AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 21.45

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2, 3  Sonraki
YazarMesaj
Stewie Amadeus

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Stewie Amadeus



Mücadele Tarafı : Lady'm nere ben oraya, onun eteklerinden ayrılmam ulem
Rp Sevgilisi : Caprice Anna Flower
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Çakal

21.45 Empty
MesajKonu: 21.45   21.45 EmptyPaz Mayıs 16, 2010 8:56 pm

Kişiler: Anita, Stewie..
Saat: Belli değil mi? 21.5 öncesi ve sonrası...
Kurgu:Okuyunca anlarsın salute
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Anita Farrel

VII. SınıfVII. Sınıf
Anita Farrel



Mücadele Tarafı : Miras kalan taraf; Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Vaşak.

21.45 Empty
MesajKonu: Geri: 21.45   21.45 EmptySalı Mayıs 18, 2010 6:34 pm

"Hadi bakalım ahali, ışıklar sönsün!"
Kendini beğenmiş bir Ravenclawlının bu sözleri içinde bulunduğum düşünceli durumdan uyandırdı beni. Dalgınca etrafında hareket eden bedenlere baktım yüzleri görmeden. Ortak Salona ani bir karmaşa hakim olmuştu.
"Ne yani, herkesin mi uykusu var?" diye düşündüm yüzümdeki ekşimeyi gizleyemeden. O sırada bir anda küçük sınıflardan çilli bir kızın önümde durup şaşkın şaşkın bana baktığını farkettim. Ürktüğümü açıkça belli eden bir şekilde geri çekildiğimde kızın alnını kırıştıracak bir şekilde kaşlarını çattığını görmüştüm.
"Anita, gelmiyor musun?"
"Adımı nereden biliyor ki bu?" diye düşündüm hoşnutsuz bir şekilde. Yüzümdeki kavgacı ifadeyi değiştirmeye çabaladım, başarısızlığımı farkettiminde başımı öne eğip saçlarımı kullandım maske misali.
"Şey evet ama önce kütüphaneye uğramışım. Kitabımı unuttum."
Kız samimiyetle gülümsedi.
"Onu yarın da alabilirsin."
Anden ayağa kalktım, çilli ve tanımadığım birinin beni durdurmasına izin vermeyecektim.
"Evet ama kendimi hiç huzurlu hissetmiyorum. Gidip hemen alsam iyi olacak."
Cevabı bekleyemezdim çünkü yadırganacağıma emindi. Kızın ince sesini duymak yerine hırşımla dışarı fırladım ve başka bir profesörün daha vıdı vıdısıyla karşılaşmamak için koşarak kendini dışarı attım. Kapıların ardındaki orta şiddetli rüzgar yüzüme çarptığında siyah saç telleri yüzümü yaladı. Şapkamı unuttuğuma lanet ederek üzerime kapanan gecede koşmaya devam ettim. Okulun kulelere yakın bölümünden içeri girdiğimde Hogwarts'ın sıcak nefesi gene beni karşıladı.

Dışarıdan dolaşmak iyi bir fikirdi çünkü şimdi koridorlarda tek bir profesör bile yoktu. Her halükarda etrafına baktım isterik bir şekilde. Kimsenin olmadığına kendimce emin olduğumda basamakları tırmanmaya başladım. İstikamet belliydi; Saat Kulesi. Devasa yelkovan ve akrebin hareketinin huzurumu geçen dakikaları hatırlatarak vereceğini biliyordum.Bu her zaman böyle olmuştu ve ilelebet öyle olacaktı.
Bir çift tanıdık gözün beni takip ettiğinden habersiz, devam ettim hedefine doğru yürümeye.


En son Anita M.Farrel tarafından Çarş. Mayıs 19, 2010 6:54 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Stewie Amadeus

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Stewie Amadeus



Mücadele Tarafı : Lady'm nere ben oraya, onun eteklerinden ayrılmam ulem
Rp Sevgilisi : Caprice Anna Flower
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Çakal

21.45 Empty
MesajKonu: Geri: 21.45   21.45 EmptyÇarş. Mayıs 19, 2010 3:43 am

Bir insanı en çok kendisi rahatsız edermiş, bunu gayet iyi bir şekilde anlıyordum. Benim gibi düzinelerce insanın bulunduğu binam artık bana baygınlık veriyordu. Düşüncelerimin b kadar kolay tahmin edilmesi ve herkesin benim gibi düşünmesi artık canımı sıkıyordu. Bu sıkkınlığın tek çaresi türevlerimden kaçmaktı. Akşamları çoğu kişi gibi ortak salona kapatamıyordum artık kendimi, dışarı çıkıp bir tek gecelerini sevdiğim okulun gizli geçitlerini keşfetmeye çalışıyordum; elbetteki biliyordum bir gün kimsenin bilmediği yeni bir geçit bulacağımı. Bu egoist haz bana bu konuda direnç veriyordu.

Bu gece de yaklaşık olarak bir aydan beri her gece yaptığım gibi sessizce sıvıştım ortak salondan. Rahatına düşkün bir insan olarak giyinmeyi sevdiğim gri eşofmanım üstünde de Slytherin arması bulunan koyu yeşil bir sweat vardı üstümde. Sweat'in şapkasını çekerek koridorların karanlığında olabildiğince az göze batmaya çalışıyordum. Birkaç portrenin ve duvar halısının yardımıyla kendimi bir anda batı kulelerinde bulmuştum. Gryfindor orak salonu buralarda bir yerde olmalıydı ve Ravenclaw... onların ortak salonlarının yerini biliyordum. Camdan dışarı bakarak tam olarak nerede olduğumu çözmeye çalışırken ilerlerden bir yerden gelen ayak sesleriyle irkilerek kendimi en yakın heykelin arkasına attım. Kısa bir süre sonra köşeden biri dönmüş pelerini arkasından dalgalanarak benim bulunduğum yönün tam aksi istikametinde hızla yol alıyordu. Profesör olmadığı çok belliydi, üstündeki gayet sıradan bir öğrenci cübbesiydi. Merakın bana verdiği istekle usulca hareket ederek yerimden çıktım ve kim olduğunu bilmediğim o kişiyi takip etmeye başladım. Belki bir Gryfindor'lu çıkardı bahtıma diye düşünüp sinsi bir şekilde gülümsedim benden habersiz ve belkide düşmanım olan o kişinin arkasından.

Koridorun sonundan sağa sapmıştı, köşeye geldiğimde durup gizlice izleyerek nereye gittiğine baktım. Koridoru ayın belirsiz ışıkları biraz da olsa aydınlatıyordu; çok çabuk farkedilebilirdim eğer umarsızca arkasından yürürsem. Girdiği koridorun sonunda tam bir kuleye çıktığı çok belli olan dar dönen merdivenlerin başında durup şöyle bir etrafı süzdükten sonra hızla merdivenleri tırmanmaya başlamıştı. Cübbesinin etekleri görüş alanımdan çıktığı anda peşine düşüp bende yavaş yavaş görünmemeye dikkat ederek çıkıyordum merdivenleri. Kısa bir süre sonra ayın kimsesiz sulieti merdivenleri yanında bulunan duvara vurmuş, artık sonuna geldiğimizi anlamıştım. Kimseden haber yok gibiydi, çoktan çıkmış olamlıydı merdivenleri. Duvara yaslanarak ağır ve yan adımlarla çıktım son birkaç basamağı. Kulağıma gelen tik.tak. sesleri bana nerede olduğumuzu gayet iyi bir şekilde açıklamıştı. Dev saatin arkasında olduğumuzu görünce aşağılayıcı bir gülümsemeyle etrafa baktım. İleride biri yere oturmuş ırtını da duvara yaşlamış öylece oturuyor gibiydi. Ne ben onun görüş alanındaydım tam olarak ne de o benim. Sessiz adımlarla biraz daha ileri gidip kim olduğunu görmeye çalıştım. Bir adım daha sola atınca "Tanrım..." diyebilmiştim onu görünce. Nasıl bir açı tutturduysam ay ışığı yüzüne vurarak beyaz olan tenine farklı bir ışıltı kazandırmıştı. Karanlığı delen mavi gözleri parlıyordu adeta. Bir melek gibiydi, belki de gibiydi değil öyleydi. Şaşkın bir şekilde arkasına gizlendiğim kolona sırtüstü yaslanıp bir an durdum. Yüzüm ciddi bir ifadeye sahipti ve düşünüyordum. Yüzümde hafiften çapkın bir gülümseme oluşmuş, gözlerim parlamıştı bir anda. Tekrar arkamı dönüp baktım ona. Dalgın bir şekilde dışarıyı seyrediyordu dev pencereden ve arada bir saate bakıyordu. Kolonun arkasından çıkıp yanına doğru yürüdüm yavaşça. Ellerimi cebime sokarak ondan on on beş adım kadar uzakta bir yerde, ayın ışıyla tam olarka aydınlatamadığı bir noktada durup "Bu saatte böyle bir yer seçmek... Nedenini merak ettim doğrusu." dedim kısık ve etkili bir ses tonuyla..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Anita Farrel

VII. SınıfVII. Sınıf
Anita Farrel



Mücadele Tarafı : Miras kalan taraf; Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Vaşak.

21.45 Empty
MesajKonu: Geri: 21.45   21.45 EmptyÇarş. Mayıs 19, 2010 7:37 pm

Merdivenler sonu gelmez bir şekilde yükseliyor, yükseliyordu ama adımlarım da durmak bilmiyordu merdivenler misali. Adımları bilinçsizce, düşünmeden yapıyordum, beynim eylemlere emretme hükmünden sıyrılmız sadece aklıma gelen düşüncelerle meşguldü. Şimdi bunaltıcı yatakhanede huzurlu nefes seslerini dinleyerek uyumaya çalışabilir ama muhtemelen başarısızlıkla sonuçlanacak bu eylemin üzerine bütün geceyi pencereden, mat geceyi ve doğan güneşi izleyerek tamamlardım. Güneş kızıl demetten saçlarını cama vurarken üzerime çöken ani uykuyla kendimi yeniden yumuşa çarşaflara bırakır ve diğerleri hayatlarını yaşarken ben uykuyla geçirirdim tüm zamanımı.

Bana neler oluyordu?
Uyumaya bu denli düşkünken geceleri dışarı atılmak, soğuk esintiyi içime çekmek istiyordum. Ürktüğüm vampirlerden farksız, geceleri yaşamayı gündüzleri de uyumayı istiyordum. Yıldızlardan başka arkadaşımın olmadığı geceleri birileriyle takılmak, en kötüsü tozlu rafların arasındaki yıpranmış ciltlerin gizledikleri sırları keşfetmek istiyordum. İnkar ettiğim neden barizdi elbet, insanların korktuğu, kovduğu yalnızlığa o denli alışmıştım ki etrafımda onca insan kalabalık ederken aralarında tek başıma hissediyordum. Boş koridorlarda kendisini güvende hissedip gardını indiren insanların arasındaysa hayaletlerin bile çekildiği zamanları değerlendirme peşindeydim.
Ne oluyordu gerçekten? Yeni bir şey değildi bunlar ama barizliği artık aklımı kaçırmama sebep olacaktı. Ve git gide artan bunlar ileride olacağım şeyden korkmama sebep oluyordu. Anneme dönüştüğümü hissediyordum, daha doğrusu ona çekildiğimi. Karanlığın azametli hizmetkarlarından birine, anneme.

Bunları düşünürken merdivenin sonuna geldiğimi farkettim. Büyükbabamın da dediği gibi "Sonsuzluk bile sonsuza dek sürmüyordu." Ayak seslerim duvarların fısıltısı gibi yankılanırken ay ışığının aydınlattığı odada etrafa bir göz attım. Buraya bir süredir gelemiyordum ne de olsa Ravenclawlı içgüdülerim geceleri odadan çıkmanın yasak olduğuyla ilgili bir kavgaya tutuşuyordu diğer yanımla. Çoğu zaman omuzlarımdaki melek galip geliyordu aam bu gece değil. Başımı derde soksam bile bu gece yatakhanede kalamazdım. Diğerleri huzurlu uykularına gömülürken onları deli gibi kıskanan ben, buna tahammül edemezdi.
Yelkovan yüksek desibelli bir tikleme ile hareket ettiğinde gülümsedim. Sırtımı duvara yasladım ve ayın ışıklarını karşıma alıp yelkovanın tembel hareketini izlemeye başladım.
Yaşlılık fobisi olan birinin saati izleyerek keyiflenmesi gerçekten garipti.

"Bu saatte böyle bir yer seçmek... Nedenini merak ettim doğrusu."
Çok geçmeden alçak sesli genç adamın söyledikleri korkuyla yerimden sıçramama ve aniden başımı ona çevirmeme sebep oldu. Gözlerimi kocaman açmış ona bakıyordum. Bunun tek sebebi şaşkınlık değildi, karanlığın yuttuğu çocuğun yüzünü algılamaya çalışıyordum kim olduğunu anlayabilmek için. Sonunda buna netlik kazandıramadığımda tuttuğum nefesi verdim ve bacaklarımı kendime çekip kollarımı etrafına sardım.
Gelenin bir profesör olmadığı belliydi, öyle olsaydı muhtemelen açılış cümlesi bu olmazdı. Bu yüzden gergin olmanın bir sebebi yoktu çocuk koşarak birini çağırmadığı sürece.
"Beni korkuttun." dedim. Onca sessizliğin sonunda kendi sesimi duymak beni garipsetmişti.
"Merak ettiğin bu saatte neden burada olduğum mu yoksa neden burada bu saatte olduğum mu? Çünkü ikisi de aynı şey değil."
Ah demogoji seven uyuşuk aklım! Uykusuzluğun getirdiği sersemliğe mahkumdum. Bir kez daha kim olduğunu anlayabilmek için loş ışıkta kalan yüzüne baktım.
"Neden ışığa çıkmıyorsun?"
Gayet masumane sorulmuş bu soru bolca merak ve biraz da sitem doluydu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Stewie Amadeus

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Stewie Amadeus



Mücadele Tarafı : Lady'm nere ben oraya, onun eteklerinden ayrılmam ulem
Rp Sevgilisi : Caprice Anna Flower
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Çakal

21.45 Empty
MesajKonu: Geri: 21.45   21.45 EmptyPerş. Mayıs 20, 2010 4:06 am

Sesimi duyar duymaz korkuyla sarsılıp başınıbenim olduğum tarafa doğru çevirmişti Anita. Mavi güzel gözlerini şaşkınlıkla açmış beni tam olarak görmeye çalışıyordu. Kısa bir süre sonra korkusu geçmiş rahatlamıştı ve bacaklarını vücudana doğru çekerek ellerini bacaklarının üstünde kenetlemişti. Kısa bir süre sonra durgun bir sesle "Beni korkuttun." dedi. Hemen cevap vererek "Amacım bu değildi." deyip gülümsedim kendinden emin bir şekilde. Kısa bir sessizliğin ardından "Merak ettiğin bu saatte neden burada olduğum mu yoksa neden burada bu saatte olduğum mu? Çünkü ikisi de aynı şey değil." dedi biraz bezgin bir tonla. Bu soru karşısında sadece kısık bir kahaka atmıştım. Laf kalabalığını seviyordu, benimse pek başvurmadığım yöntemdi demogoji. Sorusunun ve benim ufak kahkahamın ardından biraz daha dikkatli bir şekilde bana bakarak "Neden ışığa çıkmıyorsun?"
diye sordu biraz sitemli bir sesle. Yüzümde halinden memnun bir ifadeyle birkaç adım atarak iyice yaklaştım ona. Artık tüm hatlarım tam olarak görünüyordu. Kayık bir gülümsemeyle "Sanırım karanlığı daha çok seviyorum, geceyi... " dedim net bir ses tonuyla. Gerçekler o an en cazip görünen cevaplardı benim için. Olduğum yerde dikilerek yüzüne bakıyor onu inceliyordum; o da beni. Kısa bir süre sonra sessizliği bozan ben oldum bu sefer; "Sormak istediğim şey gayet açık. Neden bu saatte buraya gelmek istedin?" dedim ve bir anlık duraksamadan sonra "Evet, kısacası bu." dedim ve emin adımlarla yanına doğru ilerleyerek tam karşısına oturup bağdaş kurdum. Bir süre sonra sırtımın ağrıyacağını bildiğim için ellerimi arkaya yere koyup kendimi hafif geri doğru bırakarak tüm yükümü kollarıma verdim ve onun gözlerinin içine bakmaya başlayarak bu sefer ne diyecek diye beklemeye koyuldum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Anita Farrel

VII. SınıfVII. Sınıf
Anita Farrel



Mücadele Tarafı : Miras kalan taraf; Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Vaşak.

21.45 Empty
MesajKonu: Geri: 21.45   21.45 EmptyPerş. Mayıs 20, 2010 11:31 am

"Sanırım karanlığı daha çok seviyorum, geceyi... "
Berrak sesi görüntüsüyle beraber gelmişti. Yüzüne ay ışığı vururken işinin ehlini bilen bir heykeltraş tarafından yapılmışçasına duran yüz hatlarını inceledim. Dağınık saçları ve kendinden emin, kibirli gülümsemesiyle kişiliği olmayan her kızın tapınacağı, arkasından bakıp refleksif olarak kıkırdayacağı ya da yanına işveli edalarla gidip baştan çıkarmaya çalışacağı tipte birine benziyordu. Kabul etmeliyim, ben bile etkilenmiştim. Ama dinlediğim ve tanık olduğum onca erkekler-taşsa-kölesi-bile-olurum hikayelerinin ardından bu kadar çabuk kendimi kaptırmam doğal olmazdı. Bu yüzden güzel bir maddeyle kaplanmış bilinmeyen bir maddeye bakarcasına süzdüm onu. Sonuçta bir Slytherinliydi, binalara dar görüşlü bir ifadeyle bakanlardan değildim ama gülümsemesi bile bana içinde yaşattığı kibiri fısıldıyordu.
Ne kadar süre boyunca sessiz kaldığımı farketmedim ama konuşmasıyla gözlerimi kaçırmam aynı zamana denk gelmişti.
"Sormak istediğim şey gayet açık. Neden bu saatte buraya gelmek istedin?"
Durakladıktan sonra ekledi; "Evet, kısacası bu."
Kendime engel olamadan güldüğümde sorusunu düşünüyordum. Açıkçası nedenini hiç düşünmemiştim. Buraya geldiğim onca süre zarfınca hiçbir zaman neden saat kulesi diye sormamıştım kendime. Cevabın onunla aynı olmamasını umdum z,ra içimdeki karanlığı itiraf ettiğimde koca, sonsuz kollarını bana saracakmış gibi geliyordu. O yanıma gelip oturana kadar cevabı kafamda düşünüyor, cümleleri toparlamaya çalışıyordum. En rahat olduğu pozisyonda oturduğunda bağdaş kurduğum yerde hareketlenip onun yaptığı gibi ellerimi yere sabitleyip kollarıma dayandım.
"Uyuyamadım sanırım." dedim, kelimeleri sıralamaya çalışır gibi duraklayarak. Sonrasında gelen cümleler daha kolay oldu.
"İnsanların sahip olmadığım şeylere sahip olduğu alanlarda olmaktan hoşlanmıyorum,uyku gibi. Biraz da yalnızlık sevdası olsa gerek."
Küçük bir çocuk gibi omuz silktim ve gözlerimi hareket etmemiş gibi gelen yelkovana çevirdiğimde aynı soruyu yönelttim kendisine;
"Sen niye buradasın? Yani... neden burası?"
Kendime engel olamadan saçlarımı geri taradım. Bu tikimden nefret ediyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Stewie Amadeus

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Stewie Amadeus



Mücadele Tarafı : Lady'm nere ben oraya, onun eteklerinden ayrılmam ulem
Rp Sevgilisi : Caprice Anna Flower
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Çakal

21.45 Empty
MesajKonu: Geri: 21.45   21.45 EmptyPerş. Mayıs 20, 2010 6:37 pm

Gidip yanına oturduğumda o da oturma şeklini değiştirmiş benim gibi kollarına yaslamıştı tüm vücudunun yükünü. "Uyuyamadım sanırım." dedi ağır ağır, kafasında net bir cevap bulamayan bir insnaın edsaıyla duraksadı bir an; ben kaşlarımı çatmış soru soran gözlerle onu izlemeye devam ediyordum. Birkaç saniye sonra "İnsanların sahip olmadığım şeylere sahip olduğu alanlarda olmaktan hoşlanmıyorum,uyku gibi. Biraz da yalnızlık sevdası olsa gerek." dedi daha net ve kararlı bir ses tonuyla omuzlarını silkerek. Cevabı çok kurcalamıştı aklımı sebepsiz yere; belki de sebepsiz değildi. "Yalnızlık sevdası..." diye mırıldandım kendi kendime gülümseyerek. Evet, bu duygu bana çok tanıdık geldi o an için. Herkes benim gibi birinin devamlı gözde olmak isteyeceğini sanar, belki bir nevi öyle ama bu sanının yüzde yüz doğru olduğu da söylenemezdi. Yalnızlığı severdim, şamata yaratmayı sevdiğim kadar... Dinginlik kimi zaman mutluluk verirdi bana, sanki bir Gryffindor'lunun karşımda hayli bir zarar görmesi kadar...

Benim düşüncelere daldığım bir anda Anita deniz mavisi gözlerini yelkovana dikip "Sen niye buradasın? Yani... neden burası?" diye bir soru yöneltmişti, bir yandan da saçlarını geriye doğru atıyordu. Bu hareketine ve sorusuna istemsizce gülümseyerek karşılık vermiştim. Sesime biraz heyecanlı tonu katarak "Ben mi?" diye sordum sadece ortaya. Biraz duraksadıktan sonra "Aslına bakarsan ben..... ben sadece seni izledim. Buraya gelmek gibi bir amacım yoktu seni görene kadar." dedim yavaş yavaş ve tane tane konuşarak. Rahatlığım üstümden sızıyordu adeta "Geceleri okulun içinde dolaşmayı seviyorum, ne kadar şanslıyım ki sana rastladım ve sen de beni buraya getirdin. Hoş bir yer.." dedim kibar bir ses tonuyla ve dudağımın kenarında küçük bir tebessümle. Bir kıza bir şey söylerken istemsizce başımın arkasına giderdi elim, nitekim şimdi de bir şey değişmemişti; sağ elimle saçımın arkasını karıştırıyordum rahat bir şekilde. Saçlarımın dağınık olmasını seviyordum, düzen pek bana göre değildi.

Uykusuzluk gözlerinden akıyordu, merakla yüzüne bakarak "Uyuyamamanın belirli bir sebebi var mı? Baya uykulu görünüyorsun da, yoksa zamanın getirdiği bir durgunluğa mı kapıldın?" diye sordum gülerek gözleri saati izleyen Anita'ya..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Anita Farrel

VII. SınıfVII. Sınıf
Anita Farrel



Mücadele Tarafı : Miras kalan taraf; Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Vaşak.

21.45 Empty
MesajKonu: Geri: 21.45   21.45 EmptyPerş. Mayıs 20, 2010 7:35 pm

Sesindeki heyecanlı tını bni konuşmaya teşvik etti. Yoksa belki gün doğana kadar sessizliğe gömülebilirdim. Zaten kimi zaman yalnızlığına eşlik ettiğim kişilerin varlığını bile unutabiliyordum zamanla.
"Ben mi?" dediğinde sırıtıp kafamı salladım. Aslında buna cevap beklemediğini biliyordum ama belki de kendimde cevap verme ihtiyacı duymuştum vücut diliyle de olsa.
"Aslına bakarsan ben..... ben sadece seni izledim." dedi dobra bir ifadeyle.
"Buraya gelmek gibi bir amacım yoktu seni görene kadar."
Gözlerimi devirdim kendi kendime gülerken. Aslında uzun zamandır, daha doğrusu ayakkabım Jan'ın kafasına düştüğü zamanı saymazsam çok uzun zamandır, gülmüyordum. Stewie'nin sözler değildi güldüğüm, yeimde olma fantezisini kuran kızlara gülüyordum. Muhtemelen böyle bir sahneyi düşlemiş onlarca kız vardı, bir kaçını parmakla gösterebilirdim bile. Hele ki II. Sınıf kızları, muhtemelen Stewie her geçtiğinde kıkırdamaktan nefes bile alamıyorlardı. Biliyordum çünkü okulda Slytherinli erkeklerin, hele ki yaşları büyükse, ayrı bir havası oluyordu. Çoğu yeni yetme kız bu yaşça büyük Slytherinli sevdaları yüzünden kalp kırıklıkları ve masumiyet kayıpları yaşıyordu. Pek derdimde de sayılmazlardı açıkçası, çünkü hepsini iradesiz ve moda düşkünlüğünden mantıksızlaşmış buluyordum. Sonucunda onlar bu sahneyi düşlerken ben denk gelmiştim işte. Asosyal Anita Farrel. Çocuğu da yiyecek falan değildim, sadece sohbet ederek kişiliğini öğrenmeye çalışıyordum.
"Geceleri okulun içinde dolaşmayı seviyorum, ne kadar şanslıyım ki sana rastladım ve sen de beni buraya getirdin. Hoş bir yer..." dedi dudaklarının kenarındaki sevimli sayılabilecek hoş bir gülümsemeyle. Elini ensesine götürdüğünde bu sefer bariz bir şekilde güldüm.
"Bu tik bende de var. Ama sadece pişman olduğumda falan ortaya çıkıyor. Merlin, amma çok tikim var." dedim kendi kendime gülmeye devam ederken.
Gerçekten de uzun süredir gülmemiştim, bunu yüz kaslarımda bile hissedebiliyordum. Amma hissettiğim diğer yoğun duyguysa uykuydu. İçimden esnedikten sonra saati izlemeye devam ettim. Sanki ona bakmayı kestiğimde zamanı da kaçıracak gibi hissediyordum. Yüzümdeki gülümseme biraz da olsun yerini belli ediyordu ama durgunluk o an dominant ifadeydi.
"Uyuyamamanın belirli bir sebebi var mı? Baya uykulu görünüyorsun da, yoksa zamanın getirdiği bir durgunluğa mı kapıldın?"
Şaşkınlıkla Stewie'ye baktım. Gerçekten şaşırıp şaırmadığıma bile emin değilim, sadece beklemiyordum sanırım.
"O kadar belli mi?"
Dudak bükmek için durakladım, ardından sırtımı gevşekçe hareket eden yelkovanla akrebe döndüm. Bu şekilde Stewie ile konuşmam daha kolay olacaktı.
"Aslında bilmiyorum. Bazen sadece uykuya dalamıyorum bazen de kabuslar..."
Pekala, kabuslarımdan Stewie'ye söz edemezdim. Sonuçta kimmi ailevi durumları içeriyordu. Ona annemin acımasız bir ölümyiyen babamın da aksine sadık bir aydınlık savaşçısı olduğunu, savaşta birbirlerini öldürdüklerini ve yetim kaldığımı falan anlatmam gerekirdi ki bunu anlatmak istediğimi sanmıyordum. Onun yerine konuyu değiştirmek için bir hamlede bulundum.
"Hiç buraya gelmediğini söylemeyeceksin değil mi? Yani genelde millet burayı günahlar için kullanıyor, son geldiğimde birbirlerini yemeye çalışan bir çift vardı mesela. Yani burası erkeklerin kızları romantizmle aldatıp istediklerini yaptırabilecekleri türden bir yer."
Burayı tavsiye ediyor gibi göründüğünden hemen ekledim.
"Tabi kimse yokken gayet güzel bir yer oluveriyor."
Uykusuzluğum gerçekten çene vidalarımı da gevşetmişti anlaşılan. Normalde az konuşan biriyken gecenin bu vakitinde ciddi anlamda konuşmaya başlamıştım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

21.45

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : 1, 2, 3  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-