AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Anahtarın Laneti - Üç Olaydan İkincisi - Ruh Emicilerin Saldırısı

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Paula Lilith Silimauré

Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu LideriUluslararası Büyücüler Konfederasyonu Lideri
Paula Lilith Silimauré



Mücadele Tarafı : Silimauré.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Anka.

Anahtarın Laneti - Üç Olaydan İkincisi - Ruh Emicilerin Saldırısı Empty
MesajKonu: Anahtarın Laneti - Üç Olaydan İkincisi - Ruh Emicilerin Saldırısı   Anahtarın Laneti - Üç Olaydan İkincisi - Ruh Emicilerin Saldırısı EmptyPerş. Ağus. 20, 2009 9:37 pm

Yer: Esrar Dairesi koridorları
Zaman: 1960 Aralık’ının ortaları
Hava: Soğuk hava binadan içeri girecek kadar keskin.

Koruyucuların Esrar Dairesi'ne Gelişi

Azkaban Hapisanesi’nin gökyüzüne bağlandığı yerde gezinen ruh emiciler sakindiler. Mahkumlar artık bu tutsaklığa alışmış ve yalnızca umutsuz çığlıklar atmaktaydılar. Sessizce süzülen yüzsüz bedenlerin hareketleri birden bire düzensizleşene kadar, her şey normal gibi görünüyordu. Ancak pervasızca birkaçının oldukları yerden itaatsizce ayrılışından sonra, gökyüzünde kimsenin duyamadığı sessiz bir çağrı yapıldığı anlaşıldı.

Gücün kehanetinin saklı olduğu düşünülen ve anahtara yaklaşma ihtimalini arttıran Esrar Dairesi koridorlarında, masum çalışanlar görevlerini yaparak geceyi geçiriyorlardı. Olacaklardan habersiz yalnızca belli belirsiz bir uğultu duyduklarını sanan iki kişi, akıbetlerindeki belirsizliği kendiler mi dağıtacaktı? Yoksa gücün onların da ruhunu ele geçirip büyümelerine izin mi vereceklerdi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/paula-lilith-sil
Issoria Lathonia

GezginGezgin
Issoria Lathonia



Mücadele Tarafı : Kelebekler.
Kan Durumu : Safkan.

Anahtarın Laneti - Üç Olaydan İkincisi - Ruh Emicilerin Saldırısı Empty
MesajKonu: Geri: Anahtarın Laneti - Üç Olaydan İkincisi - Ruh Emicilerin Saldırısı   Anahtarın Laneti - Üç Olaydan İkincisi - Ruh Emicilerin Saldırısı EmptyPerş. Ağus. 20, 2009 9:48 pm

Tatlı bir gülüşün buz gibi donuk bir ifadeye dönüştüğü anda beklenilenden daha keskin kahkaha yankılandı yarı boş odada. Griye çalan mavi gözler kısılırken karanlığa çoktan alışmış olan öteki kişi titredi. Bedenlerine dolan karamsar duyguların arasında kıvranan ruhlar durumlarından hoşnut değillerdi. Kıvırcık saçlarını savurarak cüppesinin iç cebindeki asasına dokunan Lleweyn durdu. 10. kata çıkan merdivenleri az önce geçmişlerdi. Canlarını acıtan soğuğun bulundukları ayla bir ilgisi olmadığını fark edecek kadar iyi bir gözlemciydi. Ya da hislerine fazla güveniyordu. Koluna sürtünen pelerinli cadıyı hafif bir hamleyle kendine doğru biraz daha yaklaştırırken yeniden sıcak bir tebessüm sayılabilecek ifadesini takındı. Eskisinden tek fark hatlarının alaycı kıvrımlarla bükülmesiydi. 'Biliyor musun Vitt, üşüyorum. Hayır bedenim değil, ruhum üşüyor.' Tatmin edici bir cevap beklemedi, durdukça daha fazla rahatsız olacağını anladığından tekrar yürümeye başladı. Sessizliği delmeyi başaran topuk sesleri diğer cadının kendisine gelmesini sağlamış olacak ki o da harekete geçmişti. Lleweyn'den daha hızlıydı, kata hakim olan sis perdesinde kaybolmayacak kadar da deneyimliydi. Gece nöbetlerinden hoşlanmayan Lleweyn ise arkadaşının son günlerdeki yalnızlık korkusunun yeniden baş göstermesinden korkarak bakanlıkta kalmayı kabul etmişti. Şafak sökmeden önce evlerine geri döneceklerdi. Tabi şafak son üç gündür sökemiyordu. Güneşi hapseden bulutlar değildi, kalın bir perde çekilmiş gibi belirginleşen karanlık gökyüzüydü. Bu cefalı günlerin sona ermesi ise sihir halkının ortak dileklerinden biriydi.

Kuruntusunun sebebini anlamaya çalışırken sisin koyulaşmasını izledi istemsizce. Uyanık kalmak için mırıldandığı şarkı ahenkli sesiyle hoş bir ninniye dönüşürken saçlarını dalgalandıran güz rüzgarının binanın içine nasıl girdiğini anlamak için başını çevirdi. Esrar dairesi kapalı bir kutuya benziyordu, hiçbir penceresi yoktu, duvarlar yüksek ve gri renkliydi. Yılların yıpranmışlığıyla solan renkler onu daha kasvetli hale getiriyordu. Yine de bu mesleği seçtiği için teessür duymuyordu genç kadın. Aksine halinden memnundu, yıllarca istediği mevkiye gelmek üzere çabalayıp durmuş arkadaşlarıyla alay edebileceği güveni buluyordu kendinde. Güzide insanların bile çoğu kez giremediği bakanlıkta yer edinmek bakış açısına göre memnun edebiliyordu cadıyı. Damarlarında akan sihirli kandan yoksun Mugglelardan uzakta olmak yeterince hoştu tabi. *Sen mutena bir cadısın Lleweyn, sakin ol.* Birdenbire ürperirken toparlanan düşünceleri arasında kendini rahatlatmak için böyle bir söz geçirmişti aklından. Buz kesen parmakları yeniden asasına yönelirken vazgeçti. Eğer dışarıda olsaydı binanın etrafını saran materiaları görür ve arkasına dönüp bakmaya gereksinim duymadan kaçardı. Gerçekten de kapalı bir kutuyu andıran Esrar Dairesindeyken böyle bir şansı yoktu ne yazık ki. 'Senin çikolata bağımlısı olduğunu biliyorum Vitt. Yanında varsa bir parça verir misin?' Kurumuş dudakları son sözcükler de söylendikten sonra sıkıca kenetlenmişti. Sükûneti tercih ettiğinden değildiği suskunluğu hayır, konuştukça karamsar kuşkular artıyordu zihninde. Hatta bir ara yabancı bir siluet gördüğünü iddia edebilecek kadar ileri gitmişti. *Sadece bir heyula, başka birşey değil.* Emsalsiz yapısında korkuya yer yoktu, olmayacaktı da. Vittoria ne kadar sızlarsa sızlasın bu geceyi tek parça halinde atlatabileceklerinden emindi. 'Teşekkürler.' Kendisine uzatılan çikolata parçasını tek bir lokmada ağzına atıp çiğnedi, birkaç saniye içinde midesine inmişti tatlı lezzet.

Dakikalar geçmek bilmiyor, nöbet süresi de uzadıkça uzuyordu. Tam bir nöbet sayılmazdı Lleweyn ile Vittoria'nın görevi. Ezaya bulanmış üst makamlardaki büyücülerin sıkıntılarını gidermek amacıyla sadece gözlerinin doyması için öne sürdükleri iki piyondular. Koca satranç tahtasından eksilseler de arkalarından yas tutan taşlar olmayacaktı. Oyun eski sakinliğinde devam edecek, bitimindeyse kazanan ödüle - yani sihir dünyasına - sahip olacaktı. Beyaz ve siyah taşlar arasında renksiz kalmayı başarmıştı şimdiye kadar. Yine de boyası unutulmuş olmasına rağmen beyazların arasında oyuna katılmıştı. Seçimi net olmasa da kimin, hangi tarafın kazanmasını istediğini gizlemiyordu. Koca bir cehenneme dönecek hayatı çekmektense saf kalmayı başaramamış, tamamen kirlenmeden de dayanmayı başarmış dünyayı çekebilirdi. Buğulanan bakışların ardından sanki gözlerinde yaşlar belirmişçesine ıslaklık hissedince irkildi. Sisin çiğ tanelerine dönüşmesini beklemiyordu, küçük damlalar soğuktu ve yakıcı bir his bırakıyordu düştüğü yerde. 'Bir sorun var.' Haklı olduğunu biliyordu, sözsel uyarıya gerek kalmadan da etrafındaki değişikliği algılayabilirdi kadın. Son isteğini bastıramayınca çıkardığı asasını hafifçe sallayarak mırıldandı. Sözler hafif ve süreksizdi. 'Lumos.' Işık demeti sanileyik parıltıyla dairenin koridorunu aydınlatıp yeniden karanlığa gömdü. Esrar dairesi boştu. Gözlerinden kaçan şeyse çoktan kendini saklamıştı. Şeffaf bir pelerin taş zeminde kaybolmuştu.

'Dikkat et Jacinth!' İkinci adını hatırlayacak vakit bulan cadının çığlığıyla kendine gelene kadar kıpırdamamıştı. Kukuletaların ardına gizlenmiş materiaları gördüğündeyse korkuyla karışık hayret duygusu asayı tutan elinin gevşeyerek çözülmesine neden oldu. Son anda sol eliyle yakaladığı asayı yeniden güçlendiği parmaklarına aktararak anılarını zihinsel duvarını kaldırarak süzdü. Mutlu, heyecan verici ve onu güçlü kılacak en uygununu düşünürken çözülen dudakları haykırmasına yarayacak kadar aralanırken büyünün ziyan olmamasını umut ediyordu. ' Expecto Patronum.' Pozitif enerjiyle bükülen kalkanı kendisine yaklaşan beş ruh emiciyi uzaklaştırırken arkasından gelen yüzlerceye fayda etmeyecek kadar zayıftı. Varlığını sürdürme arzusu artık daha şiddetli hissetmeye başladığı korkuyla karışınca Ruh Emiciler için hoş bir kahvaltı sunuyordu cüretkârca. Konsantre olmaya çalışırken harcadığı güç onu yorgun kılarken daha keskin bir anının hatırasıyla bağırdı. 'Expecto Patronum!' Elbette bu kez kendini korumak konusunda yeterli umuda sahip büyüsü işlevini gerçekleştiriyordu. Bakışları yan tarafında şoka girmiş gibi kıvranan Vittoria'ya takıldığındaysa ne kadar geç olduğunu bilmeden sarsıldı. *Dayanmak zorunda!* *Hayır değil. O henüz genç Lleweyn.* *Ama kendini koruyabilir?* *Koruyamaz, baksana haline. Ölüyor!* Kendi kendine sorduğu sorulardan aldığı cevaplar gerçekleri yüzüne tokat gibi vururken beş dakika önceki hallerini hatırlayarak dizlerinin üstüne çöktü. Histeri krizine girmiş gibi titriyordu. Hıçkırıkları gözyaşlarına karışırken eriyerek kaybolan kalkanı onu savunmasız bıraktı. Zemin dizlerinin altından kayıyor, başı şiddetle dönüyordu. Vittoria'nın debelenişlerini görmüyor, sesi kısıldıktan sonra dahi bağırdığından habersiz ruhunu saran karanlığı alt etmeye çalışıyordu. Direnmenin faydasızlaştığı bir ara bilinçaltında saklanan ve hiç hatırlamadığı bir anı geldi gözlerinin önüne. Üzerindeki yaratıkları uzaklaştırmaya yeter miydi bilmese de gücünün son kırıntılarını toplayarak asasını ağır bir külçeye dönmüş kolunu kaldırarak havada salladı. Kelimeleri sıcak, ironisi belli olacak kadar sakin ve öfke doluydu. Cismani kuzgun havalanırken başını eğdi. Sihir eşi benzeri bulunmayan aurayı kalkan haline getirdiğinde öteki denemelerden sonra belirginlikleri azalmış ruh emiciler yeni umuda yenik düşerek dağıldılar. Zihni karanlığa gömülmeden önce arkadaşının son nefesini verdiğini duyan Lleweyn kendini o engin çukurun huzursuzluğuna teslim etti. Ruh Emici öpücüğünü tadan Vittoria ise bilinmezliğe karışmıştı sonsuz uykusunda.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vittoria Brightside

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Vittoria Brightside



Mücadele Tarafı : Sunshine*
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Alacasansar

Anahtarın Laneti - Üç Olaydan İkincisi - Ruh Emicilerin Saldırısı Empty
MesajKonu: Geri: Anahtarın Laneti - Üç Olaydan İkincisi - Ruh Emicilerin Saldırısı   Anahtarın Laneti - Üç Olaydan İkincisi - Ruh Emicilerin Saldırısı EmptyCuma Ağus. 21, 2009 3:27 pm

Uzaktaki herşey bir buğu perdesinin arkasındaydı. Sessiz çığlıkların yankılandığı koridorda karamsarlığa karşı iyi niyetlerin pervasızca mücadele ettiği bir çıkmazda ilerliyorlardı. Bir kaç adım önde olan Lleweyn'e yetişebilmek için adımlarını hızlandırıyor, gecenin tek sesi olan adımlarına lirik bir ritim ekliyordu. Uzun koridordan sola döndüklerinde buranın tek çıkışı olan yüksek pencereye doğru ürkek bir bakış attı. Yıldızlarla süslenmiş olan gökyüzü artık iç burkacak kadar siyah ve ışıksız hale gelmişti. Ne yıldızlar, ne de ay bir umut belirtisi gösteriyordu. Oysa ona öyle ihtiyaçları vardı ki.. Sessizce devam etti. Ağaçların birbiriyle olan fısıltılarıda gecenin bu matem harmonisine ayak uydurmuş sessizliğini koruyordu. Sıcacık akşamları özlemle düşünürken hava iliklerine işleyecek,ısıracak gibi soğumuştu. Elinde olmadan titrediğini hissetti. Mutlak, nufüz edilmez ve suskun karanlıkla sarılmışlardı.

Lleweyn' e doğru daha fazla yaklaştı. Yanında kalmayı kabul ettiği için ona minnettardı. Burada tek kalabilecek gücü olduğundan emin değildi çünkü. Teninin soluk beyazlığıyla pelerinin neredeyse siyah bir yığın oluşturuyordu. Vitt ellerini asasına adamış şekilde o tedirgin ve sessiz bakışlarıyla yavaş yavaş nefes alıp veriyordu. Son kata geldiler. Ortalıkta derin bir sessizlik kol geziyordu. Saatin gece yarısını gösterdiğini bu vakitlerde sadece adım sesleri ve nefeslerinin harmonik esintisi vardı. Lleweyn o kadar yavaş soluk alıp veriyordu ki onu ilk gören cansız bir bedene hükmeden heykel sanabilirdi. Oda içine işleyen bu soğuyu hissetmemek için nefes almayı bile göze alamıyordu. Çünkü soğukla birlikte içine karamsar ve umutsuz duygular hücüm ediyordu.

Lleweyn'ın yüzündeki nahoş gülümsemeye aynı esenlikle yanıt vermek istedi ama elinden sadece çarpık bir ifade yaratmak gelebildi. Oda aynı duygulara sahiplik ediyordu. Elini Lleweyn'nın koluna yaklaştırarak:
'Normal bir soğuk değil bu Lleweyn, nefes alamıyorum.' Sesi fısıltı halini almıştı. Vitt olduğu yerde kaldı. Fersiz gözlerini sağa sola çevirdi. Soğuk öyle yoğundu ki titriyordu. Gözlerini açabildiği kadar açıp boş boş, görmeden etrafına bakındı. Lleweyn uzaklaşmış sakince ilerliyordu. Vitt tüm bunların sadece varsayımdan ibaret olduğunu umut ederek ona yetişmek için hızlanıyordu. Sakin ve umutlu bir şekilde eve gidecekleri anı düşünüyordu. İçini gıdıklayan bu hayal onu tatmin etmiş olmalıydı ki asasını sıkıca kavramıştı.

Lleweyn'ın sesi soğuk dalgaları aşarak kullağına geliyor yanağının kenarında hoş bir gamze oluşmasını sağlıyordu. O olmasaydı daha kötü durumda olabilirdi. Çünkü son bir kaç gündür bakanlık yoğun dönemdeydi. Etrafta o kadar varsayım ve söylentiler dolaşıyordu ki , bazılarını dinlemek bile insanın kanını donduruyordu. Haklılık payını düşünmek istemeyenler ise bu işe sadece Merlin'nin bir laneti gözüyle bakıyordu. Ama kısmen haklıydılar. Ortada bir lanet baş gösteriyordu. Bu yoğun sis huzmesi insanın tüm duygularını bir anda kesiyor sessiz sakince düşüşlerini izliyordu adeta. Büyülü bedenler soğuk havanın ve keskin bir yaradılışın özüne lanet okurken aslında içlerindeki bu sessiz çığlıkların dışarı vurumunu gerçekleştiremeden öylece bekliyorlardı. Bir son ya da başlangıç bir iyi niyet ya da felekat.. Her ne olursa olsun bu durumun çıkışını çılgınca dilerken bir kadının histerik çığlıklarını andıran uzun koridorun sonlarına doğru durdular. Sis öylesine artmıştı ki adeta kemiklerinin acıdığını hissediyordu. Soğuk öylesine etkiliydi ki gücünün son damlasına direniyordu.Tüm bu düşüncelerini atmak istermişcesine başını kaldırdığında Lleweyn'ın sesiyle irkildi. Söylediğini kavramak bir kaç saniyesini aldı. Sessizce elini cebine atarak ofisinde bolca bulundurduğu Madam Lanita yapımı çikolatısını çıkardı. Lleweyn doğru bir tahminde bulunmuştu. Bir parçasını ona uzatırken diğerinide ağzına attı. Dudakları ve dişleri soğuya karşı cesurca fakat çuvallamış halde mücadele ediyordu. Bir kaç dakikanın sonunda kurumuş dudaklarını kuklayı andıran biçimde oynatarak:

' Mutluluğun bir çikolata parçasından gelmesine bile razıyım.'
Esrar dairesinin kehanetlerle ilgili olan bölümüne gelmişlerdi. Onca kehanet arasında dolaşırken kendi sonlarından şüpheli bir biçimde dolaşmak içini giderek umutsuzluğa itiyordu. Adımlarını yanında yer alan daha sakin görünen cadıya uydurmaya çalışırken bir şeyler söylemek için dudaklarını araladı. Ama vazgeçti. Bu kasvetli hava onu bunaltıyordu.
Tüm gecenin soğukluğu bir anda içine doldu. Nefes almakta güçleniyor, adımları seyrekleşiyordu. Etrafına bakıyor genç cadıyı arıyordu. Oda durumu farketmişti. Bunu sesli bir şekilde dile getirmişti hatta ama Vitt'in bunu kabullenmeye cesareti yoktu. Lleweyn'ın asasından çıkan ışık huzmesi gözlerini kamaştırmış görüşünü zorlaştırmıştı. Hafif aralıklara etrafına bakarken korkunç bir karartı gördü. Fersiz ve muazzam..

'Dikkat et Jacinth!'

Sesi oldukça tiz ve endişeli çıkmıştı. Olayın ne olduğunu kavramaya çalışırken düşünmek istemediği en uzak ihtimalin salt gerçeğiyle yüz yüze buldu kendini. Lleweyn ondan biraz daha hızlı davranmış asasını sıkıca kavrayıp dikkatini yoğunlaştırıyordu. Midesi ters takla attı. Asasını sıkıca kavradı ve solgun çiçeği andıran yüzünü dehşetle Lleweyn'e çevirdi.
Mümkün değildi.. Burada olamazlardı. Sihir bakanlığında.. Kulak kesildi. Onları görmeden önce duyması gerekirdi. Sustu. Tam da korktuğu şeyi işitmişti. Loş koridorda onlardan başka bir şey daha vardı. Uzun uzun boğuk bir şekilde hırıltılı nefes alan bir şey. Dondurucu havada umutsuzca titreyerek mutiş bir korkuyla sarsıldı. Kulağında genç cadının kalkan büyüsü yankılanıyordu. Heybetli,kukuletalı bir gölge kayarcasına ona yaklaşıyor her ilerleyişinde soğuk geceyi emiyordu. Çılgınca yere diz çöktü.

' Düşün.. Mutlu bir şey'. Bulamıyordu. Zihninin içi şu an korkuyla kaplanmış onu mutlu edecek hiç birşey bulamıyordu. Zaman geçtikce çaresizliği korkusunu perçinliyordu. Babasını düşündü. Sakin ve mutlu geçirdiği günleri. İçindeki korkunun esiri olmadan düşlediği gerçeği yaşamak istiyordu.

'Expecto Patronum!'

Sessiz bir feryattı bu. Asanın ucundan bir alacasansar silüeti çıkıp gözden kayboldu. Yetersizdi. Düşüncesi yetersizdi. Gecenin matem havasına ve ruh emicilerin şen zaferine kendini kaptırmıştı bir kere. Yanı başında bir kahkaha yankılanıyordu, acı,tiz bir kahkaha.. Burnuna gelen pis kokular ölüm gibi keskin nefesin kendi ciğerlerini doldurması.. Boğulduğunu hissediyordu.. -.. mutlu bir şey.

Hiç mutluluk kalmamıştı ki. Ruh emicilerin buz kütlesi gibi parmaklarıyla boğazını kenetlediğini hissediyordu. O tiz ses gittikçe şiddetleniyor sürekli aynı şeyi tekrarlıyordu. '' Ölüm asi bir şeydir Vittoria, karşı koyamazsın.''
Kendini birden boşluğa kaptırdı. Son mutluluğunu tüketmişti. Artık yanı başındaki arkadaşını bir daha asla göremeyecekti. Sessizce bedeni yere düştü.

Hayalini düşlüyordu şimdi; Altın sarısı bir kıvılcım,suyla hava arasındaki çizgide parladı,suyun üzerinde yüzdü,yaklaştı,genişledi,değişti. Nesne semayla yeryüzü arasında,gökkuşağının kemeri altında asılı kaldı. Huzur veren ama koyu renkli bulutlar ardında dağıldı. Nesne uçuyormuş gibi havada duruyordu. İnci gibi parıltılar saçan hava giysi gibi etrafına yayılıyordu. Büyük gösterişli yıldız bir meleğin alnında sessiz bir ışıltıyla parladı. Sonsuzluğa uzanan bedende iiçinden bir ses genç cadıya doğru fısıldadı: ' Umut gayrete gülümser.''
Ve sonsuzluğa adım attı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Anahtarın Laneti - Üç Olaydan İkincisi - Ruh Emicilerin Saldırısı

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-