Akşam yavaş yavaş çökerek gökyüzünü mora boyarken, bütün öğrenciler kendi bölümlerine çekilmeye başladılar. Bu yüzden akşam artık sessiz ve sakindi. Marsh, bu gece Angela ile buluşacaktı. Her zamanki yerlerinde her zamanki saatle. İki farklı binadan olmalarına rağmen iki sıkı suç ortağıydı bu ikili. Angela bu akşam buluşacaklarına dair mesajı vermişti bugünkü kahvaltıda Marsh'a. Kuraliyet kavramından nefret eden ikilinin bir şeyler yapıp eğlenmesi gerekiyordu. Marsh'ın kafasında birşe yoktu ne yapacaklarına dair. Fakat Angela'nın olacaktıki davet'i yollamıştı marsh'a.

Marsh, akşam için çoktan hazırlanmıştı. Fakat ne yazıkki çok yakın arkadaşı ve aynı zamanda kuzeni olan Antonin onu buluşmaya gitmeden önce gördü ve Angela ile suç ortağı olduğunu bildiğinden hemen konuyu anladı. Sadece Marsh'la selamlaşıp kolay gelsin der gibi başını salladı ve Hufflepuff ortak salonuna doğru yol almaya başladı. Marsh yinede ne yapacağını soracağını sanıp tedirgin olmuştu. İçi biraz buruktu Marsh'ın bugün. Sevgilisi Sariasha'dan ayrılmıştı. Artık iki numaralı erkek olmak canını sıkmıştı ve lişkilerini bitirmek istediğini söylemişti Sariasha'ya. Biraz rahatlamıştı fakat biraz da yanlız hissediyordu şimdi kendini. Okul hayatı boyunca hiç sevgilisiz dolaşmamıştı. Dört yılda dört kızla çıkmıştı ve beşincisine de asla hayır demezdi.

Dakikalar geçiyordu. Marsh artık Kuleler'e, eski rasathane'ye çıkmanın vaktinin geldiğini düşündü. Ve dikkat çekmeden kulelere çıkmanın yolunu bulmaya çalıştı. Dönen merdivenlerde görevli profesör olabilirdi. Onlardan birine yakalanmak Marsh'ın hiç işine gelmezdi. İkinci kata kadardönen merdivenleri kullanmak zorundaydı. Ne olursa olsun başka yolu yoktu. Sakin ve mümkün olduğunca sessizce merdivenler çıkmaya başladı. Eğer tabloları uyandırır ve fazla ses çıkarmalarına yol açarsa bu hiç de iyi olmazdı. Birkaç dakika sonra ikinci kata gelmişti ve ikinci kattaki kapıdan içeri girerek kütüphane katına çıkmış oldu. kütüphane görevlisinede yakalanmadan arka taraftaki merdivenlerden dördüncü kata güvenli bir şekilde çıktı. Şimdi sırada tekrar dönen merdivenlerden geçmek vardı. Bugünkü işleecekleri Suç düşünerek rahatlamaya ve sakinleşmeye çalışıyordu Marsh.

Tekrardan dönen merdivenlerden yoluna devam etmek için önündeki kapıyı açtı. Beşinci kat'dan içeri girse yukarı çıkış yoktu. Mecburen altıncı kat'a kadar dönen merdivenleri kullanmalıydı. Bir yılan edasıyla süzülerek kulelere ulaşacağını hayal ederek yola koyuldu Marsh. Her basamağı sessizce basıyordu. Nefesinin bile ses çıkarmamasını istiyordu. Bu saatte burda yakalanırsa sonucu Slytherin içinde iyi olmazdı. Dakikalar sonunda altınca kata ulaştı Marsh. Kapıdan içeri girince ilk işi alnındaki ter'i silmekti ve derin bir oh çekmekti. artık kulelere çıktı sayılırdı. Mümkün olduğunca rahat olmaya çalışıyordu. Çünkü kulelerde de onu bekleyen tehlikeler vardı. Tabiki Gryffindor ve Ravenclaw sınıf başkanları. Onlar rahatça dolaşabilirlerdi. Kulelere doğru çıkmaya başladığında aklından geçen şey, Angela idi. Acaba o çoktan eski rasathane'ye ulaşmış ve Marsh'ımı bekliyordu. Yoksa oda Marsh gibi asıl macerayı kulelere çıkarakmı yaşıyordu hala. Marsh kulelere çıktığında mümkün olduğunca hızlı bir şekilde eski rasathaneye doğru yürüyorduyu. Hem heyecanlı hem meraklı hemde onu mtlu eden bir korkuyla yoluna devam ediyordu. Sonunda ve nihayet eski rasathane'ye ulaştığında orda kimse yoktu. Anlaşılan Angela henüz merdivenleri çıkmayla meşguldü. Marsh asasını çıkardı ve bu derin karanlıkta bir ışık yakarak Angela'yı beklemeye başladı;
Lumos !!

Uzun ve sabırsız bekleyiş sürüyordu. Marsh, Ange'nin geleceğine emindi. daha önce her defasında sözünde durmuştu ve buluşmaya gelmişti. Dakikalar geçiyordu, Marsh karanlıkta asasıyla dolaşmaya devam ediyordu. Bir ses duydu ve heyecanlandı. Acaba bu Ange'miydi yoksa birisi onun burada olduğunu mu farketmişti. Hatta belkide Ange'yi yakalamışlar ve konuşturmuşlardı. Marsh'ın aklından saniyede binlerce düşünce geçiyordu. Birden rasathane'nin kapısının açıldığını gördü. Heyecandan kalbi gümbür gümbür atıyordu. Asasını her ihtimale karşı kaldırdı ve kapıya tuttu.

Fakat içeri giren Ange idi. Girer girmez Marsh'a sarıldı ve dudaklarından şu sözler döküldü;
"Şu maceralar bazen çok sıkıcı olabiliyor doğrusu!" Marsh önce sırıttı ve ;"Evet haklısın Ange. Fakat ben adrenalinsiz bir hayat düşünemiyorum"dedi. Sonra bu geceki plan hakkında konuşmak üzere daha güvenli bir yer aradılar. Marsh'ın ne yapacakları konusunda hiçbir fikri yoktu. Fakat işin içinde Ange olunca da muhakkak Marsh'ın çok hoşuna gidecek bir şey olacaktı.

Bir müddet sonra daha fazla dayanamayıp sordu;"Bu geceki plan nedir Ange ?" Bunu sorduğu anda Ange ona öyle bir bakış attıki, Marsh'ın o an beyninde şimşekler çakmaya başladı. Ne olmuştu ? Marsh'ın birden gözleri kararmaya başlamıştı ve sanki birisi ona lanet yağdırmıştı. Ange onun gözüne daha önce hiç şu anki gibi gözükmemişti. Onu her zaman en iyi arkadaşlarından biri olarak görmüştü. Aklından geçen düşünce şu an onu öpmekti. Bu doğru muydu ? Marsh'ın aklından geçen düşünceler, onun en yakın arkadaşlarından Ange'ye karşı şu anda gelişen duyguları doğru muydu ? Belki düzelir umuduyla gözlerini ovaladı. Fakat hiçbir şey değişmemişti. Sanki Marsh o anda aşk iksiri içmişti ve Ange'ye sonsuza dek bağlanmıştı. Aklından ne en bağlı olduğu şey olan Slytherin geçiyordu, ne ailesi, ne quidditch. Düşündüğü tek şey birden bire Ange olmuştu. Aklından geçen bu düşünceler onun gözünü köreltiyordu. Daha önce iki kez Slytherin dışından kızla çıkmıştı ve sonu hüsranla sonuçlanmştı. Acaba bu hislerini Ange'ye söylemelimiydi ? Yoksa bu bir anlık heves miydi ? Ne olursa olsun bu gecekinden daha iyi bir zaman olması mümkün değildi. Burası bunun tam yeri ve tam zamanı diye geçirdi aklından. Bu sırada Ange'nin ona olan şaşkın bakışları hala devam etmekteydi.

Marsh, Ange'ye bakakaldığı zaman süresince Ange ona bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Tabi Marsh o sırada aklından binlerce düşünce geçiriyordu."Şeyy..Aslında..Sabah kahvaltıda birkaç olay oldu hatırlıyorsundur. Gryffindorlu çömez sinirimi bozdu.. Ehh şu sıralar gryffindorlu herkes öyle ama.. Diyeceğim şu ki.. Gryffindoru biraz rahatsız edelim.. Kendilerine çok güveni olan şu ucubelerden kurtulalım..

Marsh onu duyuyordu ama cevap veremiyordu her ne sebeptense. Fakat Gryffindor'lara ucube demesi çok hoşuna gitmişti. Bir an için Ange'nin Slytherinden olduğunu sandı. İçinden hala ona delice sarılmak istiyordu. Kalp atışlarının dengesizliği her geçen saniye artıyordu. İçinden bir ses Ange'ye duygularını açıklaması gerektiğini söylüyordu. Tam ona açılacaktıki Ange ;"Ahh yanımda ailemden kalma bir büyü kitabı var.. Daha öğrenemediğimiz büyüleri bak brdan öğrenmeye çalışalım.. Gryffindorluları rahatsız etceksek ek büyülere ihtiyacımız var değil mi?"dedi. Marsh birden sarsıldı ve ;"Ee, evet Ange, haklısın. Farklı ve yeni büyüler öğrenmek her zaman işimize yarayacaktır."dedi. Bunu söylerken içinde pişmanlık duygusu vardı. Neden gerçek hislerini söyleyememiştiki ? Neden onu sevdiğini söyleyememişti. Ama kararlıydı bu gece ona gerçek hislerini söyleyecekti. Onun bir Hufflepuff olmasına aldırış etmeden onu sevecekti. Ange'yi daha şimdilik daha fazla sıkmak istemedi."Eee bize uygun bir büyü bulabildinmi ?"

Ange büyüyü bulamamış olacakki kitaba baştan göz gezdirmeye başladı. Bir müddet sonra sinirden kitabı duvara fırlattı. İçinden çıkan zarf Marsh'ın çok dikkatini çekti. Acaba içinde ne yazıyordu? Marsh hemen kalktı ve mektubu aldı. Mektubun üzerinde kime ait olduğu yazıyordu. Mektup, Ange'nin babasından, Ange'ye yazılmıştı. Marsh;"Ange, bu mektup sana ait ve sanırım baban tarafından yazılmış."dedi. Fakat Ange başka şeyler düşünüyor gibi görünüyordu. Marsh mektubu açmış ve okumaya başlamıştı. Marsh'ın gözüne çarpan ilk detay Ange'nin babasının Slytherin'li oluşuydu. Bunu biraz garip buldu. Yani Slytherinli bir babanın Hufflepuff'lı kızı olması fikri ona biraz saçma geldi. Mektubu okumaya devam ediyordu. Burda Ange'nin ailesiyle ilgili herşey yazıyordu. Çok önemli birşey Marsh'ı uzun süre düşündürdü. Ange'nin annesi bir Ravenclaw'du. Ama bu nasıl olurdu. Gerçek bir Slytherin, kendisinden daha zekileri sevmezdi. Özellikle farklı binalarda bulunuyorlarsa. Ve Ravenclaw'lar zekilikleri ile tanınırlar. Marsh, Ange'nin babasının yoldaşlık tarafından olduğunu düşündü bir anda. Fakat bu düşünce o kadar uzun sürmedi. Çünkü çok saçmaydı. Bir Slytherin yoldaşlığa katılmazdı. Yolsa katılırmıydı. Bu çelişkiden kurtulması birkaç saniye sürdü ve mektubu okumaya devam etti Marsh. birkaç dakika okudu ve ilgisini çekeceği bir durum bulamadı. Fakat sonra Marsh'ın gözlerinin faltaşı gibi açılmasına neden olan bir bilgiye daha ukaştı. Evet, Ange'nin babasının ilk aşkı bir Hufflepuff'mış. Bu bilgiyide okuyunca Marsh içinden;"Vay be Ange. Babanın her limanda bir gemisi varmış"dedi. Sonrada sessizce sırıttı. Marsh iki ihtimal üzerinde düşünüyordu. Ya Ange'nin babası Slytherin'in yüz karasıydı. Yada mektupta vurgulamak istediği Aşk'ın bina tanımadığı, binasına çok bağlı olan Slytherin'leri bile bazı şeylere mecbur bırakmasımıydı. Marsh birinci ihtimali aklından çıkarmaya çalışıyordu. Bir Slytherin'in illa ki başka bir Slytherin'lemi evlenmesi gerekiyordu? Tabiki hayır Mektupta anlatılmak istenilen şeyde bu olmalıydı. Yani Aşk'ın farklı binalardan olanları bile birleştirebilecek bir sihir olması. Bu mektup Marsh'a adeta ilaç gibi gelmişti bu gece. Onun Ange'ye karşı hissettiklerinden sonra böyle bir şeye ihtiyacı vardı. Ne olursa olsun bu mektubu Ange'ninde okuması gerekiyordu. Belkide Marsh'a binası yüzünden yaklaşmak istemiyordu ve bu mektubu okuyunca fikri değişebilirdi. Tam bu sırada Ange, "Buldum !" diye bağırınca Marsh önce yerinden hopladı ve sonra Ange'ye "Ne buldun Ange !"dedi.