AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 İşkence

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
Cecilia Neithan

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Cecilia Neithan



Mücadele Tarafı : Yoldaşlık
Kan Durumu : Melez
Patronus : Dağ Gelinciği

İşkence Empty
MesajKonu: İşkence   İşkence EmptyC.tesi Mart 06, 2010 6:21 pm

Gerçekten ama gerçekten yorucu bir gün olmuştu. Hayatında hiç bu kadar çok çalıştığını hatırlamıyordu. Basit ve ilgi çekmeyen görüntüsüyle Londra'nın merkezindeki Bakanlık girişinden sıcak ve büyük, onu bir ev gibi karşılayacağını umduğu ofisine geldiğinde gördüğü ahşap renkli kağıttan tepecikler bütün hevesini kaçırmış, yapılacak onca iş gözünü korkutmuştu. Önce bir bardak kahveyle başlamıştı. Sonra solmaya yüz tutmuş eski mi eski parşömen tomarlarını ülkelere ve önem sırasına göre ayırmış, incelemiş, ropor ve tutanaklar tutmuş sonra da bütün belgeleri klasörleyip gerekli merciilere yollamıştı. Bütün bunlar bir yana durum zaten yeterince karışıktı. Sihir toplumu iki yöne doğru dağılmaya başlamıştı. Kaybolmalar ve ölümler gittikçe artıyor, insanlar dengesiz davranıyorlardı. Veölüm etkisini herkesten, her şeyden çok daha fazla baskın hissettiriyordu. Öyle ki sanki her an göğsünüzün tam ortasına yeşil bir ışın saplanabilir, yere düiüp ebedi hayata gözlerinizi açabilirdiniz. Öyle ki her an düşüncelerinizi kaybedip, kötü niyetli iğrenç kişilerin kuklası haline düşebilir, sevdiklerinizi büyük bir tehlikeye sokabilirdiniz. Bakanlık ise ayrı bir dertti zaten. Sihir Bakanı delirmiş gibiudi. Ama Cecilia ona da hak veriyordu. Bütün bu karmaşa insanı kendi gölgesinden bile korkutmaya yetiyordu. Önlemler o kadar sıkıydı ki, nasıl oluyor da insanlara kötü bir şeyler oluyor, hiç kimse açıklayamıyordu. Değil bir büyücü, bir baykuş bile elini kolunusallaya sallaya dolaşamıyordu artık. Bütün postalar ve gönderilecek eşyalar ikişer, üçer kez gözden geçiriliyor, acaba gizli bir şifreye mi shaip diye defalarca kontrol ediliyordu. Hiç kimse rahat değildi. Diken üstündelerdi ve kime güveneceklerini bilmiyorlardı.

Böyle bir sancılı gün daha geçirmiş olmanın verdiği zayıflatıcı ve güç kaybettirici manevi sisten sonra dünyanın en güçlü insanı bile bir an önce işten çıkıp kendisini kaldığı küçük küflü odadaki rahatsız yatağın üstüne atmayı iple çekerdi. Cecilia'nın da en çok istediği buydu. Cisimlenirken bile büyük bir enerji sarf etmesi gerekti. Muggle'lara görünemeyen bu küçük bar zaten hiç dikkat çekmiyordu. Muggle olsam bile bu köhne yere bakmaya tenezzül etmem diye düşündü Cecilia. Sonra topuklu ayakkabılarının çıkardığı tok ve yere bastıüğı duygusunu tatmin edici şekilde ileten seslerle küçük meyhanenin kapısını araladı. Barmene bir selam verip hemen üst kata çıktı. Durum o kadar feciydi ki, korkuluklar bile düşecek gibiydiler. Ama neyseki artık gelmişti. Yanında taşımaktan hoşlanmadığı çantasından anahtarlarını çıkarıp katır kutur seslerle kapıyı açtı. Anahtarı alıp kappıyı kilitledi ve çantasını pörsümüş koltuğun üzerine atıp üstünü değiştirmek için dolaba dğru yöneldi. Ve onu gördü. yüzü ölümden farksızdı. Muzip bir gülümsemeyle aydınlanıyordu. Bazılarına bu çekici gelebilirdi ama Cecilia biliyordu ki bu sadece iğrenç bir kamuflajdı.

"Lanet olsun!"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/b-o-u-d-l-a-i-r-
Felicio T. Montae

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Felicio T. Montae



Mücadele Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan

İşkence Empty
MesajKonu: Geri: İşkence   İşkence EmptyC.tesi Mart 06, 2010 6:53 pm

"Merhaba." Dudaklarından dökülenler sadece buydu, oysa öyle çok şey anlatmıştı ki bu sözcükle, daha fazla konuşmadan genç kadının boğazına sarılabilirdi. Sadece bir gün boyunca takip ettirmek zorunda kalmıştı genç cadıyı, zira rutininin ve mevkisinin gerektirdiklerine öylesine kaptırmıştı ki kendini, takip edildiğine dair ufak bir şüpheye düşecek fırsat bile bulamamıştı. Yüzünü kaplayan kül rengi renkli gözlerindeki ışıltının eksikliğini daha da vurgularcasına, genç kadının ağına düştüğü dehşeti yansıtıyordu. Az önce sarf ettiği sözcüklerden sonra istemsizce dişlerinin arasına giren dudakları bir süre daha açılmayacak gibi gözüküyordu. Gülümsemesinin yarattığı bu etkinin verdiği tatmin hissiyle gözleri ışıldayan büyücü, karşısındaki feri kaybolmak üzereymişçesine sönükleşen bakışları kendininkilerin içinde hapsetti. Aralarındaki mesafenin bir önemi yoktu. Karşısındaki gözlerdeki ışıltı bir anlığına da olsa belirginleşse de, bunun sürmesine izin vermek niyetinde değildi.

Eski mobilyalarla kaplı odanın içinde ağır ama birkaç sakin adım attı. Bir yandan da genç kadının başına gelen bu olayın, hayatın bir insana yaşatabileceği talihsizlikler çerçevesinde olup olmadığını düşünüyordu. İstediği bilgi önemliydi. O kadar çok önemliydi ki, gereksiz yere gerçekleştirmekten bile zaman zaman haz alabileceği işkence etme ve öldürme eylemlerini gerektiği takdirde zorunlu görmesine neden oluyordu. İhtiyarın nerede olduğu belli değildi, zira Bakanlık ve Yoldaşlık genelinde yayılan dedikodular herkesin kapılarını belirli dostları dışında diğerlerine kapatma ihtiyacı duymasına neden olmuştu. Sırra kadem basmak üzere kapatılan her kapı önündeki engellere yenilerini eklese de yapılması gereken bir şey vardı. Yapılması gereken şey kapıları teker teker çalmaktı. Aptalın biri açacaktı elbet kapıyı. Bunun yanında alternatif olarak sayılabilecek diğer bir yol ise anahtara sahip olmaktı. Ele geçirilmesi nelere mal olursa olsun, anahtara sahip olmak her zaman sonraki hamleniz için her şeyden daha önemliydi. Diğerleri tarafından Karanlık Lord olarak adlandırılan büyücü de bu yüzden oradaydı. İhityarın kapısının anahtarını ele geçirmek için. Ne şekilde olursa olsun.

"Yerinde olsam kaçmayı denemezdim." dedi gülümseyerek. Bunları söylerken iki yana doğru açılan kolları işkenceye başlamadan önce nezaket sergileyeceğinin belirtisi gibiydi. Elbette oyunu biraz daha eğlenceli hale getirmek için.

Genç cadının yanına kadar geldiğinde hala gözlerine bakıyordu. Başını muzip bir çocuğun meraklı bakışlarını yöneltmesi gibi hafifçe eğerek cadıyı inceledi. Bakışlarının genç cadının çenesinden başlayıp gözlerinde duran yolculuğu sona erdiğinde, ikisinin de bildiği bir gerçeği dile getirdi. "İhtiyar Patrick'in nerede olduğunu biliyorsun." Dudaklarının arasından keyif aldığını belli eden bir fısıltı halinde çıkan bu cümle bir soru değildi. Oysa gülümsemesinin üstünde hafifçe kalkan kaşı bunun tam tersini söylüyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cecilia Neithan

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Cecilia Neithan



Mücadele Tarafı : Yoldaşlık
Kan Durumu : Melez
Patronus : Dağ Gelinciği

İşkence Empty
MesajKonu: Geri: İşkence   İşkence EmptyC.tesi Mart 06, 2010 7:19 pm

Birkaç dakika önce bu oda için sıcak ve kucaklayıcı denebilirdi. Hatta son birkaç günde burası Cecilia'ya izbe bir handan çok bir evi anımsatıyordu. Hiç sahip olamadığı evini... Oysa şimdi oda o kadar küçük ve soğuk görünüyordu ki! Nasıl da anlayamamıştı? Nasıl da yenik düşmüştü? Kim bilir ne zamandan beri takip ediliyor, attığı her adım izleniyordu. Çok şey bildiğini sanmıştı fakat artık bunların hibçir önemi yoktu. Bu sondu artık. Kaçınılmaz olan, istediğini almak için gelmişti. Ne bir kaçış, ne de bir savunma yarar ederdi. Sadece bir kurtuluş yolu vardı. İhanet. fakat bu ölümden de kötüydü. Boudlaire'ların hepsi Yoldaşlık uğruna canlarını vermişlerdi. Annesi bir savaşta ölmüştü, babası ise bir çatışmada. İşte bu yüzden Yoldaşlık'a geçerek onların kendisiyle gurur duymasını sağlamak istemişti. Hıncı, öfkesi,nefreti ve intikam arzusu onu buraya kadar getirmişti. Ama Cecilia bitmemişti, yol bitmişti. Sanki uzun bir koşu gibiydi ama henüz bitiş çizgisi gelmeden yol bitmişti. Gidecek, kaçacak hiçbir yer yoktu. Böyle ölmek ne kadar da onurluydu. Kutsal değerleri korurken kendini feda etmek ne kadar da zarif... Herkesin isteyeceği bir ölümdü bu. Ölümdü,çünkü sağ çıkamayacağını biliyordu. Ona istediğini verse ble kurtulamayacaktı. Zaten buna kurtulmak denemezdi. Olsa olsa ruhsuz bir hayat sürmek denirdi. Ruh Emici öpücüğü gibi...

"Merhaba"

O deniz mavisi gözlerdeki bütün duyguları sayabilirdi. Heyecan, başarıya ulaşma yolundaki özlem, mutluluk ve biraz da merak. Dudakları ise ince birer çizgi halini almadan önce yukarı doğru bükülkdü. Sonra da ölümcül bir doğru halinde eski haline döndü. Bunları sayabildiğine göre hala yaşıyordu. Bu da bir şeydi.

"Yerinde olsam kaçmayı denemezdim."

Kaçmak mı? Kaçamayacağını elbette biliyordu. Ayakları tek bir milim bile oynasa anında yeşil bir ışık hüzmesi ona doğru fışkıracak ve göreceği son şey büyük ihtimalle bu olacaktı. Ama cevap vermedi. Korktuğunu belli edip ona bu zaferi tattırmak istemiyordu. Sonuna kadar direnecekti. Basit ve savaşmadan ölmek iğrenç olurdu. Kanının son damlasına kadar mücadele edecekti. Kaçış ve kurtuluş yoktu ama gururu ve onuru hala sapasağlamdı.

"İhtiyar Patrick'in nerede olduğunu biliyorsun."

Bu bir soru değildi. Apaçık bir beyandı. Cecilia elbette Patrick'in nerede odluğunu biliyordu. Ama o keskin mavi gözler, gözlerinin hemen içinde gibi baktığı için bunu aklından geçirmedi. Bütün gücünü topladı. Ağırlığını sağ ayağına verdi. Başını iyice kaldırıp o tiksinti verici yüz ifadesine bakmaya zorladı kendini. Göreceği son yüzün bu olmamasını diledi sadece. Onu kurtarsınlar istedi. Fakat hayatında olmadığı kadar yalnızdı şimdi. Önbünde duran, ince uzun kömür karası cüppesinden başka bir şey giymeyen beyaz tenli adam bunun kanıtıydı.

"Sana söylemektense ölmeyi tercih ederim. İki türlü de kurtuluşum olmayacak nasıl olsa."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/b-o-u-d-l-a-i-r-
Felicio T. Montae

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Felicio T. Montae



Mücadele Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan

İşkence Empty
MesajKonu: Geri: İşkence   İşkence EmptyC.tesi Mart 06, 2010 8:00 pm

Bazıları için hayat normal bir ömürden defalarca kez daha uzun ve ızdırap doludur, bazıları içinse olduğundan çok kısadır. Karşısındaki kadına baktığında onun hayatının diğerlerine göre daha kısa süreceğinden emin olduğunu anladı. Gülümsedi zihnindeki düşüncelerin garipliğiyle. Bin çeşit cefayla dizdiğiniz onca taş, hayatınızı güzelleştirmek için yaptığınız onca şey, anılarınız, düşleriniz, hepsi sapkın bir ruhun dudaklarından dökülen birkaç kelimeyle son bulabiliyordu. Bir sonraki turda hangi kartların açılacağı belli olmayan bir kumarken hayat, her anımızı rest çekmiş vaziyette geçirmek öylesine anlamsızdı ki, gülümsemesi sırıtışa dönüştü. Ne yazık ki sevgili Tanrı insanlara oynayabilecekleri tek çip olarak hayatlarını sunuyordu yaşam dediğimiz gündelik oyunda. Riske girmeyip sahip olduğunuzu ortaya koymayarak hayatınızı güvende tutma şansınız yoktu. Koymadığınız takdirde bile kaybedebileceğiniz bu karmaşık oyun yüzyıllardır doğanın düzeni diye adlandırılıyordu. Bazıları ölürdü, bazıları yaşardı. Bu kadar basit.

Söylediklerini duyduktan sonra dudakları büzüldü. Yüzünde bu ifade varken bakışlarını onunkinden ayırdı. Keyif aldığı apaçık ortada olsa da buna aldırmayıp genç kadından uzaklaştı. Demek karşısında Yoldaşlık'ın yeminli ve onurlu şövalyelerinden biri vardı. Başını iki yana salladı. Yazık, gerçekten yazık. Yavaş yavaş ilerleyerek yatağın ucuna oturdu. Genç cadı hala dolabın önündeydi. Gözlerindeki kararlılık umursayan birinin gözlerini yaşartabilecek kadar acınasıydı. İyi bir amaç uğruna ölümü göze alan bir kadının kutsal görüntüsünü eğlenerek zedelediğinin farkında olarak gülümsemesini tekrar takındı. Vücudunun düzgün hatları, omuzlarından aşağıya dökülen kestane rengindeki dalgalı saçları ve yüzündeki asil ifade ona bir savaşçının görüntüsünü katmıştı. Öleceğinin farkında olarak darağacına doğru ilerleyen, buna rağmen başını dik tutmaya devam eden bir savaşçının görüntüsü... Ellerini başının arkasında birleştirerek kendini geriye doğru bıraktı. Yatağa uzanıp gözlerini tavanda gezdirirken yaptıklarını düşündü. Odaya girer girmez buranın döküntülüğüne rağmen hoş bir görüntüsü olduğunu düşünmüştü. Daha sonra burayı gerçek bir hücreye çevirecek büyüleri -alışkın olduğu sırayla- uygulayıp buradan kaçmayı imkansız hale getirmişti. Genç cadıya ait büyüsel enerjilerin hiçbiri bu odadan dışarı çıkamazdı. Ses geçirmez hale getirdiği odada cisimlenmek -elbette ki onun için- imkansızdı. Kapı mühürlenmişti. Tüm bunları düşününce sırıttı.

"Biliyor musun, burada sandığından daha uzun süre kalabilirim..." dedi sakince. Bunun genç kadın için ölümden daha cazip bir seçenek olacağını düşünmüyordu elbette. Gerekirse ona delirmesine neden olana kadar işkence edebilirdi. Her şey iradesiyle ilgiliydi. Ne kadar dayanacağı kendisine kalmış bir karardı. Ya yoldaşlarından birini ele vermenin yükünü kabullenecekti, ya da uzun bir süre bir şeyleri kabullenemeyecek kadar bilinçsiz kalacaktı. Cümlesini devam ettirdi. "...sen düşüncelerini kontrol edemeyecek hale gelinceye kadar." Doğrulup karşısındaki meydan okuyan bakışlara şiddetle karşılık verdi. Göz bebeklerinde kıvılcımların belirmesine neden olan bir öfkeydi ruhunu sarmasına izin verdiği. Hissettirdiği tüm şeylere rağmen kontrol edebildiği ve göstermekten büyük bir keyif aldığı bir öfke.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cecilia Neithan

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Cecilia Neithan



Mücadele Tarafı : Yoldaşlık
Kan Durumu : Melez
Patronus : Dağ Gelinciği

İşkence Empty
MesajKonu: Geri: İşkence   İşkence EmptyC.tesi Mart 06, 2010 8:45 pm

Şiddet. Büyük bir öfke ve şiddet ruhunun bütün çakralarının etrafında nöbet tutarcasına gidip geliyordu. Aklı birçok duyguyu aynı anda yaşarken bedeni olduğu yerde sabitlenmişti adeta. Yıkık dökük ahşap renkli duvarın önünde dikiliyor, birkaç dakika sonra gelecek sonunu düşünüyordu. Konuşmadan sonra bu kadar huzurlu bir şekilde veda edemeyeceğini anlamıştı hayata. Bedeni bu karanlık gözlere büyük acılar görecek, zarar verilecek ve kirletilecek bir kukla misali bir dikili taş gibi görünüyordu elbette. O acımasız lordun karşısında duran Cecilia kırılgan ve hassas bir papatya gibiydi. Ömrü de bir çiçek kadar kısa, bir çiçek kadar hasara karşı dayanıksızdı. O zalim dudakların arasından dökülecek bir kaç pes sözcük onu sonsuz acıya mahkum da edebilir, azad da edebilirdi. Fakat merhamete ihtiyacı yoktu artık. Sanki annesi ve babası hala yaşıyorlardı. Fakat onların sıcaklıklarını kalbinde hissediyordu. Bu da ona dayanma ve saksıyı çalıştırma gücünü veren, tutunulacak en güçlü daldı. Şimdi anlıyordu artık. Hiçbir şey boşuna değildi. Boşuna ölmeyecekti o. Sadece Yoldaşlık'ı korurken değil aynı zamanda kendi saygısını da korurken ölecekti. Bazı geri kafalılar ölümün her durumda ölüm olduğunu söyleyebilirdi. Ama aradaki farkı görüyordu o. Sanki gözlerinin önünde bir kibrit çakılmıştı. Öylesine güzel bir duyguydu ki bu. Yıllardır önem verdiği ve övündüğü tek şey olan zekası bu durumda bile, böyle bir durumda bile hala onunlaydı. Belki çekeceği acılar onu kaybetmesini sağlayacaklardı ya da artık kullanılamaz hale getireceklerdi onu. Fakat ruhu el değmemiş ve ilk günkü gibi saf, temiz ve boyun eğmez bir incelikle nihayet bulup huzura kavuşacaktı.

İnsanın ellerinin titremesine neden olacak şekilde yaratılmış o mavi gözler Cecilia'nın yosun yeşili gözleriyle buluştu. Onlardan yayılan soğukluk şiddet vericiydi fakat asla korkutucu olamazdı. Artık korkmuyordu zaten. Kabullenmişti. Ölüm er ya da geç gelecekti. Şimdiki sorun şu andı. Yapması gereken her şeyi yapmalı gelmiş geçmiş en karanlık büyücüyü kandırmanın bir yolunu bulmalıydı. Ama kendisini bile inandıramadı. Evet, bir kez daha aynı noktaya ulaşmıştı. hiçbir kaçış yoktu. Ama her zaman bir savunma vardı.

Kara Lord uzun birkaç adım attı. Yatağın kenarına oturdu. Alnında derin düşüncelere daldığını gösteren birkaç küçük çizgi vardı. Onlar da bir iki saniye sonra kayboldu. Sonra yatağa yatıp ellerini kenetledi ve başının altına koydu. Siyah saçlarına vuran ışık dans etmekteydi. Kederli bir çekiciliği vardı fakat sadece kendi pis Ölüm yiyenleri için. Cecilia böyle bir güzelliğin başkasına verilmemesine isyan ediyordu. Böyle bir güzellik böyle bir kötülükle birleşmişti. Ne yazık... Ne büyük bir ziyan...

"Biliyor musun, burada sandığından daha uzun süre kalabilirim..."

Ses o kadar tanıdık ve normaldi ki. Dışardan duyan biri sanki Cecilia onu davet etmiş fakat o biraz patavatsızlık yapan bir misafir konumuna düşmüş sanabilirlerdi. Ama o anlıyordu. Cümleyi oluşturan her bir sözcükteki ölümün yansıması çok net ve kesindi. Tehlikeliydi ve bu ses tonu tehlikenin arttığını, sabırsızlanmaya başlayacağını gösteriyordu. Sonra o aşinası olunan ölümcül ses devam etti.

"...sen düşüncelerini kontrol edemeyecek hale gelinceye kadar."

Cecilia kendini tutamadı ve küçük bir tebessüm güzel yanaklarının diplerinde belirdi. Gerçekten komikti. Aklından geçenler tam da bunlardı. Ölümün sesi onları kelimlere dökmüştü sadece. Ve o sinirlenmeye başlıyordu.

"Ne. Pahasına. Olursa. Olsun..."

Birkaç adım attı ve döşemesi yırtılmaya başlamış neredeyse iskeleti belli olan küçük koltuğa oturdu. Burada rahat olan tek kişi o değildi. Madem bunu bir sohbet şeklinde yapmak istiyordu, Cecilia da öylr yapardı o zaman. Belki de onu daha çok kızdırırsa başını eğmeden ve rezil olmadan, her şeyin daha çabuk bitebileceğini umuyordu.

"İstediğini alamayacaksın. Ne yapmayı düşünüyorsun?"

Zelim yüz birden donuklaştı. Ceci'nin verdiği tepki onu şaşırttı. Böyle bir şeyle karşılaşmayı beklemiyordu. Ceci'nin kararlılığı ve dik başlılığı onun kabullendiği bir gerçekti ama sanki onun bir dostuymuş gibi konuşmaya cüret etmesi, sesinin bu kadar sakin çıkması henüz tahmin etmediği bir şeydi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/b-o-u-d-l-a-i-r-
Felicio T. Montae

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Felicio T. Montae



Mücadele Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan

İşkence Empty
MesajKonu: Geri: İşkence   İşkence EmptyC.tesi Mart 06, 2010 9:40 pm

Ne pahasına olursa olsun... Adanmış bir ruhun en içten dileklerinden, arzularından, düşlerinden vazgeçerek, tüm bunları yüklediği sözcüklerdi kulağına çarpanlar. Çoğu insan için büyük şeyler ifade ederdi bu sözler, muhtemelen genç cadı adını onurlandırmıştı böyle düşünerek. Oysa onu izleyen mavi gözlerdeki ışıltının artmasıydı o gözlerin sahibi üzerindeki yegane etkisi. Adanmışlık takdir ettiği ve -yeri geldiğinde- saygı duyduğu bir kavramken, önündeki kadına yapacakları gerçekten de talihsiz bir eşleşmenin oluşması gereken sonuçları olacaktı. Yavaşça doğruldu, koltuğa oturup kendisini seyreden cadının zümrüt yeşili gözlerine baktı.

O sırada genç cadının dudakları tekrar aralandı. İstediğini alamayacağını yüzüne vururcasına söyleyen cadı ne yapmayı planladığını sorunca büyücü de bu soruyu kendine yöneltti. Ne yapmayı planlıyordu acaba? Cevabı bilmediğini fark ederek gülümsedi. Buraya gelirken de bir şey planlamamıştı yapacaklarına dair. Planladığı tek şey, buradan çıktığında yaşlı yoldaşlık üyesine ulaşmasını sağlayacak bilgiyi elinde tutuyor olacağıydı. Zihnindeki planın bu parçasının değişmediğini görüp gülümsedi. Cadıya karşı doğaçlama oynayacaktı besbelli. Vücudunun ağırlığını öne vererek oturduğu yerden kalktı. Kendisine eşlik edeceğini düşündüğü genç cadı oturduğu yerden kalkmayınca gülümsedi. Bu iş git gide daha eğlenceli bir hal almaya başlıyordu. Sakin adımlarla sessizce ilerleyerek cadının yanına geldi. Kabullenmişliğinin mi yoksa gözlerindeki ışıltının ipuçlarını verdiği öfkesinin mi neden olduğunu kestiremediği -ve bir o kadar da umursamadığı- bu hırçınlığı sevmişti. Omuzlarına dökülen saçlarından küçük bir tutamı eline alarak parmaklarının arasında gezdirdi. Yumuşak saçları parmaklarının arasından akarcasına kayıyor, sağ elinin yüzük parmağındaki işlemeli ve kabartmalı bir arması olan yüzüğünün halkasına sürtünüyordu. Yüzündeki çarpık tebessümü tekrar edinmiş olan büyücü konuşmaya başladı.

"Ne yapmayı düşünüyorum... İnan bana bu konuda senden fazlasını bilmiyorum. Belki de sadece bekleyip görmeliyiz, ne dersin?" Sorusuna cevap beklemeden elini sertçe -yüzüğün armasının kadının dudağının kenarına denk gelmesi için özen göstererek- kadının yüzüne çarptı.

"Sanırım fiziksel şiddetle başlayacağım." dedi attığı tokat yüzünden yüzü diğer yana savrulan kadının mutekit bakışı kendisinin arsız gülümsemesiyle tekrar buluşurken. Genç kadının dudağından akan kan görünür hale gelmişken diğer eliyle asasını kavrayan büyücünün gözlerinde çakan şimşekler bundan sonrasının hiç de tatlı olmayacağını söylüyordu ona.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cecilia Neithan

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Cecilia Neithan



Mücadele Tarafı : Yoldaşlık
Kan Durumu : Melez
Patronus : Dağ Gelinciği

İşkence Empty
MesajKonu: Geri: İşkence   İşkence EmptyPaz Mart 07, 2010 3:07 pm

Derin düşüncelere daldığı için farkında olmadan döşemenin hücrelerini incelemeye başlamıştı. Nasıl da ağaç kabuğu renginde olduğunun, ya da aralarında birbiri ardına dolaşan grup grup tahtakurularının... Mutlak sona yaklaştıkça içini bir heyecan kaplıyordu. Heyecan ve merak öyle güçlüydü ki sanki bedeni bu duygular için zayıftı. O kadar fazlaydılar ki sanki bedeni bu duygular için küçüktü. İlk defa ölümle yüzleşecekti. Kolay değildi hani. Karşınızdaki insan birçok masum kadın ve çocuğu hiç acımadan katletmiş, Muggla'ları öldürüp sırf zevk için, hiçbir şekilde ihtiyacı olmadığı halde öldürmüştü. Cecilia da onlardan biri olacaktı. Tek farkı onun ardından üzülecek kimsenin olmamasıydı. Yalnızdı. Buna alışıktı. Bunu seviyordu da zaten. Her akşam bu köhne hana gelmeyi değil, yalnız olmayı seviyordu. Kimsenin ona karışmamasını, programlarını birine göre ayarlamamayı seviyordu. İzin günlerinde istediğini yapabiliyordu. Anında Cisimlenip Yorkshire'da memleketinin yatıştırıcı havasında baykuşlar arasında ailesinden kalan tek mülkte birkaç gün kalabiliyordu. Bakması gereken bir çocuğu veya izin alması gereken bir eşi olmaksızın istediği zaman istediği şeyi yapabilirdi. Bu özgürlük o kadar güzeldi ki, ölmeden önce onu yaşayabildiği için kendsiini çok şanslı hissediyordu. Zarif tırnaklarını yavaşça koltuğun kolundaki döşemeye sürttü. Çıkan küçük ses kaşıma sesi gibiydi. Bir tik gibiydi bu. İstemdışı bir hareket. Eli ne zaman boşta kalsa hep aynısını yapardı. Avuçlarının boş olmadığını, parmaklarının bir şeyle uğraştığını bilmek insana ister istemez ben-çok-gereksiz-bir-insanım hissinden uzaklaşma fısatı veriyordu. Çıkan ses Karanlık Lord'un da dikkatini çekmiş gibiydi. Yüzünde çarpık ve etkileyici bir gülümsemeyle başını ona çevirdi. Gözleri yeniden buluştu. Karanlıklarla dontılmış zalim beden yerinden kalkıp aralarındaki mesafeyi mide bulandırıcı bir kibarlık gösterisiyle kapatıp Ceci'nin tam önünde durdu. Dudakları yine muzip bir gülümsemeyle aralanıp yukarı doğru kıvrıldı. Ceci'nin omuzlarından aşağı doğru kayarcasına inen koyu renkli saçlarından bir tutam alıp zayıf ve ölmüş parmaklarının arasında gezdirdi.

"Ne yapmayı düşünüyorum...? İnan bana bu konuda senden fazlasını bilmiyorum. Belki de sadece bekleyip görmeliyiz, ne dersin?"

Cecila başını kaldırmaya fırsat bulamadan müthiş bir sarsıntıyla koltuktan yere fırladı. Başı öylesine dönüyordu ki oda bulanıklaşmıştı. Midesi bulanmaya yanağı karıncalanmaya başlamıştı. Dolgun kırmızı dudağında ise bu beklenmedik tokatın bir gölgesini hissediyordu. Koyu kırmızı, şarap rengi kıvamlı bir sıvı çenesine yaklaşmak üzereydi. Ağırlığını sol eline verip doğruldu ve sağ elinin tersiyle çenesindeki kanı sildi. Elleriyle ayağa kalkıp yavaşça birkaç adım geriledi. Karanlık Lord'un ona sadece zihinsel değil, fiziksel bir acı vereceğini tahmin etmiyordu. Gülmeye başladı. İsterik bir sinir krizi geçiriyordu besbelli.

"Bekliyorum. İstediğini almandansa burada, bu köhne han odasında senin tarafından öldürülmeyi tercih ederim. Bu senin ne kadar zayıf olduğunu bir kez daha kanıtlar. Umarım sonsuza dek yanarsın!"

Birkaç kahkahanın ardından tekrar çömeldi. Bu beklenmedik hareket gururunu incitmişti. Küçük düşürülmüşlük ve onurunun kırılması gözlerinin yanmasına neden oldu fakat güçlü durmalıydı. Hiçbir zayıflık belirtisi göstermemek için utandığı sıcak gözyaşlarını geriye itti. Şimdi ölmek ne kadar da huzur verici olurdu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/b-o-u-d-l-a-i-r-
Felicio T. Montae

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Felicio T. Montae



Mücadele Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan

İşkence Empty
MesajKonu: Geri: İşkence   İşkence EmptyPaz Mart 07, 2010 8:01 pm

Genç kadının bedeninin yere düşüşü görüşünün yarı bulanık netliğinde anlık bir zevk dalgası hissetmesine neden olacak titreşimlere sebep olmuştu. Bedeninin savrulması, dizlerinin ve ellerinin üzerine düşmesi, saçlarının yüzünün önüne düşerek oradaki ifadesini gizlemesi. Bu hissin verdiği keyfin delirtici sularında çektiği ilk küreğin etkisiyle kendisini akıntıya bırakmaya hazır bir halde tuttu. Parmaklarının dış tarafında hissettiği karıncalanmanı çok daha şiddetli bir hali kadının yüzünde hissediliyordu muhtemelen. Genç kadının itikatını sergileyen bakışlarına arsız bir gülümsemeyle karşılık vererek yanağına odaklandı. Dudağının kenarından başlayarak çene kemiğinin en üst kısmına kadar uzanan kızarıklık, dudağının hemen yanında oluşan kesikle süslenmiş gibiydi. Döktüğü kanı görünce içindeki tatmin duygusu daha şiddetli boy gösterdi. Görüşündeki bulanıklık kendisine sapkınca sayılabilecek bir keyif sarhoşluğu yaşatırken genç kadının vücuduna doğrulttuğu parmakları, kısa ve isterik bir kahkahanın sonuna eklediği sözcüklerin etkisiyle kasıldı. "Imperio!"

Genç kadının vücudu parmaklarının kısa çaplı ve özenli hareketlerinin etkisiyle hareket etmeye başlarken, büyücünün gözlerindeki ışıltı alevlenmişti. Yaptığı her harekette bedeninin içinden akan büyünün geride bıraktığı enerji izlerini hissedebiliyordu. Kalbinde -eğer iddia edilenlerin aksine bir kalbi varsa- yanan ateş kanına karışıp onu kutsal soyun onurlu bir üyelerinden yaparken, aynı zamanda sonsuz gücün kapılarını aralıyordu. Kadının söylediği sözler üzerine güldü. Ben zaten yanıyorum! Tenindeki karıncalanma o zamana kadar hissettiği çoğu seferden daha şiddetliydi. Elini bir orkestrayı susturan şef edasıyla kaldırırken genç kadının bedeninin doğrulmasını izledi. Yavaş adımlarla, yüzüne aynı gülümsemeyi takınarak yaklaştı. Genç cadının irileşmiş gözleri kendisini seyrederken, yavaşça asasını kadının dudağının kenarındaki yaraya doğrulttu. Kemik saplı asanın kesiğe dokunmasıyla yara saniyeler içinde kapandı. Genç kadının yüzünü kendi elinden çıkmış olan bir sanat eseriymişçesine inceledikten sonra yaptığı işten memnun kalarak başını geri çekti. Genç kadına uyguladığı lanetin etkisini sükunete hapsolmuş birkaç sözcükle bozarken yüzüğün takılı olduğu elini az önce vurduğu yere doğru bir kez daha savurdu. Genç kadının bedeni tekrar yere yığılırken, büyücü tok ve hiddet dolu ses tonuyla konuştu ve asasını tekrar yerdeki bedene doğrulttu.

"Bu kadar kolay olacağını sanıyorsan yanılıyorsun. Crucio!"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

İşkence

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-