AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 ÇAY PARTİSİ

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki
YazarMesaj
Max McClane

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Max McClane



Mücadele Tarafı : Toplumu etkilemekten korkuyorum
Rp Sevgilisi : hepsi boş..
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Husky

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 9:04 pm

Zor geçen ve havanın insanı boğduğu günlerden biriydi. Gece verdiği konserin ardından, Max yatağından kalkmak için neredeyse bir mucize olmasını bekler gibiydi, adeta ceset gibi yatıyordu. Uzunca bir zaman sonra çok acıktığını fark ederek, kalkmak zorunda kaldığı için dolabını tekmeleyerek pencereyi açtı ve dışarıya göz attı. Etrafta kimse yoktu ve bu haddinden fazla sessizlik onu rahatsız ediyordu. Pencereyi kapatıp içeriye girdikten sonra bir kahve yapıp dolabını açtı. Biraz bakındıktan sonra ütüsüz olanları etrafa fırlatarak, dolabın içinden bir iki parça eşya aldı ve giyindi. Kahvesinin son yudumunu alırken pencereyi hırpalayan yağmur seslerini fark etti. Koridora doğru yürürken etrafa bir göz attı. Çıkış kapısına yaklaşırken elindeki bardağı önünden geçtiği odalardan birinden içeri doğru fırlattı, kırılma sesini dinleyerek gülümsedi. Kapının arkasından anahtarı havaya atarak cebine koydu ve sigarasını yaktıktan sonra büyük bahçenin etrafında gezinerek sigarasını içine çekmesiyle öksürmeye başlaması bir oldu. Bunlar artık eskisi gibi nefes daralmaları değildi. Max, sigarasını tüm gece penceresini hırpalayan yağmurun bıraktığı bir su birikintisine atarak sönmesini sağladı, insanı kendine doğru çeken çamurlarının içinden yürüyerek bahçenin dış kapısına kadar geldi. Bankta biraz soluklandıktan sonra tekrar bir sigara yaktı bu konuda asla uslanmayacağı belliydi. Zaman ne kadar da çabuk geçmişti. Bakanlık tarafından ısrarla davet edildiği küçük parti aklından tamamen çıkmıştı. Hemen hazırlanıp evden çıkmalıydı. Odasına koşarak takvime tekrar tekrar baktı evet bu o gündü. Kısa sürede hazırlandıktan sonra bir an önce evden ayrıldı. Battersea Gölüne cisimlenmişti. Kendi kendine konuşarak, kısa sürede çay partisinin yapılacağı yeri buldu. Kapıda elinde bir listeyle bekleyen görevliye olanları açıklamaya başlayacağı sırada içeriden Galadriel çıkıverdi. Başıyla Max’e selam veren Galadriel görevlinin kapıyı açmasını sağladı. Max, geç kaldığı bu küçük partiye ona yardımcı olan görevliye kafasını salladı ve teşekkür etti. Uzun bir koridordan geçerek davetlilerin olduğu salona geldi. Herkese karşı çok mahcup bir haldeydi, davet edildiği bir yere geç kalmak hiç adeti değildi. İçerideki ortam Max’e biraz gergin görünse de bunu pek önemsememişti. Kenarda kalmış grup üyelerinin yanına gitti. Biraz geç kaldım özür dilerim, neleri kaçırdım… diyerek solistin cevabını dinledi. Bir iki göz Max’in üzerindeydi. Bu bakışlar hoşuna gitmiyordu. Sert konuşmalar birbirini takip ediyor ve herkes bu durumdan rahatsızlık duyuyordu. Davetlilere göz gezdirerek tanıdık bir yüz bulmaya çalışıyordu. Yeteri kadar geç kaldığını düşünerek kendine yaslanabileceği bar sandalyesi tarzında deri kaplı bir tabure buldu. Mikrofonunu ayarlamaya çalışırken hangi şarkıdan başlayacağını düşünüyordu, ortam çok gergin ve stresliydi. Derin bir nefes aldı ve mikronu kendine çekti. Ortam için en uygun şarkıyı seçmişti. Islık çalmaya başlayarak ayağıyla ritim tutmaya devam etti, ona doğru bakan gözlerin şarkıyı bir an önce anlamasını ümit ediyordu.
here’s a little song I wrote,
you might want to sing it note for note
don’t worry, be happy…

göz ucuyla davetlilere bakarak memnun olup olmadıklarına baktı. Sahneden tanıdık yüzler daha da göz alıcı şekilde belli oluyordu. Tanıdık gözlerin içine bakmadan kafasını kaldırdı ve şarkıya devam etti. Son nakaratta biraz daha sakinleşen ortam onu mutlu etmişti. Herkesin birkaç dakika gülümsemesi bile her şeyi düzeltebilirdi. Şarkının sonuna en sevdiği bölümü yavaşça mırıldanarak şarkıyı bitirdi.
I give you my phone number,
When your worried, call me,
I make you happy…

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ophélia Daphne Morales

GezginGezgin
Ophélia Daphne Morales



Mücadele Tarafı : Darkness. I'm angel of Darkness...You've got any problem, haven't you?
Rp Sevgilisi : Şarap, geceler ve içkiler xD
Kan Durumu : De Race-Pureblood

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 11:16 pm

Viskileri bir içişte bitirikten sonra artık kafasının allak bullak olduğunu anlamıştı. Belki Geonna ile karşılaşmak bu kadar güzel olmamıştı. Şimdi büyümüşlerdi ve her şey daha farklı olacaktı. Ophélia'ya göre işler daha da büyüyecekti. Ne kadar atmak istese de olmuyordu bu düşünceleri kafasından atamıyordu. Sadece az buçuk sıyrılıp etrafa bakıyordu. Daha sonra tekrar filmi başa sarıyordu kafasında.


Elindeki boş kadehe baktı. Tekrar istiyordu. Hiç sarhoş olmazdı zaten, içkilerle arası iyiydi. Kimi zaman şarap, kimi zaman ise sert bir içki içerdi. Şimdilik ateş viskisi iyiydi. Kadehini yenileyip koltuğa oturdu. Karşıda sahne duruyordu. Bir müzisyen çıkacaktı Ophélia'nın duyduğuna göre. Ama biraz gecikmişti. Bir an önce gelmesini istiyordu müzisyenin. Çünkü o zaman kendini müziğe verecek ve başka hiç bir şeye yönelmeyecekti. Sadece hissedecekti müziği, ritmleri. Ophélia bir müzik tutkunuydu. Çocukluk aşkı sayesinde..Adı Max'ti. Çocukluğundan beri çalıyordu gitarı. Ophélia ise hayranlıkla dinlerdi onu. Ama sonra nedeni bilinmez bir şekilde ortadan kaybolmuştu Max. Ophélia'nın en acı dönemlerinden biri olmuştu. Max'i sevmişti, onsuz hayata nasıl katlanabilmiş bilmiyordu. Bir an Max'in gelmesini diledi. Hala küçükte olsa bir şey hissediyordu ona. Çocukluk aşkı unutulur muydu hiç? Ama Max'in çıkma ihtimali azdı ona göre. Çıksa neler yapardı bilmiyordu? Koşup ona saırlır mıydı? Ağlar mıydı? Yoksa gidip konuşur muydu? Hiç bir şey bilmiyordu. Kadehteki göz alıcı viskiye bakarken müziğin sesi duyulmaya başlamıştı. Ophélia yavaş yavaş müziği hissediyordu.


Ama esas süpriz gözünü sahneye çevirdiğinde olmuştu. Bu Max'ti. İçindeki küçük uımutlar gerçekleşmiş ve yerini şaşkınlık ve sevince bırakmıştı. İnanamıyordu, o yani çocukluk aşkı Max oradaydı. Kalbi delicesine çarpıyordu. Gözlerini bir an olsun ondan ayırmıyordu. Bayağı olmuştu onu görmeyeli. Hala yakışıklıydı...Tek değişim; büyümüş olmasıydı. Şarkı Ophélia'nın en sevdiği şarkılardan biriydi, anlamı çok güzeldi. İçindeki ateş ortaya çıkmıştı. Ophélia sanki onunla sevgili olmak istiyordu. Aşkını hep gizli yaşamıştı, bu sefer açığa çıkarmak istiyordu. Ama umudu yoktu. Max'in kızlar tarafından oluşmuş büyük bi hayran kitlesi vardı. Bu durumda Ophélia'nın umudu çok azdı. Ama yine de denemeye değerdi, sanki. Şarkı Max'in ağzında bir başka duruyordu. Ophélia mavi gözlerini masumca ona dikti. Max'in onu tekrar görmesi için. Aşk denilen üç harfli kelime sanıldığı gibi küçük bir kelime değildi. İçinde bir sürü anlam barındıran, insanı farklı bir boyuta taşıyan bir "şey"di. Ophélia yine o farklı boyuta gitmişti. Şarkının en sevdiği bölüme geldiğinde Ophélia sözleri aklında tuttuğu içni eşlik etmişti. Şarkı bittiğinde ise hemen onun yanına koşmuştu. Sanki birileri onu kapacakmış gibi. hemen konuşmaya başladı;
-Max, beni hatırladın mı? diyerek ona gülümsemişti,tekrar aralarının iyi olmasını umut ederek.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Max McClane

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Max McClane



Mücadele Tarafı : Toplumu etkilemekten korkuyorum
Rp Sevgilisi : hepsi boş..
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Husky

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 EmptyPerş. Tem. 23, 2009 2:16 am

Şarkı bittikten sonra kısa bir ara vermişti. Etrafa son bir kez baktı ve herkes halinden mutluydu, konukların arasından bir bayan ona doğru hızlı adımlarla yaklaşıyordu. Çabucak yanına gelen bayan '' Max, beni hatırladın mı? '' diyerek ona gülümsedi. Şarkısını söylerken gözünün takıldığı bayan Ophélia’dan başkası değildi bunu suratını daha da iyi incelediğinde anladı. Gitar çalarken onu hiçbir zaman yalnız bırakmayan o küçük kız gözünde canlanmaya başladı. O zamanlar Ophélia’nın ona karşı hissettiklerini anlaması fazla zamanını almamıştı ama bunu kabullenmek istemeyerek zamanla ondan kendini koparmıştı. Ona karşı arkadaş olarak duyduğu güven duygusunun yerini başka bir duygu alamazdı buna izin veremezdi. Mezun olduktan sonra bağlarını tamamen koparması son yıllarında Ophélia’nın duygularını fazla açığa vurmasını engelleyebilmişti. Ophélia onun için eski günlerinden kalan gülümseyerek hatırladığı bir anıydı. Şimdiyse karşısında sadece onu tanıyıp tanımadığını soran bir bayan. “ Fark ettiğini sanmıştım Ophélia ” diyerek gülümsedi. Aradan geçen yıllar onun duygularını köreltmemişti. Heyecan dolu gözlerle tekrar Max'in karşısındaydı. Max'in ara vermeden önce istediği su gelmişti. Teşekkür ederek bardağını yanına bıraktı. Isınan ortamı dağıtmak istemiyordu. Daha sonra çok zorlanacağını düşünerek tekrar Ophélia’ya ya baktı. “ Parti çıkışı daha detaylı konuşmalıyız ” diyerek gülümsedi. Ophélia'nında onay vermesiyle birlikte, suyunu içtikten sonra başlamanın zamanı gelmişti. Yapmacık bir gülümsemeyle yeni şarkısına geçmek için mikrofonu biraz daha düzeltti.

Suddenly something has happened to me
As I was having my cup of tea
Suddenly I was feeling depressed
I was utterly and totally stressed
Do you know you made me cry
Do you know you made me die
...
..
.
The animal, the animal, the animal instinct in me
It's the animal, the animal, the animal instinct in me
It's the animal, it's the animal, it's the animal instinct in me


Max, şarkısını söylerken onu severek dinleyenleri gözleriyle ayırmaya çalışıyordu. Beğenen konuklar genelde ayaklarıyla ritim tutar, yavaşça şarkıyı mırıldanır ya da gülümseyerek ona bakarlardı. Profesörlerin oluşturduğu bir topluluğa karşı şarkı söylemek yeterince zor değilmiş gibi davetlilerden bir kaçı gözünü Max’den ayırmayarak onun dikkatini dağılmasına neden olacaktı. Konsantrasyonunu bozmadan şarkıyı sona erdirebildiğine seviniyordu. Konuklara selam vermek için penasını biraz yukarı kaldırdı ve hayran bakışlarla tatmin olmaya çalıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Zosia Silimauré

Büyüceşura Baş HakimiBüyüceşura Baş Hakimi
Zosia Silimauré



Patronus : Gergedan

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 EmptyPerş. Tem. 23, 2009 2:13 pm



Hayat kurulduğu düzende tekrar başlıyordu, rüyalarını ve geçmişini süsleyen kolye Tılsım profesörünün boynunda her acı hatırayı tekrar ortaya çıkararak etrafa altınımsı parıltılar saçıyordu. Gece yağmurla birleşmişti sanki ölümün kalan izlerini de silmek istiyordu. Yanında yürüyen kadına baktı, içerdeyken ne demişti;
“-Çok fazla endişeleniyorsunuz…” Ursula sözlerin içinde ki gizli imayı anlamıştı, başını hafifçe yukarı kaldırdı yağmurun yüzüne değmesini istiyordu içerden gelen, Max’in çaldığı parçayı çok iyi biliyordu. Okul yıllarında onu deli edinceye kadar bu parçayı söyletirdi. Max görmeyeli fazla değişmemişti yine aynı vurdumduymaz havası, hafif uzun ve dalgalı saçlar ve yine aynı karizma. Ursula, düşündüğü şeyin saçmalığına güldü şuanda büyük bir kumar oynuyordu ve o Max’te ki değişiklikleri bulmaya çalışıyordu. Tılsım profesöründe ki sessizlik gecenin içinde sinsice yayılan bir fırtınadan farksızdı. Konuyu açmanın zamanı gelmişti, bulundukları yer en uygun yerdi çünkü ruh emicileri hissediyordu. Kötülüğü hissetmek birçok insanı koyu bir karanlığa sürüklerdi bu kişinin içi iyiyse kendini yoldaşlığa adar, kötüyse karanlıkta boğulur giderdi fakat Ursula bunlardan hiç biri değildi. Ne olduğunu çözmek için gelmemiş miydi zaten Hogwarts’sa…
Önlerindeki meşe ağacının yaprakları geceye tek ses katan şeydi, iki kadının solukları bile duyulmuyordu. İkisi de çok fazla kurnazdı ama bu sessiz oyunu sona erdirmeliydi artık. Küçükken severdi ağaca çıkmayı halada seviyordu üstündeki kıyafette buna uygundu zaten bir iki uğraştan sonra uygun bir dala tırmandı ve büyük gövdeye arkasını yaslayarak oturdu. Tılsım profesörü onun bu yaptığına hayret etmişti anlaşılan ama Ursula elinden geldiğince rahat olmalıydı böyle bir konuyu konuşurken ve karşısındaki kadına hissettiği bu güven nedenini hala anlamasa da çok iyi geliyordu ona. Kafasını dayadığı ağaçtan konuşmaya başladı. Sesi gecede bir kelebeğin kanadının dalgalanmaları kadar iz bırakarak ilerleyip kayboluyordu ve geceye karışan diğer ses çay evinde yeniden çalmaya başlayan müzik…

Suddenly something has happened to me
As I was having my cup of tea
Suddenly I was feeling depressed
I was utterly and totally stressed
Do you know you made me cry
Do you know you made me die…


İçinden mırıldanarak sözlere eşlik etti, Max belki de onun bu parçaya ihtiyacı olduğunu hissetti ya da sadece küçük bir tesadüf ve her tesadüfün ilginç ve çarpıcı etkisi.
“Size Galadriel diye sesleneceğim sorun olmaz sanırım?” Tılsım profesöründen beklediği onay gelince konuşmaya devam etti.
“Bu gün burada olanlar Galadriel, bakanlığın uyguladığı bir prosedür değil. Biraz önce öğrendiğime göre Azkaban’dan bir mahkûm kaçmış fakat bu kadar ruh emici görevlendirilmemiş…” Max’in söylediği her kelime beyninde can bulup Ursula’nın ağzından bir başka cümle çıkmasına neden oluyordu.
Galadriel’in onu sessizlik içinde dinlediğini görmek konuşmasına devam etmesi istediğini gösteriyordu. Olayı uzatmak istemiyordu karşısındaki kadın zaten çok zekiydi, bu söyleyeceklerini kolayca anlayabilirdi ve onunla bir savaşa girmek istemiyordu, o kolye için. Her şeyi birden çözmek istiyordu belki de gelen gelecekte buna zamanları olmayacaktı, zaman kör bir duman gibi iliklerinde hissedilecekti o yüzden uzatmadı ve
“Ruh emiciler sizin için buradaydı, Galadriel…” aşağıya baktı ve usta bir çeviklikle ağaçtan atlayarak kadının tam önünde kalktı ayağa. Gözlerinin en derinine bakarak
“Sakladığınız kolye, geçmişte ölenin umudu, kahkahası ve soğuk nefesi…” Başını yana doğru eğerek konuşmaya devam etti.
“Şimdi onun kimde olduğunu buldular ve şuanda da bize doğru yaklaşıyorlar.” İçindeki derin ürperti ve nefret yine canlanmaya başlamıştı, ölüm bu sefer daha güçlü geliyordu. Başka karanlık yaratıkları da hızla yanında sürüklüyordu. Ursula derin bir nefes aldı ve gülümseyerek;
“Hazır olun sayın profesör, önemli konuklarımız olacak,” Cümlesini bitiremeden hızla yanlarından geçen kelebek şeklinde ki bir patronus iki kadını da şaşırdı. Ursula hızla arkasına dönüp bunu yapan kişiye ve gönderdiği ruh emiciye baktı.
Kahretsin fark edememişti, gelmişlerdi…

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ophélia Daphne Morales

GezginGezgin
Ophélia Daphne Morales



Mücadele Tarafı : Darkness. I'm angel of Darkness...You've got any problem, haven't you?
Rp Sevgilisi : Şarap, geceler ve içkiler xD
Kan Durumu : De Race-Pureblood

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 EmptyPerş. Tem. 23, 2009 4:25 pm

Max karşısında duruyordu işte. Belki hatırlamıyor olabilirdi. Ophélia kendine şaşırıyordu. Hala duyguları neden azalmamıştı? Arkadaş olarak kalsalar olmaz mıydı sanki? İçinde kötü bir his vardı Ophélia'nın. Belki de onun bir sevgilisi vardı. İçine doğduğu şeyler çoğunlukla gerçekleşirdi. Ama bu sefer gerçekleşsin istemiyordu. Yıllar geçse de bir umut taşımak bazılarına saçma geliyordu. Etrafında umudu kırılanlar hep çatardı Ophélia'ya. Neye umut beslediyse "vazgeç olmaz bu iş" derlerdi. Ophélia bu duruma sinirlenirdi. Herkes kendi işine bakmalıydı. Hiç sevmezdi Ophélia, başkalarının işine karışmayı veya onun işlerine karışılmasını.

Ophélia asla umudunu kırmayan bir kızdı. Daha gençti ayrıca. Kendini büyülü dünyaya adamış bir genç bayan. Max'in sesiyle bu ana geri döndü; “ Fark ettiğini sanmıştım Ophélia ” Hayallere veya başka şeyleri düşünürken fark etmek bazen geç olabiliyordu. Ophélia sadece minik bir tebessüm etmiş, etrafa bakıyordu öylece. Max'in yüzüne bakmayı ne kadar istese de bakmayacaktı. Bu kez mantıklı davranmaya çalışıyordu ve kendine göre başarıyordu. “ Parti çıkışı daha detaylı konuşmalıyız ” Haklıydı aslında Max. Şimdi bu ortamı bozmak istemiyor, ayırca müziğini yapmaya devam etmeliydi. Ophélia kafsını salladı ve tekrar koltuğuna oturdu. Bu sefer müziğin anlamını bulmak o kadar da zor olmamıştı.
Suddenly something has happened to me
As I was having my cup of tea
Suddenly I was feeling depressed
I was utterly and totally stressed
Do you know you made me cry
Do you know you made me die

Ophélia sadece elindeki yenilenmiş kadehe bakıyordu. Geride duyduğu ses ise Max'in o yumuşak sesi ve harika şarkısıydı. Şarkı bittiğinde ise ellerini hafifçe çırptı ona bakmadan. Parti çıkışı neler konuşacağını merak ediyordu. Belki eskilerden söz ederlerdir, belki ise son zamanlarda neler yaptıklarından. Şarkı tekrar başlasın istiyordu Ophélia. Kendini bu müziğin içinde bulmuş ve bir daha da kaybetmek istemiyordu. Gergin ortam dağılmıştı ve herkesin sakinleşmeye başlaması belki de bir şarkıya daha yer verirdi. Aklına yine küçüklükleri geldi. Gitarını çalarken hayranlıkla izlerdi Max'i. Ne günlerdi, bir daha gelseydi keşke. Bazen hiç büyümek istemiyor küçük bir kız olarak kalmak istiyordu ama zaman birisi istemedikçe inadına geçerdi ve bu kez istemeyen Ophélia olmuştu. Bir an uyanıp içinde bulunduğu o ana dönmüştü. Tek istediği partinin geri kalanının normal geçmesiydi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Galadrîel Lûthien

TılsımTılsım
Galadrîel Lûthien



Mücadele Tarafı : Karanlık ve Gizemli
Rp Sevgilisi : En az onun kadar gizemli
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Sibirya Kaplanı (Mavi gözleri Ruh emiciler için yok oluşun simgesidir)

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 EmptyPerş. Tem. 23, 2009 9:03 pm



Dağılmış saçlarına yağmurun değmemesi için tek bir asa hareketi yetmişti. Bir dakika sonra ardından Ursula gelmiş, her zamanki rahat tavrıyla konuşmaya başlamıştı. Bu kadının rahatlığı onu eğlendiriyordu, belki de kendisinin yapamadığını onun yapması gözüne kin değil, eğlenceli geliyordu. Belirsizlikler o günün hissedilebilir tek duygusu olmuştu. Sakince kadının, ağacın tepesine tırmanmasını izledi. Kıyafet seçimini elbiseden yana kullandığı için kendisine bir kez daha kızdı, üzerindeki elbise onu aşağıda kalmasını gerektiriyordu, somurtma isteğine karşı koydu, okunmaz yüz ifadesi ile ileriye göle doğru baktı. Kadına aşağıdan bakmak onun zaferine alkış tutmak anlamına geliyordu ve ne olursa olsun bu savaş değildi, Galadrîel’in o an ihtiyacı olan tek şey sorundu ve bu kadının teni yeterince karanlık kokuyordu. Savaş ise kan kokardı.

Sözlerini sükûnetle dinledi. İçeriden Max’ın güzel ezgileri geliyor, onu gevşemeye davet ediyordu. Hiçbir kası oynamadı. Biliyordu, kolyeyi biliyordu! Kadın. Ama nasıl! İfadesini korumak için harcadığı çaba ile alnında terden bir damla oluştu. Cevap vermeye tenezzül etmeden kadının ani hareketlerine kayıtsız kaldı. Sıçrayışı ile yüz yüze gelmiş, delici mavi gözleriyle onu adeta tutsak ediyordu. Saklamakla ile açık sözlü olmak arasında gidip geliyordu, bu kadını şimdi ortadan kaldırsa, hayır burada bir sürü kişi varken bu çok tehlikeliydi, belki tenha bir köşede… İşte ağzından çıkan son kelime ile ölüm fermanını imzalamıştı. Önemli konuklar acaba kimin için gelmişti? Ursula konuşmasına devam ederken o yüzüne çarpık gülümsemesini takınarak sol elini kadının yüzüne doğru uzattı. Asası ile üzerine değdirdiğinde ortaya çıkan şekil; tıpkı boynuna taktığı kolyeye benziyordu.

Konuşmaya fırsat bulamadan arkadan gelen parlak ışığın takibinde kocaman kanatlı bir kelebeğin yanından geçişini kısılmış gözlerle izledi. Bu sefer hazırlıksız yakalanmayacaktı. Yüksek sesle okkalı bir küfür etti. Asasını çekti ve gözleriyle etrafı taradı. Arkadan gelen güçlü karanlık duygusu ile irkildi, tenindeki ürperdi kan dolaşımını engelliyor, nefesinin boğazına acı bir tat bırakmasını sebep oluyordu. Kısa bir öksürük nöbetiyle arkasını döndü.

Elinde Beatrice’in asası ve yanından hiç ayırmadığı sedefli çantası olan bu adam da kimdi?

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Zosia Silimauré

Büyüceşura Baş HakimiBüyüceşura Baş Hakimi
Zosia Silimauré



Patronus : Gergedan

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 EmptyPerş. Tem. 23, 2009 10:16 pm



Gelen ölüm yakınındaydı ruhunun içinde, ruh emiciler yavaş yavaş etraflarını sararken hala aklı onlarda değildi. Onlardan korkmuyordu zaten onlarda saldırmak için hamle yapmıyordu aralarında onlarla savaşan tek bir kişi vardı, kim olduğunu bilmediği bir erkek…
Ruh emicilerin kendi aralarındaki dansı eşsiz bir dansa dönüşmüştü adeta ve çay evinden yükselen müzik onların bu dansını tamamlıyordu. Yıllardır ruhunun en gizli köşesinde sakladığı sır ortaya çıkıyordu işte, rüyaları başka biri tarafından daha fark edilmişti ama bu rüya değildi. Bu işaret Galadriel’in gözbebeklerinde asasının ışığıyla yansıyan bu işaret, rüyalarının acısı olan geçmişinin birleşimi olan bu işaret kolyedeki simgenin aynısıydı…
Boğulduğunu hisseti biran gözlerini kapamış az önceki o anı yaşarken, ruh emicilerin Galadriel’le ve kendine de saldırdığını anladı ama bu saldırıdan çok sevmeye, okşamaya benziyordu. Galadriel’le olan bu tutkularını anlayabilirdi ama yıllarca onları, onlar gibi birçok şeyi avlamıştı ve onların ona olan nefretini de hep duymuştu ya da öle sanmıştı. Bilmiyordu, her şey hafızasından siliniyordu ne yapıyordu böyle neye, kime ve niçin teslim oluyordu? Dudaklarındaki soğuk öpücük yavaş yavaş kalbine ulaşırken ona bir ses eşlik ediyordu ya da bir şarkı…

*Senin acın tatlı bir öpücük
Sen hayallerde yaşayan küçük çocuk
Kim olduğunu bilmiyorum
Hayallerde yaşıyorum ama tutkunla yeniden doğuyorum
Tılsımı gözlerinde, yüzünün en derininde görüyorum
Sarının siyaha karıştığı o gecede tekrar sana sizi almaya geliyorum…*

Ürperti azalması gerekiyorken çoğalıyordu, beyni bulanmaya başlamıştı. Birinin onun ismini haykırdığını biliyordu ama bir kez sadece bir kez sonuna kadar gitsem ne olur diye düşünmeden de edemiyordu. Son…
Bu kelime ve Galadriel’in patranosu ve tanımadığı adamın patranosuyla uçtuğu yerden hızlı bir şekilde düştü ve kendine geldi. Kahretsin…
Bugünkü ikinci lanetiydi bu tabi kendinde ki laneti öğrenmeden önce ve sonra diye ikiye ayırabilirdi. Asasını eline aldı yağmur durmuştu sisli havadaki en can alıcı yerde duran iki ruh emiciye tatlılıkla gülümsedi, dişleri kaşınmıştı. Her öpücüğe karşılık vermezdi ama buna vermek istiyordu ve bir anda iliklerine kadar hissettiği mutlulukla, tilki kovuğundan çıktı ve gökyüzünde eşsiz bir salınışla kurbanlarını sonsuzluğa yolladı. İşi bitiğinde arkasını döndü diğer işi biten iki kişiye baktı ve asasının ucunu üfleyip göz kırptı çünkü az önceki şeyi sormalarına katlanamazdı ama Galandriel’in gözlerinde çakan şimşekler bu düşüncesini yalanlıyordu. Başını hafifçe öne eğdi sonra kaldırıp gökyüzüne baktı.

Okulun açılmasına çok az kalmıştı ve artık Hogwarts eski sakin günlerine veda edebilirdi ve bu düşünce kanında ki ateşi yakmıştı bile…

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Galadrîel Lûthien

TılsımTılsım
Galadrîel Lûthien



Mücadele Tarafı : Karanlık ve Gizemli
Rp Sevgilisi : En az onun kadar gizemli
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Sibirya Kaplanı (Mavi gözleri Ruh emiciler için yok oluşun simgesidir)

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 5 EmptyPerş. Tem. 23, 2009 11:01 pm



Düşüncelerinin dağılmasına izin veremezdi. Elindeki asasını karşısındaki ruh emiciye doğru döndürdü ve tüm gücüyle beyaz kaplanını çağırdı, haykırışı boğazının yeniden kurumasına neden olsa da gözler önüne serilen Sibirya kaplanı görülmeye değerdi. Ön patilerinin devasal büyüklüğü asanın ucundan çıkışıyla kükremesi bir oldu. Mavi gözlerinden çıkan ışık, ruh emicinin karşısında ezilip büzülen bir şekle dönüştürmesine şahit oldu. Zafer beklediğinden daha kısa sürmüştü. Kulağına gelen tiz çığlığın sahibini tahmin etmek hiç de zor değildi. Kadının başı dertteydi. Gerisin geri dönerek kaplanı kadının üzerine çullanan karanlık şekle doğru çevirdi. Damarlarındaki kan isyan ediyor, dışarıya çıkmak için tüm olanakları zorluyordu. Burnundan dudaklarına değen kan, dilinde tuzlu bir tat bırakmasına rağmen, gözlerine dolan yaşlar kadar ona acı vermiyordu. Kardeşinin anıları gözünün önüne gelmişti yeniden, yeniden yeniden.., Ağlayan bebek şimdi de acı sözlerle adını haykırıyordu. Yaratığın saniyelik gerilemesini fırsat bilen Galadrîel yerde moraran dudaklara baktı, ona boş gözlerle bakıyordu. Kadının yakasından tuttuğu gibi kaldırdı. Boylu ve kaslı olan kadın, göründüğü kadar ağır değildi, az bir zahmetle onu havaya kaldırdığı gibi göle fırlattı. Yavaş yavaş gölün derinliklerine gömülen kadın için o an yapılacak bir şey yoktu. Tehlikeliydi ama bu alınması gereken bir riskti. Dikkatini yeniden karşısındaki bozuk şekle çevirdi. Arkasındaki adamın asasının gümüş ipeksi ağı etrafında dolanıyor, devasal kelebek çiçek misali ruh emicileri koklamak için oradan oraya uçup duruyordu. Dizlerinin üstüne çökme istediğine direnen Galadrêl, son bir hamle ile kaplanı gölün üzerine gönderdi. Kahkaha atıyordu. Küçük tebessüme sığan minik kıkırdamalar yükselen notaların eşliğinde ahenkle kahkahalara dönüştüğünde ortada tek bir ruh emici kalmıştı. Yanına gelen adamın asasının gücüne güvenmek zorunda kalan Galagrîel asasını gölün üzerine doğrultarak büyülü kelimeleri haykırdı. Suyun içinden adeta fışkıran kadın hala kendinde değildi. Yavaşça yere inmesini sağlayıp, üstünü kuruttuğunda arakadan, yeni gelen tehdidi karşılamak için ayağa kalktı. Kadın hafiften kendine geliyor gibiydi. Bağırdı:

-Ursula, lanet olası kendine gel artık. Ursula, Ursula…

Asası elinde içeride keyfine bakan çay ve içkilerini yudumlayan profesörlere okkalı bir küfür etti. İçeride ne halt ettiklerini sanıyorlardı! Burada, yardıma ihtiyaçları olabilecekleri akıllarına gelmiyor muydu? Bildiği ve az önce endişelerini doğrulayan düşünceler birbiri ardına yüzeye çıktı. Onları arıyorlardı. Anahtarı ve yol bulucuyu. Onlar nereden bilecekti ki? En kısa sürede kendisine ve Ursula’ya koruma tılsımı yapmalı, iksirlerin mucizesini koruma amaçlı kullanmalıydılar. Şu Beatrice’ie ne olmuştu acaba? Ona ihtiyaçları vardı.

Ursulanın kendine gelişiyle ortalık aydınlanmış , patronusların parıltısıyla geceyi şafağa dönüştürmeyi başarmışlardı. Bir müddet sonra yeniden kararan gökyüzünde, gölgeler arasına karışmış Galadrîel yanındaki kadına baktı, ortada hiç yaratık yoktu. Ya da şuan için uzak durmayı seçmişlerdi.

-Seninle konuşacak konularımız var, değil mi? Güneş ve sen, hatta ben! Şimdi şu koluma gir ve bana yardım et, yaralıyım ve senin üstün de tam olarak kurumuş değil.

Kol kola girmiş iki kadın usulca çınar ağacının gövdesine yanaştılar. Bu sefer kapıyı açmak Ursula’ya düşmüştü. Usulca içeriye girdiler, Max hala en güzel ezgilerini aşk adına haykırıyordu. Şimdi sorgulama sırası Galagrîel’deydi.

-Gerçekten neden üstünün ıslak olduğunu bilmiyorsun, hatta hatırlamıyorsun, öyle mi! Ve Ursula, arkamızdaki adam kim ?

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

ÇAY PARTİSİ

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
5 sayfadaki 6 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-