AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 ÇAY PARTİSİ

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki
YazarMesaj
Nymphetia J. Silimauré

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Nymphetia J. Silimauré



Mücadele Tarafı : Zümrüdüanka Yoldaşlığı
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Yarasa

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 EmptyPaz Tem. 19, 2009 9:04 pm

Zaman hızlı akıp geçerken, büyük bir maharetle yok ediyordu izleri. Bir anlığına bakıo gördüğü şeyler, göz kaslarını bir defa çalıştırıp, kapatıp açmasıyla yok oluyordu. Sahilde, kuma çizilen bir kalbi siler gibi, acımasız hareket ediyordu saniyeler silsilesi.

Nymphetia kendisinden sigara isteyen iksir profesörüne gülümseyerek uzattı nadiren de olsa içtiği sigarasından. Ve söylediklerine karşılığı nazik ama rahattı. ‘’ Lafı olmaz, lütfen. ‘’ Kemikli yüzünde büyüleyici bir gülümseme beliren ve adının da Beatrice olduğunu öğrendiği bu kadın, ilerleyen zamanlarda yakın dostlarından biri olabilirdi. Hogwarts dışında olduklarından yorumlarını saklamayacaktı. Ancak şimdilik içine attı. ‘’Umarım sizler kalıcı olursunuz.’’ Ardından yüz ifadesini az da olsa değiştirerek puslu gözlerini bulundukları ortamda gezdirmeye başladı. Dans eden çiftin birden bire hareketleri bozulmaya başlamıştı. Yalpalıyor gibiydiler. Ardından garip bir sızı düştü yüreğine. Sıcak kanı damarlarında donuyor ve yavaşlıyor gibiydi. Tansiyonu düşerken başında hissettiği ağırlık, grubun bateristi olan kızın çığlığı ile birleşince bedeni sarsıldı. Yanı başında duran biçim değiştirme profesörü Steve’in yardımıyla, üzerinde patlayan toplardan birinden kurtulmayı başarmış, adamın güçlü kollarıyla çekildiği tarafa doğru sinebilmişti. İlk kez ruh emiciler ile karşı karşıya kaldığından yalnızca şok ifadesi ile izleyebilmiş, toparlanması az ilerisinde ve hiç fark etmediği bir anda saldırıya uğrayan tılsım profesörü Galadrîel’i görmesiyle uzun sürmüştü.

Ancak kısa zaman içerisinde temizlenen cam kırıkları, içeri giren bir başka cadı ile uzaklaşan ruh emicileri ve tılsım profesörünün de ayaklanması ile toparlandı. Henüz uzaklaşmamış olan tehlikenin farkında olan Nymphetia, bedenini silkelerken yakınından geçtiği Steve’in konsantresini bozmadı. Teşekkürü sonraya saklayacaktı. Tılsım profesörünün ince suratındaki ifadeden anladığı artık harekete geçmesi gerektiğiydi. Kadını bir baş hareketi ile onaylayarak güçlü cadıya yaklaştı. Pencerelerin yanına geldiklerinde birini Nymphetia, diğerini ise Galadriel almıştı. Asasından yavaş yavaş çıkan bembeyaz ışık huzmesi, devasa Sibirya kaplanının yanında kanatlarını açtı. Sivri dişleri görünür oldu ve gitmeleri için son hamleyi ölümün soğukluğunun üzerine saldı. Nymphetia’nın ağzından dökülmüş olan patronus büyüsü sözcükleri ile, pencerelerden dışarı süzülen parlaklık, Sibirya kaplanı ve yarasanın dayanışması, uzaklaşan hareketli gölgelerin üzerinde dans ediyordu. Güzel anıların verdiği güç yüzlerde hala duruyorken Nymphetia, tılsım profesörüne göz kırptı. Tehlike uzaklaşmıştı ve artık asalar aşağıdaydı. Bulundukları alana dönen muzur cadı cilveli bir kahkaha attı. Omuz silkerken konuştu.
‘’Şimdi bu pisliği kim temizleyecek?! ‘’ Alt dudağının hafifçe ısırırken, hala gülümsüyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kenneth James Morgan

GezginGezgin
Kenneth James Morgan



Mücadele Tarafı : -
Rp Sevgilisi : Darya Meadow
Patronus : Düğmeli Domuz

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 EmptyPaz Tem. 19, 2009 11:00 pm

Özel Londra Hastanesi

Kapalı gözler yavaş yavaş açılıyordu. Bir sinik lamba tam tepesinde yanarken etrafa bakınıyordu. Aydınlıktı, aydınlığın daha da aydınlık olması için tepesinde yanan lambayı hiç istememiş gibiydi. Gözleri yuvalarından yavaş yavaş çıkıyor, bedeni eskisinden dahada iyiymiş gibi görünüyordu. Titredi, eşsiz bir duyguydu. Tam karşısında bir bayan ona doğru, gülümseyerek bakıyordu. Durdu, en son halini düşünmüştü. Ayaklarından kuvvet alarak olduğu yataktan doğruldu. Gözlerinin içine bakan kadına tiksinircesine bir bakış attıktan sonra ayağa kalktı. “ Neredeyim ? Burası bir hastane mi ? “ Teninde hissettiği vurgulara bakmadan kadının yanına doğru ilerledi. Sarı saçların altında beyaz bir önlük vardı. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu. “ Bayım, Özel Londra Hastanesindesiniz. Durumunuz iyi, biraz üşütmüş olacaksınız. Kendinize iyi bakabilirsiniz şu an çıkış yapmanız mümkün. “ Bu sözleri duyduktan sonra direk kadının arkasındaki kapıya yönelmişti. Gözlerini içi neredeyse gülmeye başlamıştı. İlerledi, kapının kolunu çevirdiğinden kadının arkadan sesi duyulmuştu. “ İlerideki arkadaşa para ödemeyi unutmayın. “ Lanet olsun diye içinden geçirmiş bir şekilde kafasını sallayarak ilerlemişti. Gözleri açık ve bir o kadarda rahatsızdı. İleride duran hesap bürosunu görebiliyordu. Elini cebine attığında sadece galleonlar ve parti parşömeni vardı. Duraksadı. Gücü her zamankinin üstünde yeriydi, müthiş bir kudrete sahip olmasıyla odaklandı. Bir anda içinden geçirdi. “ Battersea Gölü “ Duruyordu, sesleri kayboluyordu. Parti yarısına gelmiştir diye içinden geçinerek bir anda yok olmuştu.


Battersea Gölü

Yok olma hissi onu gölün kıyısına cisimlendirmişti. Gözlerini yavaş yavaş açarken çığlıklar etrafta yankılanıyordu. Her şeyden çok soğuktu. Kırmızı dudakları rengini değiştiriyor, etraf karanlığa bulanıyordu. Gözleri aralandığında her şeyin kaynağı belli oluyordu. Bu olamazdı, ruh emiciler. Lanet olası ruh emicilerin burada işleri olamazlardı. İlerideki çay evi, evet parşömene göre orası olmalıydı. Üstünde gezinen ruh emicilerin olduğu yerde olmalıydı parti. Duraksamıştı, ruh emiciler gölün çay evine bakan kısmını tamamen dondurmuş, bağırışlar içerisinde yankılanmalara bakınıyordu. Direk olarak cebinden çıkardığı asasını tam karşısında duran çay evine doğru doğrultmuştu. Sessiz bir büyü yaparak oraya cisimlenmeye çalışmıştı. Ancak olmamıştı, tılsım veya bir kalkan cisimlenmeyi engelliyordu. Duraksamıştı önünde uzun bir mesafe ruh emiciler vardı. Onu görmeselerde çay evinin üstüne doğru ilerliyorlardı. İçeriye girmeleri zordu, çay evinin pencereleri aydınlanıyor beyaz patronuslar ruh emicilere çarpıyordu. Hepsi biraz gidip, geri dönüyorlardı. Okuldayken hiç istemeyeceği kadar zorlandığı bu büyüyü yapma sırası geliyordu, ancak bu kadar uzaklıkta ve bu kadar ruh emiciye karşı çok yakından yapmalıydı. Bir şeyler yapmazsa bütün profesörlerin kurtulacağını kötü bir ihtimal olarak görüyordu. Duraksamıştı. Asasını çay evinin yakınlarındaki göl kenarına doğrultmuştu. Mesafe bir iki kilometre kadardı. Biranda içinden geçirdi ‘ Carpe Portus ‘ Ruhunu asaya verirken kendisini istediği yerde bulmuştu. Ruh emiciler ileride çay evine karşılık veriyolardı. Flavio’nun yüz rengi soğuğun etkisiyle değişirken ürperti içini sarmıştı. Asasını buz tutmuş göle doğru doğrulturken haykırmıştı. “ Bombarda Maxima “ Büyük bir patlama sesi ve asadan çıkan bir kırmızı ışık belirmişti. Gölün önünde buz tutmuş kısmı kırılarak suya dönüşmüştü. Ruh emicilerin ses alması bu çığlıklarda imkansızdı. Duraksadı titreyen kollarını bedenine sararken kendini bir anda suda bulmuştu. Gözlerini açarak suyun dibinde nefesini tutuyordu. Nefessiz yüzüyordu, tam ortasına geldiğini düşünerek odaklanmıştı. Artık nefesi kesilecekti, ya ölüm ya kurtuluş elindeki asanın ucundaydı. Üstü tamamıyla ıslanmış bir şekilde bakındı. Artık gidiyordu, odaklanması beş saniyeyi bulmuştu ki haykırdı. “Ascendio “ Asayla beraber, buzu kırarak havaya yükselmişti. En güçlü büyü zaman şimdiydi havadan hızlı bir şekilde çay evine yönelirken ruh emici topluluğuna haykırmıştı. “Expecto Patronum “ En güzel, en mutlu olduğu anı gözlerinin önüne getirmişti. Duraksayarak içinden çıkan akrep büyük bir hal alıyor ruh emicilere doğru gidiyordu. Aynı esnada Flavio çay evinin bahçesine doğru düşüyordu.


Out: Hastane hayalidir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Zosia Silimauré

Büyüceşura Baş HakimiBüyüceşura Baş Hakimi
Zosia Silimauré



Patronus : Gergedan

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 EmptyPaz Tem. 19, 2009 11:06 pm



Ursula sıkıntıyla göz gezdirdi odasına, yine çok sıcaktı fakat ne olursa olsun odasının kapısını kapamaya hiç niyeti yoktu. Aşağıdan gelen insanların sesi onu rahatlatıyordu ama aralarında olmakta bir o kadar sıkıyordu. Zaten katılması gereken sıkıcı bir çay partisi vardı. Sevimsizce gülümsedi bu iki kelime ona okul yıllarında bile zorla katlandığı çaylaklar tanışma partisini hatırlatıyordu ama yapacak hiçbir şeyi olmaması ve hazırlıklarını tamamlamasından dolayı -çay partisi- demek istemese de onun için giyinmeye başladı.
Beline kadar uzanan kuzguni saçlarını gelişi güzel bir şekilde atkuyruğu yaptı, vücudunun kıvrımlarını harika bir şekilde ortaya çıkaran gri bir elbise giydi. Rahat ve şık tam olması gerektiği gibi…
Kafasından makyaja gerek olup olmadığını geçirdi, erkekleri olduğu yere mıhlayan kadınları da kıskançlıktan kıvrandıran harikulade mavi gözleri aynadaki görüntüsüne takılınca zarif kaşları havaya kalktı gerçekten muhteşemdi ama onu en çok eğlendiren kapının önünden geçen oda hizmetçisinin Ursula’ya bakarkenki bakışları ve beyaz tüylü halıya takılıp öne doğru sekmesiydi. En sevdiği kırmızı rujunu eline alıp dudaklarına sürdü, sertçe parmağıyla üstünü temizledi ve aynada ki görüntüsüne göz kırptı. Siyah pelerinini omzuna attı ve cisimlendi.
Gezgin olduğu yıllarda bunu çokça yapmıştı ne kadar sevmese de…
Midesinde her defasında aynı iğrenç bulanma hissiyle doluyordu ve vücudunu sanki binlerce küçük yağlı vıcık vıcık kurt teninde geziyor her hücresin de ayrı bir etki yaratıyordu. İşin en kötü yanı Ursula artık bundan hoşlanmaya başlamıştı. Gözlerini devirdi ve sessiz, tenha yolda yürümeye başladı. Dev çınarın önüne gelmeden omuzlarındaki pelerin aşağıya doğru kaydırdı. Ciğerlerini gecenin nemli ve sıkıcı kokusuyla doldurdu, burada ters giden bir şeyler vardı tüm mutluluk ve yaşam ışığı yok olmuştu.
Başını sağa ve sola doğru yatırdı boynundan gelen tek bir ses ne kadar kızdığını göstermek istiyordu, dişlerini birbirine sürttü, gözleri ise bir kedinin sinirli gözleriyle eş değerdeydi artık burada ne olduğunu biliyordu çünkü boğazındaki nefret hissini ancak tek bir şeyde duyabilirdi. Ruh emiciler…
Çay partisinin verildiği koca çınar tüm heybetiyle önünde duruyordu işte ama bu heybeti bozan üç ruh emicide karşısında duruyordu. Tüm gün boyunca sıkılmış ve bu sıkıntının sonunda da bu tanışma yerine gelmişti fakat onu burada çok büyük bir sürprizle karşılamışlardı. Gecenin puslu karanlığında normal bir insanın tüylerini ürpertip ruhunun en korkunç ve acı veren yerine işleye bilecek bu görüntü, Ursula’nın içinde tarifi imkânsız bir zevk bırakıyordu.
Ölmek veya öldürmek bu iki kelime arasındaki farkı ona öğreten yaratıklar ona doğru iyice yaklaşmışlardı. Gecenin içinde eskimiş pelerinlerinin uyumuyla genç kadının çevresinde dans ediyorlardı sanki bir diğerinin başladığı noktaya diğeri gelinceye kadar siyah pelerin arkasında tozlu ve yakıcı bir hava bırakarak süzülüyordu. Ursula bu oyunu gezgin olduğu zamanlarda da çok seviyordu zavallı av ve acımasız avcı çünkü ne kadar kendine güveni ve sadistliği artarsa bedenini saran mutluluk dalgası da o kadar çoğalıyordu. Böylelikle mutlu anıları düşünmesine gerek kalmıyordu çünkü o an en mutlu anlarından biri olup çıkıyordu.
Mavi gözleri sinsilikle parlıyordu bir saniyelik bir nefes anında asasını çıkardı, o büyücü dünyasının en iyi Karanlık Sanatlar profesörüydü ve okuldan mezun olduktan sonra gezginliğin yanında seherbazlıkta yapmıştı ve öldürmek ile yok etmek onun hayattaki en büyük zevkiydi. Tabi bazı başka şeyleri de saymasa…
Gün yorucu ve bunaltıcı başlamıştı ama şuanda adrenalinin doruklarındaydı ve ilk hamle solundaki ruh emiciden geldi. Ursula’nın beklediği an…
Ruhuna doğru giden enerjiyi hissetmişti daha derinlere doğru giden boşluk hissi artarak devam ediyordu çünkü içindeki çarpışmaya diğer ruh emicide katılmıştı, korku ya da çaresizlik yoktu Ursula’da belki mazoşistçeydi ama her sadiste bir mazoşist lazımdı ve Ursula da daha acı çektireceği birini bulamamıştı.
Gözlerini kapamış beyninin’ deki savaşta eğleniyordu, vücudunun yıpranması gerekirdi ama önceki deneyimlerinden sakin ve hızlı olması gerektiğini biliyordu. Üçünü de tek bir hamlede halletmek istiyordu dakikalarını bu zavallılara ayıramazdı öyle değil mi?
Ve işte diğeri de hamlede bulunmuştu, üst dudağı bilmişlikle kıvrıldı, mavi gözlerini açtığında ilk gördüğü şey gecenin içinde yeryüzüne düşmüş koca bir safir gibi parlayan ay oldu. Bu Ursula’yı daha da memnun etmişti ve ince bileği tüm zarafetiyle kıvrıldı, melankolik sesi olabildiğince güçlü çıktı ve kurnaz tilki salına salına bir kez daha ortaya çıktı uzun zaman sonra…

“Expecto Patronum”

Damlayan gözyaşları her gün ona yeni bir yol açmıştı bu hayatta ve her seçtiği yolda yeni bir kader, bazen nefes alamadığı nefretinin içinde boğulduğunu hissetmişti. Neden ve kimden nefret ediyordu kendi bile bilmiyordu ama bildiği ve emin olduğu şey gerçek olan tek duyguyu en iyi şekilde hissettiği ve kullandığı. Asasının ucundan çıkarak tüm geceyi şenliğe boğan ışık ruh emicilerin sonu olmuştu ama içindeki nefretti hala güçlü bir şekilde hissediyordu buda demekti ki hala eğlence bitmemişti. Uzun bacaklarını öne doğru kırdı ve yere düşen pelerinini aldı bir iki kez eliyle üstüne vurdu ve çınara doğru ilerlemeye başladı. Canı sıkılmıştı tozdan nefret ederdi ve bir can sıkıcı olay daha kapıda Ursula’yı karşılamak için kimse yoktu. Kahkahalarla gülmek istiyordu.

*Tanrım ben nasıl bir davete geldim böyle…*

Çay salonuna girmek için ilerledi asasının ucuyla haritada gösterilen işareti çizip, sihirli sözleride söyledikten sonra içeri girdi. Burada baya büyük bir parti olduğu kesindi, yer kadehlerden ve tabaklardan geçilmiyordu, garsonlar giydikleri komik smokinleriyle saklanmış korkulu gözlerle Ursula’nın arkasından dışarıya bakıyorlardı ve en kötüsü içerdeki bir sürü karmaşık duyguydu ve bu karmaşıklık ruh emicilerinin işine geliyordu. Beynini tek bir yere odaklamaya ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu fakat bu sessizliğe daha fazla dayanamayacaktı, normalde böyle bir kargaşayı umursamazdı ama tetikte duran herkes bu filmin daha yeni başladığının göstergesiydi çünkü o diğer üç ruh emiciyle uğraşırken yanından geçen farklı patronuslar görmüştü, sinirlenmişti tüm rahatlığı kaçıyordu. Eğlenceyi severdi ama neden uğraştığını bilmeliydi!

“Burada neler oluyor, Tanrı aşkına!”



En son Ursula Avalon Glenn tarafından Ptsi Tem. 20, 2009 12:44 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darcy

GezginGezgin
Darcy



Mücadele Tarafı : Karanlık.

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 EmptyPaz Tem. 19, 2009 11:50 pm

Ortama ışık ve sıcaklık saçan o kötü duyguları insandan koparıp atan patronuslar çoğaldığında ruh emicilerin teleşı neredeyse olmayan yüzlerinden bile okunuyordu. Bayan Galadrîel asil bir kaplan gibi güçünü topladı ve patronusunu yaptı bu olayda garip olan cadının gücünü toplayışındaki benzetme asanın ucundan fırlamış olmasıydı. Bilim adamlarının yıllarca süren sahibi ve patronusunun arasındaki bağlantı arayışlarını bizzat kendi bulmuştu; trajikomik... Kapılar açılıp kapanıyor insanlar içeri giriyordu fakat hiç birisi Beatrice'nin umrunda değil şuan bütün zihniyle kaplan kadının yanın daydı. Kaplan kadın evet bundan sonra ona öyle hitab edecekti. Yoksa animagus muydu? Sonra az önce sigara istediği dünyalar tatlısı cadının şakayla karışık gelimeleri duyuldu ''Şimdi bu pisliği kim temizleyecek?!'' Sigarayı verirken kadının söylediğine çok benzeyen fakat biraz farklı olarak daha gülünç olan bir üslüpla kelimeleri fısıldadı. Hem böylece ortalıya hakim olan gergin havayı dağatıcaktı. ''Lafı olmaz, lütfen.'' Herkes kahkahayı basarken sessiz kadın Galadrîel'in bile gülmemek için kendini zor tuttuğunu farketti. Kapının gıçırtısı tekrar duyulduğunda gördüğü manzara karşısında şok geçirmek üzereydi. Gelen kişinin kapıdan nasıl geçtiğini düşündü, o profesör değildi ama tanıdık biriydi. Hemen el ederek onu yanına çağırdı.

''Ah, George nerelerdeydin haylaz çocuk.''
''Nasıl söylesem bilemiyorum Beatrice.''
''Yoksa, yoksa az önce olan olaylarlamı ilgili mi?''
''Üzgünüm söyleyemem bakanlığın kesin emri var''
''Ihm, demek öyle. Eski öğretmenlerinle karşılaşmak istemezsin değil mi?''
''Hayır hayır kesinlikle, ya azkabandan kaçan bir mahkum... Ruh emiciler o yüzden buradaydı. Merak etmeyin uğradıkları yere bidaha uğramazlar. Neyse size iyi eğlenceler.''

Öğrencilik yıllarında tanıdığı George'nin bilgilendirmesine çok minettar olacağı belliydi. Sarışın ufak velet büyüyüp sırım gibi delikanlı olmuştu. Her nekadar bunları düşünecek vakti olmasada kardeşi gibi sevdiği çocuğu görmek onu mutlu etmişti. Vay be! Demek hayallerine kavuşup seherbaz olmuştu. Düşüncelerden sıyrılıp açıklama yapmaya karar verdi. Fakat telaşlı kalabalığı susturmak kolay olmayacaktı. Beyninin hücrelerinin her zerresini zorlayıp tam anlamıyla sessizlik istemişti ve büyülü kelimeleri haykırdı. ''Silencio!'' Şimdi tüm kafalar ona çevrilmişti ve herkes can kulağıyla dinliyordu. ''Evet bakanlıktan aldığım bilgiye göre kaçan bir mahkum için sizinde farkettiğiniz gibi az önce tarama yapıldı. Eh, Hogwarts profesörleri olarak bu ilk badireden alnımızın akıyla çıktığımız için hepinizi tebrik ederim. Ortalığı temizleyip partiye devam edebiliriz.'' Kalabalık gurupta yaşanan kısa bir kutlamanın ardın içerisaini tamir büyülerinden oluşan bir uğuldu kapladı. Duvardaki taplolar yavaş yavaş tekrar bütünleşip yerlerine asılıyor yere diz çökmüş vaziyette olan müzisyenler ve garsonlar yavaş yavaş uykudan uyanır misali ayaklanıyorlardı. Fakat biri hariç yere çökmüş durumda bulunan diğerlerinden küçük olduğu hemen belli olan kız ayağa kalkmamıştı. Usulca ve küçük adımlarla kızın yanına gidip ''Bir şey yok tatlım her şey geçti sakin ol. Garson lütfen küçük hanıma bir bardak su getir, zavallıcık çok korkmuş olmalı.'' Kızı olduğu yerde bırakıp gönül rahatlığıyla diğerinin arasına karıştı.


George: Npc
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Galadrîel Lûthien

TılsımTılsım
Galadrîel Lûthien



Mücadele Tarafı : Karanlık ve Gizemli
Rp Sevgilisi : En az onun kadar gizemli
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Sibirya Kaplanı (Mavi gözleri Ruh emiciler için yok oluşun simgesidir)

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 EmptyPtsi Tem. 20, 2009 12:24 am



Bedeninin titremesi geçecek gibi gözükmüyordu. Mutluluğu gücü içinden fışkıracak tüm dünyayı beyaza boyayacak gibiydi. Saf mutluluk; tehlikeli bir bileşimdi karşısında ruh emicileri bile çaresiz kalmışken o duyguya kim karşı koyabilirdi ki? Karşısında dağılan yaratıkların tiz çığlıkları hala kulağında çınlıyordu. Ona çektirdikleri affedecek gibi değildi. Bir kısmı uzaklaşıyordu, yoksa yanlış mı görmüştü! Devasal beyaz kaplanı ağır ağır yok olmaya başladı. Yan penceredeki büyücü içeriye doğru dönmüş kahkaha krizine girmişti. Temizlik hasta bir tipi de yoktu ama, aklı temizlikte gibiydi. Galadrîel’in umurunda değildi, içindeki gülme isteğinin hissi, asasını yere indirir indirmez yerini kin ve öfkeye bırakmıştı. Sağ elindeki asasını sıkı sıkıya tuttu. Kafasını içeriye doğru çevirmişti ki bir patlama sesi duydu. Biri buza dönmüş gölü patlatıyordu. Dışarıda neler oluyordu? İçeri de iksir profesörünün açıklaması yankılanırken Galadrîel pencereye dönmüş ortalığı kolaçan ediyordu, bu patlama hayra alamet olmazdı. Birkaç ruh emici gölün yüzeyinde tekrar gözükmüş parçalanan buz kütleleri eriyorken yeniden suyla temas ettiği anda buza dönüşmeye başlamıştı. Asasını yeniden kaldıran Galadrîel büyüyü göndermeye hazırlanırken içeriden kahkaha sesleri geliyordu. Kahkaha sesleri doruğa ulaşmışken o anda, gölün tam ortasından fırlayan bir adam mı görmüştü? Hayır, bu da neydi böyle deniz kızlarını görmüştü ama bu adam deniz insanlarına da benzemiyordu, hayır bu deniz insanı değil büyücüydü. Havada ters dönerek gönderdiği patronus büyüsü gözlerinin içine kadar işleyen bir parlaklıkla ortalığa salındığında son ruh emicilerde kaçışmaya başladıklarını kısılmış gözlerle izledi.

Oda ne, düşüyordu! Havada hazırda bekleyen asasını kaldırarak adama doğrulttu ve yüksek sesle haykırdı:


“-Immobulus!!!” , havada takla atarak düşmesini engeleyen bu büyülü kelimeler, adamı yakalamış ve yere yumuşak bir iniş yapmasını sağlamıştı. Hala kendinde olup olmadığından emin olamadığından bir an ne yapacağını düşündü. Adam kıpırdıyordu ama bu yaşadığı anlamına gelmiyordu, ölümün son çırpınışları da olabilirdi. Hızla arkasını dönüp kapıya doğru koştu. Koşarken birilerine çarpmış, ayağının altında cam kırıkları çıtırdamıştı; aldırmadı. Bir çırpıda mavi ve gümüş işlemedi kapıdan fırlayarak sokağa çıktı. Pencerenin önüne düşen taraf batı kanadında olmalıydı, sağa doğru döndü. Ve işte orada yerde yatan bir adam vardı. Öylece durdu, yanına gidip gitmemek arasında karar veremiyordu. İçindeki şüphelere bir yana bırakarak usul adımlarla yanına geldi. Yavaşça yanına diz çöktü. Hala tedirgindi, bu adamı tanımıyordu, bir büyücü olduğundan başka hakkında ne biliyordu ki! Kelimeler ağzından fısıltıyla çıktı:


-Bayım, beni duyabiliyor musunuz? İyi misiniz?

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Geonna Romia Bianca

GezginGezgin
Geonna Romia Bianca



Mücadele Tarafı : Darkness
Rp Sevgilisi : Where is my original man ?
Kan Durumu : Safkan[dibine kadar safım]

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 EmptyPtsi Tem. 20, 2009 12:38 am



Olanları koltuğunda oturmuş sakince izleyen Geonna bu rezilliğe sadece kahkaha atarak cevap veriyordu. Ruh emicilerden korkmuyordu, elbette bunun için bir cevabı vardı. Hepsi ayağa kalkmış oradan oraya koşuştururken Geonna’ ın kendinden emin bir şekilde oturmuş birde üstüne kahkahalara boğulmasına hiç kimse anlam verememiştir doğrusu. Gerçi, onlar telaştan Geonna’ ın oturup kahkaha attığını bile görmemişlerdir. Sakin tavırlarını korurken havada uçuşan büyüler , aslında onu biraz ürkütüyordu. Birde tanışmak için gelmişlerdi buraya; kaynaşma buluşması artık tam anlamıyla anlamını yitirmişti. Zaten ortam gergindi birde üstüne üstleik bu saçma olay eklenince, her şey iyice mahvolmuştu. En çok şaşırdığı olay ise Galadriel’ in ruh emicilere karşı verdiği mücadele idi. Geonna onda karanlık bir hava sezmişti oysa ki… Ruh emiciler neden durup dururken basmıştı ki bu buluşmayı. Her şeyi mahvetmişlerdi ama bunun bir sebebi olmalıydı, kesinlikle. Soğuk bedenini ısıtmak istercesine elleriyle kollarını kavrayarak bir süre böyle durdu. Daha sonra ayağa kalktı ve etrafı izledi. Ağlayıp zırlayan garsonlar, müzisyenler doluydu salon. Hepsinin görünmeyenlere karşı verdiği savaş oldukça komiğine gitmişti. Etrafta ruh emiciler gözükmüyordu fakat; Geonna onların olduğunu anlamıştı. Onları nerede olursa tanırdı, kokularından… Etraf asalardan fışkıran büyülerden geçilmezken Geonna olağan sesiyle alay edercesine bağırdı, “ Devam edin, emin olun başaracaksınız. “ Onları küçümseyen tavırları ile sözünü bitirdikten sonra sesli bir kahkaha patlattı. O sırada içeri giren kadını bir yerden tanıyor gibiydi. Mavi gözlerini ona iyice odakladığında, ve kadın her adımını atıp Geonna’ a biraz daha yaklaştığında ; bir anda tepesinden aşağı kaynar sular dökülüyor gibi oldu. Bu, bu… Olamazdı. Bunun burada ne işi vardı? Ophélia ile görüşmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Onu görünce yüzünde oluşan tiksintili ifade hemen geri gelmişti. Yüzündeki heyecan dolu alaycı gülümsemesi silinmiş, sadece buruk bir ifade gelmişti yerine. Bu uyuzu nerede olsa tanırdı zaten. Öğrencilik yıllarında onunla az kavgası olmamıştı. O ezik bir Hufflepuff öğrencisiydi Geonna’ a göre. Karanlık tarafa hizmet etmesi onunla düşman olmasını engelliyordu sadece. Şaşırmış bir ifade ile donakalmışken Ophélia ‘ ın kendisine yaklaşmasıyla irkildi. “ Senin ne işin var burada? Ah, yoksa sende mi Profesör olarak atandın? “ dedi donuk bir ifade ile. Etrafta ki savaşa, ve ağlamalara aldırmıyordu. Çünkü şimdi asıl şaşırması gereken Geonna idi. Eğer Ophélia da Profeör olduysa, bu dönem Geonna için fazlasıyla aksiyonlu geçeceğe benziyordu. Yine onun o ezik tavırlarına katlanamayacaktı. Aslında Ophélia’ ın hiçbir suçu yoktu. O hayatında doğru seçimler yapmıştı Geonna’ a göre. Onun tek suçu Hufflepuff’ a seçilmekti. Bu yüzden onu çekemiyordu yıllardır. Geonna o zamanlar asil bir Slytherin öğrencisiyken, onun ezik ve adalete önem veren bir Hufflepuff olması aralarında oluşacak arkadaşlık bağını tümüyle engelliyordu. Sinsi bakışlarını onun üzerinde gezdirirken, içinde oluşan boşluğa anlam verememişti doğrusu…

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Zosia Silimauré

Büyüceşura Baş HakimiBüyüceşura Baş Hakimi
Zosia Silimauré



Patronus : Gergedan

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 EmptyPtsi Tem. 20, 2009 2:15 am



Gözleri içerdeki karmaşıklıkta bir kez daha gezdi, maun saçlı güzel bir kadın bir açıklama yapıyordu, sesinden ve tavırlarından yumuşak huylu, nazik ve cana yakın biri olduğu anlaşılıyordu. Ursula’nın tam tersi ne güzel, kırmızı dudakları sinirlendiğini gösterircesine kıvrıldı açıklamalar karşısında. Böyle bir saçmalık nasıl olurdu, bakanlık onlara bildirmeden, çevreyi korumaya almadan bu kadar ruh emiciyi nasıl salardı ortaya! Kızgınlık, kanında ve yüzünde vahşi ve çarpıcı bir şarap gibi ilerliyordu buna inanmayı aklının ucundan bile geçirmiyordu.
Evet, insanları sevmez onların tüm varlığından tiksinti duyardı, o yalnız olmak için yaratılmıştı. Onu tamamlayan şey yalnızlıktı ve bu yalnızlık ona çok şey öğretmişti. Gücü, ihtirası, savaşı, aşkı ve ölümü…
Ve şuanda ölümün yüzlerce yüzü serbest ve amaçsızca Londra caddelerinde bile dolaşıyor olabilirdi. Bunlara kafası dalmışken yanından ona çarparak geçen kadına baktı. Bir panterin zarafetiyle karanlık geceye dalmıştı.

*Tanrım farkında değil miydi, tehlikenin hala geçmediğinden.*

Onun gittiği yere doğru şöyle bir gözünün ucuyla baktı. Bir adam veya artık her ne ise yerde yatıyordu. Yardıma ihtiyacı vardı, anlaşılan ama önce şu olayın ne olduğunu çözmeliydi. Salon sakinleşmeyi bekleyen bir sürü insanla doluydu ama onun işi bu değildi ne olduğunu bulmassa sakinleşmeyi bekleyen onca insanın hayatı daha büyük bir tehlikeye girebilirdi. Hala varlıklarını hissettiği ruh emicileri bulmalı mıydı? Delilik, bunun literatürdeki adıydı ama kaybedecek neyi vardı ki hem zaten tüm gün sıkılmamış mıydı? Kafasında ki sorular bu seferde bir kahkahayla kesildi, gözlerini gülen kişiye çevirdi. Başını sağa doğru eğdi, saçından bir bukle gözünün üstüne düştü, gözlerini avını takip eden bir yılan gibi kıstı, bu haldeyken korkutucu ve ürkütücü bir hal aldığını biliyordu çünkü sessizliğin getirdiği bu bakışlar her zaman en ölümcül darbeyi getirmesine sebep olmuştu. Dünyada kendine acı çektirmek farklı şeydi, insanları sevmemek farklı onları istememek daha da farklı ama yok olmak, yok etmek bu kadar mükemmel yaratılmış büyücü ve cadılara karşı haksızlık olurdu. Elbette, bu kendini kötü sanan kişiyle yolları aynıydı ama yoluna çıkarsa aynı yolda olduklarına da bakmazdı…
Sakince düşündü ve iyi niyetli profesöre bir kez daha baktı.
Bu işin böyle halledileceği yoktu, Azkaban’dan kaçan bir mahkûm bu kadar patırtı koparmadan da bulunabilirdi. Bunları seherbazlıktan da çok iyi biliyordu, derin bir nefes aldı ve gerisin geri salondan çıkmak için kapıya doğru ilerledi, ayağının altındaki cam kırıklarını topuğunun ucuyla sağa sola kaydırarak kapıya vardı. Arkasına dönüp son bir kez baktı gelişi sinirli olmuştu ve o karmaşada pek fark edilmemişti ama tam salondan çıkmak üzereyken arkasından birinin ona seslendiğini duydu, buna aldırış etmedi. Buradaki sorunu onca insan çözebilirdi fakat gecenin bu vakti nedenini bile bilmediği yaratıkların amacını öğrenmeliydi.
Dışarıdaki soğuk hoşuna gitmişti, kendini toplamasına neden oluyordu. Gölün kenarında biraz önce ona çarparak giden, genç kadın eğilmiş birine yardımcı olmaya çalışıyordu, yanına gitmek için davrandı. Bazı sorular istiyordu ve bu cevapları ona verebilecek en uygun kişide oydu sanırım. Ruh emiciler nasıl girmişti buraya ve neden, bakanlığın bu tanışma gününden haberi yok muydu?
Seherbazlık yaptığı yıllarda her şeyi kurallarına göre oynamıştı, bazen sınırdan çıkmıştı ama asla başkasını tehlikeye atmamıştı ve burada göz göre göre tehlikeye atılmışlardı. Aradıkları bir mahkûmsa bu kadar çok ruh emicinin burada ne işi vardı ve neden herkese amaçsızca saldırıyorlardı?
Aklına gelen düşünce vücudunda bir elektrik akımına neden oldu, onların istedikleri mahkûm değildi. İstedikleri orda ki kargaşa ve korkuydu onları çok iyi tanırdı ve bakanlığı da iyi tanırdı, böyle bir hata söz konusu olamazdı ve en azından böyle bir şeyden Ursula’yı bilgilendirirlerdi. Gizli soruyu bulmuştu işte!
Buraya onlar için gelmişlerdi. Giderek tehlikeli olan büyü dünyasını daha da karıştırmak isteyen birileri vardı demek ki! Hogwarts’sta ki tüm kadro bu sene yeniydi ve birileri acımasız bir şekilde onlara hoş geldiniz demişti. Bu karşılamadan rahatsız olmamıştı ama bilmediği şeyler hep sinirini bozardı en azından daha uygun bir şeyler giyebilirdi. Saçmaladığını biliyordu ama sakinleşmeye ihtiyacı vardı ve sakinleşmek içinde saçmalaması gerekliydi.
Yavaş yavaş yere eğilmiş duran genç kadının yanına yaklaştı, kafasında ki düşünceyi paylaşıp paylaşmaması gerektiğini bilmiyordu, bu belki de hiç tanımadığı kadını korkutabilir ya da sinirlendirebilirdi çünkü yüzde seksen emin olduğu şey ruh emicilerin buradaki topluluk için geldiğiydi.
Genç kadın onun geldiğini çoktan fark etmiş inanılmaz derecede keskin ve belirgin gözlerini ona dikmiş bakıyordu. Minyon bir tipe sahipti ama duruşunda ve çevreye yaydığı güçten de kendini hissettiriyordu. Ursula ciddi bir yüzle kadına baktı, başkalarının işine burnunu sokmayı sevmezdi, yardımı da pek sevmezdi ama karşısındaki bu kişiden garip bir çekim almıştı, yinede bunun ne olduğunu tanımlamak için çok erkendi. Belki de karakter uyumu…
Kırmızı dudakları bir kez daha o çarpık gülümsemesiyle kıvrıldı, yüzüne vuran ay kafasındaki gerçekle onu daha bir gizemli hale getiriyordu.

“Merhaba…”



En son Ursula Avalon Glenn tarafından Ptsi Tem. 20, 2009 12:46 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darcy

GezginGezgin
Darcy



Mücadele Tarafı : Karanlık.

ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÇAY PARTİSİ   ÇAY PARTİSİ - Sayfa 3 EmptyPtsi Tem. 20, 2009 2:00 pm

''Reparo.'' Yaptığı sessiz büyüler sonrası kafası iyice bulanmıştı yavaş bütünleşen araç gereçleri gördükçe aklına kendisi geliyordu kalbi kim bilir kaç parçaydı... kim bilir kaç kere kırılmıştı nasıl düzecelekti, Kim düzeltecekti cevabı olmayan sorular canını sıkıyordu keşke ona bir büyü kadar yakın olsaydı. Çok mu istiyordu? Az süreliğine durulan ortalıkta yeniden karmaşa vardı, neden? Arkasına baktığında kapıya doğru koşan Galadrîel'i gördü. Acilen onunda bir şey yapması gerekiyordu. Nereye gidiyordu? Şimdi bunlara ayıracak vakti yoktu. Duygusallığın hat safada olduğu durumda bile kendinden hariç olarak başkalarını düşünüyordu, ne kadar acı. Gerçektende başkalarını korumayı kendine görev edinmişti. Etrafındaki sıcak ortam çok mejguldü herkes kaynaşmış birbirlerine destek oluyorlardı ne kadarda güzel...

''Nymphetia, rica etsem barı halledebilir misin. Cidden çok kötü görünüyor. Sihir Bakanı teşrif etme zahmetinde bulunursa rezil olmayalım. Bay Peakes, siz ampullere bakabilir misiniz? Sihirle düzelecek gibi değilde malumunuz benimde boyumun yeteceğini bek sanmıyorum. Koltuklarda kötü durumda birileri bunu halletse fena olmaz aslında -Bunu yaparken Geonna'ya kaçamak bir bakış fırlattı- Ben durvarları halledeceğim duvar kağıtları gerçekten çok kötü durumda. Bayan Galadrîel tamda bu zamanda ortalıktan kaybolması ne büyük tesadüf değil mi?'' Ortalığın yavaş düzelmesiyle yükselen moral sevisiyle tatlı bir melodi mırıldanmaya başladı. Aklına gelen şarkı gerçektende çok abuktu; Happy Death... Asasının kırak hareketleriyle yeni yarattığı duver kağıdı rulolarını yine kıvra hareketlerle yılan şekline sokuyor azda olsa eğleniyordu. Sonra asasını duvara doğrultup pembe güllü desende bulunan döşemelerle çok güzel bir uyum oluşturan duvar kadıtları duvara zamklıyordu. Garsonlar bile keyiflenmişti bu tatlı ortamdan ki self olarak içki servis ediyorlardı.

''Efendim siz ne alırsınız?''
''Biraz ısınmaya ihtiyacım var... Kaymak Birası lütfen.''
''Peki efendim hemen getiriyorum.''

Müzisyenlerin yeniden müziğe başlamasıyla şaşırması bir oldu düşünceleri dışarıdan kolaymı okunuyordu yoksa az önce sakinleştirdiği kız ona bir jest mi yapmak istemişti... Çaldıkları şarkı Happy Death idi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

ÇAY PARTİSİ

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
3 sayfadaki 6 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-