AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Raporlar ve Beklenmeyen

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2
YazarMesaj
Paula Lilith Silimauré

Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu LideriUluslararası Büyücüler Konfederasyonu Lideri
Paula Lilith Silimauré



Mücadele Tarafı : Silimauré.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Anka.

Raporlar ve Beklenmeyen - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Raporlar ve Beklenmeyen   Raporlar ve Beklenmeyen - Sayfa 2 EmptyPerş. Ocak 29, 2009 2:40 pm

Genç kadının verdiği cevap ile yüreğindeki sızı kendisini gösterivermişti. Yakışıklı suratından herhangi bir duygu anlaşılmamasına rağmen, aziz merhametin haykırdığı bir an gelip, yüreğini zorlamaya başlamıştı. Yaşam savaşında kendisini dimdik ve hatta en tepede tutan zihni sayesinde ulaşmak istediği cevap elindeydi, evet. Fakat bundan ne derece memnundu? Kendisi gibi yaşama tutunmak zorunda olan bir insan karşısında oturmaktaydı. Her şeye rağmen zorluklarla mücadele eden, saf bir kadın. James ve Robert'ın kararlaştırdığı insanlık dışı, yürek gerektiren bu karar binlerce büyücünün hayatını kurtarmış olsa da, bir kişinin yüreğini parçalamaya yetmişti. Yalnızca bir kişinin mi? Hayır. Bu plan; ortada sevenlerin, ruhlarında asil iyiliği barındıran, Robert Brolin Langdon'ı tanımış olanların bile duyduğu bir acı bırakmıştı.

Karşısında oturan alımlı cadıda, kötülüğe hizmet eden topluluğa karşı, masumları korumak adına bilerek ve isteyerek büyücü dünyasından göçen cesur bir büyücünün ardında bıraktığı izlerin bir parçasını görüyordu. Roxie, ölümün bir son olduğunu düşünenlerdendi. Belki de şöyle düşünüyordu; 'Ölenin arkasından ağlanmalı, gözyaşı dökmeli. Ölünün ruhu da, bedeni ile birlikte çürür, yok olur.' Fakat gerçek bu değildi işte! Bilinmez olandan korkmamalı, onun üzerine gidilmeliydi. Büyük, çok büyük bir insan topluluğunun arasında yaşayan biri, nasıl olurdu da kendini yalnız hissederdi? Bir an için düşünce dünyası duruldu. Sessizliğin sesinin arasından fırlayan şiddetli bir fısıltı, zihninde oradan oraya uçuşuyordu. Sen hiç yalnızlığı hissetmedin mi, James?

Düşünce dünyasında büyük bir karmaşa başlamıştı. Yıllar öncesinden bir sahne, gözünün önünden geçmekteydi.

Yürekten arzuladığı bir mesleğin yolunda yürümek için ilk adımı atmış, bir seneye yakın bir zaman boyunca hayat boyu unutmayacağı serüvenler geçirmişti. Dönemin en usta büyücüleri ile görüşmeler yapmış, gazeteci kılığında röportaj niyetine bilgiler edinmiş, nice insanlar tanımıştı. Eh, artık hazırdı. Edindiği bilgiler öylesine kapsamlı ve güçlüydü ki; kendisine olan güveni kat kat artmıştı. İçinde yer alan bir heyecan dalgası ve özlemle evine, Londra'ya dönüyordu. Yaklaşmak üzereydi. Şehir topraklarının sınırına kadar cisimlenmeyi tercih etmiş, sonrasında biraz daha heyecan için bavulundan çıkardığı -sihir ile genişlettiği bir bavul tabii- Ateşoku ile Lorgoff Köşkü'nün bulunduğu bölgeye doğru seyre geçmişti. Yaşlı annesi ve babasını, kardeşini, büyükbabasını, herkesi fena halde özlemişti. Bağlı olduğu insanların görüntüsü gözünün önünden geçerken, süpürgesine biraz daha yapışıyor, daha hızlı yol katediyordu.

Sonunda koluna taktığı bir pusuladan çıkardığı kadarı ile yuvasına yaklaştığını anladı. Alçalışa geçtikten bir dakika kadar sonra konutları seçebilir duruma ilişmişti. İçindeki mutluluğu dışarı salmak istediğinden, sevinç çığlıkları atıyordu. Az sonra karşılaşacağı manzaradan habersiz, yere indiğinde köşkten bir sokak ötedeydi. Sağa ve sola yerleştirilmiş evler, kalabalık bir sıra oluşturduğundan, köşkü seçmesi şimdilik mümkün değildi. Sokağı büyük bir istekle arşınlarken, Charréire'lerin köşkünden döndüğünde karşılaştığı manzara karşısında adeta şoka uğramıştı. Bir yıl önceki Lorgoff Köşkü'nün yerine, baştan ayağa cezbedilmiş, katledilmiş bir köşk görüyordu. Ne olmuştu? Kim yapmıştı? Parçalanmış bir yürek eşliğinde, sevinç yerine acı çığlıkları savururken, bavulu ve süpürgesini yolun üzerinde bıraktığı gibi içeriye, 'eski' evine koşuşturdu. Karşılaştığı manzara karşısında, genç yüzü yaşlara boğulmuştu. Yıkılmış ve yakılmışa benzeyen köşkten geriye neredeyse hiçbir şey kalmamıştı. Ölümyiyenlerin dehşet verici saldırısı, ailesini yok etmişti. Eskiden kendi odasının bulunduğunu tahmin ettiği yıkık dökük bir alanda diz çökmüş, eline parçalanmış bir aile fotoğrafını almışken, kısık gözler ve ağlamaktan kızarmış bir surat ile haykırıyordu. Acı, hüzün, veda çığlığıydı bütün bunlar. Yok olmuşlardı, gitmişlerdi. Kendisini öyle çaresiz, öyle yalnız hissediyordu ki. James Lorgoff için her şey sona ermişti...


Zihnindeki görüntüler bulanıklaştı. İçinde yaşadığı dünyaya geri dönerken, gözlerini kırpıştırarak kahvesini yudumlayan cadıya baktı. Düşünüyordu da, yıllar içinde ne kadar çok şey değişiyordu? Evet, zamanın değişim olduğunu kabul ediyordu. Yine de çoğu kez eskiye dönmeyi, hatalarını telafî etmeyi, başından geçen olay örgülerini değiştirebilmeyi şiddetle istemişti. Fakat bu fikri kafasına koyduğu sırada, dönemin Sihir Bakanlığı, 'Zaman Döndürücü' isimli aleti imha etmişti. Şimdiki zamanda, gençliğinde düşündükleriyle çok farklı konular üzerinde durmaktaydı. Kendi acılarını bir yana bırakmak zorunda kalıyor, halkın iyiliği için mücadele ediyordu. Çoğu kişi bunu bilmeyebilirdi, önemsemiyordu. Ne kadar acı çekerse çeksin, ne kadar yorulursa yorulsun, son nefesine kadar mücadele etmeyi çok iyi öğrenmişti. Kendisinin 'özel' bir yaşamı kalmamıştı. Kendisini feda etmeye hazır bir konumda, halk için savaşmaktaydı ve savaşacaktı.

Bütün bu düşünce yoğunluğundan bir kez daha sıyrılmak üzere, sıcaklığını koruyan Brezilya kahvesini kaptığı gibi, büyük bir yudumu midesine indirdi. Kadının söylediğini düşündü. Bu sözlerin altında yatan ne olursa olsun, Roxie haklıydı. Yalnız olmak, başarıya ulaşmayı etkileyebiliyordu. Bir süre sonra kişi, kendisini, işine fena hâlde kaptırmış buluyordu. Yine de James'in çoğu kez istediği gibi sıcak, içten bir sohbet, sakınmadan konuşulabilecek birini bulabilmek, bazen en üstün başarıya yeğ tutulacak kadar insanın zihnini meşgul edebiliyordu. İfadesiz tutmaya devam ettiği yüzünde, bir kez daha sıcak ve bu kez 'gerçek' bir gülümseme yer aldı. Kadına duyduğu merhameti saklayarak, samimiyetle dudaklarını araladı.


''Onu özlüyorsun. Bak ne diyeceğim; bana güvenebilir ve benimle istediğin her şeyi paylaşabilirsin. Arada pek benzerlik olmasa da, senin yaşadıklarını ben de yaşadım, bilirsin. Belki de son sıralar yalnızca iş görüşmelerinden ibaret olan arkadaşlığımızı tekrar ele almanın vakti gelmiştir, Roxie.'' Dudaklarını tekrar kapadığında, söylediklerini zihnindeki süzgeçten geçirdi. Evet, gerçekten de alışılmadık bir şekilde içten konuşmuştu. Belki de James'in içindeki James'i yansıtmıştı. Yine de ona güvenebileceğini hissediyordu. Geçmişte en fazla güvendiği insanı sevmiş bir kadındı, Roxie. Çizdiği profile uymayan, pek duygulu bu konuşmasına verilecek cevabı beklerken, ifadesiz tutmaya alışık olduğu suratı, kendiliğinden değişiyordu sanki.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/paula-lilith-sil
Valerian Roxie Lydell

GezginGezgin
Valerian Roxie Lydell



Mücadele Tarafı : Aydınlık
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kuzgun

Raporlar ve Beklenmeyen - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Raporlar ve Beklenmeyen   Raporlar ve Beklenmeyen - Sayfa 2 EmptyCuma Ocak 30, 2009 12:01 pm

"Belki de son sıralar yalnızca iş görüşmelerinden ibaret olan arkadaşlığımızı tekrar ele almanın vakti gelmiştir, Roxie" James'in sözleriyle nedenini iyi bildiği bir rahatlama tüm bedenini sarmıştı. Gözleri, adamın gözlerinde sabitlenmişken, çehresine içten bir gülümseme hakim olmuştu. Hiç beklemediği kelimeleri sarf eden İngiliz büyücünün söylediklerini içten içe yorumlarken buldu kendini. Bir anlığına içtenliğinden emin olamasa da, az önceki bakışlarından farklı bakışların kendisini izlediğini fark etti. Rahat bir şekilde fark edilen bu değişikliğin sebebini merak ediyordu. Kendisine acımış mıydı? Ah, hayır. Yıllar öncesinde hemen hemen aynı şeyleri yaşadığını bildiği adamın böyle düşüneceğini düşünmüyordu. Gerçekten bir içtenlik söz konusuydu. Roxie'i rahatlatan da buydu zaten. Uzun zamandan sonra ilk defa birisi ona, dertlerini paylaşabileceğini söylüyordu, üstelik içten bir ifadeyle.

Oturduğu koltuğa iyice yerleştirdi bedenini. Onu, bir zamanlar sevdiği adamı özlüyordu, evet. Ondan başka içtenliğinden şüphe duymadan konuşabildiği kimse yoktu çünkü. Ondan başkasına rahatça güvenemiyordu. Ama artık Robert yoktu hayatında, dertlerini, sıkıntılarını paylaşabileceği kişi yoktu. Ölmüştü. Bu kelimeden küçüklüğünden beri korkuyordu. Ailesi ölmeden öncelerinde. Savaşların yoğun olduğu bir dönemde doğmuştu Roxie. Etrafındaki insanların öldüğünü görmesi, onları bir daha görememesi korkutuyordu küçük kızı. İnsanın korktuğu başına geliyormuş. Ailesi çıkmıştı hayatından önce, babaannesinin eline bırakmışlardı onu. O zamanlar affedemiyordu onları, kendisini yalnız bıraktıkları için. Ama daha sonraları anladı ki affetmemesi gereken kişiler onlar değil, ailesini hayatından çıkaranlardı. Büyüdükçe anlamıştı bunu. Sonra ise aynı insanlar, sevdiği adamı elinden almışlardı. Hem de iki defa. Ölümden bu yüzden korkuyordu, bu yüzden en zayıf noktasıydı işte. Hayattaki tüm sevdiklerini elinden alıyordu, o insanlarla işbirliği yaparak. Ama artık kaybedecek hiçbir şeyi kalmamıştı, hayatını 'o insanların' yok olmasına adamıştı. Son nefesine kadar da devam edecekti bu.

Beyninde dönüp duran düşüncelerin yoğunluğunu azaltıp, bulunduğu odaya geri döndüğünde James'in kendisine baktığını gördü. Onu ilk defa bu kadar içten görüyordu. Kim bilir, yaşadıkları acının benzerliği onu kendine yakınlaştırmıştı. Roxie gibi en yakınlarını kaybetmişti o da. Arada küçük farklılıklar vardı; ama çektikleri acı, sıkıntı aynı değil miydi? O haberi aldıklarında, ikisi de çaresiz hissetmemiş, yıkılmamışlar mıydı? Evet. Hayatın acımasızlığı, insanları yarı yolda, sap gibi bırakıyordu. Neye uğradığını şaşırıyordu kişi, alışması zor oluyordu. Uzun bir süre acıdan kıvranıyor, sudan çıkmış balık gibi afallıyordu. Ama sonra anlıyordu ki, çare ağlamakta, üzülmekte değil, bunu yapanlara inat yaşama sıkıca asılmakta. Roxie bunu yapıyordu işte, her şeye rağmen mutlu olmaya çalışıyordu. Karşısında duran adam da öyle değil miydi? Konumundan, yaptıklarından ya da yapmaya çalıştıklarından belli değil miydi onları unutup, hayata tutunduğu? Belki bunu, kendini tehlikeye atma pahasına yapıyordu ama yapıyordu işte.

Yıllardır tanıdığı, hakkında az çok bilgiye sahip olduğu kişiydi James. Robert'ın en iyi arkadaşlarından birisiydi ve Roxie'yle samimi sayılabilecek bir arkadaşlıkları vardı. Ama ikisinin de işlerinin yoğunluğu öyle fazlaydı ki, çok uzun zamandır karşılıklı sohbet etmiyorlardı. Görevler, dosyalar, Hogwarts... Konuşmaları, sıkıcı muhabbetlerden ibaretti. Şimdi ise, aynı adam kendisine güvenebileceğini, bir şeyleri paylaşabileceğini söylüyor, eski arkadaşlıklarını tekrar alevlendireceklerini belirtiyordu. Ona, tanıdığı birçok insandan daha çok güveniyordu ve şüphesiz bir şekilde rahatça her şeyini paylaşabileceğini biliyordu. Bir zamanlar aynı şeyleri hissetmeleri, birbirlerini anlamalarında yardımcı olacaktı, evet. Buna, sıcak bir sohbete, arkadaşlıklarını tekrar ele almaya ihtiyacı vardı Roxie'nin. Düşünceler arasında boğulmaya başladığı andan beri, parmaklarının arasında bulunan sıcak kahveyi masanın üzerine bıraktı ve içinden geçenleri karşısındakine aktarmak üzere ince dudaklarını bir kez daha araladı.


"Sanırım buna ihtiyacım var. Birine güvenmeyeli, bir şeyleri paylaşmayalı uzun zaman olmuştu. Arkadaşlığımızı tekrar ele almanın vakti geldi bence de." Sıcak ve içten bir tebessüm yüzünde belirmişti. Vücudunu oturduğu koltuğa iyice gömdü ve dudaklarını ikinci bir kez araladı. "İnsan yıllardır bir arada olduğu kişiyi, sonsuza dek kaybedince kendini boşlukta, çaresiz hissediyor. Her şey onun için bitmiş gibi oluyor, yıkılıyorsun. Ben küçükken ailemi kaybettim James. Ardından Robert’ın ölüm haberiyle sarsıldım ve aynı acıyı iki defa yaşadım. Üstelik onun intiharına sebep olan şeyi bile bilmiyorum, herhangi bir not bile bırakmamıştı. Ama içgüdülerim, bu işle karanlık tarafın parmağı olduğunu söylüyor. Her neyse, tüm bunlara rağmen mutlu olmaya çalıştım, çalışıyorum. Kendimi işime verdim, ondan başka şey düşünmedim. Ama içimde hep bir boşluk vardı, gittikçe azalan ama tükenmeyen bir boşluk." Düşünmeden, içinden ne geliyorsa onu söylemişti; ama ona güvenebileceğini biliyordu. Rahatlamıştı. Bu yaptığından pişman olmadan, gelecek cevabı beklemek üzere arkasına yaslandı İngiliz cadı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/valerian
Paula Lilith Silimauré

Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu LideriUluslararası Büyücüler Konfederasyonu Lideri
Paula Lilith Silimauré



Mücadele Tarafı : Silimauré.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Anka.

Raporlar ve Beklenmeyen - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Raporlar ve Beklenmeyen   Raporlar ve Beklenmeyen - Sayfa 2 EmptyPerş. Şub. 05, 2009 1:56 pm

Üzerinde vakit geçirmeye fazlasıyla alışık olduğu koltuğunda hafifçe kıpırdandı. Bu iyi yürekli cadı, Bakan'ın birkaç kelimesi üzerine bilinen fakat görünmeyen gerçekleri kelimelere dökmeye başlamıştı. Her dertli insan gibi, diğer varlıklarla paylaşılamayan bu tür duyguları işitmek sarışın adamı hem mutlu etmiş, hem üzmüştü. Hislerini suratına fazlasıyla yansıtmayacak kadar gelişmiş bir zihinbend yeteneğine sahip olduğuna şükrediyordu. İçinde filizlenen küçük mutluluğun sebebi, Roxie'nin, bu anlatılamayacak duyguları kendisi ile paylaşmasıydı. Kulağına ulaşan sözler, kendisine katıksız bir güven duygusu beslendiğinin bir kanıtıydı. Tabii ya; müfettişin karşısında, Langdon'ın varisi ve yegâne sırdaşı, halk için savaşan, iyi yürekli bir James vardı. Peki, bu melek, karşısında oturmakta olan adamın, sevdiği adamın ölümüne göz yumduğunu; hatta yardım ettiğini öğrense durumda nasıl bir değişiklik olurdu? İşte benliğinde oluşan üzüntünün sebebi de tam buydu. Sürdürülmesi gereken bir oyun, sahtecilik, politika, yalanlar ve bütün bunların ötesinde kırılan bir kalp!

Ölümyiyenlerin giderek şiddetlenen baskıları, Bakan Langdon'ı epey zayıflatmıştı. Ustalıkla ayarlanan planlar, stratejiler, basit hatalar dolayısıyla başarısızlığa ulaşıyor, her seferinde büyük kayıplara sebep oluyordu. Karanlık yanlıların tek uyguladıklarıysa saldırmaktı. Başlarına getirdikleri bir yeni yetmenin emirleri üzerine hareket ediyor, kitabı ele geçirmek için çırpınıyorlardı. Eh, sonunda bu amaca öylesine yaklaştılar ki; Robert tarafından en beklenmedik anda oynanan bir oyun ile ölü yiyiciler, büyük bir darbe aldılar. Köşeye sıkıştırdıklarını sandıkları adam, verilebilecek en cesurca kararı, kendi isteği ile ölme kararını vermişti. Nacromentia isimli meşhur kitabın yerini güvendiği bir adama, bufaloya aktarmış, verdiği bilginin hemen ardından, görülmedik bir şekilde can vermişti. Büyücü halkı uğruna kendini feda etmekten çekinmeyen bu adam, binlerce, milyonlarca insanı düşünmüştü de, kendisi için atan bir kalbi mi düşünmemişti? Bu yargı tamamen yalandı. Robert'ın ölümünden önce son söylediklerinin, Roxie hakkında olduğunu kim tahmin edebilirdi ki?

Bu gerçeği saf bir kadından saklamanın, ne kadar acı verici olduğunu düşündünüz mü? Her türlü zorluğa rağmen insanın yüreğini ısıtan o gülücüğünü yüzünden eksik etmemeye çalışan, mücadeleci ruhunu koruma gayreti gösteren bu kadına bilerek bu acıyı yaşatmak ne kötü bir davranış biçimi, değil mi? Fakat söz konusu halksa, bir tek kişi feda edilebiliyordu işte, edilmişti. Sihir Bakanı olmak ve büyücü dünyasına sahip çıkmak için uğraş vermek hiç kolay değildi. Suratındaki içten tebessüm yerini korurken, düşüncelerinden sıyrıldı. Dudaklarını aralayarak, boğazını belli belirsiz bir ses ile temizlemesinin ardından, kelimeler aracılığıyla kendini ifade etmeye başladı.


''Yıkılmak, evet. Ama biliyor musun? İnsanın alışmadığı bir şey yok. Ne olursa olsun hayat devam ediyor ve sen bu hayatın içerisinde bir yerlerde nefes almaya devam ediyorsun.'' Sesini kesti ve karşısında oturan alımlı cadıyı süzmeye devam etti. Böyle bir durumda hissedebilecekleri açıktı. Valerian, çoğu kez duygularını saklıyor, sözleri ile kendisinin güçlü olduğunu, mücadeleye devam ettiğini vurgulamaya çabalıyordu. Bu evrelerden kendisi de geçmemiş miydi? Bu tür durumlarda insan desteğe ihtiyaç duyuyordu, güvenebileceği birinin kendisini dinlemesine, derdini anlamasına muhtaç oluyordu. Duygusal olmak böyle bir şeydi, evet. Roxie'nin söylediklerini düşünürken, dudaklarını bir kez daha araladı.

''Boşluk ile oynamak senin elinde, Roxie. Mutlu olmaya çalışmalısın, bunu hak ediyorsun.'' Dudaklarından dökülen kelimelerin farkındaydı. Belli etmese de, bu düşünce onun aklında epeydir vardı. Robert'ın göçünden beri. Halk, nankör olabilirdi. Kendileri için yapılanlara göz yumabilir, Bakanlık çalışanlarını küçümseyebilirlerdi. Fakat yokluğu yaşayan bir tek kişi, kendisi için yapılanların farkına elbet varırdı, varacaktı. Anı yakalamışken, kadının kendisi ile acısını paylaşmasını istiyordu. Onu rahatlatmak, derin ve mutluluk dolu bir nefes almasını sağlamak istiyordu. Robert'ın son sözleri aklından çıkmamalıydı. Belki de bütün bunlar planlanmıştı, kim bilir?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/paula-lilith-sil
Valerian Roxie Lydell

GezginGezgin
Valerian Roxie Lydell



Mücadele Tarafı : Aydınlık
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kuzgun

Raporlar ve Beklenmeyen - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Raporlar ve Beklenmeyen   Raporlar ve Beklenmeyen - Sayfa 2 EmptyCuma Mart 06, 2009 11:58 pm

Boşluk ile oynamak. Bunu en başından beri düşünmediğini kim bilebilirdi ki? Kendini işine vermesinin anlamı başka ne olabilirdi zaten? Hayatındaki boşluğu doldurmak için birçok şey denemişti. En başlarda bunun işe yarayacağını, o boşluğun işiyle kapanacağına inanıyordu. Ama zamanla gördü ki o eksiklik işiyle tamamlanmıyor, aksine kendisini daha sorunlu bir hale getiriyordu. Hatta müfettişliğe öyle kaptırmıştı ki kendini, bir süre sonra okuldan, öğrencilerden başka şey düşünemez olmuştu. Bunun farkına vardığında bu duruma bir son vermesi gerektiğini de fark etti. Kitaplar. Evet, kitapları seçti bu sefer. Çoğu insanın en iyi dostu olarak gördüğü bu varlıklar, kendisinin de en iyi dostu olma yolunda ilerlemeye başlamıştı. Okuyordu. Gece gündüz, boşta olduğu her an okuyordu. Merak ettiği bir sürü konuda bilgi sahibi olmuştu, birçok dünyaya girip çıkmıştı. Kimilerinin hüznüne ortak olmuş, kimilerininse mutluluğuyla mutlu olmuştu. Onlarla ağlamış, onlarla gülmüştü. Ama bir süre sonra gözden kaçırdığı bir noktayı daha iyi görür olmuştu. Kitap okurken sadece dinleyici konumunda olabiliyordu, hiç konuşamıyordu ki. Bu da sadece daha fazla üzülmesine sebep oluyordu. Ortak olduğu dünyaların renkli karakterleri, kendisinin varlığından bile haberdar değildi. İçindeki sıkıntıyı gidermediğini anladığında onlardan da soğur olmuştu. Peki ama nasıl dolacaktı bu boşluk? Kim bilir, belki cevabı kitaplarda ya da başka bir şeyde aramayı bırakmalıydı. Her şeyi zamana bırakmak, bazen en iyisi olabilirdi.

Ensesine yapışmış koyu kahverengi saçları avucunun içine alıp, onların sırtına dökülmesini sağladı. Düşünce denizinin içinde boğulurken, istemediği anları düşünmek ve içmekte olduğu kahve onu biraz terletmişti. James'in sözleri kulağındaydı hala.
"Mutlu olmaya çalışmalısın, bunu hak ediyorsun.'' Her insan hak etmez miydi mutlu olmayı? Bunu hak etmek için 'insan' olmak yetmez miydi zaten? Bu soruların doğru cevabı kuşkusuz evetti. Ama çektiği acılar Roxie'i öylesine bencil yapmıştı ki, mutlu olmayı en çok hak edenler listesinde ilk sıralarda yer aldığını düşünmeye başlamıştı. Hayatında samimi olduğu çok az kişi vardı onun için, onların büyük bir çoğunluğunu kaybetmesi bunu düşünmesinde büyük etkendi. Artık mutlu olmalıydı, yüzünde tamamen içten bir gülümseme, gözlerinde gerçek parıltı olmalıydı. Genç kadının içindeki mutlu olmaya dair duyduğu istek bir anda meraka dönüşmüştü. Güçlü bir meraktı bu. Karşısındaki adamın düşüncelerini okuyabilmeyi, neler düşündüğünü, nereye varmak istediğini merak ediyordu. Roxie'nin mutluluğu hak ettiğini neden düşünüyordu? Sadece mutlu olması için söylenmiş bir söz müydü bu? Yoksa gerçekten, içten söylenen bir söz müydü? İçindeki bir his bu adama güvenmesi gerektiğini, onun içtenliğinden kuşku duymaması gerektiğini söylüyordu. Ama bu güven, merakını hiç bir şekilde gideremiyordu. Zaten 'Neden hak ediyorum?' türünde bir soru da düşünemiyordu. Kim bilir, sözlerinin arasında bir ipucu bulabilirdi İngiliz cadı.

"Boşluk ile oynamak bazen sadece benim elimde olmuyor. Denedim çünkü bunu. Yaptığım hiçbir şey, şu anki sohbetin yerini dolduramaz sanırım." Tamamen içinde filizlenen düşünceleri aktarmıştı sarışın büyücüye. Kitap okumaktan daha etkiliydi bu. Sayfaların arasındaki kişilerin dertlerini bilmek, düşünmek yerine, şu an yaptığı çok daha rahatlatıcıydı. Kendisini anlayan birisinin karşısında oturmak, onun da bir zamanlar aynı şeyleri hissettiğini bilmek nedensizce rahatlatıyordu kendisini. Neden bunu daha önce denememişti ki? Kendisinin mutlu olması gerektiğini savunan bir kişinin karşısında oturmak içini ısıtmıştı. Yüzüne içten ve gerçekçi bir gülümseme hakim oldu tekrar ve söylediklerini düşünmeye başladı. Uzun zamandır içten ve düşünmeden konuşmasının olumsuz bir sonucu olup olmayacağı da aklını kurcalıyordu. Ama söylemişti öyle değil mi? Artık ne zamanı geri alabilir ne de sözlerini başka bir şekilde geri alabilirdi. Zaten söyledikleri James'e karşı küçük bir teşekkürdü. Kurumuş dudaklarını ıslattı ve merak ettiği bir soruyu sihir bakanına sormak üzere ağzını araladı.

"Peki ya sen James? Geçmişte, o boşluktan kurtulmak için ne yaptın? Ya da kurtulabildin mi tam anlamıyla?" Bu soruyu sorma amacını kendisi de anlayamamıştı. Belki onu biraz daha tanımaktı amacı, belki James'in Roxie'i dinlediği gibi, onun dertlerine ortak olmaktı. Bu sorudaki amaç her ikisiydi aslında. Merakla bakan ela gözlerini, sarışın büyücünün yeşil gözlerine dikti. Herkes tarafından sert, disiplinli, güçlü biri olarak tanınan Sihir Bakanı James Lorgoff'ın, zor anlarında, kendisini çaresiz hissettiği zamanlarında, tekrar eski haline dönmek için neler yaptığını, bu boşlukla nasıl savaştığını bilmek istiyordu, evet.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/valerian
Paula Lilith Silimauré

Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu LideriUluslararası Büyücüler Konfederasyonu Lideri
Paula Lilith Silimauré



Mücadele Tarafı : Silimauré.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Anka.

Raporlar ve Beklenmeyen - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Raporlar ve Beklenmeyen   Raporlar ve Beklenmeyen - Sayfa 2 EmptyPaz Mart 29, 2009 10:27 am

Meşe yapımı masanın bir metre ötesinde, deri koltuğa bir rahatlık ve güven hissi ile oturmakta olan genç kadını süzüyordu. Müfettişin ela gözlerine baktığında ilk hissettiği derinlikti. O bakış James’in savunmasız yanını tutsak ediyor, bir duygu karmaşası yaşatıyor, dipsiz bir kuyudan düşüyormuşçasına ilginç bir his veriyordu. Bir yanda reddedilemez bir arzu, diğer yanda masumiyet, acı, hırçınlık, asabiyet, iyilik uyandırıyordu. Ellerini soğumaya başlamış kahve fincanından çekip, birleştirilmiş halde çenesine dayarken, Valerian’ın zihninde oluşturduğu etkiyi ölçüyordu. Onun zihninde nasıl bir konumda olduğunu bilmek istediğini düşündü. Fakat oluşmaya başlayan portreyi de görebiliyordu. Onun koruyucusu olma yolunda adımlar atıyordu ve atacaktı.

Uzaklardan geldiğini sandığı bir çan sesi ile hafifçe irkilerek, düşüncelerinden sıyrıldı. Muggle yaşamından bir yerlerden kopup, kulağına ulaşan, bir kilisenin çanını epey anımsatan bu ses ile kendine gelmiş, olduğu yerde doğruluvermişti. Bir süre için ince dudaklardan dökülen narin sese kulak verdi. Bu ses tonunda eşsiz bir içtenlik, görülmemiş bir samimiyet olduğunu sezebiliyordu. Kadın sözlerini sürdürürken, James, suratına sıcak ve gerçek bir tebessüm yerleştirmeyi ihmal etmedi. Genç cadının kullandığı sözler, ruhuna bir rahatlama hissi yaymıştı. Bu acılı yaşantıyı geride bırakmak, ezilmiş bir kalbin beresini onarmak, umulmadık bir başlangıç yapmak gerekliydi.

Ani bir hareketle ayağa kalktı. Kadının sözleri zihninde dolanıyor, vereceği cevabı, az sonra yapacaklarını düşünüyordu. Ağır ve kararlı adımlarla masanın çevresinden dolandı. Roxie’nin oturduğu deri koltuğun önüne geldi ve kadının yanında diz çöktü. Şimdi iki yüz aynı hizadaydı. Zihnindeki kalkanı kaldırdı ve kendini serbest bıraktı. Şimdi içerisinde kontrolsüzce gezinen bir yoğunluk, patlamaya hazır bir volkan vardı. Söze girişmeden önce son bir kez düşüncelerine dalıverdi. Roxie’nin, bu güzel, dayanıklı kadının kendisine duyduğu güveni biliyordu. Dışarıya yönelik oluşturduğu profilin aksine, yakınlarına karşı maskesini indirmekten çekinmezdi. İşittiği sözlerin zihninde beklenmedik bir tepki oluşturduğunu hissedebiliyordu. ’Yaptığım hiçbir şey, şuanki sohbetin yerini dolduramaz sanırım.’ Bu sözleri duymak mıydı yelkenlerini indiren? Daha fazla düşünmek istemediğine karar verdi. Roxie’nin anlayacağını, hissedeceğini biliyordu. Kadının sorusuna cevap vermeden, son sözcüklerini söyleyerek alımlı yüze doğru yaklaştı.


"Beni öpmeni istiyorum, Roxie."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/paula-lilith-sil
 

Raporlar ve Beklenmeyen

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2

 Similar topics

-
» Raporlar ve Beklenmeyen
» Beklenmeyen Misafir.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-