AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Herşey güzel giderken...

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
Audrey Autumn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Audrey Autumn



Mücadele Tarafı : Beyim bilir.
Rp Sevgilisi : Castor.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Tavus kuşu.

Herşey güzel giderken... Empty
MesajKonu: Herşey güzel giderken...   Herşey güzel giderken... EmptyC.tesi Ağus. 23, 2008 12:44 am

Gözlerinden düşen damlaların sürekliliği, içinde hissettiği acını büyüklüğüyle boy ölçüşmeye çalışıyor gibiydi. Ama Sintié bunu asla mümkün olamayacağına o kadar emindi ki deli gibi ağlamaya devam ediyor, olan veya olacak herşeyin izlerini göz yaşlarıyla kendisinden uzaklaştırmak istiyordu. Elinde tuttuğu ufak kağıt parçasının, ruhunda yarattığı boşluğu bir türlü kabullenemiyordu. O kadar... O kadar inanılması güçtü ki. Bir süreliğine rüya sanıyor sonra defalarca okuduğu satırlar, gerçeği inatçı bir biçimde önüne seriyordu. Bunu hak edecek ne yapmıştı ki sanki? Düşünemiyor, duyamıyor, hissedemiyor, nefes alışları giderek hızlanıyor ama tam boğazında bir engele takılıyordu. Bitkin, güçsüz ve oldukça hassastı, Baykuşhane'nin tam ortasında, yerde oturan Ravenclawlı kız. Sarı saçları dağılmış, gözleri yaşlar nedeniyle buğulu bir görüşe sahip hale gelmiş, ayaklarıyla yeri dövmekten ayakkabılarının ucu yıpranmıştı. Tam o anda olan biten herşeyden nefret ettiğini tekrarlıyordu kendine. Dünya'da kendisine en çok değer veren varlık artık yanında değildi. Bir daha da olmayacaktı. Sadece 13 yaşında bir kız için dayanılması o kadar zordu ki. Giderek şeffaflaşıp sonunda kayboluyor, ardından dünyanın dibine doğru çekiliyor gibi oluyordu. Ruhunu, ufak bir parfüm şişesine sığdırmaya niyetli bir ordu vardı sanki etrafında. Kollarında elleriyle sıkmaktan, tırmalamaktan ve tırnaklarını batırmaktan oluşmuş yaralar vardı. Ama hiçbiri önemli değildi, içi acıyordu, bedeni değil... İnanmak istemiyordu, neden sanki birkaç gün öncesinde, göl kenarında diğer bina arkadaşlarıyla değil de, tam da bu saatte burada yalnızdı? Sarılacağı, içini dökebileceği kimse yokken etrafta, çok daha şiddetli yaşıyordu tüm kızgınlığını, içini tamamen kaplayan hüzne engel olamıyor ve yaşadıklarına bir anlam vermeye çalışırken düşünce gücünü yitiriyordu. Bu bir ceza olmalıydı, ne için peki? Ne yapmıştı da bu kadar büyük bir acıyı uygun bulmuşlardı kendisine? Gözlerinden düşen damlalar, okuduğuna en çok pişman olduğu kağıdı ıslatırken, tekrar tekrar en baştan okuyordu tüm mektubu. Bu olamazdı, kabul etmiyordu. Kendisine sormamışlardı ki. Bunu kaldırıp kaldıramayacağını bilmiyorlardı ki. Bu olamazdı, hayır kabul etmiyordu.

"Anne... Sen nasıl? Artık..." Ağzından dökülen saçma sapan, binlerce sözcükten belki de en anlaşılır olanıydı bunlar. Bir anda kendini kaybedip artık dünyada olmayan biriyle konuşmaya başlamıştı. Olanları açıklamasını istiyor, bunu yaşamasına izin verdiği için suçluyor ve bir daha asla göremeyeceği kadına sevgi ve minnet sözcükleri fısıldıyordu. Kalbi yerinden fırlamak üzereydi neredeyse, dayanamıyordu, dayanmasına olanak yoktu. Nasıl koparabilmişlerdi onu kendisinden hiç tereddüt etmeden, acımasızca? Bu kadar iğrenç, bu kadar aşağılık bir insan ordusu hiçbir şeyi hak etmiyordu. Sintié daha önce başına gelen kötü bir olay olarak en fazla, yere düşmeyi sayabilecek kadar mutlu bir hayat sürerken şimdi başına gelen şey adeta öldürüyordu onu. Artık istemiyordu, böyle bir durumda daha fazla bulunmak canını yakıyordu. Tiksiniyordu herkesten, herşeyden... Tüm güzel günleri bir anda zihninde oluşan kara delikte kaybolmuş, geride gizlendikleri yerden çıkıp tüm bedenini dolduran kötü hisleri, dertleri ve sorunları kalmıştı. Üzerindekileri çekiştirerek, bacaklarına vurup zaten kanayan yerleri iyice acıtmaya çalışarak, içindeki yıkımın yerini, fiziksel acıya bırakmaya uğraşıyordu. Acı çekmeyen tek bir hücresi bile yok gibiydi, damarlarında dolaşan kan gittiği her yere taşıyordu tüm acının ağırlığını.

Elinde, annesinin öldüğünü söyleyen bir mektup tutmak zorunda bırakılmanın verilebilecek en berbat işkence olduğuna o kadar emindi ki, bu işkenceye daha fazla katlanmak yerine, hayattan uzaklaşmak ve belki de tamamen ayrılmak istiyordu. Eğer sağlıklı olarak düşünebilse, hiçbir şeyin ölüm gibi bir seçeneği sunmasına izin vermemek gerektiğini, bunun oldukça bencil bir davranış olacağını, geride bıraktığı insanlara böyle bir şey yaşatamayacağını ve asla, ne olursa olsun bunu göze almaması gerektiğini bilirdi. Ama yapamıyordu işte, bir kere sağlıklı falan değildi ki sağlıklı düşünebilsin. Çok kötü bir hastalığa yakalanmıştı, tedavisi olmayan. Hiçbir suçu yoktu ne kendisinin ne de annesinin. Dünya'daki belki de en güzel şeydi o. Neden almışlardı onu kendisinden? Neden yok etmişlerdi mutluluğunu? Annesi, tüm yaşamı boyunca insanlara yardım etmiş, bir şifacı olarak görevini en iyi şekilde yerine getirmişti. Peki neden başkaları ona teşekkür edecekleri yerde, bir daha çok sevdiği çocuklarına sarılmasını imkansız hale getirmişlerdi? Tarafsız ve savaşla hiç ilgisi olmayan bir kadını seçmelerinin tek nedeni babası olmalıydı. Sıradan bir seherbaz da değil, Baş Seherbaz... Böyle birinin karısını öldürenler ödüllendirilmiş olmalıydı. Ne öldürdükleri ne de öldürdükleri insanla beraber nefes bile alamayacak hale gelenler umurlarında değildi. Neden olsun ki zaten, onlar Baş Seherbazın karısını öldürmüşlerdi, değil mi? Gerisi önemsiz ayrıntılardı. Asla bilemezleri verdikleri acının yarattığı etkiyi, bilseler de anlayamazlardı, onu da yaptılar diyelim, yüzlerinde aptal bir gülümseme meydana gelirdi sadece. Birileri üzgündü ya, ondan...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alain Paul Dixie

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Alain Paul Dixie



Mücadele Tarafı : Fıratizm ~
Rp Sevgilisi : Mia ^^.

Herşey güzel giderken... Empty
MesajKonu: Geri: Herşey güzel giderken...   Herşey güzel giderken... EmptyC.tesi Ağus. 23, 2008 2:55 am

Ufh... Hadi ama ne bitmez dersmiş. İyi ki de kehanet dersini almıyorum.


Kendi kendine söylenirken çoktan kehanet dersinin yapıldığı küçük, havasız ve sıcak odanın önüne yaklaşmıştı. Birkaç merdiven daha tırmandıktan sonra küçük odanın kapısının önüne gelmişti. Sıkıntıyla içerdekilerin dışarı çıkmasını beklemeye koyulmuştu. Merdivenlerin altında beklemekten sıkılmış olan Alain, merdivenleri tırmanarak yukarıda beklemeyi tercih etmişti. En azından aşağıda öyle kazık gibi beklemekten yukarıda beklemek daha iyiydi ve merdivenleri tırmanarakta boş boş durmamıştı. Kehanet dersliğinin kapısının biraz yanında kollarını bağlamış ve sırtını da duvara vermiş olarak beklemeye devam ediyordu. Maglor, çok önemli bir şey söyleyeceğim derken neyi kastetmişti? Bunu bilemiyordu ama bu kadar bekledikten sonra beklediğine değer bir şey olmasını umuyordu.

Kapının önünde öylece kaç dakika beklediğini bilmiyordu ama beklemesini sonlandıracak zili duymasıyla kollarını çözüp sırtını da duvardan çekmesi bir olmuştu. Biraz daha bekleseydi ağaç olacağından korkmaya başlamıştı. Kapıdan çıkan öğrenciler arasından gözleri Maglor'u aramaya koyuldu. Kafasını uzatarak geçen öğrencilere bakındı ama Maglor hala derslikteydi. Ne derdi vardı bu çocuğunda derslikten bir türlü ayrılamıyordu? Siyah saçları ve uzun boyuyla herkesin içinde rahatça fark edilebilen Maglor sonunda derslikten çıkabilmişti. Alain, oflaya puflaya Maglor'un yanına gittiğinde suratında sıkkın bir ifadeyle Maglor'a dönmüştü.

Sonunda çıkabildiniz dersten. Evet, neymiş bakalım bu önemli konu?

Konuşmasına merdivenlerden indiklerinde başlamıştı. Baykuşhanenin girişine açılan kapıdan çıktıklarında dışarıdaki yağmurun hala dinmemiş olduğunu gördü. Kışın sert geçeceğini haber veren bu yağmura aldırmadan yanında Maglor ile yürüyorlardı. Maglor hala cevap vermemişti ama yürümeye devam ediyordu. Baykuşhanenin önünden geçiyorlardı ki yukardan birinin kendini parçalarcasına ağladığı duyuluyordu. Ardından gelen yarım yamalak sözlerin çok iyi tanıdığı birine ait olduğunu duyunca Alain otomatik olarak baykuşhanenin girişine yürümeye başladı. O anda düşündüğü tek kişi Sintié idi.

Aceleyle merdivenleri tırmandığında baykuşhanenin bir köşesinde oturmuş, perişan bir halde ağlayan Sintié'yi görünce koşarak yanına gitti. Elinde tuttuğu mektup onu ağlatmayı başarmış olmalıydı. Gelen haber neydi ki bu kadar harap etmişti Sintié'yi? Sintié'ye sarılarak teselli edercesine konuştu.

Merak etme Sintié. Gelen haber her neyse eminim düzelecektir. Kendini böyle harab etme.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/alain-pa
Maglor Silimaurë

GezginGezgin
Maglor Silimaurë



Mücadele Tarafı : Chlebos
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Pegasus.

Herşey güzel giderken... Empty
MesajKonu: Geri: Herşey güzel giderken...   Herşey güzel giderken... EmptyC.tesi Ağus. 23, 2008 3:31 am

Ortak salonun kalabalığını farketmemiş olması imkansız gibiydi. Gözleri Alain'i ararken, çocuğun ileride Norah ile birşeyler konuştuğunu görmüştü. Zamanın uygun olmadığını düşünerek, şöminenin vermiş olduğu uyuşukluk etkisi ile yerinden binbir zahmetle kalkarken, bir yandan da söyleyeceği şeyin ne kadar geç olursa, o kadar kötü sonuçlar doğuracağını düşünüyordu. Çantasını ayakları ile sıkıştırmış olduğu yerden zorlukla çıkardı ve sırtına attı. Ortak salondan çıkmak üzere iken Norah'ın Alain'ini yanından ayrılmış olduğunu gördü. Saatine baktı ve kehanet dersinin başlamasına kısa bir zaman kaldığını farketti. Çocuğun yanından geçerken durdu ve hafif bir tereddüt içerisinde "Alain. Kehanet dersinden sonra seninle önemli birşey konuşmam gerek. Şimdi derse geç kalacağım. Görüşürüz." dedi. Hızla ortak salondan çıkarken, midesinin bulandığını hissedebiliyordu.

Yine çay yaprağı okuma dersini işliyorlardı. Önceki derste yaptığı espri üzerine bir hafta boyunca, bulundukları dersliği temizlemek ile meşgul olmuştu. Her akşam bir saatini bu lanet olasıca yere harcamıştı. Yine çayını içmişti -ki bundan nefret ederdi- ve kalan çöplere bakıyordu. Bir köpek resmi görmüş ve bunun anlamını ders kitabından araştırmıştı. Ecel.. Yutkunmuş ve sanki değiştirebilecekmiş gibi, fincanın içindeki çöpleri karıştırmıştı. Dalgın bir halde dersin bitimini ilan eden zilin sesini duymuş ve profesörün yanına gitmişti. "Profesör. Ben fincanımda bir köpek gördüm. Kitaptaki karşılığı eceldi. Bu olabilir mi?" Yutkunarak sorduğu bu soru üzerine profesör çocuğun endişelendiğini anlamış bir şekilde, "Her gördüğün şey çıkmaz Bay Silimaurë. Bir hafta boyunca neden buradaydın sanıyorsun ki? Sadece temizlik mi? Kafanı kullansaydın benim kitaplarımı da incelerdin!" Profesöre içinden bir kez daha lanetler yağdırırken, sinirinin üst seviyeye çıktığını hissediyordu. "Üzgünüm profesör. Ama top şeklindeki camlar ve fincanın dibindeki artıklar ile ilgilenmiyorum." Hırs ile arkasını dönüp derslikten çıkarken, duyduğu tek ses "Bir hafta daha cezalısınız Bay Silimaurë!"

Derslikten çıkmıştı ve kendini oldukça rahatlamış hissediyordu. Başını sağa çevirdiğinde Alain'i görmüştü. Hafif sıkkın gözüküyordu - ki Maglor bu kadar bile sabredemezdi- ve şimdi yanına doğru geliyordu.
Sonunda çıkabildiniz dersten. Evet, neymiş bakalım bu önemli konu? Etrafına bakındığında, hala çok kalabalık olduğunu farketti. Eliyle ilerlemesini işaret ederken bir yandan da konuşmaya başladı. "Burası çok kalabalık. Daha sakin bir yerde konuşsak iyi olur sanırım." Merdivenlerin sonuna vardığında baykuşhaneye vardıklarını farketti. Baykuşhanenin de ilerisine gitmek için adımlarını atmışlardı ki içeriden gelen bir ses onun ve Alain'in duraksamasına yol açtı. Ses oldukça tanıdığa benziyordu ve bir süre Alain'e baktıktan sonra, onun içeriye girmesi üzerine kendisini onun peşinden içeriye attı ve içerideki manzara kalbine bir acının saplanmasına yol açmıştı.

Yerde öylece durup ağlayan bir Sintié vardı. Gözlerinden yaşlar geliyordu ve sanki her düşen yaş parçası Maglor'un da kalbinin yarısından akıyordu. Alain'in koşarak gitmesine karşılık, kendisi donarak kalmıştı. Neler oluyordu böyle? Kendisine aylar gelen fakat aslında çok kısa olan bir süreden sonra ikiz kardeşlere yaklaştı ve Sintié'nin elinde bir mektup tuttuğunu farketti. İstemsizce eğildi ve Alain'inin ne tepki vereceğini umursamayarak kızın ellerini tuttu. Ardından elindeki mektubu hafifçe ellerinden aldı ve dikelerek mektuba göz gezdirmeye başladı..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/maglor-s
Audrey Autumn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Audrey Autumn



Mücadele Tarafı : Beyim bilir.
Rp Sevgilisi : Castor.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Tavus kuşu.

Herşey güzel giderken... Empty
MesajKonu: Geri: Herşey güzel giderken...   Herşey güzel giderken... EmptyC.tesi Ağus. 23, 2008 4:14 am

Şatonun içinde veya çevresinde olup biten hiçbir şeyle ilgilenemiyordu o anda, herşeyden soyutlaşmış, kendi yarattığı evrendeydi. Ne o soğukkanlı ve sakin hali ne de kontrollü zamanlarından bir iz vardı. Ama zaten kimse, bu kadar yakınındaki birini kaybeden bir kızdan böyle bir şey bekleyemezdi. Hıçıkırıklarının dışında hiçbir sesi işitemiyordu, zaten etrafındakilerle ilgilenemeyecek kadar perişan haldeydi. Bu yüzden giderek kendisine doğru yaklaşanların ayak seslerini fark edememiş, haliyle bir tepki de vermemişti. Ama Sintié o haldeyken fark edemese de kendisine yaklaşanlardan biri, aslında uzun bir süre görmek istemeyeceği kişiydi. Alain'in yatıştırıcı sözleri kulaklarında yankılanırken, mektubu ilk okuduğundaki haline dönüvermişti tekrar. Hiçbir şey düzelmeyecekti işte. Neden olanları duymadan sakinleştirmeye adamıştı bu çocuk kendini. Tüm umutsuzluğu ve hüznü en üst noktasına ulaşmıştı. Hiçbir şey, asla... Böyle negatif ve kesin kelimeleri aklına getirmek bile rahatsız ediyorken onu, şimdi bu kelimeleri "yaşamak" mahvediyordu küçük kızı.

Olanlardan haberi olmayan ikizine sıkıca sarıldı sanki hiç bırakmayacak gibi. Başını çocuğun göğsüne yasladığı an göz yaşları daha da hızlanmıştı. Ama bir nebze rahatladığını hissediyordu. Hala etrafında kendisine değer veren insanların olduğunu görmek güzeldi. Çocuğun yüzüne bakıp, hiç yüzünden eksik etmediği gülümsemesini görmek için başını ve bedenini geriye çekti. Ama Alain'in yüzünde sadece şaşkın ve üzgün bir ifade yakalayabilmişti. O an kalbinin yerinden kopup sürüklendiğini düşünse çok da abartmış olmazdı herhalde. Nasıl söylerdi, nasıl ağzını açabilirdi, onu bu şekilde üzgün görmek bile kahrolmasına neden olurken aynı acıyı onun da yaşamasına nasıl izin verirdi? Saklayamayacağı da kesin olduğuna göre teselliyi kısa bir süreliğine sessiz kalmakta buldu. En azından birkaç dakika... Son mutlu birkaç dakika...

Alain'in yeşil gözlerine odaklanmışken ellerindeki sıcaklık yüzünü belki de o sırada en çok ihtiyacı olan kişiye çevirmesine neden oldu. Ellerini narince tutan çocuk, kısa bir süreliğine yüreğindeki yaranın yerini sevginin doldurmasına izin vermişti. Buna o kadar ihtiyacı vardı ki Alain'in ne düşündüğü ya da ne tepki vereceği hiç umrunda değildi. Zaten biraz sonra öğreneceklerinden sonra aynı Sintié'de olduğu gibi, zihnini kaplayan sadece tek bir şey kalacak, diğerleri basit birer ayrıntıdan ibaret gibi gelmeye başlayacaktı. Maglor'un mektuba yönelmesiyle, defalarca okumaktan artık ezberlediği cümleler bir bir gözünün önüne geldi. Her kelime iyice güçsüzleştiriyor, yarı baygın bir hale getiriyordu. Başı zaten ağlamaktan daha önce hiç olmadığı kadar ağrıyordu. Kollarına ve açtığı yaralara hiç bakmamaya çalışsa da beceremediğinden başı da dönmeye başlamıştı biraz. Ama tüm bunlar çok da etkili değildi, asıl kendinden geçmesini sağlayan şey tam o sırada Maglor'un okuduklarındaydı. Sessizce Maglor'un yüzündeki değişen ifadeyi izledi. Konuşamayacak kadar zayftı, zaten konuşmaya çalışsa bile kendini parçalarcasına ağlarken sesinin çıkacağına da emin değildi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alain Paul Dixie

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Alain Paul Dixie



Mücadele Tarafı : Fıratizm ~
Rp Sevgilisi : Mia ^^.

Herşey güzel giderken... Empty
MesajKonu: Geri: Herşey güzel giderken...   Herşey güzel giderken... EmptyC.tesi Ağus. 23, 2008 5:19 am

Ağlamaktan gözleri birer kan çanağına dönmüş ikizini ne kadar teselli etmeye çalışsa da bunun işe yaramadığını aksine kızı daha da kötü yaptığını görünce teselli etmeyi kesip sarılmaya devam etti. Olayları bilmeden teselliye başlamaması gerektiğini her defasında kendine hatırlatıyor olsa da bu lanet alışkanlığından kurtulamıyordu. Bu defa da böyle olmuştu ve Sintié daha beter ağlamaya başlamıştı. Kendisine sıkıca sarılmasından ve başını Alain'in göğsüne yasladığında daha da hızlı ağladığından ters bir şeyler olduğu anlaşılıyordu. Kız, sarılmış bir şekilde ağlarken onun yapabileceği şey daha sıkı sarılıp teselli etmekti ama teselli etme konusunda başarılı olamadığı için sadece sıkıca sarılıyordu. Sağ eliyle kızı sararken sol eli Sintié'nin saçlarını okşuyordu. Sintié, kendisini çekip buz mavisi gözlerini Alain'in yeşil gözlerine çevirince Alain sadece şaşkın ve üzgün bir bakış oluşturabilmişti. İkizini daha önce bu denli üzgün gördüğünü hatırlamıyordu. Ne olmuştu da böylesine üzülmüştü Sintié?

Gözleri Sintié'nin gözlerine odaklanmışken o an aklı Sintié'yi mutsuz etmeyi başarmış olan mektuptaydı ama Maglor, ondan önce davranmış Sintié'nin elinden mektubu alıp, elini tutmuştu. Aklı tamamen mektupta olan Alain'in gözleri bu teması görse de dudakları buna ses çıkarmıyordu. Hem zaten onlar arkadaştı ve arkadaşlar arasında bu gibi durumlarda böyle tepkiler oluşabilirdi. Gözlerini birkaç kere ardarda kırparak Maglor'un okuyup bitirdiği mektubu çocuğun elinden alırken, çocuğun mektubu okuduktan sonraki yüz ifadesinin değişmiş olduğunu gördü. Kafası karışmış bir şekilde ters tuttuğu mektubu düzelterek okumaya başladı.

Mektubu bitirdiğinde bir süre öylece kalakalmış, hareketsiz ve hissiz bir canlı olarak öylece ayakta dikilmişti. Az önce beyninden vurulmuştu, az önce yaşama sevincini yitirmişti, az önce doğduğundan beri duyduğu o tatlı sesi bir daha duyamayacağını öğrenmişti, az önce kalbinin büyük bir kısmını tamamen kesip atmışlardı, az önce annesinin öldüğünü öğrenmişti... Boş gözlerle baykuşların bir havalanıp bir konduğu baykuşhanenin süsten uzak duvarına bakıyordu. Bir daha asla ama asla sakinleştiren, güven veren ve sevecen tavırlarıyla yüzünden gülümsemesini eksik etmeyen annesini göremeyecekti. Ona söylemeye fırsat bulamadığı "Seni seviyorum." lafını asla söyleyemeyecekti. Yaptığı şakayı kendi üzerinde deneyip, yaralanmasına neden olduğunda bir an önce eve gelip kendisini iyileştirebilecek biri olmayacaktı artık.

Elinde tuttuğu mektup yavaşça yere süzülürken gözünden bir damla yaş da çenesinden aşağıya süzülmüştü. Yeşil gözleri iyice dolan çocuk Sintié'ye çaresizce bakarken tüm bu olayların altındaki nedeni sorguluyordu beyni. Neden annesi? Neden başka biri değil de annesi? Bencilce davrandığını biliyordu ama yoldan geçen biriyle annesini aynı kefeye koyacak kadar da aptal biri olduğunu sanmıyordu. Neden her gün Gelecek Postası'nda okudukları dükkanlardan biri yağmalanmamıştı bugün yada neden bugün de ölüm yiyenlerin başka bir yerde toplandıkları belirlenmemişti? Neden annesi bugün öldürülmüştü? Annesi ne Zümrüdüanka Yoldaşlığı tarafındaydı ne de yoldaşlık tarafına çalışan bir casus. Tarafsız bir şifacıydı annesi ama babası... Belki de bu olayla babasının ilişkisi vardı. Sonuçta o sıradan bir seherbaz değildi. Baş Seherbazdı... Karanlık taraftakilerin düşmanıydı. Belki de karanlık taraftakiler babasını cezalandırmak için annesini öldürmüşlerdi. Bunu ne bugün ne de ilerdeki günlerde bilebilirdi.

Gözleri dolmuştu ama Sintié'nin karşısında ağlarsa kız daha da kötüleşir diye kendisini sıkıyordu. Gözleri Maglor'a dönük olan kızın yanına çöktü. Çaresiz ve kendisini ağlamamak için tutmaktan kıpkırmızı olmuş gözlerle ikizine bakıyordu. İçinden bulunduğu yeri yerle bir etmek geçiyordu ama bunu yapamazdı. Sintié'ye sıkı sıkı sarıldı. Hayatta artık ona en yakın olan, onu en iyi anlayan kişi olarak sadece Sintié kalmıştı. Ona güven vermek için daha sıkı sarılmıştı ama Alain'e kim güven verecekti artık? Kim onun aslında becerebileceği şeyleri önceden bilip ona cesaret verecekti? Sessizce ve kimse bilmeden ağladığında kim onu teselli edecekti? Tüm bunları yapan biri vardı ancak onu da Alain'in kolları arasından çekip almışlardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/alain-pa
Maglor Silimaurë

GezginGezgin
Maglor Silimaurë



Mücadele Tarafı : Chlebos
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Pegasus.

Herşey güzel giderken... Empty
MesajKonu: Geri: Herşey güzel giderken...   Herşey güzel giderken... EmptyC.tesi Ağus. 23, 2008 7:52 am

Mektubu okumayı hızla bitirmişti. Boğazında birşeylerin düğümlendiğini hissediyordu. Biliyordu ki şu an ne derse anlamsızdı karşısındaki iki kişi için? Biliyordu ki şu an onlara hiçbir yardım edemezdi ve biliyordu ki şu an onlar için yapabileceği tek şey, sağlayabileceği güven duygusuydu. Yüzü gerginlikle kasılmış bir halde bir Sintié'ye, bir de Alain'e bakmıştı. Çocuğun mektubu elinden almasını hiç istememesine rağmen bunu okumak onun en büyük hakkıydı. Her ne kadar kendisi bu hakka sahip olmasa da. Ama o Sintié'ye aşkını açıklarken sadece onunla değil, onun hayatıyla olacağını söylemişti. Alain'e dostum derken öylesine bir laf olarak söylemiyordu. Gerçek bir dost gibi, hayatında her zaman olacağı bir dostuna dostum diyordu ve bu nedenle de bunu öğrenmek biraz onun da hakkıydı.

Alain'in mektubunu bitirmesini izlemişti. Sessiz bir şekilde avlanmaktan gelen birkaç baykuşun girdiği pencereye doğru yöneldi. Dışarıdaki yağmurlu hava aslında herşeyi açıklıyordu. Ya da kehanet dersindekiler.. Gözleri uzaklara dalmışken bir an için kendisini, arkasında duran ikiz kardeşlerin yerine koydu. Öyle ya annesi olmasa ne olurdu? Hiç düşünmemişti bunu. Daha doğru bir ifade ile düşünememişti. Ona bakıp büyüten, sevgisini kendisiyle paylaşan, savunmasız, el kadar bir bebekten, büyüyüp olgunlaşan bir çocuğa dönüşmesini sağlayan birisiydi o. Onun yokluğuna nasıl dayanabilirdi ki? O ölümü görmemişti ve bunu görmeyi de dilemiyordu. Bu yüzden de ne söylerse söylesin boş geleceğini biliyordu. Pencereden gelen sert rüzgar, yüzünün üşümesine yol açarken, arkasını döndü ve birbirine kenetli iki kardeşi gördü. Ağır bir şekilde içeriye doğru yöneldi.

Belki onları yalnız bırakmak en iyisiydi. Ama her zaman en iyi seçenek doğru olacak diye bir kural yoktu. Alain'e bakıyordu. Bir abi edasıyla güçlü olmaya çalışıyordu. Şimdi de Sintié'ye bakıyordu. Hüznünü dışarıya vurmuş, kızarmış gözler ile kendisine bakıyordu. Onların bu halini gördükçe, istemsiz bir şekilde iki damla göz yaşının yanaklarından kaydığını hissetti. Bunu görmemelerini dileyerek arkasına döndü. Biraz ileride bekleyen iki kişi, en yakınlarıydı bu okulda. Onların acısı kendi acısıydı ve bunu yüreğinde hissediyordu. Soğuktan sertleşmiş yanaklarındaki ıslaklığı silerek, tekrar arkasına döndü ve ikizlere yaklaştı. İkisinin karşısına çökerek üzgün bir şekilde onlara baktı. Konuşmaya cesareti yok gibiydi. Fakat birşeyler söylemesi gerekliydi..

"Ne söylesem boş biliyorum. Ama şunu bilmenizi istiyorum. Ben daima yanınızda olacağım.." Yutkundu ve gözlerini Sintié'nin gözlerine odakladı. Buz mavisi gözlerdeki hüznü hiç görmemiş olmayı yeğlerdi. Elini Alain'in omzuna koydu ve onunda ağlamasını, içindeki hüznü dışarıya vurmasını diledi. Duyguları içe atmak kadar kötü birşey yoktu. Çünkü insanı yiyip bitiren, her zaman içe atılan duygular olurdu. Sanki bir aile trajedisi içerisindeydi ve o da bu aile içinde bir fertti..

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/maglor-s
Audrey Autumn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Audrey Autumn



Mücadele Tarafı : Beyim bilir.
Rp Sevgilisi : Castor.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Tavus kuşu.

Herşey güzel giderken... Empty
MesajKonu: Geri: Herşey güzel giderken...   Herşey güzel giderken... EmptyPtsi Ağus. 25, 2008 1:27 am

Alain'in Maglor'un elinden o hiç okumamayı dilediği mektubu alırken, Sintié kısa bir süreliğine ağlamayı kesti. Dizlerini bükerek göğsüne kadar çekti ve başını dizlerine yasladı. Kızın ağlamaları da kesilince baykuşhanede derin bir sessizlik oluşmuştu. Sintié belki de ilk defa korkuyordu. Daha önce ölüm ona o kadar uzak ve erişilmez geliyordu ki, şimdi bu kadar yakınında birinin ölmesi aslında hayatın sandığı kadar mükemmel olmadığını gösteriyordu. Ya o ölüm yiyenler seherbazın karısını değil de kızını seçmiş olsalardı? Hogwarts'a girmek zaten bu kadar kolayken bunu yapmak çok da zor değildi. Şu anda kendisi değil de annesi aynı acıyı çekiyor, kızı öldüğü için kendini yerden yere vuruyor olabilirdi. Hatta belki de ölüm yiyenler seherbaza yeteri kadar acı çektiklerini düşünmediklerinden aileden birinin daha eksilmesi gerektiğini düşünmüşler ve tam da o sırada bunu planlıyorlardı.

Böyle şeyler düşünmemesi gerektiğini kendi kendine defalarca tekrarlayan küçük kız başını yaslamış olduğu dizlerinden kaldırarak Alain'e baktı. Mektubun son satırlarını okuyor olmalıydı. Çocuğun biraz önceki güçlü halinden eser kalmamıştı. İçi parçalanmış, ruhundan bir şeyler sürüklenmiş gibiydi. İfadesiz, donuk ama belki de sadece ikizinin anlayabileceği bir boşluk vardı yüzünde. Kimbilir içinde ne haykırışlar ne kan ağlamalar vardı... Hiçbirini belli etmiyordu ya da en azından çabalıyordu. Sintié bir kez daha hayranlıkla baktı ikizine. Annesinin ölümü onu da en az kendisi kadar etkilemiş olmalıydı, belki biraz daha az ama yine de çok etkilemiş olmalıydı. Onun bu kadar dayanıklı ve olgun olabildiği anlara daha önce de rastlamıştı ama böyle bir olaya sırf Sintié için katlanıyormuş gibi gözükmesi kahramanlık değildi de neydi? Kendisi bunu başaramamıştı hem de o kadar güçlü bir karaktere sahip olduğunu düşünürken. Gerçi güçlü olmaya da hiç çalışmamıştı, annesini kaybeden biri olarak bunu başarabileceğine ihtimal bile vermiyordu. Ama Alain'in karşısındaki soğukkanlı tavırları çocuğa saygı duymasını sağlamıştı. Çocuğun hala donuk yüz ifadesini koruyarak yanına çöküp sarılmasıyla kısa bir süredir tutmaya çalıştığı göz yaşları tekrar sele dönüştü. Birine sarılmışken kendini tamamen karşısındakinin savunmasına bırakıp, istediğini rahatça yapmaya fırsat buluyordu. Bu yüzden böyle anlarda birine sarılmaya çok ihtiyaç duyardı küçük kız. Kendini tamamen rahatlamış hissedene kadar Alain'in kolları arasında hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordu. Bu saatler boyu sürse de... Sonunda ağlamayı keserse bunun acısının azaldığından ya da bu durumu kabullendiğinden değil, artık bedeni nefes almak dışında hiçbir şey yapamayacak hale geldiğinden olacaktı.

Kendisini tamamen Alain'e bırakmış, o kendisi tutmasa yere yığılabilecek kadar güçsüz dururken, Alain'in göğsüne yasladığı başını hafifçe kaldırıp, ağlamaktan eski göz alıcılığı kalmamış, kıpkırmızı gözleriyle Maglor'a baktı. Çocuk gidip gitmemek arası kısa bir tereddütü atlattıktan sonra ona tüm şatoda en yakın olan iki ismi böyle bir durumda yalnız bırakmamanın daha uygun olacağını düşünmüş olmalıydı. Sintié, onun sessizce ağladığını görünce başını hızlıca diğer tarafa doğru çevirdi ve ardından tekrar Alain'e yasladı. Çevresindeki herkesi üzüyordu. Maglor bunu hak etmeyecek kadar iyiydi, bir başkası olsa orda beklemezdi bile. Ama o hala sevgiyle bakan gözlerle iki kardeşin yanında duruyordu; ona bir kez daha aşık olmamak elde değildi.

Maglor'un yanlarına kadar gelip, söylediği sözcükler Sintié'nin bir süredir kontrol etmeye çalıştığı sakinliği tamamen kopardı. Olamıyordu, güçlü olamıyordu, sakin ya da soğukkanlı davranamıyordu. Tek tek buraya gelişinden o mektubu son okuyuşuna kadar, hayatını değiştiren olaylar gözünün önünde canlandı. Mektubu ilk okuduğu anda yaşadığı yıkımı tekrar hissediyordu. Kim bilir aynı işkenceyi kaç defa çekecekti daha... Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki, her kalp atışında zorlandığını hissediyordu Sintié. Görüş alanı iyice bulanıklaşmış, hiçbir eklemi veya kası kendi kontrolünde değilmiş gibi hareketsiz duruyordu. Başı çatlayacak gibiydi, kendini bu kadar yıpratarak ağlarsa baş ağrısından da kurtulamayacağını biliyordu gerçi. Ama kendi kontrolünde değildi ki. Annesinin beyaza kaçan sapsarı parlak saçlarından o güzel gülümsemesine kadar birlikte yaşadıkları her anı beyninin uç noktalarından çıkıp inatla bir daha o mutlu günlere dönemeyeceğini bağırıyordu. Nasıl dayanacaktı buna, gece onun yüzünün, gözünün önünden gitmesini nasıl sağlayacaktı, derslerde annesinin artık yaşamadığını düşünmekten profesörle nasıl ilgilenecekti, arkadaşlarıyla konuşurken konu ailelerden açılırsa bu olanlar tekrar aklına gelmeyecek miydi? Küçük ruhu bu kadar şeyi taşıyabilecek güçte miydi, ondan bile emin değildi.

Maglor'un sözleri beyninde yankılanırken tek tek her kelimeyi işliyor, üzülecek bir yan arıyordu sanki zihni. Bu işte o kadar başarılıydı ki. Özellikle Maglor'un ağzından çıkan ve yakınınızdaki birinden çıkabilecek en anlamlı söz olan "daima yanınızda olacağım." lafı, Sintié'nin tamamen hayattan kesilmesini sağlamıştı. Annesi de o kadar çok vermişti ki bu sözü. İlk yürümeye başladığında, bir arkadaşı onu itip dizinde bir yara oluşmasına neden olduğunda, tatil boyunca kuzeninde kalmak istemediğinde ve her Hogwarts treni kalkmadan önce... Bu sene de Hogwarts'e gitmeden önce duymuştu genç cadının ağzından bu lafları. Anneleri hep tutamayacakları sözler vermemeleri gerektiğini hatırlatırdı çocuklarına, peki şimdi o da aynı hatayı yapmamış mıydı? Sonsuza kadar yanlarında kalacaktı hani, neredeydi şimdi? Tutamamıştı sözünü, bunu yapmasını engellemişti, o iğrenç, "ölüm yiyen" sıfatı ardına gizlenip, bir adamın her hizmetine koşuşturan, hiçbir amaç ya da sebep sorgulamaksızın itaate yoğunlaşmış asalaklar ordusu. Hem de kadının iyi bir anne ve şifacı olmaktan başka hiçbir suçu yokken.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alain Paul Dixie

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Alain Paul Dixie



Mücadele Tarafı : Fıratizm ~
Rp Sevgilisi : Mia ^^.

Herşey güzel giderken... Empty
MesajKonu: Geri: Herşey güzel giderken...   Herşey güzel giderken... EmptyPtsi Ağus. 25, 2008 4:55 am

Güçlü olmalıydı. En azından güçlü görünmeliydi. Ruhen çökmüş bile olsa sadece Sintié'ye yardım etmek için güçlü olmalıydı. Kollarının arasına aldığı kız durdurduğu ağlamasını Alain'in kollarında tekrar başlatmıştı. Duygusal bir boşlukta oldukları şu sıralarda birbirlerine hiç olmadıkları kadar ihtiyaçları vardı. Birbirlerine kenetlenmiş bir şekilde dururken Sintié kendisini ağlayarak tamamen boşaltıyor, Alain ise tuttuğu göz yaşlarının sele dönüşüp akmaması için büyük çaba harcıyordu. Bunun için harcadığı enerji başını zonklatarak ağrıtsa da Alain şu an kendinden çok Sintié'yi düşünüyordu. Kendisini bu kadar çok parçalamasına izin vermemesini bildiği halde elinden bir şey gelmiyor sadece ona sıkıca sarılıyordu.

Sintié başını Alain'in göğsünden kaldırıp Maglor'a doğru çevirince Alain'de gözlerini Maglor'a çevirdi. Çocuğun gözlerinden akan iki damla yaş karşısında Maglor'un gerçekten de iyi bir dost olduğunu anlamıştı. Hiç kimse böyle bir haber karşısında çıkar gütmeden üzülmezdi ama Maglor bu davranışıyla hiçbir çıkar gütmeden sadece insanlığın daha ölmediğinin canlı bir örneğiydi. Maglor'un yanlarına çöküp söylediği birkaç kelime Alain'in ruhuna dokunmuş, birkaç damla göz yaşı akıtmasına neden olmuştu.

Kendisini toplamaya çalıştığında dostunun elinin sıcaklığını omzunda hissetmesi ona ayrı bir güç kazandırmıştı. Fakat söylediği son sözler annesinin bu yılda unutmadan tekrarladığı ve Hogwarts'a giderken söylediği sözlerle birebir aynı olunca Alain'in içini mektubu ilk okuduğu anki duygularına geri göndermişti. İfadesiz, duygusuz bakışları gene yüz hatlarını sarmıştı. Maglor'un bu sözü bilinçsizce söylediğini bilmesine rağmen kendini kötü hissetmesine engel olamamış, annesiyle olan anıları bir bir gözünün önünden geçmeye başlamıştı. Artık yanlarında olmasa da hala onu hissedebileceklerine dair bir umut belirmişti küçük yüreğinde.

Maglor'a bakışlarıyla teşekkür etmeye çalışmıştı fakat bunu becerememişti. Annesinin öldüğünü beyni hala inkar ediyordu. Sanki bu senesi bitince eve vardıklarında parlak sarı saçları ve yüzüne muhteşem oturan gülümsemesiyle anneleri orada onları bekliyor olacaktı. Her yıl olduğu gibi bu yılında bitiminde sorduğu yıllarının nasıl geçtiği sorusunu soracak, gelen cevapları özlemini gidermeye çalışarak dinleyecekti. Evlerine gittiklerindeyse annelerinin hazırladığı muhteşem bir eve dönüş seramonisinin sonunda tüm ev halkı salonda oturup bütün yılın değerlendirmesini yapacaklardı. Fakat, seviyeleri belli olmayan karanlığın "köleleri" annelerini onların elinden almış, bu güzel yıl sonu tablosunu berbat etmeyi başarmışlardı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/alain-pa
 

Herşey güzel giderken...

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-