AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3  Sonraki
YazarMesaj
Lionel Silimauré

GezginGezgin
Lionel Silimauré



Mücadele Tarafı : Boş işlerin adamı o.
Rp Sevgilisi : Ego'su ile çok mutlu.
Kan Durumu : Muggle doğumlu.
Patronus : Mamut.

Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)   Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 EmptySalı Ara. 22, 2009 12:06 pm

Yetişemeyeceğini biliyordu, o her zaman bir yerlere geç kaldırdı ama bunu umursamayacak kadarda hayatını yaşamaya bakardı. Karın yerde bıraktığı izlere ve sisin yoğunluğuna aldırmadan sallana sallana köye doğru yürüyordu. Köye ulaştığında bir kaymak birası içmenin hiçte kötü fikir olmadığı konusunda da kendi kendine mırıldanıyordu. Dudaklarından hiç eksik etmediği ıslığıyla yola devam etti, bir süre sonra köyün girişine geldiğinde durdu ve etrafa göz gezdirdi. Ursula onu iyice haşlayacaktı, madem kızacaktı önce karnını doyurmalıydı. Gri gözleri neşeyle parıldayarak önüne çıkan bir simitçiye daldı ve eline aldığı simiti afiyetle yemeye başladı ta ki Ursula aklının derinliklerine ulaşıp hemen gelmesini söyleyinceye kadar.

Karanlık Sanatlar Profesörü’nün yüzü çekilmeyecek kadar huysuzdu her zaman disiplinli davranır, çevresindekileri soğukluğuyla yerin dibine sokardı. Yalnız bu sertlik bir Lionel’e işlemezdi çünkü arkadaşını yıllardır tanırdı, beraber büyümüşler sayılırdı ama küçüklüğünde. Yinede her konuda bir çok konuda olmasa da beraber iyi vakit geçirirlerdi, sadece tek bir kural vardı etrafta öğrenci olmayacaktı. Çünkü iki profesörde işlerini severdi. Lionel’in kehanet profesörü olmasını azda olsa Ursula sağlamıştı çünkü adam tüm dünyayı hiçe alacak bir yapıya sahipti, umursadığı tek şey umursamazlığıydı.

Derin bir nefes alarak kitapçının orada bekleyen öğrenci topluluğuna ve sinirlerinin tepesinde olduğu anlaşılan arkadaşına baktı.

“Selam Avi…”
‘Lionel M’guire geç kaldın!’
“Tamam, tatlım sakin ol…” Genç adam yüzünde her zaman hazırda tuttuğu gülümsemesini bulundurarak etrafa bakınıyordu. Bu tavırlarının Ursula’yı deli edeceğini bilmesine rağmen kendini engelliyemiyordu. Ursula’nın kalkan kaşları da intikam sinyallerinin en büyük belirtisiydi;

'Güne iyi başlamışsın bakıyorum da…'
Kadının yüzüne yayılan sinsi gülümse adamın başının belada olduğunun kanıtıydı;
'Eh bu kadar iyi bir gün için iyi bir dilekte bulunalım değil mi?' Adam hayır hayır anlamında başını sallasa da olan olmuştu;
'Kızlar buraya bakın!' Kadının sesi bile yüz ifadesiyle aynı diye düşünürken Lionel o cümlesine devam ediyordu. '… Kehanet profesörünüz çok cömert bir gösteride bulundu, hepinizi Domuz Kafasına götürüp tek tek falınıza bakmayı teklif etti.' Kızların yüzünde oluşan hayranlık gösterisi bile adamın şaşkınlığını dizginleyemedi içinden Ursula’ya lanet okuyarak, öğrencilere tebessüm etti. Ursula bir ona bir öğrencilere ve en son da inatla Paula’ya bakarak 'Benim az daha dedektifçilik oynamam gerek, bu arada Paula tüm öğrencilerden sorumlusun artık.' Kadın yine bir şeyin acısını alıyordu ama neyin bunu anlayamamıştı Lionel boş gözlerle bakmayı sürdürüyordu. Hufflepuff’ın güzel kızlarının kendi arasında kıkırdanmasına bakarak gülümsedi, gün eğlenceli olacaktı. Ursula’nın yanından geçerken verdiği baş selamına aynı şekilde cevap verdi ve kızlara bakarak
“Eee, ilk kimin falına bakıyorum.” Yüzünde ki o çarpık gülümsemesiyle tüm öğrencileri tek tek süzdü, erkek öğrencilerin kendi aralarında fısıldanmalarına aldırmadı. Tüm öğrencilerini kardeşi gibi görürdü asla yanlış yapmazdı, yaparsa Ursula’nın ona yapabileceklerini aklından çıkarmazdı. Yinede çelimsiz ruhların debelleştiği taşra sokakların bulunduğu bu mekanda dikkatini çeken hüzün dolu bir yüz vardı, güçlü olmak için aşılanmış aslında hiç hak etmediği bir yerde olan bir yüz. Kızın gözleri o kadar acı yüklüydü ki gerçekten dikkatini çekmeyi başarmıştı ilk ruhunu görmek istediği kişi belliydi artık. Domuz Kafasından içeri girer girmez tanıdık bir yüz olan Ed’e selam verdi ve

“Sanırım bize büyük bir masa gerek Ed, bunu ayarlayabilir miyiz?”
Ed’in sözlerini duymadığını, derin gözlerle Paula’ya baktığını gördüğünde gülerek kızlara dönmüş ve masamızı kendimiz taşısak iyi olacak demişti. Taşınan masalardan sonra öğrencilere dönmüş ve;
“Valerie?” Demişti. Kızın şaşkınlıkla ona baktığı görünce de gülümsemişti adını bilmesine şaşırmıştı anlaşılan ama bu onun işiydi bilmek ve görmek, esneyerek geriye dayanmıştı, tekrar ;
“En iyisi buradan ayrılmadan keyfinize bakın siz çocuklar, sorusu olan var mı? All sizin yaşınız küçük ve içki içemezsiniz. Lizz sesinin çok güzel olduğunu duydum bu gerçekten doğru ise bir gün seni dinlemek isterim.” Diyerekte cümlesini tamamlamıştı, geleceği görmek bazen işe yarıyordu daha olmadan olaylara müdehale etmek çok kolay oluyordu. Hem zaten öğrencilerin girmesinin yasak olduğu bu mekana neden yollandıklarınıda anlamamıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Caprice Anna Flower

V. SınıfV. Sınıf
Caprice Anna Flower



Mücadele Tarafı : ZAY
Rp Sevgilisi : Ruhumu çaldı
Kan Durumu : Asil Kan
Patronus : Bengal Kaplanı

Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)   Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 EmptySalı Ara. 22, 2009 5:01 pm



“Ben mi?”

Şaşkın bakışlarını arkadaşlarının üzerinde dolaştırdı. Sabahki neşesi o çatlak kadını gördüğünde duman misali havada süzülüp uçup gitmişti. Geriye; çarpık sırıtışlı, içinde nefret ve intikam ateşi yanan, öfkeli bir cadı kalmıştı. Paula’nın koluna okkalı bir çimcik ile onun işi görmüş gibi gözküyordu ama ardından gelen sözler kızıl saçlı kızın hiç de uslandığının belirgin bir göstergesiydi. Sesini çıkarmadan usul adımlarla arkadaşlarını takip etti. İşte ilk mola ne demişti o çatlak kadın? “Kitapçı” ne yapmayı planlıyordu onların fare gibi kağıt kemirerek mi karınlarını doyuracağını? Caprice ne yapsa bu güzel ama bir okadar da fettan kadından kurtulamıyordu. Güzelmiş peh, diye düşünmeden edemedi, Caprice’ye göre bu güzellik çevirdiği karanlık işlerden, gizli gizli buluştuğu sevgililerinden aldığı bir kara büyüydü. Başka nasıl bu kadar güzel olabilirdi ki? Onları yalnız bıraktığında Lizz’e doğru hızlıca yürüyerek kızın kolunu mengene gibi sıktı. Sağa sola bakarak kimsenin duyamayacağından emin oldu.

“Kızım anlamıyor musun? Müdür yardımcısı kafayı yemiş, ahanda buraya yazıyorum” Elini tükürükleyerek havaya görümez harflerle birşeyler yazmaya başladı. Bir yandan da sessiz sessiz konuşuyordu. “bu kadın başımızı belaya sokacak. Kan akıtmadan okula dönebilirsek bana da Caprice demesinler.” Kızın kolunu bırakarak birkaç adım atmıştı ki çatlak profesör geri geldi. Dişlerini sıkan Caprice bir adım geri sıçradı. Lanet kadın neden hep onu buluyordu.

Laflar laflar ve gene laflar. Bu yetişkinler emirvermekten başka bir şey bilmezler miydi? Yeni Kehanet Profesörünün kendilerine doğru gelişiyle kitapçıdaki kötü hava bir anda değişti. Aslında Caprice’ye göre bunun tek nedeki KS Profesörü olsa da diğerlerinin kitapların küflenmiş olmasına bağlamaları işten bile değildi. Caprice gelen yakışıklı sarışın profesöre tatlı bir gülümseme gönderdi. Bu adamın diğeri üzerinde sinir etkisi yaratmasına bayılıyordu. Acaba KS profesörünü sinir etmek için o da bir şey yapabilir miydi? Düşünceleri gelen teklifle bölündü ve Caprice’nin aklı tüm hücrelerine kadar donduracak bir fikirle ışıldadı.

“Profesör Ursula, Efendi..” diyerek bir kaç adım onlara doğru ilerledi, müdür yardımcısı herzamanki gibi onu dinlemeden Kehanet profesörüne son talimatları da verip ortadan kaybolmuştu. Onu kaideye almamasının bedelini az sonra ödeyecekti. Caprice kendini zor tutuyordu. Diğerleri kehanet profesörünün ardınlan Domuz kafasına doğru yol alırken Paula’yı kenara çekerken diğer eliyle de Jazmine’yı diğer yanına aldı ve hızlıca bir güzel koluna girdi. Sağ tarafında Paula sol tarafında ise Jazmine vardı. Caprice gözlerini kısarak son bir kez kulaklarını dikti. Profesör Ursula’nın az sonra kendisini öldürmeye geleceğini gün gibi biliyordu.

“Kızlar size son vasiyetimi veriyorum. Bakmayın bana öyle, az sonra sevgili cadaloz Ursula tarafından öbür tarafa ruhlar alemine postalanacağım. Hah! Çok da umurumdaydı he! Az önce Ursulanın eteğine çıkmaz zamkla katılaştırılmış sosis tozu serptim. İçine de güzellik olsun diye kaşıntı tozu ekledim.”Jazmine’nin bakışlarında anlam vardı. O karışımın ne anlama geldiğini biliyordu. “Evet Jazmine içine papatya tozu da ekledim. Biliyorsunuz bu karışım Profesör Galadrîel’in Çatal Boynuz Ejderhası Kryan’ın en sevdiği yemek. Ve Kryan şuan kaşınan çatlak Ursula’yı arıyor. Eminim. ” Dedi ve kahkahayı bastı. Bu kahkası onun ölüm marşıydı ve dostları onun için endişelendiği kadar o kendisi için endişelenmiyordu. “Duydunuz mu?” Üçü birlikte başlarını kaldırıp gökyüzüne baktılar. Caprice, Çatal Boyuz Ejderhasının ateşini gördüğüne yemin edebilirdi. Acaba Ursula şimdi ne yapacaktı? Caprice hızla arkadaşlarının kolunu bırakıp Olivia’ya olanları anlatmaya gitti. Domuz Kafasına girip de masaya oturduklarında Caprice hala sırıtıyordu. Ursula neden hala onu almaya gelmemişti? Acaba Kehanet Profesörü onun yaptıklarını anlayacak mıydı? Onun da güleceğinden emindi. İşini şansa bırakamazdı, masaya kurulur kurulmaz lafa girişti:

“Profesör, Olivia’nın falına bakacaktınız, söz vermiştiniz?” dedi ve Olivia’yı kolundan tutarak Profesör Lionel’ın kucağına adeta fırlattı. “Hadi Profesör sizi bekliyoruz”

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/caprice-
Marquis Aarwyn

GezginGezgin
Marquis Aarwyn



Mücadele Tarafı : Çıkarları ve egolarının tarafında.
Rp Sevgilisi : Irene'den sonra sevebildiği tek kişi, Claudia.
Kan Durumu : Safkan.

Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)   Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 EmptyÇarş. Ara. 23, 2009 12:46 am

Güneş ışıkları Ravenclaw erkekler yatakhanesinin perdesinden içeriye sızmakta hiç zorlanmamıştı. Bir-iki erkek geziyi homurdanıyordu, Marquis'in ayılmasına vesile olmuştu bu. Kollarını gererek doğruldu yatağından genç adam. Keskin yüz hatlarıyla bezenmiş yüzü kasılmıştı. Güneş, kehribar rengi gözlerini kısmasına sebep olmuştu ve huzursuz hissediyordu; kol ve bacaklarını durduramıyordu. Gezi meselesi bir tek derslerden kurtulacağı için cezbediyordu onu. Sihir Tarihi kadar boğucu bir ders daha olabilir miydi? Hayatında emin olduğu tek şey buydu belki de. Ellerini sarı ve dağınık saçlarına götürüp, biraz daha karıştırdı. Yatağının altından yeterince ağır olan bavulunu zar zor çıkardı ve açtığında yüzüne yapışan boxerı yatakhanede kahkahalarla gülmesine ve bütün herkesi uyandırmasına neden oldu. Kendiyle fazlasıyla barışık bir tipti dolasıyla kendisine gülebiliyordu ki kendinde taktir ettiği tek özelliği buydu. Titiz olma gibi bir takıntısı yoktu, hatta fazlasıyla pisti ve bavuluna bütün kıyafetlerini sıkıştırmıştı. Boxerı yüzünden çekip, bavulunu karıştırmaya başladı. Yırtık, halk tabiri ile "cool" bir pantolon ve üzerine yakışacak komik sloganlı bir muggle tişörtü çıkardı. Gezinin güzel bir yanı daha vardı, o cübbeleri giymek zorunda kalmayacaktı. Herkesin aynı şeyi giymesi ne kadar da sıkıcıydı. O "pişti" olayından nefret ederken, tonlarca kişiyle aynı kıyafeti giymek... Düzenli nefeslerini, tişörtünü giyerken kesti ve kollarına baktı. Kasları ne kadar da belli oluyordu! Yüzüne yayılmayı kollayan sinsi gülümsemeye izin verdi. Kızların kaslı erkekleri sevdiğini biliyordu, belki de Oliver'dan intikam almasının günü bugündü. Bu konu üzerinde çok düşünmüştü, o saf sevgilisini kullanacaktı. Erkeklerin zaaflarının kadınlar olduğunu biliyordu, aslında duymuştu çünkü gerçekten hiç bir kıza bağlanmamıştı. Yine de erkek psikolojisi, erkek psikolojisiydi ve bütün erkeklerde aynıydı. Bunu Quidditch maçlarından çıkarmak, olabildiğince mümkündü. Nefesleri tekrar düzene girdiğinde, kot pantolonunu altına geçirdi. Aynanın önünde adeta bir Quidditch maçına girişteki kuyruk oluşturulmuştu. Küçük bir kıkırdamanın ardından, tavlamaya çalıştıkları kızlara çekici görünmeye çalışırken çok daha iğrenç görünen erkeklere acır gibi baktı. Kendinden emin bir şekilde, önündekileri sağa sola itti ve aynanın önüne geldi. Kendine "kadın gözüyle" baktı ve gayet hoş göründüğü kanısına vardığında, iki elinin de baş ve işaret parmaklarıyla kendi selamını verdi. Olabildiğice havalı bir şekilde Ravenclaw yatakhanesini terk ederken, hâlâ saçlarını karıştırıyordu.

Saatin erkenliğine zıt bir şekilde ortak salonda bir sürü "çıtır" vardı. Hepsinin saçında mutlaka bir toka veya başka bir aksesuar vardı ve erkeklerde olduğu gibi karşı cinslerine güzel görünmeye çalışıyorlardı. Seven insan, süse gerek duymaz diye düşündü bir an. Sonra bir filozoftan farksız şekilde yaptığı tanıyı zihninde irdeleyerek, güldü kendine. Zihninden geçen ne kadar düşünce vardı, lâkin hiçbiri bir kızla alâkalı değildi yaşıtlarının aksine. Güldü. Evet, acınacak hâline güldü. Sonra zihninden acıma düşüncesini geçirdiği için kızdı kendine. Hiçbir zaman acınacak kadar aciz olamazdı. O bir Aarwyn'dı, aile eğitiminde asla kendine acımayacağını ve acındırmayacağını bir ilke olarak benimsemişti. Ayrıca kızlar için acınacaksa kendine, istese şimdiden tonlarca kızla çıkmış olurdu. Sadece kibrine fazlasıyla yenik düşmüş bedenini, aşka hazırlayacak kimseyi tanımadığına emindi.

Her tarafı mavi ve kartallarla bezenmiş odaya ilk adımını attığından beri, çoğu kızın rahatsız edici bakışlarını üzerinde hissetmişti. Bunu bir ego tatmini olarak ya da göğüs fetişleri gibi algılamıyordu, aksine olabildiğinden çok daha fazla rahatsız oluyordu. Garip düşüncelerle yaratılmıştı, doğduğundan beri lanetli vücudu hep mantıklı hareket etmişti. Kibirli Marquis'i Ravenclaw yapan da buydu belki de. Ona adeta tutkuyla bakan kızlara, şöyle bir baktı ve nazikçe güldü. Ardından salonu terketti, sıkı ve hızlı adımlarıyla bahçeye yöneldi.

Bahçe, ortak salondan farksızdı. Her bank doluydu ve çoğu kişinin heyecandan ayakları titriyordu. Marq ise etrafındakileri izleyip, gülmekten başka bir şey yapmıyordu. Ah, altı sene boyunca bir arkadaş edinememesi ne kadar da kötüydü! Yine de yalnızlığıyla mutlu sayılabilirdi. Birden ayağa kalkan topluluğun arasına karıştı ve Hogwarts'tan dışarı çıktılar. Bir nevi refah olarak algıladı bunu, Hogwarts'tan sıyrılıp da özgürlüğe kavuşmak... Tatmin olmuş gözleri ışıl ışıl parlarken, ne kadar yürüdüğünün farkında değildi kendini Londra'da bulana kadar. İşini bir an önce halletmeliydi, gözüne çarpan sarı saçlı kızın yanına doğru ilerledi. Sonra yanında Paula olduğunu farketti ve onun yanına yöneldi. Yalnız kalmaları en uygunuydu. Yanaklarını üçüncü sınıftaki rezaleti düşünerek, kıpkırmızı yaptı ve yalvarır gibi bir sesle konuştu:
“Paula, Jazmine'e açılacağım. Senden biraz izin istiyorum, şey anlarsın ya.” Ellerini birbirine kenetlemişti ve masum, ciğer isteyen bir kedi gibi Paula'ya bakıyordu. Küçük bir olay için, fazlasıyla minnet duyacaktı Paula'ya. Güzel ve yumuşak hatlı yüzüne baktı kızın. Donuk bakıyordu. Birden parladı bal rengi gözlerinin içi ve adeta dünyanın en mutlu insanı gibi çığlık attı. Yutkunduktan sonra, olabildiğice pozitif bir şekilde ekledi mutluluğunun üstüne: “Ah, Tanrım! Bana nasıl büyük bir iyilik yaptın anlatamam Marquis. Gezi bitimine kadar bile seninle yalnız bırakabilirim onu.” Ne kadar büyük bir baş belası olabilirdi ki Jazmine? Paula'nın abarttığını düşündü bir an. Sonra tezini kendi kendine çürüttü. Paula hiç kimseye kin beslemezdi ve kötü konuşmazdı. Jazmine'nin farklı bir kız olduğunu duymuştu, yine de Paula'nın sevgisini kazanamayacak kadar farklı olamazdı. Gayet de güzel fizikli kızın, o kas yığınına nasıl baktığını tahmin bile edemiyordu. Kızlar kaslı erkekleri severdi, evet; ama o kadar da olamazdı ya! Yüzünde birden samimi bir gülümseme belirdi ve rahat bir sesle takıldı kıza: “O kadar da baş belası olamaz Paula.” Paula'nın kaşları istemsizce kalktı ve yanındaki kızı çaktırmadan işaret ederek, mırıldandı: “Melek yüzlü bir şeytan o!” İkisi de hafif bir kahkaha patlattı ve ardından Paula sağ gözünü kırparak, önlere karıştı. Marq ise yüzünde oluşan şeytani gülümsemeyi silmeye çalışıyordu. Jazmine birden yanında beliren çocuğa sorgulayıcı bir bakış attığında, Marquis konuşması gerektiğini anladı ve bir şeyler söyledi: “Imm, Jazmine olmalısın sen.” Kulakları kızın ani 'hı-hı' tepkisini algıladı birden. Konuşmaya hazırlanırken, sarı ve güzel saçlara sahip kız pekiştirdi: “Evet.” Bu kız, diğer kızlar gibi gözlerinin içine bakmıyordu ya da fiziğini incelemiyordu. Farklı olmasının nedenini anlamamıştı; lâkin bütün benliğiyle farklılığını hissediyordu. Genzini temizleyip, yumuşak ve etkileyici ses tonuyla kelimelerin ağzından dökülmesine izin verdi: “Ben de Marquis. Paula'nın biraz işi varmış da, sana benim göz kulak olmamı söyledi.” Kız bir an için bile düşünmeden, ikinci ani tepkisini verdi: “İyi.” Kısa cevaplar vermek adeti olmalıydı genç kızın. Eğer bundan zevk alıyorsa, bir an önce kesmesi gerekirdi çünkü gerçekten işini zorlaştırıyordu. Birden rotasını değiştiren kalabalığın fertleri olan ikili, uyum sağlamak için Domuz Kafası'na ilerledi. Konuşmaya tenezzül etmedi Marquis. Hayatında en değer verdiği şeye kavuşabilir miydi şimdi? Domuz Kafası ve ateş viskisinden söz ediyordu elbette ki. Viskiye olan bağlılığı kadar, kimseye bağlılığı yoktu. Tahta kapı gıcırdadığında, hızlıca içeri doluştu öğrenciler. Birbirlerini iten çocukların sesleri, düşenlerin zırıltıları ve şişkoların homurtuları kulaklarını tırmalıyordu. Onu bu seslerden kurtarabilen tek şey ise, Domuz Kafası'nın güzel ve popüler müzikleriydi. Kıza kaşlarıyla, oturacakları masayı işaret ederken, kızın hoşnut hâli ona cesaret veriyordu. Oysa ki yapması gereken tek şey küçük bir oyundan ibaretti. İntikam oyunu. Kızın kalbini kırmamayı umdu bir an için can-ı gönülden. Sonra bilinmezlik kapladı yine içini. Kibar davranmayı iyi bilirdi Marquis, ablası ona çok "kız tavlama dersi" vermişti. Tahta sandalyeyi, ahşap parkede gıcırtı yapacak şekilde geri çekti ve kızın oturmasına olanak sağladı. Guruldayan midesi, bir şeyler içmesini komut ediyordu ona. Kıza viski ısmarlamak biraz ağır kaçabilirdi belki, bira en idealiydi. Karşısına oturmadan önce, yumuşak bir sesle serbest bıraktı sözcükleri: “Bira ister misin?” Kız konuşmaya tenezzül bile etmiyordu, bu garip bir şekilde Marquis'in kendi kendini yemesine sebep oluyordu. Kafasını nazikçe salladığında ise, sahte bir gülümseme kondurdu yüzüne Marq. Biraları almak için bara doğru, emin adımlarla ilerledi. Burası onun mekânıydı, özgür hissediyordu şimdi. İki bira istedi barmenden, adamın bardaklara içkileri doldurmasını beklerken, arkasını dönüp Jazmine'e öylesine bir bakış attı. Onun da kendisine baktığını fark etti, ne hikmetse Jazmine göz temasından kaçınır bir şekilde kafasını çevirdi. Barmenin dürtmesiyle önüne gelebilen Marq, içkileri kaptığı gibi masaya yöneldi. Dökmemeye özen gösteriyordu, bu konuda pek başarılı olduğu söylenemezdi. Yine de şu "görevi" başarıyla atlattı ve biraları masaya bıraktı. Kendi sandalyesine oturduğunda, birasını önüne aldı ve yudumladı. Kız ısrarla gözlerini kaçırırken, Marq kızın gözlerine kenetlemişti gözlerini. Bir an için, öyle donmuş gibi duracak sandı kızı. Bira bardağını kafasına dikene kadar, çok masum göründüğüne yemin edebilirdi. Bira bardağını kafasına diken hiçbir kızla tanışmamıştı, tanışsa da hepsi anında kusmuştu birayı. Oysa ki Jazmine, çok da memnun görünüyordu. Bu yüzündeki silik gülümsemeyi belirginleştirirken, meydan okurcasına fondip yaptı. Birden ne olduysa oldu, kıza git gide yaklaştı ve çok geçmeden kızın dudaklarında buldu kendini. İlk defa yanlış bir şey yapmıştı; ama yoğun bira ve zencefil tadını algılamakta güçlük çekmiyordu, kızın yumuşacık dudaklarında. Çok fazla ilerlememek en iyisiydi, kendini kaptırmaktan korktuğu kesin bir gerçekti. Kapalı gözlerini açtığında, şaşkın ve bir o kadar da sinirli kızı inceledi. Ne kadar da güzeldi, adeta bir peri kızıydı ve bütün ihtişamıyla duruyordu karşısında. Neler düşünüyordu böyle, yemek üzere olduğu tokat kendine getirdi onu. Kızın narin elini kavradı ve anın getirdiği refleksle konuştu: “Sakın bunu yapma Jazmine, yüreğim her şeyi kaldırır ama sevdiği kız tarafından tokat yemeyi kaldıramaz.” Kızın nefretini kusacağını biliyordu. Buna izin verirse baştan kaybedecekti ve kaleyi içten fethetmek için pek zamanı yok gibi görünüyordu. Çabukça, en romantik kelimeleri seçmeye çalıştı ve sesini incelterek devam etti: “Şunu bilmen yeter, ister sev ister sevme beni.” Kendini yeterince acındırdığına emin olduğunda -kızlar acı çeken erkeklere dayanamazlardı-, ekledi: “Senden vazgeçmeyeceğim, asla!” İyi bir tiyatrocuydu ve kızı tavladığından şüphesi yoktu. Romantik bir erkek gibi görünmeye çalışıyordu. Gözlerini, Jazmine'nin kendinden kaçan gözlerine kilitlediğinde garip hissetmişti. Bu denli temiz kalpli ve güzel bir kızın duygularıyla oynamak... Kendini hiç affetmeyecekti, yine de tonlarca günah işlemişti. Lanetli bedeni bir günaha daha dayanabilirdi. Yumuşak ve sıcacık elini ise bırakmamıştı. Ya bu oyun gerçeğe dönüşürse, diye düşündü. Silkinip, kendine gelmesi ise uzun sürmedi. Kızın tepkisini merakla beklemeye koyuldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dominique Lûthien

VII. SınıfVII. Sınıf
Dominique Lûthien



Kan Durumu : Kirli.
Patronus : Karga.

Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)   Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 EmptyÇarş. Ara. 23, 2009 4:36 am

Değişen cevaplar ve mekan kavramlarını önemsemeden Oliver’ın yanından gidişine bakmıştı, arkasından ona katılan başka biri ve Paula’nın kendinden korkan çılgın tavrı. Çocuğun yüzüne bakmıyordu, onun yanında olmasını da umursamıyordu, şu garip gezinin bir an önce bitmesini arzuluyordu. Ne demişti Oliver ona neden kızmıştı, içinden lanetler okuyarak yolda yürümüştü, yanında yürüyen çocuğun etrafa yaydığı enerjinin farkındaydı ama bunu önemsemeyecek kadarda başka şeylerle doluydu. Mavi gözlerini devire devire profesörlerin saçma konuşmalarını beklemiş ve saflığının verdiği nazik tavırlarla mırıltılar çıkarmış, en büyük kızgınlığı halasına işte o anda duymuştu. Hep o yaşlı cadı yüzünden numara yapmak zorunda kalıyordu, kendi için olan gerçekleri de sırf bu yüzden gün yüzüne çıkarmıyordu. Sarı saçları mavi pelerinin üstünde ahenkle dans ediyordu, esen rüzgâr arada parçaları yüzüne savursa da kız bunu bile umursamıyordu. Yanında onunla konuşan çocuğa keskin ve net yanıtlar veriyordu. Acaba onu ne sanıyordu ki? Her an elde edilmeye hazır küçük aptal sarışın bir sürtük mü? Sinirle sıktığı dişlerle Oliver’ı aradı, yanında başka bir erkek vardı ve o, ortalarda yoktu. Giderek artan siniri ve özlem kızı sevgilisinden uzaklaştırıyordu. Derin bir nefes alarak çevresine bakındı son kez, daha sonrada göz ucuyla yanında ki çocuğu inceledi. Adı gerçekten kulağa çok hoş geliyordu, çevresinde duyduğu adlara da hiç benzemiyordu ama kendine duyduğu lanet güven Jazmine’nin damarlarında gezen güvenle aynıydı. Buda iki inatçı kişiliğin yakında büyük bir çatışma yaşayacağının en güzel sergilenişiydi.

Jazmine Domuz Kafasının önüne geldiklerinde hızla koluna giren bölüm arkadaşına baktı, kız nefes nefese kalmış ve deli bir heyecanla etrafa gülücükler saçıyordu. Dudaklarından dökülen sözlerden sonra bunun gerçek nedeni de ortaya çıkmıştı. Jazmine kopacak kıyametin şeref konuğu olmaya adaydı. Büyüyen gözlerine yerleşen haz dolu parıltılar olacaklardan ne kadar hoşnut olduğunun göstergesiydi. Kız arkalarında duran çocuğa dönüp bakmak istiyordu ama içinden gelen bir dürtüde bunu engelliyordu. Neler oluyordu? O, nasıl bölünmüştü ki bu kadar? Marquis’i yaptıkları maçlardan biliyordu, onun sakatlığı sırasında takıma tekrar geri dönmüştü ve aynı maçta bu yüzden hiç bulunamamışlardı. Etkileyici bir görüntüsü vardı, dalgalı sarı saçları yüzünü çevreliyor ve kişiye ellerini o saçların arasına daldırıp çekiştirme ve oynama isteği veriyordu. Caprice’in kıkırdayan sesine ve Paula’nın onu yanında ki çocuğa tekrar satmasına ses çıkarmadan izin vermişti. Eh, nede olsa Caprice’i halası ve Ursula cadısı el altından çıkaracaktı, Paula’ya da içerde ki eski aşkı yetecekti. Onlar için bir bedel bulmasına gerek yoktu, sadece yanındaki çocuğun neler yapacağını kestirmeliydi. İçeri girip onun gösterdiği bir masa’nın duvar kenarında ki bölümüne yerleşmişti ama bunun az sonra başına nasıl bir bela açacağından habersizdi. İçicek olarak ona bira mı teklif ediyordu, kız ses çıkarmadan bir kez daha gülümsedi. Onu hiç tanımayan ve iki egolarının oyuncağı olmuş genç, küçük bir oyuna girişmişlerdi. Jazmine bu zamana kadar bilindik tüm acımasızlıklarını ona uygulamayı geçirdi bir an içinden ama tüm sevimliliğiyle ona bakan adama nasıl kötü davranacaktı? Onun yanından ayrılarak bara ilerlemesini sessiz gözlerle seyretti daha sonra onun arkasını dönmesiyle göz göze gelmişler ve Jazmine içinden okkalı bir küfür savurarak önüne dönmüştü. Yakalanmıştı görmüştü Marquis, kız kendine hayıflana hayıflana koltuğuna gömülmüştü. Tekrar yanına ulaşan adamın karşısındaki koltuk yerine onun yanına oturması, adrenalinin biraz daha fazla beynine salgılanmasına neden olmuştu. Onun sakince bakan yüzüne aynı donuk yüzle karşılık veriyordu, onun birasını sakince içmesini bekliyordu herhalde ama ona biraz kendi hakkında fikir vermeliydi. Kehanet profesörü içki içmelerini yasaklamıştı fakat onları görebilecek bir konumda değildi, herkes kendi işine dalmıştı kimse kimseye aldırış etmiyordu. Eline aldığı bardağın içindeki sıvıyı hiç zorlanmadan midesinin derinliklerine yolladı ve yüzüne taktığı bilmiş gülümsemeyle ona baktı. Çocuk onun meydan okumasını hemen kabul etmiş ve o da eline aldığı bardağa aynı işlemi uygulamıştı, kız dişli rakibine eğlenceyle karışık gülümsemesiyle karşılık vermişti. Çocuğun tepkisini düşünürken aniden temas eden dudaklar karşısında hayrete düşmüştü. Tatlı ve buruk bir tadı vardı Marquis’in dudaklarının ama bu yaptığının da cezasız kalacağının anlamı değildi, evet kız bundan gerçekten hoşlanmıştı ama elbet rövanşı alınacaktı. Havaya kaldırdığı eli indiremeden genç adam tarafından yakalanmıştı. Kızın istediği de zaten vurmak değildi, masumca diktiği gözleriyle çocuğun konuşmasını dinlemişti. İki kelimeyle, etkileyici ve büyüleyiciydi! Kızların kalbine giden yolu çok iyi bildiği açıktı, bilmediği ise onun kalbinin diğer kızlara benzemediğiydi. Yavaş bir yılan yola çıkmıştı, şarkısını mırıldana mırıldana önce yavaşça süzülerek daha sonra hızını kat kat arttırarak dar sokaklarda ilerliyordu. Kurbanının nerde olduğunu biliyordu ve onu ısıracağı zamanı ama ikisinin de bilmediği bir birlerini kendi oyunlarında kurban ederken aşık kıldıklarıydı. Kendi tuzaklarına düşenler budaladır hele ki bir birlerine açtıkları kuyuya düşenler ahmâktır, öyle ki bu budala bir aşık ve ahmâkta bir eş olabilir. Ne kadar yakın kavramlarda raks ettiklerini anladıklarında çok eğleneceklerdi çok…

Yana eğdiği başıyla konuşmalarını bitirmesi beklemiş ve küçük bir alkış işareti yaparak;
“O zaman sevgili Marquis bunu bir viskiyle kutlayalım.” Tüm yüzüne yayılan masum gülümseme, kızın içinden geçen hainliğin en ufak bir belirtisi bile olmuyordu. Genç adamın yüzüne yayılan gülümseme ve bara doğru giden ayakları da amacına ulaştığını gösteriyordu. Jazmine zamanının az olduğu bildiği için hızla düşünmeye başladı, ne yapabilirdi? Bulduğunda yüzüne yayılan gülümseme tüm tüyleri diken diken edebilirdi ama bu cadılık geldiği gibi kayboldu ve yerini büyük bir memnuniyete bıraktı. Yanına yaklaşan çocuğu ayakta karşıladı bardağı eline alıp içkisinden bir yudum aldı ve olduğu gibi o güzelim saçların arasına bocaladı. Çocuk şaşkınlığını atamadan, dudaklarına küçük bir öpücük kondurup hemen oradan sıvışmaya çalışmıştı. Gerisine bakmadan çarptığı garsondan özür dileyerek arka çıkış kapısına doğru seğirtmişti ama her zaman ki gibi atladığı küçük bir nokta vardı, o da karşısındaki çocuğun gerçekten çok çevik olduğuydu.
Kız çıkış kapısına geldiğinde gücüyle zorlamıştı ama açamamıştı ve kulağının dibinde duyduğu ses artık buna gerek kalmadığının çanıydı.
‘Yardım edebilir miyim, küçük porsuk?’ Çocuk, Jazmine’yi kapı ve bedeni arasında sıkıştırmıştı, gözlerini kıza dikmiş, bir cevap bekliyordu. Jazmine heyecanına engel olmaya çalışarak biraz sinirli bir tavırla;
“İçeride daralmıştım…”
‘Ve benim üstüme bir bardak viski döküp serinlemeye çıkıyordun öyle mi?’
Kız artık sinirinin en üst seviyesini yaşıyordu;
“Aynen öyle!” Tanrım Oliver lanet olsun sana neredesin, bu çocuk neden bütün hücrelerini uyarıyordu ve onun dudaklarına yapışma hissi uyandırıyordu ki? Kız kendine de kızmaya başlamıştı, bunun tek bir sebebi vardı bira, evet evet bira…
Kişiler kendilerini yine kendi yalanlarıyla kandırır ve sonuç olarak elde ettiği bir tutam baharat tadıdır. Evet, hayatına anlık bir zevk sokmanın kime ne zararı olabilirdi ki? Hem Oliver’dan hem de halasından keyifle intikamını almış olacaktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Caprice Anna Flower

V. SınıfV. Sınıf
Caprice Anna Flower



Mücadele Tarafı : ZAY
Rp Sevgilisi : Ruhumu çaldı
Kan Durumu : Asil Kan
Patronus : Bengal Kaplanı

Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)   Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 EmptyÇarş. Ara. 23, 2009 12:19 pm



Çakmak çakmak gözleriyle son anların tadını çıkarmaya çalışıyordu. Kehanet profesörü güzel sarı saçlarını savurarak aheste tavrıyla kızların gönlünü çalarken, gönlü zaten çalışmış bıcır kızlar da etraf da erkekleri kesiyordu. Erkekler sanki onlardan çok farklıydı? Caprice, Olivia’nın şaşkın bakışlarını görmemezlikten gelerek usul adımlarla geriye çekildi. Jazmine’nin ne yaptığını görmüş ve içten kahkahayı bassmıştı. Çok yarama zbir kızdı bu, ama onun kadar değil. Müdürenin öz yiğeni olduğuna inanmak zordu. Patlak gözlü kocaman kızıl cadı nerede, bu sevimli ve çapkın kız nerede? Elinde içki mi vardı? İşte bu kaçınılmaz felaketin ilk alametiydi. Önce o, sonra da Jazmine... Hufflepuff kızları okul yönetimi tarafından tarihe gömülecekti. Buna engel olmak sadece Paula’nın elindeydi ve o da aşk karmaşasında kendisi ile boğuşuyordu. Kızlar İşte!

“Hey!” diye seslenerek Jazmine’nin yanına adeta uçtu. Kızı kulaklarından tutarak yüzünü kendisine doğru çevirdi. Diğer yanındaki çoçuğada ukalaca göz kırptı. Onları suç üstü yakalamış havası veriyordu. “Jazmine, sana içkiyi bu mu verdi? Leş gibi de içki kokuyorsun.” Kafasını çoçuğa doğru çevirip yüzüne hain bir bakış ekledi. “Bakalım Müdüre öz yiğenine içki verdiğini öğrendiğinde senin sonun ne olacak?”

İşte tam o kritik anda dışarıdan korkunç bir kükreme geldi. Caprice, Jazmine'nin kulağını bırakarak boynuna sıkıca sarıldı. "Jazmine, ben öldüm!"

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/caprice-
Zosia Silimauré

Büyüceşura Baş HakimiBüyüceşura Baş Hakimi
Zosia Silimauré



Patronus : Gergedan

Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)   Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 EmptyÇarş. Ara. 23, 2009 1:19 pm

Bu okulun kızları giderek şımarıklaşıyordu ama zamanı geldiğinde hepsinin birer birer derslerini alacağını da biliyordu. Derin bir nefes alarak sokakta yürümeye başlamıştı, Gün bitmeden yapması gerekenleri yapmalı, alması gereken her şeyi almalıydı. Kendiyle çoğu zaman çelişkiye düşerdi, iyilik ve kötülük arasında sıkışıp kalırdı. Şuan da yaşadığı anda da yine sıkışıp kalmıştı, mavi gözleri ve narin bedeni oradan oraya Hogwarts’ın iyiliği için savruluyordu. Öğrencileri Lionel’le bırakmanın iyi bir fikir olup olmadığını sorguluyordu, kendi kendine ta ki arkasından yükselen çığlıklara kadar…

Genç kadın arkasını döndüğünde Galadriel’in ejderhasının hızla ona yaklaştığını gördü ve tabi arkasındaki görünmez iştah kabartıcı lekeyi fark etti ki bedeninde ki kaşıntı hissi de cabasıydı. Tüm sinir uçları ayaklanmıştı, kasılan ellerinin arasında hayvanı dizginlemeye çalışıyordu, böyle bir yaramazlığı ancak tek bir kişi planlayabilirdi, ANNA! Demek oyun istiyordu küçük kız ama Ursula’nın karanlığın en güçlülerinden olduğunu unutuyordu. Yana eğdiği başıyla hayvanın çılgına dönmüş beynini sakinleştiriyor ayrıcada da kaşıntı tozunu etkisiz hale getirecek büyüyü tekrarlıyordu ve derin gözleri onun hafızasına başka birinin yüzünü kazıyordu. ANNA! Hayvan sakinleşip, gerisin geri uçmaya başladığında kızgınlıkla gülümsedi ve hemen oracıkta hayvanın daha güçlü ve acımasızını yaratıverdi. Sadece dikkatli gözlerin ayırabileceği bu İllüzyon sadece Anna’ya özel gözükecekti. Başka kimse bu oyunun farkında olmayacaktı ve kızın çığlıkları etrafı doldururken herkes şaşkınlıkla onu izleyecekti, buda ona Ursula’ya buluşmaması gerektiğini öğretecekti. Dudaklarına yerleşen gülümsemeyle tekrar arkasını döndü hayvan az sonra Domuz Kafasın da olurdu ve Anna’nın çığlıkları da Hogsmade’i doldururdu. Kadın Galadriel’in ejderhasının malikânesi vardığını anladığında, içi daha da rahat yoluna devam etti. Çünkü ejderhanın beynine kazıdıkları Galadriel’in Anna’ya iyi bir ceza vermesine sebep olacaktı.


En son Ursula Avalon Glenn tarafından Çarş. Ara. 23, 2009 1:57 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dominique Lûthien

VII. SınıfVII. Sınıf
Dominique Lûthien



Kan Durumu : Kirli.
Patronus : Karga.

Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)   Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 EmptyÇarş. Ara. 23, 2009 1:47 pm

O kadar yakınlardı ki bir birlerine o kadar yakın ve arzulu…
Caprice’in deli çığlığı ve birden bire yanlarında bitmesi, bir süre onu Marquis’in kollarından kurtarmıştı ama bu sefer daha beter olarak Caprice’in kollarında hapsolup kalmıştı. Kendi gibi çılgın olan arkadaşı
‘Jazmine ben öldüm, ben öldüm… diye kapıya bakarak boğazını kollarını dolamıştı. Jazmine, Caprice’in baktığı yere doğru Marquis ile beraber boş gözlerle bakıyordu, arkadaşını çılgın gibi yapan her ne ise onlar bunu göremiyordu. Marquis’in havaya kalkan kaşları, Jazmine’nin zafer kazanmış gülümsemesi için erken olduğunu gösteriyordu.

Kız tekrardan gözlerini devirerek “Caprice orada bir şey yok ki, canım… Ne görüyorsun sen?” diyerek arkadaşından biraz uzaklaştı ve derin bir nefes almayı sonunda başarmıştı.
“Hadi, gel Paula'ya bakalım…” Jazmine, Caprice’in koluna girmiş, öne doğru ilerlemeye çalışmıştı ama genç kız kolundan kurtulmuş, Paula ve Ed’in olduğu yere hızla giderk;
‘Ed, Merlin aşkına baksanıza şuraya bu kadın manyak!’ Jazmine büyüyen gözlerle arkadaşına bakmaya devam ediyordu, barın içinde arkasına bakarak bir şeyler anlatan kız gerçekten hayret ediciydi. Sanırım diğer deli cadı olanları anlamış ve Caprice'in oyununu ona karşı bir şekilde çevirmişti ama kızın bundan korkmaktan çok eğlendiği belliydi.

Kız olduğu yerden Caprice’e bakmaya çalışarak sıvışmaya çalıştı ama dudakları üstüne kapanan eller ve kulağına fısıldanan sözler buna izin vermemişti. Mahzen gibi bir yere çekilirken son gördüğü halasının kapıyı açıp deli gibi içeriye girdiği ve kulaklarda yankılanan çığlığıydı;

*Caprice! Bana ejderhama ne yaptığını hemen, hemen anlat! Genç kız tam bir sirk alanına dönen barın eğlencesini kaçırdığı için kendi kendine hayıflanarak, korkmadan bırakılmayı bekledi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eleanora Lizz Walker

VII. SınıfVII. Sınıf
Eleanora Lizz Walker



Mücadele Tarafı : Arspegus - "Güç Kalpten Gelir!"
Rp Sevgilisi : Arthur Bentley mi desem ne desem? Olur mu dersiniz?
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Tavşan

Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)   Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 2 EmptyÇarş. Ara. 23, 2009 6:37 pm

Bir süre şaşkın bakışlarla etrafını izleyen Eleanora Paula'nın verdiği cevapla biraz da olsa şaşkınlığını üzerinden atacak gibiydi ama onun son cümlesini anlamış değildi. bunu ifade ederken ona doğru baktı ve bunun sayesinde tekrardan şaşkın bakışlarla ona bakıyordu. Ama bunu Paula'ya belli etmemek için yüzünde zor da olsa gülümseme yarattı ve başını sallayarak onu onayladı. Gezi gerçekten uzun sürecekti ama daha heyecanlı bir şeyler olmamıştı bile.

Kızlarla birlikte ikram edilen şeyleri yemeye dalmışken kızların yanlarına Kehanet Profesörü gelmişti. Çok iyi ve canayakın bir profesördü. Onu herkes seviyordu ve o da öğrencilerini tabi ki. Eleanora dersine girmemesine rağmen namını okulda çok duyduğu için onun iyi bi olduğunu tabi ki de biliyordu. Bir süre onunla kanıştıktan sonra tam giderken Eleanora'ya sesinin güzel olduğunu söylediğin de Eleanora yüzünün kızardığını hissederek '' Evet arkadaşların söylemiyle öyleymiş. Teşekkür ederim Profesör. Tabi ki söylerim yeter ki siz isteyin. '' dedi ve gülümsedi. Son sözünden sonra kızlarda aralarında kıkırdaşıyorlardı. Profesör de gülümseyerek oradan uzaklaştı. Eleanora kızlara teker teker dirsek attıktan sonra tekrardan gülümsedi. Gerçekten çok sempatik bir profesör.

Burada bir kişi eksikti o da sonunda gelmişti Caprice! Sanırım anlatılanlara göre yine yapmıştı yapacağını. Yanında ki kızlara '' Bu kız kesinlikle deli bundan eminim. '' dedi. Ona bakarak gülümsedi ve selam verdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/t8972-eleanora-lizz
 

Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-