AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Gizli Oda - İntikamın Tohumları-

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2
YazarMesaj
Zosia Silimauré

Büyüceşura Baş HakimiBüyüceşura Baş Hakimi
Zosia Silimauré



Patronus : Gergedan

Gizli Oda - İntikamın Tohumları- - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Gizli Oda - İntikamın Tohumları-   Gizli Oda - İntikamın Tohumları- - Sayfa 2 EmptySalı Ekim 27, 2009 7:57 pm

Çocukken olan kader hatırladığın dünyaya hep zıtlıklar gösterir. Varlığın anlam kazanmaya başladığı yıllarda arkadaşlık bir çöp tanesi kadar önem kazanır, sonsuzluk içinde esen deli poyraz lanetlerin üstünü bir bir açar ve dünyaya yeniden ölü doğarsınız. Asil kanın bedeni yaralayıcı bir gökkuşağı kadar ulaşılmazdır, her rengi içinde hapsetmiş bu beden zerdeçalın kokusuna bürünür. Büyüleyici bir çekiciliğe kapıldığında işte o zaman bildiğin tüm kavramları yitirir yerine yeni kuramlar geliştirirsin.
Diriliş için bir nedenin, bedeninde uyanan mazoşist tutkuya verilecekte bir kurbanın, bir sunağın vardır artık. Senin kendi ellerinle büyütüp beslediğin; dostluk…

Düşüncelerindeki sağduyuyu giderek kaybediyordu, intikamın kıvılcımlarının oynaştığı gözlere olabildiğince mağrur bakıyordu onun bir suçu yoktu. Bunu ona anlatmalıydı ama nasıl, gücünü kullanmak istemiyordu bu Angélique’yi daha fazla yaralamaktan ileri gidemezdi.

……..

Karanlık ve boş; gözlerindeki sis ona dokunan elin kime ait olduğunu görmesini engelliyordu. Ara ara gökyüzünde çakan şimşek etrafı aydınlatıyor genç kadının içine daha büyük bir arzu bırakıyordu. Kiminle seviştiğini bilmiyordu ama teninde gezen dudaklar onu bin parçaya bölmeye yetiyordu. Karanlık ve yumuşak; giderek hızlanan kalp atışları bu çılgınlığın hazzını daha fazlalaştırıyordu. Karşısındaki konuşmuyordu oda konuşmuyordu ama ellerinin altındaki sıcak ten oldukça hassastı. Uzun tırnaklarının partnerinin bel kemiği boyunca derin bir yara açtığını anlamıştı ama içindeki vahşiliği engelleyemiyordu. Karanlık ve güçlü; ince bileklerini zapt etmiş elleri hissediyordu, kolları yukarı doğru kıvrılmıştı, bedenindeki zevk damlaları onun yay gibi gerilmesine yol açıyordu. İçinde dinmeyen susuzluk tüm gücünü alıyordu, ona yeniden hayat bulmanın sırrını bahşediyordu. Karanlık ve zehirli; dudakları hiç görmediği kişiyle buluştuğunda içini büyük bir enerji kavurmaya başlamıştı. Boğazının derinliklerine kadar ilerleyen bu şey ona benliğini unutturmuştu. İnce bir yılanın kıvrımıyla dudaklarının üstünde gezen dudaklar onu olduğu yere hapis etmişti sanki… Daha fazlasına ihtiyaç duyuyordu çünkü yılan bir kez sokmuştu ve o panzehiri o an istemiyordu. Karanlık ve kolay; uyuşuklukla tattığı tadı içine sömürüyordu fakat inatla bu karanlığı yarmaya kararlı bir paranoya ileri doğru atılıyor, gözlerini açmaya onu zorluyordu. Tüm sıcaklığı dudaklarında ve bedeninde gezen partnerine gölgeler arasından bakmamak için kendini zorluyordu, saklandığı delikten çıkan bir fare gibi ürkek daha fazlası için çabalıyordu.
Aniden vücuduna çarpan soğuk dalga sadece saniyenin binde bir parçası kadar bir sürede onu görmesine neden olmuştu ama gözleri hızla açılan Ursula bunu o anda hafızasının en derin yerine unutulmuşlar bölümüne yollamıştı bile…

-Hadi ama uykucu, bu ne uykusu böyle?

Ursula geri doğru ilerlemiş ve sırtını yatağın tırabzanına dayamıştı, kendini hem rüyanın hem de Angélique’nin döktüğü buz gibi suyun etkisinden kurtarmaya çalışıyordu. Başka zaman olsa bu davranışa anında karşılık verirdi fakat gördüğü rüya onu nerdeyse büyülemiş içine çekmişti. Etkisinden kurtulmaya çalışarak, onun kim olduğunu düşündü hem çok tanıdık hem de çok uzak gelen bir kokusu vardı ve bunun haricinde hafızasında başka bir şey yoktu. Kafasını sağa sola hafif hareketlerle salladı ve gülerek

“Angélique her yanlışın bir intikamı vardır, unutma.”

demiş ve yataktan kalkıp elbise dolabına ilerlemişti ama geçmişin sözlerinin hiçbir zaman gelecekte bu kadar anlam bulacağını düşünmemişti.

O gün Jack’in davranışları iki kıza da garip gelmişti ama Ursula’nın aklı rüyasında olduğu için buna pek fazla önem vermemişti. İlerleyen saatlerde başlayan ders seremonisinde Jack’in ona uzattığı en sevdiği şeylerin kokusunun bulunduğu şeyi yorgunluğuna iyi gelecek bir ilaç olarak görmüş ve uyumaya gitmişti. Gözlerini açtığında da kendini çıplak bir şekilde Jack’in kollarında bulmuştu. Ne daha fazlası nede daha eksiği hiçbir şey hatırlamıyordu o güne dair ve sorgulamıyordu da…
Çünkü canının yanmasını engelleyemiyordu, hem kendine kızıyor hem de Jack’e karşı büyük bir nefret besliyordu ve tek düşündüğü Angélique’ydi ama yanlış giden bir şeyler o gün onları bulmuş ve sorgulamıştı. Jack’in karşısına ölümcül laneti yapmak için dikilmiş ama başaramamıştı ve koşarak bir daha dönmemecesine malikâneden uzaklaşmıştı.

……

O gün uyanmadan önce gördüğü rüya aslında her şeyin açıklamasıydı ama Ursula bunu bir türlü içine sindirememişti çünkü o da bunu içten içe arzulamıştı ve şimdi bedel ödeme zamanıydı. Pembenin içindeki kızıl kor ateşi almıştı bir kere Angéligue’nin sorusuna cevap vermek için bir an arkasını döndü, sakin bir edayla geri dönüp, onun yanından geçerek camın yanına gitti. Sıcak nefesini soğuk cama üfleyerek buhar yaptı ve öfkelerinin meyvesi olan adamın ismini cama yazdı.
‘Jack’
Kendi kendine konuşur gibi anlatmaya başladı Ursula, zaten yeterince soğuk olan tenini daha da soğutmak istercesine cama dayadı başını, ‘Jack’ yazısı camda erirken Ursula naif bakışlarla onu süzen Angélique’nin camda ki yansımasına bakıyordu ve tiz çıkmasını engelleyemediği sesiyle konuşuyordu;

“Nefes alamadığımda acıyı öğrenmiştim alabilmek için… Ve bana bunu öğreten kişi senin sevdiğin adamdı ama acının zıttı mutluluğu öğreten biri daha vardı, Angélique. O da sendin…”


Cümlesinin burasında asasının derisine iyice işlediğini fark etmişti, karanlığın sanatı yine bedeninde raks ediyordu ve ışık gizliyordu tüm yalanları.

“Onun istediği sendin ama arzuladığı da ben, kişi ebediyette tüm çığlığı ister ve o bütün parçayı tek yapmak istedi. Yalan sadece aptalların masumca kaçışıdır ama ben bu kaçışı yapmamak için gittim ve arkamda sizi bıraktım. Yıllar sonra öğrenmek istediğin gerçekler ölü bir bedeni yaşama döndürmeyecek ve sen son sonat çalarken bana eşlik etmeye gelmedin sanırım…”


Yaralı kuş sokağın ortasında durmuş kedinin son vuruşu için bekliyordu ama görmediği kedinin de az önce yaralanmış olacağıydı. Kader içinde binlerce keskin bıçak saklar ve günü geldiğinde bunu acımadan ortaya çıkarır çünkü kader kan akıtmak için yaratılmış en büyük canavardır.
Ölü dediğin yaşam konuşulmayan ana sığar ve sen çehresine kara bağlamış kişi alkışlar son kez senin için tutulduğunda hazır olmalısın dilinden dökülecek en yanıcı sözlere çünkü ortaya bıraktığın ateş yanmak zorundadır. Hayatın kolaylığı budur…

“Şimdi içinde sakladığın gururu kır ve bana yokluğumun içindeki huzuru bahşet ve senin saklı geçmişin tozlu raftan her demin puslu vuruşunda tekrar dökülsün. Söyle bana sevgi senin dudaklarında var olurken, bana arzuyu bırakan bu adamın ölüsü, bu kadar mı değerli senin için?”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Angélique Killingsworth

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Angélique Killingsworth



Mücadele Tarafı : Karanlık Gece.
Rp Sevgilisi : Walter.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Kuzgun.

Gizli Oda - İntikamın Tohumları- - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Gizli Oda - İntikamın Tohumları-   Gizli Oda - İntikamın Tohumları- - Sayfa 2 EmptyÇarş. Kas. 04, 2009 10:21 pm

    Kararlılığın ne zaman geleceğini merak ediyordu ışıklar. Yanıp sönmekten bıkmış, kesinlik uğruna acı çekiyorlardı sanki.Sakin bir hayattan sıyrılıp atılan geçmiş, kırıntılarını dibe batırarak son vermişti düşündürürlüğüne.Ruhunda yer alan acıların varlığına hayret ediyordu.Her zaman şefkat gösterilmişti ona. Melankolinin azameti, tahtının üzerine yemin etmişti vazgeçememek için.
    Hayat çok katılaşmıştı.İnkarla seyrediyordu yaptıklarını ve puslu camların ardından bir yazı yok olurken,yıllanmış düşüncelerinin aç gözlülüğüne kapılıp zehrini akıtmasına izin verdi,Angélique..

      Gerçek, benim ilerimde acı için ağrı çeker,
      Umut, işaret eder,özgür bırakır..


    ***
    Yere düşen kitaplar,dağılan parşöment parçaları ve hakaret içeren sözcükler havada uçuşurken tılsım dersliğine doğru yol alıyorlardı. Süt rengi bir beyazlıkta olan yüzü artık mat ve fersizdi.Düşünceler bitiriyordu onu ve tüm yaşama enerjisini.O manzaraya neden tanık olmuştu? Mantığının ona yaptığı aptal bir şaka olmalıydı herşey.Rasyonalist düşüncelerinin ipini neden bırakmıştı? Ya fazla gerçekciydi ya da septimist..
    İçinde çığ gibi büyüyen öfkesine hakim olamıyordu.Daima ve asla..
    Koruyan gökyüzünün emniyetinden kaçmıştı o gece. Sadece kendi korkularından değil, varlığına anlam yükleyen kişinin sevgi dolu bakışlarını başka yüzlerde görmektende kaçmıştı.. Ursula.. Saf ve masumiyetin beyaz harmonisi.. Tılsım dersliğine girmeden,hızla kapıdan çıkarak uzaklaştı. Arkasında bıraktığı ışıltıya bakmaya cesaret edemeyerek..
    ---

    ' Bu fırtına ruhumun fırtınası mı? Yoksa yaşadıklarıma ortak olan birileri daha mı var?'

    Öfkeli iniltilere kulak vererek gecenin sakladığı mahremiyeti ortaya çıkarmak için kulenin sağ kanadına gelmişti. Elinde asasıyla karşısında duran Ursulanın gözlerinde yanan ateşe baktı.. Ne bir fazla ama eksik.
    Sakin görünmek için çaba sarfediyordu ama karşısında duran bu iki kişinin hayal kırıklığı nedir bilmemesi onun bu uğraşına son vermişti. İçindeki çakalı uyandırıp onun gazabını genişletmek istiyordu.. Ama güç. Bunları gerçekleştirecek gücü olduğuna emin değildi.Sessizce durdu ve bir zamanlar hayat bulduğu o naif yüze baktı. Jack.. Geçmişin ve geleceğin sis perdesi.. Öfkeyle dolan gözleri onun gözlerinde birleşti.İçindeki tüm nefreti ve acıyı almalıydı,tatmalıydı bu eziyeti. Çekmeliydi içine intikamın tatlı esintisini.. Geride kalanları yok sayarak çıktı odadan. Artık herşey kesinleşmişti..

    'Angélique, her yanlışın bir intikamı vardır, unutma.'

    ***

    Ursula'yı ve yavaş yavaş kaybolan Jack yazısına gözlerini dikmiş,içindeki duyguların somutlaşmış halini izliyordu. Aynı şekilde eriyip yok olmamış mıydı? Sessizliğin buhran esintisine katılıp bir müddet böyle kaldılar.Onun acısından bahsetmek istemiyordu.. Ursula'nın tekdüze sesi içinde yankılanırken söylediği her kelimesi bir yer buluyordu beyninin kestirme yollarında. Mutluluk,geçmişin ardında sır olmaktan çıkıp karşısında duran nacizane kadın ile eşleşmişti. İhaneti bedenine kabul ettiği geceyi saymıyordu hisleri. Onun varlığına ihtiyacı olduğunu söyleyen hücreleri boş bırakmıyordu. Herşeye rağmen hiç buselik geçmiyordu aklından.

    'Hasat şarkısının melodisi son buldu. Evet Ursula, geride bıraktın. Ve düşündün mü? Aynaların ardında yer alan sırrı?

    Dönüşü olmayan bu karanlık odada ipsiz bir kuyu niteliği taşıyan geçmiş, iki kadın arasında duran büyük bir duvardı. Ya yıkılmalıydı parçalanmayı göze alarak ya da sonuçlarına katlanılmalıydı.

    ' Huzur ruhumu yanlız bıraktı.Oysa hayat boyu tutkumu temsil ediyordu. Esneyen yaradan haykırış yırtıldı.Derinin derinliklerine in; sonsuz acımızı senin titreyen kollarındaki çukura gömdük.Ve tekrar huzuru bulmam gerek,Ursula.'

    Acımasız gözlerinde yer alan akımlar,vücutlardan ve altından oluşmuş bir cehennemdeydi sanki. Açgözlülük,yüzünün bir parçası ve içine yerleştirilmiş bir hastalık gibi; acının kapaklarını açmak için yüklenen Şarap zerresi gibiydi. Durdu. Derin bir nefes aldı ve odada gittikçe soyutlanan eşyalara göz yumarak sessiz çığlıklarını dile getirdi.

    ' Çöküşün içine işlediği kıpkırmızı kitlelerdik..Peki, gelecek hala belli mi? İçerdeki sonu dışarı çıkarmak için.'


    Hiçbir acı ondan daha büyük olmadığı için
    Hiçbir kazanç yoktur ama öfke içerdedir..




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Zosia Silimauré

Büyüceşura Baş HakimiBüyüceşura Baş Hakimi
Zosia Silimauré



Patronus : Gergedan

Gizli Oda - İntikamın Tohumları- - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Gizli Oda - İntikamın Tohumları-   Gizli Oda - İntikamın Tohumları- - Sayfa 2 EmptySalı Ara. 22, 2009 12:54 pm

Susturulmuş bir filmin iki ölü oyuncusu, şimdi kim kazanıyordu? Hayat mı yoksa onları lanetleyen bir aşk mı? Kin kimin damarına girse yaşamın engin ezasını alarak çıkar içine de kendi tortusu olan ziftini bırakırdı. Önemli miydi bu kadar yaşam, önemli miydi nefes almak? Ciğerlerine dolan havayla dünyaya kırgın gözlerle bakmak. Acıyı içinde hissetmek ve kandırılmak, susuzluğu dindirdiğin her ırmak senin sesini alan bir kaynak. Kimdi o, kimdi bu lanetli hayat? Dağınıklığın en yüksek melankolisiydi o, hiçliği ararken bulunmuş en derin huzurdu belki de… Sevgi denilen karmaşık oyunda yer bulmaktan korkan bir beden. Oysa ne güzel günleri olmuştu, yaşadıkları anlarda bir çok şeyi bulmuşlardı beraber… Şimdi iki kadın camın önünde tüm güzellikleriyle dikilirken geçmişin çanları ve kapıları, onlar için çalıp açılıyordu.

Küçükken gördüğün düşler gün geçtikçe hatırladığın dünyada kaybolup gider, koştuğun sokaklar kaybolur, yazdığın satırlar derin bir sessizlikte boğulur. Boğulmak ne önemliydi Ursula için, nedenini kimse bilmese de o güçlü olmayı her an seçse de ne çok kırılmıştı bu hayatta. Karmaşık düşüncelerin, ipini göğüsleyen bedeni eski dostunun suratına büyük bir huşuyla bakıyordu. Zamanı geldiğinde her sır ortaya çıkar ve alınması gereken bedel alınırdı. Şimdinin bedeli iki kadından da çıkmayacaktı. Onları yüzlerini kalın bir perdeyle kapayan Jack’ten çıkacaktı. Seçilmişlik belki de soysuz bedenlerin onuruydu, yaşlanmaya yüz tutmuş beden, kendinden geçtiğinde yanında olacaklar önemliydi ve seçilen her kişi yalnız ölmeye mehilliydi. Koşarken verdiğin nefes gibi gider yaşam bedenden ve acı seni bahşedilmiş yosunlu toprakta beklerken… Hızlı olmalıydı beyin ya kendini ya can dostunu yada ikisini birden kaybedecekti, vereceği her karar onun geleceğini ışık demetine boğacaktı.

Ursula sessizce yana eğdiği başıyla kadını incelemeye devam ediyordu, kadının gözlerinde azda olsa merakın huysuz tohumu ekilmişti, soru sormayacak kadar asil olan bedeni vereceği haykırışı, nidasında dile getirecekti. Şimdi anlar yoktu, sevgiyi bulmaya gerekte yoktu. Mazoşist bir perspektifin aynası olan bedenler alışkanlıklarını dile getiriyorlardı. Aşık olmak neydi ya da imkansızı sevmek ve aldatılmak? Neden aldatırdı ki biri diğerini aşktan vazgeçmek bu kadar kolay ise, neden sahiplendiğin diğer bedeni acı çekmeden özgür kılmıyordu. Şahlanan egoların kurbanı ediyordu. Başka birine ait olan bir beden nasıl olurda diğer bir beden için tekrar tutuşuyordu, soruların içinde yanlış cevaplar veren kişilere neden inanırdı ki insan. Sevmek için seçtiğin insan parçacığı hep neden yanlış olandı, senin Tanrı dediğin somutluk kavramını mı içeriyordu? Sen yarattığın karmaşanın içinde çırpınırken diğer beden sana sonsuz bir tapınak yapıyordu, ne için? Her soru bir adım daha yaklaştırıyordu karanlığa… Hissizlik ve hiçlik, baş gösterdiğinde tüm dünyanın erkekleri bir oyun oluyordu daha sonra amacını yitirmiş bu kahpe gösteride. Sert eleştirilerin ve nutukların korkusunda, yaşayan küçük bedenler. Yaşamda yerini bulmaya çalışan narsist tutkular, şimdi zamanıydı şimdi geçmişi geri getirme ve zamanı öldürmenin anıydı. Güveni kime duyarsan duy elbet bir gün yıkılacaktır çünkü bedenler her an karamsarlığa gebedir ve her doğurganlıkta yeni bir çelişkiyle tutuşturursun bedeni. Pençesinde kaldığın yaşam canını acıtır, ağlamak istersin çığlıklarını tüm dünyaya savurarak ama yaradılış izinsiz bir geçittir bedende, yalnız ama karamsar ve küskün.
Kadın beyninden geçen düşünceleri bir süre daha özgür bırakıp Angélique’ye doğru gitti;

“Eğer anlar zararsız vurgunlarsa ve yaşam adil bir tutkuysa sana gösterecekleri mi görmeye hazır mısın? Yoksa dünya için yeniden doğup mu yaşayacaksın?”

Ursula kadının bal mumu gözlerine bakıyordu bu gece ölüm için uyuyacaklardı ve bulduklarında belki de ölmüş olacaklardı. Jack’in karanlığa boğulmuş yüzü Tanrıların gecesinde iki kadına tanımsız bir yoldaş olacaktı ve suskunluk derin sancısından yırtılıp tekrar beden bulacaktı. Hayatın merkezine koyduğumuz mutsuzluk ebediyette sarf edilen fütursuz bir hiçlikti ve amacımız olan yaşam bir kahpeliğin elinde kaybolup gitmişti. Kazanan hiçbir zaman dürüstler olmazdı, arkasında elinde hançeriyle bekleyen ayyaşlar olurdu. Gözleri ayık ama beyni bulanık olan bizler ise sadece inanış için kendi gibi olanlarla Arafta semaya yükselirdi. Şimdi ölüm için hazırdı çünkü güvenilebilecek bir dosta ihtiyacı vardı ve o dost ancak kendi gibi acı çekmiş olandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Gizli Oda - İntikamın Tohumları-

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-