AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 ~ Azkaban Baskını

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2
YazarMesaj
Morgana Moreviad

GezginGezgin
Morgana Moreviad



Mücadele Tarafı : Karanlık Taraf
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Karadul

~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ~ Azkaban Baskını   ~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 24, 2009 11:51 pm

Sıradan bir akşam vaktinin miskinliği ile gökyüzü, parıltılı geceliğini üzerine geçirmiş, homurdanarak bir an önce günün ışımasını bekliyordu. Ay bile kamaştırdığı gözlerden esirgemişti kendini, yer yer ince bulutların arkasına kaçarak, göz ucuyla güneşi seyrediyordu; onun aydınlattığı toprakları ve canlılığı. Dünya alışmıştı gecelerin heyecan verici olduğu fikrine; fakat birbiri ardına gelen sessiz akşamların; yani huzurun aslında bu kadar sıkıcı olabileceği hiç aklına gelmemişti, o bile akşam vakti yüzünü, günün doğduğu topraklara çeviriyor ve kendini bu zifiri karanlıktan soyutluyordu; lâkin onun da bilmediği birşey vardı: bu akşam diğerlerinden farklı olarak, ölümsüzleşmeye adım adım yaklaşıyordu...

Morgana; Lord ile birlikte süpürgelerle yükselen grubun birkaç metre arkasında görüşü açık bir noktadan, karşısında boylu boyluca uzanan Azkaban Hapishanesi'ni seyre dalmıştı. Duvarları yaşanmışlıkla sıvanmış bu eski bina, her cepheden farklı bir duygu aşılıyordu insana; yalnızlık, terk edilmişlik ve hüzün.. Üzerine oturtulduğu küçük yükseltinin eteklerine yapışmış olan yoğun sis bulutu, hırçın denizin dürtmesiyle yırtılarak, Azkaban'ın çıplak surlarını yağmalıyordu. Bir hayli hırçın ve heyecan verici bir tabloydu bu; sanki bu akşam kopacak kıyametini haberini almışçasına, kaosa zemin hazırlıyordu. Diğer yandaşlarla birlikte süpürgesinde yükselen Kristof, Morgana'nın geride durduğunu görünce; süpürgesini ani bir manevra ile çevirerek onun yanına döndü. Onun binebileceği mesafeye kadar süpürgesini alçaltarak, eliyle Morgana'yı buyur etti. Morgana, diz hizasından entarisini kavrayıp hafifçe yukarı çekerek; sol ayağını binmek üzere süpürgenin arkasına doğru attı. Tam olarak yerleştiğinden emin olduktan sonra hafifçe öne doğru eğilerek Kristof'a '' Beni surlara yakın bir mesafeye götür, ben söyleyince suya doğru alçalırsın. '' dedi. Kristof, sahibesinin birşeyler söylemek için öne eğilerek; onun sırtına yaslanmasıyla garip bir şevkin pençesine düştü adeta ve yüzünde oluşan o mayışık ifade ile Morgana'nın sözlerine bilinçsizce kafasını salladı. Kristof'un süpürgeyle bulundukları yerden yükselmesinin ardından Morgana, eliyle ona alçaktan gitmesini anlatan bir işaret yaptı. Rüzgarın izinsizce vücuduna temas edip, birşeyleri darmadağın etmesinden hiç hoşlanmıyordu, bu yüzden engin gitmeyi tercih etmişti, aslında bu tercihinin bir başka sebebi ise; yukarıda yanyana dizilmiş olan Lord ve yandaşlarının sergilediği garip görüntüydü. Akademi yıllarından kalma Quidditch anıları gözünde canlamış olsa gerek ki; bir müddet sonra kendine hakim olamayıp, eliyle ağzını kapatarak gülümsedi.

Morgana arzu ettiği hizaya geldikleri anda Kristof'un omzuna dokunarak ona durmasını söyledi. Kristof'un süpürgeyi sabitlemesinin ardından elini boynuna doğru götürerek; astarı entarinin iç kısmına işlenmiş olan, korse kesimli boyunluk aparatının sıkıca düğümlenmiş bağının bir ucundan tuttu. Bağın tuttuğu ucunu yavaşça çekerek, düğümü hafifçe gevşetti. Boyunluğun üzerinden başlayan örgü, göğüs hizasının ortasına doğru kumaş üzerinden devam ettiği için, bağın gevşemesiyle bir hayli beyaz teni ve göğüs aralığı, açılan aralıktan görünür hale geldi. Düğümü gevşettikten sonra Morgana, elini göğsünün arasına hafifçe sokarak, karartının arasından, ucunda oldukça iri, koyu lacivert renkli bir taş yeren alan, ince işçelikli; gümüş bir kolye çıkarttı. Baş parmağı ile işaret parmağı arasında kavradığı kolyenin taşını, dudaklarına doğru götürerek ona doğru birkaç söz fısıldadı. Kolyeyi kaldırmasıyla birlikte görünür hale gelen, kolyenin zinciri ise ay ışığının altında sanki üzerine yıldız işlenmiş gibi parıldıyordu. Ağzından çıkan kelimeler ile lacivert kristalin üzerinde yer alan soluk yazılar birer birer görünür hale geldi. Bu işlem bittikten sonra kolyenin dudaklarına dönük olan yüzünü, gökyüzünde dolaşan bir grup ruh emiciye doğru çevirdi. Kolye onların varlığını sezimlemişçesine hafifçe titremeye başladı, lacivert rengi iyice siyaha dönen kolyenin taşı üzerinde görünür hale gelmiş olan sözcükler parıldayarak, taşın üzerinde şerit şeklinde hızlı bir şekilde akmaya başladılar. Bu hareketlenmeyi algılayan Ruh Emiciler, sanki bilinmeyen bir kudretin çağrısını işitmişler gibi, gittikleri rotasyonlardan dönerek hızlıca kolyeye doğru uçmaya başladılar. Morgana'nın kolyenin taşını avcunun içine almasıyla birlikte hızları kesilen Ruh Emiciler, yavaşça havada süzülerek Morgana'nın yanına inip, onun etrafında dönmeye başladılar. Onların gelişiyle birlikte, Morgana ve Kristov'un süpürge ile üzerinde durduğu nokta birden buz kesti. Zeminin yeterince sertleştiğine emin olduktan sonra Morgana, Kristof'a onu yere bırakmasını söyledi. Buz zeminin üzerine iniş yaptıktan sonra kafasını kaldırıp, bulunduğu yerden bir müddet durum gözlemi yapmayı sürdürdü. Haşin dalgaların kükreyişi susmuş, onun yerini havada yankılanan büyü sözleri ve ardından gelen şiddeti patlamaların tınıları almıştı. Morgana kolyeyi tekrar göğüslerinin arasına yerleştikten sonra gevşemiş olan bağı düğümledi ve entarisini çekiştirerek kendine çeki düzen verdi. Bulunduğu noktayı tavaf eden Ruh Emiciler, Morgana'nın siluetini bütünüyle örtmüştü. Bu sırada Morgana kol ağzından çıkardığı asasını sol eliyle zarifçe kavradı ve önünde uzanan sura doğru kaldırdı. Kristof, sahibesinin aldığı pozisyonu görünce birden gözleri parıldayarak '' Bu olay tarihe geçecek ve tüm dünya dehşete düşecek. '' diye mırıldandı. Morgana'nın bedeni soluk beyaz bir ışık ile parıldamaya başladı, yoğunlaşması ile birlikte sanki tüm dünyanın majisi onun zarif vücudunun içine dolmaya başlamıştı. Konsantrasyonunu tamamiyle sağladıktan sonra hafifçe gözlerini kısarak, asasıyla bir kavis çizdi. Bu hamlenin ardından, küçük ve bükümlü dudakları arasından çıkan sözleri, bu kudretli enerjiyi serbest bıraktı. '' Bombarda Maxima. ''

Asanın işaret ettiği noktanın önünde duran Ruh Emiciler, majik yoğunluğu sezimlemişçesine kenara doğru çekildiler. Morgana'nın bedenini sarmalayan büyü akımı dalga dalga yayılarak asanın uç noktasına doğru beyaz ışık partikülleri şeklinde toplandı, asanın ucunda oluşan yoğun ışık kütlesi, öylesine ağır bir çekim gücüne sahipti ki, denizin dalgasında sapmalar meydana geliyordu, güçsüzleşen dalga kütleleri bir müddet sonra yerini durgunluğa bıraktı. Morgana derin bir nefes aldıktan sonra asasının ucunda biriken enerjiyi serbest bırakmak amacıyla asasını hafifçe silkti. Asanın ucundan koparak suya doğru düşen ışık kütlesi, birden hızlanarak asanın işaret ettiği yönde ilerlemeye başladı. Hızlandıkça sivrileşen enerji kütlesi, arkasında ince beyaz halkalar bırarak sura doğru ilerliyordu. Sura temas ettiği anda, ilk olarak betonların sürtünrek çıkardığı, çığlığı andıran bir çınlama sesi adeta bütün gürültüyü bastırdı ve onun hemen ardından saydam bir basınç dalgası etrafa yayıldı.Basınç dalgası öylesine hızlıydı ki, bir bıçak gibi toprağı tozundan; denizi köpüğünden ayırarak daire şeklinde genişleyerek geniş bir araziye saçıldı. Dalgayı takip eden şiddetli patlama da etrafına kalın bir toz bulutu saçtı. Bir müddet atmosfere hakim olan sessizliğin ardından rüzgar yavaş yavaş tozu dağıtmaya başladığında, görüşe açılan arazide hiçbirşey yoktu. Büyünün şiddetiyle izole olan taş ve çimento kalıntıları akıl almaz bir hız ile aşınarak, suya ve esintiye karışmış kum taneleri haline gelmişlerdi. Geriye kalan tek şey pürüzsüzlük hissi ve bütünüyle yıkılan batı cephesinin ardında beliren; parıldayan insan gözleriydi. Asasını tekrar ait olduğu yere saklayan Morgana, suyun üzerinden adım adım yıktığı cephenin iç kesimlerine doğru ilerliyordu. Suyun üzerinde attığı her adım onu takip eden Ruh Emicilerin etrafa saldığı soğuk esansın etkisiyle donarak basılabilir bir zemin haline dönüşüyordu. Yıkılan suru aşıp Azkaban'ın zeminine bastıktan sonra ise, hüzünlü gözlerle binanın yağmalanmasını seyrediyordu. Hunharca böylesi antik bir güzelliğe zarar vermek, amaç uğruna değerli bir varlığı kurban etmekten farksızdı. Her ne kadar burada Azkaban'ın hiç suçu olmasa bile...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lorenzo d'Arrìgo

BüyücüBüyücü
Lorenzo d'Arrìgo



Mücadele Tarafı : Karanlık.

~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ~ Azkaban Baskını   ~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 EmptyPerş. Haz. 25, 2009 5:10 pm

Bakanlıkta bir sıkıcı gün daha başlamıştı. Günlerdir başını kaldırmadığı dosyalardan biraz olsun kurtulmak istiyordu. Masadaki dosyayı eline alarak incelemeye başladı, ama çok geçmeden masaya tekrardan bırakmıştı. Ardından sandalyeye iyice yaslandı, derin bir oh çekti ve ellerini ensesinde birleştirerek gözlerini birkaç dakika kapalı tutup dinlenmek istedi. Bu günlerde bu işleri yapmak onun istemediği tek şeydi. Saate baktığında havanın kararmasına yani akşam olmasına saatler kalmıştı. Oturduğu yerde kısa süre gerinerek doğruldu. Ayağa kalktı. Oda kapısının önüne doğru yürüdü. Kapıyı açtı, dışarıya baktı. Koridor her zamankinden daha çok aydınlıktı. Gördüğü tek kişi koridorun sonundaki sandalyesinde oturan Audrina’ydı. Kafasını kendine bir şey ispatlamış gibi kafasını olumlu yönde sallayarak kapıyı kapattı. Masasına doğru tekrardan umutsuz bir şekilde ilerlerken kolundaki işaretin sızladığını hissetti. Kolunu sıyırdığında bunun bir sızlama değil, işaret çağrısı olduğunu almıştı hemen. Kolunu bıraktıktan sonra yüzüne bir gülümseme yerleşmişti. Gözlerinin önüne gelen saçlarını eliyle düzelttikten sonra Lord’un işareti üzerine karargâh’a cisimlendi. Cisimlendiği sıra kendisi gibi meraklı ifadelerle odaya doluşan Ölüm Yiyenler vardır. Oda Lorenzo’ya göre karanlıktı. Belirlenen sıra düzeneğine göre Lorenzo yerini aldı. Herkes gibi Lorenzo da meraklıydı bu yüzünden de okunabiliniyordu ve böyle bir toplantıda olma şerefini yaşattığı için Lord’a minnet dolu bakışlarını sergilemekten çekinmiyordu. Birkaç dakika hiç kimse konuşmamıştı sadece odada sessizlik hâkimdi. Lord’un konuşmasıyla odada yankılanan sert ve kulak tırmalayan ses Lorenzo’yu rahatsız etmişti.

“Dostlarım! Bakanlıkta bugün, bir yandaşımız Azkaban’a yollandı. Davaya bakan kişi sevgili Eileen olduğu için bunu öğrenmemiz, olayın hemen ardından gerçekleşti ve buna bağlı olarak bir şeyler üretmemiz de kısa sürdü. Geçen hafta yaptığımız baskının izlerini hâlâ taşıyan büyücü kesimine, daha sert bir darbe indireceğiz, bugün. Size, yapacağımız şeyin ne olduğunu kısaca özetleyeceğim. Bakanlık çıkışından bir süre sonra, Azkaban’a baskın yapacağız ve kaybettiğimiz yandaşımızla birlikte, tüm suçluları serbest bırakacağız. Evet, Lorenzo; Azkaban’ı ruh emiciler koruyor. Fakat size bildirmek isterim ki, ruh emiciler artık bizim tarafımızda. Birkaç hafta önce İmperius Laneti etkisi altına aldığımız Sihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi Başkan Yardımcısı Onslow Silimaurë, bize en başından beri yakın olan ruh emicileri, resmen kendi tarafımıza çekti. Onları ayaklandırmak için beklediğimiz fırsatsa, şuan elimize geçti ve bunu layıkıyla kullanacağız. Tüm yetişkin Ölüm Yiyenler, saat yedi buçukta burada olun”

Lord’un konuşmasında adının geçmesi onun yersiz gülümsemesine yol açmıştı. Sözleri bitince de Ruh Emicilerin Ölüm Yiyenlerden yana olmalarına şaşırmıştı. Ruh Emicilerin de onlara yardım etmesi Azkaban’ı çabucak yıkmalarını kolaylaştıracaktı. Lorenzo da her zamanki sinsi gülüşünü sergileyerek toplantıdaki diğer Ölüm Yiyenleri süzdü. Azkaban’ın yıkılmasını bir kez daha düşündükten sonra gözü Lady’e kaymıştı. O da sinsi sinsi gülüyordu. Neden olduğunu da adı gibi biliyordu. Bakışlarını ister istemez hep ona çeviriyordu. Geçmişini biliyordu Lady’sinin ya da Melody’nin. Toplantının bitmesinden bir dakika geçmişti. Dağılan Ölüm Yiyenlerin ardından Melody ayağa kalkarak merdivenlere yönelmiş, Lorenzo’da arkasından ilerlemeye başlamıştı. Merdivenlerden hızlı bir şekilde inen Melody, koridorun sonundaki büyük şömineli bir odadan içeriye girdi. Lorenzo’da arkasından gidiyordu. Lorenzo odadan içeriye girdiğinde uçuşan toz taneciklerini eliyle savurmaya çalıştı, alerjisi olduğundan hapşırması gecikmemişti. Melody’e baktığında onu en yakın dostu olarak görüyordu, ama Lady’liğinden dolayı seviyeli davrandığı bir yakını olmuştu. Tabii Melody’e bunu belli etmiyordu. Orası kesin. Birkaç adım ilerledi Lorenzo ve Melody’nin oturduğu yerin karşısında yerini almıştı. Ayaktaydı, bu yüzden Melody’nin isteği üzerine karşısındaki koltuğa oturmuştu. Lorenzo ve Melody’nin yüzündeki alaycı ifade hala yerindeydi. Az önce Melody’e ‘Lady’ demişti Lorenzo. Bunun üzerine Melody’den hafif bir azarlama gelmişti.
“Ne zamandır bana adımla değil de Lady’m diye hitap ediyorsun Lorenzo?”
“Peki o zaman Melody... Mutlusun. Çünkü Azkaban basılıyor. Ailenin intikamı için, değil mi?”
“Sana boşuna dostum demiyorum.”
Kısa bir kahkaha patlatmıştı Lorenzo, yine aynı alaycılığıyla. Çok rahat bir koltukta oturuyordu. Biraz şöminenin yanışını izledi, ardından Lord’un söyledikleri kulaklarında çınlamaya başlamıştı. Ruh Emicilerin Ölüm Yiyenlerden yana olmaları büyük bir olay olacaktı, bütün Büyücü dünyası bunu konuşabilirdi. Azkaban’a yapılan baskında da onlara büyük bir kolaylık sağlayacaklardı. Bu fikri çok sevmişti. Gene o sinsi gülüşü yüzünde belirmişti. Azkaban’ı yok etmek hem Lorenzo, hem de Melody için büyük bir keyif olacaktı.

Melody’nin az sonra kalkalım diye işaret yollaması üzerine ayağa kalktı Lorenzo. Odadan beraber ayrıldılar. Melody önde, Lorenzo arkasındaydı. Ne de olsa Lady’siydi. Melody merdivenlere yöneldikten sonra Lorenzo’da o tarafa doğru ilerledi. Süpürge Odasına çıkmışlardı. Melody direkt güzel bir süpürgeyi seçmişti, Lorenzo da sıralı süpürgelerden birini eline almıştı. Melody’e bir bakış attı. Ardından beraber geldikleri toplantı salonunda tekrardan toplandılar. İçeriye ilk Lady girdi ve Lord’un yanında yerini aldı. Lorenzo’da gelen birkaç Ölüm Yiyen’in yanına yürüdü elindeki süpürgesiyle. Az olmasa da herkesin gelmiş olmasını fırsat bilen Lord tekrardan konuşmaya başladı.
“Evet dostlarım, vakit geldi! Azkaban’ın güneyindeki kara parçasına cisimlenip, süpürgelerimizle hava yoluyla Azkaban’a ulaşacağız. Görülme gibi bir sıkıntımız olmayacak; çünkü cisimlendiğimiz arazide bir yandaşımız, Jacqueline, etraftakileri temizledi. Bu kapalı havada bulutların üzerinden uçtuğumuz takdirde, yapacağımızın işin bir riski bile olmayacaktır. Herkes hazır olduğuna göre, gidiyoruz.”
Ardından cisimlendiler. Amaçladıkları yere doğrudan gidiş yolu yoktu, bunun için oraya yakın bir kara parçasının üzerinde hepsi belirdi. Bu arada Lord orada bir Ölüm Yiyen’i de tebrik etmiş, aralarına katmıştı. Jacqueline’di. Çok geçmeden herkes elindeki süpürgeye bindi. Lorenzo’nun gözünde burayı yıkmak büyük bir zafer olacaktı. Süpürgede biraz dengesiz kalmıştı. Çünkü ne zamandır binmiyordu. Beşinci sınıftan sonra sadece derslerde binmişti buna ve mezun olduktan sonra kullanma gereği görmemişti, sevmiyordu uçmayı. Kimseye belli etmemişti uçmayı sevmediğini ama gene de binerdi buna. Bindikten sonra anıları bir anlık canlanmış gibiydi. Lord’un işareti üzerine herkes havalanarak karşıdaki büyük taştan kaleyi yıkacaklar ve içerideki insanları kurtaracaklardı. Birkaç dakika sonra bütün Ölüm Yiyenler bulutların üzerinden süzülerek Azkaban’la burun buruna gelmişti. Saldırmadan önce Lord, yandaşlarına gene bir şeyler söyleyecekti.
“Nihayet hak ettiğiniz değeri alacaksınız, ben ve tarafım sayesinde! Şimdi yapmanız gereken şey, Azkaban önünden çekilip bize izin vermekle birlikte, herhangi bir kötü ihtimale karşı çevremizde siper olmak!”
Konuşmasını bitirirken çok azimli bir şekilde haykırmıştı son kelimeyi. Ardından herkesin hazır olup olmadığına tekrar bakmıştı. Rüzgârın etkisiyle kimi Ölüm Yiyenler bir sağa bir sola gidiyordu. Ardından da önündeki koca kaleye bakarak süzdü. Konuşmasına tekrardan başlıyordu. Sanki bu seferki ‘vurun!’ emri olacaktı.
“İşte beklediğimiz an dostlarım! Duvarlarıyla cisimlenmeyi olanaksız hâle getiren Azkaban’ı yıkıp alandaki tılsımı bozarak, tüm mahkûmların serbest kalmasını sağlayacağız. Başlayabilirsiniz.”Azkaban’ı yıkıp alandaki tılsımı bozarak, tüm mahkûmların serbest kalmasını sağlayacağız. Başlayabilirsiniz.”
Herkes elindeki asayı Azkaban’a doğrultarak büyülü kelimeleri söylemişlerdi. Bombarda Maxima Lorenzo’da aynısını uygulamıştı. Yıktığı yerden bir Ölüm Yiyen yandaşı çıkmamıştı. Her söyleyişte duvarlar birer birer yıkılıyor, denizi boyluyorlardı. Düşen bir parçayı izlerken Lady’si Melody’nin koluna çarpmıştı. Çarpmakta sayılmaz saplanmıştı. Hızlıca yanına uçtuğunda taşı kolundan acısız bir şekilde çıkardığını görmüştü. İyi görünüyordu o. Tekrardan Melody’e bakarak gülümsemiş Azkaban duvarlarına büyülerini yollamıştı. Her parçanın düşüşünde zaferlerinin sonucunu alıyorlardı. Bu da Lorenzo’yu mutlu ediyordu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
David Kevin O'Connor

BannedBanned



Mücadele Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan

~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ~ Azkaban Baskını   ~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 EmptyC.tesi Haz. 27, 2009 12:09 pm

Tarihi bir yapı olan Azkaban Hapishanesi aldığı darbelerle yavaş yavaş dökülmekte, geriye kendinden tek şey olarak iskeletini ve hücreler üzerindeki mahkûmlarını bırakmaktaydı. Ölüm Yiyenler’in hepsi, bu tarihi yapıdan bir zarar görmüşçesine hırçınca, şevkle saldırıyorlardı. Her darbeyle zarar görüp bir parçasını kaybeden hapishanenin iskeleti ortaya çıkarken, Karanlık Lord’un yaptığı tek şey, izlemek oluyordu. Her yandaşının yaptığı büyüyü, ardından suratına yerleştirdiği ifadeyi ve hapishaneden ayırdığı parçanın yere temas edip parçalanırkenki bakışlarını… Karanlık Lady Laurà’nın yaptığı büyülerden birinde koluna saplanan parça, Lord’u panikletmemiş; fakat düşündürmüştü. Lady’nin koluna saplanan bu parçayı ve devamını gören tek kişi, o olmamıştı. Olayın hemen ardından aralarına yeni katılan Briareus, saygısını sunarak Lady’sinin yanına gelmiş ve herhangi bir şeyi olup olmadığını kontrol etmişti. Briareus’un ardından Lorenze, durum tahlili yapmak üzere Laurà’nın yanına gelmiş, herhangi bir şeyi olmadığını görmesine karşın yanından ayrılmayarak Azkaban’a büyü yollamaya başlamıştı. Lorenzo ve Laurà’nın yakınlığından haberdardı. Onlar kardeş gibiydi, belki de daha sıcak bir sevgi besliyorlardı birbirlerine. Ama emin olduğu nokta, bu sevginin masumane bir sıcaklıkla beslendiğiydi. Onu düşündüren şey bu değildi. Olayın ardından yaşanmıştı bu kısım; Laurà, koluna saplanan ufak kütleyi cebine koymuştu. Aklının bir köşesinde beliren düşüncelere ihtimal vermeyip, bunu ona daha sonra sormak üzere kafasından silmiş ve baskının Azkaban’da yarattığı hasarı izlemeye devam etmişti. Karanlık yandaşı tüm Ölüm Yiyenler’in yaptığı hamleler, genellikle aynıydı. Onun dikkatini en fazla çeken saldırı, kuşkusuz sağ kolu Morgana’nınki olmuştu. Tecrübeli cadı, antik bir eşyayla birkaç Ruh Emici’yi çevresine toplayıp, emicilerin sağladığı buz kesici soğuklukla denizde dondurduğu kısma, Kristov’un süpürgesinden nazikçe ayak uzatarak inmişti. Yarattığı buz zemin üzerinden Azkaban’a yolladığı büyü öyle kuvvetliydi ki, tek başına batı cephesini yıkmış, hatta geri de tek bir kütle bırakmadan her paçayı kum hâline dönüştürmeyi başarabilmişti. Kendisine Siyah Tüccar diyen bu cadıyı seviyordu; onun bu şekilde bilgili olması hoşuna gidiyor ve bu bilgileri, tarafına yarar sağlıyordu.

Azkaban’ın aldığı darbelerle geride yalnızca iskeletini bırakması –ki bu iskelet de hasar görüp kimi yerlerinden mahrum kalmıştı- iki dakikadan fazla sürmemişti. Hücreler üzerindeki mahkûmların endişesini anlayabiliyordu; Azkaban’ın aldığı darbelerle kendilerinin de toza dumana karışacağını sanıyorlardı. Ama Ölüm Yiyenler’i de bu durumun farkındaydı ve onlara zarar vermeyecek şekilde hareket ediyor, hücrelerin duvarlarını yok edip binanın ortasındaki iskelete bağlı zeminlerine dokunmuyorlardı. Böylece mahkûmların hayatta kalmalarını sağlıyorlardı. Karanlık Lord’u ilgilendiren şey, Bakanlık gereğince suç işlemiş bu büyücü ve cadıların ölmemesi değildi; onu ilgilendiren şey, bu mahkûmların çıkıp büyüce dünyaya korku salmalarıydı. Azkaban’ın yıkılmasıyla birlikte mahkûmların ölmesi, kendilerince iyiliği destekleyen insanlar için bir teselli olabilirdi. Ancak Azkaban’ının yıkılışı ve tüm mahkûmların serbest kalışı, kulağa ne kadar da hoş geliyordu! Sözde iyi olduklarını iddia eden bu insanları, bu haberin ne kadar korkutabileceğini hayal etmek bile zevkti. İki dakikanın ardından, beklenen ‘mutlu son’ gelmişti. Azkaban’ın tüm duvarları yok edilmiş, geriye: Binayı tutan iskelet, iskelete bağlı hücre zeminleri ve üzerindeki mahkûmlar kalmıştı. Tüm Ölüm Yiyenler büyü yapmayı kestiğinde Karanlık Lord, süpürgesiyle binaya yaklaşıp sert ses tonuyla konuşmaya başladı.
Hepinizi serbest bırakacağım, eski mahkûmlar! Lord ne derece merhametli, işte görüyorsunuz! Buharlaşmayı engelleyen tılsım büyüsünü kaldırdığımızda, hepiniz özgür olacaksınız. Dilerim ki doğru yönü seçer ve hayatınızın geri kalanını o yolda yürüyerek geçirirsiniz. Eileen!” Genç cadı, ona verilen görevin ne olduğunu hemen anlamış olacak ki elindeki asasını Azkaban’ın iskeletine doğrulttu. Sözsüz birkaç büyü yapıp, eski birikimleriyle tılsım büyüsünü kaldırdı ve Lord’a görevini yerine getirdiğini ima eden bir bakış attı. “Artık özgürsünüz!” Gözlerindeki sahte ışıltıyla mahkûmlara bakarken, bakışlarını Mike’ın üzerinde sabitledi. Diğer mahkûmlar buharlaşırken o, olduğu yerde duruyordu. Kızgınlıkla kasılan çenesi, daha sert bir sesle konuşmasına neden oldu. “Nereye gideceğini biliyorsun, değil mi Mike?” Usulca boynunu öne arkaya iki kez sallayan büyücü, bir ‘pop’ sesiyle cisimlendi ve böylece Azkaban, tüm mahkûmlarından arınmış oldu. Karanlık Lord, geride kalan Azkaban'ın iskeletine sözsüz bir büyü yollayıp tüm parçaları toza dönüştürdükten sonra, sert ses tonuyla bir kez daha konuştu.

“Bitti, dostlarım. Bitti. Artık gidebiliriz.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/david-ke
Melody Laurà Schatten

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : ZAY diyomuşum hep birlikte kopuyomuşuzz :D Dark Side ^^
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Shark.

~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ~ Azkaban Baskını   ~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 EmptyC.tesi Haz. 27, 2009 2:41 pm

Kolundaki acının zaman geçtikçe artmasına geçmişinin verdiği acının da eklenmesiyle can çekişiyordu. Dışarı pek belli etmeye çalışmıyor, sessizce bekliyordu. Cebindeki taşı sıkıca tutuyor ve acısının nedeni olan yapının yıkılmasına tanık olmaya devam ediyordu. Ortamdan hızla uzaklaşması çoğu kişinin dikkatini çekmiş olacaktı ki Briareus , süpürgesini kendisine yönlendirmiş ve yanına doğru geliyordu. Sessizce yanına gelmekte olan Briareus’a dikkatlice baktı. Yeni aralarına katılmasına rağmen, kendini bu işe kaptıranlardan biriydi. Hafifçe gülümseyerek Briareus’un sorusuna cevap verdi. Kolunun ağrısı arttıkça artıyor ve acısı katlanıyordu. Kolundan akan sıcak ve koyu renkli olan sıvı belirginleşmeye başlamıştı. Üzerindeki siyah cübbesinin kol bölümü ıslanmış gibi duruyordu. Su kadar açık değildi. Kan oldu belli oluyordu. Lorenzo’nun gelmesiyle irkildi. Kardeşi gibi gördüğü bu kişinin tedirgin bakışlarını görünce sessizce iyi olduğunu mırıldandı. Lorenzo’dan gelen ufak bir gülümsemeyi tekrar gülümseyerek karşılık verdiğinde içten içe yanıyordu. Azkaban’ı çevreleyen kara suların fırtınadan dolayı yukarı çıkan su damlacıkları sayesinde kendine gelmeye çalışıyor ve dişlerini sıkmaya devam ediyordu. Kafasını yana doğru çevirdiğinde Lord’un kendisine baktığını görünce güçlendiğini hissetti. Uzakta olmasına rağmen küçük bir bakışıyla insana güven kazandıran bu gözler oldukça güçlenmişti. Dudaklarını hafifçe bükerek eliyle dağılmış olan saçlarını düzeltti. Bu kadar güçsüz görünmesi doğru değildi. Acısını unutmak için bakışlarını tekrar yıkılan taş yapıya ve sadık hizmetkârlarına çevirdi. İşlerini büyük bir zevkle devam ettiren maskeli canavarlar (!) çok eğleniyorlardı. Taş yapının yıkılması ve maskeli canavarların mutluluklarını görünce güçleniyor ve eğleniyordu. Briareus ve Lorenzo’ya bir kez daha iyi olduğunu söyleyerek işlerine geri dönmelerini söyledi. Briareus’un gözlerindeki duyguyu daha önce hiç hissetmediğinden midir bilinmez, fakat kendini hükmeden biri olarak görmeye başlamıştı. Hızlı bir şekilde yanlarından ayrılarak Lord’un yanına yöneldi. Yay gibi gerilmiş kaşların altında, oynadığı bir oyunu kazanan bir gencin mutluluğundan daha fazlasını görüyordu. Sinsice sırıtarak Lord’un konuşmasını dinledi. Hücrelerden çıkan mahkûmların arasında annesini görür gibi olunca irkildi. Süpürgesine biraz daha tutunarak kendine lanet etti. Geçmişinden oldukça etkileniyordu. Her acıya katlanabilirdi. Ama geçmişin aynasıyla karşılaştığı anda canı yanıyordu. Unutmaya çalışarak bir kez daha gülümsedi.

“ İyi işti !”

Lordun yanında uzaklaşırken, taş yapıya omzunun arkasından bir kez daha baktığında mahkûmların yok oluşlarını gördü. Lord’un cisimlenmesiyle, asasını önünde tutarak malikâneyi hayal etti ve saniyeler sonra gözünü açtığında kendini orada buldu. Lord’a referans yaparak pekiyi olmadığını ve koluna bir taşın saplandığını anlattı. Taşı cebinde sıkıca tutuyor ve güçlü görünmeye çalışıyordu. İzin isteyerek önüne gelen ilk odaya girdi ve kendini, odanın en uç tarafında bulunan küçük koltuktan birine attı. Cübbesinin kolunu yırtarak yaralı koluna destek oldu. Taşı cebinden bulup çıkardı. Göz önüne koyarak, yanından asla ayırmayacağı bir parça olacağını düşündü. Kaşlarını hafifçe çatarak, sessizlikle baş başa kaldı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/laura-sc
Lilian Daphne Liana

GezginGezgin
Lilian Daphne Liana



Mücadele Tarafı : Darkness
Kan Durumu : Safkan

~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ~ Azkaban Baskını   ~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 EmptyC.tesi Haz. 27, 2009 3:15 pm

Yıkılan duvarları izlerken yoğun toz bulutuna maruz kalmıştı.Alerjisinin bu kadar fazla artacağını bilmiyordu.Bir yandan tozları söverken diğer yandan da etrafına bakınıyordu.Herşey birkaç saniye içerisinde olmuştu.Lady'nin koluna bişey saplanmıştı.Uzaktanda olsa neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.Lord'da bu durumu farkedecek olsa ki kafasını Lady'ye doğru çevirdi.Lilian'ın başını çevirmesiyle karşısında o çok sağlam binadan sadece iskeleti kalmıştı.Endişeli gözlerle kafasını Lady'e çevirince herşeyin normale döndüğünü anladı.Etrafta hala büyüler uçuşuyor ve gök gürültüsü gibi yıkılma sesleri duyuluyordu."İşte bu Aydınlık taraftakilere çok büyük bir darbe oldu." diye söylendi gülerek.Gözleri kızarmış ve acımaya başlamıştı.Biraz daha geri çekildikten sonra bir büyü daha yapılırsa yıkılacakmış gibi duran Azkaban..

Binada sadece mahkümlar ve binayı ayakta tutan iskeleti kalmıştı.Çok dayanıksız görünüyordu.Ölüm Yiyenler büyülerini yapmayı bitirdiğinde Lord'un sert ve gür sesi duyuldu. Hepinizi serbest bırakacağım, eski mahkûmlar! Lord ne derece merhametli, işte görüyorsunuz! Buharlaşmayı engelleyen tılsım büyüsünü kaldırdığımızda, hepiniz özgür olacaksınız. Dilerim ki doğru yönü seçer ve hayatınızın geri kalanını o yolda yürüyerek geçirirsiniz. Eileen!” Bütün gözler Eileen'in üzerine çevrilmişti.Asasını Azkaban'a -yani yıkılmaya yüz tutmuş iskelete-çevirdi ve sözsüz birkaç büyük yaptıktan sonra Lord'a bir bakış attı.Artık özgürsünüz!”Tüm mahkümlar sevinç içerisindeydi.Maskesinin altından sinsice güldükten sonra evini göz önüne getirerek cisimlendi.Gözlerini açtığında odanın salonunda olduğunu fark etti.Cam kenarındaki sallanan sandalyesine oturdu ayaklarını önündeki küçük pufa uzattı ve gözlerini kapatarak yaprakların hışırtılarını dinlemeye başladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Andrea Autumn

GezginGezgin
Andrea Autumn



Mücadele Tarafı : Çocuklarım.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Yarasa

~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ~ Azkaban Baskını   ~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 EmptyPaz Haz. 28, 2009 1:52 pm

İşte istenen şey gerçekleşiyordu. Bütüm mahkumlar serbest bırakılıyordu. Bütün ölüm yiyenler zafer dolu ifadelerle bağrışıyor, adeta kutluyordu bu olayı. Lord’un emrini layığıyla yerine getirmek elbette oldukça haz verici bir şeydi. Gitme vakti yavaş yavaş geliyordu. Jacqueline serbest kalan mahkumları süzüyordu maskesinin arkasından. Hepsi o kadar mutlu görünüyordu ki. Jacqueline onların bu sevincine acıyarak bakmamak için kendisini zor tutuyordu. Onları acıyordu, acınası bir haldeydiler ama yapmadı, belli etmedi bir şey.
‘’Artık gidiyoruz ha. İşimiz bitti demek.’’ Söylediği sözleri sadece kendisinin duyabileceği yükseklikle söylediğini yeni farketmişti. Yüzündeki hoşnut ifade ile toplaşmış olan ölüm yiyenlerin yanına doğru yürüdü yavaşca. Lady, Lord ve diğerleri... Hepsi işlerini bitirmiş geliyorlardı. Jackie yüzüne taktığı, onu son derece rahatsız eden maskesini çıkartmak istiyordu artık. Kendisini garip hissediyordu...

Ölüm yiyenlerin bir araya toplanmasıyla artık cisimlenmenin vaktinin geldiğini anladı Jackie de diğerleri gibi. Herkes az önce Lord’un mahkumlara ne dediğinden bahsediyordu. Merhamet... Ah evet Lord’u tanımlayan şeylerden birisi. Her büyük insan gibi o da merhametliydi, o da affediciydi. Bu büyük bir erdemdi ve Lord’da bunların hepsi vardı.
Düşünclerinin arasında Lord sert sesiyle konuşmaya başlamıştı. ““Bitti, dostlarım. Bitti. Artık gidebiliriz.”


Gitme vakti gelmişti, herkes bu sözden sonra yeni bir emir almış gibi teker teker yok oluyordu. Jackie Lord ve Lady’e son bir selam verdi. Onları memnun etmeyi umuyordu. Zarif selamından sonra geri geri çekilidi. Azkaban’ın toz haline bakıyordu mutlu ve hoşnut... ‘’Elveda azkaban!’’ Sinsi bakışları etrafını süzüyordu. Daha sonra gözlerini kapattı sıkıca. Kendisini evinde hayal ediyordu. Bir süre sonra kendinde bir rahatlama hissetti. Evindeydi... Bu oldukça güzeldi. Kendisini direkt olarak koltuğa attı. Kısa bir süre sonra uykuya dalmıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aiden Ryder O'Farrell

GezginGezgin
Aiden Ryder O'Farrell



Mücadele Tarafı : Pure Darkness
Kan Durumu : Safkan

~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ~ Azkaban Baskını   ~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 EmptyPtsi Haz. 29, 2009 9:43 am

Birkaç sopanın elinden böylesi bir iş çıktığına kim inanabilirdi? Lakin yukarıda süpürgesinin üstünde oturmakta olan ve Azkaban’a doğru sopalarını sallayan bir grup büyücünün yanında bu olabilecek bir şey gibi geliyordu. Asalar sallanıyor ve Azkaban dökülüyordu. Birkaç kez daha salladı asasını o da ve her seferinde eskiden görkemli ve sağlam olan bu yapıdan birçok parça dökülüyordu denize. Binayı iskeletine kadar soymaları birkaç dakika sürmüştü ve işleri bittiğinde bütün Ölüm Yiyenler aynı anda ateşi kesmişlerdi. Hepsi biliyordu ki, binayı tamamen toza çevirirlerse içindeki mahkûmlarda ölecekti ancak onların yaşadıkları haberi, halka ve seherbazlara ne büyük bir darbe olurdu. Hayalinin bile hoş olduğunu düşünen Ryder, yakında bu dehşeti haberleri okuyan öğrencilerin gözünde de göreceğini düşündükçe keyfi daha da yerine geliyordu. Yoldaşlığı destekleyen profesörlerin gözünden de bunu okumak mümkündü ancak bu bir nebze daha zordu. Öğrencilere belli etmemek için algılarını kapatacaklardır diye düşündü.

Bir an düşünceleriyle odak noktasını kaybeden gözlerini sabitleştirdi ve aşağıdan sevinçle çıkan mahkûmları gözledi. Mutlulukları gülünçtü ama izlemesi eğlenceliydi, alaycı bir ifadeyle kıvrılan dudakları ortama daha iyi adapte olmasını sağlamıştı. Nihayet Azkaban boşaldıktan sonra Lord öne çıktı ve konuşmaya başladı. Bir yandan onu dinlerken bir yandan düşünen Ryder, adamların serbest olduklarını öğrendikten sonraki yüzlerinde oluşan ifadeye baktı. Acınası bir durumdu. Sözlerini bitiren Lord, gözlerini yanındaki Eileen’e dikti ve genç cadı asasını kaldırarak sözsüz bir şekilde ıslımı kaldırdı. Ardından özgür olduklarını bildiren Lord, buharlaşmalarını seyrederken gözleri kımıldamayan Mike’a döndü. Ona emrini verdikten sonra, Azkaban’a son bir büyü yolladı ve sonunda tüm parçalar toza dönüştü. Görkemli ´toz yığınına´ bakan Ryder, Lord’un sözlerini duyduktan eğilerek selam verdi ve dönerek okulun arazisine buharlaştı. İndikten sonra fark edilip edilmediğine bakarak üstündeki Ölüm Yiyen cüppelerini yok etti ve yukarı çıkmaya başladı. Odasının yumuşak ısısı ve kuş tüyü yatağın rahatlığı aklına geldikçe, ayakları yavaş yavaş istem dışı hızlanıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eileen Garcia

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Eileen Garcia



Mücadele Tarafı : Doğduğundan beri Ölüm'le
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Sırtlan

~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ~ Azkaban Baskını   ~ Azkaban Baskını - Sayfa 2 EmptyPtsi Haz. 29, 2009 12:38 pm



Yolladığı büyüleri bazen şuursuzca savurmuş ve birkaç Azkaban suçlusunu öldürmüştü. Güçlü olanlar hala gücünü saf tutmayı başaranlar kurtulmayı becerenler olmalıydı! Onlar için önemli olanda geriye kalan ve taraflarına geçenler değil miydi? Gözlerini kısmaya bile gerek duymadan tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilen yıkılış bedeninde ki hazın zirvesine ulaştırmıştı Eileen’ı… Süpürgenin üzerinde uçarken ayak basmadığı taştan duvarları yıkmak yaşadığı tüm deneyimlere yenisi eklemişti. Bir an gözleri Morgana’ya çevrildi. Tapılası kadın emrindekini iyi yönlendiriyor. Ruh emicilerle buluşmasını büyük bir keyifle seyretti, yapılanlar mücadele izleyeni bile doruklara çıkaracak kadar etkileyiciydi. Onun varlığı nedense Eileen içinde hep bir ikilem yaratsa da bu gibi olaylarda yerini güvene bırakıyordu. Morgana varsa deneyimin verdiği güçle her şey yolunda giderdi. Bakışları onun mücadelesinden kayarken Briareus’a takıldı. Genç büyücüyü tanımak hiç de zor değildi onun için. Hogwarts’tan tanıdığı çocuğu şimdilerde daha çok görüyordu. Eragon’un yokluğu Eileen’ı fazlasıyla etkilemiş ve genç adama bakarken abisinden kalanları kısa bir süre hatırlar olmuştu. Ama şimdilerde ona bakarken sadece Briareus’u ve onun isteklerini, arzularını görüyordu. Okuldan kaçması Eileen’ın başta hoşuna gitmese de kimsenin tercihini etkileyecek değildi. Nedense önem verdiği biri haline gelmiş bu genç adamdan gözleri çok az alır olmuştu. Derin nefes alırken büyünün etkisi ile oldukça gürültülü bir ses kulaklarına çalındı. Morgana işini bitirmişti. Yıkık dökük mekan kısa anda Eileen’ın hafızasına kazınmıştı. Süpürgesini afifçe öne eğerek aşağıya süzüldü ve Jacqueline’nin yakınında duraksadığında Lord’un sesiyle bakışlarını ona çevirdi. Adamın gözlerinden okunan hoşnutluk dikkat çekiciydi Eileen için. Mahkumlardan yıkıntının üzerine çıkanlar Lord büyük bir ilgiyle bakıyordu. Sert ses tonun verdiği çekicikle gözlerini Lord’an alması zor olsa da mahkumlara bakmaya çalıştı. Cisimlenmeyi engellemek için söylenen sözlerin ardından kendi ismini duyduğunda elindeki asayı yavaşça yıkıntıya çevirdi. Düşüncelerinde bir anda var olan kelimeler yıllar öncesinden kalma bir bilgiydi. İntensocorpo!’ Beyninde yavaş yavaş oluşan güç asasının ucunda yoğunlaştı ve hızla beyaz parlak bir ışıkla yıkıntıya çarptı. Çarptığı anda gözleri kamaştıran ikinci bir ışık çok uzaklara kayarken saydamlaştı ve yok oldu. Buharlaşmayı engelleyen büyü hafif bir çıtırtıyı andıran bir sesle kırılmışa benziyordu. Bakışları yavaşça Lord’a kaydığında yaptığı büyünün gerçekleştiğinden emindi. Yıllardır denediği büyü hiçbir zaman onu hayal kırıklığına uğratmamıştı. Bakışları aşağıdaki kalabalık arasında Mike aradı. Onu neden bu kadar zaman içinde aklına hiç getirmemişti. Ortamın büyüsüne kapılmış olmalıydı! Onun güçlü çehresini görmek içinde garip bir duygu uyandırmıştı. Lord’un dediklerini bile zihninde ki karışıklığın arasında bölük pörçük yakalamıştı. Söylediği sözlerin ardından yok olan Mike’ın yerindeki boşluğa bir an baktı ve elindeki süpürgeyi sıkarken kendini onun gittiği yere göndermek için düşüncesini yoğunlaştırdı. İki saniyenin sonunda artık sıkışan bedenine tamamen zıt beyni rahattı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

~ Azkaban Baskını

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-