AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3  Sonraki
YazarMesaj
Melody Laurà Schatten

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : ZAY diyomuşum hep birlikte kopuyomuşuzz :D Dark Side ^^
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Shark.

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 EmptyC.tesi Eyl. 06, 2008 2:09 pm

Toplantı yavaştan başlıyordu. Bitmek bilmeyen sessizlik süresi en sonunda sona ermişti. Melody, bu kadar az kişi olmalarının felaket olduğuna karar verdi. Zümrüdüanka Yoldaşlığına karşı, şimdiki duruma göre çok zayıflardı. Gelmelerini umut ederek bekliyorlardı. Mell, ellerini masanın üzerinde sıkıca kenetlemiş, tınaklarını etine geçiriyordu. Ellerinden kan çıkmaya başlamıştı. Tırnakları aşırı denilecek kadar uzundu. Batırdığı yerlerde büyük ve geniş tırnak izleri belirmişti. Ellerini masadan çekip cübbesiyle, çıkan kanları temizledi. Bitmek bilmiyordu. Çok sert ve derine doğru bastırmış olmalıydı. Ellerini cübbesinin içinde sararak dururken, Lord'un ayağa kalkıp konuşma yaptığını gördü. Lord'un yüzünde üzüntü ve endişe hissetti. O da aynı şeyden yakınıyor olmalıydı. Sanki telekinezi kurmuşlar gibi bir an baktılar birbirlerine. Mell üzüntüyle kafasını eğdiğinde, Lord konuşmasına başladı...
“Bu kadar az olmamız ne yazık. Umarım geç gelecek olanların geçerli bir mazereti vardır.”
Aynı şeyi düşünmüşlerdi. Belki de bundan uzun süre neler oluyor diye bakmıştı Mell. Gülümsemesi nefrete dönüştü. " Lanet olsun! " diye mırıldandı. Bu kadar kötü durumda olmalarını beklemiyordu. Her Ölüm Yiyenin bu anı sabırsızlıkla bekleyip, acele ile teşrif etmeleri gerekiyordu. Sert bir şekilde ellerini tekrar masaya koydu. Kan daha bitmemişti. Mell'e itiraz ediyor, aktıkca akıyordu. Artık masanın üstüne bile kan damlacıkları düşmeye başlamıştı. Engelliyecek gücü kalmadığı için beyaz bayrağını sallayarak pes etti. " Bırak kanasın. " diyordu içinden biri. " O kanla lanetlerin temizlensin! "
“Daha fazla beklemeye gerek yok, değil mi Lady’m? Bir an önce toplantıya başlayalım diyorum.”
Mell üzüntüyle başını salladı. Gelmiyorlardı. Lanet olası şeyler bir türlü teşrif edemiyorlardı. Daha önemli işleri olmalıydı heralde. Lord'un üzüntüsünü ve sinirini biraz daha iyi anlamaya başlamıştı. Gerginliği yüzünden belli oluyordu.Bunu belli etmemeye çalıştığı belliydi...
“Bugün, henüz toplantıya gelmeden yeni iki kişi daha aramıza katıldı. Onlar biraz gecikecek: Milerina ve Dietricha. Tanıyor olabilir misin Bardan Milerinayı? Ne de olsa meslektaşın. Dietricha da Hogwarts'ta Kehanet Profesörü oldu. Peki ya Melody, Dayrnt ve Eileen, Hogwarts’ta işler nasıl? Benim gitmemden sonra neler oldu? Ya sen Lesse, Bakanlık benim Hogwarts’tan ayrılmamı neye bağlıyor? Henüz peşime düştüler mi?”
Mell sıçramıştı. Boş bulunduğu bir anda soru yöneltildiğinde hep böyle olurdu. Endişeyle etrafına baktı. Soru ilk ona yöneltildiği için kimse konuşmuyordu. Genzini temizleyerek olanları anlatmaya başladı. Kalbi küt küt atıyor, yanlış birşey söylemekten aşırı derecede korkuyordu. Önce başıyla Lord'a selam verdikten sonra düşüncelerini aktarmaya başladı.
" Siz gittikten sonra önce ne olduğunu tam anlayamayan müdürler, çaresiz bir şekilde ortalıkda dolandılar. Bakanlıkla iç içe olmaya çalışan bir halleri vardı Lord'um.Lanetlediğiniz öğrenci ağır bir şekilde hastane kanadında yatıyor. Durumu iyi değilmiş." diyerek gülümsedi. Lord'u harika bir iş çıkarmıştı. Çocuğun, Lord'un bulduğu bir lanetle, güzelce lanetlendiğini duyunca, aşırı derecede kabarmıştı. Gururlanıyor ve Lord'a olan hayranlığı artıyordu. Lady'ye olan hayranlığı ise paha biçilemezdi. Nasıl oluyor da saklıyordu Lady olduğunu? O asilliği üzerindeyken nasıl katlanıyordu Zümrüdüanka'ya? Gülümseyerek konuşmasına devam etti. Söyliyecekleri daha bitmemişti. Öyle bir lanet uygulamışsınız ki efendim, tıkır tıkır işliyor. Çocukla ilgilenmekten sizi yakalamayı başamayacaklar. Bu yüzden işlerini Zümrüdüanka'ya bırakmışlar. Aldığım - duyduğum- bilgilere göre, Zümrüdüanka Yoldaşlığı sizin izinizi sürmeye çalışıyor efendim. Bulabileceklerini sanıyorlar. Planlarını az buçuk öğrenme fırsatım oldu. Bunun için bir Zümrüdüanka üyesini sıkıştırmam sonra da hafızasını silmem işe yaradı diyebilirim. diyerek gülümsedi. Gerçekten aşırı zor olmuştu. Zümrüdüanka'da olduğunu bildiği bir üyeyi sıkıştırıp, ölüm tehtidiyle sorgulamıştı. Biraz olsun birşeyler öğrenince de hafızasını silip, ona iyi biriymiş gibi davranmış ve şifacıların ellerine kendisi teslim etmişti. Bu şekilde üzerindeki suç işaretlerini kaldırmış, kendini temize çıkarmıştı. Arada hastane kadanına gidip, tehtit ettiği kişinin yanında bulunuyor, tüm gözleri üzerinden çekiyordu. Gülümseyerek yaptıklarından gurur duyduğunu hissetti. Boğazını temizledikten sonra konuşmasına devam etti. " Üyenin verdiği bilgilere göre; sizi bir yerde değişik bir şekilde kenara sıkıştırmayı planlıyorlar Efendim. Bulduklarında uzun süreliğine rehine alacaklarmış. Tabii ki Lady'mizden haberleri yok. Lady'mizi korumak için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz. Konumuza dönelim. Sizi rehin aldıktan sonra, yandaşlarınıza karşı bir tehtit hazırlamak istiyorlarmış. Ya Ölüm Yiyenlikten kurtulursunuz ya da Lord'unuzu öldürürüz gibilerinden birşeyler söyliyeceklermiş. Biliyorsunuz ki, bir Ölü Yiyen her zaman Ölü yiyendir. Değişmez. En komiğime giden de sizi yakalayacaklarını sanmaları Lord'um. Nelerle karşılaşacaklarını daha o küçük beyinleri algılamamış durumda. Bulanıklarla dolaşmaktan beyinlerini kaybediyorlar." diyerek gülümsedi. Aptal Zümrüdüanka, gerçekten kendisini çok zeki sanıyordu, fakat daha başlarına gelcek felaketleri sezememişlerdi. Onların sonu olacaktı. Zay'ın kökünü kurutmak için seferberlik ilan eden Ölüm Yiyenler gerçekten de aşırı derecede güçlüydüler.
Gülümseyerek Lord'u bir kez daha başıyla sade bir şekilde selamladıktan sonra, içindeki güven ve huzurla önüne döndü. Herhangi bir hatada bulunmadan, olayları aktardığı için gerçekten de mutlu görünüyordu. Gülümseyerek beklemeye devam etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/laura-sc
Bardan Nustead

GezginGezgin
Bardan Nustead



Mücadele Tarafı : Ölümyiyen
Rp Sevgilisi : Elena Mc'Gartih
Kan Durumu : Safkan

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 EmptyC.tesi Eyl. 06, 2008 2:55 pm

Toplantı gecenin karanlığını hızla delerken gelen ölümyiyenlerin azlığı Karanlık Lord'u olduğu kadar Bardan'ı da telaşa düşürmüştü. Bu kadar kişiyle hangi ideolojiyi savunabilirlerdiki. Çokluk önemliydi. Kilit noktalarda ölümyienler olmalıydı. Sihir bakanlığında, Hogwarts'da ve diğer büyücü kurumlarında. Lord'un heryerde kulağı olmalıydı. Lord ise bu duruma sinirlenmiş gibi gözüküyordu. Bardan yapacağı yada söyleyeceği yanlış bir sözün kendisine pahalıya malolcağını iyi biliyordu. Karanlık Lord'un kendisine yönelttiği soru ise tüylerini ürpertmeye yetti bile.

- Ehh. Lordum. Ben ... Şey.. Tanıdığımı sanmıyorum. İsim oldukça yabancı. Fakat Elena'yı tanıyorum. Lord'umun hatırlayacağı üzere bu aciz kulunuz Elena'nın aramıza katılmasını sağlamıştı. Ayrıca Aralık sonunda kendisiyle evleniyoruz tabi izninizle. Ehh. Şey Hepsi bu kadar Lord'um..


Nasıl konuşabildiğine hala şaşıyordu. Nedense Lord ona en kötü kabuslardan bile daha korkunç geliyordu. Mekanın karanlık ve soğukluğu ise bunu pekiştirmekten başka bir işe yaramıyordu. Susarak Lord'un konuşmasını beklemeye başladı. Elena nerede kalmıştı acaba??
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://bombos.bosforum.org
Ilmari Eljas Rosberg

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Ilmari Eljas Rosberg



Mücadele Tarafı : Yok böyle bir şey
Kan Durumu : Safkan

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 EmptyC.tesi Eyl. 06, 2008 2:59 pm

Yerine oturduğunda sessizliği korumayı tercih etti. Gözleri hızla odayı süzüyordu. Kimlerin eksik olduğunu anlamaya çalışmakla meşguldu. Kendisi bunları düşünürken arkasından bir iki kişi daha içeri girmişti. Herkes gibi Lord'a saygılarını sunduktan sonra yerlerine geçmişlerdi ama hala eksiklerdi. Eski zamandan hatırında kaldığına göre kalabalık olmaları gerekirdi. Bu manzara ise bir avuç kişiden oluşuyordu sadece. Acınası bir gerçekti ama korkup gelmeyenler ya da ihanet edenler vardı. Bu gerçeği düşününce dudak bükmeden edemedi. Eğer gerçekten gelmeme nedenleri korkaklıksa şu an burda olmamaları daha iyiydi. Çünkü ölüm Yiyen adını taşıyanlar asla ama asla korkuyu bilmemelilerdi. Lesse çevresine bu düşüncelerle bakarken herkesin yüzündeki ifadeyi fark etmişti. Diğerleride kendisi gibi düşünüyor olmalılardı. Yüzünde bu düşüncelerle oluşan acıma, öfke ve buna benzer duyguların ifadeleri oluşuyor ve rahatsız edici bir manzaraya neden oluyordu. Herkese tek tek baktı. Çoğunu tanıdığını biliyordu. Son olaraksa Lord ve Lady'e baktı... Lord herkesten daha çok hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Ancak bunun kısa süreli olacağını biliyordu Lesse.

Lord'un sesi ile herkes sessizleşti. Bazı fısıldaşmalar son buldu. Şimdi herkesin gözü onun üzerindeydi. Sözlerindeki anlam hepsi için yeterliydi. Geç kalanlardan çoğunun başı dertte olacaktı bu besbelliydi. Bu düşünce bir kez daha yüzüne acımasız bir gülümseme yerleştirdi. Hak edenlerin cezayı alması gerektiğini bilirdi. Bu gecikme bile bir çeşit ihanetti sonuçta... Zaman kaybı yaşamalarına gerek yoktu. Evet artık beklemeleri gerekmiyordu. Bu düşünceye içtenlikle katıldı... Toplantı yavaş yavaş başlarken aklı boşalttı. Tamamen yeni bilgilere yer açmıştı. Ne olduğu ve ne olacağı konusunda her şeyi hatırlamak istiyordu. Lord kendilerinden yavaş yavaş bilgi alırken kendisine yöneltiği soruyu hisseti. Bu konuda söyleyebileceği bilgiler olduğundan memnundu. Bilgisiz biri gibi görünmek her zaman rahatsız olmasına neden olurdu çünkü... Cevap vermek için bilgileri toparlarken MeLodY söze başlamıştı bile. Lesse bir yandan onları dinliyordu. Tam olarak Hogwarts'ın içinde geçen kargaşayı o da merak ediyordu doğrusu. Melody'nşin her alaylı sözünde biraz daha gülümsüyor ve merakla ona bakıyordu... Sonunda tekrar sessizleştiğinde sıranın kendisine geldiğini hissetmişti.


"Sevgili Lordum... Bakanlık hala şok içerisinde kesin bir karar çıkardıkları söylenemez. Sözde daha sizin peşinize düşmek için emir çıkarılmadı ama işlerin biraz basından gizli ilerlemesini istiyorlar. Çünkü aldığım duyumlara göre seherbazlar harekete geçmiş bile. Sizi bulmak için her yere dağıldılar. Uydurdukları sahte bir görevle ortadan kayboldular ve nerdeyse tüm günleri çalışmakla geçiyor. Sanırım toplantılarını bile sıklaştırdılar...Zavallıcıklar..."

Sözünü bu kelimeyle tamamlamıştı. Söylerken ise alaylı bir şekilde gülümsemeyide ihmal etmemişti. Şimdi tekrar sessizleşen masaya göz attı. Önce Lord'una sonra da Lady'sine baktı. Tabiki de seherbazların yada yoldaşlığın gücü onları yakalamaya yetmezdi. Her şey bu kadar basit olamazdı yaa. Onlar sadece bir umuda sahip olmak isteyen zavallılardan ibaretti. Ancak artık nasıl bir umutları olabilirdi ki. Lesse biliyordu ki onlar çoktan kendilerini rahata bırakmışlardı ve umutları bile yoktu artık...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/ilmari-eljas-ros
Elana Mc'Gartih

GezginGezgin
Elana Mc'Gartih



Mücadele Tarafı : Ölümyiyen
Rp Sevgilisi : Bardan Nustead
Kan Durumu : Safkan

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 EmptyC.tesi Eyl. 06, 2008 3:29 pm

Karanlık Lord.. Ölümyiyenler.. Gece uykusunu bölmeye değermiydi bütün bunlar. Toplantı pekala sabahta yapılabilirdi. Yaramaz bir esneme ziyaret etmişti tekrar ağzını. Amore Borgata'yı hiç sevmezdi. Hiç bir zaman sevmemişti. Karanlık ve pis bir yerdi. Elena ise tamamen uygar şehirlerde yaşadığı için buralar ona sadece çöplük gibi geliyordu. Ölümyiyenlerin arasına katılması Bardan'ın sayesinde olmuştu. Bardan.. Tek aşkı Bardan. Aslına bakılırsa Mugglelarla bir problemi yoktu Elena'nın. Olsalarda olurdu olmaslarda. Fakat Bulanık denilince kafası atardı işte. Kendilerini Büyücülerden bile saymazdı Elena. Pis ve muzır birer yaratıktı onlar. Onlarsız dünyanın daha iyi bir yer oalcağını savunurdu herzaman. Bulanıklara düşmanlığı bir yana Muggle'ların öldürülmesine razı değildi hiç. Onların ne suçu vardı ki? Büyü gücü bile olmayan zavallılar...Zevk için insan öldürme kadar iğrenç bir şey gelmiyordu aklına Elena'nın. Ne yazık ki ölümyienlerin hepsinde vardı bu özellik. Bardan hariç tabi. Bardan'ın bir insana yada herhangi bir varlığa işkence yapabileceğini sanmıyordu Elena. O kadar yufka yürekliydi Bardan. Elena onu öyle seviyordu. Aralık sonunda düğünleri vardı.

Mezarlığa geldiğinde ise ne gecenin karanlığı etkilemişti kendisini nede mezerlığın puslu havası...Bir mezar taşında gördüğü isim kendisinin olduğu yerde çakılıp kalmasına neden olmuştu.
Teresa Mc'Gartih

Gözleri buğulanmıştı birden. Ayakları titremeye başladı. Başı dönüyordu. Kafasına binbir düşünce ve hayal imgeleri doluşmuştu.Göz yaşları bir anda boşandı gözlerinden. Sımsıkı kapalı dudakları tek bir cümleyi fısıldadı sessizliğe..
Anne...

Elena genç bir kızken Lord Voldemort'un sadık hizmetkarlarından olan annesi seherbazlar tarafından öldürülmüştü. Yapa yanlız kalmıştı. Tek başına. Soğuk,karnı aç. Onu saran, kucaklayan genç Bardan olmuştu. Bugünlere onun sayesinde gelemişti. Bardan sahip olduğu tüm sevgisini Elena'ya vermişti. SEherbazları hatırladıkça suratı nefretle kırıştı. Yumruklarını sıktı. Akan göz yaşlarını sert bir hareketle silerek toplantı salonuna doğru yola koyuldu. bu seherbazlardan intikamını almalıydı. Tom Jacson'un mezar taşına gelince biraz tereddüt etti. Dönüşü olmayan bir yola giriyordu. Acaba doğru hareket bu muydu? Bardan'ı düşündü. Sert bir hareketle kapağı açarak merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Karanlık, soğuk ve rutubetli koridorlardan geçerek toplantı salonunu aramaya başladı. Bulduğunda ise toplantı başlamıştı. Kapıda durup biraz soluklandı. Korkacak bir şeyi yoktu. Seherbazlardan intikam almak için buna ihtiyacı vardı..KApıyı açarak içeri girdi. Yep yeni bir hayata başlamıştı belkide..

İçeride karanlık lord ve lady dışında altı kişi vardı. Biri hayatının aşkı, yaşama anlamı Bardan'dı. Diğerlerini pek seçemiyordu. Lordun yüzüne baktığında ise korkuyu hissetti. Korku ruhunun yapraklarını titretiyordu adeta.. Lord'un karşısında asil bir selam vererek eğildi. Bu selamı Bardan'dan öğrenmişti. Eski çağlarda Nuklitra kabilesinin kadınlarının kendilerini ayılara kurban etmeden önce yaptıkları selamlama şekliydi bu. Lord'un bunu anlayacağından şüpheliydi ama anlarsa güzel bir sükse olacağı kesindi. Konuşmaya başladığında ise sesi tok ve sertti.
Lordum. Asil varlığınıza katılmaya ve kutsal yoldaşlığımızın kudretiyle şerefyab olmaya geldim. Bu hizmetkarınızı aranıza kabul etme lütufunda bulunurmuydunuz acaba??

Ayakta Lord'unkabul etmesini beklerken bu süslü dili öğrendiği için kendini kutluyordu. Kimseye çaktırmadan Bardan'a gülücükler yolladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Geneviéve Giselle

GezginGezgin
Geneviéve Giselle



Mücadele Tarafı : Tarafları saçma buluyor.
Patronus : Karga

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 EmptyC.tesi Eyl. 06, 2008 3:46 pm

Yatağında sırt üstü yatmış, kirli beyaza boyalı bir tavana bakıyordu. Rahatsızlık duygusu içini dolduruyordu. Yavaşça ayağa kalktı, artık hazırlanmalıydı. Duvarları da tavan gibi kirli beyaza boyalı olan odanın içinde boydan boya yürüyerek cübbesi giymek için dolabının önüne geldi. Dolabı narin parmaklarıyla açarken gıcırtılar çıkartıyordu. Dikkatlice katlanmış cübbesini üzerine geçirdi, hızlıca. Saçlarıyla biraz uğraştı. Vakit öldürüyordu, sadece. Çıplak ayaklarıyla balkona çıktı. Etrafına bir göz attı. Uygun vaktin gelip-gelmediğini saate değil ay'a bakarak anlamaya çalışıyordu. ''Daha erken'' diye mırıldandı ve tekrar içeri gitti. Geç kalmak istemiyordu. Ama henüz o kadar geç olduğunu da sanmıyordu, saatin. Hemen on-iki mi olacaktı yani? Zaten birkaç dakikadan bir şey olmazdı. Herkes hemen gelmiş olamazdı. Yinede içini kemiren bir şeyler olduğundan oradan ayrılmayı uygun buldu.

Siyah cübbesinin etekleri rüzgarda dalgalanıyordu. Kapşonu yüzünü az da olsa gizliyor ve kimliğini kapatıyordu. Hogwarts'takiler profesörlerinin bir ölümyiyen olduğunu fark edelerse atılabilirdi. Üstelik bununla da kalmaz cezalandırılabilirdi. Gerçi şu vakitte dışarıda biri olduğundan şüpheliydi. Yine de işi şansa bırakmak istememişti. Yaya olarak geliyordu, eski mezarlığa. Cisimlenmeye kalkarsa fazla dikkat çekerdi. Ayrıca toplantı yeri tılsımlarla korunmuştu. Bu tam anlamıyla imkansızdı. Eloise kendisini tam anlamıyla rahat hissetmiyordu. Sürekli arkasına bakıp duruyor ve kapşonunu çekiştiriyordu. Siyah gözleriyle yere bakıyordu. Anlaşılmaz bir şey mırıldanıyordu. Adımlarını giderek hızlandırmaya başlamıştı. Arada sırada solgun tenli eli soğuk mezar taşlarına deyiyordu ancak o buna aldırmıyor. Eloise birden durdu. Ürpermişti, nedensizce. Etrafına bakındı. Neredeydi bu aptal mezar taşı? Tatlı ve soğuk bir ses tonuyla mırıldandı. ''Tom Jackson... Seni arıyorum. Senin mezarını... Yardım et bana... Bunu yapabileceğini biliyorum.'' Belki mırıldanmaları boşunaydı. Ölülerle konuşuyordu. Ya da konuştuğunu sanıyordu. Mezarlıkta bir süre daha gezinmeye devam etti. Aradan pek zaman geçmemişti ki aradığı mezara ulaştı. ''Böylesi ikimiz içinde daha iyi Tom'' dedi ve yüzüne pis bir sırıtış kondurdu. Ardından sol elini cebine götürdü ve asasını kavradı. Elini cebinden çıkartıp zarif bir el hareketiyle geçite giden yolu açtı. Karanlığın gizeminde kaybolmamak için uğraşıyordu. Kaybolursa başına gelecekleri tahmin edebiliyordu. Uzun ve beklenmedik bir biçimde tehlikesiz olan tünelden geçti, hızlıca. Tahta büyük bir masa ve sıra sıra dizilmiş sandalyeleri görünce derin bir nefes aldı. Kaybolmamıştı ama keşke kaybolsaydım diyordu. Karanlık Lord ve Karanlık Lady de gelmişti... Siyah gözlerinden endişesi belli oluyordu. Onların önünde yavaşça eğildi ve ''Saygıdeğer Lord'um & Lady'm. Geç kaldığım için beni bağışlayınız.'' dedi, kısık sayılabilecek bir ses tonunda. Bir şey olmayacağını umuyordu. Kendi sadık hizmetkârlarına bir şey yapmayacağını sanıyordu, Eloise. Yavaşça sandelyesine oturdu. Başı önüne doğru eğik, boş bakışları masanın üzerindeydi.


En son Satiné Eloise Williams tarafından Paz Eyl. 07, 2008 1:41 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dietricha Schwanhild

GezginGezgin
Dietricha Schwanhild



Mücadele Tarafı : Bilinmemekte.
Rp Sevgilisi : Lorenzo d'Arrìgo
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Ceylan

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 EmptyC.tesi Eyl. 06, 2008 4:06 pm

Schwanhild şatosu çoğu insanın içinde yaşamak istemeyeceği bir yerdir. İçi ile dışı birbirinden ayrılamaz bir bütündür. Öyle ki; dikdörtgen biçimli kül rengi mermerlerden, çoğundan rahatsız edici sarı ışıklar parlayan ve parmaklıklarla sınırlandırılmış pencerelerden oluşan dış yüzeyi ile salonun, mutfağın ve yatak odalarının ürkütücülüğü aynı derecededir. Eğer ki o ürkütücü görüntünün içine pembe panjurlar ve mutluluk kahkahaları serpiştirilirse saçma olacağı aşikârdır. Bahçeyi gözlemlediğinizde dışarıdaki demir parmaklıklardan yapılma kapının yanındaki iki ağaç dışında hiçbir ağacın yeşil olmadığını görürsünüz. Sanki kötü bir lanetin kurbanı gibi hepsi çıplak ve eğri büğrüdür. Diğerleri tarafından dışlanan o iki, yemyeşil ağaçlar ise çoğunlukla etrafa yaydıkları uğultu dışında bir işe yaramazlar. Evin girişi olan büyük, meşe ağacından yapılmış tahta kapıya ulaşmak için bir kaçı toprağın içine gömülmüş ancak çoğunlukla ay ışığında parlayan, oval taşları takip etmeniz gerekir. Kapıya ulaştığınızda muhtemelen kanat sesleri duyulacaktır ki yarasalar için uygun bir tüneme ortamıdır. Eğer u iğrençlikten sonra da cesaret edip kapıyı çalarsanız kısa süre içinde kapı kulak tırmalayıcı bir gıcırtıyla açılacaktır. Her seferinde karşınıza kilise faresine benzeyen bir kadın çıkar. Genelde aslında beyaz olan ancak yıllardır kullanılmasından ileri gelen bir biçimde kahverengileşmiş önlüğüne ellerini silerek büyük gözleriyle ayak parmaklarınızdan başınızın en uç noktasına kadar sizi süzer. Aslında acınacak durumda olan bu kadının bakışları mutlaka tedirgin olmanızı sağlayacaktır. Siz hala daha oradan kaçmayacak kadar cesaretliyseniz İngiliz asilzadelerini aratmayan bir tavırla eğilerek kendinizi tanıtmanız gerekir. Yaşlı hizmetçi eğer sizi eve girmeye layık (!) bulursa kapıyı girebileceğiniz ölçüde aralayıp sizi içeri alır. Kocaman bir giriş salonunun en uç noktasında muhtemelen afallamış bir biçimde duruyorsunuzdur artık. İçeride her şey solmuştur. Herhangi bir canlı rengin olma ihtimali öyle düşüktür ki kendinizi bile silik hissedersiniz. Böyle büyük bir odada herhangi bir eşyanın bulunmaması da ayrı bir şekilde kafanızı karıştırır. İlk adımınızı attığınızda kapının sinirinizi bozan sesinden daha tatsız bir gıcırtıyla karşılaşırsınız. Parkelerin çürümüş yerleri sonunuz olabilir dikkat edin! Korkmadan bir adım daha atarsanız büyük şöminenin yanında bulursunuz kendinizi. Şömine içinde bulunduğunuz evdeki en temiz eşyadır. Çünkü en son bilmem kaç yıl önce bir yılbaşında kullanılmış bir daha kimse elleşmemiştir. Şöminenin üzerinde bulunan tablo midenizi bulandıracak sahnelere ev sahipliği yapmaktadır. Duvarlar yarıya kadar tahtayla kaplı kalan kısım ise tavana kadar ne renk olduğu tartışılır duvar kâğıtlarıyla kaplıdır. Duvarda neredeyse iki parmak kalınlığında birikmiş yağ tabakasını gördüğünüzde odayı daha fazla süzme ihtiyacı duymadan biraz ilerinizdeki merdivenlere doğru hızlanırsınız. Adımlarınızın sıklığından emin olun. Çünkü her an bir tahta bodrum katına göçebilir. Merdivenlere ulaştığınızda ilk basamağı kullanmayın. Biraz önce tanıştığınız kadın aslında kırık olan bu basamağı basit bir büyüyle onarmış gibi göstermektedir. Diğer basamakları çıkarken de bastığınız yere dikkat etmeniz önerilir. Merdivenleri geride mi bıraktınız? Önünüzde bitmeyeceğine neredeyse emin olduğunuz uzunlukta bir koridor uzanır. Diğer tarafta ise bir üst kata çıkan merdivenler vardır. Bu dakikadan sonra seçim size aittir. Evin girişindeki pejmürde görüntü buradan sonra adım atacağınız her yerde aynı derecede ve yahut daha da berbattır. Eğer koridora doğru adım attıysanız ilk oda evin genç delikanlısına aittir. Hoş, o herife genç demek göz doktorundan randevu almanızı gerektirecek bir göz kusurunuz var demektir. Neden mi? Kapıyı açıp bakarsanız onu hiç ayrılmadığı masa başında bulursunuz. Böcekkabuğuna benzeyen gözlerini size doğru çevirir ve bir süre fersiz bakışlarını suretinizde gezdirir. O an bu gencin (!) yüzündeki tatsız ifade girişte bıraktığınız mutluluktan arta kalan varsa onu da alır götürür. Odanın içinde üzerinde yırtılmış yatak örtüsüyle fakir bir görüntü sergileyen yatak ile bir kez daha süzmek istemeyeceğiz masa dışında bir eşya yoktur. Etrafa fırlatılmış giysileri ise görmezden gelmeniz sizin için en hayırlısıdır. Kapıyı kapatın. Bir sonraki odanın pirinç tokmağını elinizde kavrayıp çevirin. Üzgünüz, açılmaz. İçeriden arada bir gelen takırtılara denk geldiyseniz zaten bir sonraki odaya gitmek için adım atmışsınız demektir. Bir sonraki odanın kapısında büyük bir z harfi vardır. Boşuna kafa yormayın herhangi bir anlam çıkarmak için kapıyı açmanız gerekir. Açtınız mı? Ve hala bir anlam çıkaramadınız mı? Yazık.. Bu oda o z harfinin anlamının anlamsızlığını gösterir. Neyse. Odanın ortasındaki büyük ve yıpranmış koltuğu görmüşsünüzüdür. Üzerinde büyük bir kuru kafa vardır. Bir tarafından siyah, delik deşik bir tül sarkar. Tavandan aşağı doğru sarkan avize tamamen siyah demirlerden yapılmadır. Odanın ışık kaynağı şamdanlardır. Şimdi dışarıdan bakıldığında pencerelerden çıka sarı renge anlam vermişsinizdir. Bu evde Thomas Edison’a saygı yoktur. Hatta sorduğunuzda kim olduğu konusunda bir fikir yürütmeleri olanaksızdır. Birde büyük bir vitrin görürsünüz. Sol tarafınızda kalan duvarı kaplar. İçinde daha çok gümüş çay setlerinin bulunduğu bir vitrin.. Çay setleri tamamen görsellik açısından konulmuştur. Yoksa böyle bir evde hiçbir işe yaramayacağını artık kavramış olmalısınız. Kapıyı kapatın. Koridorda ilerlemeye devam edin. Schwanhild’lerin büyükbabalarının iğrenç portresini geçtikten sonraki kapıda da hüsrana uğrayacaksınız. Ve hatta beklide bundan sonra açmaya kalkacağınız tüm kapılarda. İçlerindeki gizem ruhunuzu heyecanlandırsa da fazla kapılmamanızı öneririz. Bu evde bir sır dolaşıyorsa eğer ağzından kaçıran kişi o gazete manşetlerine konu olan ölümlerden daha ağır cezalara çarptırılır. İyisi mi siz geri dönün. Üst kata çıkan merdivenleri dikkatle çıkın ve alt kattakine benzer koridoru gözünüzde büyütün. İlk kapıdan içeri girdiğinizde salonla karşılaşacaksınız. Yıllar öncesinin modasına ait bir koltuk takımı ile onun ahşap bölgelerine uyumlu renkte tasarlanmış bir yemek takımı. Şaşırdınız mı? Neden? Bunca gariplikten sonra onların insan dışı varlık olmalarını düşünmeniz üzücü. Belki biraz korku filmlerindeki vampir şatolarını andırıyor. Ama inanın buradaki her şey hissedebileceğiniz ölçüde gerçek. Muhtemelen evden çıkışınızda kötü anlayışınız değişecektir. Neyse, bırakalım bunları bir kenara ve evi gezmeye devam edelim. Salon size normal göründü. Peki, fazla incelemekte bir yarar yok öyleyse. Çıkın dışarı! Bir diğer kapıdan içeri girdiğinizde sadece sandıklar görürsünüz. Sadece bir kaçı açıktır ve içinden kumaşlar sarkar. Buna da bir anlam veremediniz tabii. Boş verin ve arkanızı dönüp bu odayı da terk edin. Bir sonraki oda size ailenin en büyüğü olan yaşlı Amanda’yı tanıştıracak. Amanda size zarifçe selam verip el işine devam edecektir büyük ihtimalle. Gerçekleşti mi? Öyleyse etrafa bir bakın. Onun oturduğu koltuk dışında iki kişilik bir yatak ve büyük bir dolap görürsünüz. Komodinlerin, sehpaların üzerinde her boyda ve renkte kürelere rastlarsınız. Yalnızca birinin üzeri mor bir peçeteyle örtülüdür. Kürelere anlam veremediniz mi? Öyleyse Amanda’ya hoşça kal deyip bu odayı da terk edin. Bir sonraki oda size açık değildir. Daha önce fark etmediğiniz sizi kapıda karşılayan o kadın tüm bu şımarıklıkları yaparken arkanızdadır. Onun bu sessizliği tedirginliğinizi arttırırken elinize engel olmasına izin verin ve ilerlemeye devam edin. Duvarın karşı tarafındaki kapılar zaten sonuna kadar açıktır. Birinde tamamen kitapların olduğunu göreceksiniz. Bir diğeri size Hogwarts zindanlarındaki iksir dersliğini hatırlatacak. Bir başkasında küçük bir kız çocuğunun yere oturup oyuncaklarını parçaladığına şahit olacaksınız. Odayı süzmenize izin vermeden size dişlerini gösterecektir. Hemen kaçın! Bu dakikadan sonra hizmetçi önünüze geçip diğer odaları izlemenize fırsat vermeden sizi evin sahibinin odasına götürür. İçeri girip kendinizi tanıtın. Saçıyla sakalı birbirine karışmış bir adam odayı sürekli bir şeyler geveleyerek arşınlarken tam önünüzdeki masanın başında sert hatlarıyla ilginizi çekecek bir adam daha görürsünüz. İşte bu Schwanhildlerin sağlıklı olan en büyük bireyleridir. Diğer adam ise yanınıza yaklaşmaya çalışacaktır. Gözlerindeki mavilik sizin kendinizi kaybetmenize sebep olacak derecede güzeldir. Zaten evdeki en güzel şey beklide bu gözlerdir. Masada duran adamın ikazıyla kendinize gelirsiniz ve işinizi hallediniz. Bundan sonrasında yalnızsınız. Karşınızda duran inatçı, çıkarcı, bencil ve acımasız adamla anlaşabiliyorsanız ne alâ. Unutmadan bir üst kata çıkmanıza izin yoktur. Denemeye kalkışmayın ve geldiğiniz yoldan çıkıp gidin.

İşte böyle berbat bir yerde doğmuştu Die. Ona Dietricha ismini verirken anlamıyla bütünleşen bir kız olacağına kimse inanmamıştı. Çoğu aile fertlerinden daha yaramaz, daha inatçı ve daha güçlüydü. Üstelik büyükannesinin o inanılmaz yeteneğini de bedeninde barındırıyordu. Her anlamda mükemmel bir biçimde yetiştirilmişti. Bir ölüm makinesi gibi.. Hain planlar yapar çoğu zaman sadece zevk için avlanmaya çıkardı. Nefes aldığı her saniye öldürmeyi düşünürdü. Dean ormanının çalılarını ezerken de aklından aynı fikir geçiyordu. Öldürmek.. Schwanhild şatosunu terk edeli sadece saatler olmuştu. Orayı hiç özlemediğini ve hiç özlemeyeceğini biliyordu. Hepsinden farklı bir biçimde işe yarıyordu Die. Belki iyi, belki de kötü bir biçimde.. Ne istediğini bilmez, uzun vadeli kararlar almazdı. Yalnız kendisini bildi bileli planladığı tek şey Secred Wisdom’u devam ettirmeyeceğiydi. Büyüce dünyanın göbeğinde inanılmaz bir çatışma yaşanırken o, Almanya’nın basit bir köyünde SW toplantıları yapıp zamanını boşuna harcayamazdı. Babasının düşündüğünü aksine SW ‘nin bir geleceği olması imkânsızdı. Voldemort denilen büyücünün yokluğunda bile kurduğu grup hareket halindeyken SW kendini gösteremezdi ki! Die’ın inandığı hiçbir şey orada kalmasını desteklemiyordu. Ne olursa olsun, hep güçlünün yanında olmalıydı. Gücünün farkındaydı ve bunu kullanması için en ufak bir pürüz bile onun için engel sayılıp, yok edilirdi. Sofrayı terk edişini hatırladı.. Ve babasının ona bağırışını.. Acaba diyordu kendi kendine, oracıkta öldürüverse.. Mide bulandırıcı. Öyle bir iğrençlikti ki vücuduna sızan ona hayat veren en küçük parçaya bile itaat etmiyordu. Basit bir kurala göre değil kendi kuralını yaratarak oynuyordu oyununu. Tüm bu iğrenç anıları geride bırakma kararını verdiğinde bile o anılarla ilerlediğinin farkında değildi. Gökyüzünün karalığında parlayan tek şey aydı. Bu gece diğerlerinin aksine yuvarlanmış ve Die’ın tam tepesinde parlamıştı. Yanında yürüyen kadına doğru fısıldadı
‘Melinda.. Hissediyorum. Etrafa sıçrayan kanları görebiliyorum ve bu karnımı acıktırıyor’ diye mırıldandı.

Pelerini ısrarla üzerine doğru esen rüzgârla geriye doğru savruluyordu. Orta çağdan kalma bir elbise geçirmişti üzerine. Elbisenin tamamı siyahtı. Yalnızca korsenin ipleri bordo rengindeydi. Buna uyumlu olarak kalın dudaklarına bordo rujundan sürmüştü. Gözlerinin maviliğini siyah kalemle çerçevelemiş ve pelerinin kapşonu siyah saçlarını örtmek için kullanmıştı. Dün akşam yağan yağmurun ardında bıraktıkları hüzünlü bir tabloyu andırıyordu. Damlalar yapraklardan süzülerek toprağa karışıyor ve ayak basılan toprağı çamurlaştırıyordu. Başını öne eğmiş, etraftaki tüm güzellikleri görmezden geliyor sadece ulaşılması gereken yere doğru ilerliyordu. Bir süre sonra yanındaki ayak seslerinin yok olduğunu fark edip duraksadı. Başını arkaya doğru çevirdi ve Melinda’nın asasını havaya doğru yöneltmiş çtırtıların geldiği tarafa doğru ilerlerken Die başını iki yana doğru hafifçe salladı. Siyah ojeyle cilalanmış uzun tırnakları cüppesinin iç cebindeki asayı kavradı ve kıza doğru acımasızca
‘Avada Kedavra..’ diye haykırdı. Asasından çıkan yeşil ışık büyük bir asaletle gecenin karanlığını yararak kızı sırtından vurmuş ve ağır çekimde yere düşmesini sağlamıştı. Kalın dudakları yavaşça kıvrıldı ve kısık bir kahkaha attı Die. Hemen ardından hızla yoluna devam etmek için arkasını döndü. İleride dolunayın parlattığı beyaz taşları görebiliyordu. Muhtemelen biraz sonra karargâhta olacaktı. Sabırsızlığına yenik düşerek adımlarını daha da hızlandırdı. Yalnızca birkaç saniye içinde mezarlığın kırık kapısını gıcırtıyla açtı ve yüzlerce mezar taşının onu büyüleyen görüntüsüne baktı. İşinin acil olmasınından ilk kez nefret etmişti. Oysa saatlerce bu mükemmel görüntüyle baş başa kalabilirdi. Hayır, bu onu korkutmaz aksine heyecanlandırırdı. Belki boş yerleri hesaplayıp ona göre bir ölüm listesi bile çıkarabilirdi.. Bu fikir hoşuna gitmişti. Yüzündeki gülümsemeyi bozmayarak mezar taşlarındaki isimleri okumaya başladı. Neydi şu herifin adı.. Hani Çatlak Kazandaki ucubeyle aynıydı. Ah, evet Tom.. Tom Jackson. Kaşlarını kaldırdı ve bu kadar çabuk bulabilmesine şaşırdı. İçinden Melinda’nın yardımlarına şükrederken aynı zamanda da gülümsüyordu. Büyük kapağı yavaşça kaldırırken aynı zamanda yakınıyordu. İlk gelişiydi ve her işini kendi halletmek zorunda kalmıştı.. Yavaşç yerin dibine doğru ilerlerken karanlığın onu rahatsız etmediğinin farkına vardı. Yne de ilk kez geldiği bir yerde ışığa ihtiyacı olması mümkündü. Asasını yavaşça havaya doğrultarak ‘Lumos..’ diye mırıldandı. Asanın ucundan çıkan cılız ışık bile gözlerinin kamaşmasına ve bir süre duraksamasına sebep olmuştu. Işığı sevmiyordu.. Lanet okuyarak ilerlerken yüzlerce geçitten en sade olanını seçti. Bu ona hatırlatılmıştı ancak öyle olmasa bile bunu seçerdi. Genel bir gizleme taktiğiydi. Herkes Karanlık Lord’un gösterişine inanarak hareket ederken o en basit yolları tercih ediyordu.

Yol fazla uzun sürmedi. Birkaç dakika içinde asasından çıkan ışığı yok edip sopayı cübbesinin içine yerleştirirken geçit sonundaki odada masadaki insanlar tarafından süzülüyordu. Utangaç bir tavırdan öte gayet rahatça kendisine ayrılan sandalyeye doğru ilerlerken Lord’a doğru
‘Die.. Hatırlarsınız Lord-um..’ dedi. İçten içe bu kelimeden nefret ettiğini düşünüyordu. Birinin emrinde olma fikri önceleri ona bu kadar rahatsız edici gelmemişti. Şimdi ise bu adama karşı neden saygı beslediğine karar vermeye çalışıyordu. Adamın yanında büyük bir asaletle oturan kadına başıyla selam verdi ve kapşonunu başıyla geriye doğru ittirip omuzlarına yıkılmasını sağladı. Tahta sandalyeye çöktüğünde hala herkes ona bakıyordu..


En son Dietricha Schwanhild tarafından Paz Eyl. 07, 2008 12:14 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dennis Cristo Malfoy

GezginGezgin
Dennis Cristo Malfoy



Mücadele Tarafı : Karanlık
Rp Sevgilisi : No woman No cry
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Beyaz Kaplan

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 EmptyPaz Eyl. 07, 2008 1:00 am

Huzursuzca rüyaların pençesinde terleyen ve titreyen bir beden.Sürekli uyurken özür dileyen bir ruh.İşlediği günahların acısını çektiğinin en somut kanıtı,gözünden süzülen bir damla yaş.Karısının ağlayan sesi ve ona artık kötülük yapmamasını yalvaran gözleri.Küçük çocukları öksüz bıraktığı için vicdanının ona çektirdiği acılar ve en son olarak öldürdüğü insanların son yüzleri.Rüyasının gitgide gerçeğe yaklaşması ve öldürdüğü insanların birden beden bulup onu cezalandıracak gibi duran gerçeklikleri.

Dennis birden ve hızla uyandı ve yatağında sıçradı.1 haftadır bu şekilde gördüğü 4. rüyaya"dı ve her seferinde biraz daha korkunçlaşıyor daha doğrusu gerçeğe yakınlaşıyorlardı.Yatağın yatak denecek tarafı kalmamıştı.Çarşaf bir yerde tomar olmuş bir şekilde duruyor,yastığı ise olması gerektiği yerde değil zeminde 2 büklüm şekilde duruyordu.Yorgan ise tüm gece boyunca ayağının acımasızca darbeleriyle yarısı yerde yarısı is yatağın ucunda bir şekilde sarkıyordu.Yattığı yer ıslaktı.Yine rüyasında ağlamıştı.Her seferinde daha da güçsüz düşüyordu her seferinde rüyalara daha etkileyiciği oluyordu.Yavaşça ellerini yumruk yaptı.Her sabah uyandığında kendini güçsüz ve savunmasız bulmaktan bıkmıitı.Fikirlerinde hala herhangi bir değişme yoktu.Safkanların hakimiyeti hala onun için 1. derecede önemliydi ama artık bunu uygulamaya geçirmek için yaptığı eylemler ve verdiği kararlar gitgide daha zor ve daha çok acı çektiriyordu.Eski genç ve zalim Dennis gitmiş yerine daha olgun ve daha mantıklı Dennis gelmişti.Yaptığı her şeyi yaptıktan sonra değil yapmadan önce değerlendiriyor ve uygulamaya bu şekilde geçiyordu.Gençliğinin körpeliğinden ve cesaretinden artık eser dahi yoktu.Sadece ve sadece gençliğinden geriye bir tek artarak gelişen gücü ve sadakatı kalmıştı.Lord'una olan sadakati.Lady'sine olan sadakati vr mıydı? Elbet vardı ama asla gözünde Lordu kadar değerli değildi olmamaıştı.


"Bu fikirlerini sonraya sakla acelen var"

Diye mırıldandı.Her ne kadar o başta sabah zannetsede henüz daha değil sabah gece bile olmamıştı.Saat tamolarak 11:30'du.Gece yarısına bu kadar yakın bir zamanda kalkmasının nedeni ise ona dün ulaşan msajdı.Lord'unun kendi elleriyle yazdığını tahmin ettiği not son derece açık ve netti.12'de Mezarlıkta olunmasını emrediyordu.Toplantı veya başka bir buluşmaydı bu.Lord'u son günlerde onları o kadar sık huzuruna çağırmıyordu ve bu mesajı aldığında Dennis'in ilk hissettiği duygu şaşırma olmuştu.Önemli bir şey olmadığı sürece büyük ihtimalle lordu onları asla toplamazdı.3 kişilik 4 kişilik toplantılar tabi oluyordu ve hatta bazen oda katılıyordu ama bu sefer farklıydı.Bu sefer tüm ölüm-yiyenlerin katılmaı istenmişti büyük bir olaydı.Arkasında gerçekten büyük bir amaç yatıyordu.Belki bir bakanlık baskını veya ona benzer bir şeydir diye düşündü ve biraz neşelendi.Bakanlık şu son günlerde onlar yokmuş ta hayat günlük gülüstanlık gibiymiş gibi davranıyordu ve bu Dennis'in sinirlerine dokunuyordu.Bakanlığa onların hala burda ve yönetimde olduğunu hatırlatmanın zamanı gelmişti ve Dennis'de bunu yapmak için oluşturulacak bir ekipte bulunmayı tüm kalbiyle istiyordu.

Bir yandan tüm bunları düşünürken bir yandanda giyinmeye başladı.Giysisi sade ve mütevazı bir cüppeydi.Simsiyah bir cüppe ve sadece dikkatli gözlerin görebileceği küçüklükte cüppesinin pelerin kısmında işlenmiş olan gümüşi ölüm-yiyen işareti.Bu cüppe'sini sadece özel zamanlarda baskınlarda ve toplantılarda kullanıdı.Ölüm-yiyen olduğunda babası tarafından ona hediye edilmişti ve babası ölse dahi Dennis bunu her giydiğinde onun ruhunu hissederdi.Onu eğiten ve geliştiren insan bu cüppenin içinde tekrar beden bulur ve oğlunu korurdu.Cüppesini giydiğinde yavaşça yatağının yanındaki çekmeceye uzandı ve içinden tamamen etrafı kumaşla kapatılmış elips'e benzeyen büyükçe bir şey çıkarttı.Yavaş ve nazikçe kumaşı bohçayı açmaya başladı.Her katman açıldığında kumaşın rengi gümüşe kaçmaya başlıyordu.Tamamen bittiğinde ise elinde ölüm-yiyen olduğunda Lordu tarafından ona verilen demir maskeyi tutuyordu.Doğu ustasının elinden çıktığını tahmin ettiği her motifin bir anamı vardı.Gözünden akan bir damla kan ve hepsi gözünde birleşen kırmızı ve siyah şeritler.Alnının ortasında Dark Lord Voldemort'un karanlığın simgesi haine getirdiği ve şimdiki lordununda kullandığı işaret.Kurukafa içndeki asil yılan.Sanki kutsal emanet'i tutar gibi tuttuğu maskeyi büyük bir zerafetle yüzüne yerleştirdi ve cüppesinin saçını örtmek için kullandığı kısmını başına çekti.Artık bedeninden hiç bir kısım insan gözüne görünmüyordu.Artık o bir insan değildi.O ölümü alt etmişlerdendi.O ölüm-yiyendi.Son kez aynada kendine baktı ve odasına kısa bir göz atmadan sonra gizli sığınakm ve karagaha cisimlendi.Mezarlık bu uykulu beyni hemen ayıltacatı.

Uğursuz bir baykuşun ötüşü ve uzaklardan gelen bir yılan tıslaması.Mezarlık hala son geldiği gibiydi en ufak bir taşın bile oynamadığı söylenebilirdi.Sihir bakanlığının her yer güvenli yalanına sanki kanıt oluştururcasına bu mezarlık çoğu insan için ölüme giden yolun kapısıydı ve bu tabir gerçektide.Buraya lorddan habersiz giren bir canlı daha henüz canlı kalmak gibi bir lükse sahip olamamıştı.Bulanıkların ve safların mezarı burasıydı ve bu cezayı çekmek için tek yapmanız gereken Lord'a meydan okumaktı.Saflığın başlangıcı bu olurdu ve buraya ayak basmak ise saflığın sonu olurdu.Sinsice gülümsedi ve asasına uzandı.Asası çoğu zaman karanlık rüyalar olarakta bilinen ender bir asaydı.Her büyü yaptığında asanın ucundan çıkan siyah ve gri kıvılcımlar ise bu ismi almasının nedeniydi.


"Lumos Maxima"

Asasından ucunda güçlü bir ışık belirdi ve ürkünç arazinin karanlığını biraz olsun aydınlattı.Yerde ayağının dibinde gezinen kertenkele ve benzeri böcekler ise ışığı gördükleri anda kaçıştılar.Toprak kuru ve son derece verimsiz görünüyordu.Kötülük bu toprağa bile işlemişti ve toprak gri-siyah karışımı acaip bir renge bürünmüştü.Daha fazla zaman kaybetmemek için toprağı iincelmeyi bıraktı ve mezarlığın içlerine doğru ilerlemye başladı.Çevresindeki mezarların bazıları parçalanmış veya aşşağılarcasına değiştirilmişti.Burdaki mezarların çoğu ölüm-yiyenler tarafından veya bizzat lord tarafından öldürülen cadı ve büyücülerinde.Hepsinin ise tek bir ortak noktası vardı.Hepsi karanlığa köstek olmaya çalışmış ve onunla savaşmaya cüret etmişlerdi.Hepsinin sonu ise aynı yerde bu mezarlıkta bitmişti.yavaşça mezarlardan birine doğru seğirtti ve üstündeki yer yer silinmiş yazıyı okudu."Craig Justin Archman".Yıllar önce buraya Lord'la düello yapmak için gelen ve Lord'u tarafından esir alınıp işkence yapılarak öldürülen saf....Gülümsedi ve yürümeye devam etti.Merkeze doğru hava gittikçe soğuyor ve solunması zor bir duruma geliyordu.Merkeze vardığında ise nefesinin oluşturduğu buhar artık gözle görülüyordu.

Yavaşça mezarı süzmeye başladı.Yıllardır gördüğü mezar artık ona evinin bir eşyası gibi görünüyordu.Dikdörtgen geniş bir lahit kısmı ve üstünde lahiti kapayan koca bir kapak.Ölüm-yiyen olmayanlar için bu mezar gerçekten bu anlama geliyordu ama ölüm-yiyenler için karanlık karagaha girişi bu mezardan yapılıyordu.Bir süre duraksadı ve kendini süzdü.Her şeyi normaldi.Cüppesi temiz ve kırışmamıştı.Maskesi pürüzsüz bir şekilde asasının çıkarttığı ışıkla beraber parlıyordu ve herhangi bir kusuru yoktu.Girebilirdi.


"Tom Jackson"

Burda yatan zavallının ismi buydu ve sadece ölüm-yiyenler bu mezarının sahibinin ismini bildiği için lord'u bu şifreyi seçmişti.Mezar kapağının yavaşça kayması ve arkasında derin karanlık bir tünel bırakmasını izledi.Karanlık tünelin dibine doğru ilerleyen merdivenlerin görüntüsü ise insanı gir kez daha girmemesi için uyarıyordu.Yavaşça içeri doğru yöneldi.Yolu artık ezberlemişti.Asasının ışığıyla beraber burdan kim bilir kaç yüz kere geçmişti.Labirentlerin içinde kaybolmanın ölmek demek olduunu bilirdi ve bu yüzden daha ilk buraya getirilişinde yolu beynine kazımıştı.Havanın yavaş yavaş ısınmaya başladığını farketti.Yaklaşıyordu.İçerden bir kaç ses gelmesiyle gerçekten çok yaklaştığını faretti ve bir şeyi daha farketti geç kalmıştıToplantı başlamıştı ve o henüz daha yeni geliyordu.Maskesinin altında yüz korkudan kasıldı.Lord'u geç kalanları hoş karşılamazdı.Artık tünelin sonuna geldiğinde derin ve cesaret verici bir nefes aldı,asasındaki ışığı söndürdü ve odaya adım attı.Oda her zamanki gibi sade ve mütevazıydı ama buna ayıracak vakti yoktu.Sanki birazdan öldürülecekmş gibi Lord'unun önüne gitti ve başını öne eğdi.

"Lord'um geç kaldığım için affınızı diliyorum"

Lord'un öfkesinden çekindiği için hemen onun yanından uzaklaştı ve yıllardır kendi yeri olan sandalyeye oturdu.Masada başkaları olduğunu biliyordu farketmişti ama henüz Lord'unun öfkesinden çekindiği için başını kaldırıp bakamıyordu.Sessizce kafasına öne eğmiş ve Lord'unun sözlerini bekliyordu.Maskenin altından sıcak havanın yüzüne vurduğunu hissetti oda güç ve karanlıkla doluydu...

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
David Kevin O'Connor

BannedBanned



Mücadele Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı - Sayfa 2 EmptyÇarş. Eyl. 10, 2008 6:29 pm

Sorularına cevap gelmeden önce çıkagelen Dean, içindeki büyük öfkeyi biraz da olsa hafifletse de, diğer yandaşları gelmeden sönmeyecek bu alevi kısa süreliğine dindirmişti. Lord’unu selamlarken, David konuşmaya başladı. “Dean! Eğer bir daha geç kalırsan…” Asasını sağ elinde bir kez çevirdi ve devam etti. “Umarım bir daha geç kalmazsın!” Tiz bir kahkaha, yalnızca kadere yaptığı blöf olsa da, belli ki ciddiye alınmıştı; tüm uğultu dağılmış ve kimse kıpırdamazken, sessizliği bozan Melody oldu. Lord’una fevkalade güzellikte haberler verdi. Söylediğine göre, lanetlediği birinci sınıf öğrencisi pis bulanık hâlâ hastane kanadındaymış. Bulanık topluluğu, diğer adıyla Zümrüdüanka Yoldaşlığı ise onun izini arıyormuş. Bulunca sorguya mı çekeceklermiş? *Bulurlarsa…* Melody’nin laflarını bitirmesi üzerine, konuşmasına başladı. “Sevgili Melody, benim sadık hizmetkârım; verdiğin bilgiler beni ne çok neşelendirdi bilemezsin. Görevine böyle sinsice devam et.” Tüm Ölüm Yiyen’lerle birlikte güldü ve kısa süre sonra elini kaldırıp gürültüyü dindirmişti ki, bu kez de Bardan, Lord’unun sorduğu soruya cevap verdi. Mirelina’yı tanımadığını; fakat Elana’yı kendisi saflarına çektiğini söyledi, ardından da aralık sonunda evleneceklerini ve bunun için kendisinden izin istediğini belirtti. Suratına kocaman bir gülümseme yerleştirdi ve konuşmaya başladı. “Elana’yı aramıza sen kattın, bu doğru. Efendine bağlılığını gösterdiğin için zamanı gelince ödüllendirileceksin ve tabi Elana ile evlenenin, bu iyi olur. Yeni, doğuştan bir Ölüm Yiyen görmekten memnuniyet duyarım.” Gülümsemesi tebessüm halini aldı ve bir süre hiç ses çıkmadan oturdular. Ardından ise Lesse, Lord’unun sorduğu soruya cevap verdi. Seherbazların alttan alta onun peşinde olduğunu söyledi ve sözlerini 'Zavallıcıklar' şeklinde bitirip gülümsedi.

Asasını iki eliyle çevirmeye başlayan David ise bir müddet sonra gülümseyip cevap verdi. “Senin herhangi bir akraban da Seherbaz değil miydi Lesse? Hem de büro başkanı, ha?” Sinsice gülümseyip, aklından geçenleri suratına yansıtmadan devam etti. “Cidden zavallılar… Sen araştırmaya devam et Lesse.” Asasını sağ eline aldı ve sol elini çenesine götürdü. Tam o sırada içeriye Elana geldi ve fevkalade bir özür töreniyle yerini aldı. “Geç kalacağını biliyordum Elana, Lord’undan mazeretliydin ve duydum ki evleniyormuşsun.” Laflarını bitirir bitirmez içeriye bir kişi daha geldi: Satiné. Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’nda Sihirli Yaratıkların Bakımı Profesörü olan Satiné de özür diledi ve yerini aldı. “Bir daha olmazsa, senin açından çok iyi olur Satiné! Hogwarts’tan çıkıp buraya gelmenin zor olduğunu bildiğim için bu toplantı geç saatte yapılıyor.” Alev saçan gözleriyle Satiné’nin eğik başına odaklanmışken, içeriye Dietricha geldi. Selamını verip yerini alırken, David’in gözleriyle karşılaştı ve bir an duraksayıp gözlerini kaçırdı. “Sen de Lord’undan mazeretliydin Dietricha. Hogwarts’taki bir başka casusum olarak görevlerini yerine getirmeye başla.” Büyük bir rastlantı olsa gerek ki bir kez daha sözlerini bitirdiğinde içeriye bir Ölüm Yiyen daha geliyordu, şimdi olduğu gibi: Dennis. Affını dileyip Lord’undan uzaklaşıp sandalyesine otururken, David konuşmaya başladı. “Dennis! Bu toplantıya geç kalman oldukça saçma değil mi sence de? Dükkânın bu saatte çoktan kapalı oluyor. Bu sefer affedildin, umarım bir kez daha yinelemezsin.” Kızgın gözlerle son gelen Ölüm Yiyen’e baktı, bir süre. Kafasındakileri birleştirip konuşmaya hazırlanıyordu.

“Gelmeyenler cezalarını çekecek; onları bekleyecek değilim, beklemeyi sevmem.” Ses tonunun her zerresinden akan kini bastırıp devam etti. “Amacımız, daha önceden de söylediğim gibi eski Lord’u, Lord Voldemort’u geriye döndürmek., böylece gücümüze güç katacağız. Bunun için yapmamız gereken şey ise Nacronemtia kitabını bulmak. Bunu bulmak için çeşitli araştırmalar yapacağız, birçok gece gruplar hâlinde kitabı bulmak için olası yerleri kontrol edeceğiz. Kitabın Londra’ya geldiğini duydum ve bu işe önce Londra’dan başlayacağız. Bulamazsak önce tüm İngiltere, sonra diğer ülkeler… Bu gece sadece iki kişinin görevi var.” Heyecan odayı sarmışken, istekli Ölüm Yiyen’leri seçmek hiç de zor değildi. Kimi korkuyla titrerken, kimi heyecanla yüksek seste nefes alıp veriyordu. “Bardan ve Elana! Antika dükkânınıza bakın bir. Eski kitaplar… Orada olacağını sanmıyorum tabi, yine de herhangi bir kitabın içinde Nacromentia için bir bilgi olabilir.” Gözleri bir Bardan’a, bir Elana’ya gidip geliyordu. Birkaç saniye sonra toplantıyı sonlandıracak cümleyi söyledi. “Şimdi hepiniz gidebilirsiniz, bir dahaki toplantının haberini Karanlık İşaret’ten alacaksınız.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/david-ke
 

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3  Sonraki

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-