Kullanılmayan Kızlar Tuvaleti ~ Cadılar Bayramı Partisi

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Elindeki bardağı olması gerekenden biraz daha fazla sıkmasının sebebi belliydi. Caprice’in yüzüne bakmamaya uğraşıyordu. Bir yandan siniri tepesine çıkmış, diğer yandan her zamanki cici kız imajından ciddi anlamda sapmaktan tereddüt eder halde arkasını dönüp düşünmeye başladı. Uzadıkça saatler gibi gelen birkaç saniye içerisinde, bütün bahçeyi kirleten bir yabani otun türemesinin ne kadar zararlı olduğunu ve koparılması gerektiğini; diğer yandan da bu düşündüğü yerin kendi bahçesi olmadığını hatırladı. Christopher denen, Paula’dan yaşça büyük, egoları dış kaynaklar sayesinde yükselmiş olan bu Slytherinli çocuğu bozmak, şimdiye kadar yaptığı en tehlikeli eğlencelerden biri olacaktı. Hızla sıraladığı kelimeler, algılandığı zaman, Slytherinli küstah çocuğun adrenalini yükselecekti.

‘’Yanılıyorsun Chris, her ne kadar bununla övünmesem de ben bir safkanım. Ancak olmadığım halde benden geldiğini sandığın bulanık kokusu karşılığında, senin kusursuzluğundan şüphe etmeye başladım. Bizden sakladığın bir şey mi var yoksa?! ‘’

Sinsi bir gülümseme kumral cadının pürüzsüz cildini dudaklarından gözlerinin kenarlarına dek hareketlendirdi. Elleri yavaş yavaş asasının yerinde olup olmadığına dair beline gitti kontrol için. Ancak, kısa süre içerisinde karşı karşıya kaldığı durumun çok daha farklı bir yönde ciddiyet arz etmesi, onun da tuvaletteki herkes gibi gözlerinin hayretle büyümesine neden oldu. İçeri giren hepsinin gayet yakından tanıdıkları iki yetişkindi. Paula bir adım geri çıkarak Chris’e olan tavrını yumuşattı. Ve konunun tamamen farklı bir yöne çevrilmesine sevinmesi mi yoksa üzülmesi mi gerektiğine karar veremeden Caprice’e bakmaya başladı. Sanıyordu ki, ilk cevabı o vermeliydi Chris ve Mia ile birlikte.

Özel Sektör

Etraf sakin, herkes kendi halindeydi. İçkisinden bir yudum daha alıp, sindiği köşede doğruldu güzel cadı. İlgisiz halini değiştirebilmek adına, biraz heyecanın da hoş olabileceğini düşünerek adımlarını Slytherin’li büyücüye doğru çevirmişti ki; Chris ondan önce davranıp, gecenin gidiş hattını değiştirmek için ilk adımı atmıştı. İster istemez yüzündeki gülümsemeye engel olmayan kumral cadı, Paula’nın sinirden kızarmış haline bakmamayı yeğledi. ‘’ Bu kadar iyi olmamalı hiç kimse?Böyle budalalık edecek kadar olmamalı. ‘’ İçinden sövmeyi durdurmasının sebebi, kısa süre içinde, bulundukları ortamın havasının, tamamen, eğlenceden işkenceye olan seyriydi. İçeri giren Sihirli Yaratıklar dersinin profesörü, okul korucusu buruşuk ihtiyar Jagger ve cazibesine kapılmamanın zor olduğu Clayton’du. Jagger’in meymenetsiz yüzündeki dalgalanma sesiyle birleştiğinde Aislin’i, Chris’in hemen yanına getirtti. Sınıf başkanı olduğunu bildiği büyücünün ardında beklerken, hiç değilse desteğini hissetmesini umuyordu. Binadaşı Caprice’in yüzündeki ifade de görülmeye değerdi. Hepsi aynı mıydı bunların? İçindeki sesi susturdu, ve başka biriyle konuşur gibi söylendi. ‘’ Sürpriz…’’ Kalbi hızlanmıştı. Ancak, bunun buruşuk suratlı Jagger yüzünden olmadığına emindi elbette. Sessizce bekledi. Sivrilmek onun işi değildi.

Banned

Önemli Not: Maksimum rol oyunu satırı, 20 olarak devam etmektedir.

Bakışlarının, karşısındakini rahatsız edebilecek kadar keskin olduğunu hissediyordu. İyilik meleklerine(!) karşı beslediği bir öfke vardı, içinde. Daimi ve önüne geçilemez… Öfkesi, şuan karşısındaki Hufflepuff’a karşı üst seviyelere kadar tırmanmaya başlamıştı. Söyledikleri karşısında aldığı cevap, içindeki öfkeyi kabartırken, bünyesine ayrı bir heyecan da katmıştı. Onu yere gömmek istiyordu. Hayalini süsleyen koyu kırmızı kanlar, damarlarında akan kanı hızlandırıp tatmin duygusunu tetiklerken, asasını yoklayan Paula’ya cevap vermesi gerektiğini hatırladı. Kafasını meşgul eden hayalini düşüncelerinden uzaklaştırdı ve aynı sertlikle Paula’ya bakarken, ona doğru bir adım attı. *Büyüyle verilecek bir cevap. Suratında patlayan bir lanet belki de.* Eli, cebindeki asasına uzanacaktı ki partiye davetsiz iki konuğun gelmesi, ortamdaki atmosferi tamamen değiştirdi. Bu davetsiz misafirlerden biri okul kurucusu, diğeri okul müdürüydü. Başlarına gelebilecek en kötü şey, belki de birazdan yanaşacaktı. Paula’yı tamamen unutmuş ve zihni, bir çıkar yol bulmak için çabalamaya başlamıştı. Gözlerini okul korucusu yaşlı Jagger’dan alıp yanında biten Aislin’e çevirdi. Hufflepuff’lı cadı, ona içten bir bakış atmış olsa da bunu umursamadı ve gözlerini ondan da alıp okul müdürü Marcus’a çevirdi. Bunun sorumlusunu istiyorlardı ve konuşacak ilk kişiler, doğal olarak sınıf başkanlarıydı. Tüm gözleri üzerinde hissediyordu. Parti düzenleyicisiydi ve sınıf başkanıydı. En ağır ceza, kuşkusuz onun olacaktı. *Öleceksem bile asil ölmeliyim.*

“Gördüğünüz şeyleri inkâr edecek kadar ödlek değilim. Burada yapılan şey, tahmin edebildiğiniz gibi bir parti. Sizin Büyük Salon’da yaptığınız sıkıcı parti, bizi eğlendirmeye yetmedi maalesef. Biz de, bayramımızı kendimizi kutlayalım dedik ve işte gördüğünüz gibi bir hâl aldı.” Arkasındaki topluluğa kaçamak bir bakış attı. Kimilerinin suratında hâlâ şok ifadesi vardı. Christopher, fazla küstah davrandığını düşünüyordu; ama bir Slytherin’liye yakışacak şekilde asaletini koruyordu hiç yoktan. Gözlerini okul müdürü Marcus’tan ayırmayarak cezasını beklemeye koyuldu.

Gezgin

Kızlar tuvaletindeki küçük atışma zaman geçtikçe eğlenceli bir hal alıyordu. Chris ile Paula’nın atışmalarını dinlerken bir yandan da gözleri Nyx’ı arıyordu. Bu küçük ama bir o kadar da eğlenceli olan partiye gelip gelmemesi hakkında hiçbir bilgisi yoktu. Masanın yanından ayrılarak, kızlar tuvaletini gezmeye başladı. Bir çok kişi dans ediyor, bir şeyler içiyor ve arkadaşlarıyla konuşuyorlardı. Tek arkadaşı, sevdiği ve güvendiği Nyx ise yoktu. Sessizliğini sürdürmeye devam ederek lavaboların bulunduğu yere geldi. Çeşmenin granitine kadehini koyarak buğulu ve kirlenmiş aynada yüzüne baktı. Hafif loş ortamda karanlık görünen yüzünde bakınca, aynanın kenarından Nyx’ın sınıf arkadaşının içeri girdiğini gördü. Kadehi kaptığı gibi Gryffindor’lu kızın yanına uçar adımlarla yaklaştı.

“ Hey sen !”

Kız şaşkın bakışlarını Gress’in üzerine sürüyordu. İlk defa konuşan birini görmüşçesine bakıyor ve ağzını kapatamıyordu. Gress elini çenesine götürerek yukarı kaldırdığında, çenesini kapaması gerektiğini anlayan çelimsiz kız hemen kendini toparladı.

“ E- efendim?”
“ Nyx geliyor mu?”
“ Bilmiyorum. Hey ! Ona ne yapacaksın!”
“ Kapa çeneni lanet olası. Bir şey yapmayacağım.”

Bu şaşkaloz kızı boğmamak için kendini zor tutuyordu. Sinirle eski yerini aldı. Masanın üzerinde duran yiyeceklerden birkaç tanesinin tadına bakarak anın tadını yiyerek çıkarmaya çalıştı... Yiyecekler oldukça lezzetti ve iştah açıcıydı. Kadehindeki ateş viskisini yudumlarken gözünü kapıdan ayıramıyor, Nyx'ın gelmesini diliyordu.

Gezgin

*Fazla kalabalık* Arisha içeri girer girmez, o gece kızlar tuvaletindeki oksijenin herkese yetmeyeceğini düşündü. Duyan gelmişti resmen. Bu kadar kalabalık olması pek çok açıdan kötüydü. Kalabalık, kontrolden çıkabilirdi; yakalanma ihtimalleri artıyordu. Ayrıca, nerede çokluk... Orada sorun olurdu. Olabilecek sorunları ve komplo teorilerini düşünmeye ara vermeliydi. Eğlencenin tadına varmak için nerede yanlış yapıyordu ki? Sadece keyfinin olmadığına karar verdi. Tanıdık birkaç kişiye başıyla selam verip kalabalıkta ilerlemeye çalıştı. Mümkün olduğunca az insanın bulunduğu bir köşe arıyordu. Geçerken masadan bir bardak ateş viskisi aldı ve hatrını soran birkaç kişiyle sohbet etmeye başladı.

Müziğin başlaması ile parti de resmî olarak başlamış oldu. Herkes kendi halinde görünüyordu. Slytherinli büyük sınıflar O'Connor'ın çevresindeydi. Bu yakışıklı çocuktan, öylesine ezici bakışlar görmek insanı hayal kırıklığına uğratıyordu. Dünya onun etrafında dönüyormuş gibi davranıyor, ulaşılmazı oynuyordu ve bu gerçekten umut kırıcıydı. O'Connor daha 'normal' bir oğlan olsaydı, Arisha ona yaklaşmayı deneyebilirdi. Çocuk gerçekten çekiciydi; ama yanına kimseyi yaklaştırmayacak kadar sağlam bir ego katmanıyla çevriliydi. Bundan olsa gerek; Slytherin'in büyük sınıfları ayrı bir grup, diğer binalar da kendi aralarında bir grup oluşturmuş gibi görünüyordu. Hatta, bir ara küçük bir tartışma yaşandığını duyar gibi oldu Arisha; ama gürültüden pek bir şey anlayamadı.

Karyn ve Gaby'yle konuşurken, partinin umduğundan iyi olduğunu düşünmeye başlamıştı Darya. Gerçekten hoş vakit geçiriyordu. Yeterince içince dans bile edebilirlerdi; ama önce biraz çakır keyif olmalıydı. Bardağın dibindeki son yudumu da içtikten sonra müziğin kesildiğini fark etti. Önce bir uğultu oldu ama ardından etraf sessizliğe büründü. İki yetişkinin hesap soran sözleri ve O'Connor'ın küstah cevabı yankılandı tuvalette. Arisha, Karyn'e doğru eğilip fısıldadı. "Sanırım O'Connor bir parça da Gryffindor ruhu taşıyor, ha?" Neler olduğunu görmek için ayak parmakları üstünde yükselirken sessizce küfrediyordu. Başları gerçekten beladaydı. *Şom Arisha.*

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Arisha ile olan sohbetleri koyulaşmaya başlamışken, kendilerini eğlendirecek müziğin sesi biraz daha yükselmişti. Parti haberini duyan Hogwarts ahalisi, soluğu tuvalette alıyordu besbelli. Ortam gittikçe kalabalıklaşmaya, ter ve parfüm kokuları birbirine girmeye başlamıştı. Böyle ortamlardan nefret ederdi Mia. Kimin ne yaptığı belli olmayan, gürültülü ve nefes alınamayacak kadar sıkışık. Sahi, böyle olacağını bildiği halde neden gelmişti ki? Tek isteği, biraz olsun eğlenmekti. Burnunun biraz sonra karışık olan kokuya alışacağını biliyordu, o ana kadar ağzıyla nefes almaya devam etti genç cadı. Bütün gece sohbet ederek eğlenemeyeceklerini biliyordu. Belki biraz dans edebilirlerdi? Ama Arisha'nın yaptığı şeyi yapmaya karar verip, içkilerin bulunduğu kısma yöneldi. Neden Balkabağı suyu yok? İçki içmeyi, sonra da tüm gece boyunca saçmalamayı sevmiyordu sarışın cadı. Kendisiyle az içmek konusunda anlaşıp, rengiyle göz kamaştıran Ateşviskisinden aldı bir kadeh. Kızların yanına dönerken, partiyi ayarlayan çocuğun ve etrafındakilerin arasından geçmek zorunda kalması gerçekten felaketti. Ah, onlardan okula geldiğinden beri hoşlanmıyordu. Ama onların o anda her zamanki saçma egolarıyla Paula'ya yüklenmeleri, kendisinin rahatça geçmesini kolaylaştırmıştı.

Konuşmalarına zevkle kaldıkları yerden devam ederlerken, cadı ve büyücülerin sesini bıçak gibi kesen bir şey olmuştu. Müzik garip bir şekilde kapanmıştı ve Arisha'nın yüzünde telaşla merakın karıştığı bir ifade vardı. Neler oluyor böyle? Kötü bir şeyle karşılaşmamasını umarak, arkasını döndü. Yok artık, şansızlığın bu kadarı. Gittiğin her yere peşinden de şansızlığını sürüklemek zorunda mısın Mia? Karşısında okul müdürü ve başka bir profesör vardı. Üstelik insanın yüreğini hoplatacak bir biçimde, kötü kötü bakıyorlardı. Anlaşılan gecenin bir vakti kendi balolarına saygısızlık yapılması pek hoşlarına gitmemişti. Galiba oradakiler arasında başı en çok belaya girecekler arasındaydı Karyn. Slyhterinli, kendini bir halt sanan çocuk yine kendini göstermişti. Tanrım! Ne halt yediğini sanıyorsun sen? Çocuğun yüzüne sert sert bakarken, kulağından içeriye hoş bir fısıltı süzülmüştü. "Bir parça mı? Yaptığı delilikten başka bir şey değil." Heyecanla yutkundu. Daha önce ceza almışlığı vardı; ama bu biraz daha ağır bir ceza olacağa benziyordu. O'Connor'ın söylediği sözlerden sonra ise, artık hiç kurtulma şansları yoktu. Dudaklarını aralayacak cesareti kendinde bulamadığı için sessiz kalmayı yeğledi Mia.

V. Sınıf

Gecenin ilerleyen dakikaları müziğin eşsiz ritmiyle tezat oluşturuyordu. Angela sarhoş olma arzusunu bastıramamış, kadeh üstüne kadeh kadırıyor, şerefe içeecek bir şeyler mutlaka buluyordu. Aislin'nin gelişiyle Caprice iyice tebessüm etti, anlaşılan bu içine kapanık cadı, hiç bir eğlenceyi kaçırmıyordu. Paula dostlarıyla çoktan sohbet etmeyebaşlamıştı. Caprice elinde bir bardak şarabı ile Paula'nın yanına geldi, arkadaşları farklı binadan olsa da Caprice onlara Paula'yı bırakacak değildi.

-Selam millet, aranıza katılmamın bir sakınası yoktur umarım! Ben Caprice.

Farklı binadan insanlar tanımak her zaman hoş olmuyordu, kendi binasının sıcaklığını bulamayan Caprice sıkılma belirtileri göstermeye başlamıştı bile. Paula'ya bir kaş göz işareti çaktı, Angelanın durumu vahimdi, gidelim diyordu lakin Paula onu duymadı. Gözleri onun arkasındaki bir şekle sabitlenmiş ifadesizce ona bakıyordu. Kendini beğenmiş O'Connor'un sözlerini işittiğinde ise sinirlerinin gerildiğini hissetti. Kumral cadı nasıl bu kadar sakin kalabiliyordu! Sol eli, seksi yeşil elbisesinin gizli cebinden asasını çıkarmak için uzandığında duyduğu cevap çok hoşuna gitmişti. Bu cadı işi biliyordu. Usulca Paula'nın yanında pozisyon aldı, her an saldırabilirdi. Kapının savrularak açılmasıyla Mızımız'ın sesi kulağında çınladı. Neler oluyordu? İçieriye girenleri şansına lanet ederek izledi. Şimdi başı gerçekten de dertteydi. Bir kaç dakika öylece bekledi, düşünüyordu. O'Connor'ın ukalaca tavrı hiç bu kadar hoş gözükmemişti, onun saklanacağını umarak rakibini küçümsemiş miydi? Bu adam gerçektende tehlikeliydi, kafa tuttuğu insanlar alalade insanlar değildi. Caprice arkadaşlarına bir baş hareketi ile köşeye gitmelerini işaret etti. Ağır ve sakin adımlarla O'Connor'ın yanında durdu. Bir baş hareketiyle selam verdi. Bu yaptığına kendisi de inanamıyordu lakin ceza alacaksa bu onurlu bir biçimde olacaktı, korkakça değil.

-Profesör Jagger, Profesör Marcus. Sizi aramızda görmek ne büyük bir süpriz. Geleceğinizden haberimiz olsaydı, sizi kapıda karşılardık. Nasıl yardımcı olabiliriz? Bir bardak balkabağı suyu almaz mıydınız?

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Olacak gibi değildi. İçeri girenlerle birlikte ortalığın dağılacağını düşünen Paula, bir yandan zalim bir Slytherin’in acımasız büyülerinden kurtulduğuna seviniyor, diğer yandan da küstah Christopher’ın verdiği cevaba şaşırıyordu. ‘’ Tam bir deli. ‘’ Caprice’in zan altında kalacak olması çok moralini bozsa da, eski ve kıdemli bir başkan olarak kendisinden beklenmeyen bir durum olduğunun da farkındaydı orada oluşunun. Gözünün altındaki kılcal damarlardan biri olağan dışı çalışmaya başlamış gibi hareket etmeye başladığında, kumral cadı gözünü ovuşturdu. Bı sırada cevap veren Caprice’in söylediklerine biraz da elindeki şarabın etkisiyle koca bir kahkaha patlattı. Hatta devam eden kahkahaları birden bire bir gülme krizine dönüşmüştü. ‘’ Neler oluyor burada böyle? Benim burada ne işim var? Bu burnu Kaf Dağı’ndaki arkadaş beni yemek istiyor Müdür Clayton. Ve sen, sen cidden uzun boyluymuşsun yahu. ‘’ İşte olmuştu. Çok nadir içki içen Paula, aptal bir bardak şarap tarafından, hayatının utancı haline gelecek şekilde çarpılmıştı. Ortamdaki olayları tam olarak algılayamasa da, arada sırada seçebildiği, bulanık olmayan görüntülerden bazılarının ağızları açık kalmış insan silüetleri olduğunu çıkarıyordu. Müdürü gördüğünde kafasına diktiği şaraba lanet edecek kadar bilinci yerindeydi hala. Ah bir de dışından etmeseydi o laneti.

Kullanılmayan Kızlar Tuvaleti ~ Cadılar Bayramı Partisi

Kullanılmayan Kızlar Tuvaleti ~ Cadılar Bayramı Partisi

Similar topics

Similar topics