AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Buluşma

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
Misafir

Misafir




Buluşma Empty
MesajKonu: Buluşma   Buluşma EmptyPerş. Ağus. 20, 2009 3:03 pm

Olay: Marcus ve Genevieve'nin buluşması.
Oyuncular: Marcus Leonard Clayton, Genevieve De Maurëll.
Zaman Dilimi & Mekân: Akşamüstü, saat beş. Müdür'ün odası.



Büyük bir çatırtıyla yanan şöminenin ısıttığı oda, kış mevsimine karşı savaş açmış gibiydi. Mevsimin soğuk ve zorlu koşulları hissedilmiyordu. Oda sıcaktı ve genç büyücü, rahat bir şekilde koltuğuna oturmuş, bu şatoda geçirdiği günleri hafızasından geçiriyordu. Acaba onun okul kurallarını ihlal ettiğine inanan olur muydu? Sakin, kuralcı ve sert bir görünüm çizen Müdür’ün, öğrencilik zamanlarında profesörlerden nefret ettiğine, kurallara karşı geldiğine… Yüzünde bir gülümseme belirdi. Eski günleri özlemle anarken, koltuğundan yavaşça doğruldu ve yan taraftaki dolabın karşısına geçti. Asasını dolaba hafifçe dokundurdu, kapakları açıldı ve taş Düşünseli, önüne geldi. Sağ eliyle asasının ucunu kulağının biraz önüne getirdi. Asanın ucunda gümüşi bir ışın belirdi ve Marcus, onu asasıyla Düşünseli’ne döktü. Bir anıydı bu. Marcus’un, Hogwarts’a uzanan yolculuğu…

Güneş, gökyüzünde ışıl ışıl parlıyor, insanlara neşe saçıyordu adeta. Büyücülük eğitimine doğru ilk adamını atan, kısa boylu, sevimli çocuk; yaklaşık bir yıl görmeyeceği ailesiyle kucaklaşıyor, ‘kendime iyi bakacağım, iki haftada bir mektup yollarım’ gibi laflar sarf ediyordu. Yüz ifadesi sanki bu durumdan bıkmış gibiydi. Aşırı ilgiden bunalarak, yanındaki, ona çok benzeyen çocuğun yanına gitti. Çocuk; onun ağabeyiydi. Merlin’in sakalı! Birbirlerine ne kadar benziyorlardı böyle? Büyük olanın daha karizmatik ve ilgi çekici göründüğü söylenebilirdi. Eh, ne de olsa Marcus’tan beş yaş büyüktü ve altıncı sınıfta okuyordu. Marcus bu durumdan faydalanacaktı tabii. Büyük sınıflardan birinde okuyan bir ağabeye sahip olmanın bir avantajı olmalı diye düşünürken, hareketlenmek üzere olan Hogwarts Ekspresi’ne adımını attı.

Ağabeyinin yanından ayrılması kötü olmuştu. Onun karizmasına bakıp, kendisi hava atabiliyordu. Yetişkin olan Marcus, küçüklük hâline bakınca kahkaha atmadan edemedi. Ne kadar çocuksu ve saçma davranışlarda bulunmuştu. Kompartıman arayan çocuğu takip etti. Yeniyetme Marcus, tüm kompartımanların dolu olmasından yakınarak ilerledi, ilerledi, ilerledi. Sonunda bir kompartımanın önünde durdu ve içeriye daldı. Yetişkin Marcus’da onunla birlikte içeriye girdi ve anıyı takip etmeye devam etti. Kompartımanda zaten bir kişi bulunuyordu. Yeniyetme Marcus ile aynı yaşta görünen, güzeller güzeli bir kız. Kitap okuyordu, küçük Marcus’un onu bölmesinden sinirlenmişe benziyordu. Yine de tanıştıklarında ikisi de gülücükler saçarak sohbete daldılar; Marcus büyük bir keyifle onları izledi. Küçüklüğündeki bu hoş anıyı ziyaret etmek iyi bir fikir olmuştu. Onu biraz neşelendirmiş, keyfini yerine getirmişti. Yine de bu kadar yeterli diye, düşündü.


Düşünseli’nden çıkmıştı. Yüzünde hâlâ bir gülümseme vardı. Hogwarts’ta tanıştığı ilk kişiyi hatırlıyordu: Genevieve De Maurëll. O küçük kız, şimdi okulda, onunla aynı mesleği yapıyordu. Flavio’nun okuldan ayrılışıyla birlikte, Genevieve’ye rastlayan Marcus, ona profesörlük teklifinden bulunmuş, Genevieve’de kabul etmişti. Genç adam, daima gizlediği bir gerçeği hatırladı: öğrencilik zamanlarında o kızdan etkileniyordu. Belki de hâlâ ona karşı hisleri vardı. Emin değildi. Onu gördüğünde heyecanlanması, saçmalaması… Bunlar aklına, onu seviyor musun, sorusunu getiriyordu. Soruya hayır cevabını vermeyi çok istiyordu, ama veremiyordu. Birden, onu görmek için inanılmaz bir arzu kapladı içini. Onu görmeliydi, onunla konuşmalıydı. Doğruca masasına yöneldi ve bir parça parşömene, asasını hafifçe dokundurdu.

“Sevgili Genevieve,

Müsait olursan, bugün saat beş gibi seni odamda görmeyi diliyorum. Sanırım söylemek istediğim birkaç şey var. Görüşmek üzere, bekliyor olacağım.

Marcus.

Not: Patronusumun hangi şekli aldığını biliyorsun.”


Notu bir zarfın içine koydu ve asasıyla mühürledi. Bir öğrencinin okumasını istemiyordu. Odasının kapısını açtı, kartal heykelinin muhteşem bir ihtişamla gözüktüğü sarmal merdivenlerden aşağıya doğru indi. Koridorlara ulaştığında, bir birinci sınıf öğrencisini durdurdu. “Bu notu Profesör Maurëll’e götürür müsün?” Öğrenci onaylayan bir edayla cevap verdiğinde, koşarak oradan uzaklaştı. Marcus’da odasına dönüş yaptı, koltuğuna yayıldı. Şimdi, saat beşte yapılacak görüşmenin hayalini kuruyordu. Ne söyleyecekti?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Genevieve De Maurëll

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Genevieve De Maurëll



Mücadele Tarafı : Aydınlık.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kurt

Buluşma Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma   Buluşma EmptyPerş. Ağus. 20, 2009 4:11 pm

Odasındaydı, sessiz ve sakin odasında. Kapı kilitliydi, içeriyi küçük bir masa lambasının ışığı dolup taşırıyordu adeta. Yemyeşil gözleri dikkatle, masanın üzerinde açık bir şekilde duran kitaba yoğunlaşmıştı. Elleri ise hazır bekliyordu, sapsarı sayfaları çevirmeye. Beyaz kaplı bir kitaptı, kapağında eski zamanlardan bir kadın resmi vardı. Sapsarı saçları ve buz mavisi gözleriyle kitabın kabağını süsleyen kadın resminin üzerinde büyük harflerle kitabın ismi yazıyordu ''Gerçekler''. Okudukça okuyası gelmesine rağmen uykusu gelmiş, gözleri kızarmıştı. Elleriyle gözlerini ovuşturdu, tıpkı bir çocuk gibi. Uyumayı sevmiyordu, bir insan neden zaten kısa olan zamanının yarısını uyumakla geçirmeyi tercih ederdi ki? Yorulmuştu, gözlerini dinlendirmek amacıyla göz kapaklarını yavaşça kapadı. İlginç hissediyordu, uyuyacak gibiydi belki de çoktan uyuyakalmıştı ve şu an yine hiçbir şey hissetmiyordu. Rüya göremiyordu, rüya görmeyi istemiyordu da. Uzun süre bu şekilde kaldı, daha önce çıkmayı denemişti ancak hiçbir zaman bilinçli olarak girmiyor ve hiçbir zaman bilinçli olarak çıkamıyordu bu hiçsizlikten. Sonra aniden kapısına vurulduğunu hissetti, narin bir vuruştu.

Büyük ihtimalle küçük bir öğrenci yeni yolunu kaybetmişti, nadiren de olsa olmuyor değildi. Elbette olabilirdi. Fazla uzatmadan kapısını açtı ve tahmin ettiği gibi küçük bir öğrenci - büyük ihtimalle I. sınıftı - elinde mühürlü bir mektup tutuyordu. Genevieve mektubu çocuğun elinden aldı, teşekkür edip kapıyı yavaşça kapattı. Meraklanmıştı, kim ona neden bir mektup göndermiş olmalıydı ki? Heyecanla cebindeki asasını çıkardı ve mühre doğrulttu. Mührü açtı, zarfı eline aldı ve hızla koltuğuna yöneldi. Yemyeşil gözleri bu kez büyük bir keyifle mektupta yazanlara odaklanmıştı.
“Sevgili Genevieve,

Müsait olursan, bugün saat beş gibi seni odamda görmeyi diliyorum. Sanırım söylemek istediğim birkaç şey var. Görüşmek üzere, bekliyor olacağım.

Marcus.

Not: Patronusumun hangi şekli aldığını biliyorsun.”


Gözlerinin içi gülümsüyordu adeta, yanakları ve tüm yüzü kırmızı bir renk almıştı. Marcus'la I. sınıfta trende tanışmışlardı, tanıştıkları günden beri ondan hoşlansa da ona açılacak cesareti kendinde asla bulamadı Genevieve. Belki Marcus onu sevmiyordu, sadece arkadaş olarak kabul ediyordu. Her ne olursa olsun Marcus'u hep sevecekti, ölene dek... Koltuğundan yavaşça kalktı ve mektubu asasının bulunduğu cebine atarken üzerine bir hırka geçirdi ve Marcus'un odasının yolunu tuttu. Koridorlar dopdoluydu, öğrencilerin sesleri tüm koridor boyunca yankılanıyordu. Adımlarını hızlandırdı ve Marcus'un odasının tam önünde duraksadı. Parola olarak '' Patronusumun hangi şekli aldığını biliyorsun '' demişti, elbette ejderhaydı. Patronusunu daha önce çok görmüştü, parolayı yüksek sesle söyledi ve Marcus'un odasına ulaştı. Marcus'un içeride olduğunu gördü, yüzü hafifçe kızarmıştı. Kalbi ise küt küt atıyordu, yine de sakin gözükmeye çalıştı ve incecik dudaklarını araladı:
'' Evet Marcus, beni çağırmışsın. ''


En son Genevieve De Maurëll tarafından Perş. Ağus. 20, 2009 5:46 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/genevieve-t5665.
Misafir

Misafir




Buluşma Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma   Buluşma EmptyPerş. Ağus. 20, 2009 5:03 pm

Koltuğuna yayılmış, az sonra yaşanacakların hayalini kurarken, kapının çalmasıyla irkildi. Koltuktaki pozisyonunu dikleştirdi, neden yaptığını bilmese de bakışlarını anlamsız bir hâle getirdi ve zihnini kapattı. Düşüncelerinin okunulabilir hâlde olmasını hiçbir zaman sevmemişti; kendisine söylemekten korktuğu gerçeklerin anlaşılmasını istemezdi. Anlayamadığı bir şekilde heyecanlı ve tedirgindi. Sanki, bir şeyler olmasından korkar gibiydi. İradesine sahip olamamaktan korkuyordu genç adam. İçeriye giren kadına gülümserken, onun elini sıktı. “Davetimi kırmamana sevindim. Oturur musun?” Masasının hemen önündeki iki koltuktan sol tarafta olanı işaret etti; kadın oraya oturdu.

Ayağa kalkıp, sol taraftaki dolaptan bir içki çıkardı. Ateş viskisi; daima sevdiği bir içecek olmuştu. İçkiyle birlikte iki adet bardak çıkardı. “Ateş viskisine hayır demezsin, değil mi?” Onaylayan sesi duyduğunda şişeyi ve bardakları masanın üzerine bıraktı. Ardından koltuğuna oturdu ve asasını hafifçe salladı. Şişe havalandı ve bardaklar doldu. Bardağı alıp, nazik bir şekilde kadına uzatırken, şimdi ne söyleyeceği konusunda kararsız kalmıştı. Seni görmek istedim, bu yüzden çağırdım, mı diyecekti. Herhalde Genevieve, onun delirdiği şeklinde bir izlenime kapılırdı. Ama Marcus, az önceki anının etkisinden çıkamamıştı.

Günün altı yorucu dersi sona erdiğinde, Ortak Salon’a gitmek için can atıyordu. Yapılacak iki parşömen rulosundaki Sihir Tarihi ödevi, beynini yitirmesine neden olacakmış gibiydi. Yine de, ödevi yapmaya başlamadan önce biraz dinlenme fırsatı bulabilirdi. Henüz dördüncü sınıftayken, derslerin bu kadar yoğun olmasına şaşıyordu doğrusu. Bir gün, bu okulun başına geçerse eğer, eğitim sisteminde köklü bir değişiklik yapacaktı. Öğrencileri bu kadar zorlamanın ne anlamı vardı ki? Onların beyinlerini patlatmaktan başka bir işe yaramıyordu. Sağdaki koridora girerken, profesörler için lanetler sayıyordu.

Gördüğü manzara karşısında dehşet içinde kalmıştı. Hoşlandığını bildiği, ama bir türlü cesaret edipte söylemediği kız, Slytherin cüppeli bir oğlan tarafından zor durumda bırakılmış gibi gözüküyordu. Slytherin’li çocuk asasını Genevieve’ye doğrultmuş, bir şeyler için tehdit ediyordu. Ne yapacağına kısa bir sürede karar veren Marcus, çocuğun onun geldiğini anlamamasını sağlayacak şekilde yavaşça arkasına doğru yürüdü. Ona iyice yaklaştığında asasını çıkardı ve çocuğa doğrulttu. “Stupefy!” Çocuk, sersemletme büyüsünü yiyip, zemini boylarken, Marcus doğruca kızın yanına gitti. “İyi misin?” O bunları söylerken, Slytherin’li çocuk koridorun dışına adımını atmıştı…


Tekrar bulunduğu ortama odaklanması zor olmuştu. Beyninde sağlam yer edinen ve onu rahat bırakmayan anılar, gözlerinin önünde bir tiyatro oyunu gibi sergileniyordu. Koltuğa oturmuş, meraklı gözlerle kendisine bakan kadın ile göz göze geldi. Güzelliğinden en ufak bir şey kaybetmemişti. Aksine, yıllar geçtikçe daha da güzelleşmiş gibiydi. İkisi içkilerini yudumlarken, Marcus kibarlığı oturtmaya çalıştığı ses tonuyla konuştu. “Seni neden çağırdığımı merak ediyorsundur tabii. Çok saçma bir neden, aslına bakarsan.” Sustu ve yutkundu. Deli muamelesi görmek istemiyordu; ama söyleyecek başka bir şeyi de yoktu. Dudaklarını araladı ve sesini tekrar kadının kulaklarına ulaştırdı. “Sadece… Sadece seni görmek istedim.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Genevieve De Maurëll

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Genevieve De Maurëll



Mücadele Tarafı : Aydınlık.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kurt

Buluşma Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma   Buluşma EmptyPerş. Ağus. 20, 2009 6:18 pm

Marcus'un güzel yüzüne bakakalmıştı, dikkatini başka yöne çekmeye çalışsa gözlerini onunkilerden alamıyordu. Heyecanla elini öne doğru uzattı, onun da uzatmasıyla beraber. El sıkıştılar, Marcus elini bırakır bırakmaz Genevieve toparlanmayı denedi. Onun yanındayken hiçbir zaman mantıklı düşünemiyor, asla kekelemeden konuşamıyordu. Tabi büyüdükçe kekelemesi düzelmiş olsa da hala çok heyecanlanıyordu, aşırı derecede çok heyecan... Bu iyi miydi? Kötü müydü? Bilmiyordu, tek bildiği şey Marcus'a deliler gibi aşık olduğuydu. İşte o an hırkasının içinde küçülmeyi dileyerek hırkasına daha çok sokuldu. Marcus'un gösterdiği koltuklardan birine oturmasıyla Marcus'un kalkması bir olmuştu, o sol taraftaki dolaptan içki çıkarırken Genevieve ise düşüncelerinin esiri olmuştu.

Sıcak bir gündü, sıcaklık derecesi mevsim normallerinin birazcık üzerindeydi. Genevieve, iksir dersinden çıkarken cübbesinin cebinde küçük bir kâğıda yazılmış bir satırlık bir not bulmuştu. Hava sıcakken öğrencilerin yaptıkları en iyi şeylerden biri ders sonrasında göl kenarına gitmekti, Marcus ta böyle sıcak bir günü güzel değerlendirmek için Genevieve'nin cübbesinin cebine bir not bırakmıştı. Şimdiye kıyasla küçük sayılabilecek Genevieve, not kağıdını okumuşt. Okumasıyla yanaklarının o her heyecanlandığında aldığı domatesimsi kırmızı yine yanaklarına hâkim olmuştu. Sırt çantasını koluna taktı ve cübbesini eline alarak göl kenarına doğru yol aldı. Neler olacağını şimdiden merak etmeye başlamıştı, Marcus'la ilgili olan her şeyi merak ettiği gibi.

Göl kenarına vardığında ağacın birine yaslanmış ve okul üniforması dışında bir kıyafet giymiş olan Marcus'u gördü. Heyecanlanmıştı ancak her seferkinden daha cesaretliydi, dimdik duruyor önüne doğru attığı adımlarla cesaretini dışarıya vuruyordu. Marcus'un onun burada olduğunu bilmesini istemediğinden Marcus'a yaklaştı ve yeteri kadar yakın olduğunu düşündüğünde elleriyle gözlerini kapadı. İnce bir ses tonuyla sordu ona: '' Bil bakalım ben kimim? '' Marcus ise cevap vermek yerine Genevieve'nin ellerini tutup gözlerinin üzerinden indirdi ve sıcacık bir gülümseme gönderdi. Genevieve ise cübbesini ve çantasını ağacın diğer tarafına atarak Marcus'un yanına oturdu, söze nasıl başlayacaklarını bilmediklerinden bir süre havadan sudan konuştular. Ardından iki-üç kere ona açıklamayı denese de başarılı olamamıştı, aynı şekilde Marcus ta. Böylelikle sadece orada geçirdikleri arkadaşça bir gün daha yaşamışlardı, sadece ve sadece.


Marcus'un sesiyle irkildi ve kendine girdi, ateş viskisi isteyip istemediğini soruyordu. Elbette anlamında kafasını salladı Genevieve, ateş viskisine hayır diyemezdi. Dikkatle Marcus'u izliyordu, Marcus ise rahat bir şekilde koltuğuna oturdu ve asasının tek hareketiyle bardaklara ateş viskisi doldurup Genevieve'ye uzattı. Ateş viskisinden bir yudum alırken Marcus'a meraklı gözlerle bakmaya devam ediyordu. Marcus bunu anlamış olacak ki dudaklarını aralayıp konuştu. '' Seni neden çağırdığımı merak ediyorsundur tabii. Çok saçma bir neden, aslına bakarsan '' Daha da meraklanmıştı, Marcus'un bir an önce söylemesini diledi. '' Sadece... Sadece seni görmek istedim. '' Neler olduğun anlamıştı, bugün cesareti de yerindeydi. Her şeyi pat diye söylemek geldi içinden ama söyleyemezdi sadece söylemesi için Marcus'la biraz konuşabilirdi, şifreli olarak. Konuşmak için dudaklarını araladı: '' Buna inanacağımı sanmıyorsun değil mi? İkimiz de ne söylemeye çalıştığınızı çok iyi biliyoruz o yüzden lütfen açık konuş Marcus. ''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/genevieve-t5665.
Misafir

Misafir




Buluşma Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma   Buluşma EmptyCuma Ağus. 21, 2009 2:01 pm

Gözleri hâlâ kadının üstündeydi. Son söylediği cümlenin ardından ortam sessizleşmişti. Marcus, o cümleyi nasıl söylediğine hâlâ inanamıyordu. Genevieve’nin söylediklerinden nasıl bir anlam çıkardığı konusunda hiçbir tahmini yoktu. Elbette, onun zihnini okuyup, gerçekleri kolayca öğrenebilirdi. Marcus’u sevip, sevmediğini mesela. Gerçeği öğrenmek o kadar yararlı olurdu ki. Yapacaklarına, söyleyeceklerine rahatlıkla karar verebilirdi. Bu kadar çekinmezdi. Fakat bir anlık cesaretiyle söylediklerinden dolayı hâlâ pişmanlık hissediyordu. Genevieve’ye koskaca yedi yıl boyunca söyleyemediklerini, şimdi, bir anda söylese, kadın ona inanır mıydı? Korktuğu şey, yüzleşmeye cesaret edemediği şey bu gerçekti. Ya Genevieve onu sevmiyorsa?

O gün, özel bir gündü. Tüm derslere ayrı bir keyifle girmiş, hiçbir ödevden şikâyetçi olmamış, profesörlere tek bir kötü laf söylememişti. Bu hareketleri arkadaş çevresi tarafından yadırganırken, o, bunları önemsemiyordu. Bugün, sevdiği kızın doğum günüydü. Ona nasıl bir hediye alacağını düşünüyordu bir haftadır. Ancak aklına hiçbir şey gelmemişti. Cesaretini toplayıp, hissettiklerini söylerse ve onlara karşılık alırsa, en güzel hediye bu olurdu. Evet, cesaretini toplayabilirdi. Kaybedeceği şey ne olabilirdi ki? Kız onu sevmiyorsa, onunla sevgili olma hayallerinden vazgeçerdi sadece. Arkadaş olarak kalmaya devam edebilirlerdi.

Kıza bir not yollayarak söylediği yere gidiyordu; göl kenarına. Hediyesini orada vermeyi düşünüyordu. Kız, büyük bir ağacın altında, gölü seyrediyordu. Marcus, onu görünce gülümsemeden edemedi. Sonra, kızın hâlâ kendisini göremeyeceği bir yerde bekledi ve cebinden bir zarf çıkardı. Asasını çıkardı, zarfı havalandırdı ve onun doğruca kızın yanına gitmesini sağladı. Ardından onun hareketlerini takip etti. Zarfa ‘seni seviyorum’ kelimelerini yazmıştı. Vereceği tepkiyi merak ederken, gizlendiği yerden çıktı ve kızın yanına gitti. Kız ona gülümserken, Marcus bir anda cesaretini kaybetti ve ‘yani... Arkadaş olarak seviyorum.’ gibi bir şeyler mırıldandı. Kızın hayal kırıklığına uğradığını hissetti.


Hafızasına gelen anıdan kurtulması zor olmuştu. Tekrar bulunduğu konuma odaklandığında, bir cevap bekleyen Genevieve’nin meraklı yüzüyle karşılaştı. Onunla göz göze geldi ve içindeki isteğe karşı koyamadan, düşüncelerine daldı. Hafızası neredeyse tamamen Marcus ile olan anılarıyla doluydu. Sürekli kendisini görüyordu. Okul arazisinde, derste, profesörlük teklifinde… Kadının düşüncelerinden çıktı ve istemsizce gülümsedi. Genevieve ona sanki Marcus delirmiş gibi bakıyordu. Marcus, oturduğu koltuktan kalktı ve Genevieve’nin karşısındaki koltuğa geçti. Konuşmaya niyetlendi, ama sesi sadece fısıltı olarak çıktı. Ardından oradan da kalktı ve doğruca, kadının hemen önünde diz çöktü. Şimdi, son derece yakın bir mesafe delerdi. Ve bir anda, olayın sonunda neler olacağını düşünmeden ona iyice yaklaştı ve onun dudaklarıyla, kendi dudaklarını buluşturdu.

Ne yaptığının kesinlikle farkında değildi. Dudakları, Genevieve’nin yüzündeki her yerde dolanıyordu. Ama kadın ona bir karşılık vermiyor gibiydi. Kontrolünü tamamen kaybetmek üzere olan Marcus ise, onu öpmeye devam ediyordu. Hiç durmadan öpüyordu. Birkaç dakika önce içtiği ateş viskisinden çok daha yakıcıydı bu his. Onu öperken ve kokusunu içine çekerken, bir karşılık alma yolundaki umudu azalıyordu. Sonra durdu ve yavaşça ondan uzaklaştı. Karşısındaki koltuğa oturdu. Genevieve, ona karşılık vermemişti. Bunun tek bir nedeni olabilirdi: onu sevmiyordu. Yaptığından dolayı pişman olurken güçsüz bir ses tonuyla konuştu. “Özür dilerim. İstediğini yapabilirsin bana. Bir büyü, ya da tokat. Engel olmayacağım.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Genevieve De Maurëll

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Genevieve De Maurëll



Mücadele Tarafı : Aydınlık.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kurt

Buluşma Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma   Buluşma EmptyCuma Ağus. 21, 2009 3:27 pm

Son söylediği cümlenin ağzından çıktığına inanamıyordu, bunu nasıl söylerdi? Bunu söylememesi gerekirdi, işte o anda teşekkür edip hızla kapıya yönelmeyi dilerken Marcus'un yüzüne bakıyordu heyecanla. Onunla ilgili olan her şeyi, her ayrıntıyı bilmek istiyordu, bildiğini düşünse bile Marcus'un ondan sakladığı bir şeyler varmış gibi geliyordu. Gözlerine dikkatle baktı, ondan gelecek cevabı duymak için dört kulağıyla onu dinliyordu adeta. Birden içinden her şeyi pat diye söyleyip kurtulmak geldi ancak bunu yapamayacağını düşünüyordu, yapsa bile alacağı tepkiden korkuyordu. Canının acımasından, kalbinin kırılmasından korkuyordu. Kısaca ölmekten korkuyordu, ruhen ölmekten...

Okuldaki son gündü. Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovalıyordu adeta. Tüm VII. sınıfların kalbi güm güm atarken daha küçük sınıftakiler ise basitçe vedalaşıyor ve seneye yeniden gelecekleri bu mekâna arkalarını dönüp çekip gidiyorlardı. Genevieve asla onlardan olamamıştı. Her ayrılışta gözyaşlarına boğulur, acaba gelecek dönem gelebilecek miyim diye kötü düşüncelere kapılırdı. Üzerinde okul kıyafetleri vardı, yine. Onları çok seviyordu, Hogwarts'ı sevdiği gibi ve belki şimdi Hogwarts'a son kez bakıyordu. Yıllarını geçirdiği, ikinci yuvası Hogwarts'a... Diğer günlerden farklı olarak hüzün bugün ona cesaret vermişti, cesaret deyince de aklına hemen Marcus geldi tabi. Ona açılmak ve geç te olsa tüm duygularını itiraf etmek...

Zor bir durumdaydı, bugün tam iki kez Marcus'la konuşmaya çalışmıştı ancak Marcus her seferinde caymanın yollarını aramış ve bir şekilde caymıştı da. Son kez Marcus'u yakaladığında ona sıkıca sarıldı ve dudaklarını araladı. Dudaklarını aralamasıyla profesörün gür sesini duyması bir olmuştu: '' Clayton!
'' Sinirinden ağlamak üzereydi, bir kenara çekildi ve başını ellerinin arasına alarak ağlamaya başladı. İçini çeke çeke ağlıyordu, duraksamadan. Başını kaldırdı, Marcus gitmişti. belki Genevieve'yi görerek gitmişti belki de görmeden ama sonuçta gitmişti ya. Eliyle saçlarını düzeltti, lavaboda yüzüne su çarptı ve gerisin geri Hogwarts'ı terk etti, belki de bir daha görmemek üzere. Tüm kızgınlığıyla Hogwarts'taki son gününü hiçe saymış, her şeyi çöpe atmıştı. Marcus'a kızmıştı, en önemlisi de duyguları incinmişti. Onu sevmesine rağmen Hogwarts'ta bulunduğu yedi sene boyunca duygularını ona açıklayamadığı gerçeğiyle yüzleşmek zorundaydı. Yaşadıkları anılar vs. hiçbir şey unutulacak türden değildi ama yine de her şey çöpe atılmıştı işte.

Aniden kendine geldi, yine mi hayaller dünyasında kaybolmuştu? Çocuklaşmaya başladığını hissetti, yüzüne sıcacık bir gülümseme hâkim oldu. Şimdi yemyeşil gözlerinin tek odak noktası Marcus'tu, vereceği cevabı heyecanla bekliyordu. Nefes alıp verişi düzensizdi, heyecanlanmıştı. Marcus'un ise bomboş gözlerle baktığını gördü, iyice meraklanmıştı. Ona deliriyormuşçasına bakmayı sürdürürken Marcus gülümsemeye başlamıştı, ona karşılık olarak Genevieve de gülümsedi. Yine de duygularına söz geçiremiyor, neler olacağını merak ediyordu. Yerinden kalktı ve karşı koltuğa geçti Marcus, bir şeyler söylemeye çalışmıştı ancak fısıltıyla konuştuğundan ne söylemeye çalıştığı anlaşılmıyordu. Sinirle oradan da kalkıp tam Genevieve'nin önünde diz çöktü. Meraklı gözlerle ona bakıyordu Genevieve, içinden haykırmak geldi. Yüzü o kadar yaklaşmıştı ki kirpiklerini bile sayabiliyordu ve birden beklemediği bir şekilde Marcus'un dudaklarını dudaklarında hissetti.

Donup kalmıştı, istemediğinden değil. Her şeyden çok bu ânı istiyordu ancak bu ne demekti? Marcus ta onu mu seviyordu? Genevieve düşünürken Marcus'un dudaklarını tüm yüzünde geziniyordu. Ona karşılık vermek bir yana, nefes almayı bile unutmuştu. Az önce içtiği ateş viskisinden daha yakıcıydı ve oldukça ateşliydi. Yine de Genevieve de bunu çok istese de hareket edemez bir haldeydi. Sonra Marcus birden durdu ve uzaklaştı, oldukça ilginç göründüğünden emindi. Marcus'un güçsüz ve pişman gibi duyulan sesini duydu bir anda. Büyü ya da tokat? Bunun olacağını sanmıyordu, birkaç dakika sonra - kendini tam olarak toparladığında - bu sefer o Marcus'un yanına gitti. Marcus'a çok yakındı artık ve konuşmaya başladı: '' İstediğim şeyin sana tokat atmak olduğunu sanmıyorum. '' Sonra da Marcus'un dudaklarına yapıştı, gerisini hatırlayabileceğini sanmıyordu. Önemli olan şu andı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/genevieve-t5665.
Misafir

Misafir




Buluşma Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma   Buluşma EmptyC.tesi Ağus. 22, 2009 5:08 pm

Az önce yaptığından dolayı hissettiği pişmanlık hâlâ üzerindeydi. Keşke, sözcüğü dolanıyordu beyninde. Ama birkaç dakika önce, istemeden de olsa(!), Genevieve’nin zihnini okuduğunda; sürekli kendini görmüştü. Bir kişi, başka bir kişiyi bu kadar çok düşünebilir miydi? Düşünüyorsa eğer, bu onu sevdiği anlamına gelmez miydi? Bilemiyordu. Onu öperken böyle düşünmüştü. Sevildiğini ve bu hareketinin, her şeyin başlangıcı olacağını… Öyle olmamıştı ama. Hiçte tahmin ettiği gibi olmamıştı ve o zeki beyni, onu bir kez daha yanıltmıştı. Son derece garip bir tedirginlik ve pişmanlık yaşıyordu. Genevieve’ye, odadan çıkabileceğini söylemeli miydi? Gerekli cevabı aldığını söylemeliydi belki de ve konuyu kapatmalıydı. Bu kesinlikle doğru bir davranış olurdu. Onu unutmak… Yapması gereken buydu.

O sırada kadının ayağa kalktığını gördü. Marcus’un ona önerdiği gibi, bir tokat atacaktı belki de; ya da sağlam bir büyü. Bilemiyordu Marcus. Tek bir şeyden emindi o an; Genevieve ona ne yaparsa yapsın, o, bunu hak ediyordu. Genevieve ile arasındaki mesafe git gide azalırken, onun yüzündeki ifadeyi okuyamıyordu. Kadının kendisine doğru yaklaştığı saniyeler içinde göz göze gelmiş olmalarına rağmen, düşüncelerini okuyamamıştı. Bir an, onun zihinbend bildiğinden şüphelendi, ama sonra bu düşüncesi beyninin en ücra kısımlarına gitti. Hiç beklemediği bir anda, Genevieve’nin dudaklarını, kendi dudaklarında hissetti.

Birkaç saniye, şaşkınlıkla, karşılık vermeden bekledi. Sonra sağ eli kadının saçlarına gitti ve onları okşamaya başladı; ardından boynunu kavradı ve onu bir anda kendine doğru çekti. Genevieve’yi öperken her şeyi unutmuştu. Kim olduğunu bile… Tamamen, anı yaşamak istiyordu. Onun da kendisini sevdiği düşüncesi aklına geldikçe, daha da arzulu şekilde öpüyordu. Yıllardır düşlediği sahne gerçek olurken, yaşadıklarının bir büyü olduğunu hissediyordu. Kesinlikle bir büyü…

Ayrıldıklarında, kadına doğru baktı ve yüzü, içten gelen bir gülümseme ile aydınlandı. Söyleyecekleri konusunda tamamen kararsızken, ayağa kalktı ve ona sarıldı. Altı yıldır hissedemediği o kokuyu içine çekti ve ardından tekrar ondan uzaklaştı. Yaşananlar, sanki bir rüya gibiydi. Gözünde canlandırdığı bir anısı tekrar aklına geldi ve hiç düşünmeden konuştu. “Bu yaptığım da arkadaşça bir hareketti.” Keyifle bir kahkaha atarken, Genevieve ile göz göze gelmeye çalıştı, bir anda onun düşüncelerine daldı. Göl kenarındaki anıyı o da hatırlamıştı. Bunu görünce hemen onun zihninden çıktı ve onun gibi kahkaha atan Genevieve’nin yüzünü gördü. Cesaret edemediği o iki kelimeyi, şimdi söylemeliydi. “Söylemekte geciktiğim bir şey var.” Duraksadı, onun ellerini, kendi elleri arasına aldı ve gözlerinin içine bakarak tekrar konuştu. “Seni seviyorum.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Genevieve De Maurëll

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Genevieve De Maurëll



Mücadele Tarafı : Aydınlık.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kurt

Buluşma Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma   Buluşma EmptyPtsi Ağus. 24, 2009 1:04 pm

Gözleri kapalıydı, gözlerini açmak istese bile heyecandan yerinden çıkacakmışçasına güm güm atan kalbi buna izin vermiyordu. Yıllardır düşlediği anı yaşıyordu, şu anı yaşıyordu. Öğrencilik yılları boyunca düşlerini kurduğu, istediği en büyük şeylerden biri olan şu an. Düşündükçe daha da çok arzuluyordu, kontrolünü kaybetme aşamasına geliyordu. Bu anın sonsuza kadar sürmesini istemek büyük bir bencillikti. Kendisini ilk defa bu kadar cesur görüyordu Genevieve, ilk defa Marcus'a karşılık vermeyi başarabilmişti. Aklının her köşesinde o vardı. Okul arazisinde, derste, profesörlük teklifinde ve hatta akla bile gelmeyecek pek çok yerde. Marcus'u seviyordu, o beraber yaşlanmak isteyeceği insandı. Genevieve'yi koruyan, onun kılına bile zarar görmesinden korkan birkaç insandan biriydi. Onu çok seviyordu, uğrunda ölecek kadar...

Aniden Marcus'un ellerini saçlarında hissetti, sağ eli narin bir şekilde saçlarını okşuyordu. Ardından boynunu kavradı ve hızla kendine doğru çekti Genevieve'yi. Genevieve ise kendini düşmekten son anda kurtarmıştı, başı dönüyordu. Nefes almak için birkaç saniye durmak istese de Marcus'un durmayı aklının ucundan geçirdiğini bile sanmıyordu, aksine saniyeler geçtikçe daha da arzulu bir şekilde öpüyordu. Ona dur diyemiyordu çünkü bu anı yıllardır beklemişti, hem de uzun yıllar. Bu anı Hogwarts'ta beklemişti ve bu an yine Hogwarts'ta gerçek oluyordu, ilginç ancak güzel bir şeydi bu. Yaşadıklarının gerçek olduğuna inanmak güçtü, kesinlikle bir büyüydü bu ya da rüyaydı ama gerçek değildi.

Ayrıldıklarında Marcus'un gözlerini üzerinde hissetti ve Marcus'un tam gözlerine doğrulttu gözlerini. Karşısındaki adamın yüzü içten bir gülümsemeyle aydınlanırken kendisinin neden bu şekilde gülemediğine dair teoriler yürüttü kafasında. Ne söyleyeceğini bilemez haldeydi, Marcus'un konuşmasını bekliyordu. Onun söyleyeceğini düşündüğü şeyleri kafasında tartarken ayağa kalktı Marcus ve güçlü kollarını Genevieve'ye sardı, Genevieve de kendi kollarını ona sardı. Sarılıyorlardı, yıllardır içlerine çekemedikleri kokuyu bugün birbirlerini sevdiklerinin bilincinde rahat bir şekilde içlerine çekiyorlardı. Ardından ayrıldılar ve Marcus'un rahatlatıcı sesini duydu Genevieve. Sesi her zamanki gibi pürüzsüz ve güzel çıkmıştı, ona cevap vereceği takdirde kendi sesinin güzelliğinden şüphe etmeye başlamıştı. '' Bu yaptığım da arkadaşça bir hareketti. '' Doğumgününü hatırlamıştı, ona üzerinde seni seviyorum yazan bir mektup gelen doğumgününü. Ardından Marcus gelmişti ve tam ona sarılacakken arkadaş olarak yani gibi bir şeyler zırvalamıştı. İşte o anı hatırlayarak konuşmaya başladı: '' Arkadaşlık kavramının senin için ne ifade etttiği şüphe uyandırıcı, bir ara bu kavramı gözden geçirmelisin sanırım. ''

İkisi de kahkaha atıyordu, hem de dışarıdan birileri görse bunlar delirmiş izlenimi veren iki kahkaha. Kahkahalar bittiğinde Marcus'un büyüleyici sesi geldi kulaklarına ve ellerini onun elleri arasına koydu. O yıllardır beklediği iki kelimeyi duymayı öylesine istiyordu ki; dört kulak onu dinliyordu ve o iki kelime Marcus'un dudaklarından döküldü: '' Seni seviyorum. '' Ne diyeceğini bilemez haldeydi, ne yapacağını bilmiyordu Genevieve. Sadece bir fısıltı şeklinde çıkan sesi devamını getirecekti : '' Ben de seni seviyorum. '' Sonrasında gözlerinden birkaç damla süzüldü yanakları boyunca ve beklemeye başladı. Neler olacağını beklemeye...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/genevieve-t5665.
 

Buluşma

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-