AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Kötü Haber

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
Althea Autumn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Althea Autumn



Mücadele Tarafı : amelie
Kan Durumu : safkan

Kötü Haber Empty
MesajKonu: Kötü Haber   Kötü Haber EmptyCuma Ağus. 15, 2008 7:27 pm

Onuncu ay tüm kasvetini, yağmurunu, çamurunu; soğuk rüzgarının önüne katmış, öğrencileri titretiyordu. Bu gün, sanki özellikle bu gün, her yer çok sessizdi. Öğrenciler bağırış çağırış içinde yanlarından geçerken bile, aşırı sessizdi. Kimsenin ilgilendiği yoktu, hiç kimsenin.
Yağmur henüz dinmiş, fakat güneş kendini göstermeyi besbelli ret etmişti. Yağmur ve toprak kokulu rüzgar yüzüne çarparken, gölde minik dalgalar oluştu. Beyaz teni, sanki bir ölünün teni gibiydi. Ölmüş ve yeryüzüne gereksiz bir görev için dönmüş bir ruh. Terk edilmiş ve yalnız. Kesinlikle yürüyordu, her adımı zaman denilen döngüde boşluğun ortasında kalıyordu. Çünkü artık hissetmiyordu. Tek duyumsadığı, taze çimen ve ıslak toprağın kokusuydu, bir de rüzgarın soğukluğu. Onu son bir kere daha görebilseydi, son bir kere daha onunla konuşabilseydi. Derin bir nefes aldı, onun aksine... Ciğerlerine oksijen doldu, büyük ihtimalle büyükannesinin ciğerlerini kurtlar yemeye aşlayacaktı.
Yanında sessizce yürüyen ikizine baktı. Onun ne düşündüğünü bilemiyordu, ama bilmeyi istiyordu. Bu yükü tek başlarına kaldıramazlardı. Zaten onlar hiç tek başlarına kalmamışlardı. Chi, yalnızlıktan ne kadar korktuğunu fark etti.
Bu gün, onuncu ayda, o, büyükannesinin ölüm haberini almışlardı. Babaannelerinin annesi... O asla ölmeyecek gibi gelirdi. Her zaman siyah cüppesini giyerdi, buna keza saçları o denli beyazdı ki! Soğuk, gururlu ve akıllı. Chi çok küçükken, onun saçlarının neden o kadar beyaz olduğunu merak ederdi. Yaşlı Sophié'nin saçları acaba niye o kadar beyaz? Yaşlı Sophié niye o kadar soğuk? Yaşlı Sophié niye diğer herkesten farklı, çok buruşuk? Ama yaşlı Sophié, en çok torunlarına değer verirdi. Bunun adından çok daha iyi biliyordu. Onlarla saatlerce ilgiilenirdi; anılarını anlatır, kitaplar okurdu. Yaşlı Sophié, aslında o kadar yaşlı değildi. Chi, hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını o zaman fark etmişti.
Gözleri kan çanağı gibi olmuştu, sanki yıllardır ağlıyor gibiydi. Şimdi ikisi de sakince göl kenarında ayakta dikiliyor, beyaz tenlerine rüzgarın vurmasına izin veriyorlardı. Başı, ayakkabılarına doğru gittikçe yaklaşan dalgalara bakıyordu. Dalgalar geliyor, yanlarında bir çok taş getiriyor, sonra kumları süpürüp geri gidiyordu. Her seferinde daha ileri. Chi, geçmişin geri gelmeyeceğini fark etti.
Eğer şu an ölürse, tıpkı yaşlı Sophié gibi, kasılıp soğursa ve bir daha nefes alamazsa, gün geldiğinde solucan yemi olursa; Gin'in ne yapacağını merak etti. Yalnız kalı mıydı? Chi olmadan nereye kadar dayanabilirdi? Chi, kendisinin asla dayanamayacağını fark etti ve Chi, o an ölümün şaka olamayacak kadar gerçek olduğunu da fark etti. Hakkında konuşmak basitti. Bazıları için atıp tutmakta basitti, ama gerçek çok daha ağırdı. Ölüm her an enselerindeydi ve şu an çok acizdi...
Artık her satırı ezberlemişti. Gözlerini kurşini gökyüzüne dikerken, karşıda kahverengi bir benek görmeyi umdu. Baykuşu Whiskey, tıpkı bu sabah geldiği gibi gelsin ve yanlış haber olduğunu belirten bir mektup taşısın istiyordu. Cüppesini giymemişti, üşüyordu. Slytherin öğrencisini olduğunu dünyaya ilan eden; gümüş-gri kravatı rüzgarla beraber dalgalanıyordu.
"Artık bitti. O, gitti. Değil mi? Sophié o-"
Çatlak sesi, gittikçe fısıltıya dönüştü ve son bir uğultuyla yok oldu. Omzundan aşağı dökülen kahverengi dalgalı saçları, kıpırdanıyordu. Dişlerini sıktı, ağır çekimde sağ avcunu açtı. Buruş buruş olmuş parşomene sakince bakmakla yetindi. O kağıtta ne yazdığını iyi biliyordu.
Titriyordu, ama göğüs kafesinde uçuşan kelebekler, gittikçe güçleniyorlardı. Kozalarından yeni çıkmışlardı ama bir günlük ömürlerini boşa harcamayacaklardı. Elini havaya kaldırdı, parşomen, içinde ki haberle, uğursuz kurşuni gökyüzünde havalandı. Eli havada kalmıştı. Kahverengi gözleri yaşlarla parladı. Daha fazla ağlayacak gücü kalmamıştı. Havada rüzgarla yön değiştiren prşomeni görmek için etrafında döndü. Saçları, havalandı.

Sevgili Chi ve Gin,
Öncelikle ne kadar üzgünüm bilmelisiniz. Bu haberi size ben vermek istedim. En sevdiğim kuzenlerimsiniz. Benim de sizin için öyle olduğumu umuyorum.
Dün gece, son derece acı bir olay oldu. Hiç birimiz beklemiyorduk. Büyükanne Sophié, öldü...
Cenaze bu gün defnedilecek. Ne yazık ki siz gelemeyeceksiniz kızlar. Üzgünüm. Bunun için ısrar ettim, ama bilirsiniz; büyükler öyle karar verdi. Gerçekten elem içerisindeyiz.
Onu çok sevdiğinizi biliyorum, ölmeden önce sizi bana emanet etti ve sizi sevdiğini söyledi. Sizi, özlemiş.
Bunları mektupla söylemek istemezdim, ama bu sıralar sizinle buluşamam. Sizi seviyorum kızlar...

Kuzeniniz Lucas...


Parşomen dalgalanarak uçtu. Chi biliyordu, artık ikiziyle başbaşaydı. Anne ve babalarını hiç tanımamışlardı, ama ailede onları gerçekten seven bir tek yaşlı Sophié vardı, o da şimdi gitmişti. Artık parşomene bakmaktan vazgeçip, ikizine döndüünde onunda farklı şeyler düşündüğünü sanmıyordu.
"Galiba, her şey yeniden başlıyor..."



**Öhm... Beklenen vardır^.^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nyx Juaxiané

GezginGezgin
Nyx Juaxiané



Mücadele Tarafı : -
Rp Sevgilisi : Yok xD
Kan Durumu : Safkan xD

Kötü Haber Empty
MesajKonu: Geri: Kötü Haber   Kötü Haber EmptyCuma Ağus. 15, 2008 8:01 pm

"Saçmalık ! Tamamen saçmalık ! Belki de büyük bir hata ! Yada onun gibi birşey!"

Gin isyankâr bir hareketle, serbest bıraktığı kollarını havaya kaldırdı. Siyah saçlarını avuçlarının içinde sıkıştırırken yanında, tepkisiz ve bitkin bir halde, sanki bir ceset gibi duran ikizine baktı. Donuk gözleri, omuzlarından aşağıya doğru sakince inen kızılımsı kahverengi saçları ve rüzgara karşı duruşu ile gayet soğuk kanlı gözüküyordu. Aslında gin'de öyleydi! Konu her ne olursa olsun asla yılmayan, kendini bırakmayan bir tipti. Tıpkı ikizi gibi soğukkanlıydı. Hemen her olaya aldırmazdı. Sanki o olayı olmamış gibi kabul edip hayatına kaldığı yerden devam ederdi.. Ama söz konusu büyükannesi olunca bu özellik tamamen değişiveriyordu. Sophié'nin nasıl öldüğünü hiç anlamamıştı. Halbuki daha dün'e kadar sapa sağlamdı. Hatta duruşu, Gin'in babasını gömmeden ölmeyecek gibiydi. Ailenin geri kalanının hepsinden ölüm haberi beklerdi, ama Sophiéden değil.

"Tamam sakinim .. gayet sakinim .. 1, 2, 3, 4 ve 5, 6 ..." Git gide boğuklaşan bir sesle nefes alıp vermeye başladı. Nemli havayı, burun deliklerinden içeriye, ciğerlerinin ta içine kadar çekip, bir kaç saniye bekliyor, daha sonra onların iki kalın dudağının arasından çıkmasına izin veriyordu. Aynı zamanda kollarını karnının hizzasında tutup tekrar salıveriyordu. Aynı hareketi 3 - 4 kere yaptıktan sonra, son nefesi verirken kendini olduğu gibi yere bıraktı. Minicik eteği çimenle buluştuğunda, popo kısmında küçük bir ağrı hissetmiş olsa da, hiç bozuntuya vermiyordu. Kollarını dik duran iki dizinin arasında bir köprü yaparak çenesini tam ortasına yasladı. Sanki biraz daha rahatlamıştı artık.

"Söylesene chi, her kötü şey, hep bizim başımıza gelmek zorunda mı?" Kafasını yana çevirip ikizine baktı. Üzerlerinde kara büyü olduğunu iddia eden bakışlarla süzdü onu. Ona göre, L'moné ikizleri, doğarken şanssız doğmuşlardı, bu kesinlikle doğruydu..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Althea Autumn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Althea Autumn



Mücadele Tarafı : amelie
Kan Durumu : safkan

Kötü Haber Empty
MesajKonu: Geri: Kötü Haber   Kötü Haber EmptyCuma Ağus. 15, 2008 9:25 pm

İkizinin isyan dolu sözlerini duymamak için elinden geleni yapıyordu. Sophié ölmüştü. Kabul edilmemesi gereken, lanetli kelimeyi düşünmeyi dahi istemiyordu. Çünkü bir kelimeyi kabul etmek, gerçeğini kabul etmekten daha kötüydü.

Aslında kendine şaşırmıyor değildi. Fazla soğukkanlıydı. Bağırıp çağırmamıştı, içinden tüm güzel şeyleri dağıtmak istemişti. Her şeyi yok etmek. Sinir krizleri geçirmek, çığlık çığlığa bağırmak, ama gıkını çıkarmamıştı. Sadece sessiz sessiz ağlamıştı. Şimdi ise ağlayacak gücünü dik durmaya harcıyordu. Omuzlarını dikleştirdi, çenesini kaldırdı. Birilerinin şu andan itibaren güçlü olması gerekiyordu.

Emin olduğu diğer şey ise; Gin birazdan kendini toplayacaktı. Toplamak zorundaydı. Sakin, ne büyük ne küçük adımlarla ikizinin yanına ilerledi. Büyük adımlarla yürümek için kendine biraz daha güvenmesi gerekiyor gibi geliyordu. Küçük adımlar ise; onu aciz gösterirdi. Yapabilirdi! İkiziyle her şeye karşı koyabilirdi! Deminden beri sayıklayıp duran kardeşine doğru ilerledi. Kız çimlere oturmuş homurdanıp duruyordu. Haklı olabilir miydi? Kara büyü?

Dizlerini kendisine çekmiş oturan ikizinin tam karşısında durdu, gözleri sızlamaya başlamıştı. Dudaklarını yaladı, boğazını derinden gelen bir sesle temizledi. İkizinin karşısında, iki dayağının üstünde dimdik durdu. Ağzını açtı, kapadı. Sesi çıkmadı, başını önüne eğdi. Sonunda olduğu yere çöktü. Çimler oldukça soğuktu, yağmurun habercisi kara bulutlar sanki sadece kendi üstlerinde dönüyordu. Başını önüne eğerken, bir tutam saçı buruklukla karışık bir isyanla kulağının arkasına attı. Dünya yere yakınken, ayakta durduğundan daha farklıydı, lakin bu küçük fark yaşamında hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Bazı farklılıkların yanında hiçti! Sadece bakış açısıydı.

Gökyüzü tekrar yağmuru –lanetini- kusmadan önce ne kadar vakitleri vardı bilmiyordu ya da gölün bu köşesinde rahatsız edilmeden önce ne kadar zamanları kaldığını… ama durmayacaktı, her ne olursa olsun bu gün, bu konu çözümlenecekti. Altında oturdukları çıplak ağacın dalları tek şahitleri olacaktı belki…

“Bak,” dedi son derece vakur bir edayla “bizim üstümüzde kara büyü falan yok!”

Sesi kendinden emin çıksa da, içinden bir şeyler haykırıyordu: Yalan!
Doğdukları yılda, Güney ve Kuzey Kore çoktan ayrılmışlardı, ama büyücü alêmi hala savaşıyordu. mugllelerin savaşı, geçte olsa büyücüleri de vurmuştu ve doğdukları gün savaş her yerdeydi. Hala çatışmaya devam eden muggleler ve büyücülerin ortasında kalmıştı aileleri. Sophié’nin anlattıklarına göre; babası ve annesi çok kere ölümden dönmüşlerdi, Fransa’ya kaçışları oldukça zor olmuştu, özellikle ikili ajan olarak aranırlarken…

En nihayetinde Fransa’ya yerleşmişlerdi ama bundan dört yıl sonra anneleri Hyori, Chi ve Gin’e kesinlikle söylenmeyen bir nedenden ötürü ölmüştü ve babaları, büyük bir aşkla bağlı olduğu karısının ölümünden ikizleri sorumlu tuttuğu için, gerekli olmadıkça onlarla konuşmamıştı. Chi, üç yıl önce yediği tokadı çok iyi hatırlıyordu! Sophié, Gin çağırınca gelmiş ve olası bir uğursuzluk büyüsünden kurtarmıştı torununu, ama her şey bundan ibaret değildi. Ailede hiç kimse ikizlere yakın davranmazdı, zorla sevgi gösterilerinde bulunurlardı. Gin bunun nedenini, Sophié’nin otoritesine bağladığını söylemişti. Üstlerinde kötü bir şey vardı. Çok kötü bir şey…

“Sadece biraz şanssızız, o kadar…”

‘Evet, lanetli olduğumuz için şanssızız!’ diye düşünmekten kendini alamazken, yapması gerekenin Gin’i sakinleştirmek olduğunu biliyordu. Eğer bu her neyse üstüne giderlerse daha kötü olacaktı! Biliyordu, çünkü bunu hissediyordu, duyuyordu, tadıyordu! En önemlisi bir şekilde bunu gördüğünü hissedebiliyordu. Sanki doğmalarında bir hata varmış gibi! Midesi kasıldı. Böyle bir şeyi kesinlikle kabul etmeyecekti. Şu andan itibaren bir korumaları yoktu! Sophié öldüğüne göre, belki Lucas verdiği söze sadık kalarak onuları diğer aile üyelerine karşı savunacaktı, ama ya sözünde durmazsa? Üstüne bol gelen gömleğinin içinde bütün vücudu titredi. 'Yalnızca üç yıl' diye düşünüyordu 'sonra reşit olur ve...' Bir anda tüm beynini dolduran düşünceler yok oldu. Tek bir soru aldı. Her şeyin nedeni ya kendileriyse? Ailelerinin nefret etme nedenleri buysa? Lanet ya da öyle bir şeyse?

"Gin? Sen ciddi misin? Gerçekten başımıza gelen tüm bu şeylerin nedeni- Sence biri bize lanet yapmış olabilir mi?

Tek bir nefeste söylemişti bunları, eğer bunlar gerçekse... O zaman? Düşünmek istemiyordu. Üstünde latince yazılar olan yüzüğünü baş parmağında çevirdi. Gümüş, neşeli neşeli parladı.

"O zaman Sophié de mi bizim yüzümüzden öldü?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nyx Juaxiané

GezginGezgin
Nyx Juaxiané



Mücadele Tarafı : -
Rp Sevgilisi : Yok xD
Kan Durumu : Safkan xD

Kötü Haber Empty
MesajKonu: Geri: Kötü Haber   Kötü Haber EmptyCuma Ağus. 15, 2008 10:20 pm

" bizim üstümüzde kara büyü falan yok! "

Belkide son günlerin en büyük yalanı buydu. Chi, ikizi ve kendisine yapılanları, başlarına gelenleri ne kadar da çabuk unutmuştu !? Onca yaşanılan olayların ardından, bu söylediklerinin kocaman bir yalan olduğunu, sakin ve bunu inkâr eden tavırlarına rağmen, ikizi chi'nin de adının chi olduğunu bildiği gibi bildiğinden emindi.

"ah chi ah! Hala bunu inkâr ediyorsun..." Bir solukta ayağa kalktı. Üzerindeki otumsu cisimleri, sıska parmaklı elleriyle, kovarcasına silkelerken, bir yandanda ikizine bakıyordu. " Tamam! kabul ediyorum.. belki kendini bilmez muggledan bozma yada gerçek bir büyücünün, doğduğumuz anda bize kara bir büyü yapmış olması olanaksız olabilir..." Elini siyah, omuzunun üzerine gelen dalgalı saçlarına götürüp, onları düzelttikten sonra tekrar konuşmaya başladı. " Ama, Başından beri benim söylediğim de zaten bu değil!.. Sorun da burada ya, hala bizim doğmamamız gerektiğine inanmıyoruz!" gerçekten sert konuşmuştu. Bu söylediklerini, belki söylememeliydi ama susmaya niyeti yoktu. Ta en baştan, hikayenin en başından başlayacaktı anlatmaya. İçindeki diğer gin böyle istiyordu. Artık gerçekleri, ordan burdan duyduğu kadarıyla birleştirip anlatacaktı.

"Bak chi.. Şimdi sana anlatacaklarım, aslında senin de bildiğin fakat üzerinde düşünmediğin için anlamadığın şeyler.. belki anlayıp bana farkettirmediğin şeyler ... ta en baştan başlayacağım" Kafasını kendinden emin bir şekilde *evet* dercesine salladı. Evrendeki bütün havayı iki küçük akciğerine doldururmuşcasına nefes aldıktan sonra hala yerde oturan, biraz düşünceli gibi gözüken ikizinin karşısına, eski yerine tekrar çöktü. Bağdaş kurarak elleriyle ayaklarını kendine doğru çektikten sonra konuşmaya başladı.

" Gerçekten uzun zaman önce .. büyücülerin savaşları daha yeni başladığında, bizim doğmamıza daha bir sene varken .. Yani annemizin hamile olmadığı dönemden bahsediyorum. Anneannemiz annemin gezme isteğini bastırmaya çalışıyordu. Kendisi anlatmıştı bunu. Annem fransaya gitmek istiyordu. Anneannemiz, -adını unuttum - başlarda itiraz etmişti. Sonra ona kıyamamış ve kabul etmişti. Fakat annemin uçacağı gün büyücüler savaşı çıkmış ve annemin gitmesi engellenmişti. Buradan sonra ne olduğunu bende bilmiyorum .. Daha doğrusu birileri bu konuda konuşmadı .. her neyse, Annem bir şekilde fransaya gidiyor ve babamı görüyor. Babam ve Annem yasak, tutkulu bir aşk yaşıyorlar.. Bir gece birlikte oluyorlar veee pat! annem bize hamile!" Bir an durup ikizinin şaşkın ifadesine karşılık olarak başını salladıktan sonra devam etti. "inanmıyorsan annemin günlüğüne bak! sophie'nin evinde tavan arasında duruyor!" Fısıltıyla konuşarak Sinsice sırıttıktan sonra devam etti. " Daha sonra ikili evlenmek istiyor fakat aileler karşı çıkıyordu! Ve yine koca bir kayıp, -hikayeden söz ediyorum- sonra biz doğuyoruz ! Doğduğumuz gün'ü hatırlıyormusun? 13 Ocak 1956 şuna dikkat et .. *Cuma* evet 13. cuma!" Elini havada şıklatarak başını salladı.

Derin bir nefes aldıktan sonra son sözünü söyledi. Belki bu sözleri, başkalarına göre, anlattıklarının sonucu olarak görülmeyebilirdi ama, o böyle düşünüyordu. "gördüğün gibi.. doğmamamız için her şey yapılmış, sonuç olarak, -mecburen- doğmuşuz! kesinlikle lanetliyiz ikizim! bunu kafana sok!"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Althea Autumn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Althea Autumn



Mücadele Tarafı : amelie
Kan Durumu : safkan

Kötü Haber Empty
MesajKonu: Geri: Kötü Haber   Kötü Haber EmptyCuma Ağus. 15, 2008 11:04 pm

Aşırı mantıklıydı. Şaşkınlık içerisinde siyah saçları omuzlarına dökülen kardeşine baktı. Onun da bir şeyler bildiğini biliyordu, ama böyle pat diye söyleyeceğini düşünmemişti.
Ayağa kalkma sırası kendisine gelmişti, sessizce burnunu çekti. Sağ eliyle boynunu kaşıdı. Havanın hala nemli olması sanki su soluyormuş gibi hissetmesine neden oluyordu. Kabullenircesine başını salladı. Düz tabanlı ayakkabıları çimleri ezerken, başı aşağıda bir kaç saniye düşündü. Sonunda karar verirken, kollarını göğsünde kavuşturdu ve ağırlığını bir ayağından öbürüne verip, ona baktı.

"O zaman, bazı şeyleri sıraya koymalıyız diye düşünüyorum. Biz doğmadan bir yıl önce, annemiz çok genç ve dünyayı gezmek, yeni şehirler görmek istiyor?" dedi, bir yandan da onay ister gibi ikizine bakıyordu, devam etti.

"Anneannemiz karşı çıkıyor, ama gitmesine sonunda izin veriyor. İlk hata... Anneannemiz zorla izin veriyor! Eğer ikna olmasaydı ve ya annem boyun eğseydi biz doğmayacaktık!"

Sanki her şey gittikçe netlik kazanıyordu! Hem de her şey... Anlıyormuş gibi bbaşını salladı ve gülümsedi. Parmağını ikizine doğrultarak, şimdi söyleyeceği şeye dikkat kesilmesini söyledi.

"Anneannemizin adını bilmiyoruz; o bizi görmedi! Biz onu görmedik, konusu açılmadı ve ne zaman o konunun kıyılarına yaklaşsak uzaklaştırıldık! Hatırlasana Gin!"

Bir an için heyecanlansa da kendini çabuk topladı, şimdi hala yerde oturan Gin'in önünde volta atıyordu.

"Annemin öldüğü gün sorduğun soruyu hatırla! Annemin annesi nerede acaba? Üzülmüş müdür?" elini alnına vurdu. "Bunu sordun, çünkü biz ölürsek annemiz hep ne yapacağını sorardı bize... Korkuyordu Gin! Ve o gün ustalıkla konu değiştirildi!"

Şimdi her şeyi oturtacaktı. En azından ellerinde olan hikaye ile ilerleyebildiği kadar ilerleyecekti! Kollarını iki yana açarak esnedi, bir yandan da çevresine bakınıyordu, kimsenin konuşmalarını duymasını istemiyordu. Parmaklarını şıklattı ve bir dedektif havasında, Gin'e döndü. Şu an inandığı bir şey varsa, geçmişlerini öğrenmek Sophié'nin ölümüne ışık tutacaktı! Eğer öğrenirlerse, sapasağlam bir kadınının neden irden bire öldüğünü anlayacaklardı.

"Ama senin dediğine göre, annemizin uçacağı gün gerilen ipler kopuyor ve Kore'de mugllelerden sonra büyücüler savaşıyor... Annem yola çıkamıyor. Ama nedense birden annem Fransaya gidiyor... En azından günlükte o bölüm yok ya da var sen okumadın... İkisinden biri. - Gerçi önemli olan bu değil! Önemli olan," nefes almak için durakladı, "önemli olan; o savaş çıkmasaydı annem ve babam biraz zor tanışırlardı. -Sonra bir gece ve annem hamile...Karşı çıkılıyor, istenmiyoruz... Ama nedense yine bir boşluk ve pat biz doğuyoruz! Uğursuz Cuma! Bizim hiç olmamamız gerekirdi! En başından... Ama bunların hiç biri, hem de hiç biri babamın bize olan düşmanlığını açıklamıyor! Ailesine düşman olmalıydı! Bize değil!"

Başını öne eğip ellerini beline koydu.

"Bu işte bir iş var. Sophié ve annemiz boşuna ölmedi ve annemizin ailesi! KAHRETSİN! Onları tanımıyoruz! Hiç görmedik... Onları bulmalıyız... Cevap hikayede! Bunda ne varsa, kabul ediyorum artık, üzerimizde ki uğursuzluğu kıracak ve bizi seven herkesin ölmesine engel olacak..."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nyx Juaxiané

GezginGezgin
Nyx Juaxiané



Mücadele Tarafı : -
Rp Sevgilisi : Yok xD
Kan Durumu : Safkan xD

Kötü Haber Empty
MesajKonu: Geri: Kötü Haber   Kötü Haber EmptyC.tesi Ağus. 16, 2008 3:55 pm

Chi konuşmaya başladığından beri, pür dikkat söylediklerini dinliyordu. Zaten söyledikleri, az önce Gin'in anlattıklarından farklı şeyler değildi. Daha çok hikayeyi açıklıyordu. İkizlerin, neredeyse yarısı, kayıp veya anlatılmamış hikayesini. Bu konu aslında gerçekten önemliydi. Başından beri ikizlerin başına gelenlerin bir nedeni olmalıydı; en azından ailelerinin onlara yaptıklarının..

"Bravo ikizim! Gayet güzel anlamışsın!" sağ elinin parmaklarını bir kaç kere şıklattıktan sonra ayağa kalktı. Elini çenesine götürdü. Gözlerini kısarken, boşta kalan elini, diğerinin altına destek yaparak, bulundukları yerden bir kaç metre ilerideki ağacın oraya doğru yürümeye başladı. Bir oraya bir buraya yürürken aklında yanıt bekleyen bir kaç soru vardı. Ailenin koreli kısmı kimlerdi?, Babası neden onlara annelerinin ölümünden sonra bu kadar kötü davranmıştı?, Peki ya Sophié?, O neden ölmüştü?...

"Hey chi baksana!" Ağacın dibinde durarak arkasına, chi'ye doğru döndü. Hızlı adımlarla ikizine doğru yürürken konuşuyordu. "Sencede artık harekete geçmenin zamanı gelmedi mi? Bütün bu olanlara seyirci kaldığımız yeter! Bence, araştırma yapmalı ve bir çözüm bulmalıyız ... " Kafasını sallarken kardeşine baktı. Sanki onunda aklından aynı şeyler geçiyordu. İkisinin de aklında aynı sorular dönüp dolaşıyor, dakikalarca hatta saatlerce düşünmelerine rağmen bir türlü bir cevap bulamıyorlardı. "Ama nasıl?" yaklaşık bir dakikalık aradan sonra son sözlerini söyledi. Şimdi düşünme sırası Chi'ye geçmiş gibi görünse de, o, içten içe hala düşünüyordu. Bu sorunu çözmeye nerden başlayabilirlerdi ki? İki küçük, 4. sınıf öğrencisi cadının elinden ne gelebilirdi?... Tam bunları düşündüğü sırada aklına bir fikir gelmişti. Sevinçten bir anda sıçramıştı. *Tabii ya .. Günlük!* Evet! Belkide soruların yanıtı günlükteydi. Gin onu okurken, sayfalarının yırtık olduğunu görmüştü. Bu yüzden hikaye kesik kesikdi.

"Bir şekilde yaşlı Sophié'nin evine gitmeliyiz ikizim! Günlüğü gizlice yürütmeliiii ve bam! tekrar geri dönüp iyice okumalıyız. Hem kayıp sayfaları da, günlüğü onurken, belki bulabiliriz?" Kafasını yana yatırmış biçimde, masum bir ifade ile ikizini süzüyordu. Onun bir sözüyle, ceza yemek pahasına, okuldan gizlice kaçardı! Evet, bunu kesinlikle yapardı..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Althea Autumn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Althea Autumn



Mücadele Tarafı : amelie
Kan Durumu : safkan

Kötü Haber Empty
MesajKonu: Geri: Kötü Haber   Kötü Haber EmptyC.tesi Ağus. 16, 2008 7:46 pm

Gin ve Chi; ikizlerin aynı şeyleri düşündüğünün, hissettiğinin, aralarında telepatiden ötesini kurabildiklerinin ve hatta aynı rüyaları gördüklerinin yürüyen kanıtlarıydılar ki; olay tekerrür etmiş Gin tam olarak Chi'nin aklından geçenleri dile getirmişti.
Bir kaç metre ötelerinde duran ağacı yanına, o da yürümüş, Gin'in heyecan dolu anlatımını dinlemişti. Kimi yerlerde hararetle katılmıştı. Bu hikaye gerçekten çok ama çok önemliydi. Ellerine bir şey geçmese bile, geçmişlerini öğrenmek... annelerinin geçmişini öğrenmek ve hatta yüzlerine bakmayan babalarının sevgisini tekrar kazanmak! Bunlar için her şeye değerdi! Saatlerce yazı yazması, tuvaletleri temizlemesi gerekse bile! Gerçi tuvaletleri temizleme cezası oldukça caaydırıcıydı, ama vazgeçemezdi değil mi? Sonuçta bir L'moné'du... Tuttuğunu koparması gerekirdi. Tabii, zarar da görmemeliydi.
Gözlerini yerde yeni bitmiş olan mantarlara kaydırdı. Kollarını önünde birbirine kavuştururken uygun bir yol düşünüyordu, fakat aklına sadece uygunsuz fikirler geliyordu. Derin bir nefes alırken, başını sakince aşağı yukarı salladı. Hala cevap vermemişti. En mantıklısını düşünmek istiyordu! İşlerini zorlaştırmadan, soğukkanlılıkla halletmeliydiler. Gin'in masum masum kendisine baktığını biliyordu ve hayır... Bu bakışa karşı koyamıyordu! Gin, onun yumuşak karnıydı. Böyle bakmaya da devam ederse hayır diyemeyecekti. İşaret parmağını, bir dakika, dercesine kaldırdı. Sakin adımlarla kalın gövdeli yaşlı ağaca baktı, gri gövdesi, heybetli dallarıyla gökyüzüne doğru yükseliyordu. Chi boşluğa ayağını koydu, kollarıyla da güçlükle kendini yukarı çekti. Narin, ama güçlü sayılabilecek kolları vardı. Ağacın en kalın dalına tünedi. Şimdi rüzgarı daha iyi hissedebiliyor, etrafı daha iyi görebiliyordu. Nedense burada verilecek karar daha doğru gibiydi. Sonunda aşağı baktı. Buradan Gin olduğundan minikmiş gibiydi. Başını kaldırmış kendisine bakıyordu.
"Haklısın, Gin... Önce günlük bulunmalı, ama Hogwarts'dan nasıl çıkabiliriz ki?"
Kaçmak... diye düşündü.
"Bu imkansız! Nasıl çıkacağız, nasıl geri döneceğiz?"
Buna cesaret etmek biraz zordu. Ha deyince okuldan çıkamazlardı ya!
"Noel tatilini bekleyelim... O zaman eve döner ve-"
Kendi fikrinden kendi hoşlanmamıştı. Büyük ihtimalle bir şekilde Noel'de bile evden uzak tutulacaklardı. Üstelik bu işi acilen halletmeleri lazımdı.
"Sanırım haklısın. Senin dediğin gibi, kaçıyoruz!" dedi, kuralları takan yoktu, ama dışarısı tehlikeliydi. Gerçi; yasak ormana girdikleri yoktu ama ürkmüştü işte. Gözlerini kapadı. Kargaların sesi daha netti şimdi. İki parmağıyla şakaklarını ovdu, rüzgar yüzünden kızıl-kahverengi saçları hala havalanıyor, soluk sarı gömleğinin içinde titriyordu. Kollarını kendine sararken, daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. Bir yandan da Gin'de gelsin diye yana kaydı.
"Peki okuldan ne zaman çıkıcaz? Buradan Hogsmade'ye dek yürüsek? Mutlaka yokluğumuzu hissederler! Fark edilicez!"
İnlerken, fazla sızlanıyormuş gibi geldi kendisine. Düzgün bir plan yapmalıydılar.
"Eğer cuma gecesi ayrılırsak, yokluğumuz daha geç fark edilir. Hiç değilse bir profesör tarafından fark edilmez. Ama, lanet olsun! Ev Fransa'da! Kulağıma çalındığına göre Hogsmade'ye açılan bir geçit var! Onu bulabiliriz... ama Fransaya nasıl-?"
Bir an durdu. Gözlerini, kendi gözlerinin bir örneğine dikti. Heyecandan gözbebekleri büyümüş, nefes alış verişi hızlanmıştı. Elleriyle dalı daha sıkı kavradı. Dudaklarını yalarken doğru kelimeleri bulmaya çabalıyordu.
"Ama gizli geçide gerek kalmayacak ve muggleler ile dolu sokaklara. Eğer fark ettirmeden Profesörlerden birinin odasına girer ve- uçuç tozu ile şömineye girersek, olabileceğinden de çabuk ev de oluruz... Sophié'nin odasında, sadece kendisinin bildiği -en azından öyle sandığı- bir şömine olduğunu biliyoruz. Tek sorun, buradan gidebilecek bir şömine bulmak... Gizlice! Sonra bum! Aynı akşam Hogwarts'dayız yine!"
Riskliydi, hem de oldukça. Hatta bu durum biraz tedirgin ediciydi, ama oldukça makuldü! Yakalanma olasılıkları öbürlerine göre hem daha fazla hem de daha azdı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nyx Juaxiané

GezginGezgin
Nyx Juaxiané



Mücadele Tarafı : -
Rp Sevgilisi : Yok xD
Kan Durumu : Safkan xD

Kötü Haber Empty
MesajKonu: Geri: Kötü Haber   Kötü Haber EmptyC.tesi Ağus. 16, 2008 8:18 pm

Gin, 5-6 dakikadır, ikizi chi'nin kendi kendine konuşmalarını dinliyordu. Aslında araya girip fikrini söyleyebilirdi. Fakat Gin, Chi'nin er yada geç doğruyu bulacağından emindi. Chi ikinci cümlesini kurarken başını, sağa sola sallamakla yetindi. Daha sonra tepkisi dudağını büzüştürmek olmuştu. Kazayla ağzına gelen çilek tadından hoşlanmış, dudağındaki açık pembe ruj'u yalamaya başlamıştı. Chi sözlerine bir ara verene kadar dudağıyla ilgilenmeyi bırakmamıştı. Chi ağacın tepesine çıktığı sırada gözünü kapamış olduğundan, ruj'uyla ilgilenmesi bittiğinde, gözlerini açtı. İkizini karşısında göremeyince ufak bir panikteydi. Gözlerini kocaman açıp, kaşlarını kaldırırken, iki elini yana açıp etrafında dönmeye başladı. Daha sonra yukarıdan gelen sesi duyunca içi rahat etmişti. Derin bir *ohh*'un ardından elini kalbine götürdükten sonra ikizine baktı.

"Merlin aşkına ! yüreğime indirdin Chiii!" Bir hamlede ağacın kalın dalının tepesine zıplayarak Chi'ye sıkıca sarıldı. Bir kaç saniye süren sarılmanın ardından *Neyse* diyen gözlerle üzerini düzeltti. "Nerde kalmıştık? ha! okuldan çıkmak!.. ben susarsam kendi başına bir çözüm bulacağından eminim.." son sözlerinin duyulmadığından emin bir şekilde kıkırdayarak elini ağzına götürdü. Dediği de olmuştu hani! Gin sustuğunda Chi kendi kendine bir kaç cümle daha kurmuştu ve bam! Gayet güzel bir plan yapmıştı. Kardeşinin zekasına her zaman güveniyordu zaten Gin! O ve Chi'nin üzerine Plan yapan olmadığından adı kadar emindi.

"Tebrikler Chi! Süper bir plan yaptın kardeşim .. Yanlız dediğin gibi, bir şömineye ihtiyacımız var .. Hımm düşünelim!" Elini yine çenesine götürerek kaşımaya başlamıştı. Gözlerini yemyeşil çimene dikerek hayal kurmaya çalıştı. Silik bir görüntü ile adeta hogwarts'ın içini, yerdeki ıslak çimenlerde görüyordu. Birinci kat, ikinci kat, üçücü kat derken elini şıklattı. Aklına bir şömine gelmişti ..

" Aslına bakarsan şu Yaşlı Hogwarts'da bir sürü şömine var.. Ama bence en uygunu .. ortak salondaki şömine! Hem müdürlerin görmesi gerçekten imkansız olur!.. Sınıf başkanları uyuyana kadar uyuyor taklidi yaparız.. onlar uyuyunca etrafı kolaçan edip şömineye gireriz vee bum! bir iki saniye içerisinde zavallı Sophié'nin şöminesindeyiz!" Havalı bir şekilde tırnaklarına bakıp, üzerindeki gömleğin köşesine sürterek parlattı. " Daha sonra çatıya çıkıp günlüğü alırız! Hem belki eski kolilerin içerisinde, sararmış mektuolar falan da buluruz? ne dersin ?" Kikir kikir gülerek yanındaki ikizinin omzuna bir yumruk geçirdi. Ağaçta düz oturmaktan sıkılmış gibi, sol bacağını dalın diğer tarafına geçirdikten sonra ayaklarını küçük bir çocuk gibi sallamaya başladı. Bir yandan da kulakları ikizinin fiyeceklerini bekliyordu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Kötü Haber

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-