AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Kayıp Sır

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Tristan der Ivanëxt

VII. SınıfVII. Sınıf
Tristan der Ivanëxt



Mücadele Tarafı : SD.
Rp Sevgilisi : Olivia
Kan Durumu : Melez.
Patronus : Dağ Aslanı

Kayıp Sır Empty
MesajKonu: Kayıp Sır   Kayıp Sır EmptyÇarş. Ocak 20, 2010 11:57 pm


Kurgu: Bella'nın babası kızına bıraktığı gizemi çözmek için uğraşan üç gönüllü
Kişiler: Tristan der Ivanëxt, Olivia Scarlett Isis, Bella Lazêrniã Mainley
Zaman: İleri tarih, okulların tatil olduğu zaman dilimi





Gökyüzü bu gece gözyaşlarını yeryüzüne indiriyor, şimşeğin etkisiyle gece aydınlanıyor, gök gürültüsü yeryüzünü ses dalgasıyla sarsıyordu. Rüzgâr hiç olmadığı kadar sert esiyor, genç ağaçların köklerini topraktan ayırıyordu. Bu gece beklenmeyen olaylarla gerçekleşiyor, bunun nedeni neydi acaba? Şimşeklerin toprağa değdiği yerde bulunan malikânede şöminenin başında oturan Tristan zamanın gelmesini sakin bir şekilde bekliyordu. Odada sadece şömineden gelen çıtırdama sesleri yükseliyordu. Şimşeğin etkisiyle oda iki saniye boyunca aydınlık kaldı ve ardından tekrar karanlığa büründü. Son bir kez daha şimşek çaktı ve şöminenin başındaki beden hızla yerinden kalktı ve sağ tarafta bulunan askılıktan cübbesini alarak üzerine geçirdi. Bu gecenin kaderi bilinmeyenleri ortaya çıkarmak için şimşeğin aydınlığı ile yol göstermekti. Tristan cisimlenmek için bedenini sağ tarafa doğru çevirdi ve aklında sadece Londra’da bulunan Tokugava Kütüphanesi vardı.

Saniyeler içinde aklındaki kütüphanenin tozlu rafları arasındaki batı kanadına cisimlenmişti. Gelişi biraz sesli olmuştu ve bu nedenle güvenlik görevlisi sesin geldiği yöne doğru ilerlemeye başlamıştı. “Hay aksi!” diyerek tozlu rafların arasına gizlendi. O anda şimşeğin ışığı kütüphaneyi aydınlattı ve görevli Tristan’ın siyah cübbesini gördü. “Hey, kim var orada?” diyerek eline silahını aldı ve ilerlemeye başladı. Bu muggle neler yapıyordu böyle? Bir büyücüye mi ateş edecekti? Tristan temkinli bir şekilde adımlarını atıyor ve görevliden kaçmaya çalışıyordu. Bir şaşırtma büyüsü yaparak görevlinin Tristan’ın bulunduğu yere gelemsini engelledi. Şimdi bu görevliyle ne yapacaktı? O anda aklına eğlenceli bir fikir geldi ve yüzünde hafif bir sırıtış belirdi. Sağ elindeki asasını boynuna götürerek “Hey sen oradaki!” dedi. Boynundaki asa sesin her tarafta duyulmasını sağladı. Ses giderek yankılandı, yankılandı ve son buldu. Deliye dönen görevli ne yapacağını bilmeden olduğu yerde dona kalmıştı. Tristan’ın yüzündeki sırıtış yeniden oluştu. Fakat buraya bunun için gelmemişti, bu nedenle buna bir son vermeliydi. Olduğu yerde sessizce duran Tristan, dostlarının gelmesini beklemeye başladı. Dostları da aynı şekilde geleceği için görevli tamamiyle çileden çıkabilirdi, dolasıyla Tristan ona “Petrificus Totalus!” büyüsü yolladı. Asadan çıkan ışık demeti yavaş yavaş ilerleyerek görevlinin üzerine gidiyordu. Görevli ışık demetini görünce gözleri fal taşı gibi açıldı ve bağırarak gerilemeye başladı. Tristan'ın yolladığı büyü görevliyle arasında beş adımlık mesafe kala hızlandı. Fakat daha büyü görevliye çarpmamıştı; ama adam olduğu yere yığıldı. Neler oluyordu böyle? Büyü ilerlemeye devam etti ve duvara çarparak etkisini yitirdi. Tristan hızla görevlinin yanına gitti ve neler olduğunu anlamaya çalıştı. Elini görevlinin koluna götürdü ve nabzının attığını hissetti. Ardından kahkalara boğuldu. Kahkaha sesleri kütüphanede yayıldı. Tristan hiç olamdığı kadar gülmüştü; çünkü görevli korkudan bayılmıştı. Ne biçim bir güvenlik görevlisiydi bu böyle. "Korkak tavuk seni!" yüzündeki sırıtış devam ederken eski yerine geri döndü ve dostlarını bekleyeme başladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Olivia Scarlett Isis

VII. SınıfVII. Sınıf
Olivia Scarlett Isis



Mücadele Tarafı : Arspegus
Rp Sevgilisi : Tristan
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Golden Dog (Rottweiler)

Kayıp Sır Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Sır   Kayıp Sır EmptyPerş. Ocak 21, 2010 6:56 pm



Önce bir ışık ve sonra bir ses...

Şimşekti bu, yeri göğü yerinden oynatmış adeta bulutları delerek yeryüzüne ulaşmıştı. Artık ilerlemiyordu çoğu muggle. Birazdan başlayacağını tahmin ettikleri yağmurdan kaçmak adına birer siper arıyor ve en kuru kalabilecekleri yerlere pusuyorlardı. Yağmur başlayacaktı, henüz başlamamıştı ama bu mugglelar nedense telaş içerisindeydi. Sanki şekelermiş ve damlayan her yağmur damlasıyla eriyeceklermiş gibi. Olivia hızla beyaz, spor şapkasını başına geçirerek önüne gelen saçını düşünmeden yürümeye devam etti. Altındaki çok koyu lacivert kotu ve beyaz spor ayakkabıları birbiriyle tezat oluşturuyordu, kırmızı, neredeyse diz kapaklarına kadar uzanan pardesüsünün açık kalan tek düğmesinden içindeki siyah rocker t-shirtü görülüyordu. Az önce Bay Kartln'ı ziyaret etmiş ve dönem sonundaki gösterileri için hazırladığı besteleri bırakmıştı. Onların dönemleri tatil başı ve tatil sonu arasında olurdu. Orta yaşlardaki akademi yöneticisi her daim kullanacakları parçaları büyük titizlikle inceler ve ilk götürende her zaman için Olivia olurdu.

Yağmur damlaları yavaş yavaş kendini bırakmak istiyorken bir şimşek daha adeta gökyüzünü yararak yeryüzüne ulaştığında çoktan sessiz bir köşeye pusan Olivia saatine bakmıştı bile. Artık buluşma vaktiydi, yaşadıklarından sonra söylenilene göre dayısı olan kişinin - Bella'nın babasının- sırrını çözmeleri gerekiyordu ve her daim yanında görmek istediği kişide tüm benliğiyle yanlarında olacağı için büyük bir heyecan vardı içinde. Buluşacakları yer bir kütüphaneydi, Londra'nın karanlık sokaklarında yağmurdan kaçan insanları izlerken beyninde ölçü ölçü oluşan notaları mırıldanmaya başlamıştı, bu müzikal için güzel bir sahne olabilirdi. Saat gelmişti, artık gitmeliydi ama bunu da bir yere not etmeyi unutmayacaktı.

Do si do la..

Yavaşça asasını çıkaran Olivia kimsenin o çevrede kendini izlemediğinden emin olduğunda çoktan kütüphaneye cisimlenmişti bile. Önünde duran uzun boylu, siyah cübbeli büyücü Tristan'dan başkası değildi. Yüksek kahkahalar atıyordu ve dudaklarından çıkan her gülücük bu duvarlara çarparak yankılanıyordu. Biri korkak tavuk mu demişti? Kitaplardaki hareketlenmeden dolayı birinin geldiğini anlayan büyücünün Olivia'ya dönmesi ile hızla ona sarılan Olivia sevgi dolu bir sesle "Seni özledim." dedi. Geriye çekilip büyük özlemle baktığı sevgilisinin gözleri gülümsüyordu. "Ee.. Kimmiş bu korkak tavuk?" Sorusuna cevap olarak yerde iki seksen uzanan bedenin varlığı yetmişti, gözlerini yerde yatan görevliye dikerek şaşkınlığına engel olamadı. "Onu bayılttın mı?" Gözleri şimdi şaşkınca Tristan'ı süzüyordu. Bunu yapmadığından emindi, gülümsemesine hakim olamamıştı. Az sonra Bella, bu tavuğun dibinde bitivermişti. Tavuk yumurtladı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isabella Mainley

VI. SınıfVI. Sınıf
Isabella Mainley



Mücadele Tarafı : Arspegus
Rp Sevgilisi : Mr. Porell
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Jaguar

Kayıp Sır Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Sır   Kayıp Sır EmptyCuma Ocak 22, 2010 7:40 pm

Yere düşen her bir yağmur tanesini gözleriyle takip ediyordu. Soğuk ve yağmur, Lazernia bankta otururken başlamıştı. Ama yerinden kalkıp kuru bir yer için çırpınan diğer mugglelar gibi davranmıyordu. Bazı insanlar ona deliymiş gibi baksa da cadı yerinden memnundu. Başında ne şapkası ne de elinde bir şemsiyesi vardı. Birden bastıran yağmurla sırılsıklam olmuş saçları iyice ağırlaşmıştı. Başını iki yana salladı. Saçlarından dökülen sular direkt üzerine akıyordu. Yağmurla yıkanmış yüzünde küçük bir gülümseme vardı. Aslında bu gülümseme içinde bir yerlerde hâlâ tanrıçanın olduğunu gösteren öz güvenden geliyordu. O günden sonra bazen beyninin içinde tanrıçanın sesini duyuyordu. Genellikle suçluluk duygusuyla karışık bir özür dileme olayıydı. O gün kendini birden kaybettiğini ve istemeden bazı şeyler yaptığını tekrarlayan şeyler. Ve babasından bir parçanın hâlâ içinde olduğunu biliyordu. Düşüncelerine öyle dalmıştı ki zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Ta ki tekrar onun, tanrıçanın sesini duyana kadar. ‘’ Gecenin karanlığında düşünülenler, zamanın bağını koparır. Gece, zamanın nasıl geçtiğini anlamaman için yavaş adımlarla ilerler. Fark ettiğinde geç kalabilirsin. Bol şans yavrum. ‘’ Ne olduğunu anlaması geç sürmedi. Saatine baktığında ne olduğunu anlamıştı. Geç kalmak üzereydi. Ayağa kalktı ve gideceği yere cisimlendi. Ah, bu hisse alışamayacaktı.

Birden kendini raflarda birçok kitapları olan alandaydı. Olivia’nın sesini duydu. Kim? Kimi? Bayıltmak? Neler oluyordu! Arkadaşlarının yanına gitti ve onları şöyle bir süzdü. Yerde yatan adam olsa gerekti, baygın olan kişi. Yani bu tablodan şu sonuç çıkıyordu. Tristan adamı korkudan bayıltmıştı. Ne gece bekçisi ama! Bir Slytherinli gibi korkak! ‘’ Siz, ikiniz! Buraya kimseyi bayıltmaya ya da mekana zarar vermeye gelmedik. ‘’ Çok ciddi konuşmuştu. Bu ciddilik Olivia’yı şaşırtmıştı. Bu şaşkın tavırlarından kurtulmaları için tekrar söze girdi. ‘’ Hadi ama, sen dayının bende babamın sırrını öğrenmek için ölüyorum. Bu da demek oluyor ki bu defa geyiğe yer yok. Hey, yanında gerçekten bir geyik getiren var mı? ‘’ Cevabını sadece gülüşmelerden almıştı bile.

‘’ Ne yapıyoruz şimdi? ‘’ Sorunun yanıtını herkes düşünüyordu. Ah, bu sır neyse artık onu bir an önce bulmak istiyordu! Güç delisi falan olmamıştı, o sadece babasının sırrını bilmek istiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Olivia Scarlett Isis

VII. SınıfVII. Sınıf
Olivia Scarlett Isis



Mücadele Tarafı : Arspegus
Rp Sevgilisi : Tristan
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Golden Dog (Rottweiler)

Kayıp Sır Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Sır   Kayıp Sır EmptyC.tesi Ocak 23, 2010 3:40 pm



Bella gelmiş ve espirilerinden birini yapmıştı, Olivia gülümsemesine engel olamayarak yanlarına doğru ilerleyen dostunu izledi. Bella'nın yüzünde kendisinde olan gibi büyük bir merak vardı, bulacakları sırrın içeriği hakkında hiç bir fikirleri olmadığı için bir an önce işe başlamalılardı. Gözlerini Bella'ya doğrultarak bir kaç saniyelik suskunluğun ardından aklına gelen ilk ve en mantıklı şeyi söylemişti."Belkide bu tanrı hakkında muggleların düşüncelerini öğrenmeliyiz ki burası bunu yapmak için en uygun yer." Sözlerinin sonunda eline tozlu rafların birinden kopkoyu renkte bir kitap çekti ve sayfalarını karıştırmaya başladı. T...ta...tanlar! Bu tanrıların arasında Nyks'i arıyordu.

"Bells, bir şey buldun mu?" Bella'dan olumsuz bir cevap gelmişti, "Aşkım sen?" Tris'tende hala bir cevap yoktu. Bu iş gittikçe zorlaşıyordu fakat bu sırrı çözmeleri gerekiyordu. İçinden bir ses tüm rafları didik didik etmesini söylesede az önceki bilmem kaç kalın kitaptan sonra umudunu yitiriyor gibi olmuştu. Zifiri karanlık gün esir aldığında kütüphanenin loş ışıkları kitaptakileri okumaya yetiyordu ama birileri sanki memnun değildi. Yükselen ışıkla beraber Olivia başını Bells'e yöneltti. Muggleların buraya girebildiğini unutmuş olmalıydı hoş bu saatte hiç bir akıllı buraya gelmezdi ama yinede dikkatli olmaları gerekliydi. Bir kitap daha ve bir yeni sayfa ama yine de umutsuz sonuç alınınca Olivia başını kütüphanenin tahta masasının üzerine gömmüştü. O sırada bir ışık demeti daha gelmişti ama bu demet bayağa güçlüydü, "Tris sende mi?" ama sevgilsi elini bile götürmemişti asasına. Bu sefer bu iki çift göz dikkatle Bella'ya bakıyordu. Bella'nın acı çektiği apaçık ortadaydı, hızla yanına giden Olivia ile birlikte açıkta duran eline düşen kitapla beraber hızla esen rüzgar kitabın sayfalarını çevirmeye başlamıştı. Bella acıyla kıvranıyordu ama kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. Tristan da ne yapacağını şaşırmıştı. Birden bu bilinmeyen rüzgar durduğunda Bella'nın kıvranışıda sona ermişti ve sayfanın üzerinde Nyks'in resmi vardı. Başlarını yana çevirdiklerinde ise o asil silüet belirmişti yanıbaşlarında. "Bu iyiliğimi unutma evlat." O asil sesi tekrar ruhları ele geçirmeye yetmişti bile. Tris'in şaşırmış ifadesini görünce sol kaşı ilk defa tattığı kıskançlıkla havaya kalkmıştı. " Çok mu beğendin? " Yüzündeki asılmaya engel olamamıştı.

Tris'ten gelen cevabın ardından sayfadakileri okumaya koydular. Kitaptaki yazı değişik bir alfabeyle yazılmıştı fakat bu harfler Olivia'nın bildiği bir alfabeydi. "Nyks, gece tanrıçası. Eski çağlarda Londra'da yaşadığı bilinmektedir... E ne yani? Bu kadar mı?..." Onca araştırmanın sonucu yalnızca bu olmamalıydı, bu bilgi ile Londra'nın her bir köşesini gezmeleri gerekirdi fakat bu yıllar alırdı. Tristan'ın çevirdiği sayfa ile çıkan resim malikane bozumu bir şatoydu. Orayı bilen birinin bu çevrelerde olup olamayacağını soruyordu ikiliye. Olivia manzaranın oluşturduğu irkilmeyle bedenindeki korkuyu derin bir nefes ile atmayı denedi. " Sa..sanırım ben biliyorum." Şimdi tüm gözler ona bakıyordu. "Ama oraya gitmek isteyeceğinizi pek sanmıyorum, orası gariptir, oldukça da ürkünç." Şimdi gidecekler miydi? Olivia beynindeki korku merkezini durdurmalıydı. Gülümseyerek korktuğunu belli etmemeye çalıştı, "Gitmesek.?" ...

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tristan der Ivanëxt

VII. SınıfVII. Sınıf
Tristan der Ivanëxt



Mücadele Tarafı : SD.
Rp Sevgilisi : Olivia
Kan Durumu : Melez.
Patronus : Dağ Aslanı

Kayıp Sır Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Sır   Kayıp Sır EmptyPtsi Ocak 25, 2010 2:16 am



Yerine geri dönmesiyle birlikte dostlarından biri de gelmişti. İlk gelen Tristan için çok önemli olan, kalbinin tek kraliçesi Olivia idi. Henüz birkaç saat önce birlikte olsalar bile yine de onu çok özlemişti. İşte gerçek aşkın göstergesiydi bu. Karanlığın içinden gelen beden hızla Tristan’a yaklaştı ve dudaklarının arasından çıkan sözcüklerle birleştiler. “Bende seni özledim, Olivia’m” diyerek ona sıkıca sarıldı ve o minik burnunun üzerine bir öpücük kondurdu. Yüzünde oluşan gülümseme ile yüzünü ondan çekti ve sorusuna karşılık yeniden kahkaha attı. Başıyla bayılan görevliye işaret etmesiyle birlikte Olivia’nın gözleri de aynı şekilde o yöne baktı. Gözleri hayretle büyüyen cadı birden Tristan’a baktı ve bir soru yöneltti. Bu cevaba karşılık Tristan yeniden güldü ve “Ben? Bayıltmak? Teknik anlamda evet ama kendisinin bu kadar güçsüz bir iradeye sahip olması benim suçum değil.” diyerek kıkırdadı ve devam etti. “Ona bir büyü yolladım ve büyü kendisine gelmeden korkudan bayıldı.” dedi ve ikisi birden yerde yatan görevliye baktılar. Birden bir ses duyuldu ve yerde yatan görevlinin yanında bekledikleri diğer kişi olan Bella belirdi. Olay yerine varmasıyla konuşmaya başladı. “Oov, sert konuştu” diyerek gülmesine engel olamadı. Bella’nın ciddi olmadığını bildiği için konuşmasını pek takmadı. Fakat buraya belli bir amaç için gelmişlerdi ve eğlencenin zamanı geçmişti. Tristan, ciddi halini takındı ve işe nereden başlamaları için düşüncelere daldı.

Aralarında oluşan sessizliği sevgilisinin o nazik sesi bozmuştu. Söylediği sözler karşısında işe koyulan ekip tozlu rafların arasına daldı. Tristan, mugglelerin efsaneleri hakkında araştırma yapmak için E harfi bölümüne geçmişti. Titizlikle işlerini halleden ekip, araştırmalarını dışarıda yağan yağmura ve kütüphaneyi arada bir aydınlatan şimşeklere rağmen büyük bir dikkatlilikle hallediyorlar. Tristan, rafların arasında dolaşırken birden gözü siyah ve üstünde değişik simgeler bulunan kitaba çarptı. Eliyle o kitabı aldı ve incelemeye başladı. Kitap oldukça eski görünüyordu, sayfaları hafif bir kıvrılma ile parçalanacak ve tamamiyle işe yaramaz bir kâğıt parçası haline gelecekti. Kitabı incelediğinde bu kitabın konusu kötü ruhlarla ilgili olduğunu anladı ve aradığını burada bulamayacağını düşünerek kitabı aldığı yere bıraktı. Şimşeğin çakmamasına rağmen kütüphane aydınlanmıştı ve herkesin ilgisini çekti. Olivia’nın tepkisine Tristan şaşırarak baktı ve “Ben bir şey yapmadım!” diyerek Bella’ya odaklandılar. Gördükleri karşısında şaşkına dönen Tristan ne yapacağını bilemedi. Dostu orada acı içinde kıvranıyor ve elinden bir şey gelmediği için kendisine kızıyordu. “Birde bu eksikti!” diyerek içinden geçirdi. Şimdi de nereden çıktığı bilinemeyen rüzgâr yerde açık duran kitabın sayfalarını çeviriyordu. Bu rüzgârla birlikte Bella’nın acı dolu dakikaları sona ermişti. Esintinin çevirdiği sayfalar aradıkları kişiyi bulmalarına yardımcı olmuştu. Sayfanın üzerinde aradıkları Tanrıça altı meraklı göze bakıyordu. Sayfanın üzerinde birden beliren silüet bir şeyler dedikten sonra karanlığa karışmıştı. Sevgilisinin sorusuyla kendine gelen Tristan “Ahh, tabi ne demezsin, bayıldım!” dedi buz gibi bir sesle. Fakat ardından onun kıskandığını anladı ve yumuşak bir ses tonuyla “Ne zaman anlayacaksın, kalbinim tek kraliçesi sen olacaksın her zaman” diyerek gönlünü almaya çalıştı.

Üçü birden yerde duran kitaba baktılar ve Tristan’ın bilmediği bir lisanla yazılmış simgeleri çözmeye çalıştı. Bu simgeleri düzenli bir şekilde telaffuz eden Olivia, beklediğini bulamamıştı. Tristan içinde doğan bir hisle kitabın sayfasını çevirdi ve sayfanın üzerinde şatoya benzer bir manzarayla karşılaştılar. “Hey burası da neresi böyle?” sorusuna yanıt veren sevgilisi olmuştu. Kendisinin orayı bildiğini söylemiş ama içindeki korku hissi onun cesaretinin kırılmasına sebep olmuştu. Yaşadığı tereddütsüzlüğe bir son vermek için konuşmaya başladı.

“Hey, hadi ama ne oluyor sana aşkım, nerde o macera delisi ve bir o kadar da cesaretli Olivia, nerde? Tabiî ki de oraya gidiyoruz, merak etme sana ve Bella’ya bir şey olmasına asla izin vermem, hadi artık bu işe bir son verelim?”

Son sözleri cesaretini biraz olsun yerine getirmesini diledi. Kendisi de bu durumdan pek hoşlanmasa da bu işin bir sonuca bağlanması gerektiğini biliyordu. Bu Bella ve Olivia için halledilmeliydi. “Hadi, bizi bekleyen macera var ve ben burada belemekten sıkıldım. Bella? Olivia? Gidelim mi?”

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isabella Mainley

VI. SınıfVI. Sınıf
Isabella Mainley



Mücadele Tarafı : Arspegus
Rp Sevgilisi : Mr. Porell
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Jaguar

Kayıp Sır Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Sır   Kayıp Sır EmptyPtsi Ocak 25, 2010 2:22 pm

Kütüphaneleri hiç sevmemesinin bir nedeni daha gün yüzüne çıkıyordu. Aradığı kitabı bulamaması! Evet, tabii bu Lazern için çokta ciddi bir sorun değildi. Özellikle de son günlerde kitaplardan iyice soğuduğu düşünülürse. ‘ Ah, tamam. Hadi şu lanet olası tanrı/tanrıçalar hakkında bir şeyler bulalım. ’ Kitap raflarından birinin önüne gelmişti. N-ny-nyk . . . Tamam. Çokta tercih edilebilecek bir yerden başlamadığını biliyordu. Ama elinde olmadan yönelmişti bu rafa. Hah, çokta önemliydi sanki nereden başladığı. Sonuç olarak eninde sonunda bir şeyler bulacaklardı, bulmaları gerekirdi. Raflardan bir kitap aldı. İçini karıştırırken çokta ümitli değildi. Kitapların arasından süzülen ışık kümesi direk Lazern’e vuruyordu. Acı hissi tüm bedenine yayılmıştı. Acının eşliğinde yere, dizlerinin üzerine düştü. Elinde ki kitap yere düştüğünde çıkan ses Lazern’i rahatsız etmişti. Olivia’nın yanına geldiğini hissediyordu. Gecenin buram buram kokusunun eşliğinde gelen serinletici rüzgar kitabın sayfalarını çevirmeye başlamıştı. Nyks’ın silüet şeklinde ki görüntüsünün verdiği rahatlamayla acısı geçmişti. Tanrıçanın yaşattıklarından sonra yinede ona karşı beslediği sevgi çok acayipti.

Nyks’ın yumuşacık sesi Lazernia’ya hitabendi. "Bu iyiliğimi unutma evlat." Lazern’in yüzünde oluşan gülümseme insanın içini ısıtacak cinstendi. Olivia’nın Tristan’a olan yersiz kıskançlığını kıkırdayarak izledi. Üç arkadaş kitabın başına toplanmışlardı. Değişik harflerle yazılan metni bir tek Ttistan anlayamıyor gibiydi. Çünkü Lazern ve Olivia’nın anladığı çok kesindi. Olivia’nın okuduğu bilgiler aslında ilginçti. Yani asıl ilginç olan bir tanrıçanın eskiden insanların yaşadığı bir yerde oturmasıydı. İlgisini sayfadaki bir ev çekti. Burası tanrıçanın yaşadığı yer olsa gerekti. Ama Lazern nerede olduğunu bilmiyordu. Ama Olivia… Söylediği sözler karşısında Bella çok şaşırmıştı. Hele de son eklediği cümle. Gitmesek.. Olamazdı böyle bir seçenek. Tam Lazern konuşacakken neredeyse söyleyeceği sözlerin hemen hemen aynısını Tristan söylemişti. Ama Lazern’e Bella demesi genç cadının dikkatinden kaçmamıştı. Tristan tekrar konuştuğunda Lazerne tekrar Bella demesine bozulmuştu. ‘ Heeey. Tristan! Bana bir daha o lanet olası ismi söyleme tamam mı! ’

‘ Bu evi sadece Olivia biliyor. Yani bu eve muggle usulü gitmek zorundayız mı demek oluyor? Ki bana soracak olursanız lütfen muggle usulü gidelim. Biraz hava iyi gelir diye düşünüyorum. ’ Arkadaşlarından onay gelmesini bekliyordu. Yaşadığı –kısa süreli de olsa- acıyı hâlâ bedeninde hissedebiliyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tristan der Ivanëxt

VII. SınıfVII. Sınıf
Tristan der Ivanëxt



Mücadele Tarafı : SD.
Rp Sevgilisi : Olivia
Kan Durumu : Melez.
Patronus : Dağ Aslanı

Kayıp Sır Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Sır   Kayıp Sır EmptyPerş. Ocak 28, 2010 3:39 am



“Hey tamam, Bel- yani Lazêrniã, alıştığım için öyle dedim, bundan sonra demem!”


Ne olmuştu bu cadıya? Daha önce hiç böyle görmemişti onu, bu asabiyet neden kaynaklanıyordu acaba? Bella’ya şüpheli gözlerle bakmaya başlayan Tristan, bir yandan da gidecekleri yeri düşünüyordu. Gece, uykusundan zorla kalkan bir bebek gibi bağırıp duruyor ve gökyüzü gözyaşlarını hızla yeryüzüne indiriyor, şimşek ise geceyi gündüze çeviriyordu. Bu üçlü kafadar kütüphanede işlerini bitirmişler ve bir sonraki yere gitmek için konuşuyorlardı. “Peki tamam, dediğin gibi olsun, biraz yürümek iyi gelebilir, o zaman bu yerden bir an önce çıkalım, yoksa tavuk yeniden gıdaklayacak” diyerek yerde ayılmaya çalışan görevliyi işaret etti. Yerde iki seksen yatan görevli önce sağ ayağını kıpırdattı, ardından elini başına götürdü. Bayılırken kafasını yere sert vurmuş olmalı. Tristan, yanındaki iki cadıya başıyla dışarı gösterdi ve bedenini sağ tarafa çevirerek cisimlendi.

Dışarıya cisimlendiğinde yağmur, tüm bedenini sırılsıklam etmişti. Saçlarından akan su damlaları yüzünde bir yol izleyerek yere damlıyor, her nefes verişinde buharlar oluşuyordu. Fakat bu soğuk ve ıslaklığı oldukça sevmişti. Yağmur altında yürümek tam da muggle usulüydü. Muggle sevgililer her zaman yağmur altında yürüyerek anın keyfini çıkartıyorlardı. Kısa bir süre sonra da diğer iki kişide geldi ve ekip yeniden tamamlandı. Yağmur onları da anında sırılsıklam ettiği için yüzlerinde bu durumdan hoşlanmadıklarının ifadesi vardı. “Hey, ne güzel oldunuz böyle” diyerek dalga geçmişti. “Tamam, tamam öyle bakmayın şaka yapıyordum sadece, hadi Olivia gideceğimiz yeri göster bakalım… Şey bu arada koluma girmeyi kabul eder misin? Yağmur altında beraber yürümek istedim, Hey Bel- yani Lazêrniã sende diğer koluma girmek ister misin?” dedi ve iki kolunu da onlara açtı. Bir yanda sevgilisi diğer yanda dostu vardı. Yağmur altında muggle usulü gitmeyi dostu istemişti. Bugünlerde ona bir şeyler oluyordu, gördüğü rüyalar mı etkiliyordu acaba?

Yürüyüşleri şehir merkezinden uzaklara gidiyor, evler birer birer arkalarında kalıyor, önlerinde ise karanlığın kapsadığı alan kalıyordu. Yirmi adımda bir şimşek onlara gerekli yardımı yapıyor ve bozuk bir sokak lambası gibi arada bir parlıyordu. Bir süre sonra etrafı beyaz ışıklarla kaplı, şato benzeri bir malikâne ortaya çıktı. Etrafı demir parmaklıklarla örgülü ve bahçesinde değişik şekilde heykeller bulunuyordu. Burası mugglelerden uzak ve onların gelmelerini engellemek için yapılmış tılsımlar tarafından korunuyor olmalıydı. Dış görüntüsü bir mezarlığa benzese de iç yapısı öyle olmadığına inan Tristan, gerekli olur diye asasını eline aldı ve temkinli bir şekilde ilerlemeye başladı. Olivia’nın geldiğimiz yerin burası olduğunu söylemesiyle birlikte, etrafını izlemeye başlayan Tristan, içinde daha önce hissetmediği bir hissi tattı: Tedirginlik… Burası çok gizemli ve bir o kadar da korkutucuydu ve bu Tristan’ın tedirgin olmasına sebep oluyordu. “Tamam, sanırım aradığımız yere geldik, içimden bir ses burada hiç iyi karşılanmayacaksınız diyor, tedbirli olmalıyız” dedi ve etrafına yeniden göz gezdirdi. “Hazırsanız girelim, hadi!” dedi ve ikiliden gelen onayın ardından bahçe kapısını eliyle yavaşça açtı. Demir yağsız kaldığı için ötmeye başladı ve bahçedeki ağaçlarda bulunan kargalar havalara uçuştu. En önde Tristan, arkasında Olivia ve Bella bahçeden içeri girdiler ve yavaş adımlarla ilerlemeye başladılar. Birden adımını attığı yer sarsılmaya başladı ve o anda durdu ve arkasında bulunan çift Tristan’a çarptı. “Şştt, dikkat edin, hissettiniz mi?” diyerek kuşkulu gözlerle onlara baktı. Fakat Tristan’ın neyden bahsettiğinin anlamamış gibi yüzlerini buruşturmuşlardı. Tristan iç çekti ve adımlarını yeniden atmaya başladı. Henüz iki adım atmıştı ki ayağı gereğinden yüksek bir taşa çarptı ve o anda taş yeraltına çekilmiş gibi oldu. “ZIPLAYINN!” demesiyle ileriye doğru zıplayan ekip, dipsiz bir kuyudan kurtulmaya başarmışlardı. Fakat bu tuzaktan kurtulmuşlardı ki bulundukları yer aniden sarsıldı ve onları yeraltına gömdü. Sanki bir kaydıraktan kayar gibi yeraltına doğru sürüklenmeye başladılar.

Sonunda sürüklenme işi bitmiş ve ilk olarak Tristan, sert zemine çarptı, ardından Olivia ve Bella’nın üzerine gelmesiyle canı çıkmıştı. O hızla Tristan’ın sırtına sert bir inişle kendilerini hasar almaktan kurtarmışlardı. “Heyy, kalkın bir an önce üstümden yoksa pestilim çıkacak!” diyerek sitemde bulundu. Üzerinden kalkmalarıyla rahat bir nefes alan Tristan üstünü başını temizledi ve kırık var mı diye tüm kaslarını sıktı. Her şey sağlamdı kolundaki küçük bir çizik dışında. “Burası da neresi böyle?” dedi ve "Lumos!" demesiyle bulundukları ortamda ses yankılanarak ilerledi. Asasndan çıkan ışık demetiyle etrafı incelemeye başladı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Olivia Scarlett Isis

VII. SınıfVII. Sınıf
Olivia Scarlett Isis



Mücadele Tarafı : Arspegus
Rp Sevgilisi : Tristan
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Golden Dog (Rottweiler)

Kayıp Sır Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Sır   Kayıp Sır EmptyÇarş. Şub. 17, 2010 12:09 am


Tüm yırtınmaları yalnızca bedeninin içindeki o kara kutuya hapsolmuş ve sevdiği bu iki kişinin dediği üzere yola koyulmayı seçmek zorunda kalmışlardı. Bella ise tüm bu karara alışma faslı geçmeden muggle usulü gitmenin nedeni olarak karanlık kütüphanenin çakan son şimşek ile aydınlanan raflarının arasında ilerlemelerini izleyerek onların ardına takılmıştı. Çıktıkları karanlık sokaklar belirli noktalarda duran ışıklarla aydınlatılmaya çalışılmış olsada karanlıktan korunmak ıslaklığı içine süngermiş gibi çekmiyordu. Gözlerini damlayan her bir damla ile birlikte kapatmış ve ıpıslak olan saçlarının suyunu sıkma gereği hissetmişti ama bunu yapmamıştı. Bella ve Olivia bu durumdan şikayetçiyken nedense Tristan gayet memnundu. Bir de espiri yapmıştı üstüne üstün, karşılığında aldığı ters bakışların ardından ettiği teklifle beraber ortada duran sevgilisinin koluna giren Olivia diğer kolunada kuzeninin girmesini gülümseyerek izledi. Sanki az önceki sinirini birden bire vakumla çekip almışlar gibiydi. Adımlar teker teker ıslak zeminde çıkarttığı sesler ile beraber ardı ardına gelirken Olivia için o an asla bitmemeliydi.

Bir kaç ıslak adımın daha ardından görkemli şato önlerine serilmişti, içindeki korku bir titreme ile bedenini ele geçirdiğinde geçmişte burada yaşadıklarını hatırlayarak irkildi ve gülümsemesini bozmadı. Bir çok tılsımla çevrilmiş şato bu üçlünün ziyaretine ne gibi sürprizler hazırlamış olabilirdi ki? Öncen yürüyen sevgilisine endişeli gözlerle bakarak yanında duran kuzeni ile beraber yola devam etti. Birden duran Tris arkadaki ikilininde durmasına sebep olmuştu. Bir şey duymamışlardı, açıkçası hissetme yeteneğide pek kuvvetli değildi. Ve iki-üç adımın ardından yükselen zıplama uyarısıyla üçüde birden bedenlerini ileriye doğru ittiler. Artık ilk sürprizden kaçmışlar fakat ikinci sürpriz için geç bile kalmışlardı. Saniye bile geçmeden adeta yarılan yer hoo..p onları içine doğru çekmişti. İlk düşen birick sevgilisi Tristan, ikinci kendisi ve üçüncüde sevimli kuzeniydi. Altta kalan Tris inişi hafifletmişti elbet ama bunu farkeder farketmez üzerinden fırlamışlardı. Neredelerdi böyle? En önemlisi buradan nasıl çıkacaklardı? Az sonra asalardan yükselen ışık demetleri ortamı aydınlatırken yavaşça Tristan'ın yanına gitti ve onu kendine çevirerek gözüyle yokladı. "İyi misin?" Evet, herşeyi yerinde duruyor gibi görünüyordu en azından şimdilik. "Hala tek parça olman iyi." diyerek gülümsedi ve şaşkınca etrafı inceleyen Bella'ya baktı.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Kayıp Sır

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-