AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3
YazarMesaj
Paula Lilith Silimauré

Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu LideriUluslararası Büyücüler Konfederasyonu Lideri
Paula Lilith Silimauré



Mücadele Tarafı : Silimauré.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Anka.

Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)   Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 3 EmptyÇarş. Ara. 23, 2009 11:06 pm

Her şey yolunda sayılırdı. Allecra ile birlikte takılıyorlardı. Küçük binadaşının sıkılmasına izin vermek istemiyordu. Lizz ve diğerleri önündeydi. Caprice sonunda kaybolduğu delikten çıkmış, Jazmine ve Paula’nın yanına gelmişti. Daha neler olduğunu soramadan kendisine anlatan binadaşına açık kalan ağzıyla sessiz bir cevap verdi Olacaklardan korkuyordu. Bu işin dışında kalmalıydı. Profesör sonunda kitapçıdan çıkarmıştı onları. Yanlarına geldiğinde gergin görünen kadın, kehanet profesörüyle birkaç adım uzakta hararetli sayılan kısa bir konuşmadan sonra, kızlara seslendi. Fal haberi elbette herkesi oldukça mutlu etmişti. Bu yüzden hevesle kehanet profesörünü takip etmeye başlamışlardı. Domuz Kafası pek tekin olmayan bir mekandı gezi için. Ursula’nın neden orayı istediğini anlamasa da, kadının bir sürpriz hazırladığından emindi. Adımlarını atarken büyülü bir ses kulaklarında dolaştı. ‘’ ..bütün öğrencilerden sorumlusun.’’ Olduğu yerde kadının söylediklerini duyduğunu anladı. Zihnine hakim olamayan Paula, içten içe savuracağı küfrü engelledi. Kadının düşüncelerini izinsiz okumasına sinir olsa da, tek kelime edemedi. Haklı değildi. Sessizce cevap verdi. Cevabının sonundaki hıtlama, ufak bir öksürükmüş gibi yaparak. ‘’ Peki efendim.’’

Birkaç adım sonra arkasından birinin kendisine ‘’Şşş.’’ dediğini duydu. Bu Ravenclaw’dan Marquis’ti. Çocuğun ondan ne isteyeceğini bilmeden Allecra’nın kolundan çıktı. Caprice’den izin istedi. Yanına yaklaşan Marq, en büyük yükünü azaltacak cümleleri sarfettiğinde, içinden çocuğun boynuna sarılmak geldi. Memnuniyetle kabul etti Marq’ın Jazmine’ye göz kulak olma fikrini. Hem profesör Luthien’in, hem de profesör Glenn’in sorumluluğunda olan Jazmine, önemli bir sorumluluktu ve başından atması gereken. Binadaşının neler yapabileceğini tahmin ediyordu. Galadriel’in yeğeni… ‘’Ah…Tam bir felaket.’’

Sorun çıkarmadan Marquis’le yol almaya devam eden cadıya baktı. Başlarına bir felaket gelmemesini umuyordu. Elinden geldiğince gözetlese de, bir yerden sonra gözden kaybolacaklardı. Domuz Kafası çok büyük değildi elbette. Ancak içerisi dışarıya göre karanlıktı.

Geldiklerinde kehanet profesörünün seslenip, çalışanlardan birinden masa getirmesini istemesi üzerine duraksadı. Adamın ağzından çıkan isim, Paula’nın karşılaşmak için çok da can atmadığı eski sevgilisiydi. Gördüğünde kısa süreli şaşkınlığını üstünden atıp medeni bir merhaba demeyi seçti. Her ne kadar okulu bırakmadan önce kendisini aldatmış olsa da, iyi anlaşmışlardı. Ed bunun bir yanlış anlama olduğunu savunup durduğundan, ona hala biraz sinirliydi. Ancak eski defterleri açmanın manası yoktu. ‘’ Burada çalıştığını benden başka herkes biliyor. ’’ Kulaklarını son zamanlarda her şeye kapatmış olmasından kaynaklanıyor olabilirdi Ed’inn nerede çalıştığını bilmiyor olması. Bu yüzden onu suçlamadı. Konuşmalarının arasına giren uzun sessizliği bozup Allecra’ya yöneldi. Kızın omzuna dokunup onu masaya götürdü. ‘’ Tatlım sen burada profesör ve diğerleriyle kal lütfen. Fal için sıraya girmelisin. Sana neler söylenecek merak ediyorum.’’ O sırada Olivia’yı profesörün üzerine atan Caprice’in birden bire dışarıdan gelen sesle bara doğru kaçmasına anlam veremedi. Profesöre bakıp gülümsedi. ‘’ Siz ona aldırmayın. Ben neler olduğuna hemen bakarım bay M’guire. ‘’ Adamın kimin falına bakacağını umursamadan son bir kez Allecra ve Lizz’e gülümsedi. Kızlar masada keyifli görünüyorlardı. Marquis’i, Jazmine'yi, Caprice'i ve Ed'i barın orada gördüğünde endişelendi. Yaklaştığında barın içine geçişi sağlayan kapının kapandığını gördü, sertçe. Sapsarı bir saç kümesi kapanan kapının ardında savrulmuştu. Hemen kapıya yönelip hırsla içeri girdi. İçerde tir tir titreyen Caprice ve her halinden belli ki, neler olduğunu anlamaya çalışan Jazmine’yi gördü. Kızın gözlerindeki kızarıklığı gördüğünde hayal kırıklığına uğradı. ‘’ Birayı nerden buldun Jazmine? Ed! Onlara sen mi servis yaptın?! Bilmiyor musunuz bu bir okul gezisi? Sizin yüzünüzden benim başım yanacak.’’

Sinirini burnundan soluyordu. Ed’e dönüp rica etti. ‘’ Lütfen Jazmine için bir kahve hazırlar mısın? Yoksa çok zor durumda kalacağım. Caprice, sen de kes artık mırıldanmayı. Seni bu durumdan kurtaracağım, ama susar ve orada Jazmine’nin kahvesini içtiğine emin olursan.’’ Kapıyı yavaşça açtığında dışarıda herşeyin normal olduğunu görmeyi bekliyordu oysa Tılsım Profesörü tüm ihtişamıyla kapıdan içeri giriyordu. Kadını görür görmez kapıyı kapatmıştı, şimdi barın arkasında fareler gibi saklananların sayısı dörde çıkmıştı. ‘’ Evet, o kahveyi hemen içsen iyi olacak! ‘’ Sessizce kapıyı açtığında son kez Ed’e döndü ama Caprice'in kapadığı önünde iki öğrencinin kayıplara karıştığını hiç fark etmedi. ‘’ Lütfen ikisinin de içki kokmasına engel ol. Caprice, sen de doğru dur artık. Bir dakika beladan uzak duramıyorsunuz. Kehanet profesörü olanları fark ederse yandık. Dahası, zihinlerinizi kapalı tutun. Profesör Glenn, her an burada olur ve kapıdan giren okul müdiresi.’’

Korkuyla çıktı ardına saklandığı kapıdan, şimdi sayıları üçtü ve profesörün hırsla kısılan mavi gözlerine bakıp masum masum; ‘’ Her şey yolunda efendim. Şimdilik.’’Profesörün yanına giderken konsantre olmak için kendisini zorlamıştı, kadının buz gibi mavi gözleri arasında şimşekler çakıyordu. Onun derslerinde öğrendiği yöntemleri kullanıyordu. Boynuzun kulağı geçmesini umarak konuşucaktı ki; "Yeğenim nerede Paula?'' Paula arkasına döndüğünde görmekten korktuğu şeyi gördü arkasında sadece Ed vardı ve Caprice'te oradan bir yerlere sıvışmıştı. İçinden lanet okuyan genç kız, temizle bakalım Paula diye hayıflandı. O küçük kopyayı bulduğunda kesinlikle iyi bir ders verecekti ve Caprice, elbet onun içinde plânları vardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/paula-lilith-sil
Galadrîel Lûthien

TılsımTılsım
Galadrîel Lûthien



Mücadele Tarafı : Karanlık ve Gizemli
Rp Sevgilisi : En az onun kadar gizemli
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Sibirya Kaplanı (Mavi gözleri Ruh emiciler için yok oluşun simgesidir)

Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)   Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 3 EmptyPerş. Ara. 24, 2009 1:04 pm



Yatağında masumca küresini izlemeli, akşamdan kalan baş ağrısı için bir tılsım yapmalıydı. Başının ağrımasına alışık olsa da gönül meselelerine kendini adamasına hiç de alışkın değildi. Bu doğal da değildi, o daha önce aşka hiç kafa yormamıştı ki. Akşam kiminle buluşmuştu, hangi veletti o? Okul müdürlüğünün, öğrencilerin aşk hayatını da inceleyeceğini, hatta psikolog gibi çalışacağını hiç düşünmemişti. Yardımcılığı da bir dönem yapmıştı zaten. Demek ki, bu okul ona daha nice baş ağrıları yaşatacaktı. Ah bu, okul gezisi nereden aklına gelmişti, ya da kim akıl etmişti onu da hatırlayamadı. Onun için ne kadar gereksiz bir konuydu. Sihirli yaşamlar tehlike altındaydı, bilinmeyen bir güç onları boğuyor, zamansız ölümler her baş gösteriyordu. Yo hayır. Bu düşünceyle hemen aklını başına topladı. Öğrencilerinin bu hengamede kendilerini kurtarabilecek düzeyde olmasını istiyordu. Peki ama bunu nasıl sağlayacaktı? Ursula! Bu kadın ona bir nimet gibiydi. İçindeki karanlık ve arasıra uçuşan ateş böcekleri ruhunun özünü herkesten saklasa da Galadrîel onu biliyordu. Ona asla arkanızı dönmemliydiniz. Tıpkı Galadrîl’e de dönülmeyeceği gibi... Vampir Kontu ile olan ilişkisinin bedelini hala ödemiş değildi, ne zaman ödeyeceğide davranışlarına bağlıydı. Malikanesine gitmek için üstünü değiştirir değiştirmez eline evcil ejderhasının en sevdiği kurabiyi alarak piyanosunun arkasında doğru yürüdü. Burnundan kıvılcımlar saçan minik yaratık-onun gözünde- hala bebekti. “Kryan.” Cevap yok. Tekrar seslendi... Cevap yok...

Siyah pantolon ve aynı renkteki buluzun üzerine giydiği kan kırmızısı paltosu alev misali oradan oraya şiddetle savruluyordu. Ama Ejderha yoktu. Güneş şeklindeki tılsımını sol eliyle tutarak gözlerini kapadı. Yoğunlaşmalıydı. “Ursula, orada herşey yolunda mı?” Kaşıntı mı? Neler oluyordu orada? Düşüncelerine yansıyan Anna kelimesi, aklının dar uzuvlarına taş gibi oturdu. Bu kız büyümeyi akıl edemeyecek kadar şımarık bir prensesten başka bir şey değildi? Son sınıf mıydı, onu da hatırlamadı, ne önemi vardı ki, dedesi alacağı ceza da ona yardım edemezdi. Asasını eline alarak saniyeler için de sadece kendisine mahsus cisimlenmesinin tadını bile çıkaramadan Hogsmeade soluğu aldı. İşte karşısında kıyametin kopacağı mekan sapasağlam duruyordu, şimdilik... Kapıyı savururcasına açtı.

“Caprice! Bana ejderhama ne yaptığını hemen, hemen anlat!” cevap yok. Gözleriyle etrafı bir çırpıda kontrol etti. Barın yanında duran kişiler nedense tanıdıktı. Paula’nın durumu kurtarma çabalarına daha da sinirlendi. Bu üçlünün yanında biri eksikti. Yo hayır, gene mi? Galadrîel kısmış gözlerini Paula’ya dikti. “Yeğenim nerede Paula?” karşılığında bir cevap gelmeyeceğini çok iyi bildiğinden hızla yürüyerek barın yanına geldi. Sözleri, üzgün ve korkulu bakan yüzlere bir gıdım acıma hissi uyandırmadan, soğuk sesiyle adeta ortalığı bıcak misali kesti. “Benim yerime düşünmeye mi başladın Paula? Yeterince büyüdüğünü düşünüyorsan bir daha düşün. Ben de senin sorumluluk alıp alamayacağını bir düşünsem iyi olacak?” İçki, burası içki kokuyordu. Küçük öğrencilerin burada ne yaptıklarını açıklayacak olan profesöre döndürdü bakışlarını. “Bay Lionel, sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı?” Bir tıkırtı mı duymuştu? Başını hızla bara doğru çevirdi. “Caprice, Ejderhamı mahsene saklamadın değil mi?” Ortalıta çıt çıkmıyordu. Bir avuç öğrencinin oyununa gelen Müdüreye bakıp gülmek isteyen ama bakışlarını kaçıran bir kaç öğrenci dışında hala sessizlik sürüyordu. Kehanet profesörünün bu işten zevk aldığı isepek belli oluyordu. Kahkahasını utammasa yüksek sesle atacaktı. Galadrîel, mahsene gittiğini düşündüğü kapıya doğru yürüdü. Nefesler mi tutulmuştu ona mı öyle geliyordu? Üç adımda mahsen kapısı diye düşündüğü tahta kapının önündeydi, elini kapının koluna koydu ve hızla açtı. Burnuna küf kokusu geliyordu. Düşüncelerinde Kryan’nın mutlu mesut bir şekilde malikanesinde yemek yiyen görüntüsü ulaştı. Ursula tam zamanında bilgi vermişti. Galadrîel’ın adımı havada asılı kaldı. Burnuna bir yaramazlığın acılı biberi anımsatan kokusu geliyordu, içinden bir ses devam diğer ses ise onları rahat bırak diyordu. O istese de istemese de çok yakında sokaklara bira yerine kan kokusu dolacaktı. Bir an düşündü Jazmine’nin üzerinde kan mı, içki mi sinmiş olması onu üzerdi? Şimdilik, dedi içinden. Burada ne döndüğünü anlamanın daha güzel yönleri vardı. Adımını geri çekerek kapıyı hızla kapattı. Öğrenciler kadar o da eğlenmesini bilirdi.

“Colloportus” dedi ve kapıyı mühürledi. Yüzünü Kehanet profesörüne dönerek gülümsedi ve yeniden küçük kızıl saçlı cadıya döndü. “Paula, buraya gel. Perception büyüsünü kullanmayı sana bırakıyorum. Mahsende neyin gizlendiğini bul. İçeride kocaman fareler bulacağına eminim.” Yüzünde derin bir tebessüm vardı. Kıza daha da yaklaşarak nefesini kızın yüzüne değecek şekilde başını eğdi. “Bu büyüyü yapmayı biliyorsun değil mi?” Hayat ne kadar da eğlenceliydi. Bir an öce Ursula’yı bulmalıydı. Kan kırmızı paltosunu savurarak bir hışımla geriye döndü. Profesöre selam vererek kapıyı açtı. İlk adımında kapıyı yarılamışken, arkasını dönerek yükses sesle “Hepiniz cezalısınız, gezi sonrası eksiksiz hepinizi odam da bekliyorum, Bay Lionel size odama kadar şahsen eşlik edecektir.” Hem sert hem de kibar olmayı başarabilen bu kadın acımasızlığını da göstermezse olmazdı, di mi? Elini kaldırarak, muhteşem süslü asasını Mahsen diye düşündüğü kapıya doğrulttu. Reducio. Şimdi yüzünde gülümsemeden eser yoktu. “Paula, orada saklı yaratıkları kolay bulabilmen içn onları beşte bir oranında küçülttüm. Otuz (30) santim belki de yirmi (20) sanitim oomuşlardır. E, tabi fare olma olasığına karşı onlar da sanırım bir (1) santim olmuştur. Gezi sonrasında o yaratıkları bizzat kafes içinde odam da görmek istiyorum.” Dedi ve kapıyı nazikçe kapatıp Ursula’yı bulmak için yola koyuldu. Jazmine’nin nerede olduğunu bilmiyordu, başına kötü bir şey gelse mutlaka hissederdi. Belki de kızı o kadar sıkmamalıydı, kendi başının çaresine bakmayı öğrenmeliydi. Yüksek sesle kahkaha attı; bu gezi düşündüğünden daha eğlenceli olacaktı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Valerie Valtier

GezginGezgin
Valerie Valtier



Mücadele Tarafı : Oldukça Karanlık
Rp Sevgilisi : Yok!
Kan Durumu : Safkan
Patronus : asla bilemezsin

Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)   Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 3 EmptyPerş. Ara. 24, 2009 10:49 pm

Gidişlerin soğuk bekleyişi... Etrafında bu kadar insan varken düzene sokamıyordu düşünceleri, aklı dolanıyordu, pençeliyordu özlemleri. Aradı çok aradı eskileri. Gök yüzüne baktı Valerie, sanki bir haber gelecekmiş gibi...

Yürürken algıda seçicilikle boğulmuştu. Yalnızca baykuş seslerini duyuyor, umduğu düşlerden birinde kayboluyordu. Yürürken topuklarının çıkardığı sesler ahenkle geçmişe çarpıyor, Valerie'ye yankılanıyordu. İlk topuklularını giydiği gün Uriel'in ne kadar dalga geçtiğini hatırladı an ve an... Hatıralar bardağı taşıran son damla oldular. Bardak taştı, yaşlara bürünüp bir büyünün üzerinden aktı. Yaşların perdelediği bir gülümsemeyi güçbela sundu yüzüne. Topukluların üzerinde tepinişini hatırlıyordu. Boğazının düğümlerini çözemedi, kesti çıkardı. Hatıraları attı, kanattı. Bıkmıştı melankoliden, ruhunun kırıklarında kesilmenin acısından, benliğinin akışından kana kana...

Kalabalık neşeliydi. Kahkahalar Valerie'nin üzerinde dans ettiler, Valerie'nin sinirleri bozuldu. Ani kararının zararlarına aldırmadan sağa döndü ve hızla kalabalığın oluşturduğu yoğun baloncuktan çıktı. Her şey aklında olup bitmesine rağmen derin nefes iyi gelmişti. Atkısı boğazını sıkıyordu. Ne ironiyse bir yılan gibi kıvrılıyordu. Tek bir hareketle çekip çıkardı. Kutsal saymasaydı, yere atardı. Gözlerin takip etmediği bir yerde yaşlara bir hoşçakal sundu. Ardından dalgalanan pelerini de çıkardı. Yalnızlığın yoğunluğu gecenin karabasanları gibi çökmüştü üstüne. Büyük bir kaya bulup pelerini ve atkıyı üzerine koydu. Uriel'in yokluğu herzamankinden daha varolmuştu.

Bir yıl olmuş muydu? Zaman ne komik bir kavramdı ki koşarak ilerliyordu. Valerie dönüp bir çelme taktı, biraz bekleyebilirdi. Öfkesi kabarcıklanırken geçmişte vampir olan o küçük DNA'da kan dökme isteğini tokatladı. Uriel'e sarılmak istiyordu, bir hıçkırık döküldü istemsiz dudaklardan. Elini uzatıp yakaladı, içine attı gidişlerden beri yaptığı gibi. Kayıplara kayıtsız kalışına bir çağrı gönderdi dönsün, vekili olsun diye. Vekaletini imzalarken olasılıksızı gördü. Hayatının dönüp dolaştığı yeri, kardeşini, kanından olanı... Boş gözlerle bakarken birbirlerine, yaşların izleriyle yıkandılar.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Uriel Valtieri

StormfuryStormfury
Uriel Valtieri




Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)   Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 3 EmptyPtsi Ara. 28, 2009 11:30 pm

Garip olan sonuçlar mıydı? Yoksa sadece insanın kendi mi? Lanet bir denizde yüzmek miydi yaşamak yoksa dalgalarla boğuşurken boğulup ölmek mi? Sevdiklerinle olup beraber acı çekmek mi? Yoksa onlarsız olup başkalarına acı çektirmek miydi? Diğer insanların lanet olarak nitelediği şey gerçekten bir lanet miydi? Yoksa onun başından beri inandığı gibi bir hediye miydi. Belki de uzun süredir kaçtığı kardeşi, buna karar vermesini sağlayacak dünya üzerindeki tek varlıktı. Şimdi onun yanına dönme vaktiydi. Her ne kadar kendine tersini söylese de özlemişti onu. Çok özlemişti...

Gece onun gezi mekanıydı hep, nereye olduğunu düşünmeden yürürdü. Yalnızca düşünceleri ve kendisi oluyordu uzun zamandır... Eskiyi hatırladı birden, kardeşiyle yürürlerdi eskiden hep. Valerie ona hem dostluk hem sırdaşlık ederdi. İkisinin arasındaki bağ sıradan iki kardeşin arasındaki bağdan farklıydı. Onlar hem iki dost hem sevgili hemde kardeşlerdi. Kısacası Uriel için Valerie yaşam demekti. Yaşamanın anlamı, nedeni ve güzelliğiydi. Onu korumak için yaşardı ve o istediği an ölebilirdi. Lakin ondan neredeyse bir senedir uzaktı. Bunu nasıl yapmıştı? Kardeşini nasıl mahkum etmişti onsuzluğa? Daha önemlisi kendini nasıl dayanabilmişti bu sonsuz yalnızlığa... Ablası olmasaydı, belki de şimdiye kadar delirmişti. Fakat yapması gerekenler ve önünde seçimler vardı. Seçimler, seçimler... Seçim yapmayı hiç sevmemişti ki Uriel, çocukluğundan beri seçimlerden nefret ederdi. Onun yerine hep Valerie yapardı seçimleri, eğer sonucu kötü olduysa kardeşini korumak adına katlanırdı sadece Uriel. Bu kez kendisinin yapması gerektiğini düşünmüştü seçimi...

Gece dışarı çıktığında, gecenin ona kardeşini vereceğini bilmiyordu. Sadece yürüyordu Hogsmaede sokaklarında, ilk baharın ilk zamanlarıydı ve herkese neşe verirken kardeşinin olmayışı onu üzüyordu. Neredeyse bir sene olacaktı. Ondan sürekli haber alıyor, gözünü üzerinde tutuyor fakat asla varlığını sezdirmiyor, ona kendiyle ilgili bir haber vermiyordu. Bütün sene boyunca eğitilmişti. Karanlık büyüler, onlara karşı savunma teknikleri ve yapılabilecek tılsımlar. Ablası ve arkadaşları iyi eğitmişlerdi onu. Karanlık büyücülük konusunda tam bir usta olacaktı. Ablası ona göstermişti, vampir olmasa da yine de güçlü olabileceğini. Şimdi seçim zamanıydı...

Hayat o kadar garipti ki, ondan ne kadar kaçarsa kaçsın sonunda yine onun karşısındaydı. Ağlayan gözlerle ona bakıyor, gördüğünün gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Kardeşi... En değerli varlığı, karşısında onun yokluğuyla ağlıyor. O ise hala yanına gitmiyordu. Kendini toplaması gerektiğini düşündü ve bir anda kendine geldi. Kardeşinin gözlerine küçük bir an baktı ve arkasını dönüp yürümeye başladı... Gidiyordu, kaçıyordu. Peşinden gelmemesini umarken ağzından belli belirsiz bir dilek duyuldu.

"Dilerim beni birgün affedersin..."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/uriel-valtier-t5
Valerie Valtier

GezginGezgin
Valerie Valtier



Mücadele Tarafı : Oldukça Karanlık
Rp Sevgilisi : Yok!
Kan Durumu : Safkan
Patronus : asla bilemezsin

Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)   Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi) - Sayfa 3 EmptySalı Ara. 29, 2009 1:05 am

Olabileceği en zayıf noktadaydı. İpler kopmak üzereyken kastı kendini, darbelere hazırladı. Bir kaç saniyeydi Uriel. Bir kaç an gözleri tutundu. O an bilinçaltı, bilinçten daha hızlı çalıştı. Her zaman.

"Valerie koşma!" Valerie koşuyordu, koşabileceği kadar hızlı, Tanrı'nın verdiği güç kadar, kendine inandığı kadar... Uriel bu yüzden fiziksel üstünlüğüne karşın yakalayamıyordu onu. Yakalayamazdı, yakalayamayacaktı. Uriel inanmıyordu. Valerie ondan kaçamazdı, birazdan yorulacaktı. Engeller düşünüldüğü an mekanizma harekete geçer. Ve siz, takılırsınız. Küçük kızın düşünmediği bir şey vardı. Gerçeklik. Fiziksel yaşam. Bunu çocuk düşünüyordu, engellerin nedeni buydu. Yerde büyük kayalar vardı. Valerie arkasına, Uriel'e bakarken koşarsa, takılırdı. Bu hızla küçük bedenini dengeleyemez, düşerdi. Valerie'yse sadece koşmaya odaklanmıştı. Odak yaşamı kısıtlıyordu, nitekim öyle oldu. Başka bir sıçrayışa atılan adım engele takıldı. Kaya sertti, sağlamdı. Valerie'nin gücü yetersizdi. Öngörü gerçekleşti. Kız asılı durduğu durduğu zamanı adlandıramadan sarı bir yığın halinde havalandı, yerçekim yasasının delinmezliğiyle yere serildi. Sağlam refleksler kolların doğru yerde olmasını sağlamış, küçük yüz dağılmamıştı. Ama darbeyi alan kollar paramparça olmuş, soyulan deriler damarların kesilmesini engelleyememiş, damarlar tutamadıkları kanın yasını tutarken olan olmuştu. Valerie darbenin şiddetiyle attığı çığlığın kendine dönüşünü duydu. Sırtüstü dönüp gökyüzüne haykırdı bir esintinin taşıması dileğiyle. Kanlar yeşil elbisesine damlarken gerçekliği kavradı ama bu uzun sürmedi. İlk şokla uyuşan sinirler kendine gelmiş, bir şeyler yapması için beyne sinyaller gönderiyorlardı, dünya karardı. "Hayır! Valerie benimle kal! Hayır! Hayır! Hayır!..." Beni rahat bırak... Valerie kendi gözyaşlarını hissettiğinde ölmediğini anladı. Ama ölmek istiyordu, darbe sandığından kötüydü, vücudu titredi. Kan kaybından üşümeye başlamıştı, çok geçti... "Valerie!" Bu ses... Hatıralar önemli diye fısıldıyordu. Güzeldi, özeldi... Valerie vücuduna emretti, hayata dön! Gözlerini araladı. Her bir derisinin kalktığı katmanı hissediyor, zarar verdiği damarı biliyordu. Ama gördüğü karşısında önemi yoktu. Uriel'in kolları arasındaydı, ve o andan sonra gözlerini sadece Uriel için açık tuttu. O ses Tanrı'nın çağrısıymışçasına işledi benliğine...

Uriel arkasını dönüp yürümeye başladı. Valerie kopmasını beklediği iplerin gerildiğini hissedince inledi. Yarısı çok yakındaydı. Benliği bütüne ulaçmaya kıvranırken beden sabitlendiği yerde emirleri bekliyordu. Valerie biraz benlik biraz bedendi. Seçimler ve sorunlar. Kaynaksız öfke dalgalanarak yükseldi kalbinden beynine. Tek isteği çenesine vuran öfkesini kusmaktı nedene. Ama beden terbiye edilmişti. Benlik, eğitimliydi. Giden hiç gelmemiş gibi durmak vardı gelecekte. Ama kelimeler yanlış yerde aktılar, zamanı kırdılar. Af dileyen nedene baktı. Yaşadığı ayrılığı, iç zıtlaşmasını, bedeninin isyanını, benliğinin yakarışlarını andı. Maksimum hızıyla Uriel'e ulaştı, kolunu yakaladı. "Bana her şeyi açıklaman için otuz saniyen var! Seçimin olumsuz yönde olursa seni asla affetmem, biliyorsun. Otuz, yirmidokuz, yirmisekiz..."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Kırmızı Sürpriz(Hogsmeade Gezisi)

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
3 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-