Kullanılmayan Kızlar Tuvaleti ~ Cadılar Bayramı Partisi

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Slytherin Kızlar Yatakhanesine normal bir insandan çıkması beklenmeyen, topuklu ayakkabıların uzun topuklarının yere sürtmesi sonucu oluşan bir gıcırtı hâkimdi. Bir o yana bir bu yana koşan makyaj yapmış ve süslenmiş kızlar çoğu kişinin eğlence kaynağı gibi dururken Claire onların neden süslendiğini merak etmişti. Pencereden içeriye süzülen güneş ışıkları oturduğu yumuşak koltuktan kalkmasının sebeplerinden biriydi. Moru andıran bir renkte olan terliklerini ayağına geçirdi ve hızlıca dolabına yöneldi, elleriyle dolabın kabağını açtı ve üzerindeki pijamalardan kurtulmak adına içerideki rengârenk kıyafetlere göz gezdirdi. İçlerinden fazla parlamayan, kısa kollu, üzerinde hiçbir desen olmayan mavi bir t-shirti ve dizlerinin biraz yukarısında kalan kot şortu seçti. Üzerindeki pijamaları çıkarmasıyla elinde tuttuğu diğer kıyafetleri giymesi bir oldu. Elleriyle üzerindeki tozları temizledi ve aynanın karşısına geçip bozulan saçlarını taramaya koyuldu. Tarama işleminin sonlaması üzerine eline geçirdiği çubuk şeklindeki iki tokayı saçlarının kenarına taktı ve fazla abartılı olmaması dileğiyle aynada kendine son kez bakıverdi. Aynada kendisine bakmasının ardından yatağının kenarında bulunan çantasını koluna taktı ve yatakhaneden ayrılan bir kızı takip etmeye başladı. Elinde tuttuğu asası karanlık koridoru bembeyaz bir ışıkla aydınlatırken, Claire ayaklarının onu nereye götüreceğini merak etmeye başlamıştı. Uzunca yürüdükten sonra takip ettiği kız grubunun Mızmız Mrytle’in tuvaletine yöneldiğini fark ettiğinde hafifçe duraksadı ve içeriye göz gezdirmenin o anda yapması gereken en akıllıca iş olduğunun ayırtına vardı.

Tuvaletin en dibinde uzunca bir yemek masası duruyordu ancak yemek masasının üzerinde duran meşrubatlar, pastalar, çörekler ve börekler büyük yemek masasından daha çok ilgi görüyor gibiydi. Yiyecekler ve içeceklerle tamamen kaplanmış masanın biraz yanında ne olduğu tam kavranamayan bir cisim vardı, muggleların kullandığı aletlere benzeyen bir aletti ancak muggle aleti olmadığını tahmin ediyordu Claire çünkü bu tür partilerde, hatta Hogwarts’ta yapılan hiçbir partide muggle aletleri kullanılmamıştı. Zemin renkliydi ve üzerinde zeminin rengiyle uyumlu renkte, düzenle yerleştirilmiş yastıklar bulunmaktaydı. Her şeyden daha çok göz çarpan ayrıntı ise duvarların şeffaf bir örtüyle kaplıymış gibi gözükmesiydi. Ortamın hoş olduğuna kanaat getiren Claire, içeri girmeyi uygun gördüğünden dikkat çekmeyen tavırlarıyla içeriye girdi. Çok fazla kişi var denemezdi yine de normal sayıda kişi mevcuttu ve artacağından emindi Claire. Taraf ve bina ayrımcılığını pek sevmediğinden dolayı tanıdığı birileri gelene kadar Paula ve arkadaşlarının yanına gitmeyi uygun gördü. Onlara doğru ilerlerken masadan aldığı kaymakbirasını yudumladı ve tanımadıklarıyla tanışmak adına elini onlara doğru uzattı, kendini tanıttı. Ardından Paula’yla daldıkları koyu sohbetin sonunun gelmeyeceğini gördüğünden büyük bir sevinçle sohbetin devamını getirmeye uğraştı çünkü Paula ile yaptıkları sohbetleri seviyordu.

Özel Sektör

Yavaş yavaş süzüldü koridorun sonuna kadar, ardından da hiç beklemediği şekilde hızla merdiveni çıkıverdi. Hala üzerinde Cadılar Bayramı Partisi’nde giydiği kısmen kısa, gece mavisi rahat bir elbise vardı. Sürüklenir gibi geçtiği koridoru da bitirdiğinde, artık kızlar tuvaletinin kapısını görüyordu. Partide O’Connor’un parmağı olduğunu bildiğinden, büyük bir keyifle sürüklendi kapıya doğru. İçeri girmeden önce kaşlarını çatıp etrafı ve birkaç portreyi kolaçan etti. Kısa adımları nazikçe yerleri döverken, tuttuğu soğuk kapı kolunu tahta kapıyı hareket ettirmekte kullandı. Sessizce açılan kapıdan dışarı içerdekilerin sesi sızmasın diye de hızla kapattı. Geldiğini hemen hemen kimse görmüş değildi ilk anda. Ancak yavaş yavaş tanıdık yüzleri görebildi. Caprice denen kız buradaydı. Onu Göl’de boğulmaktan kurtaralı çok olmamıştı. Yüzündeki minnettar gülümsemeye aynı şekilde karşılık vermeye çabalasa da, başaramadığı sarışın cadının yüzündeki karışık ifadeden belli oluyordu.

Yavaşça etraftakilere ayak uydurup içkilerin sıralandığı masanın yanına yaklaştı. Müziğin açıldığı sırada bütün gürültünün dışarı sızmamasını nasıl sağlayacağını merak ettiği O’Connor’a sorası vardı merak ettiğini; ancak çocuğun yüzündeki ifade öyle sertti ki, çekici görüntüsüne bakarak iç geçirmekle yetindi. Ufak tefek bir iki haylaz öğrencinin de partiye gelmiş olmasına şaşırdı. Sandığından daha fazla duyulmuş olmalıydı bu şamata. Tuvaleti bir profesörün ya da müdürün basmamasını diledi ve biraz gözlerden uzak bir köşede takılmaya başladı tek başına. Hogwarts’ta canını çok sıkan günleri geçirmesini sağlayacak bir sohbet fena olmazdı diye düşünerek, insanları izliyordu.

VII. Sınıf

“İğrenç görünüyor.”
“Sadece görüntü olarak iğrenç olduğunu mu düşünüyorsun, Lu?”
“Aslına bakarsan, hayır.”
“Bırak gevezeliği. Üç deyince… Bir, iki, üç!”

Staples, bir an aylardan beri uğraştıkları bu iksirin tadının da aynı oranda güzel olmasını diledi. Bir an o pis kokulu Jagger'dan ne kadar güzel bir iksir olabileceğini düşündü, bu da gülmesine neden oldu. Ama mühim olan tat değildi elbette; her şey şaka ve muziplik içindi. Sessizce küfredip iksir tüpünün içindeki bütün sıvıyı kafasına dikti. Çok iğrenç bir tattı. Hatta zorlandığından, yutkunurken belirgin bir 'glık' sesi çıkarmıştı. Yüzünü ekşitme faslı bitip de aynaya baktığı zaman; yüzünün pörsüyüp başka bir şekli almasını hayranlıkla seyretti. Sonra saçlarının şekli değişti, rengi birdenbire grimsi bir beyaz hâlini aldı. Son olarak da boyu uzayıp üstündeki kıyafetler değişti; şimdi tam anlamıyla Sihirli Yaratıkların Bakımı Profesörü'ne benziyordu. Marcus'a - yani Luke'a - baktı, iksir onda da işe yaramıştı. Bununla beraber muzaffer bir tebessümü hemen yüzüne kondurdu. Cromwell ve Crawford, bugüne kadar pek çok kural ihlali gerçekleştirmişlerdi; lâkin hiçbirini bugün yapacakları kadar büyük çaplı olmayacaktı. En güzel tarafı da, büyük olduğu kadar anlaşılmaz ve gizliydi de. Cadılar Bayramı için nasıl bir parti hazırlandığını bilmiyordu, tek bildiği öğretmenlerden gizliydi ve bir Slytherin tarafından organize edilmişti. Stappo'yu düşüncelerinden soyutlayıp, hayata döndüren Lu'nun sesiydi.

“Hadi Stappo, öğrencileri cezaya bırakmak için sabırsızlanıyorum.”
“Pekî, Clayton!”

Boş sınıftan çıktıklarında, adımlarını daha ileri attığını fark etti. Bu, Staples'te bir hoşnutluk duygusunu uyandırmıştı. Partinin yapıldığı Mızmız'ın tuvaletine ilerlerken, birkaç öğrenciyle karşılaştılar. Saygıdeğer müdürlerine ve profesörlerine selam verip gülümseyen minikleri (!) görmek, ikisinin de hoşuna gitmişti. Bunun dışında, Staples'e ödevi soran bir öğrenci gelmişti ki, ödevi dinlemeyen Staples, canının istediği bir yaratığın araştırılması gerektiğini uydurdu. Kızlar Tuvaletinin önüne geldiklerinde Staples adımlarını hızlandırdı. Ancak, Lu tarafından engellendi. Luke, herkes geldikten sonra başlayacak partinin basılmasının daha mantıklı ve eğlenceli olduğunu açıklayınca Staples'in pörsümüş çehresine kurnaz bir tebessüm yerleşti. Öğrencilerin yavaş yavaş doluştuğu tuvalete baktıkça, Staples'in şakaya olan merakı daha da artıyordu. Biraz sonra olanları düşündükçe de, saklandığı heykelden fırlayıp içeri dalmak istiyordu.

Gezgin

Ayaklarını yatağından sarkıtmış, Slytherin Kızlar Yatakhanesi'ndeki hareketliliği izliyordu. Alengirli elbiseler, renkli saç bantları, parlak rujlar, topuklu ayakkabılar... Gizli olması gereken partinin herhangi bir gizliliği kalmayacaktı bu abartı yüzünden. Topuk sesleri, Kızlar Yatakhanesi'nde bile kulak tırmalayıcıydı. Bir de, elin ayağın çekildiği Hogwarts koridorlarını düşününce; Arisha, yakalanacakları konusunda iddiaya bile girebilirdi. Diğerlerinin ceza almasını umursamazdı elbette. Hatta, büyük ihtimalle dalga bile geçerdi bir süre; ama o da bu partiye gitmeyi planlıyordu. Her ne kadar, saçma insanların tutarsız davranışları yüzünden parti amacından şaşacak gibi görünse de, birkaç saat eğlencenin zararı olmazdı.

Kızlar Yatakhanesi yavaş yavaş sessizleşip hazırlıklıklarını tamamlayan kızlar, parti mekanına giderken; Aris de hazırlanma zamanının geldiğine karar verdi. Üstüne siyah bir elbise geçirmekle yetindi. Bu, Cadılar Bayramı partisiydi, öyle değil mi? O zaman korku temalı 'kostümler' olması gerekmez miydi? Ancak, kimsenin bunu umursadığı yoktu ve genç cadı da komik duruma düşmek istemezdi. Aslında eğlenceli olabilirdi ama... Hayır hayır. Oraya gidecek, birkaç bir şey atıştıracak, bedava içki içecek ve mümkün olduğunca az dikkat çekecekti. Evet, plan buydu.

Ortak Salon'dan çıkıp mümkün olduğunca sessizce ilerlerken, partiye kimlerin gelebileceğini düşünüyordu. Neredeyse tüm büyük sınıfların haberi vardı. Hatta, tüm öğrenciler haberdardı. Ancak, kimlerin böyle bir şeye cesaret edebileceğini bu gece görecekti. Gryffindor nüfusunun fazla olacağı konusunda şüphesi yoktu tabii. Gözlerinin karanlığa alışacağını bildiğinden ve dikkat çekmek istemediğinden koridoru aydınlatmamayı tercih etmişti. Karanlık koridorda sessizce ilerlerken, bir şeyler hissetmesi gerektiğini düşündü. Heyecan, endişe, korku... Herhangi bir şey hissetmiyordu. Ha dur, hissediyordu. Umursamazlık, her tarafını ele geçirmişti. Yakalanma ihtimallerini düşünüyordu ama bunun için herhangi bir endişe duymuyordu. Vurdumduymaz kör ayvaz. Bu duyguyu sevmişti, evet. Çok geçmeden kızlar tuvaletinin önüne geldiğini fark etti. Kapıyı tıklatma gereği duymadan açtı ve içeri adımını attı. Parti için tuvaleti seçme fikri kimin aklına geldiyse, onu tebrik etmeyi aklının bir köşesinde bulunduruyordu.

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

"Gaby, beni duyuyor musun? Bak kot pantolonunla bile gelebilirsin."

Yatağına boylu boyunca uzanmış, gözlerini kapayıp uyumakta olan arkadaşının tepesine dikilmişti Mia. İlk defa bir partiye gönüllü olarak gitmek istiyordu; ne onlara karışan olacaktı, ne de resmi konuşmalar. Ama Gaby gitmemekte ısrarlıydı. Mia da ondan ısrarlı. Elinde kızın giymek isteyebileceği pantolonu tutuyordu, neredeyse gözüne sokacaktı. "Hadi ama!" Gabriella'nın sessiz odaya kuvvetli bir nefes bıraktığını duydu. En yakın arkadaşının ısrarlarına dayanamazdı o, biliyordu. "Tanrım, ne kadar inatçısın. Tamam, geliyorum. Ver şunu." Yüzünde oluşan afacan gülümsemeyle elindeki pantolonu kıza uzattı ve aynanın karşısına geçip onun giyinmesini bekledi. Cadılar Bayramı şöleninde yaptığı dağınık topuzu ve makyajını bozmamıştı. Sadece Ursula'nın zorula giydiği elbisesini çıkarmış, dizlerinin yarım karış üstünde beyaz bir etek giymiş, ince askıları olan eteğiyle aynı renk bluzunu geçirmişti üzerine. Aynadaki yansımasına son bir kez baktıktan sonra, Gaby'den giyindiğine dair bir ses gelmişti. Arkadaşı arkada, kendisi önde koridorları arşınlamaya başlamışlardı şimdi. İçinde o çocuksu heyecan boy göstermişti. Gece yarısı, yasak bir parti yapmak ilgi çekici değil miydi? Arada oflayan Gabriella'ya göre değildi anlaşılan.

Neredeyse hayalet kadar sessiz bir şekilde iki kat aşağı indiklerinde, içeride bir parti olduğuna inanamıştı sarışın cadı. Müzik sesi yoktu, içeri girip çıkan yoktu. Hmm, ilginç. Kapıyı hafifçe aralayıp, kafasını içeriye soktu şöyle bir göz atmak için. Birkaç kişi çoktan gelmiş, aralarında konuşmaya başlamışlardı bile. Partiyi ayarladığını duyduğu son sınıflardan O'Connor baş köşede partiye gelecekleri bekliyordu. Onu uzaktan tanıyordu, ama hakkında pek iyi şeyler duymamıştı. Ama hakkını yememek lazımdı; gerçekten iyi bir organizasyon yapmıştı Slyhterin'li çocuk. Arkasında kendini bekleyen Gaby'e döndü. "Evet, burda bir parti gerçekten varmış. Şanslısın." Sırıtarak söylediği sözlerin ardından kapıyı iyice araladı ve iki kız içeri girdiler. Ortamı gördüğünde kumral cadının yüzündeki somurtkan ifadenin yavaşça silindiğini fark etti. Şölen'deki gibi olmayacağını anlamaya başlamıştı herhalde o da. "Hah, şöyle. Bence burası eğlenmek için uygun. Yalnızca tanıdık yüzlere ihtiyacımız var sanırım." Son cümlesini söylerken etrafını bakınmaya başladı sarışın cadı. Gözü Paula'ya çarpmıştı bir an, ama o tek değildi. Ve Arisha. Şuan için tek gözüküyordu. Gaby'e kafasıyla onu gösterip, Slyhterin'li cadıya doğru yürümeye başladılar. Arisha Slyhterin'ler arasında 'düzgün' olan kişiler arasındaydı. Onun yanına vardıklarında, kendilerini fark etmiş ve sıcak bir gülümseme koyvermişti. "Arisha! Nasılsın bakalım? Uzun zamandır görmüyorduk seni, bence bu parti iyi oldu. Değil mi Gaby?"

Banned

Önemli Not: Maksimum rol oyunu satırı 20'ye düşmüştür. Ayrıca, bundan sonraki rol oyunlarınıza Mızmız'ı dahil edebilirsiniz.

Partiye gelen ilk kişi, Hufflepuff’ın güzel kızlarından Angela olmuştu. Angela, cana yakın tavırlarıyla kendini her şekilde belli etmek istercesine Christopher’ın yudumladığı içkiyi elinden kaptı. “Orada bir sürü içki var, güzelim.” Dudakları ukalalıkla bükülürken içki masasından ateş viskisi dolu, bu sebeple kırmızı görünen kadehi kaptı. Ardından işittiği Angela’nın sorusuna, içkisini bir kez yudumladıktan sonra cevap verdi. “Geleceklerin listesini tutmadım, kusura bakma.” Alayına karşılık verecek şekilde gülümseyen Angela’yla bakışmaları, uzun sürmedi ve art arda birçok öğrenci daha tuvalete, parti mekânlarına gelmişti. Bunlardan biri de Paul’du. Paul, Christopher’ın yanında yerini alıp kızları dikizlemeye başlamıştı bile. Hatta arada sırada beğendiği kızlar hakkında Christopher’dan da yorum istiyor, Christopher’ın küfürlü sözlerine maruz kalıp her seferinde aldırış etmeden işine devam ediyordu. Parti için yeterince kişi toplandıktan sonra Christopher, havadan yarattığı büyülenmiş müzikli kutuyu çalıştırdı ve parti havasına uyacak, disko müziği tarzında dans edilmeye elverişli bir müzik çalmaya başladı. Birçok kişi müziğe ayak uydurmaya çalışırcasına dans etmeye başlarken çıkan gürültü, aptal olarak nitelendirdiği Mızmız’ı uyandırdı. Mızmız, her zamanki cırtlak sesiyle bağırırken, yakışıklı birkaç öğrenci görmesi onu susturmaya yetti ve vakit kaybetmeden bu öğrencilerin yanına doğru ilerledi. Tercih ettiği kişiler, genellikle onunla dalga geçmeyen, Hufflepuff ve Gryffindor öğrencilerinden oluşan bir kafileydi.

Chris, bulunduğu yerde ileri geri sallanırken yanına gelen parti hazırlayıcısı arkadaşlarıyla ufak bir sohbete başladı. Bu sırada ona bakan Hufflepuff’lı, adını Aislin olarak hatırladığı kızı, her ne kadar güzel olsa da görmemezlikten gelmeye çalıştı; neticede bir Hufflepuff’tı. Arkadaşlarıyla yaptığı ufak sohbet sırasında içki almak için masanın yanına yaklaşan Hufflepuff’ın eski sınıf başkanı Paula’yı görüp, üzerindeki can sıkıntısını atmak adına arkadaşlarına, Paula’nın duyabileceği seste söylendi. “Bu konunun kaynağını merak ediyorsanız söyleyeyim dostlarım; bulanık kokusu. Evet, bakın tam şuradan geliyor, Paula’dan.” Fazla ileriye gidip sağ elinin işaret parmağıyla Paula’yı gösterdi ve ona, saldıracakmış gibi bakmaya başladı.

VII. Sınıf

Saklandıkları siperlerinden, öğrencilerin gelmelerini seyrediyorlardı. Yaklaşık yirmi dakikada on, on beş civarı öğrenci balo için tuvalete gelmişti. Staples, tanıdık yüzleri görünce kimisine şaka yapmak istemiyor; kimisinin ise geldiğine seviniyordu. Arada sırada elleriyle suratını yokluyor, hâlâ Jagger mı değil mi kontrol ediyordu. Neyse ki her kontrol edişinde Jagger olarak kaldığını gördü. Sıkıntıyla geçen bir yarım saatin ardından, Staples baloya daha fazla öğrencinin gelmediğini gördü. İçerideki gürültülerin artmasıyla da balonun tam anlamıyla başladığını, şakanın yapılması için uygun ortamın hazır olduğunu gördü. Ancak, mantıken düşünüldüğünde henüz beş dakika önce başlayan bir balonun basılması saçma olurdu. Ne kadar çok içeri dalmak da istese, kendisini bir 10-15 dakika daha bastırması gerektiğini kavradı ve Marcus'a da (!) gerekli talimatları verdi. Ondan da olumlu bir yanıt alınca, sessiz bir biçimde içeri girdiğinde söyleyeceklerini çalışmaya başladı.

''Neler oluyor burada?! Sence bu nasıl olur, ha?''
''Büyükannem bassa daha etkili olur herhalde, Stappo.''
''Bakıyorum da Marcus olduğun halde esprilerin hâlâ berbat Luke.''

Ufak bir laf atışması ve ardından inen şaplaklardan sonra, Cromwell ve Crawford duruldu. Bu sırada basma vaktinin geldiğini anlayan Staples, Lu'nun omzuna haber verircesine vurdu ve ayaklandı. Cüppesini düzeltti, birtakım esneme hareketleri yaptı. ''Gösteri başlasın.'' dedi ve Lu'nun hemen arkasında tuvaletin kapılarından içeri girdi. Anlaştıkları üzere, Lu sert bakışlarla etrafı süzerken ilk tepkiyi Staples yapacaktı. Daha sonrasında ise özel olarak seçtikleri hedeflerine sinirlenip çatacaklardı. İşte bu, şakanın en güzel tarafıydı. ''Biri bana burda ne numaralar döndüğünü ve bunun sorumlusunun kim olduğunu açıklayabilir mi? Yoksa alacağınız ceza her biriniz için üç katına mı çıksın?'' Jagger'ın gür sesiyle bağırınca, tuvaletin tamamıyla beraber üçüncü kattaki belli bir bölüme de sesinin eriştiğini düşünen Staples, yutkundu ve öğrencilerin korkan çehrelerine bakındı. Kahkaha atmamak için kendini zor tutan Staples, Lu'ya baktı. O, hiç zorlanmadan sinirli görünüyordu. Vay hıyar, diye geçirdi içinden. Ne kadar da güzel rol yapabiliyordu öyle. Staples'in de bu yeteneğini ortaya çıkarma vakti gelmişti anlaşılan. Hemen kaşlarını çattı, gülmemek için dudaklarını ısırmaya başladı. Bu gece daha çok eğlenecekleri kesindi.

VII. Sınıf

Sıkılmaya başlamıştı, içeriye girseler olmaz mıydı? Biraz daha sabret, Luke, diyordu içindeki ses. Biraz daha sabırlı ol ve ardından eğlencenin tadını çıkar. Gözleri, kullanılmayan kızlar tuvaletine akın eden öğrenci gruplarını tarıyordu. Tanıdığı birkaç simaya rastlıyor, onlara vereceği cezalar hakkında daha da fazla düşünmeye başlıyordu. Hem Marcus Clayton gibi olmalı, hem de işe biraz Luke’dan gelen haylazlığı katmalıydı. Evet, ilk olarak sınıf başkanlarından hesap soracaktı. Bir sınıf başkanıydı ve profesörlerin ona hatırlattığı sorumluluklarından bıkar hâle gelmişti. Birazda ben onları bıktırmalıyım, değil mi?, diye düşündü. Profesörler inatla böyle bir işlemi gerçekleştiriyorsa, yani sınıf başkanlarına iki de bir yapması gerekenleri söylüyorsa, bu iş zevkli olmalıydı. O esnada Staples’den birkaç söz duydu. İçeriye giriyorlardı. Şamata, işte şimdi başlıyordu!

“Neler oluyor burada?! Sence bu nasıl olur, ha?”
“Büyükannem bassa daha etkili olur herhalde, Stappo.”
“Bakıyorum da Marcus olduğun halde esprilerin hâlâ berbat Luke.”

Ukalanın tekisin, Stappo, diye geçirdi içinden. Çocuk, büyük bir cesaret gösterip Luke’ı eleştirmişti. Ona iyi bir karşılık verebilirdi, ama şu an için başka bir konuyla ilgileniyordu. Stappo’dan içinde ‘gösteri’ kelimesi geçen bir söz işitti ve ardından, onunla birlikte kızlar tuvaletine doğru ilerledi. İçeriye girdiklerinde ilk olarak Jagger(!), bu yasak işi kimin düzenlediğini sordu. Bir anlaşma yapmışlardı ve fırçalama konusundaki ilk hazzı, Stappo yaşayacaktı. Ortalığa sert bakışlar atan ve Müdür havası takınmaya gayret gösteren Luke, bu konuda herhangi bir sıkıntı çekmiyordu. Anın tadını çıkarma sırasının kendisinde olduğu kanısında vardı ve Müdür’ün o gür ve sert ses tonuyla karşısındaki korkmuşa benzeyen öğrencilere hitap etti. “Evet. Bir an önce bir açıklama yapmanız, cezanızı hafifletebilir.” Kaşlarını çattı, gözlerini sınıf başkanlarına çevirdi. “Öncelikle sayın sınıf başkanlarımız, sizlerden bir açıklama alabilir miyim?”

Kullanılmayan Kızlar Tuvaleti ~ Cadılar Bayramı Partisi

Kullanılmayan Kızlar Tuvaleti ~ Cadılar Bayramı Partisi

Similar topics

Similar topics