AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Sessiz gecenin esintisi ~

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2
YazarMesaj
Angélique Killingsworth

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Angélique Killingsworth



Mücadele Tarafı : Karanlık Gece.
Rp Sevgilisi : Walter.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Kuzgun.

Sessiz gecenin esintisi ~ - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sessiz gecenin esintisi ~   Sessiz gecenin esintisi ~ - Sayfa 2 EmptyPaz Ocak 10, 2010 1:02 pm

    'Tanrının, öfkeli bir vaktinde yarattığı bir cinstik biz.
    Yaptıklarımızın intikamını kendimizden kendimiz alıyorduk, rüyalarımızla, ani hatırlayışlarımızla, pişmanlıklarımızla kendimizi bıçaklıyor, yaralıyor, kanatıyorduk..' Hayat öznenin hep iyi kalpli bir kurban, başkalarının ise can yakan kederli afyonkeşin bir cümlesiydi.İhanetin her damlası savururken kendini yaşanmışlıklara umut ve intikam aynı kudretle bakıyordu geleceğe. Ne bir zaman vardı yaşanması gereken ne de bir mekan yaşanılanlara ortak. Gizlice yok etmişti inkar edilen yalanlar Angélique'nin gülüşünü. Ve şimdi; karşısındaki insana gülümserken aynı duygulara ortak olabilmenin içtenliğini yaşıyordu. Kişiler farklı olsada etkilerini aynı oranda hissetmenin samimiyeti vardı daha çok. Black Pearl'in sıcak havasını kaçınılmaz kılanda bu özellik değil miydi? Herkes aynı düşüncelerle geliyor farklı izlenimlerle ayrılıyordu.

    Değerli harabeler gibi taşıyorduk geçmişi içimizde. Kırık dökük mermerleri,yarım bakışlı heykelleri ile siluetleri çağrıştırmak ayrı bir esenteni getiriyordu hayata. Ama hangi pencerennin arkasından bakarsak bakalım gecenin sessiz esintisinin çağrışımı aynı değil miydi? Onların silinmesini istemezken hangi düşler bizi çekiyordu kendine. Altın yazgılar, derin bakışlar yeni bir yüzün sevilen çizgilerini andırıyordu. Hayatın biraz ilerisinden izleseydik yaşamı o ölesiye sessizliği ve durağanlığı, o sükuneti, o ıssızlığı ,o sonsuz ihtiraslardan soyunmuşluğu o masum bahar ülkesini görmeden hayatı anlamak ve yaşayabilmek pek mümkün olmamıştı. Bunun için bazen gerçekleri terketmek,uzaklaşmak gerekiyordu. Aslında soyut bir kaçış gerekliydi..

    Gecenin sisi şehrin ışıklarını örtüyordu. Sarı ışıklı bir mehtabın uzaklaşıp kayboluşunda başka kayboluşların izini görüyordu Angélique. Darius tezgâhın arkasına yöneldiğinde bakışlarını büyük saate çevirdi. Eski dönemlerden kalma bu büyük saat işleyişi yönünden diğerlerinden farklıydı. Tanrının lanetine uğramış bir matematikçi gibi bütün rakamları ve geçen süreleri alt alta yazıp belirterek topluyordu. Zaman yine hızla akıp gitmişti. En sevilenleri içinde yok ederek. Yavaşça kalktı yerinden. Boş tahtada yankılanan ayak sesleri odadaki tek ses kaynağıydı. Tezgâhın yanına giderken alevler üzerinde dans eden donuk ritimli nimfilere takıldı gözü. Çarpık gülümsemesiyle onları izliyordu. Onlara doğru bir adım attı ancak tezgâhtan gelen ses ile irkildi ve mesleğinin vermiş olduğu çeviklikle asasını çıkardı. Hızlı adımlarla ilerlerken ne olduğunu anlamak için çevresini kontrol ediyordu. Darius'un yanına yaklaştığında olayın sadece bardağın kırılmasından ibaret sandı. Kırık camlar derin yaralar açmış gibi görünüyordu. Asasının tek hareketiyle kristal görünümü kaldırdı ve tezgâhın ilerisini kontrol edip Darius'un yanına gitti. Aldığı nefes ve kesik konuşmasından yaraların deriz iz bıraktığı anlaşılıyordu. Karşısına geçmiş endişeli gözlerle onu izlesede gözlemleri daha etkindi. Donuk ifadesi ve düşünceli bakışları dikkatini çekmişti. Endişesini saklamayan bir ses tonuyla tamamladı cümlesini.

    ‘ İyi misin gerçekten?’

    Büyücünün olumlu baş hareketi üzerine tekrar tezgâhın bulunduğu yere gitti. Daha temiz bir bez arıyordu. Eski sahibeliğin verdiği kıvraklıkla yerini bulması uzun sürmedi. Ve daha etkin bir şekilde düşünüyordu. Düşüncelerinin ambiyansı kararlarına varıyor ve yine tek yoldan çıkmazlara sürükleniyordu.Nasıl oluyor da bir olay yaşandıktan sonra insanların ne zaman, ne yapacağını öğreniyorduk? Sonsuz, geniş ve sessiz gecenin içine yerleştirilmiş iyilikler mi parlıyordu yoksa geniş bir iyiliğin içine yerleştirilmiş kötülükler mi? Derin izlerine yaşanmışlıklarına dikkat çektiği bu büyücüyü etkileyen başka bir uyarım söz konusu olabilir miydi? Elindeki bezi Darius’a uzattı ve meraklı ses tonuyla cümlelerini kilitten kurtardı.

    'Müşteriler böyle durumlara pek aldırmazlar.' dedi tatlılıkla. Sakin görünmeye çalışıyordu. Ama merak duygusunun kızıllığı havanın iğde kokusuna katılıyordu. 'Cam kırıklarının arkasından bu kadar düşünceli olmak hangi endişenin çağrısı?' diyerek eklemişti tereddütle.

    Siyah ipekten bir yorgan sorularla birlikte geceyi örtüyordu. İçinde bulunulan zamandan geriye sadece saatler kalmıştı ve yeni bir telaşın su yüzüne hakim olacağı günler yakında gibiydi. Büyücünün cevabının bakanlık gündemiyle ne kadar örtüşeceğini merak ediyordu.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darius Darkthorn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Darius Darkthorn



Mücadele Tarafı : Kendisi
Rp Sevgilisi : Aislin
Kan Durumu : Pure-Blood
Patronus : Yarasa

Sessiz gecenin esintisi ~ - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sessiz gecenin esintisi ~   Sessiz gecenin esintisi ~ - Sayfa 2 EmptyÇarş. Ocak 20, 2010 10:16 pm

Birbiri ardına aldığı kesik nefesler odada duyulan tek ses iken Angelique'nin uzattığı temiz bezi alıp yarısına yakını kırmızıya boyanan eskisini tezgahın bir köşesine fırlattı. Duyduğu acıya alışmıştı artık, neredeyse bütün cam parçalarını çıkarmayı da başarmıştı. Geriye sadece bir tane kalmıştı, içlerinde en iri olanı. Bir parmak boğumu kadar saplanan camı çıkarmadan önce biraz beklemesi gerekiyordu. Kafası hala o düşüncelerle doluyken böyle bir hareketi yaparsa, bu yaptığı kötü sonuçlara neden olabilirdi. Öncelikle kafasını toplamalıydı. Yavaşça zihninin derinliklerine inip son gördüğü görüntüyü gözünün önüne getirdi. Sisin arkasındaki pırıltıyı biraz daha net görebilmişti bu sefer. Parıltının kaynağı bir metaldi, bundan neredeyse emindi ama bunun hangi metal olduğu konusunda kararsızdı. Gördüğü parıltının çıktığı nokta eğri bir kıvrımın ortasındaydı, şekli ile ilgili söyleyebileceği tek şey buydu. Ona uzanıp dokunma isteğinin en az duyduğu korku kadar baskın olduğu saniyeler boyunca titrememek için kendini kastığını hatırladı. Bu durum artık bir rüya olmaktan çıkmıştı. İçkinin neden olduğu bir halisünasyon da değildi, hele ki bir bardak viskinin. Elle tutulabilecek kadar belirgin bir esrarın ortasındaki karadelikti onu çağıran, adım adım yaklaştığını hissetse de, aralarındaki mesafe azaldıkça zaman yavaşlıyormuş gibi geliyordu. Sanki o merkeze yaklaşmak imkansızmış, oraya hiçbir zaman ulaşamayacakmış gibi... İşte bu histi içindeki sahip olma dürtüsünü körükleyen. Hiç beklemediği bir anda kaşlarının çatılmasına neden olacak kadar baskın hissettiği bu isteği kabullendi. Huzura kavuşmanın yolu bu görüntülerin kaybolmasını beklemek değildi belki de, aksine onları kovalamaktı. Ama hiçbir yerin ortasına ulaşmak için hangi yöne gidebilirdiniz ki? Öncelikle nereye gitmesi gerektiğine karar vermesi gerekiyordu. Önünde uzanan tek yol ise tezgahın kenarında olduğundan çok daha masum görünen parşömendeydi.

"Bir toplantıya katılıp katılmamak konusunda kararsızdım." dedi çıkardığı ilk sesin boğazına sürtünürcesine fısıltı halinde çıkmasına engel olamadan. "Uzun zamandır çektiğim bir sıkıntının çözümüne bir adım daha yaklaştırabilir beni. Kimilerine göre sıkıntılı zamanların başlangıcı sayılabilecek bir toplantı bu, kimilerine göre ise sıkıntıların sona ermesi sürecinin başlangıcı. Birkaç dakika öncesine kadar hangi başlangıç olacağına karar verememiştim. Oysa şimdi, ne yapacağımı çok iyi biliyorum."

Konuşurken ses tonunda hissettiği kesinlik kendisini bile şaşırtmıştı. Ne yapacağını çok mu iyi biliyordu, o halde ne yapacaktı? Sadece toplantıya katılacaktı. Orada gerçekleşebilecek yüzlerce senaryo gözünün önünde sıralanırken bunların çok azı kendisine takip edilebilecek bir yol sunuyordu. Önünde uzanan yolun sonunu dolduran muhtemel çıkmaz sokak tabelaları arasından sıyrılabileceğine inanmak için zorlarken zihnini, başını kaldırdı ve kendisini izleyen bakışlarla karşılaştı. Genç cadının gözleri yavaşça aşağıya, altına yerleştirdiği havlunun üst kısmını şimdiden kırmızıya boyamış olan, içinde cam parçası bulunan yaraya kaydı. Ya inanılmayacak derecede soğukkanlı birisiydi, ya da daha önce bunun gibi olaylarla çok karşılaşmıştı. Nedense ikisinde de biraz doğruluk payı olduğunu düşündü büyücü. Genç kadının bakışları bir parça endişe barındırırken diğer yandan yarayı inceliyor gibiydi. Elini uzatan büyücü yaklaşmasını işaret etti. Sesini ders verir gibi sakin tutarak yapacaklarını anlatmaya başladı.

"O parçayı kendim çıkarabileceğimi sanmıyorum. Bunu sen yapmalısın. Sakin ol, canım yanmayacak. Yüzeyin hemen altında dışa doğru küçük bir çıkıntı var, onu kurtardıktan sonra kalanını hızla çekmelisin. Sen bunu yaparken, ben de sana bir şeyler anlatacağım. Anlattıklarımı dinlerken yaptığın şeye odaklan. Bunu yapabilirsin, değil mi? Güzel."

Angelique'nin onaylayan cevabının sonrasında elini havlunun üstünden ortalarına indirerek ona daha geniş bir alan bıraktı. Genç cadının yavaşça yaklaşıp elini hafifçe camın iki yanına yerleştirmesiyle camın kestiği yerlerde hissettiği ıslak acı belirginleştiyse de büyücü bu acıyı görmezlikten gelip kafasındakileri sıraya koymaya devam etti. Ona neyden bahsedeceğine söylerken karar vermişti zaten, ancak bunu nasıl yapacağını bilemiyordu. Sonunda bunu ne hissediyorsa onu söyleyerek yapmaya karar verdi.

"Birkaç haftadır sürekli aynı rüyayı görüyorum. Yoğun bir sisin ortasında dururken önümde bir parıltı beliriyor. Ne kadar yaklaşırsa yaklaşsın kaynağını göremiyorum. Bana kendi sesimle sesleniyor." Angelique'nin parmaklarının camı kavraması üzerine kesik bir nefes aldı. "Onu bulmamı, bana sonsuz güç bahşedeceğini söylüyor. Bazen o kadar güçlü bir istek uyanıyor ki içimde, ona kapılmamanın imkansızlaştığını hissediyorum. Delireceğimi düşünüyorum bazen." Cam yavaşça çıkmaya başlarken konuşması hızlanmıştı. "Az önce kendimi kaybettiğimde ise şeklinin küçük bir parçasını görebildim. O parıltı metalden bir kıvrımın üzerinden geliyordu. Sanki altından... Ah!" Camın etinden çıkması kendisini nefessiz bırakırken dudaklarını ısırıp elindeki havluyu yaraya bastırdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Angélique Killingsworth

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Angélique Killingsworth



Mücadele Tarafı : Karanlık Gece.
Rp Sevgilisi : Walter.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Kuzgun.

Sessiz gecenin esintisi ~ - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sessiz gecenin esintisi ~   Sessiz gecenin esintisi ~ - Sayfa 2 EmptySalı Ocak 26, 2010 11:53 pm

Rüzgârın pencere camına vurduğu dakikalarda bakışlarını endişenin sahibinden alıp geceye çevirdi. Şehir eskimişti. Neşeli parıltılar solmuş, albenili ışıklar yerini yorgun bir yaşlılığa bırakmıştı. Çoğunlukta olan kısımda ışıktan eser yoktu. Gece ve mistik sis pencere pervazına kadar dayanmıştı. Bu noktada karanlıkta kendi siluetini görüyordu Angélique. Benliğimizi fark etmek için her zaman fazla bir karanlık mı gerekiyordu? Hissettiği acının sadece bir miktarını yansıtan büyücüyü tüm dikkati ile izliyordu. Cam parçalarının ardından akan kırmızı sıvı okyanusa ulaşmaya çalışan minik bir nilüfer gibi süzülüyordu camın bıraktığı yaradan. Vücuduna tutkuyla saplanmış gibi görünen tek bir parça kalmıştı. O parçanın çıkarılmasını beklerken yaranın sandığından daha derin olduğunu fark etti. Bezin yaraya her temasında sanki farklı etkilerin izlerini yaşıyordu Darius. Varsayımları doğruluk ibresini kırarken vereceği yanıtı bekliyordu.

İnsanlarda olağanüstü yeteneklerin ve güçlerin, şaşırtıcı zaaflar ile birlikte harmanlanması tabiatın en farklı oluşumuydu. Bilinçaltına attığı olayları her fırsatta gün ışığına çıkarıp teorik saptamalar yapmakta zaaflarının zerresiydi. Yüzlerce hayat yaratabilecek kadar güçlü ve yetenekli insanların kendi özel hayatlarını cehenneme çeviren bir çok zaafı bünyelerinde barındırmalarındaki şaşırtıcılık.. Ve kuvvetli çelişkiler ile zedelenmiş bu insanların, zihinlerinin ürünü olarak hayat bulan zaaflara dolu güçlü geçmişleri.. Karanlık flamaları, iri siyah atları olan tuhaf süvarilerin resmigeçidi olarak adlandırabilecek buhran günlerin etkisi diğer insanlar gibi çok sarsmamıştı Angélique’yi. Herkesi saran tıklım tıklım merak duygusu hariç.. Ve bunun etkileşimindeki tetikte refleks her şeyin derecesini arttırmaya yetiyordu. Tüm sorunu tek bir nedene bağlama parayonası içinde mavi bir yıkıntıydı şu zamanlar. Onu korkutan şehrin tıkırtısı değil,şehrin ortasından geçen karanlık su idi.

Darius cümlelerini bitirdiğinde sustu. Devam etmesini bekledi beklide. Bakışlarını kilit noktasına, sadece gözleri ile yöneldi. Parşömen parçasıydı tezgahın üzerindeki. Küçük bir buluta bakarak gelmekte olan fırtınayı sezen ihtiyar bir denizci edasıyla talihsiz bir olayın yaklaşımı olarak nitelendirdi bu kelimeleri. Zira bakanlığa bu tür bir ayaklanmanın kokusu gelmiş fakat olay üzerinde pek durulmamıştı. Benzetmelere sadece elindeki bilgiler doğrultusundaydı. Bu tahminin üzerinde fazla durmayarak derin yaraya yöneldi tekrar. Fazla açık kalmıştı ve bu sebeple enfeksiyon riski azaltılmalıydı. Büyücü fazla dayanıklıydı. Oysa bu durumdaki diğer insanlar suratlarına yeşil ışık çakılana kadar bin bir inilti ile doldurmuştu bilinçaltını.
Getirdiği bezin neredeyse yarısı kana bulanmıştı. Bez yaranın sol üst bölmesinde dururken daha derin görünüyordu. Büyücünün açısı cam parçasını çıkarmaya imkân vermediği gibi riskli bir durumdu. Ve hangi bünye o kadar sağlam olabilirdi ki?

Darius’un söylediklerini dinledikten sonra ona doğru yaklaştı ve sol kolunu destek sağlamak adına yanındaki sandalyeye yerleştirdi. Parmaklar ile camı iki yandan kavradı ve son bir kez büyücünün yüzüne bakarak acının ölçüsünü belirmeye çalıştı. Gözlerindeki endişe artarken camın ne derece saptanmış olduğuna bakıyordu. Darius’un konuşmalarını kesik ve dikkatsiz şekilde dinlerken cam parçasını saplandığı yerden hafifçe oynattı. Eş zamanlı olarak dinlediği kelimeler beyninde kavramlara oluşuyor ve garip bir şekilde rüyanın bu kadar gerçek oluşumlu olmasına şaşıyordu. Rüyaların bilinçaltından ibaret olduğu öğretilmişti ona. Keskin cam parçasını çıkarmayı başarmıştı. Darius’un bezi yaraya acı ile bastırması üzerine üzgünüm dercesine bakışlarını yöneltti. Tezgâha yönelip temiz bir bez daha ararken gözüne takılan kağıt parçasını az önce dinlediklerini yeniden su yüzüne çıkardı. Tılsım haritası ile çıkarırcasına kehanette bulunan öngörülerini dizginleyip konuşmaya başladı.

O parıltı.. Kaynağının ne olduğu ya da tam olarak neye benzediğini gördün mü?’ dedi tezgâhın gerisinden. Büyücünün bakışlarına karşılık:
Rüyan o yararsız cam parçasından daha ilgi çekiciydi, emin ol.’ diye ekledi.
Temiz bezi uzatıp karşısına oturduğunda anlattıklarını zihninde canlandırıyor her birine yorum getirmeye çalışıyordu. ‘’..sonsuz güç bahşedeceğini söylüyor.’’. O parıltı metalden bir kıvrımın üzerinden geliyordu. Sanki altından...
Işığa,güce duyulan arzu.. Herkesin aradığı ve aynu amaçla birleşmiş insanlara hükmeden güç.. Bu kadar benzerlik ya da benzetmek şaşırtıcı olurken kaçınılmaz donuk ifadesi ile konuşamaya başladı. Hem soruyor hem de yanıtlıyor gibiydi.

' Ne zamandır bu rüyayı görüyorsun? Gücün kaynağı hep aynı mı? Ve benliğini kaybettirmesi.. O kadar güçlü mü yani? '

Hipotezi doğrulanmış gibi konuşuyordu. Endişe herzaman olduğundan daha fazlaydı ve etkilerini bu denli hissettirebiliyorsa geleceğin ışığını merak ediyordu. Tesadüflere inanmazdı ve şu an inanılması en son olan kavramdı bu.
Hayatın tam ortasında duran,en gizlen dokunulmamış,en tehlike varlıktı belki.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darius Darkthorn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Darius Darkthorn



Mücadele Tarafı : Kendisi
Rp Sevgilisi : Aislin
Kan Durumu : Pure-Blood
Patronus : Yarasa

Sessiz gecenin esintisi ~ - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sessiz gecenin esintisi ~   Sessiz gecenin esintisi ~ - Sayfa 2 EmptyPaz Şub. 07, 2010 6:38 pm

Kan... Parmaklarının altındaki bezi, etinin altındaki damarları, dışarıdaki sokakları kirleten kan... Kendisini aynı anda hem özgür hem de bağımlı yapan kan... İşte bu lanetli kan temiz bezin üzerinde ne idiği belirsiz haritaların oluşmasına neden olurken, savaşın ilk kanı akıtılmış gibi hisseden büyücü sabırla bezi yaraya bastırıp dişlerini sıkıyordu. Boştaki eliyle uzanıp raftan ne olduğuna dikkat etmeden bir şişe daha aldı, tetiğe basmaktan dolayı tüm parmaklarından daha güçlü hale gelen sağ elinin işaret parmağını kullanarak kapağını açtı. Üzerindeki etikete dikkat etmeden başına diktiği şişeden iki büyük yudum aldı. Şişeyi ağzına yaklaştırdığı an burnuna çalınan koku fısıldamıştı hislerine midesine gönderdiğinin votka olduğunu. Şişeyi tezgahın üstüne koyarken gözü yine o parşömene takıldı. Hemen ardından bakışlarını karşısındaki cadıya çevirdi. Kendisine affedilme ümidiyle bakan o endişeli bakışları yoktu artık gözlerinde. İyi iş çıkardığını söylememek kesinlikle tamahsızlık olurdu. Merak dolu kehribar gözlere bakarken o efsun doluymuşçasına kendisininkileri hapseden gözlerde merak görebiliyordu. Sorusunun cevabı onun için önemli olmalıydı elbette. Toplantıya gitmeyi ve parşömeni bir kez daha düşünmeye karar vererek ona bakmaya devam etti. Başta uyandırdığı genç izlenimi bir parça da olsa yerini olgunluğa ve biriktirmişliğe bırakmıştı. Düşündüğünü belli edercesine hafifçe kısılan sağ gözünün etrafındaki derin iki kırışıklık gösteriyordu bunu. Ağlayarak geçirdiği geceleri dolduran her gözyaşı akıp giderken beraberinde zayıflıklarından ufak bir parçayı da beraberinde götürmüştü. 'Kadınlar yalnızken ağladıkları kadar güçlü olurlar.' demişti geçmişinde bıraktığı bilge biri. Kafasındaki hatırlayamadığı isimler zincirine yeni bir halka daha eklerken bakışlarını onunkilerden ayırdı. Ağırlığını sağlam bacağına vererek doğrulup iç kısma doğru yürüdü. Bir tarafı mutfak, diğer tarafı ise depo olarak kullanılan, kare şeklindeki mekanın müşterilerin görebileceği kısmına 'L' şeklini verecek şekilde duvarlarla kapatılmış olan bu kısım sadece personeller için diye geçiyordu. Girişin karşısındaki ilk yardım kutusuna uzanarak sargı bezini ve bandı aldı. Dizindeki acıya karşı mücadele vererek diz çöktü ve kanlı bezin üzerini sarmaya başladı. Beze attığı küçük düğümü iki parça bantla güçlendirip bozulmaz hale getirdikten sonra girişe yöneldiği an, Angelique'nin girişte kendisini seyrettiğini gördü. Zaman kazanmanın başka bir yolu olmadığının farkındaydı, içindeki ikilemi çözüp ayrılan yollardan birine girmek zorundaydı artık. Tüm bu zaman boyunca zihninin bir yanı ona bunları anlatmanın yanlış bir fikir olduğunu düşünmüştü. Ancak arzunun yönettiği diğer taraf cadıdaki bilginin kırıntılarını çabucak yakalamış ve ondan fazlasını öğrenebileceğini söylemeye başlamıştı. Ona belli şeyleri anlatarak öğrendikleriyle yetinebilirdi, peki ya tüm kartlarını açarsa? Güvenebilir miydi cadının da açık olacağına? Hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediği birine böylesine derin bir sırrı anlatmak ne kadar akıllıcaydı? Bu sorulara bir cevap veremeden ona doğru yürüdü.

"Masana geçelim, oturursak bu ikimiz için de daha rahat olur."

Attığı her adımda yüzünün buruşmasına ve bezin altındaki sıcak ıslaklığın bir miktar daha arttığını hissetmesine rağmen cadının yardım teklifini kibarca reddetti. Masaya ulaştığında kendisini yığılırcasına sandalyeye bıraktı. Amacı her zamanki gibi aynıydı. Bilginin güç olduğu düşüncesi doğrultusunda mümkün olduğu kadar bilmek; bir tarafa mensup olmadan, birinin çıkarlarını diğerinin önünde tutmadan, edinebildiğinin en fazlasını elde etmek. Çok basit bir kuralı vardı bu oyunun, kısasa kısas. Verirseniz alırdınız. Sadece oyunu iyi oynayanlar bilirdi ne kadar vermeleri gerektiğini. Şimdi ise ne kadarını anlatması gerektiğini düşünmenin sırası değildi. Öne doğru eğildi, dirseklerini koyu renkteki cilalı tahtaya koyarak birbirine kenetlediği elleri çenesinin hemen önündeyken genç cadıya bakarak konuştu.

"İki aydan daha fazla olmadı bu rüyayı görmeye başladığımdan beri. İlk geceyi hala hatırlıyorum. Burada amaçsızca geçirdiğim gecelerden bilmiyorum kaçıncısıydı. Yatağa uzandığım andan itibaren gördüğüm her şeyi hatırlıyorum. Rüyanın ortasında etrafımı birden yoğun bir sis kapladı. Görebildiğim tek şey etrafımdaki beyaz örtünün içindeki parıltıydı. Git gide yakınlaştı bana. Hayatımda hiçbir şeye karşı hissetmediğim kadar güçlü bir arzu kavurdu bedenimi. Bu, öyle bir histi ki, hayatım boyunca karşılaştığım en çekici kadının kokusunu duymak bile beni bu kadar etkilememişti. Bu, tutkunun, arzunun ve öfkenin karışımı gibi bir şeydi."

Sesinin titremesi üzerine duraksadı. O his yine damarlarındaki kanın titreşmesine neden olmuştu. Angelique'nin gözlerindeki merak endişeyle bulansa da büyücünün eliyle 'Ben iyiyim' dercesine yaptığı hareket onun yine arkasına yaslanıp olacakları beklemesini sağladı. Göz kapaklarındaki seğirme kaybolduğu zaman büyücü tekrar derin bir nefes aldı, anlatmaya karar vermişti her şeyi.

"Sonraki her gece bu rüyayı gördüm. Uyku problemi gibi bir şey değildi, her gece saatlerce uyuyabiliyordum, ancak eninde sonunda o şey beni ele geçirmek için geliyordu. Bu durum bir hırs haline gelmişti bende. Onunla bir kez daha karşılaşmak için gözlerimi yummaya başladım bir süre sonra. Aynı oyunu defalarca kez oynadım, onlarca kez kaybettim. Onun karşısında güçsüz olduğumu biliyordum, ancak işin kötü yanı, ben ona karşı güçlendikçe o da bana karşı daha sert olmaya başladı. Az önce bu olayın nasıl boyutlara ulaşabildiğini gördün. Onu delicesine istiyorum, ondan tüm varlığımla nefret ederek. Bu yüzden onu bulmak istiyorum. Şekliyle ilgili bir ayrıntıyı ilk olarak bugün görebildim, senin yanında. Senin varlığının bu olayla bir ilgisi olduğunu düşünüyorum."

Karşısındaki gözlerde yerini bir parça tatmine bırakan merak ifadesi bu kez kendi gözlerine yerleşmişti. Kartlarını açmanın nasıl bir fayda sağlayabileceği konusunda bir fikri yoktu fakat bir fayda sağlayacağı gerçeği, en az karşısındaki cadının bir şeyler bildiği kadar barizdi. Gözlerini onunkilerden ayırmadı.

"Bildiklerimi anlattım. Sıra sende."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Angélique Killingsworth

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Angélique Killingsworth



Mücadele Tarafı : Karanlık Gece.
Rp Sevgilisi : Walter.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Kuzgun.

Sessiz gecenin esintisi ~ - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sessiz gecenin esintisi ~   Sessiz gecenin esintisi ~ - Sayfa 2 EmptyPtsi Şub. 22, 2010 11:12 pm

    Tuhaf anlaşılmaz bir sihri vardır gizemin. Kutunun kapağını kapatıp bekledikçe kutu büyür, içindeki değerli taşların miktarı artıyordu her zaman. Ve bu gölgesi efsunlanmış ışık saçan gizem bazen kutuyu açıyor, içerisinden bir zümrüt bir elmas veriyor sonra kapağı kapatıp daha fazlasına ulaşma hissi bırakıyordu.

    Olağan davranarak acıyı reddeden karşısındaki büyücü karanlığı çoğaltan sihri keşfetmişti. Kaybolmuş iki cümle, yalnız bir yolcuyu kutsanmış kıyılara gönderen denizkızları gibi düşüncelerine kılavuzluk etmeye başlaşmıştı. Yeni sınamaları aşma heyecanı ile daha fazlasını bekliyordu. İçindeki merak tükenmiyor bire bin katarak taşıyordu. Buna rağmen asil kanların Calais düşerken gösterdiği serinkanlılığını sergiliyordu. Düşüncelerini, lanetin varlığını şimdiye kadar sindirmiş, aradaki yasakları, günahları, cezaları görüyor sadece metalin ışıltısını değil o yasaklara başkaldırmanın endişesini de duyuyordu. Sessizliğe çeşitli anlamlar yükleyen genç cadı hala hiçbir hareketlilik göstermeden bekliyor ve beklemenin insafını tatmış nice insanlar gibi düşünceleriyle yontulmuş fikirleri tasarlıyordu. Ya sadece manasız bir tesadüf ise? Hayır, hayatında bu olgulara yer yoktu. Uyku ve tesadüf onun için anlamsızdı. Uyku hayalperestler içindi çünkü..

    Angélique, büyük acılar yaşamış insanların bu acının kendilerine her türlü hoyratlığı yapma hakkını tanıdığına inanarak benimsediği o bekleyen bakışlarıyla tezgahın gerisindeki Darius’u izliyordu. Gece ona küçük ayrıntıları unutturmuş kimliğinin ne olduğu gerçeği sessiz bir cemre biçimde düşmüştü zihnine. Kimliğini açıklarsa bu genç adam karanlığa doğru merak duygusuyla baş başa bırakır mıydı Angie’yi? Arzu ettiği bilgiye çok az kalmışken bu riske girmek istemiyordu. Ama bir yandan dürüst olmanın çarpıcı gerçeği duruyordu önünde. Büyücünün sözleri ile ertelenen bu düşünce canlılık kazanmandan yok oldu. Masaya ters yönde Darius’a doğru yaklaşırken zarif bir baş hareketi ile geriye dönmüştü. Fersiz bir huzursuzlukla dinlemeye başladı. Duyduğu her kelime değer haznesine fazladan bir ışıltı kazandırıyor, içinde yol almaya başlamış endişesini arttırıyordu. Bakanlıkta her ağızdan çıkan seslerin ortak noktası anahtarın paranormal etkiler yarattığı ve evreni kendi karadeliğinde toplamak istercesine davrandığı idi. Büyücünün söyledikleri bu hipotezin kanıtıydı. Hatta daha fazlası.. Darius, kutudan bir inci almış ve daha fazlasını bahşeden bu cismin olağanüstü çekimine kapılmıştı. Daha kaç kişi anahtarın gizli çekimine girmişti? Kaç kişi rüyalarının bu hazin hırsı ile gecelerce gözlerini ışıktan alamamıştı? Angélique bunları düşündükçe gölgelenen yüzüne aldırmadan devam etmesini istedi. Büyücünün tüm ayrıntıları anlattığına emin değildi. Bakanlıkta çalışan biri olarak değil, bu sıra dışı düğümün çözülmesi için yapbozu tamamlayan biriydi şuan.

    Kısa bir sessizliğin ardından sözlerini bitiren Darius’un gözlerine çevirdi bakışlarını. Etkilerini sanki orada bulmaya çalışıyor sadece bir cevap için bekliyordu. Parçalar bir nevi de olsa yerine oturmuş keskin ve gölgeli olan kireç kadar beyaz ve pürüzsüz bir acıyla dolmuştu. Büyük bir acıyı görmüş, sarsılmış, bir uçuruma düşmemek için sıradanlığın dallarına tutunmuş satin bir karanlığın bağışlanmasını umarak geleceği ertelemişti yaşam. Bildikleri ve gördükleri çok fazla sayılmazdı. Ne kadarını anlatabileceğine aldırmadan konuşmaya başladı. Herkes tarafından bilinen bu soyut gerçeğin hangi yönünü şeffaflaştırabilirdi ki?

    ‘ Bir metalden bahsediliyor. Sonsuz güç ve ışığın içinde bulunduğu bir metal parçası. Kararan gecelere ve parlak güneşe kapı açıyor adeta. Bir çeşit anahtar bu. Gücünün kontrol altına alınması için tüm birimler deverede. Öyle bir yaptırım ki bu muggle dünyası bile karışmış durumda. Ki etkisinin ne derece olduğunu en iyi bilenlerdensin. Rüya boyutunda bile bu kadar yoğun ise gücünden şüphe yok. Şimdi daha fazla endişe.. Sanki derinliğini saklamaya, hatta beklide yok etmeye çalışıyor.’ Sustu. Daha fazlasını çoktan kavramıştı Darius. Olayın etkisini ölçmeye gerek yoktu. Pencereden dışarısı gittikçe yoğunlaşan bir sis ile kaplıyken başka hiçbir gerekçeye yer yoktu.

    Hepimiz başkalaşımları kendi aynamıza yansıttığı kadar görüyorduk.
    Bir gerçeği, ancak bize değdiği yerden tutabiliyorduk.
    Bizim aynamıza yansımayan, değmeyen yerleri bilmiyorduk.

    Bilge ve derin bir insanın söylediği sözler uçuyordu şimdi düşüncelerde..
    ‘ Sanki dün,bugün ve yarın aynı odada toplanmış gibi..
    Neler olacağını kestirmek mümkün değil..’*


* Bob Dylan
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darius Darkthorn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Darius Darkthorn



Mücadele Tarafı : Kendisi
Rp Sevgilisi : Aislin
Kan Durumu : Pure-Blood
Patronus : Yarasa

Sessiz gecenin esintisi ~ - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sessiz gecenin esintisi ~   Sessiz gecenin esintisi ~ - Sayfa 2 EmptyPaz Şub. 28, 2010 11:24 pm

Güneş beraberide yeni bir güne dair her şeyi getirirken derinlerden doğar. Getirdiği tüm ziynetleri cömertçe yer yüzüne saçar gün boyunca. Batı ufkuna yaklaştıkça, elindekilerin tükendiğini, cüretkar ve küstah varlıklar tarafından sömürüldüğünü fark eder. Bu yüzden toplar taşıdığı hazinenin kalanlarını, lanetini savurarak batar. Ufka değdiği an kırmızılaşmasının nedeni öfkesidir aslında. Gece boyunca ise anaç bir şefkatle ısıttığı varlıkları özler, bu özlemdir her sabah aynı şefkatle doğmasını sağlayan. Tıpkı anaç güneş gibi, ısıttıkları da özler onu, çoğu zaman farkına bile varmadan sabahın gelmesini beklerler. Bazen güneşin laneti yüzünden baş başa kaldıkları gece öylesine boğucu bir hal alır ki, güneş doğmadan uyuyamazlar. Kasvet etraflarını sarmanın ötesine geçip ruhlarına ulaşır, berrak suya düşen taş gibi bulandırır içlerini. Bu boğuk hissin esiri olmamak için diretenler akıllarını yitirir, kendini kaptıranlar ise bir an önce sabah olması için istemsizce yalvarırlar tapındıkları varlıklara.

Angelique'nin söylediklerini dinlerken içinden bir an önce sabah olmasını dilediğini fark ettiğinde düşünmüştü bunları. Birkaç yıl önce okuduğu bir kitapta mı rastlamıştı bu güneş tasvirine, yoksa birinden mi duymuştu, hatırlamıyordu. Bir şekilde hayatına girmişti bu cümleler, o kadar gerçekçiydi ki hissettirdikleri, bunları söyleyen kişinin bile böylesine hissederek söze döktüğünü düşünmüyordu. Etrafındaki kasvet elle tutulur gibiydi. Dört yanını sarmalayan duvarlarda açtığı küçük çatlaklardan sızan endişe kanının damarlarındaki akışını hızlandırırken, yüzünü elleriyle örterek başını iki yana salladı. Bu bahsettikleri varlık neydi böyle? Ne istiyordu kendisinden? Bar sahibinin bu oyundaki rolü neydi? Pervasızca kullanılan bir araç da olabilirdi, öylesine sarkıtılmış bir yem de. Karşı koyabileceğini düşünmüştü ona, ancak bugünden sonra bunun imkansız olduğunun farkındaydı. Onu etkisi altına alan şey her ne idiyse, genç büyücünün dayanma gücü arttıkça daha sert saldıracaktı. Çaresizliği hissetti bir an verdiği rahatsızlığın her zerresini ciğerlerine çekerek. Sigara dumanının tadı gibi keyif veren bir tatsızlık boğazında peyda olurken gözlerini yumdu. Boyun eğmenin vakti gelmişti o güce. Riski göze alabilirdi, zira bir yem olduğuna güvenirse üzerinde hakimiyet kuran almış olacaktı asıl riski. Bu düşünceyle hafifçe gülümserken, izlendiğine dair o rahatsızlık veren hisse kapıldı. Gözlerini açtığında Angelique'nin kendisine baktığını gördü. Genç cadının bakışlarına kısa bir süreliğine karşılık verse de, kendisini izlendiğine dair uyaran o tanıdık his hala geçmemişti. Ensesinde hissettiği karıncalanma belirginleşirken içten içe küfretti. Yine olacak diye kendini kasarken aklına gelen bir anlık düşünceyle kasılmayı bıraktı. Girmesi için izin vermenin ne büyük bir risk olduğunun farkındaydı. Ancak kendinizi attığınız tehlikenin boyutu kadar olurdu size duyulan güven.

Zihninde hissettiği tüylerini ürperten karıncalanmanın ardından, iradesinin muhafızlığını yaptığı duvarların ardında yankılanan sesini duydu. Bildiklerinin tamamını anlatmıyor.

Duyduğu ses kendi sesiydi, her zamanki gibi. Konuşurken duyduğu sesi değildi bu, karşısındaki bir insanın duyduğu tondu. İlk rüyasından sonra bunu anlayabilmek için yüzünü yıkaması ve bir bardak sert kahveyi -sonrasında çekeceği mide ağrısını düşünmeden- tek dikişte bitirmesi gerekmişti. Kendi sesini duymanın eğlenceli olduğunu inkar edemese de bunu düşünmek için bundan daha uygunsuz bir zaman bulamayacağının farkında olarak düşüncelerini toparladı. O şeyin zihnine girmesine izin vermenin oradaki her şeye ulaşmasına imkan sağlamak anlamına gelmediğini ummaktan başka seçeneği yoktu. Düşüncelerini sadece söyleyeceklerinde ve karşısındaki kadın üzerinde yoğunlaştırdı. Bir saniye önce duyduğu sese yanıt vermek için düşüncelerine keskin şekiller vererek zihninden geçmeleri için gayret etti. Peki ne yapmam gerekiyor?

Ona fazlasının olup olmadığını sor.

Pekala, diye düşündü kendi kendine bezgince. Angelique kendisini hala meraklı bakışlarla izliyordu. Anlattıklarının genç büyücü üstünde yaratabileceği muhtemel etkinin farkındaydı, büyük ihtimalle o yüzden böylesine sabırla bekliyordu. Ancak yeterince zaman geçmişti ve konuşmak gerekiyordu. Derin bir nefes aldı içeri giren havanın alkolün hissizleştirici etkisinden kurtulmaya başlayan boğazını ferahlatmasını hissederek. Ciğerlerinde tuttuğu havayı salarken sorusunu eklemeyi ihmal etmedi. "Peki tüm bildiklerin bunlardan mı ibaret?"

Genç cadı usulca evet anlamına gelecek şekilde başını salladı. Bunun üzerine kafasının içindeki buyurucu ses görüşünü karartacak bir şiddette haykırdı. Kurtul ondan!

Kurtulmak? Böylesine aniden ortaya çıkan bir fikri nasıl uygulayabilirdi? Karşısındaki kadından akşamın başından beri nezaket görmüştü, göstermeye çalıştığı şekilde. Bir anda tavır değiştirmek çok yersiz ve anlamsız olacaktı. Bana birkaç dakika ver, diye düşünecekti ki zihninde gürleyen ses düşüncelerini bile yarıda kesti. Yeter! Sen yapmazsan ben yaparım.

O an oldukça tuhaf bir his içini sardı. Sanki gözlerinin önündeki, gördüğü her şeyin üstüne yansıdığı perdeden uzaklaşmıştı. Görüşünü kaplayan görüntüler ondan uzaklaşıp karanlığın ortasındaki bir sinema perdesi gibi hareket ederken başına gelen şeyi bir saniye boyunca idrak edemedi. Sonrasında, bariz bir kabullenmişlikle olanları anladı. Zihninin dışına atılmıştı. Kontrol onda değildi artık. O an kendi sesinin iradesi dışında konuştuğunu duydu. "Çık dışarı."

Karşısındaki kadının yaşadığı şaşkınlık öylesine aniydi ki bariz bir şekilde yüzüne yansımıştı. Görüntünün alt kısmında elinin hareket ettiğini gördü. Önündeki masa savrularak yan tarafa uçarken, bir insanın çıkarabileceğinden çok daha yüksek şiddetteki bir ses barda yankılandı. "Defol!" Bunun üzerine genç kadın yüzündeki şaşkınlığı silerek yerine küstah bir öfke yerleştirerek büyücünün gözlerine son kez baktı. Yüzündeki ifade bunun uzun bir süre boyunca son bakışı olacağını söyler gibiydi. Birkaç saniye sonra barı terk etmişti.

Onun çıkmasının ardından, Darius gözlerini önünde parlayan görüntüden ayırdı. Zihninin içinde hapsolmanın ne kadar garip olduğunu düşünemeden, arkasında bir şeylerin harekete geçtiğini hissederek arkasına baktı. Eğer vücudunun kontrolü kendisinde olsaydı, bu görüntü karşısında kesinlikle kontrolü tekrar kaybederdi. Açık bir kapının önündeydi, kapının önünde rüyasında gördüğü cisim vardı. Bu sefer rüyasındaki gibi parlamıyordu, arkasındaki ışık öylesine parlaktı ki, havada asılı duran cisim sadece küçük bir karartıdan ibaretti. Angelique onun bir anahtar olduğunu söylemişti, oysa şekli -neredeyse sonuna kadar kısılmış bir çift gözle görülebildiği kadarıyla- tipik bir anahtara benzemiyordu. Öylesine kendine özgü bir şekli vardı ki tarif etmek için hiçbir sözcüğün uygun olmayacağını düşündü büyücü. O anda kapıdan yayılan ışık taştı, hızla ilerledi ve büyücüyü sardı. Işık kendisini sararken büyücünün bedenini kontrol edemeyen iradesi o ışığın içinde kayboldu.

***

Derin bir nefes. Parmakuçlarındaki yumuşak his. Başına çekiç darbeleri gibi çarpan ağrı dalgaları. Evet, kendimdeyim, diye düşünerek gözlerini açtı. Son hatırladığı gibi karanlık bir ortamda -orası zihninin içi oluyordu- değil de havasız bir odada, bir yatağın üstünde olduğunu fark etti. Sürekli kaldığı odaydı burası. Elini hareket ettirdi bedenini kontrol edemediği gibi saçma bir düşünceye kapılarak, hareket ettirmeyi başardıktan sonra ise düşündü. Acaba gördüklerinin ne kadarı gerçekti? Viski bardağı sonu bulmuşken masada uykunun onu ele geçirdiğini hatırlıyordu. Sonrasında uyanmış, Angelique adında bir bayanla tanışmıştı. Sonrasında da her rüyada olduğu gibi eski dostu gelip kendisini rahatsız ve mağlup etmişti. Neyin rüya neyin gerçek olduğunu ayırt edemeden şüphe içinde doğrulduğu zaman, yatağın kenarındaki komodinin üzerindeki ufak parşömen parçasını gördü. Uzanıp aldı, okuduktan sonra avucunun içinde sıkarak öfkeyle buruşturdu. Kağıdın üzerinde yazanlar açık ve netti.

"Beni bulmak için Simyacı'yı takip et."
-SON-
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Sessiz gecenin esintisi ~

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2

 Similar topics

-
» Sessiz Mabedin Misafiri
» Gecenin Gizi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-