AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Eski Parşömen

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
Foster Meadow

GezginGezgin
Foster Meadow



Mücadele Tarafı : Belli değil
Rp Sevgilisi : --
Kan Durumu : Safkan
Patronus : --

Eski Parşömen Empty
MesajKonu: Eski Parşömen   Eski Parşömen EmptyCuma Haz. 12, 2009 1:00 am

2013

Meşalelerle aydınlatılmış, duvar boyaları solmuş, dar bir koridorda aniden bir çift ayak sesi ve soluk alıp-verme sesleri duyuldu. Genç Foster Meadow hızlı adımlarla koridoru geçiyordu. Esmer ve yakışıklı yüzü endişeyle kasılmıştı. Foster Meadow henüz yirmili yaşların başında olmasına rağmen üstün başarısından dolayı esrar dairesinde çalışmaya başlamıştı. Büyük ihtimalle çok nadir bu yaştaki cadı ya da büyücüler esrar dairesine alınıyordu. Yine de girdiğinden beri yanlış hiç bir iş yapmamıştı. Şimdiye kadar...Daha doğrusu bakanlığa göre yanlış kendisine göre doğru olanı yapmıştı. Cüppesinin sağ cebinde sıkıca mühürlenmiş parşomeni bakanlığa veremezdi. Peki niye? Bunu kendine defalarca sormuştu. Yıllardan beri çalıştığı ve sonuna kadar güvendiği bakanlığa, bu parşomen parçasını vermeyi niye reddetmişti ki? Cevabını içten içe biliyordu; Bu parşomene sahip olmak isteyen kişilerin elbette bakanlıkta casusları vardı. Parşomen bir kez bakanlığın eline geçti mi parşomeni isteyen kişiler kolaylıkla parşomeni çalabilirlerdi.

Foster koridorun sonuna gelince birden durdu ve asasını hızla çekti. Koridorun sonunda iki yol ayrımı vardı. Biri sola diğeri sağa gidiyordu. Garip olan ise iki taraftan da koşan kişilerin seslerinin gelmesiydi. Foster'ın içi korkuyla kasıldı. Kendi için çok korkmuyordu. Korktuğu iki şey vardı. Birincisi parşomenin bakanlığın eline geçmesi ve bakanlık tarafından parşomeni alıkoyduğu için suçlanmasıydı. İkincisi ise bu parşomeni isteyen kişilerin ne kadar büyük bir güce sahip olduğu düşüncesiydi. Şu anda Foster'ın bulunduğu yer İngiltere'de ki en güvenli yerlerden biri olmalıydı. Çünkü buraya yoldan geçen herhangi biri giremezdi. Sadece özel izne sahip kişiler girebilirdi ama şu an en güvenli yer olmaktan çok uzaktı. Nasıl olduğunu bilmiyordu ama parşomenin peşindekiler buraya bile girmeyi başarabilmişlerdi. Demek ki artık bakanlık güvenli değildi.

Foster sesler yaklaşırken arkasını döndü ve geldiği yöne doğru koşmaya başladı. Parşomeni saklayacak başka yer olmalıydı. Foster koşarken birçok şey birden oldu. Arkadan en az bir düzine adamın bağırma sesi geldi ve tüm meşaleler bir anda söndü. O sırada önünde mor bir ışık parladı ve üç tane adam ya da kadın önünde belirdi. Hiç bir şey demeden Foster'a bir lanet yolladılar. Foster asasını o kadar hızlı hareket ettirdi ki etraf aydınlık olsaydı sadece havada bir leke olarak görülürdü. Gelen üç büyüye karşılık verirken arkasında sesler de yaklaştı. Foster asasını bir kez daha salladı ve zaten karanlık olan koridor, nasıl olduysa daha da karardı. Arkasında ki kişilerin ayak sesleri kesildi ve ortama tam bir sessizlik hakim oldu.

Foster daha demin önünde oluşan üç kişiden biri nazik ama tehditkar bir sesle konuşmaya başladı." Foster Meadow. Elinizde bize ait olan bir şey var. Sadece onu almak istiyoruz. Size zarar vermek istemiyoruz. Bize sadece parşomenin yerini söyleyin." dedi. Foster'ın aklı deli gibi çalışmaya başladı. Demek ki parşomeni sakladığını düşünüyorlardı. Bu iyiydi. Eğer onları farklı bir tarafa yönlendirirse acaba onunda gelmesini isterler miydi? Büyük ihtimalle öyle olurdu. Düelloya kalkışsa keinlikle kaybederdi. Sayıca çok üstündüler. Foster düşünürken arkadaki bir düzine kişiden iç çekme sesleri geldi. Daha demin ki kişi bir daha konuşarak " Pekala. O zaman zorla öğreniriz." dedi. Foster o anda yapacak bir şey bulamıyordu. Şu anda olduğu yerde buharlaşmak imkansızdı. Aslında önündeki bu üç kişinin nasıl oluştuğunu merak ediyordu. Cisimlenme ya da buharlaşma olmadığı kesindi çünkü mor bir ışık çıkmıştı. Foster başını iki yana sallayarak daha önemli konular hakkında kafa yormaya başladı.

Böyle sessiz bir şekilde durarak en fazla ne kadar oyalanabilirdi ki? Yaptığı büyünün, karşı-büyüsünü bulacaklardı ve etraf aydınlanacaktı. O zaman ne yapacaktı? Ölümden korkmuyordu. Ölümle birçok kere alay etmişti. Ona meydan okumuştu. Şimdi de okuyacaktı. Kaderini kabullenmiş bir şekilde asasını salladı ve o gerçek dışı karanlık yok olup meşalelerin hepsi bir anda yandı. Etraf aydınlanınca bir an için gözleri kamaştı. Gözbebekleri karanlığa alışınca şu an hiçte iyi bir durumda olmadığını farketti. Önünde üç mor cüppeli, yüzü gizli büyücü ya da cadı duruyordu. Arkasında da bir düzine kadar kara cüppeli ve yine yüzleri cüppelerinin altına saklanmış kişiler duruyordu ve orda olan herkesin asası ona dönmüştü.

Foster durumu değerlendirdi. En aptal büyücü bile bu dar koridorda ister istemez büyüyü isabet ettirebilirdi. Yani bir düello çıkarsa kesinlikle ölürdü. Fakat ölmesine izin vermezlerdi çünkü parşomeni sakladığını sanıyorlardı ve parşomen onlara lazımdı. Mor cüppelirden daha demin konuşan kişi konuşmaya devam etti. " Ne büyük cesaret. Bu cesaretin için tebrik ediyorum. Şimdi bize yerini söyleyecek misin?" diye sordu. Foster ciddi bir sesle " Hayır söylemeyeceğim. " dedi. Mor cüppeli sakinliğini korumaya çalışarak " O zaman seni öldürmek zorunda kalırız. Bunu istemiyoruz." dedi. Foster gülerek " Beni öldüremezsiniz parşomenin yerini bilmiyorsunuz." dedi. Mor cüppeli adam korkunç bir sesle " Öğrenmenin yolları var." dedi.

Foster başka tek kelime edemeden arkadan gelen bir büyüyle duvara çarpıp yere düştü. Asası bir metre kadar ilerisine uçtu. Mor cüppeli adam ona bir adım yaklaşarak asasını salladı. Foster'ın gözleri birden iri iri açıldı. Sonra kesik bir çığlık çıktı. Bu acı inanılmazdı. Sonsuz bir acıydı ve ölmekten de kötüydü. Yarım dakika kadar acı geçmedi. Sonunda mor cüppeli adam büyük bir zevkle " Hoşuna gitmiştir umarım. Çünkü söyleyene kadar buna devam edeceğim. Arkadaşlarım da yeni buldukları bir kaç büyüyü üstünde denemek için sabırsızlanıyorlar." dedi. Foster titreyen başını durdurmaya çalışarak ve bu durumda bile gülümseyerek " Onlara yardım edeceğim için mutluyum o zaman." dedi. Mor cüppeli adam sinirli hırladı ve asasını bir kez daha salladı.

Foster acıyı tekrar tekrar yaşadı. Acaba daha ne kadar dayanabilirdi? Biri gelene kadar dayanabilir miydi? İmkansz gibiydi. Daha beş dakika geçmeden yerde acı içinde titriyordu. Adam doğru söylüyormuş. Arkadaşları daha önce hiç bilmediği bir kaç büyü yaptılar. Yüzü arka arkaya on kere delik deşik olup tekrar düzeldi. Crucio dan bile daha fazla acı veriyordu. Foster kendini kaybetmeye başlamıştı. Sadece acıyı hissediyordu. Bu büyülerde yetmezmiş gibi arada sırada bir kaç tekme de sallıyorlardı. Konuşabilse onlara artık öldürmeleri için yalvarırdı. Kendini kaybetmeye yakın daha demin ki adam " Durun kendine gelmesini bekleyin. Eminim dersini almıştır." dedi.

Foster onlar büyü yapmıyorken bile acı hissediyordu. Her tarafı titriyordu ve yüzü kan içinde kalmıştı. Öleceğini bilmekten çok hissediyordu. Ölmese bile delireceğine emindi. O sırada aklına bir şey geldi. Esrar dairesine girerken bir dizi kurstan geçmişti. Çok sevgili hocası Merrian Dolph, onun kaçış teknikleri profesörüydü. Foster'ı diğerlerinden birazcık daha fazla severdi ve arada ona yardımcı olacak bazı şeyler söylerdi. bir keresinde yorucu bir dersin ardından( düşmanla çevrili br alanda nasıl gizlenirsin ya da kaçarsın?) Profesör Merrian onu yanına çağırmış ve tebrik etmişti. Sonra kulağına eğilip "Peki ya buharlaşmanın engellendiği bir yerden nasıl kaçarsın öğrenmek ister misin?-cevap beklemeden- Mesela bakanlık. yakında orda işe başlayacaksın. Nasıl kaçardın? Sana söyleyeyim. Bakanlıkta bir kaç kör nokta var. Gözden kaçmış kör noktalar değil bakanlığın bizzat yaptığı kör noktalar. İstersen Her yanın buharlaşma ve cisimlenme savurucu büyülerle donatılsın o kör noktalara gidebilirsin. Tek yapman kör noktaları bilmek. Ben birini biliyorum şifa odası." demişti.

Foster bu anı aklına gelince bir an için umutlandı. Eğer asasını alabilirse... Kasılmalar ve titremeler arasında asasına yaklaşacak biçimde duvara yaslandı ve titreyen elini kaldırarak " Durun söyleyeceğim"dedi. Mor cüppeli adam sevindiğini belli eden bir sesle " Demek ki dersini almışsın. Dinliyorum." dedi. Foster ayağa kalkmaya çalıştı. Bunu bilerek yaptı. Ayağa kalkamayacağını biliyordu. Acı o kada rkuvvetliydiki. Ayağa kalkarken titreyen, güçsüz ayakları onu tutamadı ve yana doğru devrildi. Kendini iyi ayarlamıştı. Asası bir kaç santim ötedeydi. Aynı adam " Kendine gelmen uzun vakit alacak. Şimdi söyle. Arkadaşlarım sıkılmaya başlıyor. Yine üstünde büyülerini denemek isteyebilirler." dedi. Foster arkasına dönüp adamın görünmeyen suratına bakıp gülümsedi ve kısık bir sesle" O zaman senin üstünde deneyebilirler pislik." dedi ve son gücüyle asasına uzandı. Değdiği an bir düzineden fazla büyü üstüne doğru geliyordu ama çok geçti. Çoktan oradan uzaklaşmıştı.

Şifacılar odasında oluştuğunda çok çok az bir vaktinin olduğunu biliyordu. Hâlâ ayağa kalkamıyordu. Bayılmamak için tüm gücüyle şu ana konsantre oluyordu. Etrafına bir göz attı. Sağ tarafında bir derginin üstünde genç bir şifacının fotoğrafı vardı. Sıcak bir şekilde gülümsüyordu. Altında da ona nasıl ulaşılabileceği yazıyordu. Bu dergiyi biliyordu. her ay birini tanıtırdı ve reklamını yapardı. Fotoğrafın altında geçen adrese konsantre oldu ve bir kez daha ortadan yok oldu.

Bir saniye sonra sert bir şeye çarptığınıh hissetti. Zaten bayılmanın eşiğindeydi. Bu çarpma acısını daha arttırmıştı. Şu an nefesi kesilmiş bir şekildeydi. Düşündüğü adres buharlaşma savurucu büyüyle donatılmış olmalıydı. Foster tüm gücünü toplayıp aynı adrese konsantre oldu ve bir kez daha sert şekilde bir yere çarptı ama bu sefer farklıydı. Büyük bir patlama sesi geldi ve kendini aydınlık bir holde buldu. Nasıl yaptığını bilmiyordu ama savuşturucu büyüyü aşmıştı. O anda karşısında hayatında gördüğü en güzel cadılardan birini gördü. Yüzü şok ve korkuylşa kasılmıştı. Foster çok vaktinin olmadığını biliyordu. Etraf gidip geliyordu. Her an bayılabilirdi. Burda kendini kaybetmek istemiyordu. Yoksa karşısında duran cadı için çok tehlikeli olurdu. Yerde sırt üstü yatmış bir şekilde cebinden parşomeni çıkardı ve yere koyup cılız bir sesle " Tekrar almaya geleceğim. Lütfen onu sakla ve kimseye söz etme. Sadece sakla. Lütfen." dedi ve Foster son güç kırıntısını da kullanıp oradan buharlaştı...

Günümüz

Aradan üç yıl geçmişti ve Foster hâlâ o kara günün etkisinden kurtulamamıştı. Üstünde hangi büyüleri uygulamışlarsa kalıcı bir etki yaratmış gibi görünüyordu. Neredeyse her şey eskisi gibiydi. Sadece arada büyük acı nöbetleri geçiriyordu. Bu bile geçmeye başlamıştı. İlk yılında neredeyse her gün bu nöbetleri geçirirken şimdi ayda bir bile olmuyordu. Eskisi kadar güçlüydü. bakanlığın hiçbir şeyden haberi olmamıştı. Sadece altı aylığına onun ölümcül bir hastalığa yakanlandığını sanmışlardı. Foster bakanlığa güvenmemekle doğru olanı yaptığını biliyordu. Çünkü bakanlık burnunun dibinde gerçekleşen o olaydan bile haberdar olmamıştı.

Foster bunları düşünürken büyük yatağında gerindi. Bakanlık ona bir haftalık izin vermişti. Büyük ihtimalle son verdikleri görevi başarıyla bitirdiği için bir ödüldü. Yatağından sakince kalkıp yarı çıplak vücuduna baktı. Hiç bir iz yoktu. Bir kez daha gerinirken açık pencereden içeri kahverengi bir baykuş girdi. Ayağına küçük bir parşomen bağlanmıştı. Foster parşomeni alır almaz baykuş uçup gitti. Parşomende tek bir cümle yazıyordu. " Kız ve parşomen tespit edildi." Foster koşup yastığının altından asasını aldı ve tek dokunuşla parşomeni yaktı. Hemen ardından da üstünü giyindi.

Şu an yapması gerekenin ne olduğunu bilmiyordu. Foster takip edildiğini biliyordu. O günden beri direk olarak yaklaşma fırsatı vermediği için o adamlar sürekli olarak onu takip ettiriyordu. Şimdi direk kızın yanına giderse hem kızı hem de parşomeni tehlikeye atmış olacaktı. Akşamı beklemeliydi. O zaman takipçilerini rahatlıkla atlatabilirdi. En iyisinin bu olacağına karar verip akşam için plan yaptı.

Karanlık Londra sokaklarına çökerken Foster hâlâ plan yapmaktaydı. Şu anki planı belliydi. Kızın yanına gidecek. Parşomeni alacak ve parşomeni aldığına takipçilerine inandırmak için bir kaç yere haber salacaktı. Böylecelikle kız da zarar görmemiş olacaktı. Foster kendini gideceği yeri düşünmeye zorlarken plan yapmaya devam etmekteydi. Önce evinin güneyinde bulunan milli parka buharlaştı. Takipçileri burada atlatacaktı. Düşündüğü gibi de oldu hemen ardından ağaçlıkların arasına iki kişi buharlaştı. Foster biraz kızdı. İki kişi onun için çok azdı. Aşağılandığını hissetti. Önündeki göle bakar gibi yaptı. O sırada takipçileri daha da yaklaştı. Foster büyük bir hızla arkasına dönüp iki tane büyü yolladı ve takipçilrini sersemletti. Hemen ardından da gideceği asıl hedefe buharlaştı.

Kızın evi önünde duruyordu fakat ışıklar kapalıydı. O anda evin tam önünde beş kişi yoktan varoldu. Foster arkasındaki ağaçlıklara saklanarak yeni gelen davetsiz misafirleri gözetledi. Ortadaki diğerlerine olumsuz bir şekilde başını salladı. Sonra hepsi yine ortadan yok oldular. Geri dönerlerse diye Foster bir iki saniye yerinden çıkmadı. Sonra buharlaştıklara yere gidip izlerini takip etti. Kısa bir süre sonra kendini Battersea gölünün orda buldu. Etrafına bakındı. İleride kızın ay ışığı altında parlayan yüzünü gördü. Çok güzeldi. Sonra arkasından sinsice gelen beş siluet. En iyisi uygun zamana kadar onları takip etmek ve sonra kızı izleyenleri haklamaktı... Foster gölgelerin içine çekilirken gözünü kızdan ayırmadı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dorés Nydeln

GezginGezgin
Dorés Nydeln



Mücadele Tarafı : Samet Abi'min, Sedağ Ablam'ın yanı *.*
Rp Sevgilisi : Hayden bakışlı Furkan *.*
Kan Durumu : Melez
Patronus : Jigglypuff Razz

Eski Parşömen Empty
MesajKonu: Geri: Eski Parşömen   Eski Parşömen EmptyCuma Haz. 12, 2009 4:17 pm

Güne mutlu başlamıştı, sorunsuz ve güzel geçen bir gün. St. Mungo’da işlerin durgun olmasını hiç de dert etmiyordu, nasıl olsa maaşı bir şekilde ödeniyordu. Açıkçası her gün bir dolu ağzıyla burnu yer değiştirmiş, zehirlenmekten gebermiş insan yüzü görmektense sıkıntıdan üfleyip püfleyen şifacı yüzleri görmek daha kolayına geliyordu. Zaten mesleğinden pek hâz almıyordu, bir sürü iksir formülü ezberlemek, tedavileri takip etmek ona göre sıkıcı ve yorucuydu. Sweliné olmasa bu işte iki dakika kalmazdı ya, ablası olduğu için pek bir şey diyemiyordu. Ayrıca Sweliné ile vakit geçirmek sıkıcı değildi. Sweliné ona diğer şifacılardan bir dolu dedikodu getiriyordu zaten. Bunları büyük bir keyifle dinleyen Dorés St. Mungo’da sıkıntısını gidermiş oluyordu. Eh, gerektiği zaman bu dedikoduları da kullanmıyor değildi hani. Sweliné buna çok kızsa da insanların bir anda kendilerini göklerde hissetmesine engel oluyordu Dorés. Bundan büyük zevk alıyordu, ne diyebilirdi ki! St. Mungo’daki işi bitti bitecek, vakit gelmişti. Çantasını omzuna takarken Baş Şifacıya iyi günler dileyip hastane merdivenlerinin yolunu tuttu. Bu hastalıklı kokunun üstüne sinmiş olabileceği düşüncesi bile midesini bulandırıyordu. Dışarı çıktığında temiz havayı doyumsuzca soludu, saçlarını eliyle karıştırıp geriye atarken bir esmer bir adamın ona dikkatle baktığına şahit oldu. Aklından geçen şey, beğenildiği için bu tür bakışların normal olduğuydu.

Yolda bir ‘Hot Dog’ yazısı mı görmüştü ne? Geri dönüp tekrar bakmalıydı. Doğru görmüştü, ah tam zamanında. Açlık hissi tabelayı gördüğü anda biraz daha çoğalmıştı içinde. Seyyar tezgaha doğru yürürken önünden hızla bir muggle aracı geçmişti. ‘Seni lanet olası!’ Bu cümlenin sonuna ‘muggle’ kelimesini ekleyip haykırmayı çok istemişti bir an için. Kendini frenlediği için şanslıydı. Sosisli sandviçinden bir ısırık aldıktan sonra gözleri hemen önünden geçen kadının inanılmaz mavi gözleriyle karşılaşmıştı. ‘Birine benzetmiş olmalı, o da beni beğeniyor olamaz ya?!’ Dudakları bu anlamsız düşüncelerin etkisiyle kıvrıldı. Sweliné haklıydı belki de, son günlerde fazlasıyla paranoya edinmişti. İçtiği bir iksirden ya da yediği bir büyüden etkilenmiş olabilir miydi? Normal insanlar gibi yaşamıyordu, normal olması da beklenemezdi. Ama bu kurduğu saçma paranoyalar içinde kafayı sıyırmaktansa normal bir yaşam sürmeyi, hatta muggle tarzı bir hayatı tercih ederdi. Krem rengi ojeyle kaplanmış tırnaklarının ucunda duran son lokmasını da rujunun bozulmasına aldırmadan midesine indirdi. Kendini daha iyi hissediyordu şimdi, şüphesiz!

Sıkıca tuttuğu çantası bir an için kolundan alınacakmış gibi hisseti. Çantasına temas eden her neyse Dorés’i ürkütmüştü. Korkuyordu, çünkü bugün kendince bir karara varmıştı. Üç yıl önce Nydeln ailesinin evinde, kuzeninin nikâhı için ailesinin kilisede bulunduğu gün Dorés’in başına inanılmaz bir olay gelmişti. Buharlaşmaya karşı koyulan tılsım etkisiz hale getirildi. Evin içinde tanımadığı bir adamla karşılaşan Dorés o anki heyecanıyla sadece genç büyücünün dediklerini yapmıştı. Sorgulaması gereken pek çok şey vardı, öğrenilmesi gereken gizli olaylar olduğuna emindi. Ancak yaptığı tonlarca araştırmanın sonucu ona eski bir parşömen veren, evine birden giren ve durumu epey ağır olan bu adamın soy ismiydi. Kayıtlarda onu F. Meadow olarak bulmuştu, ismini bir türlü öğrenememişti. Esrar Dairesi Çalışanları, bakanlık tarafından gizli tutulmaya çalışılıyordu. Anladığı kadarıyla Meadow da Esrar Dairesi’nde görev yapıyordu. Daha fazlasını asla öğrenemedi. Yine de bunun yeterli olduğunu düşünüyordu. Venusé’e gönderdiği baykuş postasında bu gizemli parşömenin sahibinin soy ismini öğrendiğini, yakın zamanda bunun için bakanlığa gideceğini yazmıştı. O postanın ardından her an takip ediliyormuş gibi bir his doğuyordu içine. Başta bunun psikolojik bir rahatsızlık olduğunu düşünmüştü. Bir gün geldiğinde, odasını darmadağın bulduğunda Sweliné’e çıkışmıştı. Bu parşömenden ailesine ve birlikte olduğu hiçbir erkeğe bahsetmemişti. ‘Saklaması’ gerekiyordu ne de olsa.

Bakanlığa uğradığında Meadow’ın izinli olduğunu öğrenmişti. Lanet olası bakanlık çalışanları Meadow’ın ev adresini vermemek için çok uğraşmıştı. Anlaşılan işi bir hafta sonrasına kalmıştı. Acaba Meadow onu gördüğünde tanıyacak mıydı? Belki de anımsamayacaktı, ona inanmaması bile muhtemeldi. Dorés için bir önemi yoktu, parşömeni ona ulaştırmak kâfi gelecekti. Genç kadın bu düşüncelerle kaldırımda yürürken jilesinin kırışan eteklerini düzeltti. Gümüş rengi gömleğinin üzerindeki siyah jilesi dizlerinde son buluyordu, dalgalı saçları omuzlarından biraz daha aşağıya uzanırken belirgin kirpikleri baştan çıkartıcı gözlerini tüm güzelliğiyle çevreliyordu. Ne var ki yüzündeki huysuz ifade ona hiç yakışmamıştı. Rahatlamak için temiz havaya ihtiyacı olduğu kanısına vardı. Vakit geçirecek güzel bir yer biliyordu.

Battersea Gölü kıyısına vardığında dudakları zevkle kıvrılmıştı, güzel yüzü sokak lambalarıyla aydınlanıyordu artık. Çantasını sıkı sıkı tutarak göl kenarını sıkıca çevreleyen yürüyüş yolunu takip ederek eşsiz manzaranın efsununa kendini bıraktı öylece. Bu sırada çok yakınına bir kadın cisimlendi, mor cüppeli bu kadının yanına bir tane de erkek cisimlenmişti. İnsan cisimlendiği yere bakmaz mıydı? Aldırmıyormuş gibi yaptıysa da çevresine cisimlenen pek çok insanı fark etmemesi imkansızdı. Korkuyla açılan gözleri kaç kişi olduklarını saymakla uğraşırken elleri sıkıca çantasını kavramıştı. Bu gece yaptığı ilk yanlış hareket bu olmuştu, çantayı sıkıca tutması bütün dikkatleri o yöne çekmişti. Yüzlerindeki pis sırıtıştan irkilen Dorés göl kenarının bu saatteki ıssızlığından faydalanan bu yabancılardan hiç ama hiç hoşlanmamıştı. Kendisine doğru bir adım atan adama asasını hızla uzattı ‘Uzak dur!’ Elleri titrerken gözleri dehşete uğramışçasına açılmıştı. Arkasındakilerden biri onu silahsızlandırdığında yapacağı tek bir şey kaldığını hisseti. ‘Biri yardım etsin!’ Şimdi çantaya ulaşmak isteyen büyücüleri muggle yöntemleriyle savuşturmaya çalışan genç kadın ömründe bu kadar büyük bir korku yaşadığını hatırlamıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Foster Meadow

GezginGezgin
Foster Meadow



Mücadele Tarafı : Belli değil
Rp Sevgilisi : --
Kan Durumu : Safkan
Patronus : --

Eski Parşömen Empty
MesajKonu: Geri: Eski Parşömen   Eski Parşömen EmptyCuma Haz. 12, 2009 10:46 pm

Foster Meadow; birçok yönden kıskanılan ve nefret edilen genç adam. Esrar Dairesi'nde çalışmaya başladığında herkes tarafından yapılan tanım buydu. Kısa sürede bu kadar yükselmesini bazı kişiler çekememiş hatta birkaç kere gönderildiği görevlere engel olmaya çalışmışlardı. Son engel olmaya çalıştıkları görevse eski parşömeni bulma göreviydi. Basitti. Sadece gönderildiği yerde ona verilen ismi bulacak ve gerekmedikçe zor kullanmadan o parşömeni alacaktı. Bu verilen görev ona göre basitti. Çok defa kaçak birilerini yakalamış ve yakaladığı kaçaktan zorla bilgiler almıştı. Bunu düşünerek verilen bu son görevin çok vaktini almayacağını düşünüyordu. Asıl ona ilginç gelen bu basit görev için anti-foster'cıların çok akrgaşa yaratmasıydı. Nedenini elbette hiç sormadı çünkü söylemeyeceklerini biliyordu. Yine de aklında hep bir ukte olarak kalmıştı.

Verilen görevin ne kadar zor olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Bu parşömenin ne kadar değerli olduğunu anlaması ve peşinden ne kadar büyük gücün olduğunu bulması ufak bir araştırmadan sonra ortaya çıkmıştı. Yine de kafasına fazla takmadı. Tek yapması gereken parşomeni bulup güvenle bakanlığa getirmekti. Verilen ismi bulacağı yer; Türkiye diye bir ülkenin doğusunda olan Hatay adlı ildi. Oraya gider gitmez işlerin ne kadar karmaşık halde olduğunu gördü. Çünkü parşömeni almak için oraya gideceği önceden bildirilmişti. Sınırı geçer geçmez onu bekleyen bir düzine ama çok becerikli olmayan büyücüler onu bekliyordu. Onları çok zorlanmadan atlatıp verilen ismin peşine düştü. Onu bulması bir ayını almıştı. Bu Foster'ın içine bir kurt düşürdü. Bakanlıkta çalışan yüksek mevkili birinden yardım alıyor olmalıydı. Çünkü yapacağı şeyleri rapor ettiği büyücü ve cadılar bakanlığın en üst mevkinde bulunan kişilerdi. Buna rağmen adamı bulup parşömeni zorla almıştı. Bunun için adamı öldürmek zorunda kalmıştı. İşte o gün Foster Meadow'un içine bir korku düştü. O bile bu parşömen için bir adam öldürmüştü. Bakanlığa aldığını hemen söylemedi. Parşömendeki mührü açmaya çalıştı ama bu imkansızdı. Biraz daha vakit kazanmak için parşömenin yerini bulduğunu ama oraya gitmesinin vakit alacağını söylemişti. Bu süre zarfında parşömeni araştırmaya başlamıştı. Fakat tek öğrenebildiği şey yanlış ellerde çok büyük bir tehdit oluşturacağıydı. Foster o anda kararını vermişti. Bu eski parşömeni ne pahasına olursa olsun koruyacaktı.

Foster karanlığın içinden Şifacı Dorés Nydeln'ı izlerken bunları aklından geçiriyordu. Canı pahasına koruduğu parşömen şu an izlediği güzel şifacıda duruyordu. Bu güzel şifacıyı asla korumasız bırakmamıştı. Onu gizliden gizliye izlemesi için peşine hep birilerini takmıştı. Bunun için memnundu. Şu an o olmasa büyük ihtimalle Dorés yakalanacaktı. Aslında o olmasa Dorés 'a hiç bir şey olmayacaktı. İçini bir pişmanlık kaplarken genç şifacının birden çevrelendiğini gördü. Foster içinden lanet okurken gölgede kalmaya çalışarak Dorés'a doğru yürüyen siluetleri gözünde tarttı. Dorés asasını düşürmüştü ve çok güzeldi. Bu da diğerlerinin sırf ona konsantre olacağı anlamına geliyordu. Foster her iddiasına vardı ki şu an bir otobüs muggle gelse umurlarında olmazdı. Bu iyi bir şeydi. Foster'ın bir şansı vardı.

Dorés korkuyla yardım istedi. Çevresini büyücüler tamamen sarmıştı ve güzel şifacı çantasını sıkı sıkı tutuyordu. Keşke böyle yapmasaydı. Parşömenin üstünde olduğunu belli etmişti. Foster başını iki yana sallayarak yıllardan beri tanımadığı bir adam için bu parşömeni gizli tutan kadına büyük bir minnet duyarak gölgeden çıktı. Asası elinde hazır duruyordu. Hiç biri onun geldiğinin farkına varmamıştı. Foster ne zaman düelloya başlasa yaptığı gibi gülümsedi ve asasını hızla salladı. Üç yıl önce işine yarayan büyü şimdi de yarayacaktı. Etrafı gerçek olmayan bir karanlık sardı ve Foster Dorés'ın yanına buharlaştı. Etrafında ki büycüleri göremese bile hissedebiliyordu. Dorés 'ın belinden tuttu. O sırada Dorés istem dışı olarak kısa bir çığlık attı. Foster genç şifacıyı kendine yaklaştırarak bağırmaması için elini ağzına koydu ve çok kısık bir sesle " Ben parşömeni sana bırakan adamım. Meadow." Dorés'ın ona inanmayacağını düşünerek ekledi " Üç yıl önce buharlaşma tılsımını kırıp berbat bir halde evine buharlaşmıştım. Yüzüm kan içindeydi." dedi.

Diğer büyücülerin durduğunu hissetti. Bir terslik olduğunu anlamışlardı. Sonra birden üç yıl önce ona acı çektiren adamın sesini duydu." Bay Meadow. Sizin burada olmanızı beklemiyor değildim. Yine mi bu küçük numara. Bu sefer size hiçbir şey yapmayacağız. Sadece sizin yüzünüzden bu güzel kızın ölmesini izlettireceğiz." dedi ve bir ışık parladı. Ortadaki karanlık bir anda yok olmuştu. Durum biraz garipti. Foster ve Dorés'ın etrafı yeni gelenlerle birlikte en az on kişiyle çevrilmişti. Ortalarında ise ikisi garip bir şekilde birbirine çok yakın duruyordu. Foster kızın belini kavramış ve bir eliyle sanki yüzünü kendine çevirecekmiş gibi Dorés'ın ağzını tutmuştu. Her zamanki gibi mor cüppeleriyle üç kişi de en arkada duruyordu. Foster'ın düşünecek vakti yoktu. Asasını hızla salladı ve Dorés'ın asası ona doğru geldi. Asayı şifacının yüzünü bıraktığı eliyle tuttu ve Dorés'ın eline tutuşturdu.

Sonra küçük bir bilek hareketi yaptı. Asasından çıkan büyü görünmezdi ama etki alanı çok büyüktü. Etrafını sarmış olan bir düzine kadar büyücü ve cadı sanki dev bir fanusun etrafında kalmışlardı. O fanusta gittikçe büyüyor ve onları itiyordu. Bu büyü Foster'ın enerjisini yavaş yavaş emerken Dorés'a baktı. Eğer o düello edecekse onunla ölüme kadar giderdi. Çünkü bir kez konuştuğu bu güzel kıza büyük bir minnet duyuyordu ve sanki ona borçluymuş gibi hissediyordu. Diğer seçenekleri de kaçmaktı ve yine bu seçimi Dorés'a bırakıyordu. Genç ve güzel şifacıya...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dorés Nydeln

GezginGezgin
Dorés Nydeln



Mücadele Tarafı : Samet Abi'min, Sedağ Ablam'ın yanı *.*
Rp Sevgilisi : Hayden bakışlı Furkan *.*
Kan Durumu : Melez
Patronus : Jigglypuff Razz

Eski Parşömen Empty
MesajKonu: Geri: Eski Parşömen   Eski Parşömen EmptyPtsi Haz. 15, 2009 12:28 pm

Dört bir yanı çevrili olan Dorés, içinde bulduğu zor durumdan tek başına sıyrılamayacağını çok iyi biliyordu genç kadın. Bir çıkış yolu elbette bulacaktı. Ölmek için fazla gençti. Bedeninde hissettiği bu tarifsiz korkuyu mor cüppeli adamların tavırları daha da körüklüyordu. Başı nasıl böyle bir belaya girmişti anlamıyordu. İki-üç yıldır böle olaylar yaşamıyordu, üstelik parşomen ondayken. Peki şimdi neden zor durumdaydı? Belki de bunu ona veren genç adam onu koruyordu Dorés fark etmeden, yine de kafasında cevaplanmayan çok şey vardı. Onun koruduğu düşünülürse, şimdi neden burada değildi? Dorés’i parşömeni savunmasız mı bırakacaktı yani? Parşömenin işi bitmiş olabilir miydi? Dorés’in zihni bunlarla oyalanırken elbisesinin askıları kıvrılan omuzlarından aşağı iniyordu. Eliyle onları düzeltmek için hamle yaptığı sırada etrafındaki tehlikeli adamlardan biri çantaya hızla uzanmıştı. Dorés’in uzun bacakları topuklu ayakkabısıyla sert bir tekme geçirmişti adama. Ne cüretle çantasına uzanabilirdi? Dorés gibi uçarı bir insanın ona boyun eğmesini mi bekliyordu? Saçmalık! Sonuna kadar mücadele etmek, devam etmek zorundaydı. Gecenin kör karanlığında simalarını seçemediği, bir daha görse de tanıyamayacağı bu adamların istediklerini onlara vermeyecekti. İnatçı bakışları çevresindeki adamları püskürtmek istercesine, hepsinin gözleri üzerinde geziniyordu. Dudakları bir şeyler söylemek istiyormuş da vazgeçiyormuş gibi kıvrılıyor, çenesi hafiften titriyordu. İçinden atamadığı, daha önce hiçbir şekilde tatmadığı o korkunç duyguyu üzerinden aması biraz zaman alacak gibiydi. Kıyamet öncesi sessizlik yerini yeni saldırılara bırakıyordu. Dorés bu kez kolu savurup kurtardı kendini. Gücü yavaş yavaş tükeniyordu. Bir kez daha çığlık attı genç kadın yardım için, belki de bu son şansıydı. Tanrı bir şans daha verse, son bir şans?! Bu seçimi benim yapmadığımı biliyorsun, bunu hak ediyor muyum sence? Her zaman güzelliğiyle insanları büyüleyen Dorés için bu gereksiz, fazladan bir maceraydı.

O sırada gecenin karanlığı yetmiyormuş gibi bilinmeyen bir karanlık Dorés’in ve diğerlerinin gözlerini kör etmişti. Bunun daha lanet olası bir durum olduğunu düşünmeye başlamıştı ki zihnini kaçış planları için hızla zorlamaya başladı. Bu sırada arkasında duyduğu içinin uyuşmasını sağlayan tuhaf bir sesle dizlerinin dayanma gücünü yitirdiğinin farkın vardı. Tanımadığı siluet yavaşça onun belini kavrarken genç kız gözleri kapalı çığlığı basmıştı. Bu kez yakalanmıştı muhtemelen. Dudaklarını kavrayan bir el genç kızın daha da fazla çırpınmasına yol açmıştı. Korkuyla karışık bir teslimiyet duygusu içinde kim olduğunu fısıldamıştı belini sıkıca kavrayan, Dorés’in bedenini kendine yaklaştıran elin sahibi. Ona bu parşömeni veren adam olduğunu iddia ediyordu. Dorés ona nasıl inanabilirdi ki? Bu lanet parşömen yüzünden ölmesine ramak kalmışken, bu parşömenin peşinde bunca insan varken ona nasıl inanabilirdi? Yüzünü bile görmemişken… Ancak adamın tanıdık ses tonu ve söyledikleri ona güvenmesini sağlamıştı, şükran dolu gözlerle hâla yüzünü seçemediği adama bakıyordu. Genç adamın elleri dudaklarında, ses çıkarmasını önlerken Dorés büyünün etkisini yitirmesini sessizce izliyordu. Buradan nasıl kurtulacağız? Buradan nasıl çıkacağız? Dorés gözlerini kapattı, belini sıkıca kavramış adama minnet duyuyordu o an. Mor cüppelilerden birinin tehditkâr konuşması Meadow’a dayanan vücudunun titremesine yol açmıştı. Bunu bize yapamaz… Mutlaka bir çıkışı olmalı, olmalı! Meadow’ın asasını bir anda çağırmasıyla genç kadın asasına kavuşmuştu. Kendisinden birkaç santim uzun olan Meadow, Dorés’in dolgun dudaklarından çekmişti elini. Dorés asasını sıkıca kavradığında Meadow kendisine uzanmış onlarca asayı umursamaksızın hızlı davranış ekti alanı geniş bir büyü yapmıştı. Dorés ve Meadow’ı koruyan saydam bir kalkanın içinde kalmışlardı. Tüm o mor cüppeli pisliklerden kurtulabilecekleri bir kalkan!

Yine de olumsuz yanı vardı bu işin, Meadow güç kaybetme başlamıştı. Büyü etkisini yitirdiği anda düello etmek zorunda kalacaklardı. On kişiye iki kişi düello etmek bir ev cininin bile yapmayacağı bir salaklıktı, tabii o iki kişi üstün büyücüler olmadığı sürece. Meadow, Dorés’in gözünde tanrılaşmaya başladıysa da Dorés bu kadar yetenekli değildi. Kokuyla sarıldığı erkek bedeninin daha fazla güç kaybetmesine dayanamazdı, bir şeyler yapmalıydı artık. Asasını sıkıca kavradıktan sonra Meadow’a yaklaşıp fısıltıyla konuştu. ‘Buradan bir an evvel çıkmalıyız, onlara karşı koyamayız. Zaten sana yeterince ayak bağı oldum.’ Gölün diğer bir kıyısını canlandırdı gözünde, orayı imgeleyerek Meadow ile birlikte ‘Şak’ sesiyle cisimlendiler. Ayakları zemine sertçe bastığında kendine gelmeye başlayan Meadow’ın hâla beline sarılmış olduğunu fark etti. Genç adam bir an için fark edip, ellerini belinden yavaşça çekmişti. Dorés’in iyi olup olmadığına bakıyor gibi bir hâli vardı.

‘Ben iyiyim, Meadow. Emanetin de işte bu çantada. Bugün bunu sana ulaştırmak için bakanlık binasına uğradım. İzinli olduğunu söylediler. Güvenlik açısından adresini de vermediler. Sonrası bildiğin gibi işte…’ Konuşmasının sonuna doğru sesi incelmiş ve kısılmıştı. Göl kenarındaki bir banka halsizce kendini bıraktı. Meadow’a parşömeni vermek için çantasını açmıştı, bu kadar dağınık olmak zorunda mıydı bilmiyordu. Parşömeni çıkardığı çantanın içinden çikolata çıkmıştı. Bu kadar gerginliğin üstüne paketi açıp o tatlı şeyi dudaklarına götürdü. Parşömeni Meadow’a uzatırken masum bakışları o gün yaralı gördüğü yüzün pek de değişmemiş olduğunu fark etti. Yine de onu kanlar içinde görmektense bu haliyle seyretmeyi yeğlerdi. Siyah, asi saçları derin bakışları ile bütünleşmiş olan genç adam en az Dorés kadar çekici dudaklara sahipti. ‘Sanırım bir çikolata daha var, ister misin?’ Mavi gözlerini onun siyah gözlerine kenetlemişti genç şifacı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Foster Meadow

GezginGezgin
Foster Meadow



Mücadele Tarafı : Belli değil
Rp Sevgilisi : --
Kan Durumu : Safkan
Patronus : --

Eski Parşömen Empty
MesajKonu: Geri: Eski Parşömen   Eski Parşömen EmptyPtsi Haz. 15, 2009 10:53 pm

Foster etrafındaki birden çok asaya bakarken kendininkini sıkı sıkı tutuyordu. Bir eli Dorés'ın belini kavramışken diğeriyle kalkanı sağlam tutmaya çalışıyordu. Bakanlığa girerken bu tür güç denemelerinden geçmişti. Belki aralarında en uzun süre dayananlardan biri oydu ama yeteri kadar uzun değildi. Üstelik kimse kalkanı zorlamıyordu. Şu an kalkana yapılan basıncın farkındaydı. Onu hissediyordu. Dorés'ı düşündü. Eğer öldüren laneti yaparlarsa kalkanının hiç bir şansı yoktu. Bu güzel şifacı onun yüzünden ölmüş olacaktı bu Foster'a göre günahtı. Dorés'ın ona ağırlığını verdiğini hissetti. Bedenleri arasında hiç bir boşluk kalmamıştı. Dorés'ın güzel kokusunu bile duyabiliyordu. Saydam kalkanının inceldiğini hissetti. O anda kendini küçük bir deliğin içinden geçiriliyormuş gibi hissetti ve Dorés'ın cisimlendiğini anladı. Oluştukları yer gölün güney kıyısıydı. Bunu bilerek mi yapmıştı bilmiyordu ama buraya cisimlenmeleri çok iyi olmuştu. Foster, büyük ihtimalle peşinde olan adamların kendisini ve Dorés'ı uzaklarda arayacağını biliyordu.

Bir an için dejavu yaşadı. Aslında tam olarak dejavu denmezdi. Sadece burada daha önce bulunmuştu. Bulunduğu kişi aynıydı; Dorés... Sadece o bunu bilmiyordu. Genç şifacıyı izlediği sırada onun arada buralara geldiğini biliyordu. Aslında onla ilgili çok şey biliyordu. Nerde doğduğunu, ailesini, hoşlandığı şeyleri, sevdiği yemekleri... Belki bunu bilse rahatsız olurdu ama mesleği icabı böyle şeyleri araştırmak huyu olmuştu ki bu durum için yapılması zorunlu şeylerden biriydi. Gözlerini ve ellerini genç şifacıdan ayırmadan asasını yavaş bir şekilde salladı. Asasından etrafa bir sıcaklık yayıldı ve hemen sonra geçti. Dorés'a bakarak kısık sesle" Bizi takip edememeleri için." dedi. O sırada Dorés en yakın banka kendini bıraktı ve aceleyle çantasında bir şeyler aramaya koyuldu. Saniyeler sonra aradığı şeyi buldu; Eski parşömen. Foster birkaç adım güzel şifacıya doğru yaklaştı. İstediği parşömen değildi. Onu almak için hazır hissetmiyordu. Aslında şu an istediği hiç bir tepkiyi almamıştı. Bu genç, güzel ve çekici şifacı ona istediği tepkiyi vermemişti. Parşömeni ona tek bir açıklama yapmadan bıraktığı ve onu tehlikeye attığı için, şimdiye kadar ona kendini unutturduğu için, kısaca her şey için... Hatta neredeyse daha deminki durum için kendini sorumlu tutuyordu.

Uzatılan parşömene bakıp onu tutan elleri kavradı ve tekrar çantasına doğru götürdü. Sonra kibar teklifi geri çevirdi. Şu an çikolata için pek hevesli değildi. Dorés'ın ellerini bırakıp masum yüzüne bakarken bir an, içinden onu öpmek geldi. Bu normal bir insan çekiciliği olamazdı. Hemen bu düşünceyi aklından uzaklaştırıp, banka Dorés'ın tam soluna oturdu. Bedenleri yine birbirine çok yakındı. Foster sol elinden destek alarak şifacıya doğru döndü. Hiç bir zaman konuşmadığı, vakit geçirmediği bu güzel kıza karşı büyük bir yakınlık hissediyordu. Bunun nedeni belki ona karşı olan minnet duygusu belki de onu bu kadar iyi tanımasıydı. Yine de şu an başka yerde olmak istemezdi. Sakin sesiyle konuşarak " Lütfen bana bu kadar iyi davranma. Davrandığının yarısı kadar iyi davranılmayı hakketmiyorum ve yarısından daha azı kadar sana davranamıyorum." dedi ve bir süre sustu. Gülümseyerek " Biraz anlamsız bir cümle oldu. Sadece neredeyse bu durum için kendini suçlayacaksın. Sanki o lanet parşömeni sen istemişsin gibi davranıyorsun. Sanki senin yüzünden bu adamlar gelmiş gibi... Tüm bunlar..." dedi ve sustu.

Ne demek istediğini açıklayabilmiş miydi? Söylemek istediklerinin küçük bir kısmını söylemişti. Dorés'a; parşömeninin güzel koruyucusuna bir açıklama borçluydu. Sadece açıklamaya nerden başlayacağını bilmiyordu. Derin bir nefes aldı. Parşömeni alırken, onun için savaşırken bile bu kadar çok düşünmemişti. Onlar sadece olmuştu. Belki de en zor kısma gelmişti. Dorés'ın bedeninin sıcaklığını hissederken bir kez daha siyah gözleri maviyle buluştu. Derin bir nefes alarak " Bak öncelikle tüm olanlar için özür dilerim. Seni bu duruma soktuğum için. Hiç istemezdim ama olaylar öyle gelişti. İkinci olarak senden bir iyilik daha isteyeceğim. Bu sefer emrivaki yapmayacağım. Sadece soracağım ve istemiyorsan... Neyse parşömen bir süre daha sende kalmalı. En azından ben onun sırrını keşfedene kadar. Belki farkındasındır üstündeki mühür herhangi bir büyüyle açılmıyor, yakılamıyor. Normal muggle yöntemleri bile üstünde işe yaramıyor. Denemedim ama kağıda da bir zarar gelmiyor sanırım. Şimdi bir süre daha sende kalmasının bir sakıncası var mı? Ne cevap verirsen ver daha sonra bana istediğin soruyu sorabilirsin. Bilmek istediğin her şeyi bileceksin." dedi.

O sırada önlerinden iki genç muggle geçti. Onlara garip bir şekilde bakıyorlardı. Eh üstündekiler pekte muggle usulü değildi. Aslında muggleların üstündekilere dikkat ettiklerini sanmıyordu. İkisi de erkekti ve bakışlarını Dorés'tan ayıramıyorlardı. Foster gülümseyerek Dorés'a bakmaya devam etti. O hoş kokusunu duyacak ve bedeninin sıcaklığını hissedecek kadar yakınındaydı. Bu bazı şeyleri güçleştiriyordu. Aklı sürekli olarak konunun dışına çıkıyor ve Dorés'la ilgili yaptığı araştırmalara gidiyordu. Bir an önce cevap vermesi için dua ederek sakince bekledi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dorés Nydeln

GezginGezgin
Dorés Nydeln



Mücadele Tarafı : Samet Abi'min, Sedağ Ablam'ın yanı *.*
Rp Sevgilisi : Hayden bakışlı Furkan *.*
Kan Durumu : Melez
Patronus : Jigglypuff Razz

Eski Parşömen Empty
MesajKonu: Geri: Eski Parşömen   Eski Parşömen EmptySalı Haz. 16, 2009 7:53 pm

Genç adam kibarca çikolatayı geri çevirdiğinde Dorés bunu kendince anlamsız bulmuştu. Başını olumsuz anlamda salladı hafiften. O’na göre bu kadar olayda sonra çikolata emek rahatlatıcıydı. Omuz silkip çikolatanın paketini açtı uzun tırnaklara sahip olan ince parmakları. Kibarca dudaklarına götürdüğü çikolatanın tadını almaya başladığında genç adamın dikkatlice kendisine baktığını hissetti. O’nun arzulu bakışlarında kayboluyordu genç kadının mavi gözleri, benzersiz bir bağımlık duygusuyla ışıldayan mavi gözlerini kömür karası gözlerden kaçırdı. O da diğer erkekler gibi ona sahip olmak isteyecek miydi, merak ediyordu. Onunla tanışan pek çok erkeğin yaptığı gibi sadece bedensel olarak bu genç kıza sahip olmak… Meadow’ın bakışları bir an için ona bunları düşünmüştü. Oysa bugün yaptıkları için takdir edilmesi gereken biriydi o. Dorés’in gözünde her geçen saniye ilahlaşıyordu, oysa genç adam bunun farklında değildi. Yine de genç kızın mavi gözlerinin ona nasıl içten, nasıl minnettar baktığını fark edemiyor muydu? Dorés’in dolgun dudakları zevkle kıvrılırken genç kadın, ona nasıl teşekkür edeceğini düşünüyordu sadece. Belki de çikolatasını geri çevirmesine bu yüzden bu kadar alınmıştı. Mavi gözleri masum bir ifadeyle kısıldı. İnce bedeninin her kıvrımı bank üzerine serilmişti, sokak lambasının cılız ışığı genç kadının kusursuz vücudunun bir kısmını aydınlatırken genç adam sol tarafına geçmişti. Meadow’ın hâla ateş kadar sıcak bedeni Dorés’e öyle yakındı ki genç kadın onun nefesini bile hissediyordu. Biraz heyecanlanmıştı, bu mesafede ondan etkilenmesini normal karşılamalıydı. Sonuça Meadow bir erkekti, genç ve siyah gözleri ile pek çok kadının kalbine sahip olabilecek bir erkek. Bir an için onu öpeceğini düşündü Dorés; yanağına ufak ama teşekkür niteliğinde, küçük bir öpücük konacağını imgelemişti. Belki de O bunun olmasını istemişti. Meadow’ın da diğer erkekler gibi işe hızlı başlamasını beklemişti. Yanılmıştı, Meadow tok ve sert sesini olabildiğinde kibarca kullanma çalışıp ona iyi davranmaması gerektiğini söylemişti. Gecenin ikinci burukluğuyla Dorés, gülümseme çalışarak Meadow’ı dinlemeye koyuldu. Yapmacık görünmek istemiyordu, ancak içinden böyle gülücükler saçmak da gelmiyordu.

Yetenekli bir bakanlık çalışanı olan, başarıdan başarıya koşan Meadow’ın bu kararsız konuşmasının altındaki kendini suçlayış Dorés’i tedirgin ve karamsar düşüncelere sürüklemişti bir anda. Meadow’ı bunun için suçlayamazdı, kaldı ki Meadow zor durumda olmasa o parşömeni tanımadığı bir şifacıya vermezdi. Dorés’in gözleri önünde geçmişten sahneler canlanma başlamıştı: Meadow’ın üç yıl önce buharlaşma karşıtı büyüyü ortadan kaldırıp eve girmesi. Kanlar içinde evin içinde biten genç Meadow, o zamanlar on sekizine yeni girmiş, şifacı adayı olan Dorés’e yardım isteyen cesur siyah gözlerle bakıyordu. Tek istediği inandığı doğruyu yapmaktı, Meadow aslında Dorés’in gözünde her geçen gün daha da büyümüştü. O gün salonun ortasında atan kanlar içindeki gencin bu kadar centilmen ve çekici bir beyefendi olduğunu fark etmenin keyfine varması gerekirken, kimin suçlu olduğunu tartışmak niyeydi? Dorés’in elinden gelse onun buharlaşmasına bile izin vermezdi evden, onun yarası için bir şeyler yapmadan göndermezdi. O da korkmuştu, Hogwarts’tan yeni mezun olmuştu ve ilk kez böyle bir olayla karşılaşıyordu. Yapısı gereği maceracı ve cesur bir yapısı yoktu, çılgın bir yanı olsa da cesur olduğu söylenemezdi.

‘Bakın Bay Meadow, istediğinizi düşünebilirsiniz. Belki de içten içe sizi suçladığımı düşünüyorsunuz. Ama dürüstlüğüm konusunda size garanti verebilirim, ufak bir yalanı bile kıvırmaktan acizim. Bu parşömeni bana verdiğinizde korkmuştum, başıma gelecekleri bilmiyordum. Ancak size yardım ediyor olmak, bunu sürekli aklıma getirmek parşömeni gizlememde en büyük yardımcım oldu. Eğer gerçekten size güvenmeseydim –ki bu güvenin nerden geldiğini hâla bilmiyorum- bu parşömeni bakanlığa eslim eder kurtulurdum. Şimdi, benim size olan güvenime inanıyorsanız ve güveniyorsanız bu parşömeni saklamaya devam edebilirim.’ Neden onunla böylesine resmi konuşuyordu? Sadece onun gözünde basit bir kız gibi görünmek istemiyordu. O Meadow’ı ne kadar çok istiyorsa, genç büyücünün de kendisini öyle bir beğeniyle arzulamasını istiyordu. Aslında yaptığı şey ablası Sweliné’i taklit etmekten başka bir şey değildi. Onun gibi kibar davranmaya çalışıyordu Meadow’a karşı. Zamanla belki de buna gerek kalmayacaktı, işin bu yanını düşünmüş müydü? Mavi gözlerini kaçırdı, gölün karanlık manzarasına takılmıştı gözleri. Bir süre sessizleşen ortamda Meadow’ın tepkisiz kalmasından hoşlanmıyordu. Parşömeni tekrar çantasına yerleştirirken bu sorumlulukla tekrar nasıl baş edeceğini düşünüyordu. Ailesiyle birlikte yaşıyordu ve bu lanet adamlar kim olduğunu öğrenmişti. Bir gün yine parşömenin Dorés’de olduğunu öğrenirlerse ona zarar vermeyecekler miydi? Dorés ile beraber yaşayan annesi, babası ve ablası bundan zarar görmeyecek miydi yani? Bunlara bir çözüm bulmaları gerekirdi.

‘Bay Meadow, sanırım ufak bir sorunumuz var. Bu parşömeni saklamak benim için sorun olmayacak, ama ailemle yaşıyorum. Onlara benim yüzünden zarar gelirse… Bu sorumluluk, bu vicdan azabı ile nasıl yaşarım bilmiyorum. Sanırım dayanılmaz bir acı olur benim için. Yine de bir yol bulabiliriz, benim için güvenli ve ailemden uzak bir yer ayarlayamaz mısınız? Onların başına gelecek her şeyden kendimi sorumlu tutmak inanın kaldırabileceğim bir şey değil. Size de yardımcı olmak istiyorum.’ Kibar Fransız aksanı ve kadife inceliğindeki sesi Meadow’ı düşündürmüştü belli ki. Kendini genç adamın koruması altındaymış gibi hisseden Dorés masum, mavi bakışlarını Meadow’ın siyah gözlerine sabitlemişti. Onun en doğru kararı vereceğini biliyordu, ona güveniyordu. Meadow ne olursa olsun bu genç kızı tek başına bırakmayacaktı, bunca olaydan sonra bunu ona yapmazdı. Dorés bunları düşünürken kendine yine onun çok farklı biri olduğunu hatırlattı, kendini olaylara önceden hazırlamak yerine yaşayacaklarını akışına bırakmıştı artık.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Foster Meadow

GezginGezgin
Foster Meadow



Mücadele Tarafı : Belli değil
Rp Sevgilisi : --
Kan Durumu : Safkan
Patronus : --

Eski Parşömen Empty
MesajKonu: Geri: Eski Parşömen   Eski Parşömen EmptySalı Haz. 16, 2009 9:05 pm

Foster şimdiye kadar onlarca adla, onlarca farklı kişiliğe bürünmüş olarak onlarca yerde bulunmuştu. Gerçek adını ve nasıl biri olduğunu bilen çok az kişi vardı. Ailesinden kimseyle görüşmediği için onun nasıl biri olduğunu kimse anlatamazdı. Öyle bir hal almıştı ki artık gerçek benliğini sürekli saklıyordu. Bu genel olarak bir avantaj sağlıyordu ama yıllardan beri ilk defa benliği saklamak onun için bu kadar zor olmuştu. Yanında duran genç şifacı onu öyle bir etkiliyordu ki kalın duvarlar arkasına sakladığı benliği duvarları yıkarak dışarı çıkıyordu. Dorés; karşılaştığı genç veelayı saymazsak, hayatında gördüğü en güzel bayanlardan biriydi. Hatta en güzeliydi. Vücudunda, yüzünde hiç bir eksik yoktu. Tamamiyle kusursuzdu. Foster çene kasını şişirecek biçimde dişlerini sıkarak bir süre kendine gelmeyi bekledi. Bu sırada ister istemez bakışları Dorés'a kayıyordu. Konuşurken o kadar güzel oluyordu ki.. Dorés'in konuşmasını bitirmesini bekledi. Hem dinliyor hem de düşünüyordu. Foster kendine birden çok kızdı. Şu an yapacaklarını düşünmesi gerekirken, Dorés'in yüzünü ve neden bu kadar resmi konuştuğunu düşünüyordu. Bu yüzden ister istemez bakışları ona doğru yöneliyor ve mavi gözlerine uzun süre bakıyordu.

Foster genç şifacıyla ilgili düşünceleri aklından uzaklaştırıp ne yapacaklarını düşündü. Ailesi için endişeleniyordu. Foster bunun için ailesiyle 5 senedir görüşmüyordu lakin Dorés'tan bunu istemesi bencilliğin ileri safhaları olurdu. Bu yüzden başka şeyler düşündü. Parşömenin sırrını çözmesi çok uzun sürer miydi? O süre zarfında Dorés onunla kalabilirdi ve ailesi için bir kaç koruma ayarlayabilirdi. Bu düşünce aklını feci şekilde çeliyordu. Dorés ve o koca evde uzun bir süre başbaşa kalacaklardı. Foster dişlerini daha da sıkarak kendine bir kez daha kızdı. Bu kadar arzulaması yanlıştı. Bu düşüncenin ona bu kadar çekici gelmesi de yanlıştı. Genç şifacının ona daha demin dedikleri de yanlıştı. Onun samimiyetine güvense bile bu kadar beladan sonra Foster'a bu kadar güvenmesi garipti. Elbette Foster Meadow her zaman güvenilir biri olmuştu. Hogwarts'tayken bile çevresinde sürekli birileri olurdu. Çünkü büyü yeteneği çok gelişmişti ve çevresindekileri her zaman korurdu. Bu onun özelliğiydi. Eğer on dakika önce Dorés diğerlerine saldırsaydı ucunda ölüm olsa bile onu korurdu. Bu demek oluyordu ki Dorés'in en gğvende olacağı yer onun yanındaydı. İster istemez gülümserken Dorés'a istem dışı baktı. Bakışlarında inanılmaz bir saflık vardı ve bu onu daha çekici hale getiriyordu. Dolgun dudakları canlı bir kırmızıydı ve gözleri gölün mavisinden bile daha güzeldi.

Foster gülümseye devam ederken Dorés'in bedenini de hissediyordu. İçinden keşke tokat atsa diye geçiriyordu. Hiç bir kıza akrşı bu kadar zayıf hissetmemişti kendini. Başını neredeyse farkedilmeyecek biçimde iki yana sallayarak üstündeki kara cüppeyi çıkartarak cüppeye uyumlu kısa kollu body t-shirtüyle kaldı. Nedense çok sıcaklamıştı. Dorés'a bakarak " Senli konuşabilirsin. Tabi rahat hissedeceksen. Şimdi aklıma birkaç fikir geliyor. Hemen söylemek isterim şimdiye kadar ne sen ne de ailen korumasız kaldı. Peşinizde her zaman birileri vardı.Sadece korumak için." dedi ve bir an için sordu. Korumak için peşine taktığı adamları azarladığı için pişman oldu. Dorés'i izleyen herkes bazı zamanlar kendilerini meydana çıkarmışlardı. Sonra raporlarında bunu belirttiklerinde Foster çileden çıkmıştı. Şimdi bunun nedenini anlayabiliyordu. Dorés'in yanında ister istemez kendinizi göstermek istiyordunuz. Bu anısını kenara iterek konuşmaya devam etti." Fakat şimdi biraz daha tehlikeli. Nasıl desem.. Görüldüğünde kolay unutulmayan birisin. Eminim seni görenler untumayacaktır. Bu yüzden sana herhangi bir yer ayarlayamam. Nereye gitsen oradaki erkeklerin hemen dikkatini çekeceksin. Bu yüzden seni dikkat çekmeyecek bir yere götürmeliyim. Bu teklifi lütfen yanlış anlama, sadece en güvenli yer olduğu için söylüyorum. Şey sanırım benim evime taşınmalısın. Sadece bir süre. Hem evim şehirden bayağı uzak bir yerde ve bakanlık ve benim belirlediğim bir kaç kişi dışında orayı bilen kimse yok. Bakanlıkta orayı özel olarak koruyor. Sanırım bir süreliğine yanına taşınmalısın. Evim büyük, gereğinden fazla büyük yani. Bir kısmını sana veririm ve istediğin gibi ayarlarsın. " dedi ve sustu.

Foster ister istemez Dorés ile geçireceği zamanı düşünüyordu. babasının ona gençken söylediği şeyi hatırladı. " Aynı ortamda bulunan farklı cinste iki kişi ister istemez yakınlaşır." Bunu dedikten sonra annesi babasını bir güzel azarlamıştı ama o gün bugündür bu taktik işe yaramıştı. Foster duygularına hakim olarak Dorés'in gözlerine baktı. Bu düşünceyi hemen aklından attı. O anda bir şeyi fark etti. Her geçen dakika Dorés ile arasında ki mesafe kapanıyordu. Kendisinin mi yoksa Dorés'in mı yaklaştığını bilmiyordu. Belki de ikisi birden yaklaşıyordu ama yine de yüz hatlarını çok daha iyi seçebiliyordu. Bunu fark etmesine rağmen uzaklaşmadı ve genç şifacının vereceği tepkiyi bekledi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dorés Nydeln

GezginGezgin
Dorés Nydeln



Mücadele Tarafı : Samet Abi'min, Sedağ Ablam'ın yanı *.*
Rp Sevgilisi : Hayden bakışlı Furkan *.*
Kan Durumu : Melez
Patronus : Jigglypuff Razz

Eski Parşömen Empty
MesajKonu: Geri: Eski Parşömen   Eski Parşömen EmptyÇarş. Haz. 17, 2009 11:21 am

Gözün büyüleyici karanlığı içindeki o derin mavi ustaca gizlerken Dorés ışığın göl üzerindeki kusursuz rolünü keyifle seyrediyordu. Bir an için bu tür sorunlardan uzaklaşmak, bunlar düşünmemek… Sadece kayıtsızca göle bakmaktı istediği içindeki gerçek. Meadow’ın düşünmesi Dorés’in biraz da işine gelmişti, bu inanılmaz göl manzarasına kanmıştı bir anda ruhu. Kendini oradan çekip kurtarmalı, Meadow’ın sorunuyla ilgilenmeliydi. Meadow ve ikisinin ortak sorunu… Bu parşömenin gizi çözülmeden ikisine de rahat uyku yoktu anlaşılan. Mavi gözleri Meadow’ı içten ve samimi bakışlarla süzerken nasıl bir çözüm bulacağını oldukça merak etmişti. Büyük ihtimalle gizli bir yerde ona küçük bir ev ayarlardı, olmadı Nydeln ailesini korumak için birkaç seherbaz görevlendirilmesini sağlardı. Bu nereye kadar yeterli olurdu, Dorés pek umutlu değildi. Parşömeni isteyen adamların arkası sağlam olmalıydı, işin tehlikeli yan bu parşömeni alana kadar Nydeln ve Meadow’a kan kusturacaklardı. Her şeyi göze almışlardı, bunu Dorés bile anlayabilirdi. İçini rahatsız eden bu sıkıntılı durumdan kurtulmak istercesine, gözünde kahramanlaştırdığı bu insana çevirdi ışıl ışıl parlayan gözlerini. Meadow’ın güven veren bedeninden, samimi vücudundan bir türlü uzaklaşamıyordu. Hatta onun yanında kendini güvende hissediyordu, tıpkı Sweliné’in yanında hissettiği gibi. Ablası Sweliné ondan kat be kat üstün bir ruha sahipti, kardeşini her gittiği yerde kanatları altın alırdı. Kardeşlik Dorés ve Sweliné’in arasında çok farklı bir duyguydu, sıradan bir kan bağından çok daha öte bir şey. Sweliné de tıpkı Meadow gibi ona güven verirdi. Böyle olmasa Dorés St. Mungo gibi bir yerde barınma imkânı dahi bulamazdı. Yine de ufak bir ayrıntı vardı Sweliné ile Meadow’ın verdiği güven arasında. Meadow fiziksel olarak daha donanımlı ve kuşkusuz daha cesurdu. Siyah bakışlarını genç kadına çeviren Meadow’ın aklından geçenleri öğrenmek için neler vermezdi genç cadı? Aralarındaki mesafe kapanmaya yüz tutmuştu, bir an için Meadow’ın bankın tepesindeki sağ kolunun kendisini saracağı hissine kapılmıştı. Genç kadının heyecanlı dudakları karasızlıkla büzülmüştü, bu tuhaf his birkaç kez midesinin tepetaklak olmasına sebep olmuştu işte.

Üzerini yavaşça çıkartan genç adama baktı yine mavi gözleri tüm saflığıyla, içinden geçenleri bilemiyordu ama Dorés’in çekim alanına girmiş gibi bir hâli vardı. Genç kadın elbisesini heyecanla düzeltirken Meadow’ın onu izlemesinin aslında ne kadar hoşuna gittiği fark etti. Bu, bu ne pervasız bir düşünceydi! Beyninden anında uzaklaştırması gerekiyordu. Meadow’a karşı böyle olmamalıydı, ona karşı bu kadar aciz olmamalıydı. Biliyordu, Meadow’ın tarzı bu değildi. O bu tip basit davranışları önemsemeyecek bir erkekti. Ellerini kucağında birleştirerek konuşmaya başlayan Meadow’ı dinlemeye koyuldu. Başta hitap şeklinden rahatsız olmuş olacaktı ki, daha samimi bir hitap şekli önermişti. Acaba bu resmiyet işinde Dorés fazla mı abartmıştı? Az önce o mor cüppeli adamlardan kurtulurken ona sarılan, ona o kadar yakın ol ve hayatını kurtaran adama böyle soğuk ve uzak mı davranmalıydı? Düşündüğünde yaptığı bir an için çocukça geldi. Yine en iyi yol kendisi olmaktan geçiyordu. Tüm çılgınlığıyla, yüzde yüz Dorés. Meadow’a samimi bir edayla gülümseyen genç cadı bu konuda daha dikkatli davranacaktı. Meadow’ın konuşmasının devamın dinlerken bir yandan ailesinden uzak yaşamanın nasıl bir şey olduğunu da denemiş olacaktı. Onlardan arı kalmaya alışkın değildi, Dorés’in bütün nazını çeken ailesiydi. Şimdi onlardan uzak kalma fikri sevimsiz gelmişti genç cadıya.

Hülyalı gözlerini cesurca genç büyücüye çevirdi. ‘Benden rahatsız olmayacağına emin misin? Yanlış yaşamaya çok alışmış biri bir hâlin var. Evde bir başkası ile aynı mutfağı, aynı ayakkabılığı kullanacaksın belki de. Eh, bu benim için de alışıldık bir durum değil. Ama senden şikayetçi olacağımı düşünmüyorum.’ Dorés sevimli bir ifadeyle konuşmasını sonlandırırken elini yanlışlıkla Meadow’ın dizine değdirmişti. Birbirlerine o kadar yakındılar ki, hareket etmek istedikleri an birbirleri ille temas etmek zorunda kalıyorlardı. İşin ilgi çekici yanı iki taraf da bunu koşulsuz-şartsız kabullenmişti. Genç ve heyecanlı kız sessizce özür dilerken gülümsemesini bozmamıştı.

‘O halde eve uğrayıp eşyalarımı toparlasam iyi olur. Bizimkiler uyanmadan halletmemiz daha kolay olur. Evden ayrılacağımı duyarlarsa bunun nedenini duymak isteyecekler.’ Daha önce sevgililerinin ya da yatak arkadaşlarının evlerinde bir gece kalmıştı. Amaç belliydi, ailesi de bu tür ufak kaçamaklara ses çıkarmazdı. Oysa Meadow ile aralarındaki ilişki çok daha farklıydı. Meadow onu evinde bu eski parşömenin sırrını çözmek için tutacaktı. Sadece bunu düşünmeli, bu amaç için Meadow’a itaat etmeliydi. Yüzü tamamen büyücüye dönük olan cadının sevimli gözleri sokak lambasında parlayan o siyah gözlere bakıyordu. Zeytin kadar siyah gözlerde parlayan ateşi keşfetmenin müthiş zevki… Daha önce hiçbir erkekte görmediği kusursuz, kalın ve sert görünümlü dudaklar… Birkaç kadeh içki içse ancak bu kadar sarhoş olabilirdi. Kendisine bakan bu kusursuz yüzün üç sene önce kanlar içinde Nydeln ailesi salonunda yattığına inanası gelmiyordu genç şifacının. Elini başına götürdü ister istemez, o anı hatırlamak ister istemez sarsmıştı onu. Gözleri hâla genç adama dönük, dudakları masumca büzülmüştü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Eski Parşömen

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki

 Similar topics

-
» Eski Defterler

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-