AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Noel Balosu

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki
YazarMesaj
Misafir

Misafir




Noel Balosu Empty
MesajKonu: Noel Balosu   Noel Balosu EmptyÇarş. Eyl. 02, 2009 10:28 pm

Son zamanlarda yaşanan olayların ışığında, Sihir Bakanlığı ve Hogwarts Okulu, moralleri yükseltmek adına Noel'den bir gün önce, bir Noel Balosu düzenlemeye karar veriyor. Balonun yapıldığı alan, her türlü savunma büyüsüyle donatılmışken, ortamda bir kokteyl havası esiyor. Büyü dünyası yavaş yavaş alanı doldurmaya başlarken, huzur verici müzik eşliğinde, yiyecek içecek servisi başlıyor.

*Giriş rp'lerinize başlayabilirsiniz. İyi rp'ler ve iyi eğlenceler dileriz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rosalie Mariélla McAdams

GezginGezgin
Rosalie Mariélla McAdams



Mücadele Tarafı : Zümrüdüanka Yoldaşlığı~~
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Tavşan

Noel Balosu Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu   Noel Balosu EmptyPerş. Eyl. 03, 2009 4:35 pm

“Nasıl hissediyorsun?”
“Oldukça garip.”
“Ah bu çok güzel çünkü bende öyle hissediyorum.”
“Oranın her türlü savunma büyüleriyle donatıldığına dair dedikodular duydum. Bugünlerde çok karanlık günler geçiriyoruz.”

İsabella ile aralarında geçen bu ufak konuşmayı gerçekleştirirken, bir gözü aynada kıvırcık yaptığı saçlarını düzenlemeye çalışıyordu. Üzerine giydiği uzun sarı elbisesi; saçlarıyla bütünleşmiş gibiydi adeta. Sarı elbisesinin üzerine karmaşık desenler bezenmiş, ayaklarına giydiği topuklu önü açık ayakkabıları boyunu birkaç santim daha uzun gösteriyordu. Her zaman ki gibi tüm güzelliğini ortaya çıkarmıştı. Yüzüne –doğal görünümüne önem verdiği için- hafif tonlarda makyaj yapmıştı. Bebeksi suratının ardında parlayan mavi gözleri, gecenin güzelliğiyle ışıldıyor; adeta yıldızlarla bütünleşiyordu. Annesinin gençken kullandığı, elbisesiyle tamamlık sağlayan gece çantasını da koluna geçirdikten sonra adımları ilerleterek balo alanına doğru ilerledi. Girişte onu süzen birkaç Slytherin’li erkeği hatırlaması pekte uzun zamanını almamıştı. Bunlar Sihir Tarihi dersine giderken, onu sıkıştıran çocuklardı. Onların yanında geçerken sinirli bir ifadeye bürünüp, tısladı ve kaşlarını çatarak ilerledi. Sarı, kıvırcık saçlarını havalı bir şekilde savurduğunda ardında bıraktığı tek şey hafif misk kokularıydı. O sırada çocukların arkasından yükselttiği kahkahaları umursamadan ilerlemeye devam etmişti. Adeta bir melek gibi süzülen adımlarını ilerletirken, masmavi gözleriyle etrafı kolaçan ediyordu. Ortama eşlik eden huzur verici bir müzik herkesi büyüsü altına almış gibiydi. Etrafta koşuşturup, servis yapmaya çalışan görevliler ise Rosalie’in yüzünde ufak bir tebessüm belirtmesine sebep olmuştu. Etrafın büyüleyici manzarasını izlerken o anda gözlerine ilişen Marcus’u görür görmez kalbinde çırpınan kelebeğe engel olamamıştı.

Onu her gördüğünde hissettiği o heyecanı yine tatmıştı. Onun kendinden emin, ciddi ifadesini izlerken yüzünde beliren o etkileyici gülümseme etrafa saçılmaya başlamıştı. Onun kendisini fark etmesini umarak hafifçe sağ kolunu kaldırıp, el salladı. Her zaman ki gibi kalbinde oluşan o tutkulu duyguya engel olamayarak büyük bir hızla ona doğru koşmaya başladı. Onu gördüğüne o kadar çok sevinmişti ki; ayaklarında topuklu ayakkabı olduğunu unutmuştu bile. Hızla koşmaya devam ederken, topuklu ayakkabı sayesinde ayağını burkan genç cadı tam yere düşecekti ki Marcus’un desteğiyle tutunabilmişti. “Aksilik işte, topukları hesaba katmamıştım.” Diyerek nazikçe gülümsedi. Mavi gözleri onunkilerle buluştuğunda, ona olan sevgisi bir kat daha artmıştı sanki. Dudağını ısırarak, konuşmaya başladı. “Ihm şey, seni gördüğüme sevindim.” Diyerek kendini toparladı ve muzipçe gülümsedi. Bu balo çok eğlenceli geçeceğe benziyordu anlaşılan…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/rose-gab
Tristan der Ivanëxt

VII. SınıfVII. Sınıf
Tristan der Ivanëxt



Mücadele Tarafı : SD.
Rp Sevgilisi : Olivia
Kan Durumu : Melez.
Patronus : Dağ Aslanı

Noel Balosu Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu   Noel Balosu EmptyPerş. Eyl. 10, 2009 10:01 pm



İşte beklediği gün gelmişti. Uzun zamandır bugünün gelmesini bekliyordu. Bugün için özel planları vardı ve bunları gerçekleştirmek için arkadaşlarından yardım alması gerekliydi. Günlerdir bugün için hazırlıklarını aralıksız sürdürmüştü. Bugün kurabiyesi için sürprizi vardı. Onu peri masallarına layık bir sürpriz bekliyordu. Dostlarının yardımı olmasaydı bu hazırlıkların hiçbirini yapamazdı. Plândaki son kontrolleri aklından geçirerek, eksik bir şeyin olup olmadığını anlamaya çalıştı.

Her şey yolundaydı ve hiçbir sorun yoktu. Gryffindor erkekler yatakhanesinde üstünü değiştiriyordu. Üstüne kar beyazı bir gömlek giymişti ve gömleğin üzerinde de siyah bir ince kravat duruyordu. Ayaklarına geçirdiği siyah kumaş pantolonun içerisinde muggle’ların damat dedikleri genç adamlara benzemişti. Saçları karmaşık bir şekilde bırakmıştı. Uzun saçlarına anca bu şekil giderdi. Ayak bileklerine geçirdiği siyah kundurularla yürürken sesler çıkıyordu. Bugün klasik olmuştu. Kendi doğal halinden farklı bir giyiniş tarzıydı bu. Fakat bal böceği ve bulunacakları ortam için bu önemli bir faktördü. Kendiyle olan işi bitmişti. Şimdi yatakhaneden çıkmalı ve dostuyla buluşup son rötuşları belirlemelilerdi. Hızla yatakhaneden ayrıldı ve ortak salondan geçerek oyun meraklısı merdivenlere ulaştı. Gözlerini kısarak merdivenlere baktı ve basamaklarını hızlı bir şekilde inmeye başladı.

Hogwarts’taki merdivenlerin basamaklarını hızlı bir şekilde inerken, etrafta tatlı bir koşuşturma vardı. Herkes bugünkü balo için hazırlıklarını sürdürüyorlardı. Özellikle kızlar ortalıkta görünüyorlardı. Hazırlanmaları bu kadar zor muydu? Her giydikleri elbiselere karşılık uyumlu küpe ve çanta buluyorlardı. En önemlisi yüzlerini aşırı derecede boyayanlar oluyordu. Güzel görünmek için o süslerin ardına gizleniyorlardı. Tristan’a göre en mükemmel güzellik; doğal güzellikti. Kremalı pastası da doğal güzellikteydi ve hiçbir katkı maddesi kullanmıyordu. Gördüğü kızlara son kez baktı ve üzülerek oradan uzaklaştı.

Bugün merdivenler oyun oynamamıştı. Hiçbir katta beklemeden zemin kata inmişti. Yüzünde bir gülümseme oluştu ve adımlarını sıklaştırarak bahçeye yöneldi. Göl kenarında biriyle buluşacaktı. Onu bekletmek istemezdi, bu nedenle etrafına bakındı ve kimseyi görmeyince hızla koşmaya başladı.

Göl kenarına geldiğinde ortalıkta kimse yoktu. Gecenin tüm karanlığında parıldayan bir ışık vardı. Gökyüzünde kendini hissettiren Ay, olabildiğince parlıyordu. Gölden yansıyan ışık huzmeleri yayılarak etrafı aydınlatıyordu. Tristan, sağa sola bakarak buluşacağı kişiyi aramaya başladı. Hafif bir esinti Tristan’ın yüzünü okşayarak ilerledi. Göldeki sular kıyıya vurdukça yayılan ses insanı rahatlatıyor ve bütün elektriğini alıyordu. Gece kuşları ötüşlerini bir ezgi eşliğinde sürdürüyorlardı. Bütün Hogwarts, bu gece yapılacak olan balo için hazırlanmıştı sanki…

“Hey, benim uğurlu cinim nerelerde? Hadi seni bekliyorum, çabuk gel!”



En son Tristan der Ivanëxt tarafından Perş. Eyl. 10, 2009 10:07 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Caprice Anna Flower

V. SınıfV. Sınıf
Caprice Anna Flower



Mücadele Tarafı : ZAY
Rp Sevgilisi : Ruhumu çaldı
Kan Durumu : Asil Kan
Patronus : Bengal Kaplanı

Noel Balosu Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu   Noel Balosu EmptyPerş. Eyl. 10, 2009 10:02 pm


“Biri beni mi çağırdı efendi sahip?” Kıkırdamamak için zor tutuyordu kendini. Göl kenarında ağaçların ardından hızlı adımlarla geldi. “Selam Tris, vay be! Ne yakışıklı olmuşsun böyle.” Kendi etrafında bir kez dönerek sırıttı. “Ben nasıl olmuşum, gülme Tris. Hazırlıklar tamam mı?” Olamaz yoksa Tristan unutmuş muydu? Elinde hiç bir şey yoktu. Asasını iç cebinden çıkararak sinsi bakışlarla kızı süzdü. Kızın yeni yüzüne alışamamış gibi dursa da, kafasına yiyeceği ayakkabının hatırına Tristan bunu ona fark ettirmemeye çalışıyordu. “Nerede onlar Tris?” Bir kaç büyülü sözcük ve işte emanetler orada bankın üzerinde duruyordu. Bu çocuk en az Caprice kadar tehlikeli ve zekiydi. İçinden dostu olduğu için kurabiye tanrısına dua etti. Bu tanrı nereden çıktı diye düşünmeyin Caprice’nin aklının her bir köşesi bir tanrınındı ve onlara kafasına estiği gibi isimler verirdi.

“Bu, bu, amanın uçan süpürgeler aşkına, Tris çok zevklisin oğlum ya.” Hemen bankın yanına giderek emanetleri bir güzel sakladı ve arkasından kulağına gelen hafif bir kıkırdama sesini duyunca aniden arkasını döndü, asasını Tristan’a tehdit edercesine savurdu. “Bana bak, tepemi attırma Tris, bu halimin komik olduğunu biliyorum ama her şey onun için tamam mı? Şimdi beni rahat bırak. Kızakları arabaya bağla ve hadi ama bak dinlemiyorsun beni. Bir işe yara Tris. Birazdan burada olur, şimdi at arabasının yanına gitmelisin oradaki konukla da ilgilen. Bak bakalım hazırlıklar tamam mı?” Kafasını sağa doğru çevirerek gözlerini kıstı, uzakları görmeye çalışıyor gibiydi. Tristan’ın hassas kulakları çoktan alarm müziğini duymuştu. “Tris, geliyor hemen ortadan kaybol. Hemen diyorum bak hala gülüyor. Ve sana işaret çaktığımda burada olun.” Tristan, son sözcük havada süzülürken ortada kaybolmuştu bile. Caprice de asası elinde büyülü sözleri söyledi ve saniyeler içinde ortadan kayboldu.

Capirce suyun içinde olmasaydı, şu an kahkahadan iki büklüm çimlerin üzerine yığılmış ve kriz geçiriyor olurdu. Beklenen konuk gelmişti ve oyun başlıyordu. Asası elinde boğazına götürdü ve yukarıdaki konuğa buğulu gelecek bir tonlama ile seslendi. “Sen güzel dişi, elindeki kâğıdı üç kere öptün ve başının üzerinde bir kere çevirip alnına koydun. Ve benden 3 dilek hakkı kazandın” dedi ve gölün içinde yukarıya gecenin içinde parlayacak sihirli ışıltılar gönderdi. Fondaki sihirli ezgiler bu ışıltılara daha da gizem katıyordu. Bizzat müziği Tristan seçmişti. Caprice kendini bu ışıltıların arasına yerleştirip yavaşça yukarıya çıktı. Gölün içinde yukarıya doğru süzülürken bedenine değmeyen sular görünmez bir duvardan aşağıya süzülüyordu. Caprice uzak olmayan köşeden denizkızlarının kıkırdamalarını duysa da önem vermedi. Onlarla sonra ilgilenecekti.

Akşam yemeğinden sonra o notu bu güzel dişinin görebileceği yere koymak için o kadar uğraşmıştı ki, bu iş bittiğinde Tristan Caprice’ye epey borçlanmış olacaktı. Notu Lizz’e yazdırırken el yazsının tanınmaması için iksir profesöründen özel mürekkep bile almışlardı. “Ölüm kalım meselesi, Tristan adlı öğrencinin başı dertte. Kimseye belli etme. Göl kenarına gel. Yalnız gelmezsen o ölür. Bir dost” hatta bu notu okurken Caprice arkalarda onu izliyor. Bu dişinin vereceği tepkiyi beynine kazıyordu. İşte notu okumuş ve yalnız gelmişti. Caprice gölün üzerinden kıza doğru süzülürken bakışlar ona çok şey anlatıyordu; endişe, telaş, şaşkınlı ve neşe. Bu hatun onu gördüğüne ne kadar da sevinmişti. Gecenin içinde ışıltılar saçarak konuğunun önüne gelen Caprice demirden ifadesiyle konuştu. “Ben gölün sevgi ciniyim, beni uyandırdınız ve efendim olmaya hak kazandınız.” Kız ona gülümsüyor muydu? Caprice’nin bileklerinden kelepçeli şalvarı kırmızı ve sarı tonlarıyla süslüydü. Ayaklarında çarık, üstünde sadece göğsünü kapatan kısa mavi bir yelek vardı. Göbeği açıkta kalmış çok seksi bir görüntü oluşturmuştu. Kafasında da yeşil ve kırmızı tonlarıyla bezenmiş bir şey vardı. Buna muggle dünyası sarık diyordu. O kocaman sarıktan sarkan yeşil bir bez omuzlarından göğsüne kadar iniyordu. Ellerinde yüzükler, kollarında şıngırdak bilezikler vardı. Onu kim görse gülerdi elbet. Konuşmasına ara vermeden devam etti. Konsantrasyonu bozuldu, bozulacak gibiydi. “Balolar için özel yetiştirilmiş bir sevgi cini olarak ilk hediye müessesemizdendir.” dedi ve asasına havada kavisler çizdirmeye başladı. Sihirli bir kaç kelime ile özenle hazırlanmış parıltıları onun üzerine gönderdi. Şimdi konuğun üzerinde beyaz renkli harika bir elbise vardı. Konuk inanamayan gözlerle ona bakıyordu. Elleriyle kendini yoklayarak emin olduktan sonra Cprice’nin üzerine atılarak onu sıkı sıkı sardı. Konuğun bu elbiseyi bu kadar seveceğini bilseydi Tristan’a kendisi içinde bir elbise seçmesini isterdi. O daha ne giyeceğine bile karar vermemişti. Tristan’ın aldığı elbise konuğun üzerine öyle güzel uyum saglamıştı ki Caprice bir an onu kıskandı.

Kollarındaki kızı iterek bir adım geriye sıçradı. “Kızım ben cinim cin, tamam mı, Cinlere sarılıp öpülmez. Bozma konsantrasyonu mu? Nerede kalmıştık?” Kız şimdi harbiden kahkaha atıyordu. Caprice ona susması için sert bir bakış atarak devam etti. “Gelelim ikinci dileğe, tamam ben biliyorum sen hiç zahmet etme.” Bir “PAT” sesi ve kızın ayağında altın işlemeli bir ayakkabı belirdi. Eteğinin altında güneş gibi parlıyordu. Canım üzerine yapılmış çok ince bir işçiliği vardı. Bu Tristan gerçekten de zevkli biriydi. “Gelelim son dileğine, ya tamam unuttum toplam dört dilek olacaktı değil mi?” Caprice elini gökyüzüne doğru kaldırdı ve asasına büyülü kelimeleri fısıldadı. Üstüne giydiği yelek onu kaşındırmaya başlamıştı. Havada papatya şeklinde bir işaret oluştu. Ardından bir gümeleme! O da ne? Gölün üstünden kendilerine doğru gelen bir at arabası vardı. Son sürat üzerlerine geliyordu. Durumu kavrayan Caprice kız kolundan tuttuğu gibi yana çekti. Araba tam yanlarında durdu. Ve içinde son derece yakışıklı bir bey indi. “işte son dileğiniz efendi sahip. Yakışıklı bir prens” Kızın elinden tutarak prens gibi ışıldayan Tristan’a bir adım yaklaştı ve kızın elini onun ellerine bıraktı. “Dilekleriniz gerçekleşti hanımım. Gerçi siz bunları bana sözlü söylemediniz ama ben yüreğinizi okudum” Bu kadar da fazlaydı ama oyun devam ediyordu. “ Hımm, şey efendi sahip size baloda iyi eğlenceler.” Asasını bir kez daha salladı ve kızın saçlarına güzel bir şekil verdi. Ve bir “pat” sesi daha duyuldu ve Caprice ortadan kayboldu.

Kimse onu görmese de o ağaçların ardından onları izlemeye devam ediyordu. Atları olmayan at arabası, bir prens, prenses ve başka bir konuk daha. Bu balo bir masala dönüşmek üzereydi. Peki, şimdi ne olacaktı?

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/caprice-
Olivia Scarlett Isis

VII. SınıfVII. Sınıf
Olivia Scarlett Isis



Mücadele Tarafı : Arspegus
Rp Sevgilisi : Tristan
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Golden Dog (Rottweiler)

Noel Balosu Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu   Noel Balosu EmptyPerş. Eyl. 10, 2009 10:03 pm


Akşam yemeği büyük salonda, ihtişamlı bir şekilde ilerlerken Ravenclawlu öğrenciler bugeceki baloya büyük bir heyecan içerisinde hazırlık aşamalarını anlatıyorlardı. Kimisi şimdiden yüzünü boya kutusuna çevirmiş, kimisi havalara girerek ne giyeceğini seçmeye çalışırken aptalcasına kırdığı tırnağını anlatıp duruyordu. Olivia'nın yüzünde oldukça bunalmış ve bir an önce bu muhabbetten kurtulmak isteyen ifade belirdiğinde arkadaşları onunla hiç bir şey konuşulmadığını belirten gözlerle ona bakıyordu. Çatalını tutmuş, tabağında duran yemekleri eşelerken diğer elinide başına destek olarak koymuştu. Böyle saçma şeylerle arası hiç olmamıştı ve büyük ihtimalle hiçte olamayacaktı. Sadece bir gece güzel olmak, kişinin içerisindeki çirkinlikleri kapatabilir miydi? Ya da vitrine gelen kişiler ne kadar gerçek duygular besleyebilirdi? Onun binadaşlarından, yakın dostları ona hayret eden gözlerle bakıyorken genç cadı umursamaz halini bozmadan tabağını eşelemeye devam ediyordu. Dayanamayan dostu konuşmaya başlamıştı " Olivia hiç heyecanlı değil misin? Noel Balosu, eğlence, güzellik, erkekler..." Bu sözler üzerine yüzünde tüm bunların saçmalık olduğunu belirten bir gülümseme ile ona baktı." Doğru, iklime değil vitrine gelen tek gecelik aptallıklar, bir sürü boya küpü ve burnu havada büyücüler... Ne kadar cezbedici öyle değil mi? Ben gelmeyi bile düşünmüyorum açıkçası." Bu sözlerin üzerine, arkadaşının yüzündeki şaşkınlık bir kat daha artmıştı. Başını yana çevirdiği sırada ona göz kırpar derecede gözüne batan bir not vardı. Notu kimseye çaktırmadan, yavaşça aldı ve masanın altından okumaya başladı. Not hiç görmediği bir yazı ile yazılmış ve Olivia'nın gözleri fal taşı gibi açık kalmıştı. Nefes alamadığını hissediyor, başının içinde çakan acı dolu şimşeklere hakim olamıyordu.

“Ölüm kalım meselesi, tristan adlı öğrencinin başı dertte. Kimseye belli etme. Göl kenerına gel. Yalnız gelmezsen o ölür. Bir dost”

Ölüm kalım meselesi mi? Gözleri dolmuş ve yaşlar orada kalmıştı, kim bilir Tristan'ın başında ne kadar büyük bir dert vardı? Gözlerini notu okuduktan sonra masanın altına bakmaktan ayırarak, çatalını olduğu gibi masaya bıraktı. Çıkan metal sesi ile beraber ona bakan arkadaşlarına
" Ben bugece hiç bir yere gelmiyorum. Kafa dinleyeceğim. Size iyi eğlenceler. " diyerek o devasa kapıya doğru yavaş adımlarla ilerledi. Başını Gryffindor masasına çevirdiği sırada aradığı sulieti orada görememişti. Bu onu bir kat daha korkuttuğu için hızlıca oradan ayrıldı. İstikamet göl kenarıydı. Bu dost kim olabilirdi? En önemlisi Tristan'ın nesi vardı? Hızlıca koştuğu sırada karanlık çökmeye başlamıştı, kendini bir tablonun içerisinde yalnızca siyah bir fonun olduğu yerde koşar gibi hissederken, göl kenarına gelmişti. Gölün sesi kulağını doldurken hiç huzur dolamıyordu. Oraya geldiğinde ortalıkta kimse yoktu. Ne çeşit bir şakaydı bu? Etrafına dikkatlice bakındı ve kimseyi görememiş olması onu oldukça meraklandırdı. Gölün içerisinden bir yerden yankılanarak yükselen ses onun gözlerini göle çevirmesini sağlamıştı. Etrafta Tristan’ı ararken yerine bir ses bulmuştu. Oldukça melodik bir şekilde söylediği mani tarzındaki sözler Olivia’yı gülmekten kırıp geçirmişti. Bu espiri gerçekten çok hoştu, üç kere öpmemiş ya da alnına koymamıştı ama eğer bu sözleri tekrarlayacağını garanti ederse böyle bir saçmalık yapabilirdi. Artık gözlei tamamen göldeydi, gelen ışıltıyla beraber yükselen nameler onu kendine çekiyordu adeta. Ela gözleri, hayran hayran gölden çıkan güzelliğe bakıyordu. Bu melek, cin artık her ne ise alışamadığı bir görünüm içerisindeydi. Fiziksel olarak yenilenmesi haricinde birde bu komik giysileri giymişti ama bu giysiler onu oldukça tatlı bir hale getiriyordu. Dudaklarından dökülen nameler cadıyı güldürüyordu, yüzünde oluşan tebessüme karşı koyamamıştı.

Giydiği şalvar, çarık, bileklik ve yüzüklerle beraber tam Muggle kitaplarındaki cinlere benziyordu. Oldukça tatlı ve iyi bir cindi bu. Onun görüntüsüne yeni alışmışken giyim tarzındaki değişiklik onu tekrar alışılması zor bir Caprice haline getirdi .
“ Sevgili cin harikasın… Ya çok tatlı olmuşsun, sanırım yeni haline alışacağım.” Ancak bunları söyleyebilmişti büyük bir rahatlama ile tebessüm beliren dudakları. Harika bir geceydi bu, söylediği o komik sözleri özel olarak mı düşünmüştü bilmiyordu fakat oldukça harikalardı. Üç dilek hakkı olduğunu söylemişti bu cin, beklemeden direk dileklere girişerek özel bir cin olduğu belirten o nacizane cümleden sonra asasıyla çizdiği çemberlerden büyük bir ışık demeti Olivia’nın bedenine doğru ilerledi. Artık üzerinde karbeyazı bir balo elbisesi vardı. Kendini yoklamak amacı ile ellerini tedirgin bir şekilde üzerinde gezdiren Olivia, emin olduktan sonra kendini tutamayarak “ Caprice, yani sevgili cin çok çok saol.!” Diyerek boynuna sarıldı. Şuan içinde cine karşı öyle büyük bir sevi uyanmıştı ki bundan sonra her ne olursa olsun Caprice’ten ayrılamayacağını hissediyordu sevgi dolu bedeni. Caprice, ona sarılan bedeni yavaşça iterek yüzündeki konsantre olmaya çalışan bakışlarla beraber cinlere sarılınmadığını söylemişti. Olivia kendini tutamıyordu, bu harika sahne için sevimli cine daha sonra büyük bir teşekkür etmeliydi. Fakat konsantre olmaya çalışan bu sert cin birden öfkeli bakışlar attığı için cadının yüzünde kendini gülmekten zorla alıkoyan bir ifade belirdi.

Sıra ikinci dileğe geldi, cin sonunda kendini bu kahkaha atma tufanından kurtarabilmişti. İkinci dileğini söylemeye yeltenen cadı, cinin ağzını açık bırakması ile beraber çıkan
“pat” sesi sonrasında ayağında altın rengi işlemeleriyle, camdan yapımış ayakkabılar belirdi. Kendini Muggleların okuduğu o prenses hikayelerinin içinde gibi hissediyordu. Mutluluk ve komedi bir arada bulunan bu ortama korku içerisinde gelen Olivia’da şuan yerini kahkahaya bırakmış hislerden iz bile yoktu. Parlayan ayakkabılara bakan cinin yüzünde küçük bir kıskançlık seziliyordu, Olivia ise kendini gülme krizinden alıkoyamadığı gibi bu kıskançlığıda fark edememişti. Sıra üçüncü dileğe geldiğinde tekrar konuşmaya yeltenen cadı “Birde araba olsun, tam olsun…” diye kendi kendine fısıldarken cinin havada çizdiği papatyamsı şekille beraber gelen sesler onu ürkütmüştü. Onlara doğru bir şey geliyordu, anında onu kaptığı gibi yan tarafa doğru çeken bu sevimli cin dileğin sayısını dörde çıkarmıştı. Olivia, cine anlamlı bir bakış atarak arabanın içerisinden çıkan sevgilisi(cinin sahibi) Tristan’a hayran gözlerle baktı. Onu ilk kez böyle görüyordu ve çok yakışıklı olmuştu. Olivia, kendini kaybetmiş bir halde sevgilisine bakarken Caprice’in sesi ile irkildi. Dördüncü dileğin ne olduğunu söylüyordu sevimli cin. Masallarada ki prenslere dönmüş olan Tristan’ın yanına doğru elini tutarak yürüttüğü cadının elini yavaşça sevgilisinin eline bıraktığında Oliva ona adeta minnettar kalmıştı. Gözlerini, Tristan’ın gözlerine çevirdi ve birkaç saniye onlara bakmakla yetindi. O sırada saçlarıda çoktan hazır hale gelmişti.

Bu dilekleri yüreğini okuyarak bilmiş olduğunu dile getiren cin, Olivia’nın başını ona çevirip tatlı bir gülümseme ile adeta binlerce kez teşekkür ettiğini anlatmak istemişti. Arabanın önünde bir de sürücü vardı, siyah giyinmiş ve fırfırlı gömleğiyle uymuş bu takımın sahibi, Caprice’in onlara verdikleri iyi eğlence dileklerinden sonra arabaya binen iki sevgiliyi uçurmakta görevliydi. Olivia, yüzündeki o mutlulukla beraber elini tuttuğu sevgilsinin eşliğinde arabaya bindi ve uçmaya başladılar. Eğlence yeni başlıyordu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isabella Mainley

VI. SınıfVI. Sınıf
Isabella Mainley



Mücadele Tarafı : Arspegus
Rp Sevgilisi : Mr. Porell
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Jaguar

Noel Balosu Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu   Noel Balosu EmptyPerş. Eyl. 10, 2009 10:06 pm

Akşam yemeğinde öyle heyecanlıydı ki ne yediğini bile anlayamıyordu. Her dakika artan heyecan da neyin nesiydi böyle? Arkadaşına hatta en yakın arkadaşına yapacakları bu güzellik için hem heyecanlı hem sevinçli hem de korkuluydu. Hazırlıkları tam zamanında bitmişti ve o en ufak bir terslik bile istemiyordu. Hazırladığı balo elbisesini düşününce içi bir hoş olmuştu. O elbiseyi o kadar çok giymek istiyordu ki! Birden iştahı kapandı. Hiçbir şey yemek istemiyordu. Tek istediği yapacakları faaliyetin başlamasıydı. Gözü hep bileğine sarılmış, yanlarından siyah kurdele sarkan saate bakıyordu. İşte! İşte nihayet vakit gelmişti! İçinden göl kenarında ki işlerin bittiğini umuyordu. Hemen Yerinden fırladı ve okulun devasa yapısını arkasında bırakarak bahçede ilerledi.

Gece yüzünü iyice gösteriyordu artık. Karanlık etrafa çökmüşken göl kenarına iyice yaklaşmış olan genç cadı cebinden asasını çıkardı ve okul kıyafetlerinden kurtuldu. Büyülü sözlerin eşlinde, artık üzerinde şık bir sürücü kıyafeti vardı. Siyah pantolonunun üzerine beyaz fırfırlı gömlek, onun üstündeyse siyah bir yelek duruyordu. Başındaysa siyah, yüzünü örten bir şapka vardı. Göl kenarına iyice yaklaşmıştı. Bir iki adım sonra ayın, göl deki pürüzsün yüzeyine yansımasını gördü. İşte oradaydı! Takım elbisenin içinde çok güzel görünen beyefendi yani Tristan onu bekliyordu. Hemen onun yanına yürüdü. Yanına geldiğinde çok heyecanlanmıştı. Yapılacak sürpriz başlamıştı bile. Gözü hep Caprice deydi. Ondan gelecek olan işareti bekliyordu. Heyecan çok güzeldi. Caprice’in işareti geldiğinde yanda ki arabaya atladı ve arkadaşlarının yanına sürmeye başladı. O kadar keyifliydi ki. Tristan arabadan indiğinde Olivia’nın şaşkınlığını anlamak için ona bakmak gerekmiyordu. Olivia ve Tristan arabaya bindiklerinde araba Lazernia’nın eşliğinde havalandı.

Havada süzülen arabanın arkasında oturan genç çifte önünü dönecekti Lazern, ama öncesinde el yordamıyla şapkasını çıkarttı. Salınmış sarı saçları karanlıkta resmen parlıyordu. Olivia’ya yüzünü dönen kız çifte göz kırptı. Şaşkınlıkla en yakın arkadaşına bakıyordu Olivia. Hemen yola hakimiyetini veren Lazern’in aklından arkadaşının şaşkın bakışları gitmiyordu. Hatırladıkça gecenin içinde gülüyordu. Hafif kıkırdamalar.

Gökyüzü her akşamkinden daha da güzel görünüyordu gözlerine. Ayın mükemmelliğine kendisini kaptırmaya izin vermedi. Hemen önüne döndü ve atlara genel komutları verdi. Takım elbisenin içinde ki bay ve o şık elbisenin içinde ki bayan tartışılmaz bu gecenin ve balonun en iyi çiftlerinden olacaklardı. Belki de en konuşulan çifti olacaklardı. Gecenin içinden geçerken esen rüzgar şiddetleniyordu. Aslında hava gayet durgundu ama araba çok hızlıydı. Aşağıda balo salonu göründüğünde araba, Lazernianın verdiği çeşitli komutlarla kızaklar yavaşladı ve durdu. Balo alanına çok yaklaştıklarına araba yavaşça aşağıya indi ve artık arabanın içindekiler ve araba yerdeydi.

Araba yere inince arkadan çift indi. Trintan’nın koluna girmiş olan Olivia çok mutlu görünüyordu. En son arabadan inen genç cadı hemen asasına sarıldı ve büyülü sözcükleri söyledi. Büyülü sözlerle birlikte üzeri değişen kız, siyah gece elbisesinden saatinde ki kurdeleler gibi sarkan kurdeleleri savurarak çiftin yanına gitti. Elbisenin göğüs kısmında ki gümüş taşlar etrafı birazda olsa aydınlatıyordu. Elbise de ki tezat ayrım çok güzel durmuştu. Tristan’nın diğer koluna giren Lazern, sözlerini söylemeden duramazdı elbette. ‘’ Tristan farkında mısın? Bu gece ki en şanslı erkek sensin. Balonun prenses kızı bir kolunda, –Olivia’yı göstermişti- balonun incisi diğer kolunda. –Kendini baştan aşağıya eliyle gösterdi- ‘’ Ardından bir kahkaha patlattı ve devam etti. ‘’Genç çift, sizi yalnız bırakmayacağım. En azından bu gecelik yalnız kalamayacaksınız. Tabii beni istemezseniz? ‘’ Cevapları merakla bekliyordu. Balo alanından gelen coşkulu müzik Lazernia yı neredeyse yerinden zıplatıyordu. Kapının önünde duran üç genç girmek için bir cevabı bekliyordu. İçeriden el sallayan Caprice'e el sallarken tek birşey merak ediyordu... Kim kimi istiyordu veya kim kimi istemiyordu?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Caprice Anna Flower

V. SınıfV. Sınıf
Caprice Anna Flower



Mücadele Tarafı : ZAY
Rp Sevgilisi : Ruhumu çaldı
Kan Durumu : Asil Kan
Patronus : Bengal Kaplanı

Noel Balosu Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu   Noel Balosu EmptyCuma Eyl. 11, 2009 11:32 am



üstündeki kıyafetlere alışmış mıydı? Tristan ve Olivia elbette inanılmaz şekil değişikliği ile Lazêrniã, onu göl kenarında bırakıp gökyüzüne uçarlarken Caprice’nin içi cız etmişti. Neden onu seven biri yoktu ki? Kader, diye geçirdi içinden ve fazla umursamadı. Zamanı gelince nasıl olsa büyükbabası ona bir prens bulacaktı. Sorun şu ki acaba Caprice o prense aşık olabilecek miydi?

Üzerindeki komik kıyafetleri tek bir asa hareketiyle değiştirip okulun yolunu tuttu. Kaşındıran yeleği uzun bir müddet unutmayacaktı. Havanın kararıp, ortalığın balo için çırpınan bedenlerle karınca yuvasına dönmesini kahkahalar atarak izledi. O da bu okulun bir parçası değil miydi? Aynen , dedi içinden bir ses ve Caprice olanca hızıyla koşmaya başladı. Bu karmaşanın içinde en çok gürültü çıkaran o olmalıydı. Ortak salondan yatakhaneye bir hışımda geçti. “Kızlar, ben geldim. Hey! Kimse yok mu? Heh işte buradasınız, Lizz kırmızı tokanı alabilir miyim? Sağol tatlım. Bakalım, hayır uymadı. Paula nereye kayboldu, işte o da orada, Rose da mı gitti? Of ya Alexsis kızım varya harika olmuşsun. Yoksa sana ablacıkım mı desem...” Konuşmalar kahkahalar eşliğinde sürüp gitti. Saçlar hazır, ayakkabılar parlak, elbiseler göz kamaştırıcı idi. Caprice dekolte kıyafetinin içinde boynuna koruma amançı Tılsımını taktı. Gecenin ilerleyen saatlerinde başına ne geleceği bilinmezdi. Onu her türlü büyüden koruyan bu tılsım ona babasının hediyesiydi. Gülümseyerek aynaya baktı. Çabuk olmalıydı yoksa baloda prens, prenses ve arabacılar güzeli dostunun girişini kaçırabilirdi. Heyecanla ortak salona geçti. “William james, buraya gel bakalım.” Yakışıklı binadaşının koluna kendi kolunu öyle hızlı dolamıştı ki, yakışıklı velet neye uğradığına şaşırmış bir vaziyetteydi. “Senin kız arkadaşın nerede bakalım?” ses yoktu. Ona gülümsemekle yetiniyordu. “Var di mi? Ve bana söylemiyorsun. Bay Willam James, onu bunu bilmem bu akşam baloya beraber gidiyoruz ve sen kız arkadaşınla beni” çoçuğun koluna şaka maksattı okkalı bir yumruk indirdi. “tanıştırıyorsun. O kadar.” Karşılıklı yaptıkları sohbet sonrasında Caprice dostlarıyla birlikte şatodan ayrıldı.

“Vay be kırmızı halı, inanamıyorum, annem görse dibi düşerdi.” Balonun kapısında durmuş etrafı seyrediyordu. Dostları kolundan tutup içeriye sürklemeseydi hala şakın bakışlara etrafı izliyor olurdu. Saniyer dakikalara yol verirken Caprice heyecandan delirmek üzereydi. Kapının eşiğinde durmuş balonun prensesini bekliyordu. Rose’un bile yanına gidememiş uzaktan el sallamakla yetinmişti. Bekledi, bekledi bekledi... Ve işte o an; “Hey! Tris, Olivia, Lazêrniã. BURADAYIM!!!” Deli miydi? Çılgınca el sallıyor bas bas bağırıyordu. Kendine doğru gelen dostlarına kocaman sarıldı. “Nerede kaldınız, yeni filizlenen körpecik hatundum, sayenizde asırlık çınar ağaçları gibi buraya kök saldım.” Kendisine tatlı tatlı gülümseyen yüzlere bakıp sırttı. Tristan’a doğru bakışlarını kaydırdı ve durdu. “Tris burada da bizi umuzlayıp bir yerlere götürmeye kalkışırsan seni” parmağını burnuna kadar götürüp salladı evet seni...” birden kahkaha atmaya başladı ve dostunun koluna girdi. “ Sana bu akşam unutamayacağın bir ders vereceğim dostum. O zaman bu kraliyet ailesinin biricik üyesi Caprice’ye kafa tutmak neymiş göreceksin.” Olivia’ya dönerek devam etti. “Tatlışkom, ne dersin iddaya girsek mi? He! Söyle bakalım.” sesini kısarak kızın gözlerinin içine baktı, hala yürüyor olmasalardı belki arkadan onlara kıskançlıkla bakan gözleri görebilirlerdi. Ama göremediler “İçelim güzelleşelim. Yaşınız tutuyor değil mi?”

Barın önüne geldiklerinde Caprice ilk içkiler ısmarladı. “ Bize ateş viskisi getirin.” Tabureye yerleşirken etrafa da göz atmayı ihmal etmiyordu. “Lazêrniã, etrafda yakışıklı yüzler mi görüyorum bana mı öyle geliyor? Hımm... Sanırım bu akşam epey eğleneceğiz.”



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/caprice-
Olivia Scarlett Isis

VII. SınıfVII. Sınıf
Olivia Scarlett Isis



Mücadele Tarafı : Arspegus
Rp Sevgilisi : Tristan
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Golden Dog (Rottweiler)

Noel Balosu Empty
MesajKonu: Geri: Noel Balosu   Noel Balosu EmptyCuma Eyl. 11, 2009 12:13 pm


Görkemli gökyüzü önlerine bir çarşaf gibi serildiğinde arabanın önünde oturan sürücü onlara dönerek göz kırptı. Bu her saniye yanında olduğu sima Lazern'di. Yüzündeki tebessüm bozulmadan ona bakıyordu ve aniden başını öne çevirdi. Dikkat etmesi gereken bir yol vardı sonuçta öyle değil mi? Olivia bir rüyada olmalıydı, hiç uyanmak istemediği bu rüyanın bitmesinden ve ondan ayrılmaktan korkuyordu ki bunları düşünmemesi gerektiğine kendini inandırmaya çalıştı. Tanımı yoktu hissettiklerinin, arkadaşlarının bu yaptıklarından sonra onun gözünde paha biçilmez olmaları doğal olsa gerekti. Yine de bir şeyler Olivia'yı bu kişilere bağlamaya başlamıştı. Gökyüzünde süzülen araba sonunda balonun olduğu yere yaklaşmıştı. Londra'dalardı artık ... Araba yere indiğinde yavaşça kapı açıldı ve önce Tristan inerek elini ona uzattı, yavaş ve nazik bir şekilde tuttuğu eli ile beraber yanına gelen Olivia'yı, Lazern takip etti. Lazernia kısa bir süre sonra az önceki sürücü kostümünü değiştirmiş ve çok değerli bir inci gibi görünen bu hale gelmişti. Olivia manalı bakışlarla ona baktığında gözlerinde sevginin doruklarında olduğunu belirten bir ifade vardı. Tüm bunlar onun içindi, gerçekten inanılmaz bir durum. Hayatının en güzel gecesiydi bugece, yasak ormandaki gecede sonra tabikide. Yanından ayırmadığı dostu, biricik sevgilisinin diğer koluna girerek Olivia'yı ve kendisini öven cümleler sarfetmişti. Tristan, Lazern'e göre bugecenin en şanslı büyücüsüydü. Ama Olivia'ya göre Tristan'ı tanımak bile en büyük şanstı ve bu sebeple şanslı olan kendileriydi. Sözlerinin sonuna doğru onu yanlarında isteyip istemediklerini soran ifade Olivia'nın ona saçmalamamasını söyleyen bakışlarla bakmasını sağlamıştı. Sevgi dolu ve minnettar sesiyle Lazernia'ya bakan genç kız " Ah, Lazern lütfen şuan yapma. Seni istediğimizi biliyorsun... Hiç bir yere gitmiyorsun." dedi. Dudaklarından yalnızca bunlar çıkabilmişti. Yüzündeki gülümseme söyleyemediklerini tamamlıyor olmalıydı. Tristan'ın yanında olduğunu hissetmek onu hayata bağlıyordu tekrar ve tekrar.

İçeriden çılgın bir ses yükseliyordu ve yerinde durmayan eller. Bu kişinin Caprice olduğunu anlamayan aptal olmalıydı. Parlayan kıyafeti ile oldukça güzel ve çekici görünen bu kız bugece için çok can yakma planları kurmuş gibi görünüyordu. Hemen yanlarına koşan Caprice, ihtişamlı görünümüyle kendine hapsediyordu adeta. Lazern'in ise bir inci gibi parlayışı yanlarında bir Güneş taşıdıklarını düşündürüyordu. Her zamanki çılgın kız ile beraber içeriye doğru kırmızı halının üzerinde yürüdüler. İçerideki ortamda bir başka değişik ve göz kamaştırıcıydı. Tüm Hogwarts buradaydı ve eğlendikleri her hallerinden belli oluyordu. Boya küpüne dönmüş cadılar, yemek ister gibi bakan büyücüler... Caprice'in sesi ile Olivia ortamdaki bu negatiflikleri süzme işini bir kenara bıraktı. Tristan'ın tekrar onları sırtına alıp bir yere götürmemesini istiyordu. Bu konuda iddiaya girebilirlerdi. Her olayda sevgilisi zor durumda kaldığı için bu davranışı yapmak zorunda kalıyordu. " Olmaz hayatım , o artık aramızda bir anlaşma oldu. Üç rakamı uğurlu benim için. " diyerek Tristan'a baktı aşk dolu gözleri. Etraftaki erkeklere bakan Lazern ve Caprice'in niyetleri başkaydı tabi. Onları anlamamış gibi yaparak bu saçma fikirden vazgeçtirmekte onun için yaptıkları tüm bu şeylerin karşısında ufacık bir iyilik olacaktı. Ya da bugece için Lazern'i hiç kasmasa mıydı? Zaten Hogwarts'da yeterince karışıyordu...

Barın önüne gelmişlerdi, taburelere oturduktan sonra açılışı sevimli cinin istediği ateş viskileriyle yapacaklardı. Arada patlattığı yaş espirisi viskileri getiren barmanin bile gülmesine yol açmıştı. Etraftakiler hakkında yorumlarını saklamayan Caprice, Lazern'ide teşvik ediyordu. Ah Caprice, çılgın kız... Ve Lazern, iyi yürekli, sakin herkese ayak uydurabilen inci... Olivia her ikisinede bakarak " Bunların hepsi ya tipsiz ya da sevgilsi var... Hiç sulanmayın kızlar, zararlı çıkarsınız. " diyerek gülümsedi. Lazern hala umutlu bir şekilde etrafına bakıyordu ve Caprice'in muzur bakışlarıda onu takip ediyordu. Lazern'in gözüne kestirdiği bir kişiye nasıl baktığını görmüştü, " Tatlım onun yüzünün iğrençliğini görmedin sanırım, a tabi arkası dönük öyle değil mi? " diyordu. Lazern bir of çekti ve tekrar arayışlı gözlerle etrafa baktı. Olivia'ya göre kimse Tristan'dan yakışıklı olamazdı, bırakın onu geçmeyi onun yanına yaklaşamazlardı bile. Bu söyledikleri çok doğaldı bu sebeple. Lazern çocuğun yüzünü gördüğünde hiçte öyle olmadığını farketti, Olivia'ya onun kör olduğunu ima eden bakışlarla bakarken Caprice Tristan sayesinde kör olduğunu söylemek isteyen çılgınca sözlerinden birini daha çoktan söylemişti bile...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Noel Balosu

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 9 sayfasıSayfaya git : 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki

 Similar topics

-
» Noel Balosu ~
» Noel Balosu
» Mezuniyet Balosu

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-