AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Başlangıcın Sonu.

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Achille Matteo D'Aloise

BüyücüBüyücü
Achille Matteo D'Aloise



Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Sfenks

Başlangıcın Sonu. Empty
MesajKonu: Başlangıcın Sonu.   Başlangıcın Sonu. EmptyCuma Kas. 21, 2008 11:14 pm

Şıp! Son yağmur damlası da, üzerinde bulunan pencerenin taştan yapılmış sarkacından kafasına doğru düştüğünde, bundan huzursuzlanmışcasına kıpırdanmış ve başını ağır bir şekilde yukarıya kaldırarak hafif çiseleyen yağmur tanelerini, siyah-gri karışımı koyu renkli bulutları görmüş, yakında olması olası bir sağanak yağmur tahmininde bulunmuş ve zeminden ıslanmış ellerini yaslandığı taş duvardan çekerek üzerindeki toprak parçalarını, ellerini birbirine çarparak temizlemişti. Oturduğu taş kaldırımdan kalktı, havadaki hafif toprak kokusunu derince burun deliklerinden içeriye doğru çekti, zihninin berraklaştığını hissetti, vücudunda dolaşan oksijenin kanına karıştığının farkına vardı ve yenilenmiş bedenine hareket et komutu vererek yolun aşağısına uzanan patikada ilerlemeye başladı. Patikanın yumuşak toprağına basıyor, başını arada sırada geriye çevirip aşağıya indirerek ayakkabısının çıkardığı ize bakıyor, her seferinde daha fazla iz çıkarmak için uğraş veriyordu. Belirgin bir takıntısı vardı Achille'in, fakat çoğu kişi bunu bilmezdi. Eline aldığı lastik bir şeyi iyice sıkardı, bir dahakine daha fazla güç ile sıkardı ve bir dahakine daha da fazla güç harcardı, sanki yok edebilecekmiş gibi. Şimdi de bu takıntısını yaşıyordu. Toprağın yumuşak zeminini eziyor, daha fazla eziyor ve daha fazla ezilmesini istiyordu. Başarısızlığa uğruyordu Achille. Toprak sertleşmiyor, yok olmuyordu. Ne var ki toprak zeminden çimenliğe çıkmıştı. Şimdilik bu takıntısını ortaya çıkartamayacaktı, kurtulmuştu. Çimende yürüyen iki adet ufak kaplumbağanın ağır fakat ahenkli adımlarını bir süre izledi, ellerini cebine attı ve gözlerini kaplumbağadan, Hogwarts arazisinin ilerisinde kaleymişcesine duran sıradağlara doğru çevirdi. Bir an için süpürgesini almayı düşündü, zindanlara kadar gitmek zorunda olduğu yolu hesap etti ve üşengeçliğine yenik düşerek yasak ormana olan yürüyüşünü devam ettirme kararı aldı.

Neden yasak ormana aralıklı olarak bu ziyareti gerçekleştiriyordu ki. Tahmin ettiği şeyin imkansızlığını bilmiyor muydu? Gitmişti ve gerçekler ile yaşaması gerekliydi. Peki her gerçek, göründüğü gibi gerçek olmak zorunda mıydı? Sonuçta Achille'in gördüğü gerçek bir gidişten ibaretti, yok oluştan değil. Yere konmuş kuzgun sürüsü, Achille'in yaklaşması ile kaçışmışlardı ve Achille şimdi kendisini oksijen dolu, cennet görünümlü bir cehennemde buluyordu. Yerde kaçışan birkaç örümcek gördü, ileride ağacın üzerinde kargaları farketti, sol tarafında hızlıca koşan köpeğe benzer bir yaratık vardı ve bu savunmasız görünümlü, elinde tuttuğu sopamsı nesneden başka hiçbir şeye sahip olmayan çocuk; çıkmış olduğu safaride, içinde bulunduğu arabadan atlayarak yabani hayvanlar arasında kalmış bir gezgin gibi hissediyordu. Ama o onlar kadar güçsüz değildi. Güç onun damarlarında akan tılsımlı kandaydı ve o, o gücü hissettiği an; kendisini farklı görmeye başlıyordu. Yani olması gerektiği gibi. Orman o gecenin izini hiç yaşamamıştı sanki, bu durumlar olağan bir şey olmalıydı onun için ki Achille, o gece bulunduğu yeri hatırlamaya çalışarak tekrardan aynı yolu aşındırmıştı. Yine aynı ağaç, sanki diğerleri farklıydı, altına oturmuştu ve gelecek birisini bekliyordu. Hayaller ile yaşamak güzeldi. O sahip olamayacağı bir şeyin hayalini kuruyor, bunu takıntı hâline getiriyor ve en önemlisi de bunun önüne geçemiyordu. İradesizdi. Zayıftı. Söz konusu insani özellikler olunca, belki de ondan zayıfı yoktu. Tek artısı ise, bunu kendisi içerisinde yaşaması ve başkalarına yansıtmamasıydı. Belki de bunu yapsa, yani içindekileri başkalarına aktarabilse rahatlayacaktı. Oturduğu yerin yanında bulunan ufak sopayı asa tutmayan eline aldı ve nemli toprağı eşelemeye başladı.

Göz kapaklarının ağırlaşmaya başladığını hissediyor, kulağına gelen senfonik bir melodinin büyüsüne kapılıyor, elinde tuttuğu ufak sopayı düşürüyor, asasını kucağına koyuyor ve başının omzunun üzerine düşmesine engel olamıyordu. Uzun uykusuz gecelerin cezasını en tehlikeli yerde çekiyordu, hafif çiseleyen yağmur altında hasta olma pahasına burada bekliyordu ve ıslanmış cüppesinin soğukluğunu yorgan niyetine kullanıyordu. Yüzünde akan sular ve kıpkırmızı yanakları ile burun ucu üşüdüğünü belli ediyordu. Görmesi gereken bunları görse, kendisinde gelecek kudreti bulur muydu? Bu yeni yetme çocuğun katlandıklarının farkında olsa, kendisini kurtarabilir miydi olmaması gerektiği yerden. Karmakarışık bir rüya görüyordu Achille. Rüyasında da yağmur altındaydı, geceydi ve dükkanlar ile dolu bir caddedeydi. Seçemediği bir yüzü görüyordu, seviniyordu, konuşuyordu, teklifini sunuyordu ve en sonunda daha da seviniyordu. Ardından o caddeden ayrılıyor, karanlık bir boşluğun içine düşüyor ve kendisine kalabalık bir koro sesleniyordu. "Achille!" Gözlerini açtığında yayılmış olduğu ağaç köklerinin üzerinden doğruldu, onların ne kadar da rahatsızlık verici olduğunu farketti, etrafına şaşkın gözler ile bakınmaya başladı. Ona saatler gelen süre, yoksa bir andan ibaret miydi? Hava hâlâ açıktı, gökyüzü hâlâ sakladığı koruyucuyu ortaya çıkarmamıştı. Hışırtılar..

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isadora D'alora

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : Redimus.

Başlangıcın Sonu. Empty
MesajKonu: Geri: Başlangıcın Sonu.   Başlangıcın Sonu. EmptyPaz Kas. 23, 2008 9:28 pm

Gökyüzünün hüznünü seyrederken bordo gözleri, düşünüyordu; neden hala yatıyordu? Kahverengi toprağın kokusu, kararsız su damlaları sayesinde ortaya çıkmıştı ve ince ince doluyordu kızın burnuna. Ak ve sert ellerinin altında yumuşak toprağı hissediyordu ve saçları, koyu renk saçları yavaş yavaş teslim oluyordu suya. Bembeyaz bir kâğıda çizilmiş kırmızı dudaklar oradan kesilip, Emilie'nin dudaklarına yapıştırılmıştı sanki. Heykeli andırıyordu, yerde yatan görüntüsü. Muhteşem bir abideydi, görenleri hayrete düşürür, bu insan mı dedirtirdi. Sordukları sorunun cevabını bulamazlardı, kıskanırlardı. Kızın omzundaki yarayı, pürüzsüz, soğuk ve beyaz tenine derinden işlenmiş, kabuk bağlamış yarayı gördüklerinde düşünürlerdi. Böylesine bir varlığa kim zarar vermiş olabilir? Nasıl kıymış olabilir? İçlerini bir hüzün kaplardı, kızın omzuna dokunmak isterlerdi. Kaba ellerini uzatırlar, ancak dokunmaya kıyamazlardı. Korkarlardı; zarar vermekten ve heyecanlandırırdı onları; güzelliğe dokunma düşünceleri. Bir süre daha onu seyrederler, gitmek istemezlerdi. Sonsuza dek onu izlemek isterlerdi. Yüzlerine acı bir ifade yerleştirip, terk ederlerdi orayı. Başından beri yalnız olması gereken, yalnızlığına tekrar kavuşurdu.

Masum bir yağmur tanesi incitmeye korkarak, neredeyse saydam olan pürüzsüz yanağına düştü kızın. Kendi soğukluğunu da geçen soğukluk karşısında üşüdü, yavaşça kaymaya başladı. Biraz yukarısında ki alışmadık renklere sahip gözleri oynatmayı başardı. Onun ötesindekini özgürlüğe kavuşturdu. Bereketin üzerinden yavaşça kalktı, zarif bir el. Ürkek damlayı düşmeden yakaladı ve nazik parmaklarının başlarında yavaşça sıvazladı. Hafifçe hissetti ıslaklığı. İlgilenmeyi bıraktı onunla ve gözlerin ötesine emir verdi; kalkmalısın. Oksijeni bolca içine çekti akciğerleri, sanki ihtiyacı varmış gibi. Ve narin görünüşlü bedeni yavaşça uyandırmaya başladı kendini. Gövdesini yavaşça kaldırdı ve beyaz ellerden yardım alarak neredeyse çıplak olan bacaklarını kaldırdı. Dikilirken bedeni ayağa, pembemsi kulakları kemiğinin kütürdediğini duydu. Gevşeme yayıldı içine, bordo gözler daha hızlı hareket ederek ormanı taramaya başladı. Tek gördüğü yeşillik, garip birkaç hayvan ve ağaçların kaba görünüşleri oldu. Canı sıkıldı, aradığını bulamamıştı. Küçük burnunu serbest bıraktı, kokuları duymaya başladı. Ayakları yavaşça ilerlemeye başladı. Aradığını bulmak istiyordu, özlüyordu, arzuluyordu ve korkuyordu. Sevdiğinin ondan kaçmasına, nefret etmesine dayanamayacağını çok iyi biliyordu. Normalden hızlanırken ayakları nereye gideceğini biliyor gibiydi. Nefret ettiği ormanın çıkışına doğru ilerlerken, şeffaf damlalar düşüyordu; saçlarına, yüzüne, ellerine çarpıyordu ve akıyordu. Beyaz bacaklarından aşağıya süzülüyordu. Kaba etlerinin biraz daha aşağısına kadar uzanan eski elbise kumaşına dokunmuyordu, çekiniyordu. Nazik burnu hayal ettiği kokuyu yavaşça almaya başlarken, delirdiğini düşünmeye başlıyordu kız. Daha da yaklaşırken özlediği kokuya, bunun gerçek olamayacağını anlatmaya çalışıyordu kendisine. Ancak onu dinlemiyordu bedeni. Sabırsızdı ve heyecanlanmıştı. Ayaklarına söz geçiremiyordu, koşmaya başlamıştı. Bordo gözleri yanmaya başlamıştı, ağlayabileceğini haber ediyordu ona. Hızla önüne çıkan ağaçları, çalılıkları geçerken bunun gerçek olmasını diliyordu. İnanmak istiyordu, hayal olmadığına. Daha da güçlü hissederken bedeni kokuyu ağaçlar seyrekleşmeye başladı, sanki onun önünü açıyorlardı. Aradığını bulduğunda gözleri, bakmaya korktu. Gördüğü, hissettiği, özlediği narin bedeni bakışıyla incitebileceğinden korktu. Adını aklına getirmeye, düşünmeye ve söylemeye korktu. Kıymetlisinin orada ne kadar savunmasız, masum olduğunu görmek, kelimelerin yetemeyeceği ve benim de anlatamayacağım bir acı veriyordu meleğe. Sahi, melek miydi? Öylesine kırılgan bir bedeni bırakıp gittiği gerçek değil miydi? Haftalar geçmesine rağmen ona dönmediği doğru değil miydi? Ona dokunmayı ne kadar özlediği doğru değil miydi? Çocuğun yavaşça kendine gelmesini izledi özlemle parlayan gözleri. Ona acı vermemek adına kendine yüklediği acıyı kabullendi ve yüreği burkularak arkasını döndü narin bedene. Ona yavaş gelen birkaç adım attı ve gitmeye kıyamadı. Bir daha görememekten korkarak kalmaya karar verdi. Ancak geç kalmıştı. Duyduğu ses yüreğinin burkulmasına ve artık dayanamayan gözyaşının akmasına neden oldu.

‘’Emilie?’’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Achille Matteo D'Aloise

BüyücüBüyücü
Achille Matteo D'Aloise



Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Sfenks

Başlangıcın Sonu. Empty
MesajKonu: Geri: Başlangıcın Sonu.   Başlangıcın Sonu. EmptyC.tesi Kas. 29, 2008 12:16 am

Yeşilliğini soldurmamış, dikensiz ufak çalıların arasından gelen, gri havanın içinde yükselen bir ışık demetiymişcesine ilerleyen, Achille'in günlerdir kendisini beklediği yere en sonunda varabilmiş olan kız; tereddütlü bir şekilde kendisine doğru geliyordu. Yerde oturan İtalyan çocuğun yüzüne yerleşen hayret ifadesi, aslında onun ne kadar da şaşırdığını belirtiyordu. Achille'e göre yine günlerden bir gündü, yine buraya gelmişti ve istediğini elde edemeyip dönecekti. Bir çeşit ibadet görevini almıştı bu iş. Her gün tapınağına gelir, tanrıçası Emilie'nin yüzünü göstermesi için dua eder ve en sonunda da onun o muhteşem yüzünü asla göstermeyeceğini anlayıp, ibadetini bitirerek geri dönerdi. Bugün ters olan bir şey vardı. Tanrıçası yüzünü gösteriyordu, hatta kendisine yaklaşıyordu. Ayağa kalktı. Kendisine gelen ışık huzmesine doğru yöneldi ve elini uzattı. Sanki her an kaybolacaktı ve o, onu kaçırmamak için elini uzatıyordu. Bir yandan da kızı dikkatle izliyordu. Ne değişmişti, ne değişmemişti? Zayıf gözüküyordu burası kesindi. Fakat farklı bir şey okunuyordu yüzünden. Hüzün. Arkasına dönmüş uzaklaşıyordu kız. Bu kadar mıydı yani her şey.. Yaşadığımı bil ve bir daha buraya gelme Achille! Sen aptalın tekisin zaten! demek mi istiyordu, birkaç adım atmış olan şu kız. Yerinde duraksadı Achille. Uzatmış olduğu sağ kolunu indirdi ve kollarını gövdesinin iki yanında serbestçe sallandırdı.

Yağmur şiddetini arttırmıştı. Yağmurun şiddetinden kurtulmak için kaçışan yaratıkların çıkardığı ses ormanda yankılanıyor; gökte uçan kuşlar rahat bir iniş yapmak için, kendilerine uygun bir pist arıyorlardı. Yumuşak toprak yerini balçığa bırakırken, Achille kızın kendisine döndüğünü gördü. "Emilie." Sesi oldukça çatlak çıkmıştı, bu gürültü arasında duyulması imkansızdı fakat Achille, Emilie'nin kendisini duyduğundan emindi. Bazen bir kelime, tüm içindeki duyguları anlatmaya değerdi. Achille'in ses tonunda, bu kelimeye farklı duygularını aktardığı rahatlıkla gözükebiliyordu. Kızın kendisine bakan gözlerinde yaşlar gördü, bunu yağmurun saçında yarattığı ıslaklık ile beraber oluşan su damlacıklarına bağladı. Bazen ne kadar da aptal olabiliyordu. Aklında binlerce karmaşık düşünce vardı, birini yaşamsal örnek olarak karşısında duran kişiye göstermeliydi. Koşup ona sarılabilirdi, iyi olmasına sevindiğini anlatabilirdi. Fakat nedense bunu yaparsa ona zarar verecekmiş gibi geliyordu, içinde böyle bir his vardı. Olduğu yerde kaldı. Dört yaşında bir çocuğun, hayalet görmesi gibi.

Arkasından esen sert rüzgarın bedenine işlediğini hissedebiliyordu. Ağır adımlarını dikkatle zemine basıyordu Achille. Tıpkı bir cambazın ince bir ip üzerinde, dikkatle yürümesi gibi. Yaklaştı iyice, özlemi içinde hissetti. Sağ elini kızın omzuna koydu ve kendisini ona doğru çekti. Soğuk tenini, boynuna koymuş olduğu yanağı ile hissedebiliyordu Achille. Sessizlik içinde bekliyordu. Dili kesilmişti sanki, içindeki sırlar dökülmesin diye. Geri çekildi, gözlerini kızın koyu gözlerinden çekti, başını öne eğdi ve sessizce "Seni yeniden görmek çok güzel." dedi. Bu kadar uzun bir cümleyi kurabileceğini sanmıyordu fakat başarmıştı. İlk defa kendisini bu kadar güçsüz hissediyordu. Belki de ilk defa bu kadar güçsüzdü. Neden bu kadar bağlanmıştı ki ona? Tek sebebi kendisini o kurtadamdan kurtarması mıydı? Yoksa her şeyin bir sebebinin olması gerekli değil miydi? Peki ya her sorunun cevabı var mıydı? Zaman her şeyin göstergesiydi ve Achille yine birtakım şeyleri zamana bırakacaktı. Tabi elinde zaman olursa..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isadora D'alora

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : Redimus.

Başlangıcın Sonu. Empty
MesajKonu: Geri: Başlangıcın Sonu.   Başlangıcın Sonu. EmptyPaz Kas. 30, 2008 2:32 am

Ayrılacağı için mi canı acıyordu? Kavuştuğu için mi? Bilmiyordu. Ancak bunları düşünmek istemiyordu. O yanındaydı işte. Dahası var mıydı? İçine acıyla karışık mutluluk yayılıyordu, yavaşça. Yağmurun hızlanması, ıslanması, hiçbir şey umurunda değildi. Sadece o vardı.

Yavaşça ona doğru döndüğünde, içinden inanılmaz istekler geçiyordu. Ona sarılmak, doyasıya öpmek, sonsuza kadar bakmak ve yanında olmak. Onun ne kadar tatlı olduğunu unutmuştu. Nasıl bir kokusu olduğunu unutmuştu. Heyecanının bütün bedenine yayılmasını engelleyemiyordu. Ne yaptığını bilmeden ona sarılmaktan korkuyordu. Canını acıtmaktan, zarif bedenine zarar vermekten korkuyordu. Burnuna onun kokusuyla birlikte toprağın merhametli kokusu dolarken, bordo gözleri çocuğun ona doğru yaklaştığını kalbine haber ediyordu. Hızlanmasına son sürat devam ederken kalbi, koyu saçları gerilere savruluyordu ve yaş dolu gözlerini üşütüyordu rüzgâr, onu görmesini engellemeye çalışıyordu. Ancak kız direnecekti, bilmiyordu rüzgâr. Ne pahasına olursa olsun direnecekti. Kokusu bütün bedenini sarmalamaya başlarken yavaşça uzanan narin eli gördü kız. Yarasız, soğuk ve sert tenine değen sıcak ve yumuşak eli içi titreyerek hissetti. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. İçinden gelen vahşi dürtüye karşı gelmeye çalışıyordu. Başarılı olduğu söylenebilirdi ancak bu yetmezdi. Ona sarılmalı mıydı? İçinde ki özlemi belirtmeli miydi? Yaklaştığını hissediyordu, yaşamıyordu belki de. Başta ki rüyasına geri dönmüştü. Ama olamazdı. Gerçek olmalıydı. +Ah Achille... Nasıl özlemişim seni... Özlüyorum...+ Boynunda hissettiği sıcaklıkla, artık kendini tutamayan gözyaşları yavaşça inmeye başladı. Boğazına hıçkırığı takılmıştı, o rahatsız olmasın diye ses çıkarmıyordu. Ne kadar kötüydü, deli gibi özlemek ve kavuştuğu halde dokunamamak. Delirecekti. Kokusu ve o, onu delirtiyordu. İstemsizce kalkan sol eli sıcak bedene uzandı. Hissetmek istiyordu onun sıcaklığını. Ama olmadı, beyaz el havada asılı kaldı ve geldiği hızla aşağıya indi. Aynı anda çocuk çekildi ondan. Siyah saçlı başını önüne eğdi, fısıltıyla konuştu. Anlamıştı kız. Her dediği kelime beynine ve kalbine kazınırken, nasıl tepki vereceğini şaşırmıştı. Hızla kayarak akıyordu yaşları, beyaz ve pürüzsüz yanağından. Pes eden sol elinin yavaşça çocuğa doğru yaklaştığını fark etti biraz sonra. Artık dayanamayacaktı. Yavaşça soğuk elini onun sıcak yanağına koydu. Islaktı yanakları, ancak suyun altındaki sıcaklığı hissedebiliyordu. Yavaşça elinin ısındığını mutlulukla hissediyordu. Gözleri hiç parlamadığı kadar parlarken o gün, mutluluk hâkimdi vampir kızın ruhuna. Başparmağıyla -ona zarar vermemeye çalışarak- çocuğun yanağını okşadı. Kalkan başıyla bordo gözleri de buluştu, onun siyah gözleriyle; alacakaranlıkta. Kurumuş dudakları yavaşça aralandı. ‘’Seni de Achille.’’ Gözleri ona olan özlemini haykırırken, o, o anın bozulmaması için yalvarıyordu. Yağmur içindeki hüznü belirtmek istercesine yağmaya devam ediyordu. Rüzgâr daha da delirmişti, daha da sert esiyordu. Kızın uzun saçlarını geriye savuruyor, çocuğun saçlarını ve kokusunu ona doğru getiriyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Achille Matteo D'Aloise

BüyücüBüyücü
Achille Matteo D'Aloise



Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Sfenks

Başlangıcın Sonu. Empty
MesajKonu: Geri: Başlangıcın Sonu.   Başlangıcın Sonu. EmptyCuma Ara. 12, 2008 4:22 am

"Seni de Achille." Uzun yıllar birbirlerinden mahrum kalmışlardı sanki. Şiddetli derecede özlem aralarında, iki iyi tenisçinin bitmek bilmeyen sayı mücadelesindeki gibi gidip geliyordu. Emilie'nin sert rüzgar nedeniyle savrulan birkaç saç teli, Achille'in yağmurdan ıslanmış yüzüne yepışmıştı. Geri çekildiğini sanmasına rağmen, aslında hiç de geri gitmediğini anlaması bu olay sayesinde olmuştu. Geri çekilemiyor muydu? Onu bırakamıyor muydu? Be bencil çocuk, büyüyüp başkalarını düşünür mü olmuştu? Gözleri kıpkırmızı bir şekilde, arkasını döndü. Sinirden ellerinin kasıldığını hissediyordu. O geceyi hatırladı aniden. O gece ve çaresiz bir büyücü. Neredeydi o övündüğü gücü. Düellolarda kullandığı lanetler. Hepsi birden unutulmuş muydu, o en önemli anda. O bunları, böyle zamanlar için görmüyor muydu? Ahmak Achille. Aslında tüm siniri kendisineydi. O lanet kurtadam yerde baygın yatarken, pekâla Emilie'yi kurtarıp gidebilirdi. Ama o ne yapmıştı. Emilie'yi o anda iyileştirmeye çalışmıştı. Nasıl bu kadar saf olabilirdi ki?

"Ben çok üzgünüm." Emilie'nin yüzüne karşı dile getiremediği sözcükleri, arkası ona dönük bir şekilde dile getiriyordu. Onun yüzüne bakarsa, on üç yıldır ağlamayı başaramamış olan gözlerinin, yıllardır biriktirdiği su damlacıklarını salmasından ve Emilie'nin karşısında güçsüz görünmekten korkuyordu. Zaten görünmemiş miydi? Onu kurtaramayarak, hâlbuki çok iyi kanıtlamıştı elinden hiçbir iş gelmeyen bir zavallı olduğunu. Yutkundu ve arkasına döndü. Rüzgarın karıştırdığı saçları, kızarıklıkların içinde yansıyan solgun bir çift kurşuni göz ve beyaz bir yüz ile ne kadar da zavallı gözüküyordu. Emilie'nin kendisine minnetle bakan gözlerine baktı tanımlayamadığı bir süre boyunca. Lanet olsun! Neden onun gözlerine baktığı an zaman kavramını yitiriyordu ki? Sızlayan ellerini birbirine kenetledi, ağzının hizasına götürdü ve yuvarlak bir şekil yaparak, yapay yoldan kendisine bir ısıtma sistemi kurdu. Acaba karşısındaki olağanüstü şey, hiç üşümek bilmez miydi? Onda şimdiye dek en ufak bir titreme, en ufak bir ürperti görmediğine yemin bile edebilirdi. Yapay ısıtma sisteminin ne kadar da işe yaramaz olduğunu farketti ve bu sistemi iptal etti. Rüzgarın uğultusunu bastırırcasına konuşmaya başladı.

"Seni bulamadım. Aradım, ama bulamadım. En ufak bir iz, en ufak bir ipucu yoktu. Ve ben sandım ki. Ama yine de buradasın. Olması gerektiği yerde. Hiç ümidimi yitirmedim. Belki sen gelirsin diye." Bir çırpıda anlatmıştı içindekileri Emilie'ye. Bir çeşit günah çıkarma da sayılabilirdi bu. Karşısında bir rahip vardı ve o da yüzüne taktığı maske ile kendisini rahatlatıyordu. Ne kadar da zevk alıyordu bu kendisini rahatlatma işinden. Bencilliği bir kez daha gözler önüne serilmişti. Emilie'yi düşünmeden, ona neler yaşadığını sormadan kendisinden bahsetmişti hemen. Peki bu düzeltilebilir miydi? Bir kere az önceki saçma sözleri kaçırmıştı ağzından. Belki ağzını tutabilse, hükmetme yeteneğini kendisinde uygulayabilse, karşısında bulunan hüzünlü kişinin duygularını anlayacaktı. Oysa ki o, sanki yaptıkları çok mühim bir işmiş gibi davranıyor ve ödüllendirilmeyi bekliyordu. Tıpkı sahibinin attığı frizbiyi yakalayan ve bunun karşılığında birkaç parça et ile ödüllendirilen salak köpekler gibi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isadora D'alora

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : Redimus.

Başlangıcın Sonu. Empty
MesajKonu: Geri: Başlangıcın Sonu.   Başlangıcın Sonu. EmptyPaz Ara. 28, 2008 7:45 pm


İçini döküyorlardı toprağa bulutlar. Hangi nedenlerle bilinmiyordu. Yavaşça oluşturuyorlardı yaşlarını. Ve yavaşça süzülmelerine izin veriyorlardı. Ama dinlemiyordu taneler, hırslanıyor ve hızlanıyorlardı. Kalabalık bir pazarda annesinin elinden kaçan ufak bir kız çocuğu gibiydiler. Söz dinlemeyen ve kaybolan. Hava engellemeye çalışıyordu, öğüt veriyordu. Ama inatları tutmuştu bir kere. Acı çekerek, kendilerine ihanet ederek iniyorlardı. Daha da yaklaşırken toprağa, özürleri havalarda uçuşuyordu. Son kez el sallayıp onlara, sertçe çarptılar toprağa. Patladılar, bölündüler ve parçalandılar. İşkenceydi. Kalplerini deşen kazıklardı, acı. Ancak bir tanesi vardı ki, şanslıydı. Vampirin önündeki saçlarına gelen damla biraz bekleyip, hızla kayarak aşağıya indi. Çene hizasında durdu ve tek bir sıçrayışla toprağın oldu.

Resmedilecek bir manzaraydı. İki ayrı ırkın buluşması ve bedenlerinin aynı anda acı çekmesi. Oğlan masumdu ve ıslanıyor, üşüyordu. Vampir ise tüm suçluluk duygusunu üzerinde taşıyordu. Beline dek uzanan kahverengi saçları yüzünü örtmeye yetmiyordu. Yüzünden acısı ve hüznü okunuyordu. Ressamı iyiydi. Koku varken nasıl olabildiğini iyi hayal edip, çiziyordu. Derince bakışan gözleri görüyordu; film izler gibiydi. Sarılmalarını istiyordu ama biliyordu vampirin güçlü kolları zarar verecekti çocuğa. Şimdilik onların konuşmalarına izin vardı. Fazlasını özlese de belli etmemeye kararlıydı.

İçinden geçenleri çocuğa anlattığı zaman neler olacağını merak ediyordu. Taşıyabilirmiydi o kadar yükü? Kaldırabilirmiydi? Belki de çok şey yaşadığını sanıyordu. Belki de hiçbir şey yaşamamıştı. Hayal ürünüydü. Kabul etmedi. Seçeneği yok saydı. Öyle olsaydı, kokuyu hissetmezdi. Karşısındaki üzgün olduğunu söyleyen insana baktı. Onun yanında olmamalıydı. Korkuyordu belki de çocuk. Ama korksaydı yanında olmazdı değil mi? Hayatında çok şey kaybetmiş Emilie için birde onu kaybetmek ağır gelmezdi belki de. Evet, onu uzaklaştırmalıydı. Onun için. İyiliği için. Karanlığa çevirdi gözlerini. Sayısız ağaç bekliyordu kaderini. Yılmıştı bazıları, karanlığa teslim olmuşlardı. Sonları gelmişti. "Seni bulamadım. Aradım, ama bulamadım. En ufak bir iz, en ufak bir ipucu yoktu. Ve ben sandım ki. Ama yine de buradasın. Olması gerektiği yerde. Hiç ümidimi yitirmedim. Belki sen gelirsin diye." Çocuğun mükemmel nefesinin yüzüne çarpmasıyla iyice uyandı düşüncelerinden. Öldüğünü sanmıştı. İstemsizce gülümsedi yaratık. O ve ölmek. Tuhaf bir cümleydi. Neler denemişti de olmamıştı. Bir kurtadam mı gebertecekti onu? Ama anlıyordu onu. Kaybetme korkusu vardı. Bağın kopma durumu vardı. Elbette kopmalıydı... Gözlerini vurdu yüzüne. Her noktasını aklına kaydetmek istercesine, açça baktı. Kusursuzdu, ne diyebilirdi? Islanmıştı ve kaybetme korkusu vardı yüzünde. Ama Emilie yolunu seçmişti. Bunu ne kadar pahalı ödeyecekse bile yapacaktı bunu. Ancak bir açıklama borcu vardı. Gözyaşları dinmişti. Soğuk elini zaten üşüyen çocuğun sağ koluna sabitledi. Bazen onun gözlerine bakarak, bazense etrafına bakınarak konuşmaya başladı. ‘’ Artık sana dayanamıyorum. Bu acı bitecek, gideceğim. Bir daha asla görmeyeceksin beni. Unutacaksın. Hiç varolmamışım gibi olacak... ‘’ Farkındaydı, acımasızca konuşmuştu. Zorunluydu, böylesi güzeldi. İki elinin arasına aldı dokunsan ağlayacak durumda ki çocuğun yüzünü. Gözlerine doğrularcasına bakıp, soğuk dudaklarını kendini zor tutarak onun alnına bastırdı. Yavaşça bıraktı ellerini yüzünü ondan geri çekti. Yağan yağmurun yüzüne vurmasına izin verdi. Soğuk elini son kez onun üşümüş yanağına değdirdi ve ‘’ Seni özleyeceğim ‘’ diye fısıldadı. Tekrar gelen yaşlarını serbest bırakıp, arkasını döndü. Karanlık patika önündeydi ve onu bekliyordu. Yürümeye başladı.

Ve o karanlık, soğuk ve yağmurlu gecede vampir, bağlandığı insanı terk etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Başlangıcın Sonu.

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-