Kullanılmayan Kızlar Tuvaleti ~ Cadılar Bayramı Partisi

Banned

Kurgu Zamanı: 31 Ekim 2015
Kurgu Yeri: Kullanılmayan Kızlar Tuvaleti (Mızmız'ın Tuvaleti)
Kurguya Dahil Olan Kişiler: Herkes katılabilir. NPC'lerinizi ve ilk rol oyununuzdan sonra Mızmız'ı da oyunlarınıza katabilirsiniz.
Önemli Not: Maksimum rol oyunu satırı 40'tır. Yapacağınız rol oyunu, en fazla kırk satır olmalıdır ve bu, sadece ilk rol oyununuz için geçerlidir. İkinci ve devamı rol oyunlarında bu sınır, daha çok aşağıya çekilecektir.

Karanlığın esir aldığı Hogwarts, gecenin sessizliğiyle ürkütücü bir havaya bürünmüşken, ‘Slytherin 7 Numaralı Erkekler Yatakhanesi’nde kıpırdanmalar başlamıştı. Saatin gece yarasını vurmasıyla birlikte yatağından kalkan yedinci sınıf öğrenci başkan Christopher, önceden ayarlanmış parti için hazırlıklarını tamamlamak üzere kıyafetlerini değiştirdi. Bu partiydi, bir balo değil. Her ne kadar Cadılar Bayramı partisi olsa da, kostüm giymeyecekti. Siyah bir takım elbise giyip yatakhane arkadaşlarına son tüyoları verdikten sonra komodininin üzerindeki asasını ve hemen yanındaki anahtarlığı alıp yatakhaneden çıktı. Okul yönetiminin yaptığı Cadılar Bayramı Şöleni, tam bir saat önce bitmişti. Okul şöleniydi işte, hiçbir heyecanı yoktu. Sadece bir yemek düzenlenmiş, müdür konuşma yapmıştı. Bununla eğlenmek mümkün müydü? Slytherin erkeklerine göre cevap; hayır olmuştu ve böylece bir parti hazırlığına girişmişlerdi. Yasak bir parti… Adı bile kulağa çekici geliyordu; yasak. Bu parti için okul hademesinden kilitli olan, kullanılmayan kızlar tuvaletinin anahtarını çalmışlardı, dün gece. Zaten bu tuvalete giren-çıkan pek olmazdı, bu nedenle fark edilmeyeceklerine güvenmişlerdi. Bu geceden sonra anahtarı yerine koyup hiçbir şey olmamış gibi devam edeceklerdi. Tabii bu ihtimal ne kadar olasıydı? Öncelikle Slytherin’in üst sınıf öğrencilerinden birkaç erkek ve kızla yapmayı düşündükleri bu parti, kısa sürede tüm okula yayılmış; neyse ki profesörlerin kulağına gitmemişti. Katılımın ne kadar fazla olacağını bilmiyorlardı; ama duyan herkesin geleceği olasıydı, özellikle büyük sınıflar.

Düşüncelerine fazlasıyla kapıldığı için kullanılmayan kızlar tuvaletinin bulunduğu koridora geldiğini geldiğini, ancak meşale ışıklarının son bulmasıyla anlayabilmişti. Burası aydınlatılmazdı; çünkü kullanılmayan bir koridordu ve gireni çıkanı olmadığı için ışığa ihtiyacı yoktu. *Ne yanlış bir düşünce ama.* Sinsice gülümseyip asasını ışıklandırdıktan sonra anahtarlıktaki anahtarı, anahtarlıkta bir anahtar vardı; uzun ve altın rengiyle boyalı bir anahtar, kapı deliğine soktu. İki kez sağa çevirdikten sonra kapıyı sessizce geriye doğru itti; kullanılmayan kızlar tuvaletindeydi. Parti için burayı öneren kişi, İspanyol arkadaşı Paul olmuştu. Bu önerisi parti hazırlayıcıları tarafından onaylanmış ve burası, partinin yeri olarak belirlenmişti. Hayli büyük bir tuvaletti; girişi büyük bir yuvarlak alan oluşturuyordu. Bu yuvarlak alanda, belirli mesafe aralıkla duvarlarının yüksek yerlerinden meşaleler sallandırılıyor, meşalelerden yayılan ışıklar ortamı aydınlatıyordu. Tam orada lavabolar bulunmaktaydı. Lavabolar da bu yuvarlak alana uyum sağlarmış gibi, birbiri etrafına daire oluşturacak şekilde dizilmişti. Bu alanın hemen sağında, şuan ışıksız olan, giriş alanından daha küçük dikdörtgen şeklinde bir yer daha vardı; burası tuvaletlerin bulunduğu kısım. *Orayı kullanmayacağız tabii.* Düşüncelerine cevap niteliğinde olan bu yorumla, suratını ekşitti. Asasındaki ışığın kaybolup gitmesini sağlayıp asasının yuvarlak giriş alanında gezdirdi. Sözsüz büyülerde ve biçim değiştirme büyülerinde çok iyiydi, zaten bu yüzden parti mekanını dizayn etmek, ona bırakılmıştı. Yaklaşık iki dakika sonra, ortam istediği gibi olmuştu. En dipte uzun bir yemek masası vardı. Üzerinde meşrubatlar, pastalar, börekler ve çörekler vardı. Yiyeceklerin ve içeceklerin tamamını kapladığı masanın hemen yanında, orta boylu, muggle hoparlörüne benzeyen siyah cisim vardı. Bu, tabii ki bir muggle aleti değildi, sihirli bir müzik kutusuydu ve çalışması için asasıyla bir kez dokunması yeterli olacaktı. Bunu en sona bırakmıştı, herkes geldikten sonra müziği başlatacaktı. Havadan yarattığı rengârenk yastıklar, belirli aralıkla büyüyle değiştirdiği zemine dizilmişti. Zeminin renkli bir parti pisti olmasından sonra bu renkli yastıklarla zemin, hayli uyum içinde gözüküyordu. Bunları yapmak, bir dakika bile sürmemişti. İşin özenle yapılması gereken kısmıysa, duvarları olabildiğince ses geçirmez hâle getirmekti. Bu zor olmuştu, Hogwarts’ın duvarlarına söz geçirmek, neredeyse imkânsızdı; fakat yapabildiği kadar bu işin de üstesinden gelmişti. Tuvaletin duvarları, şeffaf bir örtüyle kaplı gibiydi ve bu ses örtüsü, sadece müziği durdurabilirdi. Büyülü olmayan sesleri durdurmak, Hogwarts duvarlarıyla imkansızdı.

Hazırlıklarının bitmesiyle yiyecek ve içeceklerin bulunduğu masanın yanına doğru yürüdü. Eline bir kaymak birası kadehi alıp ilk konuklarını beklemeye başladı. Eğer Mızmız'ı rahatsız etmeyip uykusundan uyandırmazlarsa, güzel bir gece olacaktı.

Gezgin

Siyah ... Ve odanın kapısından içeri sızan bir ışık. Ortak salonda hala birilerinin olduğu belliydi. Fakat birn önce yatsalar iyi olacaklardı. Bugün Angela'nın yeniden doğuşu ve Hogwarts'ta canlılıkların devam ettiği bir gün olacaktı. Yatağından tek bir harekette parçak uçlarının üstüne basarak kalktı Angela. Amacı üstüne güzel bir giysi seçmekti. Peki ama ne giyecekti ? "Lumos" Zifiri karanlıkta göremeceği bir şeyi seçmek onu epey zorlayabilirdi. Bu yüzden asasınıyla odasını aydınlatan Angela asasını komidinin üzerine, gardolabı aydınlatacak şekilde koyduktan sonra kıyafet seçimlerine başlamıştı. Her ne kadar karanlığı sevsede kıyafetlerinde beyaz rengii ön planda tutan Angela askıyla dolabından çıkardığı elbiseleri beğenmeyince arkasına bir yerlere fırlatmayta başlamıştı. "şişman gösterir, Uhm.. I-ıh , Geçen senenin modası " Buna benzer çeşitli nedenlerle elbiselerini bir oyana bir bu yana savurmaya devam ederken eline gelen bir etek dikkatini çekmişti. Pileli ve oldukça kısa beyaz bir etekti. Bunu beğenmişti. Peki üzerine nasıl bir tipte kıyafet bulabilirdi ? Soruların cevabını birqan önce bulmak isteğiyle dolabını karıştırmaya devam eden Ange sonunda özel yaptırdığı bir t-shirtü bularak üzerine geçirdi.Bu t-shirt Angela'nın o anki ruh haline bağlı olarak smiley değiştirebiliyordu. Peki şu anda nasıl bir smiley mi vardı ? Endişeli olduğu gözlerinden belli olabilen ama yinede sırıtmaya devam edebilen bir smiley ...

Angela daha fazla beklemek istemiyordu, biran önce partiye gidip bu sıkıntılı, monoton hayattan kurtulmak istiyordu.Ortak Salondan sesler azaldığında kafasını odasının kapısından çıkartıp ortalığa baktıktan sonra büyük bir rahatlıkla iç çeken Angela daha fazla beklemeden ortak salondan çıkmıştır. Her ne kadar tablolardan bir kaç tanesi patavatsızlıklarına devam etsede onlara aldırış etmeden merdivenlere doğru yönelmiş ve gayet rahat bir şekilde kullanılmayan tuvalete doğru yürümeye devam etmiştir.

Angela Christopher'ın ısrarları üzerine gelmişti buraya. Marshall'ın ölümü onu çok yıpratmıştı ve kafasını dağıtması şarttı. Kim bilir, belki de bu parti tam da aradığı şey olacaktı. Angela ortak salondan çıktıktan sonra kullanılmayan kızlar tuvaletine geldi . mızmız myrtle'la ünlenen bu tuvalet bir parti için uygun olabilecek miydi ? Öğrenmenin tek yolu vardı o da partiye katılmaktı.
Kapıyı tıklama ya da her hangi bir nezaket kuralına uymayı sevmiyordu. Bu yüzden de direkt içeri daldı. Her şey son derece soğuk ve iticiydi.Ortada bulunan büyük musluk değişik bir hava katsada burası sonuöta bir tuvaletti. İnsanların bir zamanlar gelip işeyebildikleri yerlerdi burası.

"Hey içkiye hemen başlama. Bende istiyorum" diyen Angela Chris'in elinde bulunan kaymak birasını alarak içkiden bir yudum içti ve göz kırptı. Burayı neşelendireblir, hatta beklenenden daha güzel bir parti olmasını sağlayabilirdi. Ne de olsa Hogwarts'ın en yaramaz kızlarındandı.
" Ee kimler gelecek ? Kimlerin haberi var ? "

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Ortak salonda herkes yanıltıcı ve numaradan uyuyor gibi görünüyordu. Rafaél her zaman ki gibi akşamları bu saatte sadece şöminenin başında ateşle oynarak geçiriyordu. Aklına takılan şey ise bugün olacak parti..yasak parti.. Adı bile bütün herkesi cezbediyordu. 'Yasak' olması.. İşte bu parti gerçekten çok tutulmuşa benziyordu ki bütün okulun ağzındaydı. Profesörlerin duymamış olmasını sağlmak.. işte bu bütün gün Rafaél'in yorucu ve sıkıcı olmasına yetti de arttı bile.. Ama bir sorun var gibi görünüyordu. Rafaél o partiye nedense katılmak istemiyordu. Profesörlerin kulağına gitmelerini boşu boşuna engellemiş gibi görünsede partidekileri kurtarmış gibi görünüyordu. Şömideki kırmızı ve turuncumsu ışık saçan aleve gözleri takıldı. Ne kadar güzel dans ediyor gibiydi. Ahenk ve bir o kadarda kusursuz.. Doğadaki herşey gibi kusursuzdu. Garip ama böyle bir kişiliğe sahip olup bir şeylerden hoşlanmak.. İşte Rafaél'in en çok anlamak istediği bir şey belkide en çok istediği şey.. Ateşe bakarken eski anılarına dönmeye başladı. Buraya nasıl geldiğine nasıl bu halde olduğuna. Gözlerini kapattı ve yüzünü kollarının arasına aldı. Şimdi hayal dünyasına yolculuk yapıyor gibiydi. Eski anılarına tekrar dönüyordu..

" Anne babam bana asamla bir şey öğretti. Onu yapmak istiyorum.Lütfen "
" Hayır olmaz Rafaél o büyü senin için çok tehlikeli ve ayrıca bunu nasıl başardığını bile bilmiyorum. Şimdi git ve biraz oyna ve ortalıkta görünme. Seni çağırıncaya kadar..
" Ama neyle oynuyacağım anne tek başıma bir odada tıkılıp kalıcam. "

Alice Rafaél'e sadece gülümsemişti. Yanındaki siyah cüppeli adam Rafaél'i aldı ve karanlık bahçe içerisinden ışıklarla aydınlatılmış malikhaneye doğru gitmeye başladı. Adama Jacob'un aldığı yeni asayı gösterip öğrettiği büyüyü anlatıyordu. Eğleniyor gibiydi. Küçük olmasına karşın gerçekten çok güçlüydü. Ardından kocaman bir kanat çırpma sesi geldi. Tepelerinde uçan yeni yetme bir kartal tam küçük Rafaél'in omzuna konmuştu. Tırnaklarını öylesine gevşek tutuyordu ki bir sallanma esnasından aniden yere düşebilirdi. Rafaél ona gülümseyerek bakıyordu. Yanındaki Siyah cübbeli adam ise yüzünde hafif gülümsemeyle yeni yetme kartalı ve çocuğu izliyordu. Eğleniyorlardı. Bu kötü zamanda gülüyorlardı... Sonra göz kamaştıran bir yeşil ışık ve ardını takip eden ve yankılanan bir çığlık..Rafaél'in hemen yanındaki siyah cübbeli adam yere yığılmıştı. Yeni yetme kartal korkudan hemen Rafaél'in omzundan uçarak kaçmıştı. Rafaél korku içinde yerde öylece duruyordu. Sonra durmanın aptalca olduğunu anlamış gibi yeşil çimlerin üzerinde koşmaya başlamıştı. Kafasının üstünden geçen yeşil ışıkların aydınlığı sayesinde karanlığa doğru koşuyordu. Bahçeden feryatlar ve çığlıklar yükseliyordu. Birden karşısında 5 karanlık siluet göründü. Sanki bir anda var olmuşlar gibi ortaya çıkmışlardı. Ve o gözleri gördü.. Korktuğu ama onu koruyan gözleri.. Bembeyazdı teni gözleri alev rengi gibi kıpkırmızıydı. Hızla ona doğru yaklaştı ve kendine gelen yeşil ışığın yönünü saptırdı. Bir ağaca çarpmıştı. Büyük bir gürültü olmuştu. Ardından Rafaél'in kolundan yavaşça tutarak arkasına çekti. Geri sürüklüyor gibiydi. Bir an Rafaél'in gözü öfkeyle parladı. Kendini tutan çelik gibi ellerden kurtulmak için çabalıyor ve feryat ediyordu.

" Hayır! Annem ve babam oradalar hayır! "

" Onların için çok geç Rafaél ! Onlar seni korumak için öldüler! Onlara saygın varsa bana sıkıca tutun ! "

Karanlık Lord'un sesi belkide ilk kez hüzünlü çıkıyor gibiydi. Ardından bir borunun içinden geçme hissi Rafaél'in tüm vücudunu sarmıştı ve o dehşet içerisinde kaldığı durum kaybolmuştu...

Rafaél gözlerini açtığında zamanın ne kadar az geçtiğini anlamamıştı. Oysa ona bu anı her zaman gördüğünde bir ömür gibi geliyordu. Birden içindeki birşey onu partiye gitmesini ve en azından orada gözetmenlik yapmasını söylüyor gibiydi. Hızla ayağa kalktı. Ortak salona giren giren giriş kapısından sessizce çıktı.Karanlığa gözleri alışıktı bu yüzden yolu gayet iyi görebiliyordu. Hızlandı..hızlandı.. Adımları koşar adıma dönmüştü sanki. Cübbesinin siyah olması görülmesini zorlaştırıyor gibiydi. Bu iyi bir şeydi. Hızla bir köşeyi döndü ve.. İşte ordaydı parti alanında.. Danstan ve kalabalıktan nefret etmesine rağmen buraya istekli bir şekilde gelmişti. Sadece iki kişi vardı. Anlaşılan daha parti başlamamıştı. Christoher'ı gördü ve okulda olduğu sürece ilginç bulduğu bir Hufflepuff'lı birisini. Bir bardaktaki kaymak birasını içiyor gibiydi. Fark edildiğinde konuşulması gerektiğini anladı.Ağzını açtı ve isteksizce bir şeyler söyledi. " İyi eğlenceler "

Sadece bunu demişti ve masadan bir bardak ateş viskisi aldı ve kuytu bir köşeye geçti. Umursanmak istemiyordu. Bu yüzden partiden biraz uzak kalmak istiyordu. Bu yüzden Christopher'a döndü ve yine isteksizce ama ciddi bir şekilde bir şeyler söyledi. " Beni aldırmayın. Ayrıca bugün burası baya bir dolucak gibi bu yüzden Mızmız'ı rahatsız etmemek için epey bir uğraş vermeniz gerekiyor. " Ardından bardağı kafasına dayadı. Sıvı dolu olan bardağın yarısını içmişti.Her zaman ki gibi diye iç geçirdi sadece...

V. Sınıf

Ortak salonu ve koridorları boşaltıp minik kurtçukları yataklarına göndermek çok eğlenceliydi. Gecenin bir vaktinde kimseye hesap vermeden dolaşmanın, insana bu kadar keyif vereceğini önceleri düşünemezdi. Zavallı Okul Müdürü, diye düşündü, onu başından savmak isterken burnunu belaya sokması için ona inanılmaz yetkiler vermişti. Sabırsızlığından mıdır, yorgunluğundan mıdır, o ara içi titredi, burnu da sızlıyordu bu da birilerinin gece vaktini önemsemeden büyü yaptığı anlamına geliyordu. İnekler işte, diye düşündü bu saatte çalışma da neyin nesiydi? Kütüphane bile kapalıydı, aklını daha fazla kurcalamasına izin vermeden ayakları onu yasak koridorun dönemecine getirmişti bile. Biraz ileride ortak salonun kapısı ve çenesi düşük portreler vardı. Usulca yanlarına gitti, onlara laf atmadan yanlarından geçmek ayıp olurdu ve Caprice bu frsatı değerlendirmekten zevk alıyordu.

-Madam, Mösyo, ooo Lordum da buradaymış, gene neler kaynatıyorsunuz? Hadi çekinmeyin, kaçak öğrenci var mı? Yok mu? Beni kandırmıyorsunuz değil mi? Siz bu aralar ne kadar ince gözüküyorsunuz, yoksa kızıl tonun içine inceltici mi eklemişler?

Portredeki yüzlerin kahkaları az daha diğer öğrencilerin uyanmasına sebep olacaktı. Kulağına gelen bir ayak sesiyle aniden irkilen Caprice eliyle sus işareti yaptı. Hemen kendini yan koridorun gölgelerine saklayarak ayak seslerini dinledi. Sessiz hareket etmeye çalışan biriydi, az daha sabırlı olabilirse bunun kim olduğunu öğrenebilirdi. Heyecandan içi kıpır kıpırdı. Gelen kim olabilir di ki?

Beklemesi fazla uzun sürmedi, köşeyi dönen mini-oldukça seksi beyaz eteği ile Angela idi. Caprice birden önüne çıkıp onu korkutmak için atılacaktı ki aklına daha heyecan verici bir fikir geldi. Nereye gittiğini çok iyi biliyordu. Okul parti diye çalkalanıyordu. Angela gibi parti delisi birisi başka nereye gidebilir di ki, üstelik son yaşadığı kayıp düşünülce bu hiç de mantıksız değildi. Angela’nin köşeyi dönüp kaybolmasını izledi. Ardından hiç vakit kaybetmeden ortak salondan yatakhaneye girdi. Giysi dolabından gözlerinin renginde hâki yeşili derin yırtmaçlı elbisesini buldu. Siyah sivri topuklu uzun süet çizmelerini giyerek makyajını saniyeler içinde tamamladı. Herkesin uyuduğundan emin usulca Angela’nin ardından yola koyuldu.

Tuvaletin önüne gelince kıkırdamadan edemedi. Bir parti için daha iğrenç neresi olabilirdi ki! Caprice, partinin organizasyonu Slytherin binasından yakışıklı ve bir o kadar da kibirli O’Connor olunca işler daha ne kadar ilginçleşecek merak etmeye başladı. Kapıyı itti ve kibarca içeriye girdi. Gözüne ilk çarpan bir ufaklık oldu, Onun burada ne işi vardı, diye düşünmeye fırsat bulamadan O’Connor’la gözgöze geldi. Seni ilgilendirmez der gibi bakıyordu. Caprice omuzunu silkerek Angeli’nin yanına gitti. Masadan bir pardak kırmızı şarap aldı. Dudağına götürdüğünde içindeki yaramaz kız eğlence, diye çığlık atıyordu. Bunca yolu gelmişti, Angelia’ya laf atmadan içi rahat etmeyecekti.

-Angela bensiz bir parti he, aşk olsun, o kadar da mı hatrımız yok? Sınıf Başkanı olduk diye eğlenceden kopmadık herhalde.

Banned

Gecenin karanlığında, Hogwarts koridorların da yavaş yavaş artan bir hareketlilik hiç kimsenin gözüne çarpmıyordu. Koridorlarda yalnızca dışarıda ki ayın ışığıyla parlayan gümüş rengi hayaletler değil ayrıca Cadılar Bayramı Partisi için odalarından ayrılan öğrencilerle de doluydu. Her binanın ortak salonunda konuşulan dedikoduya göre bu partinin kızlar tuvaletinde olacağı söyleniyordu. Bazıları bu durumu beğenmeseler de büyük bir çoğunluk bu durumdan memnundu. En azından profesörler tarafından rahatsız edilme derdi ortadan tamamen kalkıyordu. Slyterinli bir grup tarafından düzenlenen partiye büyük bir ilgi olacağı tüm okul tarafından biliniyordu.

Yeni bir gece için dışarıda ki Kurt-Adamlar ulumaya başlamış gibi görünüyorken Ravenclaw ortak salonunda yaşanan hareketlilik nedeniyle kimse bu ulumaları duymuyordu. Yatakhaneden ağır adımlarla inen Dorion uzaklardan gelen saatin çalışını sanki yanındaymışçasına duydu. Bu partiye gitme zamanının geldiğinin habercisiydi. Dorion takım elbisesi üzerinde, iç cebinde her türlü ihtimale karşı hazır bir şekilde duran asası ile ortak salonun kapısından ağır adımlarla yola koyuldu. Kısa bir süre yürüdükten sonra karşısında ki karanlık koridora ulaştı. Karanlığı sıradan bir gecede dahi insanların içini karatacak kadar koyuydu. O kadar koyu ki Karanlık Lordun yüreği kadar karanlık. Dorion sanki karanlığın arkasında sanki Lordu beklermişçesine o yöne doğru yürümeye başladı. Hemen sağında duran kapıya göz attı kapı hafif aralık gibi duruyordu. Kapıya ağır adımlarla yaklaşıp kapı kolunu sağa doğru kıvırdı. İçerisi şimdiden birkaç kişiyi ağırlamaktaydı. Etrafta ki yastıklar, yemek masası ve süsler ortalığın iğrenç tuvalet görüntüsünü biraz olsun düzeltebiliyordu. Ama yinede burası bir tuvaletti. Ortalıkta Myrtle gözükmüyordu. *Acaba hayaletlerde uyur mu?*

İçeride ki yemek masasına yavaş adımlarla yaklaştı ve masadan bir kadeh alırken içeridekilere hafif karanlık bir sesle
“Selam millet! Herkese Karanlık geceler…” dedi. Sanki bu akşam bir karanlık bir büyü bulmuşçasına mutluydu. Bunun nedenini bilmese de bu hoşuna gidiyordu…

Gezgin

Karanlıkta gözlerini açtığında, ranzasının tam karşınında bulunan aynadaki görüntüsüyle karşılaşınca birden irkildi. Damarlarından akan kan sanki donmuş gibiydi. Kâküllerinin altında gizlenen alnı ter içinde kalmıştı. Elleriyle kâküllerini yukarı kaldırarak teri sildiği anda gördüğü ürkütücü rüyanın etkisinden hâlâ çıkamamıştı. Dar ve bitmek bilmeyen bir yolda koşuyordu. Üzerine duvarlar hücum ediyor, gittikçe daralıyor ve nefes almasını önlüyordu. Yeşil elbisesinin beli çok sıkıyor ve daraltıyordu. Ellerini boğazına götürüp tırnaklarını geçirdiği anda uykusundan sıçrayıp dağınık saçlarını aynada görünce soğuk terler atmıştı. Yastığını ranzasına yaslayarak yere doğru eğildi. Yatağının yanından ayırmadığı, ebatları orta boyda olan cam kafesin kapağını açarak elini içeri uzattı. Kaygan ve ıslak şeyin eline değmesi ile gözlerini kapattı. Kaygan şey, ellerinden dolanarak bileklerine, bileklerinden omzuna doğru ilerliyordu. Ağzıyla çıkardığı ses rahatlamasını sağlıyordu. Arkasına yaslanarak başını yumuşak yastığa gömdüğünde ıslaklık boynuna kadar gelmişti. Sağ elini boynuna götürerek, neredeyse iki yıldır yanından hiç ayırmadığı yılanının başını okşadı.
“ Juela...”
Sesi mırıltıdan öteye gitmemişti. Boğazı yanıyor ve uyumaktan korkuyordu. Yılanı ile uğraşırken korkusunun geçeceğine inanmak aptallıktı. Uzun süredir kapalı olan gözlerini açtığında, birkaç Slytherin’li kızın hazırlandığını gördü. Gözlerini kısarak meraklı gözlerle hazırlananları süzmeye başladı.
“ Pardon rahatsız ediyorum belki de ama... Bu hazırlığın sebebini bilmek istesem çok mu göze batmış olurum?”
“ Mızmız’ın orda parti var. Sen gelmiyor musun?”

Juela’yı ellerinin arasına alarak kafesine yerleştirdikten sonra yatağından fırladı. Aynanın karşısına geçerek dağınık saçları ve dehşet saçan gözlerine baktı. Kendi halinden ürkerek sinirle kenara çekildi. Aynanın bulunduğu kapağı kendine doğru çekerek kıyafetlerine göz attı. Hızlıca askıları çekiyor ve bir şeyler bulma telaşıyla düşüncelerinden uzak durmaya çalışıyordu. Siyah boyunlu, mini eteği bulunan ve üzerinde herhangi bir desen olmayan sade elbisesini eline aldı. Üzerinde tutarak gardırobun kapağını kapatarak aynada kendini inceledi. Yüzünü buruşturarak kapağı tekrar açarak askılı, önünde çeşitli dikiş biçimleriyle ve düğmelerle süslenmiş elbisesini alarak üzerine geçirdi. Gardırobunun çekmecesine koyduğu sık dişli tarağını rüyasından dolayı birbirine karışmış olan saçlarını açarken canı bir hayli yansa da buna aldırmamaya gayret etti. Tarağı dolabın içine fırlatarak aksesuarlarının bulunduğu siyah kutunun kapağını açtı. Kolyeye olan tutkusundan dolayı bir sürü kolyesi bulunmaktaydı. Hızlıca karıştırarak elbisesine uygun olan siyah boncuklu, ucunda fiyonk şeklinde bağlanmış olan siyah kurdelesiyle göze hitap eden kolyesini boynuna geçirdi. Neredeyse dizlerine kadar uzanan siyah deri ipli ayakkabısını ayağına geçirerek iplerini çapraz biçimde bacaklarına dolayıp bağladı. Makyaj eşyalarının bulunduğu bölümden koyu kahverengi bir ruj çıkararak dudaklarına sürüp gardırobun kapağını sert bir şekilde kapattı. Yatağına doğru ilerlerken korkusunun biraz azaldığını hissedince gözlerini sıkıca kapatarak kendine destek olmaya çalıştı. Yatağının yanında bulunan komidinin üzerine bıraktığı asasını eline alarak yatakhaneden hızlı adımlarla ayrıldı. Zindanların bulunduğu koridordan hızlıca ikinci kata doğru yöneldi. Merdivenleri hızla çıkıyor, bir an önce parti alanına ulaşmak istiyordu. İkinci katın koridoruna geldiğinde kalp atış hızının arttığını fark etti. Derin bir nefes alarak kızlar tuvaletinin bulunduğu koridora girdi. Koridorun duvarlarına yerleştirilen meşalelere bakınca tebessüm ederek tuvaletten içeri girdi. İçeri girer girmez dışarıdaki koyu sessizlik kaybolmuş yerine büyük bir parti alanı gelmişti. Ani ses değişiminden dolayı kulakları uğuldamaya başladı. Gözlerini kısarak alışana kadar bekledi. Gözlerini açtığında ise gülümseyerek ilerlemeye devam etti. Büyük bir parti ortamı vardı. Meşalelerle aydınlatılmış dev tuvaletin ortasında dev bir şölen masası bulunmaktaydı. Masadan bir bardak kaymak birası alarak çevredeki öğrencileri izlemeye koyuldu. Masanın diğer köşesinde Christopher, Cprice ve Angela bulunuyordu. Bir köşede Agarwaen bardak dolusu içeceği içiyordu. Kendisinden beş dakika önce giren Elfan’a bakınca yüzündeki mutluluğu hissetti. Etrafa bir kez daha baktıktan sonra bardağını incelemeye başladı. Altın kaplamalı bardağın köşelerinde parıldayan taşlar şimdi daha çok parıldıyordu. Yansımalarında kendisini görünce hissizce iç geçirerek gelenlere bakmak için kafasını kapıya doğru çevirdi...

Spoiler:

VII. Sınıf

“İğrenç görünüyor.”
“Sadece görüntü olarak iğrenç olduğunu mu düşünüyorsun, Lu?”
“Aslına bakarsan, hayır.”
“Bırak gevezeliği. Üç deyince… Bir, iki, üç!”

Luke ve Staples, gerçekleştirmek için uzun süredir uğraş içinde oldukları plânlarını uygulamaya sokmak üzereydi. Aylardır yapmaya çalıştıkları Çok Özlü İksir’i nihayet hazırlamayı başarmışlardı. Müdürün, sınıf başkanlarını toplantıya çağırmasından istifade eden Luke, ondan bir saç teli almayı başarmıştı. Staples ise, Sihirli Yaratıkların Bakımı dersine giren Jagger’ı tercih etmişti. Eğer son hamleleri de başarılı olursa Luke, az sonra Hogwarts’ın en yetkili ismi ile tıpa tıp aynı olacaktı. Bunun gerçekleşmesi için Stappo’nun verdiği küçük tüpte yer alan iksirden geriye bir damla dahi bırakmadı. İğrenç bir tada sahipti ve Luke’ın midesini bulandırmakta başarılı olmuştu. Buna rağmen ayna karşısındayken, değişime uğradığına kendi gözleriyle şahit oluyordu. Yüzü, saçları, boyu… Tam anlamıyla Hogwarts müdürünün kopyası, aynanın karşısında duruyordu. Aynı etkinin Stappo üzerinde gerçekleşip gerçekleşmediği konusundaki merakına yenik düşerek, kafasını sol tarafa çevirdi. Bir an için profesörün karşısında durduğunu sansa da, hemen sırıtmasıyla Stappo olduğu gerçeği aklına geldi. Tüm çabaları başarıyla sonuçlanmıştı ve Hogwarts tarihindeki en büyük kural ihlaline hazırlardı.

“Hadi Stappo, öğrencileri cezaya bırakmak için sabırsızlanıyorum.”
“Pekî, Clayton!”

Jackson Jagger ve Marcus Clayton (!) boş sınıfı terk etti. Kullanılmayan Kızlar Tuvaleti’ndeki partiye doğru ilerlerken, birkaç öğrenciye rastlamışlardı. Çocukların saygı dolu bakışları karşısında gülmemek için kendini zor tutuyordu, Luke. Bir an düşündü: Acaba bu yaptıkları fark edilse, ne gibi sonuçlar doğururdu? Şu an kopyası hâline dönmüş olduğu müdürleri, haylaz Crawford’un bu son hamlesine karşı duyarlı davranır mıydı? Buna, aklı başında her kişinin en ufak bir ihtimal vermeyeceği bir gerçekti. Şüphesiz, bu yaptıkları anlaşılacaktı. Ama bunu, Luke ve Stappo’nun yaptığına dair bir kanıt bulabilirler miydi? İşte bu, tartışmaya açık bir konuydu. Kaç kuralı hiçe saydığını hatırlamayan ve en önemlisi, bu ihlalleri yaptığı anlaşılmayan Luke, kızlar tuvaletinin önüne geldiklerinde Stappo’yu durdurdu. İçeriye şimdi girmeyeceklerdi. Önce herkes içeriye girmeliydi ve parti başlamalıydı. Ancak böyle olduğunda bir kuralı çiğnedikleri iddia edilebilirdi ve cezaya bırakabilirlerdi. Bir heykelin arkasına geçmişlerdi. Satranç taşlarından atı temsil eden heykelin boyutu, onları gizlemeye yetiyordu. Öğrenciler, yavaş yavaş alanı doldurmaya başlıyordu. Az sonra çok eğlenceli dakikalar yaşanacaktı.

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Angela’nın olduğu yerden böylesine sinsice kalkışı hiç de hayra alamet değildi. Hala gelmemiş olan Caprice’in de yokluğundan şüphelenen Paula yavaşça yattığı yerden doğruldu.Ancak o sırada içeri giren ve aynı şekilde hazırlanan Caprice, kabaran merakını taşırdı. Elinden geldiğince yavaş hareket etmeye uğraşarak üzerine bir kot ve bir de kalın askılı siyah bir badi geçirip, Hufflepuff kızlar yatakhanesinden çıktı. Asasından çıkan ışık karanlık koridoru aydınlatıyordu. Yavaş yavaş ilerlerken bir portrenin horultularından ürkerek geriye doğru çekildi. Ardından yeniden yola devam etmek üzere karanlığı ezerek sesleri takip etmeye çalıştı. Yavaş yavaş tırmandığı merdivenlerden bir tanesinin son basamağına geldiğinde az kalsın düşüyordu. Çünkü az evvel üçüncü kat koridorunun köşesinden sinsice dönen Caprice’i görebilmişti. Tam olarak o olduğundan emin olamasa da, yavaş adımlarla gittiği yere doğru ilerlemeye başladı.Gece gece büyük olasılık, parti sonrası hala gezinmeye devam eden öğrenciler vardı ve Caprice’in onlara hadlerini bildirmesini izlemek eğlenceli olacaktı.Her ne kadar bu kıyafetin nedeninin bambaşka bir amaç olduğunu düşünse de, umudunu korudu. Ancak umduğu gibi gitmeyen işler yüzünden, Paula’nın güzel yüzü hafifçe buruştu. Hiç de düşündüğü gibi değildi. Caprice kızlar tuvaletine girmişti. Ancak sürekli olarak kullanılmayan ve hatta hiç tercih edilmeyen bir tuvalet olan Mızmız’ın tuvaletiydi burası. Bir kızın acı ölümünün gerçekleri arasında kim rahatlamak isterdi ki?! Paula vakit kaybetmeden hızlandırdığı adımlarının ardından, uzaklarda bir ayak sesi işitir gibi hissetti. Korkudan olsa gerek, birden bire aslında girmeyi planlamadığı tuvalete hızla dalıverdi. Kapıyı da çarpar gibi kapatan kumral cadı içerdeki herkesin dikkatini çekmeyi başarmıştı.

Mızmız’ın tuvaletinin böylesine süslenebileceği ve dekorasyonun, buranın bir tuvalet olduğunu hatırlatmayacak kadar iyi olacağı hiç aklına gelmezdi. Şişeler, bardaklar, süslemeler, neşeli insanlar… Caprice! Angela! Ne işleri vardı burada?! Yanlarına doğru ilerlerken, Caprice’in yüzündeki endişeyi görebiliyordu. Resmen basmıştı onu. Demek sevgili sınıf başkanları, kimsenin bilmediği bu kaçak partiye gelmiş de eğleniyordu. Neler olduğunu anlamaya çalışırken Caprice’in yanında buldu kendini. Birkaç Slytherin’in de olduğu yerde boy gösterdiğine şahit olduğunda, partinin kimin başının altından çıktığını düşünmesine çok da gerek kalmamıştı. ‘’ Ne işiniz var burada?! Partiden sonra başka bir parti demek! Hem de gizli! ‘’ Kime şaka yapıyordu. Mükemmel bir fikirdi bu. Hem de gizli. Olduğu yerde birden Caprice ve Angela’nın yüzüne bakıp gülmeye başladı. ‘’ Süper! ‘’ Kimin başının altından çıktığını bilmediği bu organizasyona kendini bırakacağı kesindi. İyi dostu, sarışın cadının kendisine getirdiği bir kadehi, soğuk camın pürüzsüzlüğünü duyumsayarak avcunun içerisine aldı. Ateş viskisinin rengi, bardakla bütünleşmişti. Kokusunun keskinliğini burnunun direğinde hissetti. Hafifçe kokuyu yeniden içine çekti. Büyük sınıflardan olduğu çok belli olan bir Slytherin’in iğrenti dolu bakışlarını üzerinde hissediyor ama aldırmıyordu. Ne de olsa kanlarında olan kini bastırabilseler, biraz daha zekice davranabilirlerdi. Bu yüzden elinde birden bire fark etmeden boşalan kadehi değiştirmek için, kadehlerin olduğu tarafa yöneldi. Aldığında da çok dolu olmayan kadehe bakarken yürümenin akıllıca bir fikir olmadığını idrak edememişti henüz.

Kullanılmayan Kızlar Tuvaleti ~ Cadılar Bayramı Partisi

Kullanılmayan Kızlar Tuvaleti ~ Cadılar Bayramı Partisi

Similar topics

Similar topics