AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Beklenmeyen Misafir.

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2, 3  Sonraki
YazarMesaj
Achille Matteo D'Aloise

BüyücüBüyücü
Achille Matteo D'Aloise



Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Sfenks

Beklenmeyen Misafir. Empty
MesajKonu: Beklenmeyen Misafir.   Beklenmeyen Misafir. EmptyC.tesi Ara. 06, 2008 1:24 am

Soğuğun, varlığını belli edercesine yankılandığı zindan koridorları merdivenlerinden ağır ağır çıkar iken; bir yandan uzun zamandır kendi kendisine yettiğini farkediyor, bir yandan da yetip yetmediğini düşünüyordu. Üzerine giymiş olduğu siyah renkli ve uzun pardesüsünün kollarının kapattığı ellerini yuvalarından çıkartıp; bir çift siyah deri eldiven giymiş; dışarıda yağan karın, o tanımlanamaz manzarasını kaçırmayı hiçte istemediğini farketmişti. Son günlerde belirgin bir değişiklik vardı Achille'de. Özellikle de yasak ormandan sonraki günlerde. O sinirli yapısı, yerini sessiz bir sakinliğe bırakmış; yapmacık olan soğukluğu ise gerçek bir hâl almıştı. Ayrıca büyümesi de bunların içinde ayrı bir dertti. Büyümek istediğini zannetmiyor, hep ufak dertler ile uğraşmak zorunda kalmayı istiyordu. İşte bu iki nedenin yarattığı sorunlar, canını sıkıyordu. İhtiyaç odasında geçirdiği saatler gün geçtikçe artıyor ve bu yok olmaları, bazılarının dikkatini çekiyordu. Üzerine çöken umursamazlığı, bir an önce atmak istiyor; fakat her onu üzerinden iterek atmaya çalıştığında gücü yetmiyor ve üzerine yığılmasına izin veriyordu. İyice güçsüzleşiyordu Achille. Eski bilgiye aç, zeki öğrencinin yerini; dalgın, pısırık, korkak, aptal birisi mi alıyordu yoksa? Kendisini toparlamalıydı en kısa zamanda. En azından aynaya baktığında, kendisi yerine başkalarını koyamaması için.

Giriş kapısını araladı, dışarıdaki tipinin yüzüne çarpmasına engel olamadı ve bir anda kanın yüzüne hücum ettiğini zannetti. Bu havada dışarıya ancak onun gibiler çıkardı, zaten o yüzden de görüş alanının elverdiği sürece, kimseyi görememekteydi. Başını sert rüzgara karşı öne eğmiş bir vaziyette ilerliyordu ve elleri cebine sıkıştırılmıştı. Sahiden neden dışarı çıkmıştı ki? İhtiyaç odasının gürültü ile yanan şöminesinin başında, o sıcacık ortamda kitap açıp okuyabilir, isterse rahatça uzanıp biraz kestirebilir veya büyü çalışması yapabilirdi. Fakat aynı şeylerin tekrarlanması bir bakıma canını sıkmış olmalıydı ki, böyle bir şeyi yapmayı göze almıştı. Kim bilir belki de soğuğun kulaklarını kesmesini, burun uçlarını hissettirmemesini sevecek kadar kendisine acı çektirmeyi seven birisiydi. Aslında değildi. Son zamanlara kadar hep mantıklı işler yapmasını emreden beyni, yorulmuş ya da sıkılmış olmalıydı ki; farklı işler yapmasını söylüyordu. Belki de rahat batıyordu. Acıyla yüzünü buruşturdu ve düşüncelerinden hızla sıyrıldığını farketti. Karın içerisinde süzülürcesine ilerleyen, siyah botların üzerine geçirilmiş olduğu ayağı bir taşa çarpmıştı ve her ne kadar ayağındaki bot, ayağı sıcak tutması için yapılmış olsa da -ki bunu beceremediği aşikardı- , üşüyen ayaklarının acıyı hissetmesine sebep olmuştu. Mırıldanarak, yüzünü tipiye doğru kaldırdı ve gölün buz tutmuş yüzeyi ile karşılaşınca anında acısını unuttu. Karşısında kristal bir ova vardı.

Sekiz yaşında iken, ailesinin kendisini ve Celia'yı götürmüş olduğu İsviçre'deki anıları geldi anında aklına. İtalya'nın sıcak ikliminden, Kuzey'in soğuk dağlarına uzanan yolculuk. Bir Muggle treni ile geçirilen hoş saatler ve İsviçre'de kayak öğrenmesi. Ne talihsizlikdir ki, yanında bir kayak takımı veya buz pateni gibi hiçbir icat yoktu. Kurşuni gözlerini kapatacak kadar göz kapaklarını kıstı, karşıda süzülen dağlara bir süre baktı. Tipinin uğultusunun yanı sıra, başka bir ses kulaklarına ilişmeye başlamıştı. Yerde yatan kar örtüsünün üzerine basıp, buzlaşmalarına sebep olan ayak sesleri. Hiçbir harekette bulunmadı, aklından gelenin kim olacağı hakkında bir sürü tahmin vardı, fakat tahmin edemediği birisi kendisine doğru yaklaşıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gilda Bonacelli

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Gilda Bonacelli



Mücadele Tarafı : Jesus Christ
Rp Sevgilisi : Eskiden buralar hep dutluktu.
Kan Durumu : Süper.

Beklenmeyen Misafir. Empty
MesajKonu: Geri: Beklenmeyen Misafir.   Beklenmeyen Misafir. EmptyC.tesi Ara. 06, 2008 2:03 am

Burnunun ucu anormal derecede kızarmaktaydı. Anja bunu fark ettiği zaman yüzünü buruşturdu. Yarım saattir soğukta yürüyordu. Başındaki kasket soğuktan korunmak için bire bir olsa da hassas derisi ayaza karşı iyi bir savaşçı değildi. Yüzünü tahmin edebiliyordu, bembeyaz bir perde üzerinde kırmızı nokta. Evet, üşümeyi sevse de bedeninde bıraktığı etkileri sevdiği söylenemezdi. Yarım saattir dinlediği tek ses, çizmelerinin kar kütlesinin üzerinde çıkardığı tok pıtırtıydı. Koyu yeşil pardesüsünün ceplerinde saklanan elleri yumruk yapılmıştı. Dudaklarının arasından arada bir dışarı yayılan nefesi havaya çarptıkça buhar oluyor ve görüşünü kısa süreli kesiyordu. Kar hayranlık uyandırıcı bir şeydi. Sorumsuzca yayılan bir beyazlık ve soğuk... Böyle olabilmeyi isterdi.
*Müthiş.*
Belki de gerçekten müthişti. Yalnız kalmak ve soğuk... Güneşten iyi olduğu kesindi veya kalabalıktan. Slytherinler'den ve diğer türevlerinden uzaklaşmıştı. Tüm öğrencilerden uzaktı. Çoğu sadece ödevleri, SBD'leri düşünürdü... Boş ve sığ tipler. Birbirlerini küçük düşürmekten hoşlanan aptallar. Ne kadar boş hevesler içerisindeydi tüm insanlar. Yürümeye devam ettikçe, Hogwarts'tan biraz daha uzaklaştığını bilmek Anja'ya tuhaf bir haz veriyordu. Sanki tüm sığ tipleri gerisinde bırakmak arınmasına yetecekti. Kalabalığın arasında yalnız kalmak yerine yalnızlığının içinde yalnız kalacaktı.
Ellerini dışarı savurdu. Bir an soğukla sıcağın çatışmasından doğan hissizlik parmak uçlarından damarlarına aksa da üşümeyi iliklerinde yeniden hissetmişti. Üşümek iyidir, belki de en iyisidir. Hislerini harekete geçirmeyeli ne kadar zaman oluyordu acaba? Buzun ayaklarının altında yürüdüğünü hissetmek rahatlatıyordu onu. Kimseyle karşılaşma ihtimali olamazdı, Hogwarts öğrencilerini tanıyorsa eğer, büyük bir bölümü sıcak ortamları tercih eden böcekler gibiydiler. Yürümek, hem de bu soğukta... Kesinlikle onlara göre olamazdı. En azından bu bir garanti sayılabilirdi. Ya da Anja öyle sanıyordu.

Beklenmedik bir silüet tüm tasarılarını yerle bir etmeye yetti. Öylece dikiliyordu, tek başınaydı. Tuhaf biçimde tanıdık geliyordu. Sırtından kim olduğunu çıkarmak önce pek mümkün olamadı çünkü karşıda yükselen dağlar onu da etkilemiş gibiydi. Yürüdükçe çizmelerinin azizliğine uğradığından benliğini deşifre etti ve silüetin yüzünü dönmesini sağladı. Nefesinde kısa bir kesinti oluştu. Tesadüf mü yoksa bilindik bir zevk meselesi miydi bu? Böyle uzak sayılabilecek bir mesafeden bile Achille'i kolaylıkla çıkarabilmişti. Kar altında yürürken beyaz örtüyle hafifçe sarılmış olan kızıl saçlarını basit bir hareketle salladı. Belki de kardan adamdan çok insana benzemesini sağlayan olay bu olmuştu. Duraksamayı kesmesi gerekiyordu acilen. Aralarında metreler varken bakışmak bir çift için tuhaf kaçan durumlardan biriydi.
Yürüdü.
Adımları hızlanmış mıydı yoksa yavaş mıydı? Çözemedi, çizmeleri ritimlerini kaybetmiş gibiydiler. Sonunda yirmi sekiz adımdan sonra Achille'in yanına ulaşabilmişti. Burnunun ucu hâlâ kırmızıysa yüzündeki dekorun pek hoş bir etki bırakabileceğini sanmıyordu. Yine de umursama belirtisi göstermedi. Yeşil gözlerini Achille'in yüzünde dolaştırdı. Farklı gezegenlerde yaşayan canlılar görüştüklerinde ne yaparlardı acaba, şuan bunu bilse çok işine yarayacağına emindi. Achille'in yüzüne uzun süre bakmak Anja üzerinde pek iyi bir etki bırakmıyordu aslında. Bakmayı en çok sevdiği yüz bu olduğundan, bakarken suratının aldığı ifadeleri kontrol edemiyordu. Çok sık bakamasa da ezberindeydi. Bu hoş bir durumdu kesinlikle.
Dudaklarına çarpık bir gülümseme yerleştirdi.


"Burada olmana sevindim."

Gerçekten sevinmişti. Ortak yanlarını görmek hoşuna gidiyordu. Ellerini ceplerinden çıkardı ve üstlerine buhar üfleyerek bedenine biraz şefkat gösterdi. Gözleri kısa aralıklarla kaçsa da genel anlamda Achille'in üzerindeydiler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Achille Matteo D'Aloise

BüyücüBüyücü
Achille Matteo D'Aloise



Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Sfenks

Beklenmeyen Misafir. Empty
MesajKonu: Geri: Beklenmeyen Misafir.   Beklenmeyen Misafir. EmptyC.tesi Ara. 06, 2008 2:49 am

Merakına yenik düşerek arkaya çevirdiği bedeninin bir parçası olan gözleri, gelen silüeti tanımaya çalışıyor, fakat bunda başarısız oluyordu. Uzunca bir süre, ya da kendisine uzun gelen fakat aslında oldukça kısa olan bir süreden sonra, geleni tanımlayabilmiş ve yüzünde hafif bir şaşırma ifadesi ile Ida'ya bakmaya başlamıştı. Yüzünün kızardığını hissediyordu. Belki soğuk, belki onu görmek, belki de onunla uzun zamandır görüşmemiş olmanın verdiği utanç bunu sağlıyordu. Kız da anlaşılan onu tanımıştı, yanına gelmekte kararsız gibi duruyordu ya da Achille'e öyle gelmişti. Onun hafif baş hareketi ile kızıl saçlarını ortaya çıkarmasını izledi ve onu aslında özlediğini farketti. Son günlerde ne kadar da çok kişiyi özlüyordu. Peki bu özlemin nedeni neydi? Achille'in tavırları, insanlardan kendisini uzaklaştırması ve sonra da kaybettiği bir eşyayı, hatırlamamış gibi yaptığı ama aslında çok iyi bildiği bir yerden çıkartarak sevinmesi durumu son günlerde sıkça tekrarlanır olmuştu. Kızın sistemli bir şekilde ilerleyen adımlarını izledi belirsiz bir süre boyunca. Aklından türlü şeyler geçiyordu. Koşup ona sarılabilir, hiçbir zaman göstermediği yakınlığı gösterebilir, üzerindeki soğuk kalkanı kopartıp atarak, ısısı ile soğuk havada üşümüş olan kızı ısıtabilir ya da kalkanı hâlâ üzerinde tutarak hiçbir şeyin değişmemesini sağlayabilirdi. Beyazların üzerinde ilerleyen, gözleri ile uyumlu bir pardesü giymiş olan kız yanına geldiğinde; kendisini, düşündüklerini unutmuş gibi bir hâli vardı bu genç cocuğun. Bunun nedeni de, kızın kendisine yönelik gülümsemesiydi muhtemelen. Ne kadar da zarif.

Isınmaya çalışan kızın gözlerine dikkatle bakıyor, en ufak bir kıpırtısını dikkattinden kaçırmak istemiyordu. Ardından gözlerini beyaz yüz hatlarına yönlendiriyor ve söylediği sözlere bir yanıtı olması gerekliliğini hatırlıyordu. Zorunluluklar. En nefret ettiği şeylerdendi. Konuşmamayı tercih etti ve kıza iyice yaklaşarak, ellerini cebinden çıkardı. Kızın ısıtmaya çalıştığı narin elleri, avucunun içerisine aldı ve "Hava yeterince soğuk değil mi? Senin için." dedi. Kalkanı kopartıp atamamıştı. İşte bu derece güçsüzdü Achille ve bir o kadar da korkak. Kızın teneffüs ettiği havanın, ısı nedeniyle oluşmuş buharının yüzüne temas ettiğini hissediyordu. Kızın ellerini kendisine doğru çekti ve ağır adımlar ile ilerleyerek, sözsüz bir şekilde kendisi ile gelmesini anlatmaya çalıştı. Gölün buz tutmuş zeminine geldiklerinde, dikkatli bir şekilde yürümeye ve kızın da dengesini kaybetmemesi için uğraşmaya çabalayarak birkaç adım attı. Buzun üzerinde iken kıza döndü ve hafif bir tebessüm ile, "Üzgünüm." dedi. Bu kadar uzun zaman geçtiği için..

Sert rüzgar, kendisini yavaşlatmaya başlamıştı ve hafif bir şekilde yağan kar, manzarayı muhteşem kılıyordu. Siyah pardesüsüne düşen karlar, neredeyse Achille'in zemin ile bir bütün olduğunu iddaa edecek şekilde çoktu. Kızın ellerini bıraktı, sol eli ile kızıl saçlarının bir bölümünü okşadı. "Seni görmek çok güzel." Yine sıradan bir şeyi yaptığını farkediyordu. Kendi sıradanlığı içinde, sıradan bir şekilde ölüme mahkum olacak bir insandı o. Belki de bunu bildiği için kendisinden nefret etmeye başlamış, çevresindekilerden kendisini soyutlamaya kalkışmıştı. Belki de Achille'in kalın kafası bir şeyi basmıyordu. Sıradan yaşamını değiştirecek olan, şu an karşısında bulunandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gilda Bonacelli

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Gilda Bonacelli



Mücadele Tarafı : Jesus Christ
Rp Sevgilisi : Eskiden buralar hep dutluktu.
Kan Durumu : Süper.

Beklenmeyen Misafir. Empty
MesajKonu: Geri: Beklenmeyen Misafir.   Beklenmeyen Misafir. EmptyC.tesi Ara. 06, 2008 10:44 pm

Anja bir süre Achille'in yüzündeki ifadeyi izleyerek vakit geçmirmişti. Kararsız, kararlı ya da ikisi de değil. Tanımlanmamak konusunda Achille'in üzerine yoktu. Aralarına giren sessizlik boyunca rüzgarın ağaçları okşadığını fark etti, Altıgen kar taneleri yüzüne, saçlarına ve Achille'inkilere düşüyordu. Odaklanmayı kesmediğinden Achille, ellerini yakaladığında hafifçe irkildi. Parmak uçları oğlanın avuçlarında hareketsizleşmişti. Vücut ısısı Anja'nınkinden daha sıcaktı, hatta fazlasıyla. Yoksa ona mı öyle geliyordu?
"Hava yeterince soğuk değil mi? Senin için."
Yanıt vermedi. Dıştan bakıldığında rüzgardan bile hasar görebilecek bir tipi vardı belki de. Oğlanın bakışlarındaki şefkat de bunu gösteriyordu. Başını hafifçe yana yatırdı ve omuz silkti. Soğuk bile aynı sözcükleri kullanarak sabahtan akşama kadar konuşan Hogwarts öğrencilerinden daha iyi olmalıydı. Ellerinin Achille'in emri altına girdiklerini hissediyordu. Nazik bir hareketle onun çektiği yöne doğru bedenini bıraktı. Kardan zeminde yürümeye alıştığından olsa gereke buza geçtiklerinde biraz tökezlemişti. Oğlanın parmaklarına kendisininkilerini kenetleyerek ilerlemeye devam etti. Anlaşılan denge konusunda fazla bir iddiası olamıyordu. Birkaç adımdan sonra yeniden Achille'in sesini duymuştu.
"Üzgünüm."
Onun da dilemesi gereken bir özürdü bu aslında. Yine de dudaklarını aralayamadı. En azından aynı konular üzerinde kafa yorduklarını seviniyordu. Achille'i sevmesini sağlayan gerçeklerden birisi de onunla aynı anda aynı şeyleri düşünebiliyor olmasıydı. Gümüş manzaranın ortasında duruyorlardı ve oğlan ellerini bırakmıştı. Anja parmaklarıyla onun siyah pardesüsünü kavradı. Dengesini sağlamak adına yapılmış çabadan çok, özlem belirten bir hareketti bu. Soğuk kumaşın üzerinden bile yayılabilen sıcaklığı hissediyordu. Birazdan, sıcak parmakların saçını okşadığını hissetti.
"Seni görmek çok güzel."
Aynı düşünce, bu oyun her seferinde daha da hoşuna gidiyordu. Gülmekten kendisini alamadı. Ne diyebilirdi ki? Achille'in bazen tuhaf düşünce okuma yetenekleri olduğunu bile hissettiği oluyordu. Söylediği bu sözden sonra bakışlarının hafifçe daldığını hissetti, düşünceli hali son görüşmelerinden bu yana üzerine yapışmıştı adeta. Sıkıntısını dışa vurma yöntemi gibiydi.
"Aynı şeyleri yapma eylemimiz olmasa bu görüşme fırsatı kaçacaktı."
Yine bir gülümseme. Savurduğu bu bencilce gülümsemeler kendi canını bile sıkmaya başlamıştı. Elinde olmasa da sesindeki sitemkar hava tınıların arasına karışıp gitti. Sitemkar olsa da eğlenceli bir yanı vardı. Kulağa haince geliyordu. Bu hâli, Achille'le tam bir zıtlık oluşturmaktaydı. Vicdan azabı birden midesinin kasılmasına yol açtı. Ortadaki terslik hissedebileceği türdendi. Achille belki de sezdirmemeye çalışmıştı, ya da öyle bir çabası olmamıştı, bilemiyordu. Tek bildiği şey durgunluğun sevgilisinin üzerine çökmüş olduğuydu. İnzivaya çekilme huyları olmasaydı belki, birbirlerine daha sık vakit ayırırlardı. O zaman normal çiftler gibi birbirlerinin sorunlarını bilebilirlerdi. Normal... Sıkıcı. Normal olmak istediğini sanmıyordu.
Bir süre soluklarının buhar olup uçmasını izledi ve gözlerini oğlanınkilere geri dönülmez biçimde odakladı.

"Takındığın bu değişikliği neye borçlusun?"
Cevabı almadan vazgeçmeyecek profesörlere mahsus olan bakışları hızla oğlanınkileri delip geçti. "Değişim"den kastının ne olduğunu Achille kesinlikle anlamış olmalıydı. Sıkıca kavradığı pardesüyü hafifçe gevşetti ve ellerini yatay biçimde onun omuzlarına bıraktı. Sanki kaçıp gidebilecekmiş gibi tedbirle duruyordu. Saçma düşünceleri aklından defetmeyi başarmayı diledi ve Hogwarts'ın bina taşlarını anlamlı kılan tek yaratığa bakmayı sürdürdü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Achille Matteo D'Aloise

BüyücüBüyücü
Achille Matteo D'Aloise



Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Sfenks

Beklenmeyen Misafir. Empty
MesajKonu: Geri: Beklenmeyen Misafir.   Beklenmeyen Misafir. EmptyPaz Ara. 07, 2008 4:35 pm

"Aynı şeyleri yapma eylemimiz olmasa bu görüşme fırsatı kaçacaktı." Achille durgun bir yüz ifadesi ile bakmaya başladığı kızın bu sözlerine ne tepki vereceğini kestiremiyordu. Gülümsemeli miydi? Peki komiklik olması için söylenmiş sözler miydi ki bunlar? Bir serzenişte olabilirdi pekala. Hafif bir tebessüm ifadesini yüzüne yerleştirmeyi mantıklı buldu. Sessiz kalmalıydı bu konuda. Düşünceli Achille. Ne kadar da çok şey düşünüyordu hayatında. Başkalarının iyiliğini, atacağı adımları, gelen sorulara verecek yanıtları, büyücü dünyasını. Kendisini kandırmakta üstüne yoktu bu siyah pardesülü, buzda durmaya çabalayan İtalyan çocuğun. Kendisinden başka bir şey düşünmediğini, bedeninin oluşmasını sağlayan atom taneciklerinin bile bildiğini bilmesine rağmen, o yine de böyle aptalca fikirleri kafasına sokmaktan kendisini alamıyordu. Yalancı çocuk. Kendi yalanlarına bile inanan aciz varlık. İçindeki bu yüzleşmenin dışarıya nasıl yansıdığını oldukça merak ediyordu. Acaba yüz ifadesi, kendisini aşağıladığını belli ediyor muydu ki? Ida'nın bunu anlayıp, kendisine daha da acı çektirmek isteyip istememe olasılığı ne kadardı? Belki kendisinden intikam almak isteyecekti. Aralarına görünmez bir duvar koyduğu için.

"Takındığın bu değişikliği neye borçlusun?"
Anlatmalı mıydı başından geçenleri? Hiç sanmıyordu. Hüzünlü bir adamın, aşırı komik bir olay karşısında yaptığı o mağrur gülümseme yüzüne yerleşti. Zaman kazanmalıydı düşünmek için. Yine düşüncelerin esiri olmak zorundaydı. Imperius laneti altında kalmış, düşüncelerinde uzak bir büyücünün yerinde olmak için neler vermezdi ki şu an. Ellerini göğüs hizasında kavuşturdu ve uzun bir şekilde verdiği nefesinin sebebiyet verdiği su buharının havada oluşturduğu, sigara içen bir insanın üflediği dumana benzer görüntüyü izledi kısa bir süre. Ardından Ida'nın kendisine yönelmiş delici gözlerine doğru baktı ve dudaklarının fazla kıpırdamasına izin vermeden konuşmaya başladı. "Sorunlar. Sevdiğim bir arkadaşım ortadan kayboldu ve bu beni yıktı." Yine zaman kazanmaya çalışıyordu. Söyledikleri yalan değildi, fakat Ida'ya bu arkadaşının vampir olduğunu söyleyecek kadar dürüst müydü? Gerçi söylese nelerin değişeceğini, söylemese nelerin değişmeyeceğini farketmek işine gelirdi. Burnunun ucuna düşen soğuk ve altıgen şekli, eli ile burnunda yok olmasını sağladı.

Ida'ya ne kadar güveniyordu? Celia'ya güvendiği kadar mı? Celia'ya güvense de hiçbir şey açıklamamasına rağmen, Ida'yı kendisi hakkında bilgiler ile şereflendirecek miydi? Kızın kendisini hayran bırakan güzelliğini izledi bir süre, bir portredeki anlamı çıkarmaya çalışan eleştirmen gözüyle. Hogwarts'ın sıradanlığını birlikte aşmaya çalışmamış mıydı, bu ruh ikizi ile. Evet, onu seviyordu. Fakat her şeyini açıklamayacaktı. Yine kaçak rolü oynayacaktı Achille. Başkalarının hayatını değiştirmemek adına. Aldığı zor bir karardı bu. Başkalarını değiştirmemek için kendisini değiştirmek. Bu acımasız, soğuk, sinirli çocuk kendisini uysal bir velet yoluna mı sokmuştu? Sanmıyordu. İç huzurunu sağlamak için uğraştığı bir çabaydı bu. Yalnız kalmak, insanlardan uzaklaşmak. Ama şu açıdan hiç bakmamıştı bu uysal velet. Uzaklaştığı insanlarda bir acı yaratıyordu. Ya da yaratmıyordu. Bilemiyordu, kararsız kalmıştı. Ama karşısında bulunan ve her gördüğünde kalbini titreten kızın, kendisine karşı sitemkâr olduğu aşikârdı. "Şimdi bu değişimi geriye döndürmeye çalışıyorum. İlk adım atıldı bile."

Evet ilk adımı atmıştı. Fakat bu adımı kendi başına değil, Ida'nın sayesinde atmıştı. Kızın, Achille'in omuzlarına koyduğu narin ellerinin arasında ilerleyerek sarıldı ve sıcaklığı ile onu ısıtmaya çalıştı. Kalkanı kopartıp atabilmişti. Gücünü kazanıyordu, eski hâline dönüyordu. Belki de insan oluyordu. Ne de olsa o, sevgi gösterilerinde pek bulunmazdı. Fakat şimdikinin bir gösteri olma ihtimali, Durmstrang ile Hogwarts kadar uzaktı. O bir oyuncuydu evet, fakat şimdi sadece kendisi için oynuyordu. Sonuna kadar açılmış meraklı gözlerden uzak, yalnızca kendisi ve Ida var iken. Sessiz kaldı. Hafifleyen tipinin getirdiği hafif uğultunun kulaklarına dolmasına izin verdi. İtalyan çocuk, ırkına ait olan romantikliği her ne kadar gösteremese de; bunun için çabaladığı açıktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gilda Bonacelli

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Gilda Bonacelli



Mücadele Tarafı : Jesus Christ
Rp Sevgilisi : Eskiden buralar hep dutluktu.
Kan Durumu : Süper.

Beklenmeyen Misafir. Empty
MesajKonu: Geri: Beklenmeyen Misafir.   Beklenmeyen Misafir. EmptyPerş. Ara. 11, 2008 11:50 pm

Tebessüm. Achille'in yüzünde görebildiği tek şey zoraki, belki de acıklı bir tebessümdü. Onun bu gizemine meraktan çok endişeyle yaklaşıyordu. Bu hoş, düşünceli yüzü henüz çözebilmiş değildi. Çözememek onu hem sinir ediyordu hem de hoşuna gitmekteydi. Kar tanelerinin arasında yine sessizlik vardı. Nefes sesleri, rüzgar sesi... Bunlar sessizliği gizleyebilecek ideal şeylerdi. Achille'in beyaz nefesi yüzüne vurdu.
"Sorunlar. Sevdiğim bir arkadaşım ortadan kayboldu ve bu beni yıktı."
En az soluğu kadar sessiz bir cevaptı bu. Aynı zamanda fazlasıyla suskun. Sıkınıtıyla söylenmiş sözcükler bütünü. Cevap kılıfında sunulmuş kaçamak cevapsıların üzerine giderse gerçek cevaplar elde edebilirdi belki. Annesinin kolunu çekiştiren şımarık çocuklar gibi Achille'i sıkıştırmak niyetinde değildi. Anlatmamak, sanılanın aksine insana tuhaf bir huzur vermez miydi zaten? Aralarında sır paylaşımı geçmiyordu. Saklayabilecekleri bir sırları yoktu ya da Anja öyle sanmıştı.
Bu arkadaşın bir adı yoktu anlaşılan. Doğrusu bu ad Anja'nın lugatında bulunmamaktaydı ki Achille deşifre etmekten çekinmişti. Achille üzerinde yıkım yaratacak kadar önemli bir insandı demek? Hogwarts'ın içerisindeki tek tip insanlardan olmadığını seziyordu. Meraktan çok endişe... Evet, hissettiği sadece buydu. Merak, karşısında dikilen bedene karşı bir etki etmiyordu. Endişe eder miydi peki?
*Tanrı aşkına, ne giz dolu bir yüz.*
Şaşılacak derecede öyleydi. Gözleri öyle düşünceliydi ki insanı rahatsız ediyordu bu. Belki de onu cazip yapan her zaman bu olmuştu, tezat bir biçimde değiştirmeyi isterdi. Tanıdığı ilk günkü gibi, neşe kavramını dozunda kullanan biri yaratmak elinde miydi? Ne bencilce düşünceler... Achille'e toz pembe gözlüklerini yeniden takarak kendi sorunlarından arınmaya çalışmak. Bencilliğini ona karşı bile kullanabilmesine şaşıyordu. Achille ondan uzaklaştığında buna tepki göstermemek belki de olgunluk olmamıştı. Olgunluk kavramını yanlış anlamıştı. Suçlu Anja'ydı. Hissettiği ilk andan ihtibaren tutması gerekiyordu onu. Belki o zaman kendi içine tehlikeli biçimde gömülmüş bir insan olarak dönmezdi Anja'ya.

"Şimdi bu değişimi geriye döndürmeye çalışıyorum. İlk adım atıldı bile."
Kalbine ışık huzmeleri saçan sözcükler -bu sefer o kadar sessiz olmamakla birlikte- Achille'in dudaklarından döküldü. Gerçekten deniyor muydu bunu? Anja sayesinde eskiye dönmeyi istiyor muydu? Depresif ruh halinin cazibesini terk etmeyi mi istiyordu?
Gülümsedi.
Parmaklarının arasında kayan beden şimdi onu sarmıştı. Ne tatlı bir sıcaklık. Nefesini tuttu. Derinden özlem duyduğu şeyi yeniden kazanmıştı. Kaybettiğini sandığı anda kazanmak gibiydi bu. Tarif edilemez bir zafer sarhoşluğu. Güçsüz parmaklarıyla Achille'in sırtına daha sıkı tutundu ve başını onun boynuna gömdü. Buzun üzerinde amaçsız bir biçimde durmaya çalışırken olabilecek en anlamlı olaydı. Saçları onun yüzüne değmekteydi.

"Demek ki özelemenin sözlük anlamı buymuş."
Mırıldanıyordu. Aklından geçenleri söylüyordu. En son bir Gryffindor'u aşağılarken sözcüklerine engel vurmamıştı. Şimdiki cümleyse ondan kilometrelerce uzaktı. Achille'den anlatmasını istemeyecekti. Anlatmayı istediği zaman anlatırdı, belki de asla anlatmayacaktı. Bir tedavi çabasıydı bu hareket. Ya da öyle bir şeyler... Yine Anja'yı kolayca ikna edebilmişti. Başını gömdüğü boyun çukurundan çıkardı ve pardesüsü halen Achille'inkiyle bütünleşmiş dururken onun çıkık elmacık kemiklerine dokundu. Üşümek oğlana işlemiyordu sanki. Bu yüzü bu kadar kusursuz bulması Anja'yı dehşete düşürüyordu. Ondan hiçbir şartta vazgeçemeyeceğini biliyordu. Geri dönülemeyen bir bağlılık. Kulağa fazlasıyla romantik bir düşünce gibi gelebilirdi ama öyleydi. Ondan uzak kalmayı nasıl başarabilmişti acaba?
"Bu adımdan dolayı minnetimi hak ediyorsun." dedi dudaklarının gülümsemeyle kıvrılmasına izin vererek.
Şimdiyse yeninden düşünce kaplamıştı benliğini. Achille'in suçunu paylaşmalıydı. Aralarına giren mesafenin diğer yarısı Anja'nın hatasıydı. Burada, Filch'in değişen merdivenleri arşınlayan kirli botlarından veya kıkırdayan Hufflepufflar'dan böylesine soyutlanmışken düşüncelerini ortaya dökmek daha kolay oluyordu.

"Uzaklaşmana izin vermemeliydim. Belki o zaman her şey farklı bir yönde gelişirdi."
Hüzün Achille'e ne kadar yakışırsa yakışsın Anja için acı vericiydi. Onu, kolundan tutup götürmek ve saatlerce tablosunu yapmak isterdi. Zihnine defalarca yapmıştı bunu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Achille Matteo D'Aloise

BüyücüBüyücü
Achille Matteo D'Aloise



Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Sfenks

Beklenmeyen Misafir. Empty
MesajKonu: Geri: Beklenmeyen Misafir.   Beklenmeyen Misafir. EmptyCuma Ara. 12, 2008 4:51 am

"Demek ki özlemenin sözlük anlamı buymuş." Gülümsedi Achille. Sanki elinden başka bir şey gelecekmiş gibi. Ida'nın kırgın olduğunu biliyordu. Kendisi de kırgındı, kendisine karşı. Kendisini Ida'dan uzakta tuttuğu için. Şimdi kız belki imalı bir şekilde, belki de iğneleyici bir şekilde, yarattığı etkiyi Achille'e söylüyordu. Ama bu durum çok normaldi, Achille gibi derslerde başarılı, hayatta başarısız birisi için. Zaten başarılı kişilerin çoğu öyle değil miydi ki? Belli bir yere kadar gelirler ve bu geldikleri yere kadar, kendilerini şartlamış oldukları için hiçbir şeyi görmezler, en sonunda da hayatı farkedince; ufak bir bebeğin, sıcak olup olmadığını bilmediği bir sobaya elini uzatıp yakması gibi kötü bir tecrübe ile gerçeği anlarlar. Achille de belki bunlardan biriydi. Belki de her şeyde başarısız birisiydi. Duygularını gösteremezdi, bir sorunda ilk kurtulma yolu olarak kaçmayı uygun görürdü. Tecrübe sahibi olmak için çok erkendi aslında bu yaşta bir çocuk için. Fakat Achille, kendisini yükseklerde gördüğünden ötürü, başarısız sıfatını kendisine yapıştırıyordu. Evet, bir tanrıydı o. Her şeyi yönettiğini zanneden, sürekli kendisine tapılmasını bekleyen, iyiliğin yanında kötülüğü de veren bir ilâhtı. Kızın yüzünü, boynundan çekmesi ve elmacık kemiklerine dokunan narin bir dokunuş. Kendisine gelmesini sağlayan garip bir misk, burun deliklerinden içeriye girerek, beynini uyarmıştı. Şimdi dikkatini kıza yönlendirebilmişti.

"Bu adımdan dolayı minnetimi hak ediyorsun." Bir gülümseyiş daha. Belki bu adımdan dolayı minnetini gerçekten hak edebilirdi Achille. Fakat ya şu an bütünleştiği kızı. Onu gerçekten hak ediyor muydu? O kadar kusursuz, o kadar soğukkanlı, o kadar gizemli ve o kadar olgundu ki. Hayranlıkla bir süre uzaklara doğru baktı ve kızarmış ellerini, kızın kızıl saçlarında gezdirdi. Zor bir yola giriyordu Achille. Değişim yoluna. Kendisi için değildi tüm yapmaya çalıştıkları, şu an herhangi bir saç teline zarar gelecek diye korkarcasına okşadığı kişi içindi her şey. Kaderine gülümsedi ve geçmişe veda etti. Bunu şu an bilen bir tek kişi vardı. O da kendisinden başka biri değildi. "Uzaklaşmana izin vermemeliydim. Belki o zaman her şey farklı bir yönde gelişirdi." Gülümsemesini yüzünden sildi ve geriye doğru hafifçe çıkarak kızın yeşil gözlerine, kurşuni gözlerini odaklayarak belirsiz bir süre düşündü. Sanki bir şeyleri tartıyormuş gibi bir hâli vardı. Bir şeye karar verememiş bir ifade ile gözlerini hiç kırpmadan, soğuğun sesinden daha alçak bir ses tonu ile konuşmaya başladı. "Belki de gelişmezdi."

Her ne kadar doğru sözcükleri seçtiğinden emin olmasa da bildiği tek bir şey vardı. O da Ida'nın kendisini suçlu hissetmesine sebebiyet vermemek. Etrafındaki herkesi üzdüğünün farkındalığını tatmak, ne kadar da acı vericiydi. Bir an için aklına onlarca saçma fikir geldi. Ida ile yasak ormanda Emilie'yi arama görüntüleri, kurtadam ile Ida'nın mücadelesi, kurtadamın aslında üzerine post geçirmiş bir deli olduğu ve bunun gibi onlarcası. Gözlerini yorgunlukla kapadı. Bu kadar şey, on üç yaşındaki bir beden için oldukça ağırdı. Yine başlamıştı savunma mekanizması oluşturmaya ve kendisini kandırmaya. Kapalı gözlerini açmadan, Ida'ya tekrar sarılarak konuşmasına devam etti. "Kendini sakın suçlu görme. Tek suçlu var ise o da benim ve bilmelisin ki, senden uzaklaşan da bendim. Sen çok olgun birisisin, çok güçlüsün. Sabırlısın." Normal ses tonunda başlayan sözcükler, her kelimeden sonra tonunu azaltıyor ve en sonunda da fısıltıya dönüşüyordu. Ama o, Ida'nın bunları duyduğundan emindi. Sert rüzgar neredeyse ikisinin de dengesini bozuyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gilda Bonacelli

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Gilda Bonacelli



Mücadele Tarafı : Jesus Christ
Rp Sevgilisi : Eskiden buralar hep dutluktu.
Kan Durumu : Süper.

Beklenmeyen Misafir. Empty
MesajKonu: Geri: Beklenmeyen Misafir.   Beklenmeyen Misafir. EmptyCuma Ara. 12, 2008 10:56 pm

Saçlarının arasında dolaşan parmaklar tenindeki his duygusunu canlandırıyordu. Karşısındaki yüzün kısa gülümsemeleri sönmüştü. Belki de bir yıl sonra Achille'in cevabı kulaklarını doldurdu. Rüzgarın sesi kadar usul ve soğuktu.
"Belki de gelişmezdi."
Endişe ve merağın savaşı sürüyordu. Yeniden alevlenmişti. Achille'in dünyasını böylesine değiştiren şeyi görmek isterdi. Gelişmezdi... Gelişmez miydi cidden? Issızlığına gömülmüş bir çocuğun elinden tutsaydı, hapsolduğu yerden kurtaramaz mıydı? Ya da bu ne Anja'nın ne de Achille'in karar verebileceği bir şeydi. Doğru, onun üzerindeki tesirinin gücünü bilmiyordu. Bu, olaya daha ilginç bir hava katmaktaydı.
Achille'in uzaklaşan bedeni sıcak hava dalgasını da beraberinde götürmüştü. Bir an için onun öylece, buzun üzerinde hareketsiz kesileceğini sandı. Öyle tepkisiz duruyordu ki. Oğlanın beyaz göz kapakları, delişmen bakışlarını gizlemek için inatla kapanmıştı. Gerekli bir ayrılık. Yatakhanede uyuklayan Mari White'ın horultusu rüzgarla beraber kulaklarına doldu adeta. Oraya dönmek istemiyordu. Burada, buzun üzerinde, Achille'in göz kapaklarını günlerce izleyebilirdi. Soğukla irkilen parmaklarını hafifçe kıpırdattı. Üşüyordu. Onunla karşılaşmadan önce yarım saat boyunca yürümüş olmasına rağmen şimdiki kadar üşümemişti. Belli ki düşünceleriyle boğuşmakta olan çocuğa, bir Accio yapmak üzereyken yeniden bir çift kolu bedeninde hissetti.

"Kendini sakın suçlu görme. Tek suçlu var ise o da benim ve bilmelisin ki, senden uzaklaşan da bendim. Sen çok olgun birisisin, çok güçlüsün. Sabırlısın."
Vicdan denilen tuhaf şey... Şuan vizdanlarının düellosu başlayabilirdi. Anja'nın suç paylaşma isteği bir merhamet göstergesi veya zorunluluk değildi. Achille de bunu anlamıştı bir ihtimal. Anja, onun başarıları taşıma huyunu bildiği gibi suçları taşıma huyundan da haberdardı. Rahat bir biçimde yumulmuş olan göz kapaklarına baktı. Adeta saydam gibi, altında gizlenen gözleri hissedebiliyordu. Soğuk parmaklarıyla dokunursa, bu etkiyle bir cam gibi parçalanacaklardı sanki. Ona karşı yürüttüğü gizli savaşta yenilen taraf olmak istemiyordu. Acaba başından geçenleri birine anlatmış mıydı?
*Hiç sanmıyorum.*
Evet, sanmıyordu. Bu ketumluk onun kıramadığı özelliklerden biriydi. Sorunları paylaşmamak konusunda Anja kadar sinir bozucuydu.
O an aklına gelen isimle düşünceleri yön değiştirdi. Ya Celia? Bir yarı diğerinden habersiz olabilir miydi? Gidip onun ağzını aramak oldukça basit ve alçakça bir yöntem olurdu kesinlikle. Tam bir hainlik... Mari White ağız arama işlemini başarıyla yürütebilirdi ama bu Anja'dan beklenemeyecek bir davranış olurdu. Etrafla ilgisi kalmamıştı ki. Achille'in sırlarını ikizinden öğrenmek bu savaşta kolaya kaçmak olurdu. Güvenini kazanmaksa...
Burun ucu oğlanın çenesine değiyordu. Ellerini saklandıkları yerden çıkararak beline doğru uzattı ve Achille'inkileri buldu. Şoke eden sıcaklık. Onun bahsettiği kadar güçlü, olgun ve sabırlı mıydı? Olan bitene karşı tepkisizliği çoğu zaman meraksızlığından kaynaklanırdı ama bu muhteşem özelliği saydam göz kapaklarına karşı kullanamıyordu.

"Bu kadar yalnız olmak zorunda değilsin. En azından bu çabana karşı bir tehdit oluşturuyorum sanırım."
*Ya da oluşturmayı istiyorum.*
Sonucunda ne olabilirdi? Anlatmak onu üzer miydi? Belki de anlatırsa tamamen özgür bırakacaktı kendisini. Başını hafifçe yukarı kaldırdı ve buz gibi olduğuna kanaat getirdiği dudaklarını Achille'in çenesine dokundurdu. Endişelerini yok etmeyi isterdi. Kısacık süren bu anda bile ince bir örtü şeklinde bedenini örten teninin iki yüz fahrenheita çıktığını hissetti. Buzu eritip içine düşebilir ve dondurucu olan suyu buharlaştırabilirdi. Çocuğun, kendisi üzerindeki bu haince tesiri bağlılığının sebebini açıklıyordu. Ona karşı bariz bir biçimde savunmasızdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Beklenmeyen Misafir.

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : 1, 2, 3  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-