AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Güvenli Duvarların Güvenliği

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Edward Colbert

GezginGezgin
Edward Colbert



Mücadele Tarafı : Redimus.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kurbağa

Güvenli Duvarların Güvenliği Empty
MesajKonu: Güvenli Duvarların Güvenliği   Güvenli Duvarların Güvenliği EmptyPerş. Ağus. 20, 2009 2:17 pm

Muggle tarzı takım elbisesi ve yüzündeki o çarpık sırıtışıyla, seherbazların bulunduğu büroya girdi Jack. Scott, Joseph ve Leonard işlerinin başındaydılar, masalarında oturup dosyaları inceliyorlardı. Büro başkanlarını görünce kafalarıyla selam verdiler. Hoşgeldin seslerinin arasından, Jack, çarpık sırıtışını arttırarak karşılık verdi onlara. Akabinde kendine ayrılmış odaya girdi. Kapıda yazan siyah renkli Jagger yazısını her gördüğünde, içinde bir gurur duygusu kabarırdı Jack'in. Gene aynı duyguyla beraber odasına bakındı, tipik ofis eşyalarıyla donatılmıştı. duvarda zamanın Sihir Bakanı olan Bayan Dixie'nin hareketli bir portesi asılıydı. Genç bir kadın için büyük bir yük, diye düşünürdü Jack. Onun, Hogwarts öğrenciliğini yeni bıraktığını biliyordu, 17-18 yaşlarında bir bakan. Jack, böyle bir şeyin nasıl gerçekleştiğini anlamasa bile, Dixie'ye ondan önce gördüğü bakanlar kadar bağlıydı. Masasına oturup kağıtları incelemeye başladı. Rutin işlerdi. Şu şurada şunu yapmış, bu burada bunu yaralamış, falan filan... Gelecek Postası'nın resmî bir versiyonuydu bu dosyalar. Fakat, son zamanlarda dünyada tuhaf şeyler oluyordu. Özellikle de Yasak Orman'daki gelişmeler oldukça ilgi çekiciydi. Bu olay, Esrar Dairesi ile Seherbazlar tarafından ortak olarak inceleniyordu. Jack, Esrar Dairesi'ne hiç mi hiç güvenmezdi, onun için seherbazların bu olayı incelemesini bizzat kendisi sağlamıştı. Sıkıcı masabaşı işlemlerini hallederken, odasında devasa büyüklükte bir beyaz parıltı fark etti. Sandalyesinden ayağa fırlayıp elini asasına attı, fakat birkaç saniye sonra bunun gereksiz olduğunu anladı; tabii eğer bilmediği bir biçimde Jack bir Ruh Emici değilse... Odadaki cisim bir patronustu. Büyük, beyaz bir ejderhaydı. Patronusunu bildiği kişiler arasından ejderhaya sahip olan birini düşündü, ama yoktu. O an ejderhanın ağzının açıldığını gördü ve merakla getirdiği haberi dinlemeye başladı.
''Jack, ben Hogwarts Müdürü Clayton. Acilen yardımınıza ihtiyacım var. Çalışanlarınızdan iki kişiyle beraber Hogwarts'a gelmeniz gerekiyor.'' Ejderha aynı aceleyle ortadan yok oldu. Demek Clayton onu çağırıyordu, ha? Ne diyecekti acaba? Bir müdürün onu çağırmasının tek bir nedeni olabilirdi, onu da Jack bilmiyordu. Ama zaten, gidince öğrenecekti. Ondan dolayı kafasını yormadı ve aceleyle askıda duran fötr şapkasını kafasına geçirip seherbazların yanına çıktı. Darius, Favio ve Strauss ona meraklı gözlerle bakıyordu. Herhalde onlar da az önce gelip giden ejderhayı görmüşlerdi. Hiçbirinin bir şey sormasına fırsat bırakmadan konuşmaya başladı, ''Scott ve Joe, benimle geliyorsunuz. Leo, sen burdaki işlerle ilgilen.'' Söylediklerinin algılanmasıyla beraber Favio ve Strauss hareketlendi.

Telefon Kulübesi'nden Londra sokaklarına çıkmışlardı. Hava, o gün kapalıydı ve ince bir yağmur insanları okşuyordu. Meslektaşlarına bakıp,
''Uçuç tozunun engellenmiş olabileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak, Hogsmeade'ye cisimlenip ordan testral arabalarıyla Hogwarts'a geçeceğiz. Clayton bizi özel olarak çağırttı. Belki görmüşsünüzdür, o devasa patronus kaçık müdüre aitti.'' Kendi patronusunun kurbağa olduğunu düşününce, bir ejderhanın abartısı geldi aklına Jack'in. Ama bunu pek fazla umursayamadan, cisimlenmenin o iğrenç abukluklarını yaşamaya başladı. Birkaç saniye sonra Hogwarts'tan kaçan şu iki delikanlının açtığı şaka dükkanının önündeydiler. Tahmin ettiği gibi, Hogwarts'a giden yolun önünde bir testral arabası duruyordu. Jack, daha önce birinin ölümünü gördüğü, hatta onu öldüren kişi olduğu için bu iğrenç yaratıkları rahatlıkla görebiliyordu. Üç adam, arabaya bindikten sonra Hogwarts'ın dik yokuşunu çıkmaya başladılar. Jack, kapının önüne gelene kadar ne gibi bir tehlikenin olduğunu düşünüyordu. İçinde, Hogwarts'taki küçükler için bir korku bile oluşmuştu. Ama iyimser yanı, sadece bir limonlu çay için davet edildiğini düşünüyordu. Ama bir limonlu çay için, koskoca Müdür onlara, acilen yardımızına ihtiyacım var, demezdi. Kesinlikle böyle bir söz kullanmazdı.

Hogwarts'ın içine girdiğinde derslerin henüz başlamamış olduğunu gördü. Hiç değişmemiş, diye geçirdi içinden. Buraya gelmeyeli en az kırk yıl oluyordu ve herhangi bir değişiklik gözlemleyememişti şatoda. Öğrencileri ve Hogwarts'ı fazla izleyemeden, seherbaz arkadaşlarıyla beraber kulelere çıkmaya başladılar. Müdür'ün odasının bulunduğu kuleye giden yoldaydılar şimdi. Yolun sonunda gördüğü o haşmetli kartal heykeli, ona işin zor tarafını hatırlatmıştı. Müdür, onlara parolayı söylememişti. Hogwarts Müdürleri'nin psikolojik sorunlarına göre parolaların şekli de değişiyordu. Bu parolalar tatlı isimlerinden, eski sevgililerine kadar her şey olabilirdi. Ama Clayton gibi birinin parolası neydi? Kartalın önünde sap gibi beklerken, yüksek sesle öksürdü. Adeta burada olduklarını belli etmek istiyordu. Birkaç saniye sonra, kartal hareket etti ve ardında sakladığı merdivenlerde Marcus Clayton'un vücuduyla karşılaştı. Uzun boylu ve yapılıydı. Parlak gözleri, bir vampiri andırıyordu. Bu adamı, en son bir Yoldaşlık toplantısında görmüştü. Ne kadar zaman olduğunu hatırlayamıyordu ama o zamandan bu zamana pek değiştiği söylenemezdi. Elleriyle onları çağırdı Clayton ve seherbazlar onun ardından merdivenleri tırmandılar. Odaya girdiklerinde, odanıun ihtişamı gözünden kaçmadı Jack'in. Duvarlarda asılı duran eski müdürlerin arasından, tek bir kişiyi seçti gözleri; kendi zamanının müdür olan Albus Dumbledore. Rahat olduğundan emin olduğu koltuğunda uyukluyordu. O sırada Clayton, seherbazlara ve Jack'e oturmalarını söyledi. Jack, Scott ve Joseph talimatlara uyup sandalyelere yerleştiler. Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından,
''Ne oldu, Marcus?'' dedi Jack, endişeli bir sesle. Az kişi, Jack ile Marcus'un samimi birer dost olduklarını bilirdi. Birbirleriyle rahatlıkla isimleriyle hitap ederlerdi, tabii resmî dairelerde soyisimlerini kullanırlardı her zaman için.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Scott Rafael Favio

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Scott Rafael Favio



Mücadele Tarafı : Favio.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Unicorn

Güvenli Duvarların Güvenliği Empty
MesajKonu: Geri: Güvenli Duvarların Güvenliği   Güvenli Duvarların Güvenliği EmptyPerş. Ağus. 20, 2009 9:36 pm

Odasında işleriyle boğuşurken bir yandan saçlarıyla oynuyor, diğer yandan ise sol elinde bulunan kalem ile ritim tutuyordu. Herzaman olduğu gibi işi başından aşkındı, sihir bakanlığında küçük bir görev değişimi yaşamıştı. Unutturma bölümü başkanı görevini bırakarak seherbazlığa geçmişti. Bunda gerek hogwarts müdürünün gerekse sihir bakanı'nın etkisi vardı. Kafasının meşgul olduğu bu zamanda içeriye baş seherbaz olan Jackson girdi. Scott'un gözünde hiç tanımadığı babası gibiydi. Sihir bakanlığın'da yaşı büyük olan kişilerden biriydi o ve seherbazların tamamı ona saygı gösterirdi. Yılların vermiş olduğu emek ve terin yüzüne vermiş olduğu şeklin altından bir gülümsemeyle seherbazları süzüyordu. Scott, aynı gülümsemeyle ona karşılık verdi ve hemen önünde bulunan yarım bırakmış olduğu işe devam etti. Herkes onu soğuk biri gibi bilirdi. Hatta sihir bakanlığında dedikodu çıkaranlar bile olmuştu, '' Yeni olayların tek sorumlusu Scott ! O karanlık taraf için çalışan biri ! '' asılsız iddalar yaşamın her döneminde olacağı gibi bu dönemde de Scott'un peşini bırakmamıştı. Bekleyebilen için herşey sonuç verirdi. Seherbazlık zorlu bir meslekti ve sihir dunyasinda ilgi çekici karanlık olaylar baş göstermeye başlamıştı. Çoğu aydınlık taraf yoldaşı bu durumdan endişelensede seherbazların korkusu yoktu. Bir gün büyücülük okulunun müdürüne çıkma şerefini elde ederse bu konuyu konuşacaktı şüphe yoktu. Savaş muggle tarihinde okunduğu gibi mızraklı, trampetli bir bayram değildi. Onun manzarası kandı, ölümdü... Çoğu zaman duellolarda yoldaşlık adına çalışan Scott kendine güvenen biriydi. Korku kavramı onun için çok değişik bir yerdeydi artık. Tecrübesi ve zihinsel yeteneği sayesinde saygınlık kazanmış, kendini göstermişti. Yaşam görüşü çok daha farklıydı Scott'un. Her insan bu karanlığı, bu korkuyu değiştirmeyi düşünür, fakat kimse önce kendisini değiştirmeyi düşünmez. İnsanın içinde ki karanlık ve aydınlık dengesi öyle bir çizgidedir ki, o dengeyi yerinden oynatmak ölümcül sonuçlara yol açabilir. Bu yüzden herkes onu daha değişik bir gözle bakar onu anlamaya çalışırdı. Taşları yerine oturtmak zordu fakat Scott'un en sevdiği şeylerden biri gizemi çözerek aydınlığa kavuşturmaktı. Bu yüzden seçimini seherbazlık olarak değiştirmişti. Jackson'un yanında mutluydu, seherbaz arkadaşları büyük bir kardeşlik içindeydiler ve her duruma karşı koyabilecek bir şekilde eğitiliyorlardı. Genç yaşlarına rağmen üstün özellikler göstererek sihir bakanlığını ve sihir dunyasini koruyan genç savaşçılardı onlar. Sihir bakanlığında en çok güvenilen bölüm olma özelliğini gururla taşırlardı hepsi. Bu düşünceler içindeyken içeri giren büyük bir patronus dikkati çekti. Scott ayağı kalkarak asasını çıkardı ve yavaşça gelen şeyi süzdü. Jackson'un odasına doğru ilerliyordu. Herhangi bir saldıya hazırlamamıştı kendisini, başta ölüm yiyen sanmıştı herkes fakat daha sonra patronus olduğu anlaşılınca asalar yerine koyulmuştu. Meraklı bakışlar Jackson'un kapısında iken bu bekleyişi giderecek olan kişi kapıyı bütün olgunluğu ile açtı ve yürüyerek seherbazların bulunduğu masanın önüne geldi. Scott soru sormuyor sadece gözleriyle '' Neler oldu ? '' dercesine bakışlar fırlatıyordu. En sonunda beklenen cümle ağızdan çıktı ve Rafael hızlı bir hamleyle masasından kalkarak asılı olan eski siyah, uzun kabanını aldı. Baş seherbazın yanına gelerek diğer arkadaşını bekledi. Koridorlardan geçerken herkes onları izliyor, cevap bulmaya çalışıyorlardı. Onlar ise bütün soğukkanlılıklarıyla sokağa varmışlardı.

Fazla erken bir saatte, uykunun insanların gözlerinde bir perde gibi kapandığıı bir zamanda çağırılmışlardı. Yağmur, zamanın ne kadar hızlı geçtiğini anlatırcasına seherbazların gözlerinin önünden akıp geçiyor. Üzerlerine düştüğünde ise buharlaşırcasına yok oluyordu. Baş seherbaz o sırada onlara küçük bir bilgi vermişti. Scott başıyla onaylayan bir hareket yaptı. Cisimlenirken içinden geçen duyguları düşündü ve birden kendini arabanın yanında buldu. Çok anısı vardı bu yerde, bunlardan biri tekrar canlamıştı. Şaka dükkanının önüne geldiğinde derin bir nefes aldı ve baş seherbaz'ı izlemeye devam etti. Hogwarts, gençliğinin ve çocukluğunun geçtiği yerdi. Orayı özlemişti. Girişe geldiğinde buranın eşsiz bir yer olduğu fikrine tekrar kanaat getirdi ve yürümeye başladı. Bir çok öğrenci onlara korkulu gözlerle bakıyor. Ama telkin edici bakışlar Scott'tan öğrencilere doğru yöneltilmişti. Böylece onlara birşey hissettirmemeye çalışıyordu. Yanında ki arkadaşlarıyla birlikte müdürün odasına doğru ilerlerken Hogwarts anlaşılamayan bir sessizliğe bürünmüştü. Seçmen şapka'nın etileyici sesi ve her öğrenciyi bir binaya atması... Unutulamayacak şeyler arasındaydı. Yolun sonuna geldiklerinde parola söyleme zamanıydı ama Jackson, öksürmeyle işi geçiştirmişti. Kapı açılmıştı ve karşılarına Hogwarts'ın genç müdürü çıkmıştı. Muhtemelen Scott ile yaşıt olacaktı. Hiç hogwarts'ta ki müdürlerin yaşamı, yaşı hakkında bir bilgi edinmemişti. Oturma talimatını yerine getirdikten sonra sessizliği bozan Jackson olmuştu. Marcus ona cevap vermişti. Scott'un düşünceleri doğru çıkmıştı. Aslında Marcus ile Scott'un tanışmışlıkları vardı, ama rütbesi gereği baş seherbaz ile daha yakındı. Muhabbetleri her zaman yerinde ve tatlı olsa da bu sefer iş ciddi idi. Yasak ormanda ki olayarı biliyordu, Marcus'un bu konu ile ilgili konuşacağını da tahmin etmişti. Bütün soğukkanlığı ile Marcus'a baktı ve dudaklarını kıpırdattı. Korkulan savaş tekrarda geri mi geliyordu ?

Biz seherbazların korkusu yok efendim. Sizde çok iyi bilirsiniz, Jackson ve beni tanırsınız. Güveninizi boşa çıkarmayacağız.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Joseph Mark Strauss

Genel Müdür YardımcısıGenel Müdür Yardımcısı
Joseph Mark Strauss



Kan Durumu : Safkan

Güvenli Duvarların Güvenliği Empty
MesajKonu: Geri: Güvenli Duvarların Güvenliği   Güvenli Duvarların Güvenliği EmptyCuma Ağus. 21, 2009 12:29 am


Odanın karanlığı içinde masa başlarında bulunan bedenler günlük görevlerini yerine getirmek için durmaksızın çalışıyorlardı. Odada sadece dosyaların içinde bulunana kağıtların sesleri çıkıyordu. Joseph de aynı görevi yapıyordu. İncelediği dosyayı rafa kaldırmak için yerinden sessizce kalktı ve parmak uçlarında yürür gibi adımlarını attı. Rafa yerleştirdiği koyu lacivert dosyayı bıraktı ve yanındaki siyah kaplı dosyayı aldı. Sağ elinde tutarak masasına ilerledi. Diğer seherbaz arkadaşları da dosyaları inceleme işlemlerini sürdürüyorlardı. Oturduğu sandalyesini hafifçe masanın içine çekerek siyah kaplı dosyayı açtı. O sırada kapıdan içeri baş seherbaz olan Jackson Jagger girdi. Yüzündeki gülümsemeyle bütün seherbazları selamladı ve diğer seherbazlar gibi Joseph de başını sallayarak selam verdi. “Hoş geldiniz!” diyerek onun odaya gidişini seyretti. Bay Jagger yılların getirdiği etkiyle alnında buruşmalar oluşmuştu. Kim bilir neler görmüştü? Gözlerini Jackson’dan ayırdı ve masasının üzerinde açık duran dosyayı incelemeye başladı. İncelediği dosyada pek önemli bir bilgi yoktu; geçmişte yaşanmış olaylarla doluydu. Sağ elinin işaret parmağıyla sayfayı çevirdi ve okumaya devam etti. Bir an incelediği dosyayı bıraktı ve düşüncelere daldı. Bu aralar örgütün toplantısı olmamıştı. Dostu Marcus’tan bir toplantı haberi gelmemişti. Örgütteki diğer üyeler merakla toplantının ne zaman olacağını merak ediyordu. Joseph, Marcus’u pek aratmıyordu ve işlerin düzenli bir şekilde olması için görevler veriyordu. Örgüt içinde oluşturulan bir grup, büyücü dünyasında ve yaşadığı ortamlarda oluşan olayları rapor şeklinde örgüte getiriyorlardı. Joseph, iki tarafı da iyi idare ediyordu. Sabahları bakanlıkta olan işlerini hallediyor, akşam üzeride karargaha giderek bilgi sahibi oluyordu. Gelen raporlarda önemli bilgiler olmuyordu. Her şey çok sakin ve sessizdi. Fakat bu sessizliğin bir sebebi olmalıydı. Evet, bu sessizlik fırtına öncesi sessizliğiydi. Büyücü dünyasını ve Muggle dünyasını yakından ilgilendiren bir olay patlak veriyordu. Henüz bu olaylardan habersiz olan bakanlık, olağan işlerini sakince yerine getiriyordu. Seberbazlık çalışanları da bu sessizlikten ve sakinlikten sıkılmışlardı. Onlar oturdukları yerden iş yapmayı sevmezler ve masa başında geçirdikleri saatler onlar için ölüm gibiydi. Joseph, gözlerini odada gezdirirken birden beyaz bir cisim belirdi. Joseph ani bir hareketle elini asasına aldı ve beyaz cisme yöneltti. Cisim havada süzülerek Jackson’un odasına ilerliyordu. Diğer seherbazlarda aynı tepkiyi vermişti asalarını çekerek o beyaz cisme çekmişlerdi. Karanlık taraftan gelen bir cisim miydi? Meraklı gözlerle beyaz cismi süzdü ve onun bir patronus olduğunu anlamasıyla asasını yerine koyarak işine geri döndü. Fakat aklı patronusta kalmıştı. Kimin patronusuydu ve neden buraya gelmişti? Yaptığı işi bırakarak bay Jagger’in odasına bakmaya başladı. Kısa bir zaman sonra aceleyle çıkan Jackson, meraklı gözler etrafında konuşmaya başladı. “Scott ve Joe, benimle geliyorsunuz. Leo, sen buradaki işerle ilgilen.”

Yerinden ok gibi fırlayan Joseph, askılığa ilerledi ve orada asılı duran siyah ve uzun cübbesini alarak Jackson’u izlemeye başladı. Meraklı gözlerle onu takip ediyordu ve hafif tempolu şekilde yürüyorlardı. Koridorlardan geçen bu üç benden, diğerlerinin ilgisini çekmeyi başarmıştı. Onlar yürürken yoldan çekiliyorlar ve merakla onları izliyorlardı. Sadece meraklı olan onlar değildi. Joseph ve yanındaki meslektaşı Scott’ta meraklı gözlerle Jackson’a bakıyordu. Adımlarını daha da hızlandırarak yollarına devam etmeye başladılar.

Telefon Kulübesinden çıkarak Londra’nın her zaman yağmurlu olan havaya aldırmadan sokaklara karıştırlar. “Uçuç tozunun engellenmiş olabileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak, Hogsmeade'ye cisimlenip ordan testral arabalarıyla Hogwarts'a geçeceğiz. Clayton bizi özel olarak çağırttı. Belki görmüşsünüzdür, o devasa patronus kaçık müdüre aitti.” diyerek anında hop sesiyle cisimlenmişti. Joseph endişeli düşüncelere dalmadan önce cisimlenmek için sağ elini göğsüne götürdü ve bedenini doksan derece açıyla sol tarafa çevirdi ve hop sesiyle oradan yok oldu. Cisimlenmenin neden olduğu o basık ve bir o kadarda iğrenç olan hava boşluğundan geçerek Hogsmeade’ye cisimlendi. Önlerinde duran testral abrasına vakit kaybetmeden bindiler ve dik yokuşu geçmeye başladılar. Jospeh’in endişesi git gide artıyordu. Marcus neden seherbazlığı okula çağırıyordu? Kötü bir durumla karşı karşıya mı kalmıştı? Hogwarts’ın kuleleri göründüğünde aklı birden burada yaşadıkları anlara yoğunlaştı. Marcus ile aynı dönemde Hogwarts’a gelmişler ve aynı binaya yerleşerek çok iyi arkadaş olmuşlardı. Marcus’la yaptıkları afacanlıklar ve Profesörleri deliye döndüren olaylarda hep onların ismi bulunurdu. Geçirdikleri o güzel günlerin ardından bir seçim yapmaları gerekiyordu. Ya bakanlığa geçip orada çalışacaklar ya da başka bir işle uğraşacaklardı. Joseph, bakanlığı seçmişti ve seherbaz olarak orada çalışacaktı. Marcus, bakanlığı bir türlü sevmemişti ve ona hiç bulaşmadan kendi başının çaresine bakmaya karar vermişti ve başının çaresine de bakmıştı. Şimdi İngiltere’nin en iyi büyücü okulunun müdürü olmuştu. Bu düşüncelere kapılmışken araba durdu ve okula gelmişlerdi. Arabadan seri bir şekilde indikten sonra hızlı adımlarla okula ilerlediler.

Okulun içine girmişlerdi. Hogwarts’ta hiçbir şey değişmemişti. Bütün o düzen hep aynı kalmıştı. Meraklı öğrenciler bu üç bedene gözlerini ayırmadan izliyorlardı. Yüzünde bir gülümseme oluşmuştu, o da öğrenci olduğu zamanlarda her şeyi merak ederdi ve cevabını almadan işin sonunu getirmezdi. Müdür’ün odasının önünde duran o büyük kartal heykelinin önünde durdular. Bu sessiz bekleyişin ardından Jackson sesli bir şekilde öksürdü. Öksürmesiyle o devasa kartal heykel yerinden oynadı ve arkasında dostu Marcus belirdi. Uzun süredir onu görmemişti. Yüzündeki o eğlenceli hal yerine üzüntülü ve stresli bir ifade almıştı. Yaşadığı olaylar onu zora sokuyor gibiydi. Marcus’a “hey adamım, nasılsın, nasıl gidiyor durumlar” demek istedi ama yapamazdı. Bu durum içersinde bu çok abes kaçardı. Marcus’un işaretiyle heykelin içindeki gizli merdivenlerin basamaklarını çıkmaya başladılar.

Müdürün odasına geldiklerinde hızla gösterilen sandalyelere oturdular. Joseph’in yüzünde hala meraklı bir ifade vardı. Gözlerini Marcus’tan ayırmadan bakmaya başladı. İçinden; “Adamım, neyin var? Neler oluyor, her şey yolunda mı?gibi sorular yöneltiyordu. Bu soruları sesli bir şekilde yerine getiremiyordu. O sırada Jackson, Joseph’in iç sesini duymuş olmalı ki Marcus’a “Ne oldu, Marcus?” sorusunu yöneltti. Hepsi birlikte Marcus’un vereceği cevabı beklemeye başladılar. Bu çağrılma sebepleri nelerdi? Bunları az sonra Marcus’tan öğreneceklerdi…

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir

Misafir




Güvenli Duvarların Güvenliği Empty
MesajKonu: Geri: Güvenli Duvarların Güvenliği   Güvenli Duvarların Güvenliği EmptyCuma Ağus. 21, 2009 1:32 pm

Yasak Orman’da karşılaştığı manzara, adamın olduğu yerde donakalmasına neden olmuştu. Bir atadam grubu, orman zemininde hareketsizce, gözleri gökyüzüne, boşluğa bakarak duruyordu; ölülerdi. Genç adamın ne yapacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. Ormanın en asil yaratıklarına, kimin böyle bir kin besleyeceği konusunda en ufak bir tahmini yoktu. Beyni artık işe yaramıyor gibiydi. Flavio’nun tüm bunlar ile bir ilgisi var mıydı? Adamın birkaç atadamdan ne isteyebileceğini bilmiyordu. Hayır, bu işte onun parmağı yoktu. Marcus’un fark edemediği, gözden kaçırdığı bir şeyler vardı. Ve bu gerçek, onu deli ediyordu. Her zaman güvendiği zekâsı onu yanıltıyordu. Gözleri, atadamların üstündeyken, fazla bir şey düşünemez olmuştu. Aklına gelen tek fikir, Jackson ve ekibini okula toplamak olurdu. Bakanlıktan onay gelirse tabii…

“Expecto Patronum!” Mutlu bir anısını düşünerek fısıldadığı büyüyle, asasının ucundan çıkan gümüş ışın, büyük bir ejderhaya dönüştü. Hiç vakit kaybetmeden göz önünden kaybolan ejderhayı izlerken, hâlâ düşünceliydi. Odasının yolunu tuttuğunda, güvenlik önlemleri hakkında düşüncelere dalmıştı. Sihirli Yaratıkların Bakımı dersi, artık Yasak Orman yakınlarında işlenmemeliydi; bu, tehlikeli olurdu. Olası olaylara karşı, ormandan şatoya gelebilecek her yere savunma büyüsü koyulmalıydı. Evet, yaratıklar belirli bir sınırın içine bırakılmalıydı. Bir an bunun kendi aralarında daha çok ölüme yol açacağını düşündü genç adam. Ama önemli olan öğrencilerin güvenliğiydi. İşin onu ilgilendiren kısmı öğrencilerdi. Geri kalanıyla bakanlık ilgilensin, diye düşündü. İlk kez, bir işi önemsemiyordu.

Odasına ulaştığında, doğruca koltuğuna oturdu ve harıl harıl yanan şöminenin karşısında düşünmeye devam etti. Dışarıdan gelen kuvvetli bir öksürme sesiyle, sarmal merdivenlere ulaştı ve aşağıya indi. Hemen orada, Jackson ve yanında getirdiği iki seherbaz duruyordu. Onlara gelmesini işaret ederek ‘ejderha’ parolasını mırıldandı, sarmal merdivenler onları odaya taşıdı. İçeriye adımını attığında bir süre sessiz kaldı. Bir şeyler söylemeye niyetlendi, ama konuşamadı. Bir an önce açıklama yapmak istese de ölüler sözcüğü ağzından çıkamıyordu. Sonunda, en sonunda, Jack’in sorusu üzerine dudaklarını araladı ve üç meraklı adama sesini ulaştırdı.

“Kötü şeyler oluyor, Jackson. Az önce Yasak Orman’daydım.” Sustu ve bir süre öylece kaldı. Yasak Orman’da gördüklerini hatırladı ve devam etti. “Ölü bir atadam grubu var. Atadamları öldüren şey her neyse, bu beni tedirgin ediyor. Ayrıca, bir profesörümüzün okuldan ayrılışıyla ilgili bir şeyler duymuşsundur.” Sağ elindeki, hâlâ belirgin olan kesiği işaret etti. “Bu da yaşananlardan bir hatıra. O, güçlü ve okula tekrar gelecek. Sizden koruma sağlamanızı istiyorum. Hazırlıklı olmak zorundayız.” Söylediklerinin ardından ortam sessizliğe büründü. Birkaç dakika sonra, Jackson’ın yanında getirdiği seherbazlardan biri –Scott- cesaret verircesine konuşmuştu. Evet, seherbazlar korkusuzdu.

“Bana efendim demene gerek yok, Scott. Samimi olmamızı tercih ederim.” Zor da olsa gülümseyerek, genç adama karşılık verdi. Koltuğunda otururken, üç seherbaza oturmaları için masanın çevresindeki koltukları gösterdi. Onlar yerlerine otururken artık bir cevap beklemeye başlamıştı. Jackson, ekibiyle birlikte Hogwarts’ı korumayı kabul edecek miydi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edward Colbert

GezginGezgin
Edward Colbert



Mücadele Tarafı : Redimus.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kurbağa

Güvenli Duvarların Güvenliği Empty
MesajKonu: Geri: Güvenli Duvarların Güvenliği   Güvenli Duvarların Güvenliği EmptyCuma Ağus. 21, 2009 3:26 pm

“Kötü şeyler oluyor, Jackson. Az önce Yasak Orman’daydım.”
Marcus'un diyeceklerini yarıda kesmesiyle beraber, Jackson da kulaklarını dört açıp onu dinlemeye başlamıştı. Tahmin ettiği gibiydi. İşin ciddiyeti had safhadaydı. Daha sonra Marcus'un söylediklerini tamamen dinledi. Oturduğu yerde geriye yaslanıp düşünmeye başladı. Ölü atadamlar, kaçak bir profesör... İşler bir çıkmazdaymış gibi görünüyordu. Marcus'un gösterdiği kesik de, profesörün hangi şartlar altında ve niçin kaçtığını biraz olsun gözler önüne seriyordu, en azından Jack için. O profesörü duymuştu, neydi adı; Néil. Müdürün söyledikleri arasında, en önemlisi Hogwarts güvenliğini seherbazlara bırakma teklifiydi. Jack, minik öğrencilerden genç delikanlı ve bayanlara, Hogwarts'ın öğrencilerinin güvenliğinden Marcus'un sorumlu olduğunu biliyordu, o, Scott ve Joe yalnızca dışarıdan gelecek tehlikelere karşı tetikte olacaklardı. En azından Jack'in tahmini bu yöndeydi. Kafasında sözcükleri toparlamaya çalışırken, Scott'un cesaret verici sözlerini dinledi. Genç ve cesur biri, diye düşündü Jack. Ve ayrıca, onun sadakatinden de emin olabilirdi. Sonra Joe'ye baktı. Yoldaşlık'ta önemli bir role sahipti ve Hogwarts'ı korumak için Scott'la beraber uygun isimler arasındaydı. Şu an içinse zaten bir seçme şansı yoktu Jack'in. Bakanlık onaylarının ve zımbırtılarının yükünü Marcus'un yükleneceğini düşünüyordu. Bu tür işlerinden altından iyi kalkardı zira. Düşünceleri bir kenara bırakıp, merakla onu izleyen Hogwarts Müdürü'ne döndü ve konuşmaya başladı, "Seherbazlarım ve ben, Hogwarts Okulu'nu korumaktan ve gerekirse bu yolda canımızı feda etmekten mutluluk duyarız, eski dostum. Lâkin senden tek bir ricam var, Bakanlık onayları, falandı filandi, bunlarla ilgilenirsen sevinirim. İletişim kabiliyetin benimkinden daha yüksek ne de olsa." Dediklerinde samimiyet ve kararlılık seziliyordu. O da işin ciddiyetinin farkındaydı; fakat eski bir alışkanlık olsa gerek söylediklerinden hemen sonra o meşhur çarpık sırıtışı suratında yerini almıştı. Marcus'un, Jack'in ricasını kırmayacağından emin olduğu için artık Hogwarts'ta geçireceği zaman diliminde neler yapılabileceğini düşünmeye başladı. Zamanının büyük bir kısmı burada geçecekti ne de olsa.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Scott Rafael Favio

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Scott Rafael Favio



Mücadele Tarafı : Favio.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Unicorn

Güvenli Duvarların Güvenliği Empty
MesajKonu: Geri: Güvenli Duvarların Güvenliği   Güvenli Duvarların Güvenliği EmptyCuma Ağus. 21, 2009 7:51 pm

Scott meraklı tavırlarla ikisinin arasında geçen konuşmayı dinliyor. Tastik edercesine kafasını sallıyordu. İş gittikçe ciddileşiyor e kafa karıştıran bir hal alıyordu. Profesör okuldan kaçmıştı ha. İddaya vardı ki yakın zamanda büyük katliamlara başlardı. Yaşının küçük olmasına rağmen çok fazla tarih okumuştu ve ne olup ne olamayacağını tahmin edebiliyordu. Sihir Bakanlığı işi sıkı tutarak Hogwarts'ta ki profesörleri incelemelerini istemişti. Marcus'la yakın bir dostluk kurmuslar fakat Neil, onun davranışları çok garipti ve Scott tanışmamıştı onunla. Scott heryerde görev alabilirdi. Hogwarts için birşeyler yapmak o da istiyordu. Cesaretli bir gençti. Bunu kullanmasını iyi bilirdi, özellikle ruh emicilere karşı soğukkanlılığını korurdu. Oda da ki sıcak hava anlatılan konulardan dolayı git gide soğumaya başlamışken, Scott kafasında ki bilgilerle anlatılanları karşılaştırıyordu. Marcus'un dediğine aynı gülümsemeyle karılık veren Rafael, kafasında birkaç plan kurmuştu ama bunları zamanı gelince paylaşacaktı arkadaşlarına. Bu sırada yanında oturan Joe'ya takıldı gözleri. Dikkatli ve ilgili bakışlarla konuşulanları dinliyordu. Bu sırada Joe'da ona bakmış ve Scott kafasını sağa sola sallayarak '' Yaşananlar çok kötü '' demek istemişti. Jackson'ın konusması bitince o da kafa sallayarak ona katılırcasına cevap verdi. Dört duvar arasında geçen konuşma gittikçe arap saçına dönüyor ve Scott'un terlemesine neden oluyordu. Bir an önce harekete geçmeleri ve bu karanlığın gelişimine son vermeleri gerekiyordu. Savaş tahmin edildiğinden de yakındı. Kim bilir ? Belki de yakın arkadaşlarını da kaybedebilirdi. Kendi bile yok olabilirdi. Korkmuyordu, kendini herşeye karşı hazırlamış. Ustalıkla, yaşlı tecrübeli bir seherbaz gibi etrafa bakıyor ve oturuşunu düzenliyordu. Scott tamamen korkusuzdu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Joseph Mark Strauss

Genel Müdür YardımcısıGenel Müdür Yardımcısı
Joseph Mark Strauss



Kan Durumu : Safkan

Güvenli Duvarların Güvenliği Empty
MesajKonu: Geri: Güvenli Duvarların Güvenliği   Güvenli Duvarların Güvenliği EmptyC.tesi Ağus. 22, 2009 1:47 am


Gelen açıklamalara göre kötü olaylar bütün ihtişamıyla geliyordu. Yasak Orman’da yaşanan o vahşet kötülüğün ilk belirtileri olmuştu. Büyücü dünyası yeni ve çetin bir savaşa sürükleniyor ve bu kötülük henüz duyulmamıştı. Müdür’ün odasında oturan dört beden kötülüğe karşı ilk mücadelesine başlayacaklardı. Okuldaki öğrencilerin güvenliği her şeyden önemliydi. Öğrencilere hiçbir şey belli etmeden yapılacak olan bu koruma için henüz bir plan hazırlanmamıştı. Fakat koruma için canlarını ortaya koyan dört beden daha şimdiden okulu korumaya başlamışlardı. Şimdilik olayların nasıl geliştiği ve neden olan kişiyi bulmaları gerekiyordu. O sırada Marcus’un söylediği kaçak profesör, bütün şüpheleri üzerine çekiyordu. Atadamları öldüren kişi o muydu? Henüz bunun cevabı bilinmiyordu; ama en kısa zamanda bulunacaktı. Demek kaçan profesör bir okulda köstebek olarak duruyordu. Uygun ortam sağladığında okuldan kaçtı ve olayların başlamasına neden oldu. Joseph şimdi okuduğu okulun güvenliğini üstlenecekti. Elinden geleceği her şeyi yapacaktı ve bu okuluna olan borcundan birisiydi. Joseph’le göz göz gelen Scott, kafasını sağa sola sallayarak olayların hiç iyi olmadığını belirtmiş ve Joseph’te başını aşağı yukarı sallayarak onay vermişti.

“Evet, bay Jagger’a katılıyorum ve koruma için elimden geleni yapacağım. Marcus, dostum, okulun güvenliği için gerekli çalışmalara başlarız ama bize okulla ve Yasak Orman’la ilgili detaylı bilgi lazım, biliyorsunuz ki okulda birçok gizli bölümler var, buraların tespit edilmesi ve koruması lazım… Koruma için hemen bir plan hazırlamamız lazım. Eğer gerekirse örgütümüzden de yardım alabiliriz.”

Gizli bölümler konusu oldukça önemliydi. Marcus’la okul dönemlerinde gizli geçit bulup okuldan firar ettikleri olmuştu ve kimsenin haberi olmamıştı ya da onlar öyle zannetmişti. Joseph, Bay Jagger’ın kimseye güveni olmadığını biliyordu. Bu nedenle örgütten yardım isteme önerisinde bulunmuştu. En önemli nokta güvenli bir strateji geliştirip uygulamaydı. Koruma için gerekli bütün işlemler yapılmalıydı. Yasak Ormana ve okulun çevresine koruma için; büyüler ve tılsımlar hazırlanmalıydı. Profesörler ve seherbazlar sırayla okulda ve çevresinde nöbet tutmaları gerekebilirdi.

Büyücü dünyasında yeni bir sayfa açılıyordu. Bu ilk sayfaya yazılan yazı; Hogwarts’ın korunmasıydı. Kaçan profesör en kısa zamanda yakalanmalı ve gerekli işlemler yapılmalıdır. Köklü bir geçmişe sahip olan Hogwarts, ilerisi görülemeyen bir kötülükle karşı karşıya kalmıştı. Savaş çanları hafif sesle çalmaya başlamıştı. Ne olursa olsun burası ve büyücü dünyası halkı korunmalıydı. Çıkabilecek bu savaş ağır sonuçlarla son bulabilirdi. Şimdi yapılması gerekenler başlamalıydı…

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir

Misafir




Güvenli Duvarların Güvenliği Empty
MesajKonu: Geri: Güvenli Duvarların Güvenliği   Güvenli Duvarların Güvenliği EmptyC.tesi Ağus. 22, 2009 4:20 pm

Zihni, az önce karşılaştığı manzarayı uzaklaştıramazken, Jackson’ın söylediklerini işitiyordu. O ve ekibinin ricasını yerine getireceğine zaten inanıyordu; aldığı cevap karşısında şaşırmamıştı. Ama bu yaptığı, savunmayı güçlendirecek miydi? Hogwarts’a girmek isteyecek büyücünün, kapıyı kullanacağını sanmıyordu. Kapıda güvenlik için seherbaz bulunması ne işe yarardı ki? Yasak Orman’ın girişi, tutulacak ilk yer olmalıydı. Yaratıklar arasında huzursuzluk çıkacaktı, belki de ölümler devam edecekti. Bu ortamda oradan şatoya adım atmak isteyenler bile olabilirdi; seherbazların orada bir güvenlik sağlaması gerekirdi. Tüm bunları bir kenara bıraktığında, Jackson’a cevap olarak birkaç şey söylemek için dudaklarını araladı. “Teşekkürler, Jack. Onay işini ben hallederim; Sintié ile görüşmeyi düşünüyorum zaten.” Kısa bir zaman içinde Sihir Bakanı ile de bir görüşme yapmayı plânlıyordu. Fakat o an, görüşmeyi düşünmenin sırası değildi. Anlamsız bir yüz ifadesiyle üç adam üzerinde düşünmeye devam ediyordu. Yasak Orman’ın girişi dışında, nerede bulunmaları gerekirdi? O sırada konuşan Joseph, sanki Marcus’un sorusunu duymuş gibiydi. Gizli geçitlerden bahsediyordu. Evet, Marcus ve Joseph’in öğrencilik zamanlarında keşfettikleri ve kim bilir kaç kez okul dışına çıkmalarını sağlayan geçitler. Onların bir an önce kapanmasını sağlamalıydı. Joseph’i de yanına alarak, bu işi halledebilirdi. “Gizli geçitler. Evet, bir ara onların hepsine bir çözüm üretmeliyim. Örgüt meselesine gelince, şu an için yeterli olacağımızı düşünüyorum. Umarım, tüm büyücülerimize ihtiyaç duyacak duruma gelmeyiz.” Ses tonundan tedirginlik okunabiliyordu. Bu durumu önemsemedi. Sonuçta, odadaki dört adam içinde, tedirgin olmayan var mıydı?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Güvenli Duvarların Güvenliği

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-