Yağmur

Misafir

"Neden bu kadar soğuk?"

Gözlerini açar açmaz ilk sorusu bu olmuştu.Yorganına gömülmüş bir şekilde uyuyordu.Buz mavisi stne ayıcıklar olan uzun pijamasıyla bile şüyebiliyordu.Elinde kahverengi tüylü ayıcığına sarılmış,gözlerini hava dikmiş etrafına bakınıyordu.Hava ne neden bu kadar soğuktu ki? "Belki de dışarıda yağmur yağıyordur." diye düşünmeye başlamışken camına vuran yağmur damlalarının sesini duymaya başlamıştı."pat..pat.." sesler soğuk odanın içinde böyle duyuluyordu.Nae odasına bir göz gezdirdi.Yerde dün giydiği siyahlı pembeli mini eteği ve onun hemen yanında buruşmuş iki tane diz üstü çorap duruyordu.Dolabına doğru gözünü kaydırdı.Kapağı açık dolabının her tarafında animeler hakkında bilgi yazılıydı.Nae gözüne direk kırmızı ve siyah elbisesi ilişti.Dışarı çıkarken onu giyecekti.Aniden aklına çizdiği anime resmi gelmişti.Onu dün yarım bırakmıştı.Büyük bir hızla yatağından kalktı.Saçları birbirine girmişti.Hızlıca yatağından çıktı ve ayaklarını yere vura vura masasının yanına gitti.Pijamaları ayağının altına giriyordu.Hemen ayıcıklı sandalyesine oturdu ve kızın son kalan yüzünü çizmeye başladı.Bir yandanda şarkı söylüyordu.Yumuşak..Yumuşak bir şey..Ahh Ongaku!!Ayaklarının arasında üşümüş ve tüylerini kabartmış Ongaku dolaşıyordu.Hızlıca kucağına aldı ve ön iki patisinden ayağa kaldırdı.Sessizce "Ohayou!" dedi ve gülümsedi.Kedisi Nae'nin yüzünü yalamaya başlamıştı.Nae gülümseyerek yaağını geriye çekti ve "Bence bu işi daha sonra yapmalıyız Ongaku." diyip gülümsedi.Son olarak çizdiği kızın kahküllerini koydu ve gerildi.Ellerini havaya doğru kaldırdı ve kendini aşırı derecede kastı.Ongaku'yu yere indirerek dlabına doğru gitti.Hemen en dipteki elbisesini çıkarttı.Bütün eşyaları tam olarak asılıydı.Koşarak Yatağına gitti.Evin çatı katında olması Nae'yi rahatlatıyordu.Nae dünkü kıyafetlerini çiğneye çiğneye üstünü giyindi.Son olarak çorabını çekti ve "Tamam.Sıra şu saçlarımda." diye boy aynasının karşısına geçti.Hzılcıa tarağını aldı ve saçlarını taramaya başladı.Gözüne bordo duvarında örümcek ilişti.Tarağı elinden bırakmadan örümceğinin yanına gitti.Bunuyla az kalsın örümceği ezecekti.O kadar yaklaşmıştı.Gülümseyerek "Günaydın küçük dostum.Odamadı hiç bir şeye zarar vermeden dolaşabilirsin.Özellikle Ongaku'ya dokunma tamam mı Akai?" dedi ve tekrar aynasının önüne gitti.Saçlarına hafif bir şekilde kurdeleri bağlamıştı.Yavaşça ynadan biraz geriye çekildi ve bir tur dönüp kendine baktı.Çok güzel olmuştu.Hızlıca odasından çıktı.İkizi ve kuzeni çoktan kahvaltı yapmışlardı.Nae aşağıya inip "Selam Nao.Selam kuzen.Ben dışarı çıkıyorum!" diye bağırdı.Nae'nin kuzeni Yui yüksek bir sesle "Bak sakın geç kalma tamam mı?Ayrıca üstünü kalın giyinseydin." dedi.Nae arkasını hızlıca döndü ve burnundan solurcasına Yui'nin yanına gitti.Başını Yui'nin gözleri görecek şekilde aşağıya eğdi "Bana ne zaman emir vermeye başladın seni küçük cadı." deyip Yui'yi gıdıklamaya başladı.Naomi'de az kalsın gülmekten yere yıkılacaktı.Yui'de öyle.Nae belli bi süre sonra Yui'yi gıdıklamayo kesmiş ve evden çıkmıştı.

Yağan yağmurun altında yavaş yavaş yürümeye başladı.Eteği oldukça kısaydı ve neredeyse geçen her erkek Nae'ye bakıyordu.Nae artık bu duruma sinir olmaya başlamıştı.Zaten asası cebinde duruyordu.Heran çıkartıp büyü savura bilirdi.Yağmur gittikçe hızlanıyordu ve bu Nae'nin daha fazla ıslanmasına needen oluyordu.Tam gözlerini gök yüzüne dikmişken bacağına yapışan bir çocuk fark etti.Ağlıyordu.Nae tam başını aşağıya eyeği zaman onlara doğru gelen üç-dört tane Nae'nin yaşlarında çocuk görmüştü.Küçücük çocuğa mı saldırıyorlardı.Aptallar.Nae kaşlarını çatmıştı.Gözlerini sinirli bir şekilde çocuklara dikmişti.Bacağına yapıcan küçük çocuğuda biraz geriye çekti ve karşısındaki çocuklara doğru yürümeye başladı.Nae elini kaldırarak "Bakın burada kimler varmış.Kendilerini bir şey sanan aptallar.Kendi yaşıtlarıyla uğraşamıyorlar heralde küçük çocuğa salmışlar." dedikten sonra bir kahkaha attı.İşte şimdi bütün siniri çıkıyordu.Çocuklar aptal bir gülümsemeyle Nae'ye bakıp "Oo beyler küçük hanımı görüyor musunuz?Bize artislik taslıyor." dedikten sonra hepsinde bir kahkaha çıktı.Nae'nin iyice sinirleri bozulmuştu.Şimdi bunları dövme vakti gelmişti.Ama bunlarla uğraşacak vakti yoktu.Parmağını uynatarak "Bana bakın.Bu çocuğa bir daha karıştığını görmeyim sizi aptal bulanıklar." diyip elleriyle çocukları ittirdi ve hızlıca yürümeye başladı.Adımları gittikçe yavaşlıyordu.Sonunda durmuştu.Gözüne çarpan bir tabela gördü.Üstünde "Balyumruk Şekerci Dükkanı" yazıyordu.Nae sinirli bir şekilde büyük tahta kapıyı ittirmişti.İçerisi tıklım tıklım doluydu.En köşedeki pek fazla görünmeyen masaya geçti.Zaten oturacak başka bir yerde yoktu.Hızlıca yanına gelen hafif şişman ve kısa boylu yaşlı kaıdn gülümseyerek Nae'ye "Buyrun küçük hanım.Ne istemiştiniz?" Nae kadına bakarak "Böğürtlen ve nane şekeri alabilir miyim?" dedi.O kadını görünce bütün siniri yatışmıştı.Kadın gülümseyerek başını öne eğdi ve kasaya doğru ilerlemeye başladı.

Gezgin

YanakLarının ısLanmasıyLya kocaman yeşiL gözLerini araLadı. Karşısında gördüğü manzara gayet doğaL gözüküyordu. Heroin ve Cocaine Yatağa zıpLamış, jack^in yanakLarını yaLıyorLardı. KediLeri diğer kediLere göre daha fakLıydı jack^n. OnLar hep bir köpek veya başka bir hayvan gibi davranmışLardı. Jack bazen onların kendisi gibi manyak oLdukLarını düşünüyordu. İki kedinin de başLarını severek onLarı yataktan aşağıya itti. HayvanLar miyavLayarak atLadıkLarı yatağın aLtına girdiLer. Jack kafasını iki yana saLLadı. Hiç bir zaman normaL bir şey oLmayacakmıydı hayatında? . Üzerindeki siyah üzeri yeşiL puantiyeLi yorganı hafifçe kaLdırarak ayağı yardımıyLa tepti. Dün gece 30 kişiden dayak yemiş gibi ağrıyan vicudunu zar zor kaLdırdı yataktan. karşısındaki boy aynasına bakınca iLeride gördüğü kişinin kendi oLduğuna emin oLamadı. Fıstık yeşiLi pijaması kaymış, saçLarıda birbirne girmişti. Biraz dikkatLi bakınca anLadı : karşıdaki manyak kesinLikLe oydu.

AyakLarıyLa terLikLerini aradı. Hava soğuk oLduğu günLerde giydiği pofidik tavşan terLikLerini. Kısa sürede buLunca aceLeyLe ayağına geçirdi. Zor da oLsa artık kaLkmak zorunda olduğundan zıpLayarak kaLktı yataktan. Odaya baktığında oda dışında herşeyi görüyordu. Adeta savaş aLanı gibiydi odası. Öbek öbek kıyafetLer, Bir sürü yanLış çizimLer .. DuvarLar zaten görünmüyordu. Kendi çizimLerini asmıştı her tarafa. Rengarenk KıyafetLerLe doLuydu ..

Gözünü yere kadar uzanan cama çevirdiğinde dışarıdaki yağmuru gördü. Yağmuru sevdiği için dinmeden yetişmek istiyordu. Koşarak doLabına yöneLdi. Bir an sendeLese de düşmemeyi başarmıştı. ELine aLdığı siyah patoLon ve siyah üstüne yeşiL sLoganLı sweatshirt'ünü giydi. Bu havada bunLarLa üşüyeceğini biLdiği için birde siyah uzun paLtosunu aLdı ve banyoya yöneLdi. SaçLarına zaten krepe yapacağından onLarı sadece üstten taramakLa yetindi. VaniLya kokuLu parfümünü sıktı ve makyajsız haLde fırLadı odadan.

MerdivenLerden paLdır küLdür indiğinden kardeşLerini uyandırdığına merLin üzerine yemin edebiLirdi ama ortada kimse yoktu. GözüyLe odayı süzdü. Her taraf düzenLiydi, perdeLer biLe açıLmamıştı daha. BeLLiki herkez uyuyordu. OyaLanmayı bırakarak portmantoya yöneLdi. Kocaman siyah botLarını ayağına geçirdi ve boynuna yeşiL askısını , kafasına da siyah yeşiL beresini geçirerek kapıdan dışarı attı kendisini.

Mis gibi yağmur kokusunu içine çekerek "iyiki yazda değiLiz " diye düşündü. Zaten oLdu oLası yazdan ve sıcaktan nefret etmişti. Yüzüne yaydığı bir güLümseme iLe eLlerini cebine sokarak yürümeye başLadı. YoLu uzun ve ısLaktı. OLur oLmaz zamanLarda canının şeker sevdası yüzünden şekerciye gitmeyi planLıyordu ...

... üstün kestirme biLgisi ve his yeteneği iLe yoLu kısaLtarak geLmişti kapıya kadar. "BaLyumruk" yazısını görünce içi kıpır kıpır etmeye başLamıştı. Derin bir oh çekerek kapıyı ittirdi. Kapı üzerindeki küçük çanın 'çın' sesiyLe iLeride durmuş sipariş veren kız ona baktı. Jack bozuntuya vermeden yürümeye devam etti. Kıza süre sonra o da sipariş vermeye başLamıştı.

"Her çeşitten 2-3 tane istiyorum bir paket oLsun " Kadın tanıdıktı. daha doğrusu jackin sürekLi buraya uğramasından dolayı tanıdık oLmuştu. Kadın güLerek "tamam Jack" dedi ve koca bir paketin içine şeker doLdurmaya başLadı. Jack güLerek bir masa beğenip oturdu. Masa cam kenarında ve kapıya yakındı. ELLerini birLeştirerel dışarıyı izLemeye başLadı. Nedense Yağmuru onun kadar çok seven az sayıda büyücü vardı...

Gezgin

" Immm .. Yağmur .." dedi AnjeLik kendi kendine. Yoğun bir toprak kokusu sarmıştı odasını. Kafasını okuduğu kitaptan kaLdırdı. Odası bodrum katında oLduğu için çok fazLa ışık aLmazdı.

"Anj! Hadi dışarı çık! Bak yağmur yağıyor!"
AnjeLik içini çekti. Annesi. SürekLi böyLe şyLer yapardı, sürekLi sevdiği şeyLeri hatırLAtırdı ona, sanki kendisi biLmiyormuş gibi ..

Homurdanarak kitabı kapattı. Kitabın kapağı oLdukça iLginçti. Siyah bir fon üzerine kırmızı ve yeşiL çizgiLerden oLuşmuş bir daire çiziLmişti. Yatağı çift kişiLikti ve siyah bir örtü vardı üzerinde. Bir sürü siyah yastıkLa beraber kıpkırmızı büyük bir yastık kuLanırdı gece uyumak için. Üzerindeki geceLik siyahtı, onu bir öLü kadar beyaz gösteren bir siyahLık.

GeceLiği ayakLarına doLana doLana doLabına gitti. İçinde öyLe bir karmaşa vardı ki doLaba girse bir haftadan önce çıkamazdı. ELine geLen siyah pantoLonLa yeşiL bLuzü aLdı. Giyindikten sonra aynadan kendine bakarken gördüğü kız korkunçtu. siyah, beLine uzanan saçLarı vardı, o kadar siyah ki kömür gibi. Büyük, buz mavisi gözLeri soğuk bakıyordu. Çok soğuk. ÖyLe ki Anj size rahatsız edici bakmaya karar vardiğinde vücudunuza buzLar sapLanıyor gibi oLurdu. Teni beyazdı. O siyah ve maviLiğin yanısıra onu en çok ürkünç yapan da buydu zaten. DoLabından siyah, uzun kapşonLu ceketini aLdı.

"Umarım bu yağmur, sağanak yağmura dönüşür .." diye mırıLdandı evden çıkarken. BotLarı ayağına su girmesini engeLLese de suyu hissetmesine engeL oLamazdı ki! Kafasını kaLdırıp sokağa baktı. YoLun ortasından yürüdüğünü ancak o zaman fark edebiLdi. SuLar, oLuk oLuk akıyordu iki yanından. Gökyüzü kasvetLi, kurşini bir renk aLmıştı. Grimsi buLutLarın arasından direnmeye çaLışan zavaLLı güneşin cıLız ışıkLarı görünüyordu. Yağmur damLaLarı Anj^^n yüzü de dahiL oLmak üzere her yere düşüyordu, bu tabLoyu boyayan onLardı sanki. Etrafındaki evLerin renkLerini seçemez oLdu bir süre sonra. Ne renkLeri, ne de insanLarı .. Ta ki birine çarpıncaya kadar ..

"Dikkat etsene çocuk!" diye bağırdı Anj yapıştığı duvardan ayrıLırken.
"Affedersiniz .." dedi çocuk ona bakmadan. Bu çok nadir oLurdu. Anj gözLerini kırpıştırdı.
"Bir daha oLursa bu kadr koLay affetmem .." dedi ve arkasını dönüp yürümeye devam etti. Çocuun onun arkasından baktığını, bir süre sonra da "KibirLi züppe .." diye mırıLdanıp gittiğini fark edemedi.

YoLun sonunda karşısına çıkan büyk tuğLadan binaya baktı. "BaLyumruk" isimLi şekerci dükkanı. Bir şeker yemeyeLi uzun zaman oLmuştu .. Yeniden tatmak fena oLmazdı. Kapıyı açıp içeri girdi. Bir sıcakLık daLgası vücudunu kapLadı. Etrafına bakmadan tezgaha gitti ve siparişini verdi:

"ÇiLekLi, çikoLataLı, karameLLi şeker ve bir de eLma şekeri aLabiLir miyim Lütfen .."

Birden arkasından bir ses duydu, şaşkınLık içeren, hayret doLu ama tanıdık bir ses:

"AnjeLik???"

Gezgin

" AL bakaLım jack "

Jack önüne geLen şekerLere baktı. Tam istediği gibi koca bir karton pakette, ağzına kadar doLu, rengarenk, fakrLı kokuLarı ve tatLarı oLan yüzLerce şeker. Jack ağzına bir tane hindistan cevizLi atarak "teşekkürLer" diye mırıLdandı. Şekerin tadı bütün ağzına yayıLmış, yüzüne mutLuLuktan geLen bir güLümseme yaymasına neden olmuştu. Onu mutLu eden sayıLı şeyLerden birisi de şekerdi nasıL oLsa.

ŞekerLeri birer birer yerken kapıdan bir kız girdi. Sim siyah beLine uzanan saçLarı, Mas mavi gözLeri, bembeyaz öLü gibi teni ve donuk bakışLarıyLa sipariş vermek için iLerLemeye başLadı. Jack bir tane çiLekLii ağızına atarken bu kızı bir yerden tanıdığına yemin edebiLirdi diye düşündü. Kız bir kaç çeşit şeker ve bir de eLma şekeri istemişti. Jack düşündü. AkLına biri oLabiLme ihtimaLi geLmişti.

"Hey ! AnjeLik ?"

Hiç tereddüt etmeden söyLedi sözLerini. Kendinden emindi. Bu 4 yaşından beri görmediği bir tanecik kuzeni anjeLik oLabiLir miydi? yoksa bu yine jack^n beyninin ona oynadığı tuhaf oyunLardan birimiydi?. MuzLu şekeri ağzına atarak kızın cevabını bekLedi .

Gezgin

AnjeLik bir an bekLedi. Beyninden bir sürü düşünce geçiyordu. 'Bir insanın sesi değişmeyebiLir mi? Aynı meLodi, aynı tonLama ..' Arkasını döndü. evet .. Kuzeni Jack ..

"Jack?!" dedi inanamayan gözLerLe. JacquaLine, 4 yaşından beri görmediği kuzeni bir şekerci dükkanına karşısına çıkmıştı. "Bu sen misin Jack?"

Jack ağzında bir şekerLe ona yakLaştı ama Anj onun konuşmasına fırsat vermeden sözü aLdı:
"Ne kadar değişmişsin .. Şu masaya otur, ben geLiyorum .."
Jack^^i masaya gönderip tezgahtara döndü. Kadın parasını bekLiyordu. Cebinden 2 GaLLeon çıkardı, koydu ve tezgahtara bakmadan rkasını dönüp masaya yürüdü ..
Düşünüyordu.

"Jack ne kadar değişmiş .. Onu en son gördüğümde ne kadar küçüktük .. Neyse bakaLım hayatında ne oLmuş .."

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Hava yeni aydınlanıyordu. Güneş yavaş yavaş dağların arkasından çıkıyordu. José için de yeni bir gün başlıyordu. José'nin gözleri, pencereden yansıyan güneş ışıklarıyla açıldı. José, yüzünü buruşturarak kalktı yataktan. Tek istediği şey beş dakika daha uyumaktı; ama bunun için biraz geç kalmıştı. José, dolabından giyecek kıyafetlerini çıkartarak onları giydi. Boy aynasından kendine doğru baktı. Saçlarını düzleştirdi. Az sonra içeriye ablası girdi " José, gel hadi annem çağırıyor, " dedi keskin bir sesle. " Valentiana, geliyorum " dedi, ablasına karşılık vermekten nefret ediyordu. Daha sonra kapıyı açarak merdivenlerden aşağıya indi. Valentiana ve annesi masadaydı. Babası da az önce işte gitmişti. " Anne ben çıkıyorum, siz kahvaltı yapın, ben aç değilim " diyerek dışarı çıktı.

Hafif çileyen yağmurun altında José gidebiliği yere kadar yürümeye başladı. Hep anlatılan şerkerci dükkanına gidebilirdi bugün. Şekerlemeleri severdi. José dükkanın önüne geldiğinde raflarda şekerlemeler vardı. Içeriye hemen daldı; yüzüne bir serinlik ve şekerlemelerin kokusu geldi. Çikolatalar, şekerler... herşey vardı. José bir basaya oturacaktı ama her yer doluydu: Bir tek en dipteki kızın masası hariç. José, hizalanmış masaların arasından o masaya doğru ilerlerdi ve konuşmaya başladı. " şey... Görüldüğü gibi her yer dolu acaba oturabilir miyim, eğer boşsa ? " dedi ve kızın cevabını bekledi.

Misafir

Nae önündeki naneli ve böğürtlenli şekerleri yerken bir yandanda çapraz masasında oturan iki kıza bakıyorlardı.Konuştuklarına göre kuzenlerdi.Nae sanki elini otomatiğe almış gibi bir şeker bitince diğerine geçiyodu.Bir böğürtlenli bir naneli...Böğürtlenli,naneli...Bu sıra böyle gidiyordu.Tam başını kaldıracakken çandan çıkan hafif sesli "çın" sesi dikkatleri çekmişti.Her girene sanki öldürecekmiş gibi bir bakış atıyorlardı.Artık burada oturmaktan bayacaktı ama şekerler sanki Nae'nin gitmesini istemiyorlardı.Gözünü içeri giren çocuğa kaydırdı.Elini yanağına koymasıyla yüzü yamuk gibi bir şekil almıştı.Çocuk uzun siyah saçlı ve hafif Nae'den uzun gibi duruyordu.Meraklı gözlerle etrafı yoklayan çocuğa dikkatlice baktı.Yüzü yavaş yavaş buruşmaya başlamıştı.Çocuk Nae'nin oturduğu masaya doğru geliyordu.Nae gelen çocuğu göremeyince yanağını avcunun içinden kaldırıp elini çenesine götürdü.Şimdi her yeri düz görüyordu.Çocuk Nae'nin önünde durup " şey... Görüldüğü gibi her yer dolu acaba oturabilir miyim, eğer boşsa ? " demişti.Gözlerini yavaşçe yukarı kaldırdı.Ağzına bir şeker daha alıp "Oturabilirsin." diye kestirip attı.Ağzındaki naneli şekeri hızlıca emmeye başladı.Ayy burada bayılacak gibi oluyordu.kimseye konuşmamak artık Nae'yi bunaltamaya başlamıştı.

Gezgin

Jack Anj^den aLdığı cevap üzerine sevindi. Kuzeni artık yanındaydı. GüLümseyerek şekerLemeLeri tüketmeye devam etti. O sırada anj kendi siparişLerini aLıp geLmişti. Leziz şekerLemeLerLe doLu bir paket daha geLince jack^n gözLeri büyüdü. Kendi paketi bitmek üzereydi nerdeyse.

ELini hızLa Anj^n paketine daLdırdı, anj^n vurmasıyLa geri çekti güLerek. "ee anj görüşmeyeLi ne yaptın.. Amcam nasıL ? yengem ?" " Kaç senedir görmediği akrabaLarını da özLemişti tabii ki "bu arada haLa eskisi gibisin .. Çok güzeLsin .. kıskansam mı seni? " güLerek az önce çaLdığı şekerLemeLeri tıkıştırmaya başLadı ağzına.

Küçük çandan geLen 'çın' sesiyLe kafasını şekerLemeLerden kaLdırıp kapıya çevirdi. GözLerine inanamıyordu. İçeri doğa üstü bir varLık girmiş gibi bakmaya başLadı. Kusursuz denebiLecek kadar yakışıkLı bir çocuk.. Simsiyah dikik saçLarı, aLtında siyah dar bir pantoLon, kocaman baL rengi gözLer, MükemmeL bir burun, siyah tırnakLar ve siyah göz makyajı ..

Çocuk bu kaLabaLıkta yer buLamamıştı ki arkaya doğru iLerLiyordu. Jack güLerek anj^e baktı. "keşke çağırsaydık " anj başını iki yana saLLıyordu. Ta bebekLikten beri jack^n böyLe oLduğunu biLiyordu çünü .. Çocuk iyice iLerLemiş ve jack^n görmekte zorLandığı bir masaya oturmuştu. Jack hiç tereddüt etmeden ayağa fırLadı. "kaLk gidiyoruz anj .. istemezsen geLmeyebiLirsin.."

Çantasını, şekerLemeLerini, paLto ve atkı setini koLLarına sıkıştırdıktan sonr arka tarafa doğru hareket etti. Bir kaç dakika uzun bir yoLda hafif kararmaya başLamış hava eşLiğinde yürüyordu. ELLeriyLe saçLarını geriye atıp masanın önünde durdu "oturabiLir miyiz acaba?". Çocuk karşısındaki japon kıza baktı. Kız da jack^i süzdükten sonra cevap vermeye yeLtendi ...