AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Catastrophe'un Tutkusu

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
Georgina Senta Proswan

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Georgina Senta Proswan



Mücadele Tarafı : Rujları
Kan Durumu : Melez
Patronus : Kelebek

Catastrophe'un Tutkusu Empty
MesajKonu: Catastrophe'un Tutkusu   Catastrophe'un Tutkusu EmptyPerş. Ağus. 06, 2009 4:09 am

''Neden hala buradasın sen! Gözüm görmeyecek seni demedim mi sana?! Senin gibi bir kızım olacağına ölmeyi tercih ederdim!''

Kulağımda yankılanan bu seslerle gecenin karanlığında kendimi dışarıya atmıştım. Nereye gittiğimi bilemiyordum, yürüdüğüm yeri bile gözlerim seçemiyordu. Karanlık pusuya yatmış ve bekliyordu, keder ve neşe karışmış bir şarkı söylüyordu. Kulağımdaki bu sesten kurtulmak istiyordum. Kendimden ve bu aileden nefret etmeme neden olan annemden ne kadar kötü olursa olsun ayrılamıyordum! Kurtuluş yollarının sonları hep tıkalıydı. Zamana bırakamıyordum hayatı, akışı bozuk bir hayatın zamanı da yoktu çünkü. Gözlerimden akan ılık damlalar toprağa düşerek karanlığa karışıyordu. Al bu da benden bir parça olsun dercesine koşuyordum uzaklara. Alabildiğine uzanan bu yol beni nereye götürecekti kim bilir. Sessizlik beni ürpertirken izlenme hissi peşimi bırakmıyordu. Karanlık nedeniyle gördüğüm karışık nesneler, ilizyonlar, sinirimi bozmaya başlamıştı ama geri dönmeye de cesaretim yoktu. Olduğum yerde duramıyordum, sanki her an arkamdan bir el gelecek ve beni karanlığın içine çekecek gibi bir yakarış vardı yıldızlarda. Başımı sadec bir kez kaldırabilmiştim upuzun yol boyunca. Koşmaya devam ederken defalarca dudaklarıma gelen göz yaşlarım gözlerimin acımasına yol açmıştı. Artık koşamıyordum. Yolun sonuydu burası...

Durmuştum, nefesimi toparlamaya çalışıyordum ve korkumu bir arslan gibi yelelerimin arkasına saklamaya. Kendime sürekli sakin olmamı öğütleyip duruyordum. Neydi bu? Bir çeşit kabus mu? Hiç sanmıyordum. İşte buradaydım ve acı çekiyordum. Defalarca aynı kavgaları yaşamaktan bitkin düşmüş kalbim artık bedenimide yorgunlaştırıyordu. Koşmaktan perişan olmuştum. Gözlerimdeki yanma hissi bir türlü geçmek bilmiyordu. Hayatta tek başıma kalmıştım ve bunu kendime itiraf edemiyordum. Belki de Polyanna olmayı seviyordum ama şuan düşüncelerimin içindeki bir kurt yüreğimi kemiriyordu. Bir anne, kızına nasıl böyle davranabilirdi? Sevmek suç muydu? Hiç sanmıyordum. Babamı kaybetmemiz benim suçummuş gibi davranmaktan asla vazgeçmeyeceğe benziyordu. Nefes almayı bana haram kılmış, ondan yaşça kat ve kat küçük bedenimi ölüme doğru itmişti.
Bir an için derin bir nefes aldım ve nerede olduğuma baktım. Farkında olmadan Marina'ya gelmiştim ve bu karanlık yorganın altında benden başka kimse yoktu. Yorganımın dışında ise korku, tehlike, nefret, aşk, öfke... Her türlü duygu bulunmaktaydı . Cesaret dışında...

Yorgun bedenimi taşıyamayacağımı hissediyordum bu nedenle yere oturdum. Ellerimi yüzüme kapatmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Bağırasım gelmişti. Sustuklarım içimde büyümüş, taşmak üzereydi... Dudaklarım titriyordu. Titreyen dudaklarımdan çıkan bir çığlık yayılmıştı. Kendimi tutamadan bağırmıştım.

''Yeter!!!''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Raziel Stormfury

StormfuryStormfury
Raziel Stormfury



Mücadele Tarafı : Kendi Çıkarları

Catastrophe'un Tutkusu Empty
MesajKonu: Geri: Catastrophe'un Tutkusu   Catastrophe'un Tutkusu EmptyPerş. Ağus. 06, 2009 4:55 am

Gecenin karanlığında tüm öfkesiyle duran biri... Karanlığın bir parçası, belki ta kendisi. Her zamanki muggle dünyası ticaretlerinden birinin ödemesini almaya gelmişti. Fakat bu kez kan içme isteğiyle yanıp tutuşuyor, buda öfkesini ve gücünü iyice artırıyordu. Marina Hotel Dublin adındaki otelde her zaman ki basit ödemesini alacak ve gidecekti. Normalde bu tür işlere adamlarını gönderirdi, fakat bu kez içindeki ateş alev alev yanıyor ve mantıklı düşünmekten çok vahşi bir hayvan gibi içgüdüleriyle hareket etmesine neden oluyordu. Bu kendi kimliği için tehlikeliydi ve bunun gayet farkındaydı. Fakat şimdiye kadar ne zaman umurunda olmuştu ki? Ne zaman karanlığı kullanmaktan? Onun kendini sarıp sarmalamasından ve ona güç verişinden kaçmış ya da korkmuştu ki şimdi yapacaktı? Hayır, her zamanki gibi yine içgüdülerinin onu yönlendirdiği gibi davranacak ve sonra yeniden kayıplara karışacaktı. Lakin bu akşam diğer zamanlardan farklıydı. Bu akşam içi nadiren olduğu gibi öfke, nefret ve öldürme isteğiyle kavruluyor. Onun içindeki canavarı ortaya çıkarıyor ve bulundurduğu son insanlık kırıntısını da yok ediyordu. Koyu kahverengi saçlarını hafifçe geriye doğru taramış üzerine spor sayılabilecek bir takım ve gözlerindeki öfke... Otelin lobisinde oturmuş misafirini bekliyordu. Bu kez orada zengin işadamı Ryan Racey olarak bulunuyor ve bütün otel çalışanlarına iyi bir izlenim sağlıyordu, bol bahşişler, hoş sohbetler ve en önemlisi gülümsemesi eksik olmayan sıcakkanlı bir yüz. Zamanın önemini yitireceği kadar uzun zamandır yaşayan bir adam için bunlar yapılması kolay rollerdi. Oturduğu deri koltukta hafifçe doğruldu. Beklediği adam geç kalmıştı. O bütün bunları düşünürken otelin kapısından yirmili yaşlarının sonlarında bronz teni kahverengi büyük gözleri ve dümdüz sarı saçlarıyla güzel bir kadın girmişti. Düşünceler içindeydi ve kadını farketmemişti. Ayrıca lobide tek kişi oturmak için fazla geç bir saat olduğunu da... Kadın lobiye hızlıca bir göz gezdirmiş ve adamın olduğu yere yöneldi... Duyabileceği bir mesafeye geldiğindeyse konuşmaya başladı; "Bay Racey?" adam bu sözleri duyar duymaz başını kaldırdı. Kadını yavaşça süzdükten sonra buğulu ve bıkkın bir sesle karşılık verdi; "Evet benim?" kadın konuşmaya başlamadan önce adamın sıkkın tavrının nedenini anlamaya çalışıyordu fakat susmanın pekte iyi bir çözüm olmadığını ve karşısındaki adamın beklemeye tahammülü olmadığı bu kadına söylenmişti. Şuh ve etkileyici bir sesle yeniden adama hitap etmeye başladı; "Bay Racey ortağı olduğunuz şirketten geliyorum isterseniz daha rahat konuşabileceğimiz bir yere gidelim..." sözlerini bitirirken hala oturmakta olan adama yaklaşmış ve yanağına küçük bir öpücük kondurmuştu. Adam hafifçe ayağa kalktı, ceketini düzeltti ve kadına gelmesini işaret etti. Hiçbirşey demeden asansöre yönelen çift otelin birinci katında 9 numaralı kapının önünde durmuşlardı. Adam kart sisteminin yavaşça devreye girişini izlerken aklından muggleların ne kadar ilginç sistemleri var diye geçirmişti. İçeri girdiler ve kadın arkasından kapıyı kapatmıştı. Kadın hiçbirşey söylemeden çantayı adama uzatmıştı. Adam çantayı kaptığı gibi açmış, içini kontrol etmeye başlamıştı. Vampir oluşu ona normalden daha keskin gözler ve insan üstü bir algılama gücü veriyordu, normal bir çift göz o paranın eksik olduğunu sayılana dek anlayamazdı. Fakat vampir oluşu ona bu avantajı saylıyordu. İyi ki kendim gelmişim diye içinden geçirdi ve insan üstü bir hızla kadının yanına geldi, hafifçe kadının kulağına doğru eğilmişti. Kadın kesik kesik nefes alıyordu, nefes alış verişi ve bedenine kan pompalayan kalbinin atış ritmi hızlanmış, vücudu az da olsa titremeye başlamıştı. Kadının korkudan ölmek üzere olduğunu anlamak için vampir olmaya gerek yoktu... Elini yavaşça kadının narin boynuna doğru getirdi ve kadının kulağına gizemli bir edayla fısıldadı: "Eksik ücret, eksik kurye..." adam sözlerini yeni bitirmişti ki kulakları tırmalayan bir çadırdama ve kadının yere düştüğünde çıkardığı hafif ses duyuldu. Ölmüştü... Adam yere bıraktığı çantayı almış ve odadan sakin bir edayla çıkmıştı. Sakin ve yavaş adımlarla asansöre yöneldi, giriş katına indi ve kapıdan hiçbirşey olmamış gibi çıkıp yola koyuldu... Fakat bir süre yürümüştü ki bir kadının üzüntü, öfke ve nefret dolu bağırışını duydu... Normalde duyduğu bu ses onun için anlamsız olurdu. Fakat bu gece farklıydı ve bu ses ilgisini çekmişti... Sesin geldiği yöne doğru yönelirken diş etlerinin kaşıntısına direnmeye çalışıyordu...


En son RàzìèL StormFury tarafından Perş. Eyl. 03, 2009 4:15 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Georgina Senta Proswan

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Georgina Senta Proswan



Mücadele Tarafı : Rujları
Kan Durumu : Melez
Patronus : Kelebek

Catastrophe'un Tutkusu Empty
MesajKonu: Geri: Catastrophe'un Tutkusu   Catastrophe'un Tutkusu EmptyPerş. Ağus. 06, 2009 5:12 am

Öfkeme yeniliyordum. Her hıçkırışımda içimden bir şeyler kopuyordu adeta. Sevdi değildi bunların sebebi, kalp kırıklığıydı. Ağlamaktan tükenen gözyaşlarım tüm yüzümü ıslatmıştı, artık göz yaşım akmıyordu. Sinsi gecenin karanlık planlarına yenik düşerek hayatımı bir kağıt gibi buruşturup atan anneme boyun eğişimin son dakikalarında bir arslan gibi öfkemi konuşturarak kapıyı suratına çarpmıştım. Oturduğu eve, üzerimdeki yaptırım gücüne güvenen annemden bu kadar büyük ithamlar beklemezdim. Daha iki gün önceki kavgamızda beni nelerle suçlamıştı. Artık anneme bile güvenemiyordum, herkes yalan olmuştu. Tek başıma yaşamla yüzleşmenin verdiği acıdan dolayı buradaydım zaten. Sesimi eminim ki bir çok kişi duymuştu. Tabi eğer benim gibi bu saatte dışarıda olan varsa. Oldukça tehlikeli şeyler olabilirdi, gündüzleri bile tehlike içinde olduğumuzu düşünürsek şuan ekstra bir korunma içinde olmam gerekiyordu. Karanlık her yerdeydi, yaratıklar her yerde. Ama ben bugün bunları düşünemiyordum. Başıma düşen iki damla gökyüzüne bakmama neden olmuştu. Yağmur yağıyordu hemde bardan boşalırcasına. Gecenin karanlığında yağmur şırıltısı bir melodi oluşturmuştu. Bedenimden çıkan dumanlar havaya yayılmıştı. Öldüresim vardı kendimi. Nasıl olacağını bilmeden kurtulmam gerekiyordu bu aileden. Tek başıma bir yaşam beni oldukça korkutsa da bunu yapmalıydım.

O sırada bana doğru yaklaşan adımlar hissetmiştim. Bu daha da korku dolmama yol açmıştı. Ellerimle yere sıkıca tutunmuştum adeta. Korkuyordum ama bunu itiraf edemiyordum. Her zaman olduğu gibi cesaretimi konuşturacaktım. Tabi eğer bir gıdım kaldıysa. Karanlık her zaman ürpertici olmuştu benim için. Getireceği zararlar bilinmezdi. Kimsenin olmadığı bu karanlık yerde, yağmurdan başka dostum yoktu anlaşılan. Dost mu? Yağmur mu ? Pardon pardon, dostum olsa zor anımda üşümeme yol açmazdı değil mi? Demekki bir dost daha düşman çıktı. -1 daha katıldı gidenler kervanına. Korkmamak için her zaman yağtığım şey şarkı mırıldanmaktı, aklıma gelen ilk şarkıyı sessizce mırıldanmaya başlamıştım ki başlamamla beraber nefesim kesilmişti. Yorgun düşen bedenim kıpırdayamıyordu. Artık gitgide yanıbaşıma doğru yaklaşan adımların sahibinin kim olduğundan başka bir endişem yoktu. Tüylerim ürpermiş ve korkum yağmurla beraber şiddetini arttırmıştı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Zosia Silimauré

Büyüceşura Baş HakimiBüyüceşura Baş Hakimi
Zosia Silimauré



Patronus : Gergedan

Catastrophe'un Tutkusu Empty
MesajKonu: Geri: Catastrophe'un Tutkusu   Catastrophe'un Tutkusu EmptyPerş. Ağus. 06, 2009 5:35 am

Sadelik ruhun temasıysa, çarpıcılıkla birleşir bu kusursuz ayna…
Derin, derin ve daha derin hep en derin rüyaların içinde kafasında ki en büyük karmaşanın dibinde. Bu sefer uyanıkken oluyordu yaşamı ani darbelerle beyninde yankılanıyordu. Damlalar her tenine dokunduğun başka bir katastrofun içinde boğulmuştu. Annesi, babası, ailesi ve her şeyi…
Denizden gelen meltem Ursula’nın saçlarını geceye tezat bir şekilde dans ettiriyordu, saçlarının bu uyumu onu karmaşıklığının içinde bir peri gibi gösteriyordu.
Şimdi hüzünlü ve nefretle bakan o puslu mavi gözler çocukken büyük bir neşe ve mutluğun karışımı olan huzurla parlardı.
Çocukken sihrin büyüsüne, gelecekte dünyayı kurtararak değiştirebileceğinize ve ailenizin hiç sizi bırakmayacağına inanırsınız. Fakat hiçbir gerçek her kalbin ayrı yaradılış ve temaşada olduğunu değiştirmez. Uzun sisli bir gecede kaybedilmiş sevenler, bir gün nemin vücuda yapıştığı denizin dalgalarının kayaları dövdüğü bir Marina’da rüzgâr o tanıdık kokuları aklınıza ve size getirebilir. Acıyla inleyişiniz hiçbir anlam ifade etmez. Sizi sevenlerin yok oluşu başka kayıpları getirir. Katastroflar’ın tutkusu da işte o anda başlar.
Çalan senfoni dramının farklı bir perdesiydi, saflığın açtığı ufacık eller kaderin onu beklediği yerde açılmış, küçük kar tanelerini tutuyordu. Kendi etrafın da dönerek şarkı söyleyen küçük kızlar anne ve babasına yıllar önce söylenen kehaneti unutturuyor ve mutlulukla gülümsetiyordu. Hep bildiği mutluluk büyüsünün yok olduğu dünya işte o anda başlıyordu, orası hatırladığı dünyaydı. Karmaşanın ve yıkımın başladığı hiç tanımamış olmayı dilediği o dünya…
Efsane yaratıklar gecenin içinde Glenn ailesine saldırdığında, anne ve babaları küçük kızlarını hep evlerin de sanki o günü beklermişçesine hazır tuttukları gizli kapıdan geçirdiler. Ursula son bir haykırışla annesine el uzattığında beyninde çakan şimşek annesinin elini tutmasına engel olmuş ve o mahzen hayatının en korkulu kâbusu olarak çakılı kalmıştı. Kâbuslarını da hep başka bir kâbus yaratarak boğmuştu. Stella, Ursula’yı nerdeyse çekerek götürmüştü. Çocukken güçlü olan Stella’ydı fakat felaketin çanı çaldığı o gün, ruhlar kapanmayacak yaralarla yaralandığı o gün, kişilikler ve gelecekte belli olmuştu. Annesinin hala kaçın diye inlediği o saati beyninde milyonlarca kez yaşıyordu ama artık hissizliği öğrenmişti bu yüzden de acı çekmiyordu.
Düşünceler onu ipek bir çarşaf gibi sarmalarken gecenin içinde duyduğu haykırış kafasının dağılmasına neden oldu. Gözlerini kıstı ve bu çığlığın sahibine odaklanmaya çalıştı. Kızın kafasında milyonlarca sorun vardı, Ursula hafifçe gülümsedi ve denize karşı tekrar döndü. Narin elleri gecen de bir kuğu gibi zarif ve etkileyiciydi yukarı doğru kaldırdı ve ay ışığında eline baktı, gözlerini yumdu ve tekrar kızın kalbini duydu be sefer farklı ve ters giden bir şeyler vardı. Parmaklarını hafifçe dudaklarına sürttü, kıvrak hareketlerle olduğu yerden kalktı ve salına salına kızın sesine doğru yürümeye başladı. Rahattı çünkü hükmediciydi, güçtü ve mükemmelliğin bu hayatta var olmuş en büyük kanıtıydı. Olduğu yerden fazla uzakta olmayan sokak lambasına ulaştığında gördüğü manzara onu korkutmak yerine bayağı bir eğlendirmişti. Dudaklarında ki tutkulu gülümseme sevgili eski eniştesinin avına yaklaşırkenki nezaketinin eseriydi. Hiç değişmemişti anlaşılan bunca yılda Ursula içinde ki hırsa yenilmek istemiyordu biraz daha bekleyip eğlenceyi izleyebilirdi. Nede olsa bugün tatilinin son günüydü. Asası her an tetikteydi ve beyni de her an vampirin o soğuk beynine etki etmeye hazırdı. Vampir tüm çevikliğini ve çekiciliğini kullanıyordu anlaşılan karşısında ki sevimli güzelden etkilenmişti ve onu tatlılıkla öldürecekti. Bu düşünce bütün nefretinin parmaklarının ucunda toplanmasına ve yanmasına sebep oldu, mavi gözleri yıllar önceki tanışmalarının sonrada kardeşine olanların etkisiyle parladı, derin bir nefes aldı vampirin iyice yaklaşmasını ve kızı büyülemesini bekledi. Beklemek canını sıkmıştı içinden gelen derin gülme isteğini bastıramadı, kahkahası gecede bir vurgun gibi patladı ve vampirin karmaşası içinde zihnini köreltmiş kıza döndü;
“Tatlım, gecenin bu saati bir vampirle çok tehlikeli bir oyun oynuyorsun.” Karanlıkta dikiliyor olması Raziel’in onu tanımasını engellememişti ne de olsa o bir yaratıktı ailelerinin sonunu getiren pisliklerden hiçbir farkı yoktu. Onun yapacağı şeyi gördüğü an asasını kıza doğrultarak kızı büyük bir koruma kalkanı içine aldı. Tekrar gülümsedi ve başını hafifçe yukarı kaldırarak;
“Hala küçük hayaller kuruyorsun, haa Raziel?” Dudakları bir kez daha alayla kıvrıldı ve başını sola eğerek adama göz kırptı. İçinden bir ses kızı korumasını ama önce vampirin alanından uzaklaştırması gerektiğini söylüyordu.
İki inatçı beden tüm güçleriyle dikiliyorlardı gelen kıyımdı, yok edici bir güçtü açığı ilk yakalayan diğerine saldıracaktı. Peki sarışın kız ya o ne yapacaktı?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Raziel Stormfury

StormfuryStormfury
Raziel Stormfury



Mücadele Tarafı : Kendi Çıkarları

Catastrophe'un Tutkusu Empty
MesajKonu: Geri: Catastrophe'un Tutkusu   Catastrophe'un Tutkusu EmptyPerş. Ağus. 06, 2009 6:29 am

Karanlık gecenin kötülüğü içerisinde, gecenin yaratığı tüm öfkesiyle serbest kaldığı anda her zaman kıyamet kopardı. Bu çok eskiden beri böyle olmuştu "Karanlık Lord" zamanında onun etkisinden kurtulduğunda bile bunu sağlayan öfkesi olmuştu. Bütün gece bir av için beklediği anı yakalamış ve genç bir kadın bulmuştu. Fakat kaderin cilvesi olarak karşısında bu durumda görmeyi isteyeceği belki de son kişi vardı; Ursula Avalon Glenn. Bu kadının daha önce aklını kontrol etmesine, ondan etkilendiği için izin vermişti... Fakat zihni yine bulutlanmaya başlamıştı. Kadının sözlerinden önce bunların olması, eğer birşeylerin ters gitmesi olasılığında zihnine hükmedeceğini gösteriyordu. Karanlık Lord zamanından beri bunu denememişti. İkinci kez yükseldiğinde ona ulaşacak kadar vakti olmamıştı. Fakat önemli olan bu değildi, bu kez aklının kontrol edilmesine izin veremezdi. O'nun tarafından bile olsa... Aklını bulutlandıran şeylerden arınmaya çalıştı. Odaklanmaya çalışıyor ve karşısındaki güzel kadını zihninden atmaya uğraşıyordu. Bu gece içgüdüleriyle hareket eden bir canavardı ve bu canavarın kesinlikle beslenmesi gerekiyordu. Zihnini arındırmayı başaramıyacağını anladığında ise kadını doğal yollardan felç etmeyi düşündü. Tek şansı buydu. Hem böylece yeni bir av edinecekti ve uzun zamandır yapmak istediği şeyi yapmış olacaktı. Asasını çıkardı ve yavaşça avına doğrulttu Ursula bunu görmüş ve asasının yönünü kadına çevirmişti. Yarattığı kalkanı güçlendiriyor olmalıydı. Yaşlı vampir istediği fırsatı elde etmişti. Ursula gecenin verdiği rehavetle veya başka birşeyden dolayı tuzağına yakalanmıştı. Raziel bütün gücüyle Ursula'nın arkasına geçti ve tam şah damarının üzerine kendine has vampir öpücüğünü kondurdu. Ursula asasını Raziel'in başına yöneltmişti ve tam asasından yeşil bir alev çıkacakken bayılmıştı... Raziel kadının bütün enerjisini içmekle kalmamış sömürmüştü. Kanın tadını almayalı uzun zaman olmuştu ve bunu gerçekten özlediğini farketmişti. Ursula'nın kanı diğerlerinden farklıydı... Garip bir biçimde farklılığı hissediyordu... Genç kadın kollarına yığıldığında Raziel'de yavaşça yere çöktü... Kadının kanını biraz fazla içmiş olmalıydı... Şimdi önünde iki seçenek vardı. Ya sevdiği, çok etkilendiği kadını kendi türüne dönüştürüp ona bu hediyeyi verecek yada uyanmasını bekleyecekti. Raziel bu seçeneklerden ikincisini tercih etmişti onu uyurken izlemek yaşlı vampiri büyülemişti. Yalnızca hafif ve narin dokunuşlarla kadının tenini hissediyordu. İçinde onun dudaklarına doğru yönelmek için dayanılmaz bir istek vardı... Ve o diğer kadını tamamen unutmuş, bu istekle savaş veriyordu.


En son RàzìèL StormFury tarafından Perş. Eyl. 03, 2009 4:14 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Georgina Senta Proswan

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Georgina Senta Proswan



Mücadele Tarafı : Rujları
Kan Durumu : Melez
Patronus : Kelebek

Catastrophe'un Tutkusu Empty
MesajKonu: Geri: Catastrophe'un Tutkusu   Catastrophe'un Tutkusu EmptyCuma Ağus. 07, 2009 11:10 pm

Yaklaşan adımlar sonunda durmuştu. Sanırım çığlığımı bir tek ben değil bir kaç kişi daha duymuştu, belki de yaratık... Gecenin verdiği karanlık içimi ürpertirken, korkum tavan yapmıştı. “Tatlım, gecenin bu saati bir vampirle çok tehlikeli bir oyun oynuyorsun.” sesi ile yüzümü yanıma gelen bayana çevirmiştim. Sapsarı saçları ve masmavi gözleriyle harika görünüyordu. Bana bakmayı sürdürürken söylediği sözün üzerine kafamda sürekli vampir kelimesini neden kullandığı dolaşıyordu. ''Va..vampir mi?'' diyerek titreyen ağzımdan merakımı dışarıya vurmuştum. Birben yaklaşan bir adamı görmüştü. Onu görür görmez asasını bana yöneltmişti , korkuyordum, bana zarar mı verecekti? Yoksa başka düşünemediğim bir amacı mı vardı? Birden bire kendimi büyük bir kalkanın içinde bulmuştum, olanlara sadece seyirci kalabiliyordum. Yaklaşan adam yüzde yüz bir vampirdi ve kana susamıştı. “Hala küçük hayaller kuruyorsun, haa Raziel?” diyerek asasını vampire yöneltmişti. Olanlar beni korkutuyordu, neden gelmiştim buraya? Vampirin tuzağına yakalanan mavi gözlü bayanın arkasında beliren vampir dudaklarını, onun boynuna götürmüştü. Artık mavi gözlü bayan, vampirin kollarına yığılmıştı. Vampir elini kadının teninde gezdirmekten başka bir şey yapmıyordu. Koku içinde izliyordum olanları, donup kalmıştım. Bayanı vampire dönüştürmemesini umuyordum...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Raziel Stormfury

StormfuryStormfury
Raziel Stormfury



Mücadele Tarafı : Kendi Çıkarları

Catastrophe'un Tutkusu Empty
MesajKonu: Geri: Catastrophe'un Tutkusu   Catastrophe'un Tutkusu EmptyPtsi Ağus. 10, 2009 1:37 am

Karanlığın saflığını bilen ışıktan nefret eder. Işık karanlığın saflığını bozan bir etkendir her zaman. Karanlık sadece aydınlığın bittiği yerde başlar ve onun varlığını engellemez. Fakat aydınlık her zaman karanlığın oluşumuna karşıdır. Karanlık ona veya çıkarlarına zarar gelmedikçe hiçbir zararlı faaliyette bulunmazken aydınlık karanlığın olduğu heryerde onu yoketmeye kararlıdır.

Hayat her zaman karşıtlıklarla anlamlıdır; karanlık-aydınlık gece-gündüz, yaşam-ölüm. Raziel bu karşıtlıkların uzun zamandır yalnızca tek bir tarafındaydı. Sadece karanlık, gece ve ölüm... Kalbi ona uzun zamandır acı veriyordu ve artık onun için kendisinde barındırdığı güç ikinci bir kişilik oluşturmuş ve öfkesiyle beraber ortaya çıkar olmuştu. Bu öfkeyi uzun zamandır kontrol etmiyordu, durdurabilende olmamıştı henüz. O gece uzun zaman sonra Ursula'yı gördüğünde yeniden öfkesini kontrol etmeyi başardı. İçindeki şeytanla değil kendi kalbiyle hareket etmiş ve ikisininde zarar görmesini engellemişti. Şimdiyse kadın kollarında bilinçsizce duruyordu. Çok güzeldi ve Raziel'e karşı konulamaz gelen bir çekiciliğe sahipti.

Ellerini kadının teninin üzerinde gezdiriyor ve beynindeki çözülemez denklemle boğuşuyordu. Bu arada asıl av olması gereken kadını tamamen unutmuştu. Kadının korkusunu farketmesi uzun sürmedi. Kollarında yatan bedeni zarif bir hareketle kaldırarak ayağa kalktı, diğer kadına öfke dolu bir bakış attı. Gökyüzü bulutluydu, tüm kederiyle ağlıyor ve gözyaşlarını garip bir rastlantı eseri biraraya gelen bu insanların üzerine akıtıyordu.

Bütün giysileri ıslanmış olan kadının bütün vücut hatları Raziel'in kucağında iyice belirginleşmiş, saçları ıslanmış ve bu hali onu iyice baştan çıkarıcı bir görünüme büründürmüştü. Raziel ilk defa bir kadını bütün bedeniyle arzulamanın ne demek olduğunu öğreniyordu. Gecenin yaratığı şimdi yeniden insan olmaya çalışıyor ve kalbi ona yeniden hükmediyordu. Başını gökyüzüne çevirdi, yağan yağmur sanki onun hislerini tamamlıyor gibiydi. Yeniden korkuyla donup kalmışçasına bekleyen kadına baktı. Bu kez bakışında öfkeden çok sevgi var gibiydi. Kadının hem soğuk hemde yaşadığı korku etkisiyle titrediğini farketti. Yavaşça ve boğuk bir sesle "Git buradan..." dedi. Yeniden gökyüzüne döndü. İçindeki vampirin etkisiyle acı ve nefret dolu bir çığlık attı. Ne yapacağına hala karar veremiyordu fakat burada beklemek ona birşey kazandırmayacaktı.

Farkına bile varmadan kendini koşarken buldu. Kadının yanından olabilecek en hızlı şekilde koşarak uzaklaşmış cisimlendiğini düşündürecek kadar kusursuz bir şekilde yokolmuştu. Yalnızca koşuyordu. Kucağında bilinçsizce yatan kadın adeta ona güç veriyordu. Yoruldukça kadının güzel yüzüne bakıyor ve adeta yeniden güç bulup daha hızlı koşuyordu. Yollarda yanından geçtiği insanları hayal meyal farkediyor, şaşkınlıklarını duyuyor, hissediyordu. Uzun süre koştuktan sonra beyninin ona nasıl bir oyun oynadığını ve ayaklarının onu nereye götürdüğünü anladığında biraz şaşırmış, sonra durumun tamamen farkına vardığında adeta dehşete düşmüştü.

Kadını, saflığının son kanıtı olan çocukluğundan beri yerinde kalan sayılı şeyden biri olan sahil kilisesine getirmişti. Uzun bir sahil boyunca görünen tek şey beyaz boyası ve normal kiliselere göre biraz daha büyükçe olan boyuyla adeta mini bir katedrali andıran bu kiliseydi. Raziel kiliseye yaklaştığında çanın bulunduğu kulenin tepesine yavaşça atladı. Ursula'yı kollarında adeta kırılmasından korkarcasına tutuyor, ona hayranlık dolu gözlerle bakıyordu. Karşısında deniz onun içini yansıtan bir ayna gibiydi. Simsiyah suların üzerine ayın ışığı vuruyor ve muhteşem bir görüntü oluşturuyordu. Bu ışık Ursula olmalıydı ve şimdi aklındaki denklem sistemiyle boğuşuyordu. Kadını kendi türünden biri yapması belkide onu kaybetmesi demek olacaktı... Çan kulesinin tepesinde dizlerini kırmış oturuyor ve kucağındaki kadına bakıyordu... Belkide en iyisi uyanmasını beklemek olacaktı... Fakat neye uyanmalıydı? Kendi hayatına mı? Yoksa bir vampir olarak yeni bir hayata mı? Kaybetme korkusu tüm bu denklemlerden ağır basmış ve hala gökleri yırtarcasına yağan yağmurun altında beklemeye devam etmişti...


En son RàzìèL StormFury tarafından Perş. Eyl. 03, 2009 4:13 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Zosia Silimauré

Büyüceşura Baş HakimiBüyüceşura Baş Hakimi
Zosia Silimauré



Patronus : Gergedan

Catastrophe'un Tutkusu Empty
MesajKonu: Geri: Catastrophe'un Tutkusu   Catastrophe'un Tutkusu EmptyPtsi Ağus. 10, 2009 8:02 pm

Ursula’nın gözleri bir an için yaratığın gözleriyle buluştu, o ruhsuz buluşmada dünyada ki bir şeyler anlamını yitirdi. Ağlamakla başlar hayatlar, amaçsızca, çırpınarak, çıplaklığını örterek ilerler yaşamlar. Yavaşça çiseyen yağmur uyuşturucunun o sisli etkisini beynine yayarken tek var oluş, ölüm ve yaşamdı. İki zıt nefes, birinin varlığı mutluluk saçarken diğerinin varlığı hüzün bulutuyla etrafı kaplıyordu ve Ursula ölümü yaşama tercih ederdi ama bu adam, bir yaratıktı. Onu büyüleyen aklını başından alan sonsuza dek lanetlenmiş bir mahlûkattı. Sinirle kasılan damarları onun lehine olmuştu, bir anlık zaaflar derin çukurlar açar önünüzde ve bu çukur hayatınıza mahvedebilecek bir hata olabilir belki de…
Boğazına değen soğuk eller ve dişler…
Son anlarını yaşıyordu içindeki çılgın yargıç bu defa susmuştu ve tüm benliğini kendini arayan bir insanın son çığlığına bırakmıştı, olmaktan korktuğu küllerinde bile yok olduğu yerdeydi şimdi. Bu seferki acı hoşuna gitmiyordu onu kasvetli kuytu bir köşede hapsediyordu, yaşam vücudundan giderken o bu tutkulu öpücüğün sonu olacağını düşünmüyordu. O halde bile yaratığın karmaşasını görebiliyordu, yıllar önce ki büyü hala devam ediyordu. Daha fazla dayanamayacağını biliyordu aslında ona karşı çıkabilirdi ama ilk defa ölüm bu kadar çekici gelmişti. Tüm benliğini saran boşluk hissi, yaratığın içine giden kendi yaşamı… Onun vücudunda başka bir yaşam verirken bu hazzı bir an için oda hissetti ve çılgınca yağmaya başlayan yağmur altında gözlerini yumdu.
Ateşin sonsuzluğundaki ebediyete teslim edilmiş iki beden kilisenin büyük çatısında dururken, yağan yağmur onları kutsuyor bedenlerindeki kötülüğü temizliyordu sanki…
Ruh saf mıdır yoksa saf olan içimizde taşıdığımız kalp midir ya da yalana ihtiyaç duyduğumuz için ürettiğimiz bir karmaşamıdır? Karanlık geçmişlerde dudaklarına değen onlarca dudakta bulamadığı tadı almıştı Ursula, bunu benliğinde ki acıda yok olurken hissetmişti. Ve şimdi gözlerine değen yağmur ve ağzındaki garip ve tuzlu küf gibi bir tat dudaklarını yakıyor içinde ki başka bir şeyin açlığını tüm vücuduna yayıyordu. Ursula bilinçsizce yaptığı şeyin kan içmek olduğunu anladığında dudaklarından aşağıya süzülen kan ve yağmur vahşi bir hayvanın görüntüsünü andırıyordu. Hızla bulunduğu kollardan sıyrılıp kalkmaya çalıştı fakat bu o an için yapılmış en bilinçsizce ve saçma hareketi. Başının dönmesin engelleyemediği için ve dengesini ayarlayamadığı için geri doğru eğildi ve düşerken son anda kilisenin tırabzanına yapıştı fakat güçsüz kolları buna karşı çıkar gibi onu daha fazla yere çekti. Düşüş, hayatının son açmazı, gözlerini sıkıca yumdu ve bekledi, ölmek için çok erken yaşamak için çok geç…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Catastrophe'un Tutkusu

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-