AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 ÇAY PARTİSİ

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki
YazarMesaj
Galadrîel Lûthien

TılsımTılsım
Galadrîel Lûthien



Mücadele Tarafı : Karanlık ve Gizemli
Rp Sevgilisi : En az onun kadar gizemli
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Sibirya Kaplanı (Mavi gözleri Ruh emiciler için yok oluşun simgesidir)

ÇAY PARTİSİ Empty
MesajKonu: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ EmptyC.tesi Tem. 18, 2009 2:01 pm




Mevsim & Zaman: Yaz sonu, Öğleden sonra saat 16:00 civarı
Mekan: Londra, Battersea Gölü Manzaralı Uçan Çalı Çay Evi
Konu: Yeni atanan Hogwarts Profesörlerinin tanışma ve kaynaşma amaçlı verilen Çay Partisi
Katılımcılar: Hogwarts profesörleri, Okul Müdür, Bakanlık yetkilileri (İsteğe bağlı)
Hava Durumu: Londra’nın puslu ve nemli havasına usul usul yağan yağmur eşlik ediyor. Serin hava nem ile buluşunca iliklere kadar işliyor.

******************************************************


Gecenin bir vakti kapının şiddetle çalınması sonucu tüm çatlak kazan sakinleri ayağa fırlamıştı. İçlerinden “kim bu münasebetsiz yaratık” diye söylenenler gelen ziyaretçiyi gördüklerinde usulca odalarına çekildiler. Kırmızı kadifeden yapılmış uzun başlığının altından çıkan muhteşem saçlar yüzünü gölgeleyen perçemine inat tüm ihtişamını gözler önüne seriyordu. Elindeki kupayı düşüren bir müşteri karısı tarafından okkalı bir tokatla kendine getirilmiş ne olduğunu anlamadan karısının keskin bakışlarına maruz kalmıştı. Varlığının verdiği telaşı görmezlikten gelen kadın usulca bara yanaşıp bir oda istediğinde saat gece yarısını vuruyordu.

-Hoş geldiniz efendim, kaç gün kalacaksınız, yemek arzu eder misiniz?

Tek bir hareketiyle odasının anahtarını alan gizemli kadın asasını bile çıkarmadan mırıldandığı sihirli sözcüklerle bavulları ardından havalandı, tek bir kelime etmeden merdivenlere doğru yürümeye başladı. Kimseye ihtiyacı yok gibi gözüküyordu, hanın sahibi ya da onun yerine bakan görevli giden gizemli hatunun ardından bakıp bir ah çekmekten fazlasını yapamadı. Kimdi bu kadın, neden konuşmuyordu?

Sabahın ilk ışıklarıyla şaşkın kara bir baykuş hanın baykuşhanesine konduğunda bacağında bakanlığın mührünü taşıyan bir parşömen vardı. Heyecanlanan hancı usulca baykuşa yanaştı. Aldığı tek yanıt elinin üzerinde kana bulanmış bir gaga iziydi.

-Lanet kuş bozuntusu, şimdi ben… Konuşması bitmeden içeriye gece gelen gizemli kadın girdi. Doğruca baykuşa gelerek ayağında bağlı olan parşömeni çıkardı ve okumaya başladı. Hancının kıskanç ve sorgulayıcı bakışları üzerine yapışmış halde odadan çıktı.

Bir kaç dakika sonra üzerine geçirdiği haki yeşili uzun cüppesi ile anahtarını görevliye vererek meraklı bakışlar eşliğinde handan ayrıldı. Yüzü gözükmese de ardındar bakanlar onun dün gece yarısı gelen yabancı olduğunu biliyorlardı.

Cisimlenmek en çok hoşlandığı şey olmasına rağmen bunu gözlerden uzak bir mekanda yapmasının daha doğru olacağını düşünüyordu. Eski esrar dairesi çalışanıydı, gizem onun diğer yarısı hatta onu bütünleyen tek kelimeydi. Asasını çıkararak gözlerden uzak olacağını düşündüğü, Battersea Gölü’nün yakınına cisimlendi. Sağa sola baktığında etrafın bu saate bu kadar dolu olmasına lanet okudu. Onca çaba boşa mı gitmişti? Uzaktan kendisine doğru gelen kişiyi görmezlikten geldi. Hızlı adımlarla gölün ortasındaki gün batımına şahitlik eden manzaranın karşısındaki koca çınar ağacına doğru yürüdü. Sağ eliyle ağacın gövdesine parşömende belirtilen bir şekil çizerek asasını şeklin tam ortasına değdirip gizli sözcükleri fısıldadı. Açılan Gövdenin tam ortasında gümüş kaplamadı mavi desenli bir kapı gözüktü. Elinde davetli listesini kontrol eden bir görevli kapıyı açtı.

-Hoşgeldiniz efendim, isim lütfen.
-Galadrîel Lûthien
-Hemen kontrol ediyorum efendim, işte burada. Mrs. Galadrîel Lûthien, Bakanlığımızın düzenlediği Çay partisine hoş geldiniz, lütfen beni takip edin.



En son Galadrîel Lûthien tarafından Paz Tem. 19, 2009 12:35 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Geonna Romia Bianca

GezginGezgin
Geonna Romia Bianca



Mücadele Tarafı : Darkness
Rp Sevgilisi : Where is my original man ?
Kan Durumu : Safkan[dibine kadar safım]

ÇAY PARTİSİ Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ EmptyC.tesi Tem. 18, 2009 2:48 pm



Malikanesinde vaktini güzler geçiriyordu. Artık her şey Geonna için değişik olacaktı. Sihir Bakanlığın da yaklaşık üç yıl çalıştıktan sonra , Hogwarts’ a Profesör olarak atanmak onun için çok ilginç bir duyguydu. Hep Profesörlüğü tatmak istemişti ve sonunda bunu elde etmişti. Küçüklüğünden beri sihirli yaratıklara olan ilgisini hep dışa vurmuş, hatta okul çağındayken bile sihirli yaratıkların bakımı dersinden hep en iyi notu alırdı. Şimdi ise kendisi Sihirli Yaratıkların Bakımı Profesörü olacaktı. Tek dileği, düzgün ve istekli öğrencilerle güzel bir dönem geçirmekti. Aslında işler güzel giderse bir daha ki dönem de Profesörlüğe devam etmesinde hiçbir sakınca görmüyordu. Bugün ki tanışma partisine mutlaka katılmalıydı. O da davet edilmişti tabi ki de . Çay partisine yakışır bir şekilde üstüne ciddi siyah elbisesini giymiş, altına kendisini tamamlayan muntazam topuklu ayakkabıları bulunuyordu. Saçlarını ise dalga dalga yapmıştı. Beline uzanan koyu kahverengi saçları ona ayrı bir hava katmaktaydı. Mavi gözlerinden süzülen ışıklar çevreyi aydınlatmaya yetiyordu adeta. Her şeyini tamamladığında malikanesinden ayrılıp dışarı çıktı. Çiseleyen yağmura aldırmadan ıssız bir köşe seçmeye çalışıyordu kendine. Kendisine gelen davetiyeye göre parti Londra’ da Battersea Gölü manzaralı sadece büyücülerin görebildiği bir mekanda olacaktı. Mekanın adı da Uçan Çalı çay eviydi. İlginçti, çünkü daha önce Geonna buraya hiç gitmemişti. İçindeki duygular gerçekten çok karmakarışıktı. Heyecanlıydı ve tanışacağı Profesör kadrosunu merak ediyordu. Kendisi karanlık taraftan olduğundan dolayı kimlerle karşılaşacağına dair hep hazır olması gerekliydi ki; duyduğuna göre Profesör kadrosunun çoğu karanlık yapıdaydı. Tabi ki de bu sadece bir söylentiydi. Tüm bu heyecanını bir kenara bırakıp hızlıca cisimlendi. Çay Evi’ ne vardıktan sonra, ilerde yürüyen bir kadını fark etti. Mavi gözleriyle , sinsi bakışlarını kadına doğru yönelterek yavaşça süzdü onu. Kadına dik dil bakmasına rağmen kendisini fark etmiyormuşçasına bir tavra bürünüp ilerlemeye devam etmesi onu şaşırmıştı açıkçası. En azından şimdiden tanışacağı biri olurdu diyerekten sevinse de umudunu kadının çay bahçesine girmesiyle birlikte yıkılmıştı.
Derin bir nefes aldıktan sonra kendinden emin adımlar ile ilerleyerek görevlinin yanına gitti . “ Hoş geldiniz efendim, isim alabilir miyim? “ dedi görevli kibar bir ses tonu ile. Geonna ilk önce yüzünde sıcak bir gülümseme belirtip daha sonra etkileyici ve yumuşak bir ses tonu ile cevap verdi. “ Ihm, Geonna Romia Bianca. “ Ciddi tavırlarını koruyan görevli hemen davetli listesine bakıp işaretledi. “ Tekrar hoş geldiniz Bayan Bianca , lütfen buyurun. “ dedikten sonra ellerini masaya doğru götürerek işaret etti. Geonna bunun üzerine görevliye fazla takılmadan adımlarını masaya doğru ilerletti. Tek başına oturmuş bekleyen kadın ; daha demin gördüğü kişiydi. Kimseler olmadan tanışmak daha kolay olurdu. Hızlıca masaya doğru yaklaşıp sandalyesini çekti ve muntazam bir hareket ile sap elini kadına doğru götürerek el sıkıştıktan sonra , yerine turdu. Yüzündeki sıcak gülümseme hala yerini korumaktayken konuşmaya başladı. “ Nasılsınız? Bu arada adım Geonna Romia Bianca. “ Kadına usulca gülümserken, gözleri bir yandan da gelen var mı acaba diye etrafı tarıyordu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Galadrîel Lûthien

TılsımTılsım
Galadrîel Lûthien



Mücadele Tarafı : Karanlık ve Gizemli
Rp Sevgilisi : En az onun kadar gizemli
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Sibirya Kaplanı (Mavi gözleri Ruh emiciler için yok oluşun simgesidir)

ÇAY PARTİSİ Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ EmptyC.tesi Tem. 18, 2009 4:00 pm



Çay evi değil bardı sanki, garsonlar son derece şık ve kibardı. Fazlasıyla sıkıcı diye düşünmeden edemedi. Girişte gözüne kestirdiği bordo renkli güzel koltuğa oturur oturmaz garsondan kırmızı şarap istedi. Ateş viskisinden hoşlanmıyordu. Havanın soğuk olması ve yağan yağmurun cama vuruşunun çıkardığı ses kulağına ninni gibi gelse de o içeride çalan hafif müziği dinlemeyi tercih ediyordu. Sessizlik en sevdiği şeydi. Bu parti de nereden çıktı hala bilmiyordu, gelmemesi gerekliydi, ne vardı sanki tanışmasalar, sanki okulda yeterince yüz yüze bakmayacaklar mıydı, bir de bu parti, diye düşünceleri birbiri ardına gelip onu rahatsız ediyordu. Oturduğu rahat koltuğun önündeki sehpanın üzerinde rengarenk desenlerle süslemiş kendi kendine dans eden mavi bir çiçek vardı. Büyülenmişcesini onu izlemeye koyuldu. Faransa’dan geleli 1 gün olmuştu ve güzelim aşk ezgileri hala kulağındaydı. Çalmakta olan grubu tanımıyordu, paslanmışım, diye düşündü. Eski görevinin verdiği beceriklilik ile onları tanımasa da yüzlerinden kişiliklerine dair bilgileri anlaması gerekiyordu. Lakin şimdiki alanı Tılsımlardı, özel muskalar antik çağdan kalma sihirli eşyalar ve koruma muskaları. Hayat ne kadar acayipti dün neredeydi bu akşam üstü nerede!

Düşüncelerinin dehlizlerindeyken kapıdan birinin geldiğini duydu. Oturduğu koltuktan kalkarak az ilerideki masaya yöneldi. Minik masalardı, bar masalarını andırıyordu, her masada 3 tane, sandalyeyi andıran tabureler vardı. Gelen konuğun onu rahatsız etmemesi için arkalarda kalan bir bar masasına geçerek kafasını çevirdi. Pencereden dışarıyı gözlemlemeye başladı. Bir yandan da ayak seslerini takip ediyordu. Bu dışarıda kendisine bakıp konuşmaya yeltenen kadındı. Ayak sesleri gittikçe yaklaştığını işaret ediyordu. Ve olan olmuştu işte. Davet edilmeden sandalyeyi çekip oturan kadına soluksuz bir bakış attı. Bakışları demirden bir maske gibi okunaksız ve tepkisizdi. İçinden lanet etse de bakışları gayet sakindi. Kendisine uzanan eli kibarlık olsun diye hafifçe sıkarak bıraktı. İstediği son şey samimiyete yeltenen bir kibarlıktı. Kibarca kendisine sorulan iyi niyetli gözüken ama emin olmadığı soruyu başını eğerek yanıtladı. Kelimelere ihtiyacı yoktu, bakışları yeterince açıktı. Elindeki kadehi kaldırarak garsonu çağırdı.

-Bayana servis açmadınız. Bu düşüncesizliğinizin mantıklı bir açıklaması vardır elbet, değil mi? kelimeler ağzından çıktığında bakışları garsona son nefesini verdiğini hissettirecek kadar soğuk ve acımasızdı. Bakışlarını tekrardan yanındaki Profesöre çevirerek:

-Kibarlık doğuştan olmuyor, değil mi? Gözleri az önce kalktığı koltuktaydı. Masada olmaktan hoşlanmamıştı. Bu kadından kurtulup salonun girişinde bulunan koltuklarda keyif etmenin hayali ile, slow bir parça çalmaya başlayan müzik grubuna baktı. Gitar çalan adam gözüne tanıdık geliyordu. Acaba onu nereden tanıyordu?

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Geonna Romia Bianca

GezginGezgin
Geonna Romia Bianca



Mücadele Tarafı : Darkness
Rp Sevgilisi : Where is my original man ?
Kan Durumu : Safkan[dibine kadar safım]

ÇAY PARTİSİ Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ EmptyC.tesi Tem. 18, 2009 4:21 pm



Geonna, elinden geldiği kadar kibar davranmaya çalışsa da kadının yüzünde ki soğuk ifade her şeyi açıklamaya yetiyordu. Bu da neydi böyle? Burası tanışmak için ayarlanmıştı ve onun bu soğuk tavırları Geonna’ ın açıkçası garibine gitmişti. Aslında ona bakınca, sanki kendini görüyor gibi olmuştu birden bire. O da tıpkı Geonna gibi karanlık ve gizemli gözüküyordu. Aslında her ne kadar ismini söyleyip onunla tanışmak istese de kadın bunu duymamazlıktan gelmiş gibiydi. Daha şimdiden aklında bir sürü plan belirmişti. Eğer bu kadın da Geonna gibi karanlığa hizmet ediyorsa, ikisi Hogwarts da süper işler yapabilirlerdi. Kadının kibarlık üzerine yaptığı konuşma Geonna’ ın içine dokunmuştu. Fakat üstüne alınmamış gibi yaparak, kibarlığını korudu. Yada korumaya çalıştı… Kadının garsonlara söylediği sert eleştiri üzerine , yanlarına gelen garson ne içmek istediğini sormuştu. Geonna , karşısındaki soğuk kadına sinsi bir bakış attıktan sonra, “ Şimdilik bir şey içmeyeceğim, diğerleri gelmeden içmek aslında biraz kabalık olur. “ Lafını bitirdikten sonra ince bir hareket ile garsona *git* anlamında işaret yaparak; kadına gönderme yaparmışçasına bir bakış fırlattı. Madem o soğuk tavrını koruyacaktı, tabi ki Geonna da buna karşılık vermeden edemezdi. Ortamda bir sessizlik oluşunca, Geonna etrafına bakınmaya devam etmeye çalıştı. Sohbet etmeden vakit geçemiyordu adeta. Sıkıldığını belli etmek istercesine derin bir nefes alıp ofladı. “ Sizin isminiz nedir bu arada? “ dedi donuk bir ifade ile. Kibar olmaya çalışmıyordu çünkü iki dakika içerisinde karşısında duran kadının kendisi gibi karanlık olduğunu anlamıştı. Böylelerine kendi dillerinden konuşurlarsa yanıt alacağını adı gibi biliyordu zaten. İyilik; karanlıkta yoktu. Adı üstünde karanlıktı. Herhalde bu dönem Profesörler kadrosunda bir bölünme olmazsa şaşardı. Hiç istifini bozmadan karşısında duran kadından cevap beklercesine , meraklı bir ifade ile ona bakmayı sürdürdü. Sürekli ona bakmıyordu tabi ki de; arada gelen var mı diye giriş kapısına da baktığı oluyordu. Neden diğerleri gelememişti hala? Bu sessiz ortamda kafayı yiyecekti adeta. Konuşmak yok, anlaşmak yok… Sadece üstü kapalı göndermeler vardı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darcy

GezginGezgin
Darcy



Mücadele Tarafı : Karanlık.

ÇAY PARTİSİ Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ EmptyC.tesi Tem. 18, 2009 6:53 pm

Gece, karanlığını keskin bir bıçak misali yaran güneş ışıklarına hiç aldırmadan tehlikesini sürdürüyordu. Fakat aydınlanmaya başlayan hava biraz olsun insanın içini ferahlatıyordu. Tozlu büyük pencereden hala ışığı diğerlerinden fazla olan birkaç yıldız görülebiliyordu. Yavaş yavaş yağan yağmur ise bu karmaşı duruma renk katıyordu. İşte tüm bu arada kalmışlık gecenin kendini güneşe kolay kolay teslim etmeyeceğinin göstergesi olan sessizlikle birleşince etraf sanki tekrar kararıyordu. İnsanın sinirini bozan bu durum. Genç ve çevresi tarafından güzel bulunan kadınında canını sıkıyordu ve kısa süre sonra öğretmenlik hayatına başlayacağı Hogwarts'ı getiriyordu aklına. İksir yapmayı gerçekten seviyordu fakat karanlıktan hiç hoşlanmıyordu ki hayat onun isteklerini görmezden gelircesine onüne engeller koyuyordu. Şaşırtacaktı, herkesi şaşırtacaktı. Öyle bir büyü yapacaktı ki içerisi sanki güneş açmış gibi olacaktı. Tüm öğrencilerin içi güneş dolacaktı. Öğrenciler alışılmış karanlık, nemli ve basık iksir zindanlarını kafalarından atıp yerine düşlerindeki sıcak ve şevkatli yeri göreceklerdi. Neler oluyordu! gözler... gözler. Gözleri kapanıyordu, belkide kendini uykunun tatlı kollarına bıraksa daha iyi olurdu.

Andınlığın geceyi yendiğinin göstersi olan kuş sesleri kulaklarını dolduruyordu fakat sabah olduğuna inanmayan gözleri bir türlü ikna olmuyordu. Kısa süre hareketsiz bekledikten sonra gözlerini nihayet açabildi. Kulaklarını yağmurdan geldiğini sandığı Tık-tık sesleri dolduruyordu. Başını eskimiş pencereye doğru çevirdiğinde kaverengi-altınsarısı karışımı bir renkte olan bir baykuşun pencerenin dışında camı tıklattığını gördü. Pencerenin pervazını dikkatlice kaldırdı bu güzel, alımlı kuşa zarar gelmesi istemiyordu. Kuşun bacağında bağlanmış parşömeni dikkatlice çözüp kuru serbet bıraktı. Parşömeni okuduğunda birtek kelime söylebildi;''Harika.'' Profesörlerle göl kenarında bir çay partisi. Saçlar! şaçlarını yapmalıydı. Makyaj, kalem, ruj, rimel. Kısa süre içerisinde seyahat çadırının içerinde bir kermaşa oluştu. Nihayet hazırlanabildiğinde neredeyse öğlen olmak üzereydi. Çadırdan çıktığı anlaq girmesi bir oldu ve lanet edercesine haykırdı. ''Yağmur!'' Yağmurluk altında dışarı çıktığında artık cisimlene bilirdi kelimeler aklından hışımla geçiyordu. ''Battersea Gölü, Battersea Gölü.'' Gözlerini açtığında kendini büyük ve görkemli bir çınar ağacının gölgesinde buldu. Parşömendeki talimatları yaptığında ağacın gövdesi yarıldı ve ortaya gümüşi renkte vemavi desenler bulunan şık bir kapı çıktı. Görevlinin dikkatli bakışları üzerinde olduğunu hissediyordu. Kısa sessizliğin ardından görevli konuştu.

''İsminizi lûtfeder misiniz?''
''Beatrice Jafferson.''
''Hoşgeldiniz Mrs. Jafferson, lütfen beni izleyin.''

Görevlinin nazikçe uzattığı elini tutarak çok ihtişamlı çay evine adımını attı içeride çalan hafif müzik insana huzur veriyordu, kısa süre şokun verdiği donmayla yerinde kaldıktan sonra kendine gelmişti artık mekanda garson göremiyordu sadece havada uçuşan boş tepsiler vardı bunun ne anlama geldiğini biliyordu. Yanına gelen bir tepsiye sessiz bir biçimde fısıldadı ''Ateş Viskisi.'' Tepside havanın bükülmesinden oluşan bir kadeh birde şişe belirdi şişenin tıpası kendiliğinden fırladı ve Ateş Viskisi kadehe boşalmaya başladı. Kadehi alıp ileri doğru harekete geçtiğinde. Daha önceden gelmiş iki kişi olduğunu farketti, araları sanki biraz soğuktu ve o bu soğuk ortamı bozmayı kendine görev edinmişti. ''Merhaba bayanlar.''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Galadrîel Lûthien

TılsımTılsım
Galadrîel Lûthien



Mücadele Tarafı : Karanlık ve Gizemli
Rp Sevgilisi : En az onun kadar gizemli
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Sibirya Kaplanı (Mavi gözleri Ruh emiciler için yok oluşun simgesidir)

ÇAY PARTİSİ Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ EmptyC.tesi Tem. 18, 2009 7:40 pm



Çalan müziğin eşliğinde kulağını tırmalayan bu ses ne kadar da kabaydı. Bu kadın nasıl bir İngiliz olabilirdi? Kesin Saksondu, kabalığı buna işaret etse de, dayanmalıydı, sabrının son aşamasında olan Galadrîel, kendisine seslenen kadına doğru kafasını döndürdü. Hala sohbet etmeye mi çalışıyordu? Diğerleri gelmeden içmek ayıp olmak derken acaba neden bahsediyordu! Soğuk bakışlarını kadına doğrultarak sakince konuştu:

-Size yanlış bilgi vermiş olmalılar, bu akşam yemeği değil, çay daveti. Ben Galadrîel Lûthien.

Bu kadının bilgisizliği son noktayı koymuştu. Bir de profesör diye kendini tanıtıyordu. Kadının bakışlarında sorgulayıcı bir takım noktalar vardı. Onu merak mı ediyordu, yoksa bu kadın onu bir kalıba mı koymaya çalışıyordu? Buzdan, derin mavi gözleri Galadrîel için hiç bir şey ifade etmiyordu. Karanlığın en uç noktalarında bile kendi yolunu yardımsız bulmuştu, onun gibi gereksiz dostluklara ihtiyacı olduğu da nereden çıkarmıştı! Acaba tavırlarında davetkar bir boşluk mu vardı? Bu kadın canını sıkmaya devam ederse, sonu hiç de iyi olmayacaktı. Gelgelelim bu kadının ondan edinebileceği ne tür bir bilgi olabilirdi ki, ondan dostluk umuyordu! Zayıflık, diye düşündü. Şarabı dudaklarına götürürken bir yandan da kadını göz hapsinde tutuyordu. Kendine güveni tam olan bir budalaya benziyordu. Kabalığı da çabası, diye düşündü. Okulda onunla fazla karşılaşmamayı aklına not etti. Karşısındaki sıcak görünümlü kadın konuşmaya başlayacağı sırada havada pembe toplar uçuşmaya başladı. Her yerdeydiler, dışarıda hafiften yağan yağmur şiddetlenmeye başlamıştı, yoğun yağıştan kararan havanın verdiği etki ile havasız ve loş kalan kalan salon aydınlanmaya başladı. Bu pembe toplar ışık saçıyordu. Ortalığa hafiften bir parfüm kokusu sardı. Bakanlık hiçbir ayrıntıyı atlamıyordu.

-İnce ayrıntılar, ne kadar önem taşıyor, sizce de öyle değil mi? Çalan müzisyenler de çok kaliteli. Bu çaldıkları parça Fransa ve Norveç müzik listelerinde üç hafta bir numarada kalmıştı. Sanırım Davuldaki kız muggle doğumlu, solak ve gözlerinde korku var. Yo hayır, hiçbir saf kan bu kadar tedirgin olmaz. Mugglu doğumlu olduğuna bahse girerim.

Konuşmasına şaşırmış gözüken kadının yüzüne bakmadan havada süzülen pembe topları izlemeye koyuldu, peri gibi kanatları çıkmış, oradan oraya süzülüyorlardı. Parlayan toplar beyaz bir ışık saçıyor, ışığın ayrıntılarında gökkuşağı misali binlerce renk yanıp yanp sönüyordu. Galadrîel, bir ara onları ateş böceği sansa da büyü ile yapılmış bir göz yanılması olduğunu hemen anladı. Müzisyenler hala slow çalmaya devam ediyordu. Biraz daha devam ederlerse kesin uyuyacaktı. Hele yanındaki kadın bakışlarıyla onu baştan aşağı soyarken kendini rahat hissetmek hiç de kolay değildi. Burnuna keskin bir koku geldi. Bu oda parfümü değildi. Yeni bir konuğun gelme fikriyle umutlanan Galadrîel, bakışlarını kapıya doğru çevirerek sakin ses tonuyla konuştu:

“-Bak bak, kimler gelmiş, ismi neydi, şimdi hatırlayacağım” bakışlarını yanındaki kadına çevirerek devam etti “siz yeni geleni tanıyor musunuz?”

Kendilerine doğru gelen kadının yüzünde aynı tatlı tebessümü barındıran sahte samimiyet vardı. İçinden gene mi diyen Galadrîel, yeni gelen konuğa ifadesiz yüzünü dönerek konuşmaya başladı:

“-Merhaba, siz de yeni olmalısınız, bu İngiliz misafirperverliliği olmalı, lütfen sizde buyurun. Havada süzülen balonlar dâhice, siz kapıdan içeriye girişinizle havalanmaları ne büyük tesadüf değil mi? Siz İngilizleri sevmeye başladım. Pardon yanılmıyorum değil mi, İngilizsiniz.” sözlerinin vereceği etkiyi görmek için, yeni gelen kadının yüzüne tebessüm ederek sakince baktı. Bu saflardan nasıl kurtulacaktı? Sabır da bir yere kadardı değil mi?

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Geonna Romia Bianca

GezginGezgin
Geonna Romia Bianca



Mücadele Tarafı : Darkness
Rp Sevgilisi : Where is my original man ?
Kan Durumu : Safkan[dibine kadar safım]

ÇAY PARTİSİ Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ EmptyC.tesi Tem. 18, 2009 8:29 pm



Kadının ters cevabına karşılık vermeye bile tenezzül etmemişti doğursu. Çünkü cevap verirse aralarında geçen üstü kapalı tartışmanın büyüyeceğine emindi. Böyle güzel bir tanışma gününde , her şeyi beraber etmek diğerlerine ayıp kaçardı. Bu yüzden Geonna sadece susmakla yetindi. Bu onun pısırık biri olduğu anlamına gelmezdi tabi ki… İstese onunla şuan çok rahat kavgaya tutuşabilirdi. Ama yapmıyordu, onda sezdiği bir şey vardı. Kendinde bir parça hissetmişti onda. Kesinlikle altıncı hissi çok kuvvetli olduğundan dolayı, bu hissine de güveniyordu. Kadının adı da söylediğine göre Galadriél idi. Gerçekten ilginç bir ismi vardı. Henüz onun aslen nereli olduğunu ismini bilse bile çıkaramamıştı. Kafasında biriken sorumsuz düşünceleri dağıtmak için garsona bakıp elini havaya kaldırdı ve *gel* anlamında işaret yaptı. Garson yanına gelir gelmez, “ Ben bir kadeh ateş viskisi alayım. “ Sözünü bitirdikten sonra bakışlarını Galadriél’ e yöneltip * Oldu mu? * dercesine bir bakış fırlatıp sırıttı. Şiddetlenmeye başlayan yağmur sanki ikisinin arasında gerginliği temsil ediyordu. Loş ışık ile aydınlaşmış salon bir çay evi değil disko salonu gibiydi adeta. O sırada içeri giren kadın ortamı değiştirmişti bir anda. Galadriél’ e meraklı bakışlarına yönlendirip, hemen acaba nasıl karışlayacak gibilerinden düşünmeye başlamıştı. Mavi gözlerini yeni gelen kadının üstüne odaklayarak , onu baştan aşağı bir dakika da süzdü. Uzun koyu kahverengi saçları, ciddi bir yüz ifadesi vardı. Kadının bakışlarının derinine indiğinde, içindeki iyiliği görmüştü. O sırada Geonna’ ın yüzünde tiksintili bir ifade oluştu ve yüzünü ekşiterek bakışlarını ondan ayırdı. Galadriel her zaman ki gibi kadını soğuk bir tavır ile karşılamıştı. Galadriel o anda Geonna ‘ a bir soru yöneltmişti. Geonna kadını süzdükten sonra tanımadığını belirtmek istercesine, “ Hayır tanımıyorum. “ dedi donuk bir ifade ile. Yüzünde ise hala o ekşimiş ifade vardı. Adeta yeni kadın içeri girer girmez salonu bir parfüm kokusu sarmıştı. Bu iç açan bir kokuydu, yani Geonna’ a göre değildi. Kadın onlarla iyilik ile yaklaşıp selam vermesine karşın Galadriel lafa daldı. Ön yargılı davranarak *İngiliz* benzetmesi yapmıştı. Bir anda o kadar kelimeyi sıkıştırmıştı ki araya , tam olarak hepsini aklında kavrayamamıştı bile. Galadriel’ in konuşmasında en dikkat ettiği şey , oldukça kibar ve resmi konuşmasıydı. Ayrıca laf dalaşına girse bile hep üstü kapalı yakıştırmalar yapıyordu. Bu Geonna’ ın onun hakkında düşüncelerinde bir artı kazandırmıştı. O sırada garsonun getirdiği ateş viskini eline alıp bir yudum aldı ve “ Bu ne böyle? İsterseniz tanışma faslı bittikten sonra getirseydiniz daha hora geçerdi. “ diyerek garsonu tersledi ve kötü bakışlarını yöneltti. Artık kendi kozlarını oynamaya başlamıştı. İyilik ile yaklaşınca , hiçbir karşılık alamadığı için tamamen –kendisi- olma vakti çoktan gelmişti. Zaten Geonna’ ın yüreğinde iyilik adına bir şey beslenmiyordu. Yeni gelen kadına sadece donuk bir ifade ile bakıp, zorla bir gülümseme belirtti. Aynı şekilde soğuk bir tavır ile, “ Merhaba, Ben Geonna Romia Bianca memnun oldum. “ dedi.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Steve Raymond Peakes

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : Zümrüdüanka Yoldaşlığı
Rp Sevgilisi : Olabilir.Şu anlık yok
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Acromantula


ÇAY PARTİSİ Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ EmptyC.tesi Tem. 18, 2009 9:02 pm



“Mr. Steve Raymond Peakes yeni profesör olmanız sebebiyle sizi kutlayarak diğer profesörlerle kaynaşmak için düzenlediğimiz partiye katılmanızı istiyoruz. Bu parti siz profesörler için Battersea gölünde bizzat Bakanlık tarafından düzenlenmiştir. Nasıl gireceğiniz mektubun alt kısmında anlatılmıştır. Partiye katılmanız dilekleriyle iyi vakit geçirmenizi dileriz.”

Yazın bitmesinin ardından beklenen sonbahar havası daha etkisini göstermeden kış havasının esiri altına girmiş. Ve bu yüzden Londra sakinleri daha yazlık eşyalarını toplayamadan kışlık eşyalarını çıkarmak zorunda kalmıştı.Londra’da yen i bir güne başlarken insanlar güneş ışığının parıltısıyla uyanacağını sanmış ama ne yazık ki yanılmışlardı. Bu sabah onları Soğuk havanın sabahın ilk saatlerinde etkisinin göstermesinin ardından ona eşlik eden sert su damlaları ve camları kırmak isteyen rüzgar uyandırmıştı. Sonbahar havasında tatlı bir rüzgar bekleyen insanlar vücutlarının her bölgesine işleyen soğuğu görür görmez yataklarının sıcak havasından çıkma fikrini reddetmişti. Bu kişilerden biri de Steve’di. Sabah havanın soğuğunu vücudunda hisseden Steve kalın yorganın sıcak havasına sığınmış ve bakanlıktan gelen mektubu okumaya başlamıştı. Üç kez ard arda mekyubu gözden geçiren Steve yüzüne muzip bir gülümseme yerleştirerek bir an olsun soğuğu unutarak yatağından fırladı. Evet şimdi Steve’in istediği olmuştu. Ne zamandır olmak istediği profesör olmuş ve kendini ispatlamak için bir şans gelmişti. Bu fırsatı değerlendirmeliydi. Bunun için hazırlanmaya başlaması gereken Steve düşünceleri ile boğuşurken soğuğu bir nebze olsun unutmuş ama yatağından fırladığı için düşüncelerini beyninle iter itmez soğuk ona tüm ağırlığıyla geri dönmüştü. Bu yüzden bir an için aklından giden büyücü olduğu fikri geri dönen Steve asasını şömineye tutarak asasını salladı. Ve şömine büyük bir zevkle yanmaya başlayarak içeriye sıcak hava doldurmaya başladı.İlk gün için güzel bir itibar bırakmayı düşünen Steve asasını tekrar oynattı. Ve dolabından çıkan resmi cübbe bedenine yerleşerek hazırlığını tamamlamış oldu.Şimdi tek iş zamanın gelmesini beklemekti. Bu yüzde kolundaki saate baktı. Saat daha 2.00’di. Daha iki saat vardı. Burada boş boş oturamazdı. Bir şeyler yapmalıydı. Bunun için düşünmeye başladı . Kitap okumalı mıydı?Hayır bu çok sıkıcı diye düşündü. Ama fikir onun beynineydi. Ve gelmesi pek uzun sürmedi. Yavaşça aralanan kapıyla giren yıpranmış genç adam ne ifade edildiği anlaşılmayan bir ses tonuyla ”Naber Steve,satranç oynayalım mı?”dedi. Boş bulunan Steve önce gözlerini adamın üzerine dikti. Ve hiçbir şey olmadığının farkına vararak bu fikri reddetmeyen cevabını adamın kulağına iletti.”İyiyim Carl,ve de satranç fikrine evet” İki dost daha sonra Steve’in kurduğu ahşap masa ile oturarak satranç oynamaya başladılar. İki dostun akıllıca hamleleri ve resmen bir savaşa dönüşen oyun sonucunda son iki hafadır yenilmeyen Carl bir durumu gözden kaçırdı ve Hogwarts’ta ikin gerçekten süper satranç oynayan Steve’de bunu gözden kaçırmayarak piyonunun şah mat yapmasını izledi. Ve her zamanki gibi yine koyu bir alaycılıkla konuşmaya başladı.”Carl üzülme dostum sende bir gün beni yenebilirsin”Konuşmanın üzerine sinirli bir hareket bekleyen Steve karşısında duran Carl’ın sinirlenmemiş aksine mutlu olduğunu görür görmez şaşırdı. Adamın verdiği cevap ise hayli ilginçti.”Dostum bu mücadeleyi her zaman yapmalıyız Çok eğlenceli”Bu cevap karşısında şaşkın ifadesini saklayamayan Steve adama bakarak kafasını onaylarcasına sallaı. Ve saatine tekrardan baktı. Zaman su misali akıp geçmişti. Saat 15.45’ti Yetişmesi gerekiyordu. Bu yüzden dışarıda çiseleyen yağmura aldırış etmeden dışarı çıktı. Ve beyninin her zerreciğine Battersea gölünü doldurdu.Ve gözünü açtığında bu mükemmel hareketi kusursuz bir şekilde yaptığını anlamıştı. Gözünü açan Steve Battersea gölünün mükemmel manzarasının ve hafif esintisini farkına vararak yürümeye başladı. Ve koca bir ağacın yanına gidip asasını tam orta noktaya değdirerek şifreyi söyledi.Gösterişli bir şekilde açılan ağacın ortasında beliren gümüş kapı her zaman olan bir şeymiş gibi bakan Steve, donuk bir ifadeyle kapıya bakarken kapı aralandı. Ve karşısında duran görevli ile kısa bir konuşma başladı.

“Adınızı alabilir miyim Bay…”
“Adım Steve,yani Steve Raymond Peakes”
“Hoş geldiniz Bay Steve içeri buyurun”


Kısa konuşmanın ardından ihtişamlı çay bahçesine geçen Steve etrafa hızlıca göz gezdirerek yavaş yavaş yürümeye başladı. Hafif müziğin bulunduğu ortamda resmen bir gösteri ortamı yaratılmıştı. Bu durumdan etkilenen Steve profesörlerinde bulunduğu ortama doğru yürümeye başladı. Yanından geçerken bir garsonun ne içersiziniz sorusuna da “Ateş viskisi lütfen” diye cevap veren Steve banlarla dolu olan masaya gitti. Ve ifadesiz gözlerle bakarak uzun saçlarnı gözünün üzerinden kaldırdı. Ve hafif ama duyulan bir sesle konuşmaya başladı.”Merhaba bayanlar. Ben Steve Raymond Peakes. Yeni Biçim Değiştirme profesörüyüm”Hafif bir sesle konuşmasını bitirdi. Ve karşısında duran kişilerden gelecek cevabı beklemeye başladı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

ÇAY PARTİSİ

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 6 sayfasıSayfaya git : 1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-