie'nin yaptığı iş değildi. Kitabı eliyle koymuş gibi bulması çok sürmemişti. Roxie'nin korktuğunu görebiliyordu. Diğerleri fısıldaşıyorken bir anda atılmıştı. Profesör sinsi bir kahkahayla ona bakmıştı. Ravenclawların en garibi Robert mantığına rağmen merakına yenilen bir baş belası. Eh kabullenmesi hiç de zor olmamıştı. Ama yaptığı lanet...

-Bu ilk değildi değil mi? dedi fısıldarcasına. Duymuş mu duymamış mı bilmiyordu. Açıkçası önemsemiyordu da bunu. Roxie ellerini yeni fark etmiş gibi korkuyla ve kekemelerle çekerken patlamalar ve gürlemeler yeniden kulağına dolmuştu. Onun peşinden de çılıklar ve kahkahalar izlemişti. Çığlıklar ve kahkahalar... Tersi olması için onlara ailesine yaptıklarını yaşatmak için karanlık sanatlar da öğrenmişti. Romeus... En çok kullandığı en karanlık büyülerden biriydi. Uygulamalı olarak öğreten profesöre minnet borçluydu. Çünkü Roxie'nin yapamadığını yapmış ve profesörün hangi sırayla okuduğunu iyice farkettikten sonra gizli gizli okumuştu. Roxie daha sonra ne kadar biliyordu bilemiyordu ama Robert istediğini alan bir öğrenciydi ve kadın ona birkaç büyü bile öğretmişti sonradan. Kaçık kadın ceza olarak üzerinde bile deniyordu ama bunu umursamıyordu. Bundan yıllar sonra öldürdüğü ilk ölüm yiyenlerden biri olmuştu profesör... Hele ailesinin çığlıklarından sorumlu olması onu gerçekten çileden çıkarmıştı. Hayır... Bunu kabullenmiyordu. Hayalet'i uyandırmıştı. Evet böyle düşünmek daha iyiydi.

Roxie'nin gitmesinin ardından gözleri yeniden karmaşanın içinde dolaştı. Yerlere saçılmış yemekler kanlar ölü bedenler ve binlerce şeyle bezenmişti. Ölü bedenlerden biri ilerideydi. Onu öldüren adamı görmüştü. O Slytherin'i Ernest'in kurtarmaya çalıştığını da görmüştü ancak o sırada içinde olduğu düello bir şey yapmasını engellemişti. Şimdi o çocuk katili olduğundan emin olduğu adam karşısındaydı. Çocuk katillerinden nefret ederdi. Aynı zamanda çocuklar önünde cinayet işleyenlerden de. Bu lanet adam ikisini de rahatlıkla yapıyora benziyordu. Roxie yokken daha da çabuk uyanmıştı hayalet. Bakışları delice bir hal almıştı. Önündeki manzaraya çok da aldırmadan yavaş yavaş adamı izledi. Dışarı çıkıp koridorlara gidişinin ardından lanetlerin arasından kayarcasına geçerek adamın arkasından gitti. Hayalet bir kurban daha bulmuştu belki de. Zihnine kaçıkça düşünceler dolmaya başlamıştı. Adımları elinde olmadan hızlanıyordu. O kendi varlığını bilmeden ona yaklaşmalı ve kıstırmalıydı.Bu yüzden hem mesafeli hem de hızlı yürüyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir

Misafir




Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 10 EmptyC.tesi Haz. 28, 2008 11:27 am

Harew Myra'yı revire bıraktıktan sonra büyük salona geri döndü. Kargaşa devam ediyordu. Tabi ki Ölüm yiyenler için çalışıcaktı. Çevreye göz gezdirdi. Birkaç kişiyi görür gibi oldu. Grfindor öğrencileriydi. Şimdi en çok istediği saldırıyı yapma fırsatı karşısına çıkmıştı. Çocuklara yavaşça yaklaştı. Arkalarından aniden.

-Incendio dio!

diye bağırdı. Büyüsünün işe yaramasını çok istiyordu. Çünkü çocuklar geri dönüp onu görmüşlerdi. Evet küçük bir patlama olmuştu, çocuklar yerde baygın bir biçimde yatıyordu. Harew sırıttı. Eve döndüğünde bunların hepsini ailesine anlatacaktı. Ama daha fazla saldırırken görünmemesi gerekiyordu. Çocukların yanına gitti. Hafiza silme büyüsünü bilmediği için yakınlardaki bir ölüm yiyene bir el işareti yaptı. Ölümyiyen onun bir Black olduğunu görünce koşa koşa yanına geldi.


-Şu çocukların icabına baktım. Ama beni gördüler. HAfizalarını silmeni istiyorum.


Adam büyüyü yaptı ve selam verip hızlıca uzaklaştı. Harew derin bir oh çekti. Göz önünde savaşmak pek te akıllıca değildi. Öğretmenlerden biri görebilirdi. Bunun için Harew kapıya doğru ilerledi. Ölüm Yiyenlerin savaştığı biryer olmalıydı. Bu yeri bulmak için adımlarını daha da hızlandırdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Açılış Şöleni (I.Dönem)

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
10 sayfadaki 12 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3 ... 9, 10, 11, 12  Sonraki

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-