AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Açılış Şöleni (I.Dönem)

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, ... 10, 11, 12  Sonraki
YazarMesaj
Toma Ronin Yoya

GezginGezgin
Toma Ronin Yoya



Mücadele Tarafı : ZAY
Rp Sevgilisi : Sintié Camile Dixie

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 18, 2008 12:09 pm

Büyük bir bahçedeydi Toma. Yemyeşil ağaçlarla dolu bir bahçe. Çimler rüzgarın ahengi ile dans ediyor gibiydi. Güneş ise sanki herşeyi bırakmışta burayı aydınlatıyordu. Ağaçlardaki dolgun meyveler ışıltı ile parıldıyordu. "Neredeyim" diye düşündü Toma. "Cennet mi burası?" dedi kısık sesle etrafına bakarken. Sonra gülümsedi. "Burası cennet olmaz çünkü Sintié burada değil."


Hala gezmeye devam ederken Sintié'yi düşündü. Onun sarı saçlarını, gülüşünü, gözlerini... Ne kadarda özlemişti onu.

Bir ses böldü düşüncelerini. Bir kız sesi. Gülen bir kız... Sesi dinlemeye başladı. Arkadan geliyordu. Ağaçların arkasından. Hem şaşkınlık hemde merakla yürümeye başladı. Elleri ile ağaç dallarını kenara itti. Yavaşça yürüyor, neyle karşılaşacağını merak ediyordu. Pantolonu dallara takıldı. Tökezleyerek yere düştü Toma. Canı yanmıştı. Ayrıca en sevdiği pantolonu yırtılmıştı.
"Bu en sevdiğim pantolonundu ama" dedi üzgün bir sesle. Yerden kalkarak üstünü temizledi. Başını birden kaldırdı. Hayretler içinde bakakalmıştı.



Az önce gördüğü bahçenin Dünyadaki en güzel yer olduğunu düşünmüştü ama yanıldığını şimdi anlıyordu. Büyük kayalıklar ve göl. Sayamayacağı kadar çiçek... Rengârenk çiçeklerin yarattığı renk cümbüşü muazzamdı. Göl sanki cammış gibi hatta camdan da pürüzsüzdü. Sakindi ve güneş ışıkları yüzeyinde şekiller oluşturuyordu. Kayalıklarla bir kıyı. Ah böyle bir yer gerçekten var mıydı?

Sonra o çarptı gözüne. Kayanın üzerine oturmuş çıplak ayaklarını suya daldıran kız. Sarı uzun saçları arkasından uzanıyordu. Bu bu Sintine’ydi. “Burası kesinlikle cennet” dedi Toma. Gülüyordu. Koşarak Snitié’nin yanına gitti. Ama o koştukça Sintié uzaklaşıyordu. Mesafe hiç kapanmıyordu. Kayalıklarda Toma’nın olduğu yerde aynı uzaklıktaydı. “Hey Sintié” dedi hala koşmaya devam ederek. Kız yavaşça çevirdi başını. Yüzünde gülümseme ile Sintié idi bu. Toma da gülümsedi ona. Sintié ağzını açtı ve konuşmaya başladı.

“Hadi kalk bakalım uykucu”

Annesinin sesiydi bu. Toma şaşkın bir şekilde “Anne ama Sintié sensin ama nasıl olur” dedi. Birden su şırıltıları sesi geldi kulağına.


“Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa”

Toma yataktan fırladı ve yere düştü. Islak saçlarını kenara savurdu. Hala uykuda sanıyordu kendisini. Tek gözünü açtı yavaşça. Annesi yatağının başında duruyordu. Havada bir sürahi vardı ve annesi elindeki asa ile onu kontrol ediyordu. Yine olmuştu. Annesi onu yine suyla uyandırmıştı. Kendinden bezgin bir şekilde dizlerinin üzerine doğruldu Toma. “Anne sana kaç kere beni böyle uyandırma diyeceğim” dedi elleri ile gözlerini ovarken. “Peki ben sana daha ne kadar diyeceğim erken yat ki erken kalkasın diye” dedi annesi. Bir taraftan da hava da duran sürahiyi küçük bir asa hareketi ile yolluyordu. “Hani küçük bey kalk yoksa geç kalacaksın. Babam hazır seni bekliyor. Biliyorsun ki maalesef bu sene ben gelemiyorum sizinle. Kuzenin Hachi bir bebek sahibi oldu. Ah kim bilir ne tatlıdır bebek. İşte ben onu ziyarete ve yardıma gidiyorum. Bu senin için üzücü hayatım biliyorum ama artık koca adam oldun annen olmadan yaparsın değil mi?”. Toma bu habere o kadar sevinmişti ki ilk duyduğu gün havalara uçmuştu. Annesini seviyordu ama onunda trene binmek için gitmek… En berbat şeydi. Önce Toma’ya nasihatler verir sonra ağlamaya başlar ve Toma’ya sarılırdı. Bu yetmezmiş gibi Toma’yı tren görevlisine emanet ederdi. Ve tren ayrılana kadar ağlar Toma’nın küçüklüğüne dair anıları sesli bir şekilde anlatırdı.

“Ah annem böyle olmak zorunda mı” diye düşünürdü hep Toma. Ama bu yıl annesi yoktu. Çok sevinmiş olsa da annesini kırmamak için üzgün pozu takındı. Annesi kuşku ile Toma’ya baktı. “Gelmiyor olabilirm ama kuralları hatırlatmayacak değilim. Say bakalım”

Toma ayağıya kalktı. Saygı duruşuna geçti.

“Trenden sarkmayacağım. Okulda derslerime çalışacağım. Şaka yapmayacağım. Yaramazlık hiç yapmayacağım. Kimse ile kavga etmeyeceğim. Her gün sana mektup yazacağım. Baykuşuma iyi bakacağım. Arkadaşlarım ile iyi geçineceğim. Hiçbir Munzurluk yapmayacağım. Hiçbir şaka malzemesi satın almayacağım. Şaka dükkânlarının içine girmeyeceğim hatta önünden geçmeyeceğim. Her gün Japon Tarihi kitabımı okuyacağım. Yatağımı temiz tutacağım. Yani kısacası bir ot gibi hayatımı sürdüreceğim.” dedi gülerek. Annesi hafif kızgın bir şekilde baktı. Sonra ağlamaya başladı “Gel buraya ufaklık” dedi ve Toma’ya sıkıca sarıldı. O kadar sıkıyordu ki Toma neredeyse boğulacaktı.

“An-n-e t-am-a-m” diyerek kendisini kurtarmaya çalıştı. Ama annesi sımsıkı sarılmış ağlıyordu. Odaya giren babası Toma’yı kurtarmıştı. “Hayatım tamam hadi sen geç kalıyorsun” dedi babası ve niyahet Toma özgürdü. Tekrar ciğerleri hava dolabiliyordu. Babası annesini odadan götürürken Toma’ya göz kırptı. Toma da minnettar bir tavırla gülümsedi. Islak saçlarına ve kıyafetine bakarak yüzünü astı. “Ah anne…”




Sessiz bir yolculuk olmuştu. Babası ile neredeyse hiç konuşmamıştı. İlk defa iki yılın ardından bu kadar sessizdi yolculuk. Babası ile trenin önünde vedalaştı. Daha sonra da trene bindi ve ilk boş bulduğu kompartımana girdi. Acele ile kurutulmuş saçları kabarmıştı. Bavulundan bir çerçeve çıkarıp onu ayna niyetine kullandı. Saçları düzeltti. Çerçeveyi geriye koyarken bavulundaki şaka malzemeleri dikkatini çekti. "Üzgünüm anne" dedi munzur bir şekilde. Koltuğunda geri yaslandı. Dışarıda insanlar çocuklarını yolcu ediyordu. Anneler ağlıyordu. "Neyse ki bu sene ben özgürüm" dedi dışardakilere acıyarak. Daha sonra koltuğunda geriye yaslandı ve gözlerini kapadı. Biraz şekerleme yapmak istiyordu. Sabah yarım kalan rüyasını tekrar görmek istiyordu. "Ama annemin ses dublajı olmadan" dedi üzgünce. Ve hafif bir uykuya daldı.




Bavulu ile aceleyle indi trenden Toma. Uyuya kalmıştı. Gryffindordan bir öğrencinin dürtmesi ile uyanmıştı. Telaşla üzerini giyinip kendisini dışarıya atmıştı. Hala uykulu olan gözleri ovuşturdu. Dışarıdaki hava onu biraz olsun kendisine getirmişti. Diğer öğrencilerin peşinden gitmeye başladı. Yeni 1. sınıfları görüyordu. Kayıklara biniyorlardı. Etraflarındaki her şeye hayret ve merakla bakıyordular. Kimi kormuştu.

"Ah eski günler" derken buldu kendisini Toma. Sonra kendisine şaşırıp güldü "Eski mi daha 2 yıl yeni oldu".

Sonra tekrar kendi yoluna döndü ve diğer öğrenciler ile birlikte muhteşem Hogwarts'a doğru ilerlemeye başladı. Yaz tatilinde kuzenlerine Hogwarts'ı böyle anlatmıştı. "Muhteşem Hogwarts". Kuzenlerinin daha 2 yılı vardı ama Toma'nın anlattıkları karşısında meraktan ölüyorlardı. Toma'dan resim ve birsürü şey istiyorlardı. Toma da hep isteklerini yapıyordu. Bazen aşırı yufka yürekli olduğunu düşünüyordu. Ama sonra kuzenleri için herşeyi yapabileceğini anımsıyordu. Hiç olmayan kardeşleri gibi görüyordu kuzenlerini. Onlar Toma'nın canıydı.


Büyük salon... Hogwarts'ın belki de en muhteşem yeriydi burası. İhtişamı göz alıcıydı. Hemen oturdu Toma masasına. Birazdan en sevdiği kısım Şeçmen şapka başlayacaktı. Şeçmen şapkanın şarkısı mükemmeldi. Onu dinlemek çok zevkliydi. Çocukların çeşitli binalara dalışı bazen çok komik olurdu. Arkadaşları ile Toma her çocuk için tahminde bulunurdu. Çoğu tahminide tutardı her zaman.



Çocukların yerleşmesi bitmişti. Şeçmen şapka şarkısını yine mükemmel söylemişti. Yeni Gryffindor'lu öğrenciler masalarına gelmişti. Toma gelenleri selamladı. Sessizlik yeniden oluştuğunda büyük salonda tüm gözler müdüre çevrilmişti. Toma da tebrik etme işini bırakıp müdüre döndü.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir

Misafir




Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 18, 2008 8:29 pm

Rochelle büyük şölende, 3.sınıf olmanın verdiği bir rahatlıkla bekliyordu. Uzun ve sıkıcılığa kayan bir yolculuk geçirmişti Roch... Hatta yolculuk boyunca birkaç kez konuşmuş bunun haricinde etrafı izlemiş veya kitap okumuştu. Zaten içindeki Hogwarts'a başlama, hangi binaya seçilme gibi sorular veya cümleleri 2 yıl öncesinde bıraktığı için yolculuğa pek önem verememişti. Büyük salona vardığında onun muhteşem bir şekilde döşenmiş hali Roch'u çok etkilemişti. İçeride oturanların siyahp cüppelerinin üzerinde kırmızı, mavi, yeşil ve aarı renklerden oluşan armalar vardı. Roch'ında siyah cüppesinin üzerinde mavi ve gri renklerden oluşan Ravenclaw arması vardı. Girdiğinde dikkatini çeken dizayn'dan sonra gözü henüz 1.sınıfkenki gibi Ravenclaw masasına gitmiş ve hızlı adımlarla oraya gitmişti. Birkaç uyarıdan sonra bir sessizlik oluşmuş, seçmen şapka o güzelim şarkılarından birine başlamıştı.

Bu şapka, derseniz, çirkin mi çirkin!
Ama öyle hemen karar vermeyin.
Toz olurum varsa benden güzeli,
Eşsizim kendimi bildim bileli.
Ne kasket dinlerin ne de silindir,
Şampiyonluk kaçmaz, hep bana gelir.
Hogwarts okulunda Seçmen Şapka'yım,
Her gün, her ay, her yıl başka başkayım.
Karşımda şöyle bir ürperin biraz
Dünyada hiçbir şey gözümden kaçmaz.
Eğer geçirirsen beni başına
Gideceğin yeri söylerim sana.
Seni Gryffindor'a yollarım belki,
Zamanla olursun aslanın teki,
Yiğittir orada kalan çocuklar,
Hepsinin yüreği, nah, mangal kadar.

Belki de düşersin Hufflepuff'a
Haksızlığı hemen kaldırıp rafa
Adalet uğruna savaş verirsin
Her yere mutluluk götürmek için.
Ravenclaw kısmetin belki,
Oradakilerin hiç çıkmaz sesi,
Mantıktır onlarca önemli olan,
Öyle kurtulurlar tüm sorunlardan.
Düşersin belki de Slytherin'e sen,
Bir başkadır sanki oraya giden,
Amaçları için neler yapmazlar
Açıklasam bitmez sabaha kadar.
Giy kafana beni! Çekinme sakın!
Birinci koşul bu: Korkmayacaksın!
Hiç kimseye gelmez kötülük benden,
Şapkalar içinde en uysalım ben.


Roch, şarkıyı can kulağıyla dinledi. En çok Ravenclaw bölümü hoşuna gitmişti tabiki.. Kendi düşündüklerine gülmeye başladı. Sanki 1.sınıf çocuğuymuş gibi heyecanlamıştı. Öğrencilerin tek tek seçmen şapkanın başlarına yerleştirilişini izledi. Ravenclaw'a girmeye hak kazanan arkadaşlarını var gücüyle alkışladı. Bir şölen daha mükemmel bir şekilde sona ermişti işte...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir

Misafir




Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 18, 2008 9:34 pm

Okul açılıyordu nihayet. Ilsa dalgınca yürürken acıya katlanmaya çalışıyordu. Knockturn'daki olaydan kurtulamamıştı hala. İşkence değil de Eragon ile olan konuşmasıydı canını acıtan. Sarı saçlarını savurmuştu sıcak yaptığından. Mavi gözleri etrafta tanıdık bir yüz aramaya başlamıştı. Neredeydi tanıdığı insanlar? Kardeşleri? Kendisini bir an mal gibi hissetti. Büyük Salon'a somurtarak girmişti. Ravenclaw masasına geçerken kimseyi tınlamamış seçmen şapkaya yöneltmişti gözlerini. Şapkanın kendisine söylediği sözleri hatırlamıştı. Kendine zarar verebileceğini. İç çekti. Birinci sınıflara bakmaya başladı. Hepsi de çok heyecanlıydı. Neler hissettiklerini anlayabiliyordu. Pırıl pırıl yüzlerine bakarken onların yaşındayken hissettiklerini hatırlamıştı. Hisler. Bunlardan nefret eder olmuştu. Kimler Ravenclaw'a gelecekti acaba? Korka korka şapkaya ilerleyen birinci sınıflara kayıyordu gözleri. Kendisini kötü hissetmişti. Geçmişi şu an ile çelişip duruyordu. Kalabalık. Kalabalık onu boğmaya başlamıştı. Duvarlar üzerine geliyor gibiydi. Ilsa başını iki elinin arasına aldı geçmesini umarak. Geçmiyordu. Daha da çok üzerine geliyordu duvarlar.

"YETEEER! KESİN artık şunu!!"
diye bir çığlık atmıştı. İşkence anıları geldi. Tek fark işkence edilenin teyzesi olmasıydı. Seherbazlar tarafından. Sonra işkence çeken çocukları gördü. Ölüm yiyenler tarafından işkence çeken çocuklar. Üzerine gelen duvarlarda bunları görüyordu. Kan, parçalanmış vücutlar. Kardeşlerini gördü. O yaklaştıkça uzağa gidiyorlardı. Doğrudan da bir ejderhanın saldırısına uğruyorlardı. Ilsa yine çığlık atmıştı. Ağlamaya başladı. Kontrolünü kaybetmişti. Sinirleri bozuktu. Duvarlardaki görüntülerin de faydası olmuyordu. Ayağa kalkmıştı. Burada daha fazla duramazdı. Buradan da çıkamazdı ki. Titreyerek kapıya baktı. Oraya ilerlerken müdür konuşması olacağından durdu. Müdüer bakmıştı. Müdürün kanlar içindeki yanılsamasını görünce gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Büyük Salon'dan koşarak kaçtı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ashlyn H. Darkvew

GezginGezgin
Ashlyn H. Darkvew



Mücadele Tarafı : Z.A.Y.
Rp Sevgilisi : Şuan pek düşünmüorum ama teklif edene hayır demem...
Kan Durumu : Safkan

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 18, 2008 9:51 pm

Aslyn öğrencilerin büyük sabırsızlıklarla içeri girişini izliyordu.Hepsinin yüzünde mutluluk vardı.Hogwarts'a uzun bir süreden sonra ilk kez ayak basıyordu.Tozlu yerlere ve parkelere uzun bir aradan sonra yeniden basmak onun için çok güzel bir duyguydu.Detin bir nefes aldı ve kendini büyük kapılardan içeri attı.1. sınıf öğrencileri tıkış pıkış sıraya girmişlerdi.Seçmen Şapka şarkısı için hazırlanıyordu.Bu şarkıdan küçüklüğünden beri nefret ederdi.Neyseki yanında görünmez pamuk vardı.Bu onun özel tasarımıydı.7 sene boyunca bu pamukla kulaklarını tıkamıştı.Öğetmenlerin bulunduğu bölgeye doğru gururla ilerliyordu.Hogwarts'ın kokusu neredeyse hiç değişmemişti.Fakat onun için farklı olan çok şey vardı.Birden öğrenciliğini özlemişti sanki.
Bir süre sonra Seçmen Şapka'nın şarkıya başlayacağının anladı.Fakat bu sefer pamukları takmadı.Çünki Hogwarts'ın geçmişini hatırlamıştı birden.Buraya ilk girişini.Kendi içinde bir yandan çığlıklar atıyordu.Çünki "HOGWARTS AÇILIYORDU"...

"Bu şapka, derseniz, çirkin mi çirkin!
Ama öyle hemen karar vermeyin.
Toz olurum varsa benden güzeli,
Eşsizim kendimi bildim bileli. "


Az kalsın kusuyordu.Başlangıç neden bu kadar berbattıki sanki.Sonra düşüncelerini ve eziyet çeken kulağını umursamadan Seçmen Şapkanın şarkısına eşlik etti."Tabiki kısık bir sesle" bütün herkesin önünde resil olamazdıya.

"Giy kafana beni! Çekinme sakın!
Birinci koşul bu: Korkmayacaksın!
Hiç kimseye gelmez kötülük benden,
Şapkalar içinde en uysalım ben."


..ve sonunda şarkı bitmişti.Bütün öğrenciler yeni bir yılın korku ve sersemliğiyle şapkayı kafasına geçirip binasını öğreniyordu.Ve şölen bütün görkemiyle devam ediyordu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alain Paul Dixie

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Alain Paul Dixie



Mücadele Tarafı : Fıratizm ~
Rp Sevgilisi : Mia ^^.

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 19, 2008 12:01 am

Alain, kafasını cama yaslamış bir şekilde trenden dışarıya bakıyordu. Ölüm gibi gelen bu uzun yolculuk ne zaman bitecekti de kurtuluşu olan Hogwarts’a varacaklardı? Keşke ne kadar kaldığını gösteren bir sayaç olsaydı da bu işkenceye daha ne kadar dayanacaklarını anlayabilselerdi. Kafasını camdan alıp kompartımana çevirince Sintié, Karyn ve Xena vardı. Üçü de kız muhabbetine başlamıştı. İç geçirerek dışarıya bakmayı sürdüğünde ilerde o görkemli şatonun ışıkları görünmeye başladığını fark etti. Sonunda diye geçirdi içinden. Artık bu kız muhabbetlerini dinlemek zorunda kalmayacaktı. Kız muhabbetlerini bitirip tatilde neler yaptıklarına geçmişlerdi. Alain bu konuda da pek konuşmamıştı. Çünkü Sintié her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatmaya başlamıştı bile. Bakışlarını tekrar dışarıya yönlendirmişti. Çok geçmeden de tren durmuştu. Öğrenciler akın akın trenden iniyorlardı. Slytherinlilerin birkaçı da daha birinci sınıfa yeni başlayacak olan öğrencileri bir tarafa itip laf atıyorlar, trenden inmelerini zorlaştırıyorlardı. Alain ise beklemeyi ve en son inenlerden olmayı tercih etmişti. Böylece hem kendi kendine kalabilirdi hem de küçükleri ezmemiş olurdu.

Kısa süre sonra altı kişilik kendi kendine gidebilen arabalara binmişti bile. Araba giderken o kadar çok sallanıyordu ki bunu çeken her neyse hazımsızlık çekiyor gibi bir hali vardır diye düşünmekten alıkoyamadı kendini. Neyse ki araba hızlı gidiyordu da bu sallantıya katlanma süresi azalıyordu. Biraz sonra Hogwarts’ın görkemli kapısına ulaşmışlardı. Alain arabadan atlayıp tekrar arabaya dönmüş ve bavulunu almıştı. Herkes gibi o da görevliyi takip edip bavulunu kapıya bırakmıştı. Bavullar kendiliğinden ait oldukları ortak salona gitmek için hazırda bekliyorlardı. Büyük salona girmeden önce Alain kafasını kaldırıp tanıdık birileri var mı diye etrafına bakınmıştı ama hiç kimseyi görememişti. Cüppesinin içine elini daldırarak asasının bulunduğu yeri kontrol etti. Asasına dokununca kendini ait olduğu yerde hissetmişti. Hogwarts onun hep ikinci evi olmuştu. Büyülü ve arkadaşlarıyla dolu ikinci bir ev…

En sonunda kalabalıkla birlikte büyük salona giriş yapmıştı. Burnuna gelen lezzetli yemeklerin kokularıyla Alain’in suratında bir gülümseme belirdi. Kendi binasının masasına doğru hızlı adımlarla ilerledi. İlerlerken gördüğü tanıdık yüzlere selam vermeyi ihmal etmemişti. En sonunda Ravenclawların oturduğu masaya gelince birçok tanıdık yüzle karşılaşması Alain’in gülümsemesinin daha da yaygınlaşmasına sebep oldu. Evindeki dostlarına kavuşmuştu işte artık kimse Alain’in neşesini bozamazdı. Trenden sonra kaybettiği Karyn, Sintié ve Xena’yı bulmuştu. Hepsine birer gülümseme atarak etrafından gelen tanıdık sesle kafasını o yöne doğru çevirdi. Tam tahmin ettiği gibi Luke ile John oradaydı. Gülümseyerek onların yanına gitti ve oradaki boş olan yere oturdu. Konuşmasına fırsat kalmadan içeriye birinci sınıflarla birlikte Hogwarts’ın yeni müdürü olduğu anlaşılan büyücü içeriye girmişti. Seçmen şapka üç ayaklı taburesinin üstüne konmuştu. Şapka şarkısına başlamıştı bile.

Uzun süren şarkıdan sonra artık öğrenci seçimleri başlamıştı artık. Ravenclaw’a seçilen her öğrenciden sonra Ravenclawların yaptığı gibi Alain de alkışlıyordu. Yeni gelenlerde binalarından memnun olacaklar ki yüzlerinde büyük gülümsemelerle Ravenclaw masasına geliyorlardı. Alain, yeni gelenlerin bu sene binalarına geçen senelerde kendilerinin uğraştığı gibi uğraşıp, iyi puanlar kazandırıp Ravenclaw’ı bina şampiyonluğuna taşımalarını ümit ediyordu. Tabiî ki bu Alain gibi üst sınıfların yan gelip yatmalarını gerektirmiyordu. Aksine üst sınıflarında çalışıp çabalayıp binaya iyi puanlar getirmesi gerekiyordu.

Seçim seremonisi sona ererken Alain’in gözleri yeni gelen müdüre doğru kaydı. Acaba bu sene de diğer seneler gibi en güvenli evleri Hogwarts mı olacaktı? Yada bu müdür de öbür müdürler gibi iyi bir yönetici olup Hogwarts ile yeterince ilgilenecek miydi? Önyargı oluşturmak basitti ama birini tanımak zordu. Seremoni bitip de müdür yapacağı konuşmayla tüm soruların cevabını vermiş olacaktı. Merakla müdürün kürsüye çıkıp konuşmasını beklemeye başladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/alain-pa
Audrey Autumn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Audrey Autumn



Mücadele Tarafı : Beyim bilir.
Rp Sevgilisi : Castor.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Tavus kuşu.

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 19, 2008 12:29 am

Sintié güneş bile tam olarak kendini gökyüzünde belli etmeden uyandı. Nedense uyuyamamıştı pek. En ufak gürültüde uyanabilecek kadar hafif uyumuştu. Gözlerini yavaşça aralayıp perdeyi açtı. Saate bakarak zamanı öğrenmektense, güneşe göre anlamak daha hoş geliyordu ona. Gözlerini kırmızımsı bir renk alan gökyüzüne dikip bir süre güneşin doğuşunu izledi. Biraz sonra ayağında bir tüy yığını hissedince mavi gözlerini kedisine dikti. Nasıl bir kediydi bu? Neden çoğu kedi gibi tembellik yapmak yerine Sintié'yle uğraşıyordu? Aklından geçen soruları teker teker Perlé'ye sordu, onun anladığını biliyordu. Cevap veremiyordu sadece. Perlé'yi nazikçe kucağına alıp ellerini siyah tüylerinin arasında dolaştırdı. Bu onu her zaman mutlu ederdi. Kediyi bir süre daha okşadıktan sonra yatağının üzerine bırakıp aşağıya, mutfağa indi.

Bupu'ya sevimli bir şekilde gülümsedikten sonra, ev cinin önüne getirdiklerini yemeye başladı. Kahvaltısını bitirdiğinde Ilsa, annesi ve babası daha yeni uyanmıştı. Üçü de Sintié'yi görünce çok şaşırmış gibiydiler. Sintié'nin erken kalkması özel bir gün değilse tuhaf karşılanabilecek bir olaydı. Alain ise her günkü gibi uyuşukluk yapıyordu. Sintié önce duş aldı sonra da giyindi. Okul için gereken tüm malzemeleri özenle sandığına yerleştirdi. Okulun açılmasına o kadar seviniyordu ki. Arkadaşlarını; Mia, Xena, Alarie, John, Luke, Alex... Ve tabi ki Toma. Tüm yazı onu düşünerek geçirmişti. Olduğunu bilmediği şiir yeteneğini bile bu arada fark edip onlarca şiir yazmıştı arkadaşları için. Hepsini çok özlemişti, yazın hepsi başka ülkelere dağıldığından görüşmeleri zor olmuştu. Birkaç kez Luke ve Mia'yla buluşmuştu Sintié ama onun dışında pek görememişti diğerlerini. O okulu tekrar görmek, sınıflara girmek, yatakhanede yapılan sohbetler, büyü yapmak, kütüphanede yaptıkları ödevler... Hogwarts'e gideceğini düşünmek bile hoşuna gidiyordu.

Aklına gelen tüm güzel Hogwarts anılarını düşünürken sandığı da dolmuş, kapanmaya hazırdı. İşi bitince yavaşça odasından çıkıp aşağıya indi. Tüm aile kahvaltı yapıyordu. Alain de kendisini erken kaldırdığı için Ilsa'ya pis bakışlar atıyordu. Sintié gülümseyerek diğerlerinin yanına oturdu. Bir süre sonra herkes kahvaltısını bitirmiş, Ilsa ve Alain de eşyaları hazır bir şekilde aşağıya inmişti. Annelerinin St. Mungo'ya gitmesi gerektiği için onlarla birlikte gelmemişti. Çıkarken tüm çocuklarını öpüp güzel dileklerde bulunmakla yetinmişti. Evden babalarıyla çıktıktan sonra tren garına gittiler. Sintié'nin iki senedir geçmesine rağmen hala alışamadığı duvardan geçtikten sonra trenin önünde bulmuştu kendini. Gülümseyerek trene baktıktan sonra Alain'i kolundan çekiştirerek trene bindi. Alain'in kolunu sıkı bir şekilde tutmaya devam ederek trene binenlere bakıyordu. Tanıdık birilerini görmek için. Arkadaşları için bakınırken duvardan geçme olayına çok şaşıran ve ilk deneyişte beceremediği belli olan ufak bir çocuk takıldı gözüne. Kendi anılarını hatırladı. Ilsa ne kadar da korkutmuştu onu Hogwarts ve diğer şeyler için... Küçücük bedeninin bir duvardan geçemeyeceğini düşünen mantıklı kıza çok garip gelmişti bu. Küçük çocuğa bir süre daha bakındıktan sonra Mia'nın sesini duydu. Gülümseyerek Mia'ya sarıldı. Kızın sarı saçları daha da uzamış, mavi gözlerindeki ifade daha ciddileşmişti. Yine de o hala Baykuş Dükkanı'ndaki ufak kızdı. Mia'ya tekrar sarıldıktan sonra onunla birlikte bir kompartımana gittiler. İçerde Xena vardı. Sintié Xena'ya da sarıldıktan sonra Alain'in yanına oturdu, Xena ve Mia'nın karşısına. Bir süre suskun kalan çocuklar bir anda konuşmaya başladılar. Tatil hikayeleri, 2. sınıf anıları, yenilerle ilgili fikirler... Sadece Alain sıkılmış görünüyordu. Bu da normaldi zaten, Alain tren yolculuklarını seven biri değildi, hem üç kızla konuşacağı şeyler de sınırlıydı. Konuşurken zaman çık hızlı akmış, Hogwarts'a yaklaştıklarını ve giyinmeleri gerektiğini söyleyen ablaları Ilsa kompartımanlarına uğramıştı. Sintié ablasına tamam diyip giyindi.

Trenden indikten sonra arabalara binen öğrenciler yavaş yavaş Hogwarts'a doğru gitmeye başladılar. Gülümseyerek Hogwarts'in ihtişamlı görünümüne baktı. Hogwarts'i ilk kez bu kadar yakından görebilen birinci sınıflar çok heyecanlı olmalıydı. Sintié arabada bulunanlara bakarken Alain'i göremedi. Nerdeydi bu çocuk? Yine nereye kaybolmuştu? Umursamamaya çalışarak Hogwarts'a bakmaya devam etti. Zaten alışmıştı bunlara artık. Perlé'yi anımsadı birden. Zavallı kedi, neden evcil hayvanlarını yanlarında taşıyamıyorlardı ki? Kim bilir Perlé bu duruma ne kadar sinirlenmişti. Sintié kedisiyle ilgili düşüncelerini aklından uzaklaştırdıktan sonra arabadan indi ve Büyük Salon'a gitti. Açılış törenleri hep heyecanlı olurdu. Ama çoğu kişinin aksine Sintié pek heyecanlanmaz, sakin davranırdı. İlk geldiğinde de öyle olmuştu. Seçmen Şapka'yı fazla zorlamadan Ravenclaw binasına uğurlanmıştı alkışlar eşliğinde. O anı atlattıktan sonra da pek bir şey olmuyordu zaten. Büyük Salon'un girişinden Ravenclaw masasına gidinceye kadar eski anıları gelmişti bir bir aklına. Sadece iyiler... Kötü olanları hatırlamazdı zaten Sintié.

Masaya oturduktan sonra buz mavisi gözlerini Gryffindor masasına doğrulttu. Toma'yı arayan bakışlarının başarısız olduğunu düşünecekken kendisine bakıp gülümseyen çocuğu fark etti. Ona bakarak gülümsedi. O sırada Mia yavaşça kendisin dürtmüştü. Garip bakışlarla ona bakarken herkesin kafalarını yukarıya kaldırıp, tavana baktığını gördü. Sintié de meraklı gözlerle yukarıya bakınca çok güzel bir şekilde hazırlanmış tavana baktı. Bir süre tavanı inceledikten sonra Ilsa'ya baktı. Onun da ilgisini çekmiş olmalıydı. Ama Ilsa pek çevresiyle ilgileniyormuş gibi görünmüyordu. Önemli bir şey olmadığını düşünen Sintié kısık sesle Seçmen Şapka şarkısını söylemeye başladı. Bir yandan da gülmemek için kendini zor tutuyordu. Şarkının bazı bölümleri özellikle çocukları güldürüp, heyecanlarını atlatmaları için hazırlanmış gibiydi. Şarkı bitince 11 yaşındaki cadı ve büyücülerin çekingen tavırlarla şapkayı kafalarına geçirişlerini izledi. Çoğu çekiniyor ve bazıları da korkuyordu ama arada kendine güvenenler de çıkıyordu. Gülümseyerek hepsini tek tek gözlemleyip kendi kendine tahminler yürüten Sintié Ravenclaw'ın yeni öğrencilerini de alkışlamayı ihmal etmiyordu. Arada sırada da Ilsa'ya bakıyordu, son baktığında sadece boş bir sandalye görebilmişti. Alain'e baktı. O da fark etmiş miydi ablalarının yokluğunu?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kevin Garcia

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Kevin Garcia



Mücadele Tarafı : Tarafsız
Rp Sevgilisi : Yalnızlıksa kaderi kabullenmektir bunu fikri xD
Kan Durumu : Safkan

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 EmptyCuma Haz. 20, 2008 12:16 am

Bavulunu kalabalık içinden geçirirken ikimseye dikkat etmiyordu. Dalgın olduğu belliydi. Çünkü önüne bakmıyor, bazen birilerine çarpıyordu. Yavaş yavaş trene yaklaşırken hemen kulağının dibinden bir düdük sesi gelmişti. Şaşkınca yerinden havalandı. Gözleri hemen çevresini taramaya başlamıştı. Tüm dikkati yerine gelmiş gibiydi. Ancak biraz kızmış olduğu belli oluyordu. Homurdana homurdana trene bindiğinde ilk planı boş bir yer bulmaktı. Bunun zor olacağını tahmin etse de her zaman boş bir yer bulacağını biliyordu.

Dar koridor insan doluydu. Tüm kompartmanların kapısı açıktı. Ama nerdeyse hepsi ağzına kadar dolu gibiydi. Bazıları hemen tatil anılarını paylaşmaya başlamış, bazıları ise camdan dışarıya sarkarak ailelerine hoşçakal diye bağırıyorlardı. Bu manzaraya hafifçe gülerek ilerlemeye başladı. Tam bu anda altındaki zeminin titrediğini hissetmişti. Sonunda gidiyorlardı.Bundan biraz mutlu olmuştu. Çünkü koridorda saçılan çocukların sayısını azaltmıştı. Bavulunun ağır olmasının yanı sıra bir de karşısına çıkacak kişilerle uğraşmak zor olabilirdi. Sonunda gözüne en sonda olan boş kompartman takıldı. Farkında olmadan bir sevinç narası attı ve hızını artırdı. Şansı varken elinden kaçırmak istemiyor gibiydi.


"İşte bu..."

Kendi kendine mırıldanarak boş yere attı kendini. Artık hızlanmış tren sarsılarak ilerliyordu.Ross ise bundan çok büyük bir rahatsızlık duymadan uzanmış bir şekilde duruyordu.Bir yarım saatini bu şekilde ara ara uyuyarak geçirdi. Kendisi tekrar dinamik hissettiğinde yaşlı bir kadın önünde yemek arabasıyla gelmişti. Hiç tereddüt etmeden her zaman tercih ettiği çikolataları aldı ve kadının tıgırdayarak gidişini izledi. Ağzına bir çikolata parçası atarken bir yandan da çantasından bir defter çıkarmıştı.

"Şu yeni deneylerime biraz daha çalışsam fena olmaz sanırım."

Sakin ve dalgınca defteri karıştırıyordu. Dışarı da ise hava hafiften kararıyor ve manzara değişiyordu. Sonunda trenin içi ışıklandığında her taraf kararmıştı. Ross ise artık defteri karıştırmanın yanı sıra asası ile bir şeyler mırıldanıyor ve her seferinde bir patlama sesi geliyordu. Ama O bundan rahatsız olmuyor gibiydi. Sonunda tren durduğunda Ross defteri kapamıştı. Kapılara hücum eden çocukların seslerini duyabiliyordu. Kendisi daha üstünü değiştirmemişti bile. Hızlıca üstünü değiştirdi, asasını cebine attı ve defterini elinden bırakmayarak trenden çıktı. Bunun için uzun bir uğraiş verdikten sonra kendini açık havada buldu. Amacı Alain'i bulmaktı. Bu kalabalıkta onu bulamayacağını biliyordu. Bu yüzden bu bulma işini büyük salona bırakıp boş bir arabaya bindi. Kendisi dışında bir kaç kişi daha binmişti ve birlikte hogwartsa yavaş yavaş gittiler. Ross trenden beri üstünde olan aceleyi bırakmadan Büyük Salona koşturdu... Kalabalığın içinden kendine bir yol açarak sonunda kendini Ravenclaw masasında buldu. Alain umduğu gibi ordaydı....

"Hey dostum naber...Yeni fikirlerim var..."

Sırıtarak yanına oturmuştu.Söze başlamadan önce masayı süzmüştü. Herkes kendi dertleri ile uğraşıyor gibi görünüyordu. Bazıları kahkalarla gülüyordu, bazıları ise sessizce kendisi gibi çevreyi süzüyordu. Ross kimsenin kendileri ile ilgilenmediğinden emin olduktan sonra Alain'e biraz daha yakınlaştı. Parlayan gözlerle her yerinden yayılarak kendini belli eden heyecanı ile baktı. Heyecanlı bir şekilde söze başlamıştı ki Müdürn sesi duyuldu. Herkes sessizleşmişti bir anda...

"Hep Müdür başlar ve biz susarız...."

Bıkkın bir şekilde mırıldandı. Hevesi kursağında kalmıştı. Daha içini dökme şansı bulamamıştı. Oysa ki bütün gün bu anı beklemişti. Aslında farklı bir davranış göstermekten korkmuyordu. Başka bir anına gelseydi umursamazdı. Ama o an içinde bu yönde bir istek olmamıştı. Bunun nedenini bilmese de üstünde çok fazla durmayı gereke görmedi. .Şapka yeni şarkısı gevelerken kendisi sessizce yeni bücürlere bakınıyordu. Onları her zaman bir eğlence kaynağı olarak görürdü. O ilk an yüzlerinde olan korku ve heyecani hafiften titremeleri. Sıkıntısını giderkem için yeterli oluyordu. Hele o kararsız adımları....Bunlar yavaş yavaş tekrarlanırken şakpa bazen bekleyerek bazen ise hızlıca binaların adlarını söylüyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Johnny Amoux D'anton

GezginGezgin
Johnny Amoux D'anton



Mücadele Tarafı : Zümrüdüanka Yoldaşlığı
Rp Sevgilisi : ---
Kan Durumu : Melez
Patronus : ---

Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Açılış Şöleni (I.Dönem)   Açılış Şöleni (I.Dönem) - Sayfa 2 EmptyCuma Haz. 20, 2008 7:37 pm

Çöküş... Büyük bir çöküş yaşıyordu. Ruhu çöküyordu. Tamamen çöküyordu. Bitiyordu artık. Ruhu ve bedeni başka yerdeydi. Ama ikisi de dış dünyadan soyutlanmışlardı. İkisi de kopmuşlardı. Birbirlerinden ayrılmışlardı. Tek dayanağı kalmıştı artık. Sadece bir tane. Ailesi... Artık er şeyiydi ailesi. Bu son yaşadığı olaylar onun ruhuna ve bedenine zarar vermişti. Onu yarı yolda bırakmıştı ruhu. Bütünlüğü onu yarı yolda bırakmıştı ve ruhu ilerliyordu. Sakin adımlarla ilerliyordu. Bir adama ilerliyordu. Solgun yüzlü, bembeyaz suratlı bir adamın silueti zar zor görünebiliyordu olduğu yerden. Adam bir şeyler almak istiyordu ve emelini gerçekleştirmeye çok yaklaşmıştı. Ellerinin arasındaydı sanki. Abisi... Ellerinin arasındaydı. Onu almaya gelmişti. Ama izin vermeyecekti. Buna izin vermeyecekti. Verirse kendini suçlu hissederdi çünkü. Sıcak, çok sıcak bir rüzgar esti ve rüzgarın esmesiyle birlikte hayatınaki her şey sona erdi...

Rüzgarı hala teninde hissediyordu sanki. Yüz hatlarını biraz daha belirginleştirerek uyandı. "Hayırrrrr!" Ne olmuştu? Bu bir rüya mıydı? Abisi neredeydi. Annesi topuklu rugan ayakkabılarını yere vura vura Vachel'ın odasının kapısını bir hışımla açtı. "Ne oluyor niye?" Annesinin bu sert tepkisi onu biraz olsun şaşırtmıştı. "Hadi kalk, tren istasyonuna geç kalacağız." Şimdi aklı başına gelmişti. Az önce gördüğü rüyayı unutmaya çalışarak giyinmeye başladı. Aslında kendine pekte şık diyemezdi. Kafasında muggle işi bir şapka vardı. Şapkanın üzerinde ise kırmızı çizgiler vard. Üzerinde iğrenç bir tişört vardı. Turuncu renkte ve mugglevari. Altındaki pantalon biraz olsa büyücü olduğunu ortaya çıkarmıştı onun. Ayakkabıları ise spor, şık olmayan ve rahattı. Çatlak Kazandaki odalarından üst katından ayrılarak aşağıya, ebebeynlerinin arasına indi.

"Kahvaltı yapmadan çıkacağız, trende bir şeyler veriyorlardır.
"Bu üçüncü yolculuğum, tabiiki de veriyorlar."
"Hadi oyalanma çıkıyoruz."

Zarif ve ince parmaklarıyla tahta kapıyı aralayarak merdivenlerden aşağıya inmeye başladılar. King Cross Tren İstayonuna bu üçüncü gidişleriydi. Ancak oraya gitmeyi her zaman sabırsızlıkla bekliyordu. Gidene kadar yolda kafasındaki düşünceleri beyninden çıkaramadı. Rüyasında gördüğü şeyi anlamaya çalışıyordu. Ancak çözemeyecek gibiydi. Buna kafasını yormadan absini düşünmeye başladı. İyi midir? Nesi var ki? Neden öyleydi. Rüyada gördüğü haliyle abisi tamamen çökmüştü. Baştan aşağıya. Peki o adam kimdi? Ne istiyordu? Neden açmıştı avucunu? Johnny bu soruların yanıtını ararken Tren İstasyonuna gelmişlerdi bile. Kendisini tamamen anne ve babasına bırakmıştı. Her zaman yaptıkları gibi asilliklerini ortaya dökerek yürüyorlardı. İkisi de, Vachel'ı arkalarına almış bir vaziyette şık adımlarla yürüyordu. 9 ve 10 peronları arasındaki kiremit ve eskimiş duvara doğru koşmaya başladılar. Gerçi koşan Johnny idi. Anne ve babası Vachel'ın arkasından sakin adımlarla geliyordu. Duvardan geçince karşılarına büyük bir kırmızı tren ve bağıran gçrevli geldi. "Herkes trene, kalkmak üzere." Vachel'ın bir annesine ve bir babasına sıkı sıkı sarıldı ve trene bindi. İlk bulduğu kompartımana oturarak camdan annesine baktı. "Kendine dikkat et, Hogwarts'a gidince baykuşunla mektup at..." Herhangi bir cevap vermeden trenin tıngır tıngır sallanışı eşliğinde hareket uyumaya koyuldu.

"Herkes trenden aşağıya, Hogwarts'a geldik." Nihayet görkemli şatoya gelmişlerdi. Johnny sanki ilk kez buraya geliyormuş gibi şöyle bir şatoyu baştan aşağı süzdü ve büyük salona ilerledi. "Her zaman ki gibi şahane." Tavana bir gece süsü verilmişti. Dört bina masasının üzerinde havada asılı mumlar vardı. Müdür kürsüsü her zamanki gibi parıl parıl parlıyordu. Burnuna lezzetli yemek kokuları gemeye başlamıştı. Müdür Anthony'nin konuşmasını yapmasına çok az bir zaman kalmıştı.

Konuşmanın yapılmasının ardından şapka şarkısını söylemeye başladı. Her zamanki şeyler. Bunlardan sıkılmıştı artık. Dinlemiyordu şarkıyı. Zaten o yaşlı şapkanın dediklerini kim dinler? Tüm Hogwarts anılarını gözlerinin önünden uçuruyordu. Bir kez hatırlıyordu. Yasak Ormana girmişlerdi. Ancak birde o gece Arleigh ile cezaya kalmışlardı. Pis Arleigh. Her fırsat bulduğunda zaten herkesi cezaya bırakıyordu. Bir keresinde de Kara Göle düşüyordu. Onun soğuk sularına düşmesine ramak kalmıştı. Korkunç sularına. İğrenç sularına. Nihayet dünya somutlanmıştı. Şarkı bitince şaşkın ve korkulu suratlı birinci sınıflar eski ve tozlu şapkayı kafalarına takıyordu. Kafalarına geçince ise kenarında bulunan yarık açılıyor ve haykırıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Açılış Şöleni (I.Dönem)

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 12 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, ... 10, 11, 12  Sonraki

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-