AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Love Games

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
Nepthra Mystacorida

GezginGezgin
Nepthra Mystacorida



Mücadele Tarafı : Tarafsız Görünümlü çift taraf üyesi
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Panter

Love Games Empty
MesajKonu: Love Games   Love Games EmptyPerş. Haz. 04, 2009 3:54 pm

Kütüphanede oturmuş Sihir Tarihi’ni kurcalamaktan aşırı derecede sıkılmıştı. Önündeki sınavdan ötürü kitabın kapağını açmak zorunda kalmıştı, yoksa en ilgilenmediği dersti belki de sevmediği tek dersti. Yine de kafasına soruları sokmaya başlamazsa Sihir Tarihi gibi dandik bir dersten sınıfta kalabilirdi. Bu dersten geçemeyecek kadar salak olduğu düşünülmesi bir yana, bir Ravenclaw’un sınıfta kalması görüldük şey değildi. Sonunda elindeki tüy kalemin bembeyaz tüylerini yolmaya başlayana kadar, zorunlu şekilde çalışmaya devam etti. Yaklaşık yirmi beş sayfa özet çıkardıktan sonra oflayarak kitabı önünden itmesiyle beraber sıkıntıyla parşömenine aldığı notların üzerinden geçmeye başladı. Sonunda kafasını bugün bu derse veremeyeceğini anlayınca etrafına bakınmaya başladı. Üç masa çaprazında bir Slytherinli oturuyordu, onu görünce memnuniyetle gülümsedi. En sevgili dostu (!) Jesse’nin en yakın arkadaşı Darren West –çocuğa durmadan iki adıyla hitap ediyordu- Nepthra’nın dikkatinin dağılması için haklı sebeplerden biriydi. Son zamanlarda Jesse’yle uğraşmaktan ziyade onun arkadaşlarına oldukça nazik davranıyordu. Jesse’yi çıldırtmaktan başka bir işi de olmadığı için, Sihir Tarihini düşünerek yüzünü ekşitti, Darren’la şu sıra ilgilenmek oldukça iyi bir fikirdi. Yine de çocuk onu fark etmişe benzemiyordu, sinir bozukluğuyla yerine oturup tüy kalemini yolmaya devam etti. Ayağa kalkıp Darren’ın yanına gideceği zaman çocuk o zaman onu fark ettiğini belli etmişti ama onun kırıcı bir şekilde. Nepthra’nın ona doğru salındığını görünce kitaplarını toplamış ve kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Nepthra’yla normalde arkadaş gibi olmalarına rağmen selam bile vermemişti. Nepthra Sihir Tarihi’nden gerekli intikamı alması gerektiğine karar verdi ve kitabı alıp öfkeyle masaya çarptı. Evet, kesinlikle Darren’ın dikkatini çekmiş olmalıydı.

Çocuk istifini bozmadı ama Nepthra’nın onun şekilli omuzlarını inceleyince çocuğun gülmekten kırıldığını fark etti. Gözleri öfkeyle kısıldı ve sarı saçlarını omuzlarının gerisine attı. Öfkeyle çocuğu sırtından süzmeye devam etti, hala arkasına bile dönmemişti. Kapının önünde duran Darren omzunun üstünden gülümseyerek geriye doğru baktı, Nepthra sonunda ilgisini çekmişti demek ki. Yine de bu sefer çocuğun yüzüne bakmama sırası kendisindeydi, yine de göz ucuyla izlediğinde asasını çıkarıp bir kağıdı kendisine doğru havalandırdığını görmüştü. Bu sefer doğrudan Darren’ı süzmeye başladı ama çocuk ona bakacak gibi görünmüyordu. Yürümeye devam etti, Nepthra kuşkuyla onu süzdükten sonra sararmış parşömen parçasını açtı ve üzerindeki nota bakınca afalladı. Üzerinde gayet düzgün ama ifadesiz bir yazıyla ’15 dakika sonra göl kenarı, Sihir Tarihinden eğlenceli’ yazan kağıda gülmemek için kendisini zor tuttu. Yine de Darren’ın neden bunu yaptığını anlaması zor olmuştu, ne konuşmak istiyor olabilirdi ki? Sonunda her kızın varacağı sonuca vardı ve olduğu yere dehşetle çöküverdi. Huzursuzca kusursuz tırnaklarını takırdattıktan sonra Darren’ın ne gibi bir amacı olacağına kafa yormaya başladı.

Darren’la asla yakın olmamışlardı, ancak Jesse’yle dost oldukları zamanda her zaman kendisine çapkın gülüşlerinden birini atar bir şekilde kendisinin farkında olduğunu belirtirdi ama yine de hiçbir zaman kişisel ilişkileri o kadar gelişmemişti. Sene başında Jesse’yle küs oldukları zamanlarda bile Jesse’yi umursamadan kendisine merhaba demeye gelen çocuğun ilgisini çektiğinin farkındaydı. Daha sonra Jesse’yle uğraşmaya başladıkça yaşadığı hezimeti atlatmak amacıyla Darren’la nispet yaparcasına ilgilenmeye başlamıştı. Beraber pazarları kahvaltı etmişler, hatta zaman zaman takılmışlardı da. Yine de bu çapkın çocuğun Jesse’yi rahatsız ederken kız oyunları oynamasını ciddiye almasını hiç beklemiyordu, nedense hiç fark etmemişti. Şimdiyse onunla özel olarak âşıkların gezdiği bir yerde buluşmak istiyordu. Gerçekten Nepthra daha başka ne düşünebilirdi ki? Ancak farkındalığı hiçbir şeyi değiştirmiyordu, gitmezse gayet iyi birini üzmüş olması umurunda olmayacaktı, Jesse ve Darren’ın tavrını herkes bilirdi. Eğer küçük düşürülürlerse, onları küçük düşürenlerle hayatından bezdirene kadar uğraşır sosyal statüleri mahvolana kadar aşağılarlardı. Nepthra dudaklarını kemirdi, kendisinin baş edebileceğini düşünüyor olsaydı da Jesse’ye ulaşabilmesinin ve onu ölümüne rahatsız edebilmesinin tek yolu Darren’dı. Planı kafasında şekillendikçe bir gülümseme daha yüzüne yayıldı adeta amacına ulaşmaya bir adım daha yaklaşmış birinin erken zafer gülücüğü gibi vakur bir edayla gülümsedi. Aceleyle çöktüğü sandalyeden kaptı, parşömenlerini ve kitaplarını topladığı gibi yatakhane yoluna doğru ilerledi. Darren’ın yanına gidecekti ama planladıkları gibi on beş dakika sonra değil yarım saat sonra göl kenarına gitmeyi planlıyordu. Bir erkek her zaman beklemeliydi.

Kitaplarını yatağının üzerine attıktan sonra cüppesini düzeltti ve saçlarını kabarttı. Baştan çıkarıcı ve kışkırtıcı olmak, çapkın bir erkeğin karşısına çıkmak için daha güzel bir yol olamazdı herhalde. Hele ki ulaşamadıkları şeyleri onların gözüne sokmak, her zaman bir kızın erkeğin gözüne girmek için yapacağı basit hamlelerden biriydi. Nepthra bu planları kurarken aklından geçen kişi Darren değildi, ne yazık ki. Yine de vicdan azabı duymadan her şeyin ancak amacına hizmet ettiğini düşünerek yürümeye devam etti. İçinde büyüyen korku ve boşluk hissiyse yerini heyecanlı bir neşeye bıraktı. Kendi naçizane arkadaş gurubunda işler daha fazla karışamazdı! Göl kenarına doğru ilerlerken havanın yağmurlu olması homurdanmasına sebep oldu. Cüppesinin başlığını sonuna kadar çekerek dalgalı saçlarının yağmurun gazabına uğramasını engellemeye çalıştı bir yandan da aşağılık davrandığı için Tanrı’nın kendisiyle dalga geçtiğini düşünüyordu. Homurdanarak gölün kıyısında yürümeye devam etti, Darren işte oradaydı ağaçların arasında asık bir suratla bekliyordu. Rol yapma alışkanlığından, yüzüne tahrik eden gülümsemesini taktı ve ona doğru ilerledi. Yağmur iyice hızlanmıştı ama yine de bir aktris olarak her sahnede rol yapmayı öğrenmişti. Neşeli bir şekilde çocuğun mavi gözlerine baktı ve gülerek, “Bir dahaki sefere bir kitabı mahvetmeden önce buluşmayı teklif et.” Dedi ve gülerek devam etti, “Ayrıca sanıyorum kızlarla çok tecrübeli bir geçmişin olmasına rağmen hala bir kızın yağmurdan nefret edeceğini düşünememişsin. Sanırım en çapkınlarımız bile hata yapabiliyor.” Dedi ve huzursuz görünen Darren’ı rahatlatmaya çalıştı. O kadar da acımasız değildi canım!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/nepthra-
Darren West Manner

GezginGezgin
Darren West Manner



Mücadele Tarafı : Karanlık Taraf
Rp Sevgilisi : Kalbe nişan alın, Ateş!
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kurt

Love Games Empty
MesajKonu: Geri: Love Games   Love Games EmptyPerş. Haz. 04, 2009 5:59 pm

‘O gün belki de boş düşüncelerden kopmak için en cazip günlerden biriydi benim için. Açılamadığım kızlara sevgimi haykıracak, nefret ettiklerimin suratına tükürecektim. Hayatımın bu şekilde devam etmesini istemiyordum. Perdelerin arkasına saklanmaktan yorulmuştum. Ancak işler planladığım gibi gelişmiyordu. Bir güç sanki planladıklarımı yapmamda engel oluyordu.’ Okuduğu satırlardan ayırdığı gözlerini saman kağıdı kokan kütüphanenin içinde küçük bir tur attırdı. Onu fark etmesi zor olmamıştı. Camlardan içeri sızan ince gün ışığı, sarı saçlarının arasında dans ediyor, yeşil gözlerindeki parlaklığı ortaya çıkarıyordu. Kızın bakışları ise Darren’ınkilerin aksine önündeki parşömenlere yoğunlaşmış, ince uzun parmaklarını okuduğu satırların altında gezdiriyordu. Yüzündeki mutsuz ifade, çalıştığı veya okuduğu her neyse onu son derece sıkmış olduğunun kanıtıydı adeta. Önündeki parşömenlerden Sihir Tarihi dersine ait notların olduğunu tahmin ediyordu. Birkaç saniyede süzdüğü kızın bakışları kendi üzerinde toplanmadan önce tekrar kitabına döndü ve okuduğu paragrafı fark etmeden tekrar baştan okumaya başladı. Bütün dikkatinin dağıldığını farkındaydı. Az önce okuduğu cümlelerin tekrar üzerinden geçerken, belki de içinde yaşadıkları günün Nephtra ile konuşması için en uygun zaman olduğunu fark etti. Yerinde huzursuzca kıpırdanırken, arka tarafındaki hareketliliği hissetmemesi imkânsızdı.

Nephtra her zaman arzuladığı bir kız olmuştu. Jesse ile ilişkilerini hiçbir zaman kıskanmamıştı. Zaten en yakın arkadaşını kıskanmak dostluğa sığmayacak bir davranış olurdu. Darren için Nephtra, güzel ama ‘yenge’ düzeyinde bir kızdı. Yine de ona olan duygularını bastırmakta zorlanıyordu. Belki içindeki bu çapkın erkek modelini dizginleyebilecek tek dişiydi. Onu bu düşüncelere iten ise kızla yaptığı sabah kahvaltılarındaki sohbetleriydi. Ya da Jesse’nin bu kıza ilgi duyması Darren’da büyük bir merak uyandırmış, Nephtra’da kendisinin göremediği şeyleri farkına varmak adına kıza olabildiğince yakınlaşmayı planlamış, ancak duygularının esiri olmaktan korkup kendini durdurmuştu. Küçük gülümsemeler, göz kırpmaları ve klasik gün içi selamlaşmaları dışında ilişkileri ileriye gitmemişti. Aslında Nephtra’yla özel olarak diyaloga girmek gibi bir düşüncesi olmamıştı, şimdiye kadar. Kalkıp yanına gidebilir, onunla muhabbet edebilirdi. Ancak ders çalışmasına engel olmakta büyük bir kabalık sayılırdı. Hem neden onun ilk adımı atmasını beklemiyordu ki? Nephtra gibi ünü bilinen kızların, elde etme konusunda her daim ilk adımı attıklarını duymuştu.

Düşüncelerinden sıyrılmasına neden olan pat sesiyle dudaklarında istemsizce mundar bir gülümseme belirdi. Nephtra az önceki duyumlarını ispatlamak istercesine ofluyor Darren’ın ona dönmesi için sanki elinden geleni yapıyordu. Aklından geçen bin bir şeytani plan içerisinden birini seçmek fazla zamanını almamıştı. En azından Nephtra yerinden kalkmamış, hâlâ orada duruyordu. Başını hareket ettirmeden kütüphanenin içini yokladı. Kitap konusunda takıntılı Alerath’ın masasında uyukluyor olması Darren’a artı kazandırmıştı. Bir erkeğe göre düzgün olan parmaklarıyla kitabın en arka sayfasından bir parça kâğıt kopardı. Bu davranışından sonra içini huzursuzluk kaplasa da onu vicdanın şeffaf perdesi arkasına atıp hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam etti. Masanın üzerinde bulunan tüy kalemi özenle mürekkebin içine batırıp fazla boyanın etrafa sıçramaması için kabın kenarından tekrar siyah boyaya akıttı. Bu işlemleri yaparken omuzlarını sanki sayfa çeviriyormuş gibi göstermek için büyük bir çaba sarf ediyordu. İnce italik yazısıyla kâğıda ‘15 dakika sonra göl kenarı, Sihir Tarihinden eğlenceli’ yazdı. Yazdığı notu okuduktan sonra kahkaha atmamak için kendini zor tuttu ancak Nephtra’nında fark edebileceği şekilde omuzlarının kalkıp indirdi. Eliyle saçının önünü düzeltip, kahküllerini dağınık bir şekilde sol tarafına doğru attı, kitabın kapağını kapattı. İnce kitabı yana çevirip kopardığı boş sayfanın belli olup olmadığına baktıktan sonra hızla çemberlere gelen Quaffle’ı tutmuş olmanın verdiği zaferle içini çekti.

Yerinden kalkıp sandalyesini özenle masanın altına yerleştirdi. Birkaç adım önündeki raflara uzanıp kitabı aldığı yere sıkıştırdı. Arkası hâlâ Nephtra’ya dönükken cüppesinin iç cebindeki asasını çıkarıp sol elinde tuttuğu parşömen parçasına yöneltti. *Wingardium Leviosa* Zihninde yankılanan uçurma büyüsü kağıdı havalandırdığında arkası dönük bir şekilde asasıyla notu Nephtra’ya yönlendirdi. Notun gideceği yere ulaşmasıyla asasını tekrar çıkardığı yere sokup cüppesini düzeltti. Kapıya doğru yönelirken başının üzerinden Nepthra’ya gülümsemesiyle kızın yüzündeki şaşkın ama eğlenceli ifadeyi görmesi, içinde başarmış olmanın verdiği huzur duygusunu uyandırdı. Ellerini kadife cüppesinin içine sokup arkasını döndü. Koridor’a çıktığında dudaklarının arasından parlak beyaz dişlerinin görüneceği bir şekilde gülümsemesi devam ediyordu. O sırada karşısından gelen birkaç Gryffindorlu kızın ona bakarak kıkırdadıklarını gördü. Başını hafifçe öne eğerek kırdığı işaret parmağıyla kusursuz burnunu yukarı ittirirken kızlardan gözüne kestirdiği ortadakine hafifçe göz kırptı. Kızların ağızları kulaklarına kadar açılması ve oldukları yerde abartılı hareketler yapmaları Darren’da artık etki etmiyordu. Buna alışmıştı. Tamam, egosunu tatmin etme konusunda tavan yapmış bir insan olarak bununla gurur duyuyordu. Eh, ne de olsa okulda adları bir kere çıkmıştı.

15 dakika gibi kısa bir zamana sığdırılabilecek birçok şey olduğunu biliyordu. Adımlarını merdivenlere oradan büyük salona çevirdi. Normalde bu saatlerde kimse olmazdı ama yine de içeridekileri merak etme gibi bir duygu kaplamıştı içini. Olabildiğince yavaş ilerlemeye çalışırken yine yanından geçen kızların kıkırdama seslerine mazur kalıyordu. Geçen seferki gibi selam vermek yerine dudağının kenarıyla hafifçe sırtararak yanlarından geçiyordu. Bu bile çoğu kızı mutlu etmeye yetiyordu. Başlarda bu duruma alışmak zor olmuştu. Hatta kaldırmak zor gelmişti; ancak zaman içinde bu duyguyu bastırmış ve her zaman olan normal olaylar içerisine sokmuştu. Şimdi ise hiçbir dişinin yılışık davranışları onu etkilemiyor, harekete geçmesi için içindeki erkeksi duyguyu uyandırmıyordu. Darren’a göre kızlar, eğlenmek ve eğlendirmek için vardı.

Büyük Salonun meşe kapısı her zaman ki gibi sonuna kadar açıktı. Bakışlarını kirpiklerinin yukarısındaki gökyüzünde gezdirip altdudağını istemsizce ısırdı. Nephtra’ya not yazarken havanın güneşli olduğuna bahse girebilirdi. Şimdi ise neredeyse yağmur yağacaktı. Buluşmak için planladığı zamanın kötü adaletine mazur kalmıştı ve yapacak bir şey olmadığını biliyordu. Bu saatten sonra Nephtra’ya not göndermek olmazdı. İçinden havanın yağmura dönmemesini umarak bakışlarını tekrar salona çevirdi. İçeriyi hızlıca taradıktan sonra bakışlarını Slytherin masasına odakladı. Jesse etrafında üç dört kızla muhabbet ediyor, elini sarı saçları arasında gezdirerek daha fazla ne kadar çekici olabilirim sorusunu kızlar üzerinde deniyordu. Jesse sanki Darren’ın içeri girdiğini hissetmiş gibi birkaç saniye içinde göz göze geldiklerinde Darren’ın dudaklarında yine o bilindik gülümseme belirdi. Kaşlarıyla kızları gösterdi ve sessiz bir kahkaha attı. Jesse’nin omuzlarını kaldırıp indirmesiyle elini ağzına götürüp kahkahasını bastırmak için deyim yerindeyse kendini yırttı. Boşta kalan eliyle, çocuğa el salladıktan sonra topukları üzerinde dönüp yönünü göle doğru çevirdi.

Hızlı adımlarla buluşma yerine doğru süzülürken kol saatine bir kez daha baktı. Umuyordu ki, Nephtra zorlu kızı oynamaya karar vermişti. Eğer dakikliğini kullanıp orada olduysa, Darren’a beş dakikalık geç kalmasının hesabını acı acı soracağından emindi. Kalbi kaygıdan sıkışırken adımları da hızlanmıştı. Bu da belirlediği ağaca tahmininden daha erken gitmesine neden olmuştu. Dikkatlice etrafı süzdükten sonra Nepthra’nın orada olmadığını kendine ispatladı ve sırtını dibi kuru ağaçlardan birine dayayarak gölü izlemeye başladı. Çiseleyen yağmurun göl üzerine düşmesiyle oluşan minik halkaları, elleri cebinde izlerken yüzünün asıldığını fark etti. Bekletilmek en nefret ettiği şeylerden biriydi. Gerçi Nephtra tam zamanında orada olsaydı kendisine yapılmasını sevmediği şeyi o, hele ki bir kıza yapmış olacaktı. Başını arkaya yaslayıp rüzgarın teninde dansını hissetmeye karar vermişti ki Nephtra’nın çekici sesi onun yerinde doğrulmasına neden oldu. Kızın yanına yaklaşmasını beklerken ellerini cebinden çıkartıp cüppesinin başlığını saçlarını örtecek şekilde başına geçirdi. Nephtra’nında aynı şekilde sarı saçlarını kaplayan cüppesine bakarak sırıttı.

“Ayrıca sanıyorum kızlarla çok tecrübeli bir geçmişin olmasına rağmen hala bir kızın yağmurdan nefret edeceğini düşünememişsin. Sanırım en çapkınlarımız bile hata yapabiliyor.” Yüzüne yerleştirdiği yılışık gülümsemeyle kıza doğru yaklaştı ve aralarında az bir mesafe kalmasına özen gösterdi. Bir İngiliz asili edasıyla hafifçe eğilerek kızın elini kavradı. Nephtra’nın şaşkın bakışları altında, kızın her daim parlak olan tenine ilk dokunuşu olmasını umursamadan parmaklarını dudaklarına götürüp küçük bir öpücükten sonra yavaşça bırakarak tekrar doğruldu. “ Özür dilerim majesteleri. Son derece haklısınız. Havanın böyle olacağını inanın tahmin edemedim.” Eliyle az önce durduğu kuru toprağı göstererek “Ancak buranın tamamen kuru olduğuna sizi temin edebilirim. Tabii sizin gibi güzel ve asil bir bayan toprakta oturmayı reddederse, Hogwarts sınırları içerisinde çok hoş mekanlar olduğu düşüncesini sizinle paylaşmaktan onur duyarım.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/d-a-r-r-
Nepthra Mystacorida

GezginGezgin
Nepthra Mystacorida



Mücadele Tarafı : Tarafsız Görünümlü çift taraf üyesi
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Panter

Love Games Empty
MesajKonu: Geri: Love Games   Love Games EmptyPerş. Haz. 04, 2009 9:57 pm

Yağmur gittikçe hızlanıyordu. Her ne kadar güzelim saçlarının ıslanmadığını bilse de dışarıda kalan teninin üzerinden akan yağmur damlaları tenini ürpertmeye yetiyordu. Yine de damlalar ve gittikçe hızlanan yağmur Darren’ın yüzüne her zamanki ışık saçan gülümsemesiyle bakmasını engellemiyor, çocuğu dakika dakika büyülemesinin verdiği hazzı dizginleyemiyordu. Nepthra iyi bir oyuncuydu ve Darren oynanması gereken çok iyi bir piyondu. Jesse’ye karşı hissettiklerini yeni kabullenmişken şimdi onu daha da çok acıtmak istemesinin verdiği öfkeyle beraber Darren’ın çıkagelmesi onun aslında ne kadar şanslı olduğunu kanıtlıyordu. Yağmur hızlandıkça zaman geçmek bilmiyordu sanki. İçinde pek çok buğulu his vardı. Darren’ın parlayan gözleri, Jesse’nin alaycı bakışlarıyla zihinde çarpışıyor kalbi özlemle yanıp tutuşuyordu. Keşke bedenine söz geçirebilseydi de kalbi artık bir başkası için atmayı bıraksaydı. Yine de ihanet eden sadece bedeni ve hisleri değil düşünceleriydi de. Gözünü kapattığı her seferinde aynı insanı görmek ama aslında ondan nefret etmeye çalışmak, her zaman uzak kalmak asla Nepthra’nın harcı değildi ama yapıyordu işte. Bir andan diğerine yavaş yavaş sürükleniyordu, yaz tatilinden beri bir kere içtenlikle kahkaha atamıyordu. Sonuçta O’nun bu kadar yakında olduğunu bilerek geçen günler Nepthra’nın ergen triplerinden ziyade hayatının anlamını kaybetmişçesine gezmesine sebep oluyordu. Yine de o her zaman kazanırdı, kendi zamanının da geleceğine inanarak hala bir şekilde kendini kaybetmemeye çalışıyordu. Ancak zaman öyle yavaş geçiyordu ki.

Sonunda bulutların arkasında güneş belirdiğinde Darren’ın mavi gözlerinin güneşin altında daha da parlak göründüğünü fark etti. Önünde duran mükemmelliği doya doya incelemeye başladı. Çocuk öylesine kusursuzdu ki Nepthra kendisinin dudaklarına yapışmak istemesinden kıvanç duyuyordu. Darren okulun en popüler çocuklarından biriydi, kaypak gülümsemesini görmek için kendisini kuleden atabilecek kızlar varken şu an önünde gülümsüyordu. Her zaman eğlendiriciydi ama mesafesini de korumayı biliyordu. Kızlar etrafında pervane oluyordu ama o her zaman kayıtsız kalmayı bilebiliyordu. En neşeli, en güzel gülen, en tatlı olmayı her zaman başarıyordu. Yakışıklıydı, popülerdi, zengindi, herkes ona deli oluyordu. Ama Jesse değildi. Beraber geçirdikleri zamanlardan daima neşeyle ayrılan Nepthra aslında bir kere bile ona gerçekten gülümsemediğini o an anımsıyordu. Belki de aslında hep Darren’dan kaçıyordu, aslında birlikte olmak istediği insan her zaman Darren’dı. Nepthra bir dakika için bile akan düşüncelerine inanamamıştı. Nasıl oluyordu da sevdiği kişi için bunca aydır yas tutuyorken bir dakikada kendisini beğenen bir çocuğa aşık olabileceğini düşünüyordu. Kayıtsızca omuz silkti, vicdan azabından kurtulmasına yetecek olan tek şey Darren’ı istediğine kendisini inandırabilmesiydi ve bu gidişle başarmaması için tek bir sebep bile kalmayacaktı. Darren’ın kaypak gülümsemesi mükemmel dudaklarını taçlandırıyordu, gözleriyse ışıldayarak Nepthra’nın yüzünde geziyordu. Nepthra bir başka zamanda, başka bir şekilde bu çocuğun ne kadar iyi olabileceğini düşündü, çapkınlığı olmasa.

Bir anda öfkeyle yüzü kasıldı. Darren’ın da Jesse’den hiçbir farkı yoktu. İkisi de arkadaş, ikisi de her zaman birlikteydi. Darren kızlara yüz vermiyor onlarla gizliden gizliye ilgileniyordu, çoğunlukla fetihlerini en dedikoduculardan başkası bilmezdi. Jesse’yse açıktan açığa istediği her şeyi yapıyordu. Şu an bile ortak salonda üçüncü sınıf kızları etrafına toplamış ellerini kahrolası mükemmel saçlarından geçirerek onları etkilemeye çalışıyor olmalıydı. Dişlerini gıcırdatacaktı ki Darren’ın eline uzandığını fark etti, gülümsemesin, hiç bozmadı. Yine de aklından Jesse’nin varlığını atamıyordu. Darren’ı gülerek süzerken, acaba Jesse’yle yattığımı öğrense ne olur diye düşünüyordu. Acaba onu sevdiğimi öğrense ne olur diye düşünüyordu. Darren’ı incitecek olması umurunda değildi, eğer kendisini Jesse’nin onu durmadan yok saymasından alıkoyacaksa ve Jesse’nin canını yakacaksa her şeyi göze alabileceğini fark edecek kadar değerlendirmişti duygularını. Şimdi tek yapması gereken bir dakikalığına Jesse’yi aklından atmak ve karşısındaki mükemmelliğe odaklanmaktı. Ama onu Jesse’yle eşitledikten sonra gözünde Darren West Manner kalmamıştı. Zampara bir kalp kırıcıdan başka hiçbir şey görmüyordu. Onun her kızı etkilerim diyen bakışları ve kendimden her zaman eminim diye bağıran güzel gülümsemesi bile çirkinliğini saklamaya yetmiyordu. Ama onu aşağılamayacaktı Nepthra en azından sesli bir biçimde. Aksine kendisini alçaltmayacağını anlamasına yetecek kadar iğneleyecekti. Nepthra Mystacorida çimenlikte çocuklarla buluşarak popüler olmamıştı.

İlk üç yıl okulun tüm güzel çocuklarını baştan çıkardıktan sonra onlara gülümsemesinden ve belki bir iki öpüşmeden ötesini vermemişti. Sonra aniden Jesse kalbini ve bedenini içeren paketin hepsini birden yırtmış, kullanmış ve ardından atmıştı. İnsanları çok iyi tanıdığını düşünürken, bir ayda en yakın arkadaşı olduğunu düşündüğü çocuk tarafından mahvedilmek Nepthra’nın algılayabileceğinden fazlasıydı. Ertesi gün orayı terk etmişti, sene başladığında gördüğü ilk yüz Trixie’nin yanına gittiğinde gördüğü Jesse’den başkası değildi. Gözyaşları gözlerine hücum etmese de çocuğun sesindeki temkinli merhabaya cevap vermeyişi ve Trixie’ye arkadaşlarını doğru düzgün seçmesini hışımla önerip Büyük Salon’da ikisin yalnız bırakması da uzunca bir süre olay olmuştu. Herkes Jesse’nin Nepthra’nın peşine düşeceğini be belki de Nepthra’nın okuldaki tüm erkekleri ayartmaktan vazgeçeceğini düşünmüştü. Ama yeni oğlan daha ilk merhabasında Nepthra tarafından reddedilmişti. Ne yapmış olabilirdi ki? Daha sonra onu kolundan yakalayıp silkeleye silkeleye özür dilemesini isteyen de Darren West olmuştu. Güldü, bu çocukla da bir geçmişi vardı aslında. Darren’a verdiği cevap ise ‘Eğer bir özür dilenecekse, sen kabalığın için benden dileyeceksin Darren West Manner” demiş ve kolunu tutan elini silkerek vakur bir edayla Helena’nın yanına gitmişti. Aslında biliyordu ki Darren’ı etkileyen şey buydu, kendi küstah tavırları, vakur gülümsemesi, bedeninin salınımı. Asla onun hissettikleriyle, düşündükleriyle, öz Nepthra’yı önemsemiyordu.

Çıkacak dedikoduları düşünerek hayıflanmamak elinde değildi. Ne demeye Darren’ın ciddi ciddi konuşmak istediğini düşünmüştü ki? Okulun en çapkın iki çocuğunu baştan çıkarmış, birine istemeden de olsa bağlanmıştı. Şimdiyse Darren onunla birlikte olmak istiyordu. Tanrı biliyor belki de Jesse yaşadıklarını anlatmıştı da şimdi Darren aynısını talep etmeye gelmişti. Eğer öyle bir şey söylemesine izin verecek olursa, Muggle filmlerindeki gibi tokat atmayı planlamıştı Nepthra. Böylece onunla buluşmasını, kendi lehine çevirebilirdi. Okulun en yakışıklı iki çocuğunu reddettiği düşünülünce mutlaka insanlar ona daha saygılı olacaktı. Gülümsemesi yüzünde pekişti ancak Darren’ın sımsıcak dudaklarını teninde hissedince irkilerek elini geriye çekti. Vakur gülümsemesini yeniden yüzüne yerleştirdi ve Darren’a cevap verdi. Sesinde ilk esprili önerisinden ziyade mesafeli bir soğukluk vardı. Eğer Darren Manner, Nepthra Mystacorida’yı istiyorsa önce onun duygularına erişmeyi başarabilmeliydi. Nitekim Nepthra onun asla kendisine erişmemesine izin vermişti, her ne kadar Jesse’yi ne kadar üzeceğini bilse de. “Size zahmet vermek istemezdim, ama sanırım buluşmamız pek uzun sürmeyecek. Yine de yere oturmak benim için pek de yabancı sayılmaz. Ben kırlarda büyümüş bir kızım.” Dedi ve Darren’ın kuru olduğunu iddaa ettiği toprağa çöküverdi. Cüppesini düzeltmeye başladı, Darren’ın yüzüne bakacak olursa kendi kendine vardığı sonuçtan ötürü bas bas bağırarak kaçmayı düşünecekti. Normalde her zaman kontrollüydü ama yine de Jesse’yi anımsadığında kontrolü elden kaçırabiliyordu.

Darren’ın konuşmalarının çok kısa süreceğini duyduğu an yüzünde oluşan ifade onu şaşırtmıştı ama bu çapkının pek de reddedilmediğini gösteriyordu. Belki de Jesse her ne anlattıysa, Nepthra’nın yakalanması gerekmeyen bir av olduğunu düşünmüştü. Gözlerini kısarak Darren’a baktı, bu konuşma çok uzuyordu. Kendisini kullandırtmayacaktı ve bir çapkının oyunlarına alet olmayacaktı. Bunu bir daha yapabilmesi için son derece aptal olması gerekiyordu. Mırıldanarak ve farkında olmadan Darren’ın yanağını nazikçe okşadı, “Böyle bir güzelliğin gizlenemez bir çirkinliğin maskesi olması çok acı.” Diye fısıldadı. Darren’ın bunu duyduğundan emin değildi ama aynı sözleri daha önce bir başkasına da söylediğini hatırlıyordu. Darren kalkıp gitmediğine göre ya duymamıştı ya da söylediklerine bir açıklama bekliyordu. Her şekilde Nepthra kendisinin bile böyle bir oyuna girişmeye hazır olacak kadar vicdansız veya incinmiş olmadığını anlamıştı. Kendisi büyük liglerde oynamaya hazır durmuyordu, Jesse’yse bir daha onun yüzüne bakacak gibi görünmüyordu. Ne Darren, ne bir başkası asla ona ulaşmasına yetmeyecekti, artık biliyordu ki asla onu kendisini üzdüğü gibi üzemeyecekti. Darren West ise ne kadar iğrenç bir karaktere sahip olursa olsun, ona kıyamayacağı kadar melek yüzlüydü veya kendisi Jesse’ye saldırmaktan korkarak onun güzelliğine saklanıyordu. Her şekilde ikinci raundun başlamasına daha vardı ve Nepthra’nın hazırlanmaya ihtiyacı vardı. Darren’ın kendisini biraz bile umursamadığını bildiğinden, oradan kalkıp gitmesini kötü bir gün olarak nitelendireceğini anlamıştı. Güneşten fazla aydınlatan gülümsemesi yüzünde soldu ve sadece söyleyecek tek bir nefesi kalmışçasına fısıldadı, “Ben, gitmeliyim. Bu zaten en başından beri bir hataydı.” Çocuğun kendisini kolundan tutup oturtacağını tahmin ediyordu bu yüzden ekledi, “Eğer çapkın imajın zedelenecekse okula kadar beraber yürüyebiliriz benim için fark etmez. Her şekilde bu konuşma bitti.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/nepthra-
Darren West Manner

GezginGezgin
Darren West Manner



Mücadele Tarafı : Karanlık Taraf
Rp Sevgilisi : Kalbe nişan alın, Ateş!
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kurt

Love Games Empty
MesajKonu: Geri: Love Games   Love Games EmptyCuma Haz. 05, 2009 1:11 am

Darren her zaman zor olan kızlara daha çok ilgi duyduğunu söyler. Bu da onun karakterinin zorluğunu ispatlar tabii ki. Zor kızları seçmesinin nedenini ise, zor olan her şeyin daha güzel olduğunu düşündüğü içindir. İşte bu yüzden Nephtra’yı seçmişti. Tabii ki tek nedeni bu değildi, ancak ilk münasebetlerinde Nephtra bütün küstahlığını sergilemiş ve Darren’ın ilgi alanına girmeyi başarmıştı. Aslında Jesse’ye çoğu konuda teşekkür etmesi gerekiyordu ama Nephtra ile aralarında geçen her neyse ikilinin arasının açılmasına ve devreye Darren’ın girmesine sebep olmuştu. Sonuçta ise Darren ilk kız Nephtra ile konuşmuştu. İşte bu yüzden Jesse’ye bir kez daha minnettar olduğunu hissetti. O gün belki de sıradan bir gün olacaktı, eğer ona bağıran kız Nephtra olmasaydı. Hoş, başka bir kız aynı şekilde bu tepkiyi gösterse yine Darren’ın ilgisini çekeceğini biliyordu ama bu kız Jesse için önemli olmasaydı işler daha farklı olabilirdi.

Jesse ve Nephtra arasında geçenleri hiçbir zaman bilmemiş, öğrenmek için özel bir çaba sarf etmemişti. Jesse ile her şeyi konuşurlar, birbirlerine sürekli destek olurlardı. Ah evet çok kısa sürede bu kadar bağlanmışlardı birbirlerine ama yine de yıllarını harcadığı dostluklardan daha önemliydi. Jesse, Darren kadar ortamlara girip çıkma konusunda rahat değildi belki, ya da seçtiği kızlarla ulu orta iş pişirmek onun için sorun değildi; ama yine de Darren’ı anlayabilen nadir insanlardandı. Aslında bu iki çocuğu yan yana koyup değerlendirdiğinizde onların nasıl bu kadar iyi arkadaş olduklarını anlamakta zorlanabilirsiniz. Çünkü bu ikilide bu sorunun cevabını daha çözebilmiş değillerdir. Bazen aralarında geçen ufak şakalaşmalarda nedense hep reenkarnasyondan bahsederler. Önceki hayatlarında çok yakın arkadaş olmalarından mı kaynaklanıyordu yoksa kardeş falanmıydılar bilinmez, aralarındaki güçlü bağın nedenini çözemiyorlardı. Aslında Jesse ile arasının bozuk olması gerekiyordu. Ne de olsa o yok burada Darren’ın borusu ötüyordu. Jesse geldikten sonra yemeğini paylaşır gibi kızları paylaşmak zorunda kalmıştı. Ancak bir gün bile bundan rahatsızlık duymadı. Onu bir kardeş gibi görüyordu ve kardeşlerin birbirleriyle her şeyini paylaştıklarını düşünerek sessizliğini koruyordu.

Bütün bu kusursuz ilişki, Nephtra’nın Jesse’nin hayatına girmesiyle değişti diyebiliriz. Jesse’yi ilk defa bir kıza bağlı olarak görüyordu ve bu Darren için son derece büyük bir yenilik sayılırdı. Hayır sayılmazdı, öyleydi. Jesse’yi ya tam tanı,mıyordu ya da duygularının onu ele geçirmesine izin vermişti. Ya da bu kızda büyülü olan şey neyse Darren göremiyordu. Görmek mi istemiyordu yoksa gerçekten mi göremiyordu bilinmez ama bu hislerini hiçbir zaman Jesse ile paylaşmadı. Gün geçtikçe içini kemiren o merak duygusunu bastırmakta zorlandığını hissetti. Gizlice takip ettiği Nephtra’nın her adımını ezberler, tavırlarından ne anlam çıkarması gerektiğini öğrenir olmuştu. Gece yatağa yattığında hayalinde kurduğu kızın Nephtra olduğunu fark ettiğinde ruhunun sıkışması ve ihanet duygusunun içerisinde kabarması ise, çoğu gecesinin uykusuz geçmesine neden olmuştu. Tabii ki bunların hiç birinden Jesse’nin haberi olmadı, olmayacaktı. Aralarındaki tek sırrın bu olduğu düşünülürse içindeki büyük huzursuzluk gün geçtikçe artıyordu. Hele ki Jesse ve Nephtra’nın arasındaki fırtınalı aşktan sonra Darren arkadaşına ihanet edermişçesine kız ile göl kenarı gibi romantik bir ortamda buluşması... Bu yaptığının dostluğa sığmadığını biliyordu ama duygularına engel olamamıştı. Hayallerini süsleyen sarışının karşısında durması bile içindeki erkeksi duyguların kabarmasına yetiyordu.

Nephtra’nın kendisi gibi güzel sesini ikinci kez duyduğunda kendine gelmesi biraz zamanını alsa da çabucak eski haline dönebilmeyi başarmıştı. Yalpak gülümsemesini yüzünden atmıyordu. Darren kızın her adımını ezberlermişçesine onu dikkatlice izliyordu. Zihninde *Aptal olma* yankılanırken bu sesi dinlemek gerçekten çok zordu. Yine de iradesini son nebzeye kadar kullanmakta kararlıydı. Nephtra yanında fırtına gibi geçerken güzel parfümünün ciğerlerine dolmasına izin verdi. Gözlerinin önündeki küçük parlak yuvarlaklar gittiğinde kız çoktan yere oturmuştu bile. Topuğunun üzerinden döndü ve kıza doğru yöneldi. “Aaah yapma ama. Takılıyoruz şurada. Laf sokmadan dursan olmaz sanki?” Nemli toprağa otururken mümkün olabildiğince kıza yakın olmaya özen gösterdi. Sırtını ağaca yaslayıp ayaklarını öne doğru uzattı. Bir ayağının diğerine atarken ellerini baklava desenli kırmızı gri hırkasının üzerinde birleştirdi.

“Zaten söyleyeceklerim o kadar da uzun değil Nephtra.” Şimdi suratında az önceki yavşak ifadeden eser yoktu. Kızın fazla uzatmak istememesini anlıyordu. Sonuçta Jesse gibi bir etken varken kendisiyle takılmanın doğru olmadığını düşünüyordu. Ya da masum yeşil gözlerinin arkasındaki planını, muhteşem rol yeteneği ile saklıyordu. Kızdan ne istediği açıkça belliydi. Aslında bir şey talep etmeyecekti. Sadece ona duygularından bahsetmek istiyordu. Ah hepsi o yaklaşık yarım saat önce okuduğu kitaptan kaynaklanıyordu. Ne vardı da *Gizli Aşıklar* diye bir romanı okumaya karar vermişti ki? Son zamanlarda fazla mı duygusaldı bilmiyordu. Bir kız olsaydı bunun cevabını açıkça verebilirdi. Ya hamileydi ya da aşık olmuştu. İlk seçeneğin olma ihtimali bile yok sayılırken, ikinci seçenek Darren gibi birine son derece uzaktı. Nephtra’nın narin dokunuşlarını yanağında hissetmesiyle, düştüğü ikilemden kopmuş, dikkatini tekrar karşısındaki divada toplamıştı.

Kızı dikkatli süzdüğünde kusursuz yüz hatları, uzun kirpiklerinin arkasından her zaman parlayan yeşil gözlerinin ve bir kızda olması gereken bütün güzel mimiklerin Nephtra’nın bedeninde toplanmış olduğunu gördü. Nephtra’nın geçmişi pek parlak değildi. Darren kendisiyle kıyaslamıyordu ama Hogwarts’da okuyan çoğu kızdan farklıydı. Erkekler onun çevresinde pervane olurken o sadece gözüne kestirdikleriyle ilgileniyor, diğerlerinin duygularını kırmadan reddediyordu. Ah ne kadar düşünceliydi öyle. Yine de Darren bu kızda şeytan tüyü olduğunu görebiliyordu. Kızın dış görünüşüne hayran hayran dalmışken Nephtra’nın gevelediklerini yarım yamalak duyar gibi oldu. Teninde hissettiği parmaklar hızla geldikleri bedene yaklaşırken, Darren’ın merak dolu mavi bakışları kızın yeşiline odaklanmıştı. Az önce söylediklerine bir açıklama bekliyordu ancak Nephtra söylemeyecek kadar kararlı gözüküyordu. Aralarındaki birkaç saniyelik bakışmanın ardından Nephtra olduğu yerde ayağa kalkmaya yeltendi. Gitmek istiyordu ancak bakışlarından Darren’ın onu durdurması gerektiği rahatça okunuyordu. Nephtra yine alayını geçmiş ve ayağa kalkmıştı ki, Darren bir tazı hızında botlarının üzerinde doğrulmuş kızın ince bileğini kavrayarak refleksten olsa sıkıca tutmuştu.

“Hayır Nephtra, gitme.” Dudaklarının arasından çıkan arzu dolu cümlesinin anlaşılıp anlaşılmadığından emin değildi. Bir anda içine dolan heyecanla fısıltıya karışık bir şekilde söylemişti. Derin bir nefes alırken içinden *ya şimdi ya da hiç* diye geçirdi ve sıkıca tuttuğu bileği kendisine hızlı ama zararsız bir şekilde çekti. Yan dönmüş vücudu bir anda Darren’ınkine yapıştığında, kızın bileğini bırakıp ince belini kavradı. Diğer elini ise cüppesinin başlığının içine, ensesine doğru uzattı. Soğuk parmakları kızın sıcacık ensesine temas ettiğinde tekrar bakışlarını birbirlerine kenetlediler. “Gitmeyeceksin Neph.” Bu sefer gerçekten fısıldıyordu, bir aşığın sevgilisine fısıldadığı aşk cümlelerini söyler gibi. Kavradığı beli kendine daha da yakınlaştırdı. Bedenleri artık tek bir beden gibi görünmeye başladığında, kendisinden birkaç santim kısa olan kıza doğru eğilip dudaklarını yavaşça kızınkiler üzerinde gezdirmeye başladı. Dudaklarını kızınkilerden ayırıp sarı saçlarının kapattığı ensesine indiğinde, Nephtra’nın parmaklarını saçlarında hissetti. Kızında Darren’ın bu ani hareketinden hoşlandığı belli oluyordu. Darren başını birkaç santim geriye çekip kızın ensesindeki elini yanağına götürdü.

“Seni seviyorum Nephtra. Bu duygularım belki en yakın arkadaşımla aramın bozulmasına neden olacak ama gerçek bu. Yüzüne bakıp da sana diğer kızlardanmışsın gibi davranmak çok zor. Bunu yapamıyorum. Engel olamıyorum duygularıma.” Kavradığı beli bırakarak kızı kendisinden uzaklaştırdı. Yüzündeki sinirli ifadenin nedenini bilmiyordu ancak içinde yine o ihanet duygusu kabarmıştı. Kıza baktığında Jesse’nin kızgın ifadesini görüyordu sanki. Şizofren mi oluyordu yoksa vicdanı kendisiyle kafa mı buluyordu anlayamıyordu. Gözlerini yumup tekrar açtığında az önceki güzelliğin şaşkın bakışlarını görünce rahatladı. Cüppesinin başlığını açıp saçlarını karıştırdı. “Bak, benden nefret edebilirsin. Hatta bir daha görmek istemezsen anlarım. İstersen bir daha karşına çıkmam tamam mı? Sen ötmediğin sürece bunlardan Jesse’nin haberi olmayacak.” İki elini ve olacak şekilde yüzüne götürüp parmaklarıyla gözlerini sıktı. Tekrar gün ışığını gördüğünde boğazındaki düğümü çözmek istercesine yutkundu. “Bu sefer ben gitsem iyi olacak.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/d-a-r-r-
Nepthra Mystacorida

GezginGezgin
Nepthra Mystacorida



Mücadele Tarafı : Tarafsız Görünümlü çift taraf üyesi
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Panter

Love Games Empty
MesajKonu: Geri: Love Games   Love Games EmptyCuma Haz. 05, 2009 2:10 am

Yağmur gittikçe hızlansa da üzerine ancak çiseleyen damlalar düşüyordu. Ağaçların yapraklarının arasında kaybolan yağmur ona bir nevi huzur verse de Darren’la arasındaki gerilim gittikçe artıyordu. O anda Nepthra kendisini güvende hissedemiyordu, sanki Darren ve o yanlış bir çizgiyi aşmış, olayları asla çözülemeyecek bir boyuta taşımıştı. Yanlış bir şey yapıyorsun, diye bağıran alarm çanlarıyla artık Nepthra’ nın duyamayacağı en azından duymak istemeyeceği sınırın öbür tarafına konuşlanmıştı. Darren’ın tutkuyla kendisini süzen bakışlarıyla önsezisi arasında kalmıştı. Bir an düşünmesi için zaman gerekiyordu ancak kalkıp gitmeye çalıştığında bileğinden tutup onu olduğu yere öncekinden daha yakın oturtan Darren onun bütün mantığını geriye itmesine neden olmuştu. Nepthra zihninin içinde haykırıyordu, Darren’ın o olmadığını asla kendisine onun dokunduğu gibi dokunmayacağını anlatıyordu ama gözü o kadar kararmıştı ki bütün üzüntüleri, vermeye çalıştığı mantıklı kararlar artık çok geride kalmıştı. Kendisinin de yavaş yavaş romantizmin ortasında yeşeren tutkunun alevli kollarına kapıldığını artık anlayamıyordu. Anahtar kelime Jesse’ydi ve Darren onu aralarına sokana kadar bir süre geride kalacaktı. Tutkunun oyuncağı olmak herkesin başına geldiyse de, Jesse’nin Nepthra’ya öğrettiği yegâne şey tutkunun aslında yaşam olduğuydu. Nepthra da ona Jesse’nin hissettirdiklerini hissettiren hiçbir şeyden uzak kalamazdı, eğer bu yanan bir evse içine atlamayı bile göze alabilirdi. Eğer Darren’ın kolları Jesse’nin varlığını kuvvetlendirecekse kendisini oraya atmakta hiçbir sakınca görmüyordu.

Jesse onun için sıradan bir erkek olmaktan çıkalı uzun zaman olmuştu. Ona dalaşmasının tek sebebi aralarındaki tutkunun biraz daha az yıpratıcı olmasıydı. Trixie’nin onunla arkadaş olmamasının sebebi ondan nefret etmesi değil, onun tenine erişebilen her türlü kızın dayanılmaz acıya sürüklemesiydi Nepthra’yı. Kendisini daima bir kabusun içinde gibi görüyordu, Jesse onun karanlık düşleri yine de ertesi günde gördüğü aydınlık yarını olmayı başarıyordu. Varlığı da yokluğu da Neph’e bu derece acı veriyordu dolayısıyla Darren’ın ona vaat ettiği eğlence onu rahatlatacaktı buna emindi. Acısının üzerine tuz basmak yerine, bir saat boyunca pansuman yapma fikri mutluluklar diyarına çift kişilik bilet kazanmak gibiydi. Dolayısıyla uysalca oturmayı seçti. Darren’ın ne kadar ileri gidebileceğini merak ediyordu, on dakika önce düşündüğü asalet ve kaçma duygusu yerini yeniden Jesse’den alacağı intikama ve kendi acısını azaltacak geçici bir ilaca dönmüştü. Ama Nepthra o zaman bilmiyordu. Jesse’ye hayal ederken Darren’la olmanın gelecekte kendisine vereceği pişmanlığın onun azabını kat ve kat artıracağını, gece uykularından yalan saatler çalacağını o dakika anlayamıyordu. Alelacele verdiği kararın gelecekte kendisine vereceği zararlı o sırada hesaba katamaması onun suçu değildi. O sırada mükemmel, mantıklı Neph gitmiş yerine kana susamış vahşi bir kız gelmişti. İstediğini alana kadar da durmayacağını biliyordu.

Bu durumun Darren’ın işine geleceğini biliyordu. Çocuğun istediği şey Nepthra değil, bedeniydi. Beraber geçirilecek aşk fısıltılarıyla dolu öpüşme saatleri, el ele tutuşarak bir hafta bir başkasıyla olma vesvesesiydi. Arzulanmanın verdiği kaypak his bir yana Nepthra yine bir kızdan çok obje olarak nitelendirildiğini düşündü. Bu düşünceyi hızla kafasından silmeye çalıştı, kendisini ortama uydurmuşken her zaman Jesse’nin adı bir köşeden çıkmak zorundaydı. Ancak bu sefer o adı en köşeye itti, çünkü Darren’ın bacağının kendi bacağına yaptığı baskıdan çocuğun kendisiyle artık yakınlaşmak istediğini anlıyordu. Yüzüne nazik bir gülümseme yapıştırmaya çalışsa da olmadı, rol yapma yeteneği sanki Jesse’yle son öpüşmesini hatırlamasından beri uçup gitmişti. Ürpermişti ve korkuyordu. Yüzüne maske takınamadığı sürece şeffaf olduğunu biliyordu özellikle bunca devinimi yüzünde sabit tutamazsa Darren’ın aslında onun kalbinin ne için attığını anlamasından korkuyordu. Gerçek şuydu ki Nepthra bir kez daha harcanmaya hazır değildi. Buna bu sefer kendisi de istekli olsa da hala içinde o korku ve ertesi sabah yalnız uyanmanın verdiği acı taptaze duruyordu sadece onu bastırabildiği kadar bastırmıştı. Şimdiyse içten kanayan bir yara gibi onu öldürüyordu. Nepthra onu kanatma zamanının geldiğine karar verdi ama bu sefer bunu kendisi başlatmak istiyordu. Tutku oyununa kendisi başlarsa pişmanlıktan yakasını kurtarabileceğine inanıyordu, nitekim Darren’ın eli de yavaş yavaş bacağından beline doğru çıkıyordu. Yine de bunun sıradan bir oyun olmadığını fark etti Nepthra ama artık çok geçti. Darren’ın bakışları aç gözlü veya arzulu değildi, oğlanın bakışlarındaki şefkatli koruma hissini geç de olsa Nepthra fark edebilmişti.

Yeniden ayağa kalkmaya çalıştığında, onun büyüleyici gitme diyen sesi kulaklarına doldu. Nepthra kalmak istiyordu ama kutuya koyduğu Jesse ismi kabus gibi ona bağrışıyordu. Gözlerini açtığında dudaklarına eğilmiş olan Darren’ın masmavi gözlerine bakakaldı. Öpülmeye ihtiyacı vardı. Bunun onu sarsması gerekmiyordu, onun koruyucu şefkatli öpücüğüne kendisine sarılmasına ihtiyacı vardı. Darren’ın izin beklermiş gibi durmasından ona onay vermesi gerektiğini bilecek kadar öpüşmüştü. Elini oğlanın ensesinden başlayarak saçlarının arasına soktu, onun yumuşacık dudaklarının kendisininkini bulması da uzun sürmedi. Oğlanın dudakları kendisininkilerin üzerinde narince hareket ediyor, Nepthra her geçen dakika tutkusunun ve ağlama hissinin daha çok esiri oluyordu. Darren kendisinden ayrıldığında bu sefer gitme deme sırası kendisindeydi ama onun da kendisini bırakmaya niyeti yoktu zaten çocuğun dudakları bu sefer narin boynunu bulmuş, iyileştiğini hissettiği mutluluk dalgası Nepthra’nın ruhuna işlemişti. Darren kendisinden ayrıldı. Bu sefer gerçekten konuşması gerekiyordu ve daha ileriye gitmeden önce söylenmesi gereken şeyler vardı. Her ne kadar bu Nepthra için hiçbir şey ifade etmeyecektiyse de Darren’ın bakışlarında yakaladığı şefkat ve koruma duygusunun onun sesine yansımasına izin vermek istemiyordu. Bu onun kendisinden nefret etmesini sağlayacak, ruhuna ve ona nasıl ihanet ettiğini asla açıklayamamasına neden olacaktı. Bunun yerine konuşmasına izin verdi ama sadece yeteri kadar.

Darren ona Jesse’yi hiçe sayışından bahsederken, Nepthra gözyaşlarını daha fazla tutamayacağını düşünüyordu. Neyse ki genleri onu bu sefer de yalnız bırakmadı yeniden kontrolü kendisinden alarak sakinleşti. Darren Jesse’nin adını ağzına aldığında yapışkan acımasız intikam duygusu vicdanına ve ona hücum etti. Sadece dudaklarıyla üç kişinin hayatını mahvetmeyi başarıyordu. Aslında bundan Jesse’nin hiç etkileneceğini düşünmüyordu, Jesse onun kimle düşüp kalktığını asla umursamamıştı ve hiç de umursamayacaktı. Nepthra’nın tadına bakmıştı ve onun için yeteri kadar iyi olmadığına karar vermişti ya da yeteri kadar tattığından. Asla onu sevmeyecekti asla Darren gibi onu kollarında sebebini bile sormadan avutmaya çalışmayacaktı. Asla yanında olmayacaktı. Bu gerçeğe kendisini ne kadar çabuk hazırlarsa o kadar iyi olurdu. Daha sonra Darren ona sevdiğini söylerken kaskatı kesildiğini fark etti. Neden ona sahip olamıyordu, neden güzelliği, zekası ona ulaşmasına yetmiyordu? Darren’a yeterken onun en iyi arkadaşı için yeterince iyi olmamasının sebebi neydi. Öfkeyle gözlerini yumdu, Darren konuşmasına devam ederken kendisine olan nefreti artmaya devam etti. Darren nefret etmesi için fazla iyiydi, Jesse ise günah kadar tatlı bir acıydı. Asla karşı koyamıyordu. Bu üçgende Nepthra’nın suçlayabileceği bir tek kendisi vardı ve o an zincirleri kırması gerekiyordu. Ya Darren’a gitmesini söyleyecek ya da kaldığı yerden devam edecekti. Kendisi yeterince adi bir günahkârken buna ortak edeceği kişinin kim olacağına karar veremiyordu.

Jesse onun için yıkım demekti. Çocuğun varlığı bile Nepthra’yı mahvetmeye yetiyordu ve o an Darren’la öpüştükten sonra Jesse’nin kendisinden güç anladığını anlamıştı. Yaşadıkları şeyin tek taraflı olmadığını Darren’ı öptüğü zaman anlıyordu. Jesse’yle olduğu gibi kendini kaybetmemiş, kendisi bitmiş gibi çaresiz gibi hissetmemişti. Sadece aralarında yükselen tutku müziğini duymuştu kulaklarında. Jesse’nin de kendisine o an dokunamadığı için acı çekiyor olduğunu fark etmek Nepthra için yeni bir sayfa demekti. Darren’sa ona yepyeni ufuklar açmıştı ancak Jesse’nin başına gelecek intikam git gide baldan tatlı bir hal almaya başlıyordu. Oyun şimdi ikinci raunda geçmeye hazırdı.

Darren’ın konuşmasının ortasında zaten o da konuşmaya başlamıştı. “Bana aşktan bahsetme, beni sevdiğinden bahsetme. İkimiz de bunların beni elde etmek için olduğunu biliyoruz. İstediğini aldın, şimdi beni sevmediğini kabul et. “ dedi ve durakladı ” Çünkü beni sevmediğini bilmeye ihtiyacım var.” Dedikten sonra bir karar daha vermesi gerektiğini fark etti. Darren’a her şeyi anlatacaktı. Jesse’nin onu nasıl yıktığını kendisinin bunu ona nasıl yapamayacağını söyleyecekti. Bir kez olsun kendisini düşünmeyip doğru olanı yapacaktı çünkü artık tercih yapma zamanı gelmişti. İlerlemesi gerekiyordu, hayatına devam etmesi gerekiyordu.“Jesse…” Ama bir anda devam etmeye hazır olmadığına, itiraf edecek kadar büyümediğine karar verdi. Biraz aklı olsaydı onu oracıkta bırakır giderdi. Onun yerine, “Artık bizim için bir problem oluşturmuyor.” Diyerek Darren’ı durduran lafları söyledi. Sonra onu yere oturttu ve bu sefer direk kucağına tırmanarak onu öpmeye başladı. Bütün acısını, pişmanlığını ve kalıntıları Darren’ın temizlemesini istiyordu sanki. Çocuğun eli belini sardı ve ellerini ensesinden geçirdi. Olayların kontrolünü kaybederken aslında her şeyi yıktığını, bütün gemileri yaktığını içten içe zihninin bir köşesinde duyuyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/nepthra-
Jesse Ehasz

GezginGezgin
Jesse Ehasz



Mücadele Tarafı : Eğlence taraftarı.
Rp Sevgilisi : All the single ladies!
Kan Durumu : Safkan

Love Games Empty
MesajKonu: Geri: Love Games   Love Games EmptyPaz Haz. 07, 2009 2:02 pm

Spoiler:

İç çekti, üzerinde bir kedi yavrusu gibi kıvrılmış yatan -mırlamadığına şaşıyordu- yedinci sınıftan sarı saçlı ve yeşil gözlü anoreksik kızın göğüs kafesi üzerinde hiçbir ağırlığı yokmuşçasına derin ve içten. Yani en azından fiziki ağırlığı yok. Asıl nokta, sırf görüntüsüyle Jesse'nin göğsü üzerinde yaptığı ağırlıktı; olmayan fazla kilolarıyla alakasız ve ne kadar derin nefes alırsa alsın boğulacakmış gibi hissetmesine neden olan. Dersler bittikten hemen sonra basan alışıldık uyuşukluğuna uçmuş gibi bir hava katan, uyuşturucu gibi bir kız. Oysa uyuşturucunun kendisiyle kıyaslanamazdı bile. Belki saçları asıl uyuşturucusununki gibi doğal sarı olsa – O’nun gibi dudakları gururla kıvrılırken mavi gözlerindeki şehveti zekâsı bastırmaya çalışsa... Başka bir şey daha gerekiyordu bu karışıma adlandıramadığı. Hoş, benzetmesini de geri almalıydı. Hangi uyuşturucu hem bu kadar ruhunu okşayıp hem de içindeki bastırılmaya yüz tutmuş öfkeyi ve umursamayı fitilleyebilirdi? Ağzını kocaman açıp gözleri yaşarana kadar esnedi. Kızın asıl 'kediciğin' Jesse olduğunu düşündüğü belliydi. İnce parmaklarını oynaşırcasına Jesse’nin göğsünde gezdirmeye başlamıştı, sırf ne kadar sert olduğunu görmek ister gibi. Ve sonra kafasının üstünde neon tabelalar varmış gibi ortalıkta dolaşacaktı. 'Jesse Ehasz Dedikodusu' Kızlar etrafında toplaşacak, kıkırdayacak, 'Darren West Manner Dedikodusu' neonu yanmaya başlayana dek onun dünyanın en mükemmeli olduğunu düşünmeye başlayacaklardı. Bu döngü böyleydi. Araya kaynayanlara da Jesse'nin ve Darren'ın yıldızı memnuniyetle kaymış, sonra tekrar yükselmişti. Hep sırayla olmuştu, yani, her yeni kızla oldukça seri devam ediyordu bu alçalıp yükselmeler. Utanma duygusunun eksikliği, yaşının büyüklüğü veya yeni oyuncak oluşunun avantajıyla ne zaman öne geçse Jesse, Darren Jesse'yi O'nu daha çekici kılan zekice tasarlanmış küçük jestlerle geçivermişti. Popülarite kaygıları yoktu yakın arkadaşlar olarak. Aslında arkadaşlıklarının arasında hiçbir şey yoktu.

En azından Jesse'nin veya Darren'ın dile getirdiği bir şey yoktu. Kucağına kendisini atıvermeden önce ilgisini çekmek için Nepthra'nın ismini kullanacak kadar yüzsüz Miley'e göreyse vardı, oldukça yüksek sesle yaptığı konuşmasında altını çize çize belirttiği üzere. Düşündüklerini duyabilecekmiş gibi suçlu hissedip başını boynuna gömmüş kızın kürek kemiklerinden okşamaya başlayıp ellerini saç diplerine kadar götürdü. Miley kof bedeniyle oyalanırken daha rahat düşünebileceği kanısına varmıştı. Miley’nin arkadaşına söylediğine göre ‘şaka gibiğ, Jesse de Darren da Nepthra kaltağından hoşlanıyoooğğğ’dan ibaretti aralarındaki bütün ilişki. Asıl şaka gibi olansa, göğüslerinin yarısı kadar beyni olmayan bir kızın Jesse’nin bütün kuşkularını bir çırpıda önüne serebilmesiydi. Nepthra’ya oynanan her oyundan sonra Darren’ın şevkle verdiği selamlar değildi, Jesse’yi rahatsız eden. Küçük flört oyunlarının kime neye zararı olabilirdi? Özellikle Nepthra’nın yürürken kalçalarını Darren’ın ilgisini çekmek için kıvırdığını Jesse’nin yüzüne vurması onu bu konuda iyice duyarsızlaştırmıştı. Onu bir kurt gibi kemiren farkında olmadan sessizliğe gömülen Darren, hırsının onu nerelere taşıyacak boyutta olduğunu anlayamayan Nepthra’ydı. Aşması gereken büyük ego duvarından sonra, yani Nepthra’nın Darren’ı seçme ihtimalinin yaralayacağı o devasa duvar, bunun sadece kendisini değil herkesi yaralayacağını anlıyordu. Alışkın olmadığı bütün o çevresindekileri düşünme aptallığına kaptırmıştı kendini. Bu, skandalın nasıl ve ne zaman ortaya çıkabileceği düşüncesinden uzak tutuyordu onu en azından. Ya da acaba ortaya çıkacak bir skandal var mıydı? Sanki tanrı vardı da onu duymuş, bu sorusunu cevaplamak zorunda hissetmişti.

Jesse ve Miley çıtırdamaya başlayan şöminenin karşısındaki koltukta uyuklamadan önce, Miley’nin konuştuğu arkadaşı, Cass, bir rüzgâr gibi içeri daldı. Jesse kızın gözlerindeki bu parıltıyı ve vücudunun kıpır kıpır oluşunu tanıyordu. Ne zaman Slytherin kızları diğer kızlar hakkında onları mahvedecek bir dedikodu malzemesi bulsalar bu hale gelirlerdi. Bunu öğrenmesi uzun sürmemişti; yılanın kızları üste çıkmak için alta çektikleri kızları merdiven niyetine kullanıyorlardı. Neyse ki Nepthra, Trixie, Helena ve Boph hepsinden daha dişliydi. Hoş, Nepthra’yı kendi pisliğine doğru, aşağı çekmek isteyen kendisiydi ama bunu yapmaya kalkışan başka biri olursa sonuçlarına katlanmak zorunda kalırdı. Cass’in kararsız gözleri kendisine takılınca gözlerini devirmek zorunda kaldı, işte çevresi hakkında bir dedikodu daha geliyordu. Neyse ki yerinden ayrılmaya niyetli görünmeyen Miley’nin sorgulayan bakışlarına -“her türün bir hiyerarşisi var öyle veya böyle”- maruz kalan kız içinde tutmaya pek meraklı olmadığı dedikodusunu söyleyiverdi. ”Nadia Manner’ı Mystacorida’ya dışarıda buluşmayı teklif eden bir not yollarken gördüğüne yemin ediyor!” Kız özellikle Jesse’ye bakmamaya dikkat ediyordu ancak hala değişmemiş kararsız bakışları durmadan Jesse’nin bıkkınlıkla bakan yeşil gözlerine kayıp duruyordu. Jesse tam da Nadia’nın bu notu nasıl okumayı becerdiğini alaylı bir şekilde soracakken başını kaldırıp ona heyecanla bakmaya başlayan Miley’i görüp cümlesini yuttu. Onları savunuyor durumuna düşmek, Nepthra’nın ve Darren’ın arasında öyle bir şey olmadığını iddia etmek olurdu ki o zaman ağzının aranmasına katlanmak zorunda kalırdı. Üstelik gerçekten merak etmesine rağmen –söz konusu bu kişi Darren bile olsa- kızların kalbine giden yolu tıkamamak için ilgisiz kalmak zorundaydı.

Yine de sessiz kalmasına daha çok bozulmuş gibiydiler. Miley eline aldığı bir çubukla Jesse’nin kalbini dürtüklercesine ”Nepthra Mystacorida” dedi alçak bir sesle, aldığı zevk ısınmaya başlayan teninde kendisini belli ediyordu. Haklıydı, Jesse kendisini daha fazla sessizliğe zorlayıp kendi içindeki tufanda kaybolamazdı, karakterine aykırıydı düş kırıklığını olması gerektiği gibi içinde yaşamak. O da her zaman oynadığı oyunu oynamaya, ‘Nepthra’yı Mahvedelim!’ oyununa başlamaya karar verdi. Oyunun adı başlarda rahatsız etmişti ama asla oynadığı ilk oyun kadar rahatsız etmemişti vicdanını. Evet, kendisini ne kadar özlediğini ağlayarak söyleyen Nepthra’nın görüntüsü koridorları süslemek zorundaydı. Çünkü o başlatmıştı. O’nun da bilmesi gerekirdi Jesse’nin çocukça intikam duygusunun ve basit gelişen gaza geliş mekanizmasını. Anlamazlıktan gelerek devam etmek zorunda, Darren’ı kollarına koşturmak zorundaydı değil mi? Çünkü Nepthra buydu, Jesse’yi her anlamda çıldırtabilecek tek insan. ”O zaman bize de onları basmak düşer.” dedi davetkâr bir tınıyla süslediği kahkahasının ardından. Miley’nin mimikleri bir süre ne tepki vereceğine karar verememiş gibi değişip durdu. Ne vardı? Nepthra’nın Darren’la buluşmasına vermediği kişisel tepkiye duyduğu neşe? Yoksa Nepthra tarafından Jesse’yle oluşunun burnundan gıdım gıdım getirileceği korkusu? Tek başına gidip bir drama yaratmak isteyeceği son şeydi. ”Hadi ama, en azından büyük salonda oturup gerçekten gidip gitmeyeceklerine bakalım?” İki kız da kıkırdadı, bu fikir ikisinin de aklına yatmıştı.


En son Jesse Ehasz tarafından Paz Haz. 07, 2009 2:08 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jesse Ehasz

GezginGezgin
Jesse Ehasz



Mücadele Tarafı : Eğlence taraftarı.
Rp Sevgilisi : All the single ladies!
Kan Durumu : Safkan

Love Games Empty
MesajKonu: Geri: Love Games   Love Games EmptyPaz Haz. 07, 2009 2:03 pm

***
İki kız da anlaşılan dedikodu kaynaklarının güvenilirliğinden şüphe duymuyordu zira kontrole gelenlerin sayısı birden ikiye katlanmıştı. Meleklerin rahmetini birazdan dünya üzerine salacak olmasının da katkısı görmezden gelinemezdi tabii, kimse dışarı çıkıp ıslanmayı planlamıyordu. Jesse bu planlamayanlar arasında iki kişi daha olduğunu umuyordu. Yoksa gerçekten kötü basılacaklardı. Acıma duygusundan değildi, planlarını yaparken başkalarına acıma duygusu gittikçe körelmiş ve nihayetinde yok olmuştu. Acıyacağı kişi kendisiydi, ihanete uğrayacak ve acısını içinde saklamak zorunda olacak kişi. Dudaklarını kemirirken eğleniyor görünmeye çalıştı. Kızlar gerçekten eğlenirken öyle görünmemek zordu tabii. Dördü de gözlerini ona yapıştırmış, dediği her şeye gülmek ve ölmek için bekliyordu. O da sırıtıp elini saçlarının arasından geçiriyor ve yoldan geçen bir başka kıza kıpkırmızı kesilmesine neden olacak kadar açık saçık, laf atıyordu. Ama gözlerini kalabalıktan ayırmamasının asıl sebebi bir kız değil bir çocuktu. Gay filan değildi, sadece asla olmamasını dilediği şey oluyordu. Darren’la göz göze geldiler. Gülümseyişini görünce midesinde fokurdayan bir kazan varmış gibi hissetti. Kuşku, zehirli bir hastalıktı. Rahatça gülümseyebildiğine göre, suçlu olabilir miydi? Kaşlarıyla hiçbir şeyden habersizce kızları işaret edip sessiz kahkahalara gömüldü. Tepki vermesini gerektiğinin farkındaydı ama gülümsemeye çalışırsa daha çok limon yemiş gibi ekşi bir surata maruz bırakacaktı Darren’ı. Omuz silkmekle yetindi. Beyefendi o kadar keyifliydi ki üzerine düşünmeden topukları üzerinde dönüp dışarı çıktı.

Jesse çıktığına emin olacak kadar bekledikten sonra cebinden biçimsiz bir paket çıkardı. Özensizce bir kumaş parçasına sarılmış, kırık gibi duran iki parça ayna çıkınca kızlar yarı şaşkın ona bakakaldılar. ”Nadia, görev seni bekler. Darren’ı takip edip bu çift taraflı aynalardan birini onları izleyebileceğimiz bir yere bırakıyorsun yavru.” Kızlar irileşmiş gözlerle bir Jesse’ye bir de uzattığı aynaya baktılar. Miley şaşkınlığı dağılan ilk kişi oldu. Nadia’yı eline aynayı tutuşturup kışkışlarken oturduğu sıradan yükselip Jesse’nin oturduğu masa hizasına geldi. ”Bu sefer kendini aştın Jess.” Uzanıp kulağı civarına masumiyetten alabildiğine uzak yaramaz bir öpücük kondurdu. Sonra yaptığı çok büyük bir şeymiş gibi geri çekilip kıkırdadı. Jesse cevap vermesi gerektiğinin bilincinde cam gözlerle baktı O’na. Sonra düşünceleri baştan savmak istediğinde yaptığı gibi öpmek için öne eğildi. Kız oksijene muhtaç bir balık gibi dudaklarını uzatmış beklerken aniden geri çekildi. ”Nepthra!” Hepsinin kafası güneşe dönen ay çiçekleri gibi kıza döndü. Hiçbiri Jesse’nin düş kırıklığı dolu tınısına kafa yormamış heyecanla birbirlerini dürtüyordu. Jesse elinde kalan tek koza sığınmıştı. Darren belki de kendisi olmaksızın oyuna başlamıştı. Ah, evet, başka ne olabilirdi. Sıranın Nepthra’da olduğu gerçeği, bir Slytherin tarafından umursanacak bir şey değildi. Peki Nepthra? Her zamankinden kışkırtıcı olmayı nasıl başardıysa artık?! ”Ver şunu.” Cass elinden aynayı bir kedi gibi kaparak herkesin görebileceği gibi ortaya tuttu. Hiçbir şey görünmüyordu. Jesse uzanıp asasıyla donunca görüntü önce titreşti, sonra Darren’in üstten görüntüsü ortaya çıktı.

Karşıdan gelen Nadia’nın zafer çığlığını duydular. El sallayarak ve koşarak geliyordu. Nasıl görüneceği konusunda endişelenmeyi unutalı çok olmuştu muhtemelen çünkü mor farı akarak dudaklarına değin inmesine rağmen silmeye bile yeltenmemişti. O da etraflarında bir yere otururken yağmurun sesleri engellediğini fark etti Jesse can sıkıntısıyla. Neyse, böyle de idare ederdi. Onun canını sıkan Nepthra’nın yüzündeki neşeli gülümsemeydi. Oyunculuğu kusursuzdu, tek sorun Jesse’nin O’nun bu sene sadece bir şeylerin peşindeyken böylesine mutlu olduğunu görmesiydi. İşte başlıyordu. Kızlar bile sus pus olmuştu, sadece yağmur damlalarının aynanın üstüne çarparken çıkardığı sesler duyulsa bile. Darren ayağa kalktı ve iş üstündeyken her zaman takındıkları centilmen havasında Nepthra’nın eline yumuşak bir buse kondurdu. Benzeri bir buseyi omzunda hissedince Miley’in O’nu, Jesse’nin Nepthra’yı izleyişi gibi dikkatle seyrettiğini fark etti. Şapşal mıydı? Jesse bu kadar basit bir şeye tepki verecek tutucu tiplerden değildi katiyen. O da kızın çenesine kondurduğu dikkatsiz bir öpücükle cevap verip bütün dikkatiyle tekrar aynaya döndü. Şimdi dip dibe oturuyorlardı ve Nepthra Darren’ın yanağını okşuyordu? Dalgalı deniz Nepthra hemen kendisini göstermezse sadece bakışlarıyla bile önündeki aynayı parçalayabilirdi. Ayaklandı kız. Ne dediğini ölesiye merak ediyordu. Çünkü her neyse saniyesinde Darren’ı ayaklandırmıştı. Sanki çocuğun uzaktan kumandası elindeymiş gibi Darren’ı yönettiğini düşündü anlamlandıramadığı bir gururla. Gururu çabuk dağıldı. Darren kollarını kıza sarmıştı. Kız karşı çıkmıyordu. Hatta karşılık veriyordu. Tutkuyla, daha önce kendisine hissettiği gibi değil ama bariz bir tutkuyla tutunuyordu oğlana. Birbirlerine bir şeyler fısıldıyor sonra nefes nefese devam ediyorlardı.

İç organları eziliyor gibi hissediyordu. Ciğerleri büzülmüş, nefes almasını engellerken midesini sıkıştıran bir şey acımtırak bir tat yemek borusundan ağzına doluyordu. Elini dizine koymuş Miley tırnaklarını şehvetle etine geçirince ekşi bir surat ifadesiyle ona döndü. Oyunu düşündüğü yoktu. Bundan sonrası tamamen doğaçlama olacaktı. Ne kadar acıtabileceğine bakacaktı. ”Evet, evet, bizim sahneye çıkma zamanımız.” dedi tükürürcesine, hırsla. Kızın bileğinden tutup masadan aşağı çekti. Diğer kızların şaşkın bakışları altında kalabalığı yararak büyük salondan çıktılar. Kızın topukluları yüzünden arkasında savrulmasına aldırmadan hızla kapıdan çıktılar. Aynada belli olduğundan da delicesine yağmur yağıyordu. Miley arkasında topuklularına ve Jesse’nin üzerindeki beyaz kaşmir kazağa dair bir şeyler söylüyordu ama Jesse sağırlaşmıştı. Çiftle aralarında üç metre kadar kalınca bir heykel gibi olduğu yerde kalakaldı. Öylesine kendilerinden geçmişlerdi ki… Yüzüne yayılan sıcaklık Jesse’nin son insaniyetini de buharlaştırdı. Olağandışı bir sükûnetle elini saçlarından geçirdi. ”Oh Nippie!” dedi kendinden bir adım geride duran kızı ani bir hareketle kucağına alırken. Nippie, Jesse’nin Nepthra’yı uyuz etmek için kullandığı bir başka takma isimdi. ”Mongol Jesse farkında değilken yiyişelim ileri gidebildiğimiz kadar.” diye devam etti yapmacık bir ses tonuyla. Miley kıkırdasa da kaltak rolüne uyum sağlamakta zorlanmadı. Bacaklarını aniden Jesse’nin etrafına sıkıca dolayıp kafasını iki eli arasına aldı. ”Oh!” Oldukça gerçekçi, hatta gerçekti iç geçirişi. ”Ne zamandır bekliyordum.” Biraz daha ileri giderek dilini Jesse’nin dudakları arasına sokmaya niyetlendi. Jesse önce istekle karşılık verdi, ardından yağmurun altında kıvrımları ne kadar belirginleşirse belirginleşsin uyuşturucunun aslından iki adım ötedeyken hiçbir etkisi kalmadığını öfkeyle kabul etti. Kimse –hatta kendisi- ne olduğunu anlamadan kızı çığlık çığlığa bırakarak kucağından attı ve asasını çıkarıp büyülü sözleri haykırdı.

Duraksadı yine. Sanki her şeyi cam bir fanusun arkasından izliyordu. Sesleri duymuyor, sadece görüyordu. Umutsuzluk geri geldi. Çevresine baktı. Miley ağlıyordu. Darren ağaca çarpmıştı ve burnundan kan gelmeye başlamıştı. Ve o lanet olası hala, hala cesur görünmeye çalışacak kadar inatçıydı. Biraz korksa, biraz yenilmiş gibi dursa. ”İTİRAF ET!” diye haykırdı. Düşünme yetisi olmayan herhangi bir robot gibi otomatik adımlarla kıza ilerledi. Hareket edemeden onu boğazından yakalayıp ağaca yapıştırmıştı. ”NEDEN BUNU BİZE YAPTIN!” Darren, Jesse, Nepthra. Helena, Trix ve diğerleri de. Kızın kızarmaya başlayan yüzüne bakıp içinin parçalandığını hissetti. Paramparça etmişti içini, tek bir kişi, tek bir öpücükle. ”Mahvettiğini itiraf et, hadi!” dedi titremeye başlayan sesiyle. Kızın havada sallanan ayakları yere değdi. Yana dönüp Darren’a bakmaya cesareti yoktu. Elini gevşetti. Kızın gözlerine bakmadı, bakamadı. Elleri kollarının üstünden yavaşça kavradı Nepthra’yı, boğacakmış gibi sarılıp dudaklarını köprücük kemiğinin üzerine bastırdı. Gözyaşlarını haykıran titrek sesiyle sordu. ”Neden bile bile bana bunu yaptırdın?” Tek bir sıcak damlanın, Nepthra'nın duru tenine kavuşmasına izin verdi. "Aptal." :Tek düşünebildiği kelime. Kafasında yankılanan tek kelime. Geri çekilip O'na son bir kez baktı. Aniden kolunu kaldırıp dalların arasına yerleşmiş aynayı asasıyla patlattı. Parçalar yıldız parçaları gibi Nephtra ve Darren'ın üzerine yağarken, Jesse bulunamayacağı tek yere gitmek için arkasını döndü. Şoku atlatır atlatmaz, peşine düşeceklerine emindi. Ama şimdi değil. Ağır adımlar ve kaskatı kesilmiş bir ifadeyle şatoya yürüdü.


Tek bir mesaja sığmadı +_+
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darren West Manner

GezginGezgin
Darren West Manner



Mücadele Tarafı : Karanlık Taraf
Rp Sevgilisi : Kalbe nişan alın, Ateş!
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kurt

Love Games Empty
MesajKonu: Geri: Love Games   Love Games EmptyPaz Haz. 07, 2009 9:25 pm

Sıcacık ellerin tekrar kendisini kavradığını hissettiği an durması gerektiğini fark etti. Nephtra’nın çevik hareketiyle tekrar kalktığı yere oturmuş, kızın hafif bedeninin üzerine gelişini şaşkın bir ifadeyle izlemeye koyulmuştu. Jesse’nin artık bir tehdit olmadığını söylerken neyden bahsediyordu bu kız? En son hatırladığı; ikisinin delice birbirlerini sevdikleri ama açılamadıklarıydı. Nephtra Jesse’ye kendisini affettirmek için kaç kere ağlamıştı. Darren’ın bir öpücüğü her şeyi değiştirmiş olamazdı, hayır. Parçalar yavaş yavaş yerine otururken her şey için çok geç olduğunu anladı. Kızın ıslak dudakları kendisininkiyle birleşmişti. İnce eliyle Darren’ın kollarını beline doladı. Her hareketinde bir tecrübe yatıyordu. Darren kızın dilini kendi dilinde hissettiğinde bunu daha önce kaç kişiyle yaptığını merak etmekten alıkoyamadı kendini. Belki hainlik yapıyordu, Nephtra bütün temiz duygularıyla ona gelmiş olabilirdi. Ancak biraz daha düşünmesine bile gerek kalmadan bunun tamamen imkansız olabileceği dank etti kafasına. Şu anda ne yapması gerektiğini bilmiyordu ancak Nephtra kendisini o kadar kaptırmıştı ki, onu bırakıp gitse ileride büyük bir pişmanlık duyacağından emindi.

Yaptıklarının doğru olmadığını biliyordu. Jesse her aklına geldiğinde nefes almakta zorlanıyordu. O anlarda nazikçe Nephtra’yı dudaklarından uzaklaştırıyor, tekrar kızın güzel suratını gördüğünde en yakın arkadaşını unutuyor, tatlı dudaklarına yapışıyordu. Bu kızı elde etmek için bu kadar uğraştığına inanamıyordu. Şimdi düşündüğünde diğer kızlardan bir farkı olmadığını anladı. Nephtra, Darren gibi çocukların kızları elde edip bırakma gibi huylarına maruz kalacaktı belki de. Çok acı vericiydi evet, ama bu doğanın kanunlarından biri sayılmaz mıydı? En azından Darren’ın doğasında bir kıza bağlanmak yoktu. Şu ana kadar Nephtra gibi bir kız çıkmamıştı karşına. Yani onu bu kadar arzulatan ve peşinde koşturan… Ah hayır, kesinlikle olmamıştı. Nephtra’nın her erkeği baştan çıkarıcı bakışlarından etkilenmişti sadece. Ya da o güzel hatları, pembe dudakları, güzel vücudu, kusursuz teni, beline kadar uzanan dalgalı saçları… Aklından bunlar geçerken kızı daha fazla şehvetle öpmeye başlamıştı. Kalın parmaklarını kızın cüppesinin içine, oradan kazağının altındaki pürüzsüz tenine kaydırdı. Kucağında oturan kızı kendine daha da çekti. Aslında ağaç ile Nephtra’nın bedeni arasında sıkıştığını hissediyordu ama aldırmıyordu. Şu anda sadece kızın dudaklarını hissetmek istiyor, başka bir şeyle uğraşmak istemiyordu.

Zamanın nasıl geçtiğini anlamak gerçekten zordu. Az önce tepede olduğuna yemin ettiği güneş, şimdi kara bulutların arasından yavaş yavaş kaybolmaya hazırlanıyordu. Darren için yıllar gibi geçen zaman, toplasak 5 dakika bile etmezdi. Uzaklardan, aslında pek uzak değildi ama Darren’ın kapsama alanı 10 cm uzağını algılayamıyordu, bir kızın hıçkırıklarını duyar gibi oldu. Eğer kucağın oturan başka bir kız olsaydı onu oracıkta bırakır, ağlayan kız kimse ona doğru atılırdı ancak Nephtra’yı bırakmak gibi bir aptallığa düşecek kadar zavallı görmüyordu kendini. Çok geçmeden yaklaşan adımları duymasıyla içini huzursuzluk kaplamıştı. Ezilen kuru yaprakların çıkardığı ses yükselirken gelen kişinin sinirli olduğunu anlaması zor olmadı. Yoksa kim bu kadar hızlı ve sert bir şekilde yere basardı ki? Bir profesör olmalı diye düşündü. Kızdan uzaklaşmasını söyleyen beynine bir kez daha karşı çıktığında, beyni ikinci bir plan düşünmeye odaklanmıştı. Darren ise Nephtra’yı bütün arzusuyla öpmeye devam ediyor, yılların acısını çıkarıyordu sanki. Evet, eğer bir profesör ise gelen, planı çok açıktı. Darren her zamanki gibi çekiciliğini kullandığını ve kızın arkadaşları arasında aşk büyüsüne tutulduğunu söyleyecekti. Eh, Nephtra da aptal bir kız değildi. Darren’ın bu planına karşılık vereceği tepki tabii ki onları ele vermeyecekti.

Adımlar son hız yanlarına gelirken Nephtra’yı bırakmanın zamanı olduğunu anladı. Zamanlama konusunda dört dörtlük olan Darren da bugün bir şeyler olduğu açıkça görülüyordu. Çünkü kızın narin bedenini kendisinden ayırırken onun mavi gözlerine son kez şehvetle baktığını fark edemedi. Tanıdık bir sesin hırsla söylediği kelimeyle kendisinin olduğu yerde uçtuğunu ve sert bir şeye çarptığını hissetti. Sırtına giren büyük acıya aldıramayacak kadar şaşkın hissediyordu kendini. Yoo, hayır. Bunu yapan kesinlikle bir profesör olamazdı. Eğer kimse, onu öldürecek kadar sinirliydi. Gözlerini sinirle açarken Jesse’nin Nephtra’ya doğru atıldığını gördü. Yerinden kıpırdayamıyordu. Omuzları çökmüştü. Gün boyu içinin sıkan o duygunun bütün bedenini sarmasına izin verdi. Gözlerinin dolmasıyla burnunun sızladığını hissetti. Ah, hayır ağlamayacaktı tabii ki. Ağlamak bir erkeğe yakışmazdı, hele ki Darren gibi birine. Bu kadar düşemezdi, kendisini toparlamalıydı. Göz yaşlarının aslında üzüntüden gözlerinde toplanmadığını fark etmesiyle, titrek elini yavaşça burnuna götürdü. Soldan sağ hafifçe elini kaydırdığında, yapışkan sıvının parmakları üzerinde dans ettiğini hissetti. Yutkunup parmağını biraz ileriye tutup, burnunun kanadığını kendine ispatlarken parmaklarının arkasında Jesse’nin Nephtra’nın boğazına yapışmış olduğunu gördüğünde gözleri yuvalarından çıkacak gibi oldu. Nedense hareket edemiyordu. Bedeni titrerken bütün fonksiyonlarını kaybettiğini düşünüyordu.

Jesse’yi tanıdığından beri ilk defa bu kadar sinirli görüyordu. Çocuğun ağzından çıkan tehdit dolu emirleri şaşkınlık içinde izlerken, Nephtra’nın gözlerinden akan yaşları gördü. İçi parçalanıyordu. Bedeni ikisini ayırmak için yanıp tutuşurken beyni ona orada kalmasını söylüyordu. Tabii ki düşünceleri daha baskın gelmişti. Bir kez daha ikilinin arasına girmeyecekti. Bunun son olduğunu bile bile yerinden kıpırdamadı. Cüppesinin kolunu burnuna bastırırken kirpiklerinin arkasından Jesse’yi izlemeye devam etti. Sanki o, dostu Jesse değildi. İçine başka bir ruh girmiş olacaktı. Sevgili dostunu, eski dostunu dese daha mantıklı olurdu tabii, her zaman koca bir gülümsemeyle görmüştü. Tabii ki Jesse’nin de zaman içinde sinirlendiği anlar olmuştu ama onda bile soğukkanlılığını koruyup kendini kaybetmemişti. Darren’ın gözünde Jesse her zaman otokontrolünü sağlayabilen ve yerinde kararlar alıp davranabilen bir çocuktu. Aslında çocuk bile sayılmazdı, tam anlamıyla ergenliğini tamamlamış bir erkekti. Abuk sabuk fikirler içine kapılıp kendine zarar vermiyordu. Hoş, onun yerine başka bedenlerdeki ruhlara zarar veriyordu ya. Şimdi de zarar verdiği ruh Nephtra’nınki iken, kendi ruhunun da acı çektiğini fark edebiliyordu. Darren, hiçbir zaman yapmak istemediği şeyi yapmış, Nephtra ile Jesse’nin canını yakmıştı.

Hızlı hızlı kalkıp inen göğsünü sakinleştirmeye çalışırken aldığı düzensiz nefesi boğazında takılıp kaldı. Böğürürcesine öksürürken boğazındaki yanma gözlerinin tekrar yaşarmaya başladığını fark etmesine neden oldu. Karnı üzerine eğilirken hâlâ gözleri Jesse ile Nephtra üzerindeydi. Jesse bir anda kızı kavradığında ona bir şey yapacağını düşünüp tetikte beklemeye başladı. Ama düşündüklerinin hiç biri olmadı. Jesse kızı yavaşça tekrar bıraktığında özlem ve nefret dolu bakışlarını yakalaması zor olmadı. Jesse asasını Darren’a doğru uzattığında artık her şeyin sona erdiğini anladı. Son kez yaşlı gözleriyle Nephtra’yı, daha sonra Jesse’yi süzdü. Buradaki herkesi özleyecekti. Her binadan tanıştığı ve ismini hatırlayamadığı kızları bile özleyecekti. Ailesinin ne kadar üzüleceğini düşünüyordu. Annesinin ağıtları kulaklarına dolmuştu. İçinden bir şeylerin büyük bir patlamayla kırıldığını duyduğunda bu sesin aslında içinden değil, hemen yanındaki aynadan geldiğini fark etti. Şimdi her şeyi anlıyordu. Jesse’nin onları nasıl bulduğu sorusu bir kez bile aklına gelmemişti ama şimdi cevap kendini açıkça gösteriyordu.

Darren’ın şaşkınlık dolu bakışları ayna üzerinde toplanmışken yanından geçen ve ağır ağır yürüyen Jesse’ye son kez dikkatinin dağıldığını fark edemeyecek kadar şaşkındı. Eski dostu, sırdaşı bahçe kapısından okulun içine girerken, Darren yanağından süzülen yaşa engel olamadı. İstemsizce gözlerinden akan birkaç damla yaşı hemencecik silip Nephtra’ya baktı. Kız olduğu yerde çökmüşken onun yanına gitmek için içine dolan arzuya engel oldu. Olduğu yerde dona kalmıştı. Nephtra’dan gelecek hareketi bekleyen meraklı gözleri, olabilecek her şeye kendini hazırladı. Derin bir nefes alırken Nephtra’nın yeşil gözleriyle kendi gözleri birbirlerine kenetlendiler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/d-a-r-r-
 

Love Games

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-