AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir.

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Svetlana O'Learnot

GezginGezgin
Svetlana O'Learnot



Mücadele Tarafı : Ummm, Dark Spirit.
Rp Sevgilisi : Etrus Bryn Kárpáthy.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Daha gencim.

Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir. Empty
MesajKonu: Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir.   Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir. EmptyCuma Nis. 10, 2009 7:51 pm

" Ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında; yekpare geniş bir anın, parçalanmaz akışında. "


Ağzında bir parça, gözleri gülümsüyor elindeki kitabı sıkıca kaavramış korunmasız olarak dolaşıyordu. Saat Kulesi'ne çıkmıştı. Büyük Saat'in önüne geçti. Din Don Din Don sesleri yoktu? Anlaşılan bir gariplik vardı, ama bunun nedenini zekasını kullanarak bulabileceğinden Umursamadı zamanını keybetmek kendisine verebileceği en büyük ceza olabilirdi. Rastgele bir yere oturdu ve Sarı saçlarını geriye atıp, yanına aldığı şişeyi açtı daha sonra bir kaç yudum içip taşın üzerine koydu. Elindeki kitabı açıp Mor Yazıları okumaya başladı. Kelimelerin anlamlarını yitirdiği o meşhur yerden yazıyorum bu satırları sana. Varlık ile yokluk arasındaki o meşhur yerde uzun bir bekleyişin içerisindeyim. Bu satırları bir kayanın üzerine yazıyorum, kanımla sanırım. Kadir kıymet bilmez birisi değilim biliyorsun. Ama ben zaman ve mekânın olmadığı bu yerde senin kıymetini bilemediğimi düşünüyorum. Seni düşünüyorum. Sahip olduklarının kıymetini kaybettikten sonra anlamak insanoğlunun laneti değil midir zaten? Biz insanlar doğduğumuz zaman ile öldüğümüz zaman arasına sıkışmış zavallılarız. Hayatıma baktığımda bunu görüyorum. Ne bir adım ileri ne de bir adım geri atabiliyoruz. Zaman bizim için çok değerliymiş, bunu da yeni öğrendim. Seninle ve dünya ile birlikteyken her şeyin üstesinden gelebileceğime inanıyordum. Diğer insanlardan farklı olduğuma inanıyordum. Güçlü olduğuma inanıyordum. Dünyaya hükmedebileceğime inanıyordum. Ne kadar da yanılmışım. Meğerse ne kadar sıradan ve ne kadar güçsüzmüşüm. Burada insanın düşünecek çok vakti oluyor. Aslında ne zaman var ne mekan. Anlayamıyorum, algılarımı ne belirliyor bilmiyorum. Yalnızca yaşamım var, o kadar. Senden öncekileri bilemediğin gibi senden sonrakileri de bilemiyorsun elbette. Yalnızca yaşadığın zamanda olanları bilebiliyorsun. Bedeninim tek gerçek olduğuna ve varlık olduğuna inanıyordum. Bu konuda da yanılmışım. Bedenim yalnızca bir araçmış. Dokunduğunu, gördüğümü sandığım dünya sandığımdan çok ama çok farklıymış şimdi anlıyorum. Bunları ancak burada anlayabiliyorsun. Hatırlar mısın bilmem arkadaşım Necati hep bunlardan bahsederdi. Bense bu konuları sıkıcı bulurdum. Ekonomiden ve siyasetten bahsetmeyi yeğlerdim. Burada ne ekonomi ne de siyaset var. Sonunu merak ettiğim ama bitmesini istemediğim uzun bir bekleyiş var o kadar. Kendimle hesaplaşıyorum. Dünyadayken hatırlamadığım hayatın tüm detaylarını hatırlıyorum. Ne kadar çok hata yapmışım. Hiç kendimle hesaplaşmamışım. Hafızamın karanlık köşelerine atmışım tüm yaşanılanları. Ama hafızam her şeyi kaydetmiş. Ön çocukluğum, gençliğim, seninle tanışmam hepsi ve her şey gözümün önünde. Şimdi bana ne olacak bilmiyorum. Bu satırları bir okuyan olur mu, sana ulaşır mı onu da bilmiyorum. Ama yazmalıydım. Sana söylemediğim o kadar çok şey var ki. Seninle geçecek olan bir an için bile her şeyimi feda edebilirim. Her şeyim demişken hiçbir şeyimde yok burada. Yalnızca ben varım. Ne halde olduğumu sorma, bunu ben bile bilmiyorum. Bu satırlar bir şekilde sana ulaşırsa ya da herhangi birine bil ki seni çok ama çok seviyorum. Yaşarken bunu sana söylemem gerekirdi, söylemedim. Çok pişmanım. Şimdi ne yapıyorsun bilmiyorum. Seni seviyorum.

Bu sözler ne kadar çekici gelmişti Svetlana'ya? Hayallerinden geçen birkaç kelimeyi hatırlamıştı çocukluğundan başka bir yazının olduğu sayfayı açtı ve okumaya başladı büyük bir zevkle. Uzun zamandır yanındaydı. Her yaptığı pislik işte hep sağ kolu görevindeydi. İblis “Git” dese gider, “Gel” dese gelirdi o kadar itaatkâr gözüküyordu. Gel zaman git zaman içindeki duygular onu, daha fazlasını hak ettiği konusunda ikaz ediyordu. İblis’e soğuması gerektiğini, aslında kendisi olmadan onun hiçbir iş yapamayacağını, ne kadar ayak işi pislik iş varsa zaten kendisinin yaptığını düşünmeye başlamıştı. Bu böyle gidemezdi. Çalışmalarının karşılığını almaya karar verdi ve bunu, İblis’i yerinden edip onun yerine geçerek başaracaktı. İçindeki duygular artık onu tamamen kontrol eder hâle gelmişti. Tek soru, ne zaman ve nasıl olacaktı? Uzun uzun düşünmeye başladı bu işi riske edemezdi. Uzun zamandır yanında olduğundan attığı her adımı, nerde nasıl davrandığını, ne zaman ne yapacağını az çok biliyordu çünkü her hafta klişe işler yapılıyordu. Kararını vermiş onu yerinden etmek için tüm planı hazırlamıştı. Uygulamada bir aksilik yaşanmazsa plan çok güzel görünüyordu. Ve İblis’i pusuya düşürüp emellerine ulaşmış görünüyordu. Artık yeni İblis oydu. Hak ettiğini düşündüğü her şeye sahipti. Artık kimse ona mani olamaz diye düşünüyordu. Ama kibrinin ve açgözlülüğünü kapattığı bir nokta vardı, “Ne ekersen onu biçersin”… Evet şimdilik rahatı iyiydi yeni İblis’in ama nerden bilebilirdi ki yaptıklarının bir gün mutlaka karşılığını bulacağını… Okuduklarından etkilenmiş gözüküyordu ki, bir Son Sınıf öğrencisi ona imalı bakışlar atarak ilerlemişti. Ama herkes Bahçeye, Göl'e, Dersliklere doluştuğunda Şans eseri Sadece Svetlana kalmıştı Saat Kulesinde. Yere eğdi başını ve yerdeki çizgilere bakmaya başladı derin, derin.


En son Svetlana Jacques tarafından Cuma Nis. 10, 2009 8:43 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kim Sang Bum

GezginGezgin
Kim Sang Bum



Mücadele Tarafı : Yoldaşlık tarafı ağır basıyor, şimdilik..
Rp Sevgilisi : henüz yok..
Kan Durumu : ~ Safkan
Patronus : ~ Anka Kuşu

Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir. Empty
MesajKonu: Geri: Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir.   Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir. EmptyCuma Nis. 10, 2009 8:20 pm

Aslında sıradan günlerden biriydi, oldukça sıradan. Ne yemek yemek, ne ders çalışmak, ne de herhangi bir şey. Canı bugün hiçbir şey yapmak istemiyordu. Bütün arkadaşlarını ekmiş, itirazlarına bahaneler uydurarak gecenin soğuğunu damarlarında hissetmek için en güzel yeri seçmişti. Kadifemsi gökyüzünü yıldızlar yeni yıla hazırlanan yılbaşı ağaçları gibi ışıl ışıl yapmıştı. O hariç, Kim asla gökyüzü gibi parlak hissetmemişti kendini, en yıldızsız gecede bile. Düşünceler, düşünceler… Sarıp sarmalamış, kaçmaması için bütün yolları kapatmış gibiydiler. Gözlerini sıkıca kapatıp yüzünü aya doğru çevirdi. Avazı çıktığı kadar bağırmak, gerekirse bütün herkesi başına toplamak istiyordu ama yapamadı. “ Pla … to … nik. Pla,pla,to,nik… "Dalga geçer gibi tekrarlamaya devam etti aynı kelimeyi, belki binlerce kere. Düşünmekten alıkoyacağını belki, belki de sadece bir anlık huzur için. Ama hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilecek kadar deneyimliydi bu konuda… Elleri cebinde yavaşça ilerlemeye devam etti. Gözleri birden, fare görmüş kedinin gözleri kadar irileşti. Sarışın bir kız, burada, Saat Kulesi’nde elinde kitapla, hem de bu saatte. Kim, enerjisini ve boş şeylerle dolu düşüncelerini bir an için kıza yöneltti. Güzel denebilirdi, aslında güzeldi, yeterince. Sarışın ve Sang’ın aksine gözleri gülen birisiydi. Güzelliğine ayrı bir hava katmıştı bu. Ama garip olan, kitap okumasıydı. Kulaklarını kızdan çıkan tatlı sese yöneltti. “Varlık ile yokluk arasındaki o meşhur yerde uzun bir bekleyişin içerisindeyim. Bu satırları bir kayanın üzerine yazıyorum, kanımla sanırım. Kadir kıymet bilmez birisi değilim biliyorsun. Ama ben zaman ve mekânın olmadığı bu yerde senin kıymetini bilemediğimi düşünüyorum. Seni düşünüyorum. Sahip olduklarının kıymetini kaybettikten sonra anlamak insanoğlunun laneti değil midir zaten? Biz insanlar doğduğumuz zaman ile öldüğümüz zaman arasına sıkışmış zavallılarız. Hayatıma baktığımda bunu görüyorum. Ne bir adım ileri ne de bir adım geri atabiliyoruz. “ İlgisini çekmekle kalmayan bu satırlar, onun hak verdiğini düşünmesine yol açmıştı. Doğruydu aslında, yani doğru olmalıydı. Birileri bunları hissedip yazabildiyse eğer, doğruluk payı mutlaka vardı, ufacıkta olsa. Beynini oldukça meşgul eden bu düşünceler, Kim’in kıza karşı empatisine yol açtı. İstemediği düşüncelerden bir an için kurtulmayı başarmıştı. Kıza daha dikkatli bakmaya başladı, istemsiz ya da bilerek. Fark etmezdi ki zaten, önemli olan gözbebeklerinin ta derininde kızın bal rengi gözlerini hissetmesiydi. Utangaç bir çocuk gibi başını yere eğdi kız. Yanakları al al olmuştu. Umarım bunun ona ne kadar yakıştığının yeterince farkındadır… Ellerini cebinden çıkarmak gibi bir gereksinim duymadan yavaş adımlarla kızın oturduğu yere geldi ve “ Oturmamda sakınca var mı? Rahatsızlık vermem umarım… “ dedi. Kız ağzından dökülen kelimelerle bal rengi gözlerinin sıcağını Kim’e bağışladı. Geriye kalan, sadece küçük bir cevaptı…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Svetlana O'Learnot

GezginGezgin
Svetlana O'Learnot



Mücadele Tarafı : Ummm, Dark Spirit.
Rp Sevgilisi : Etrus Bryn Kárpáthy.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Daha gencim.

Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir. Empty
MesajKonu: Geri: Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir.   Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir. EmptyCuma Nis. 10, 2009 8:46 pm

" İnsanlara, mutluluğun nesneler dünyasında olduğu gösterilir. Mutluluk, hayatın içindedir ve dağıtımı yapılmaz. Yalnızca, maddelere bağlı mutluluklar, gelip geçicidir. Sadece bir gurubun değil bütün insanlığın insanca yaşaması mutlu olmanın kapısını aralatır. Ürettikçe ve paylaştıkça mutluluğu yaratarak, insanın yaşadıkça memnun olması kendisi için değil, kendisinden sonraki gelecekler için dürüstçe çalışabilmesidir. "


Son sözlerini istemsiz olsa'da akıcı bir okuyuşla dile getirmişti. Yere öylesine bakarken birinin uzaktan ayak seslerini duymuştu. Tekrar okumaya çalıştı kitabını ama satırları karmakarışık ve heyecanla okumuştu nedensizce. Zaman kavramı artık önemini kaybetti. Artık zamansız yaşıyorum, ölümü bekliyorum nerden ve nasıl gelceği umrumda değil. Sevmeyi bilen ama sevilmeyen biri olarak ölümü bekliyorum. Artık susuyorum kulaklarımı kapattım kime ne diyor umrumda değil. Ne zaman dinlesem acı duyoyrum yüreğim yanıyor, üzülen hep ben oluyorum. Aciz ve çaresiz bir şekilde arkasaından bakıyorum sevdanın döner diye ama dönmüyor gidiyor başka ellere. Belki sizde öylesiniz belki ben yanılıyorum. Eskiden ne güzeldi sevgiler aşklar. şimdi telefon diye bir icat var ve mesaj atıyoruz eskiden daha güzeldi, sevdiğini görmek şu gün şurda buluşalım dediğimiz zaman daha iyi oluyordu. şimdi ise sadece mesajda kalıyor onca yazılan güzel şiirler mesajda anlamını yitiiyor. Ben dünü özledim, bugün ise bana acı dolu bir hayat sunuyor sebebi belirsiz bir şekilde hep ben üzülüyorum. Ağlıyorum her gece sevdiğimin sevdanın arkasından nu kaybetmenin verdiği acı ile hergün ölüyorum. Madem sevgi var neden karşılık bulamıyoruz soruyorum size neden. Ben kendime sordum devalarca ama cevap bulamadım. Satırlarda okudklarından mı, yoksa Bryn'ı düşündüğünden mi bilinmez gözlerinden yaşlar gelerek okumuştu bu satırları. Kahverengi gözleri parıl parıl parıyordu. Dönüp arkasına baktığında gelen birisi vardı, ve çokan gelmişti. “ Oturmamda sakınca var mı? Rahatsızlık vermem umarım… “ Çok geç duymuştu bu sözleri. Dalmıştı kitabına, eliyle sildi göz yaşlarını ve buz gibi havayı deriin bir nefesle içine çekti. Böyle bir havada en azından yanına bir ceket alması gerekmezmiydi? Dalgınlıktan olsa gerek diye düşündü. " Özür Dilerim Dalmışım, Elbette oturabilirsin. " Yalnızlıktan birçok kiş gibi o'da hoşlanmıyordu. Karşısındaki öğrencinin oturabilmesi için yeterince kaydı ama konuşmadı. Öğrencinin pek konuşmak ister gibi bir halini yakalayamamıştı doğrusu gözlerinin içine bakmamıştı bile. Meraklı gözlerle kitabına döndü; Yüreğimin en karanlık yerinde, yalnızlık içinde bir ışık bulmuşum,bu ışık bütün yüreğimi kaplamış, o yürektende taşmaya başlamış.Her zaman aynı soruyu sorar olmuş. Öfkeleniyor, korkuyor, gülüyorum. Üç maymundan daha kötü şu anki hikayem. Beni ben anlamaz iken ben nasıl anlatabilirim. Söylermisin... İlk adımı atmak dünyanın en zor işidir derler. Sorduğum sorular hep anlamsız kalmakta,anlaşılmamakta.Bu durumdan umutsuz bir medet ummak nasıl bir çaresizlik.Sevgili dostum bu ışığı nasıl yaradanıma ulaştıracağım ben. Sayfayı hızla çevirdi; Eğiyor boynunu rüzgar, acı bir fırtına ekip de içime. Bir fotoğraf karesinden çıkıyor o koca gülüşün, değiyor ellerime, gözlerime...

Zamansız bir fırtına kopardı, o kocaman kara gözlerini görmek onca zaman sonra. Ah o gözlerin, gülen bakışların ki hep cesaret aldığım. Bir fotoğraf sadece elime aldığımda gözlerimi dolduran. Sarılmışsın bana gene sımsıkı, hiç bırakmayacakmış gibi. O kıvır kıvır, simsiyah saçların karışmış saçlarımdaki sarıya. Kıvrılmışım omzuna minik bir çocuk gibi. Öyle bir tebessüm var ki gözlerinde şükreder gibisin bu günü gördüğüne. Oysa ne acılar vardır kalbinde hep gizli tuttuğun, dik durmak adına katlandığın onca cefa. Öylece kalıveriyorum badem kokulu saçlarında, geçmişten yansıyan gülüşün yankılanıyor kulaklarımda. Hatırlıyorum birden, henüz hayattaki en büyük acıyı yaşamamıştınız daha. Bilir misin, ne çok sevdim toprak olup giden o dağ gibi ağabeyini. Gelip başımı okşayışlarını, civcivim gelmiş deyişlerini sonra, kendinden çok bizi düşünüşünü belki de. Bir türkü takılıyor dudaklarıma o günlerden, "Turnalara tutun da gel" diyor ağlamaklı sesin. Bir kaç söz söylemek istiyorum sana duyacakmışsın gibi cesaretim yok dilimin ucuna gelenleri söylemeye. Aklamak adına değil kendimi, en iyi sen bilirsin zaten yıllarca boşuna mücadele ettiğimi, adına sevgi dediğim o acı uğruna. Hatırlar mısın; "Bırak git onu" demiştin bir gün bana, "Bırak git, üzülme ve ardına bile bakma." Biliyordun değil mi kaderimize düşenin bu olduğunu ve bu sonu yazmaya her geçen gün büyüyen çocuk yanımın bir gün cesaret edebileceğini. Söylemem gereken onca şey var sana ama hala gülüyor bak o kocaman kömür karası gözlerin. Beyazlar içindesin, her dertlendiğimde koştuğum gülen yüzlü meleğim. Bir ses düşüyor ki aklıma sorma gitsin, birden dağılıyor söylemek üzere kursağıma dizdiğim tüm sözler. Sarışın, minicik bir çocuk özlem dolu gözlerle bekliyor kapıda beni, nerde kaldın diyor o -malum kelimeyi- de ekleyip sonuna. Ah meleğimin babasızı, kocaman olmuştur şimdi ellerin, gözlerin... Bakma şimdi gülen gözlerle bana, dur da paylaştığımız onca yıla ve o kömür gözlerinin hatırına iki sene geç kalan birkaç cümle kurayım sana. Çok ani oldu sessizce çekip gidişim biliyorum ama anlamıştın değil mi biten bir hikayenin son satırlarını okuduğumuzu. Hatırlar mısın birlikte yediğimiz o son iftar yemeğini? Babasız meleğin kucağımdayken bakışlarım yerdeydi, dikemedim gözlerimi o kocaman gözlerine, fark ettin değil mi?. Bir tek sana değemedi bakışlarım, bir senin önünde eğikti başım. Ah hayatta olsaydı, o dağ gibi ağabeyin, bir de ona eğilirdi boynum ama ardımda bırakacağım tek güzel şey sendin. Biten bir hikayenin hüzünlü tek yanıydın sen ve bu yolda bana uzanan tek sıcak eldin. Bir veda bile etmedim sana, cevapsız bıraktım beni arayışlarını. Sendendi sanki gidişim, ardımda bıraktığım sanki sendin. Bir hoşça kal demedim, sana ve ellerimde büyüyen mis kokulu miniğime. Vedasız gidişime atacağın her tokat hakkındır, o kara gözlerinle abla bildiğim meleğim... Çok gördüğümden değildir bir hoş çakal demeyişim sana , kaç kez geldi de dilimin ucuna veda edemedim. Baktım kara gözlerine, yuttum tüm kelimeleri, sustu dilim... Her şeyi unuttum da bir seni ve o kara kocaman gözlerini unutamadım... Bir onlardır yedi yılımdan kalan ardımda. Bir cümle var dudaklarımın arasında sıkışıp kalan, söyleyemediğim hiç. " Hoşça kal" diyemedim meleğim. Son bir öpücük kondurmak isterdim o acısı gamzesinde yuvalanan yanaklarına. Hala gülümsüyorsun bana ve hala karışıyor kömür karası buklelerin saçlarımın sarısına, elimdeki sadece geçmişten kalma bir fotoğraf olsa da. Ardıma dönüp baktığımda gördüğüm tek şeydir senin kara gözlerin ve yırtıp atmaya kıyamadığım tek fotoğraftır elimdeki. Beyazlar içindeki sen, kara gözlerin ve kara buklelerinle, sımsıkı sarılmışsın bana. O fotoğraftaki gibi işte, yedi yılımdan kalan tek şeysin sen, kırık bir kalpsin ardımda, hoşça kal bile diyemediğim...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kim Sang Bum

GezginGezgin
Kim Sang Bum



Mücadele Tarafı : Yoldaşlık tarafı ağır basıyor, şimdilik..
Rp Sevgilisi : henüz yok..
Kan Durumu : ~ Safkan
Patronus : ~ Anka Kuşu

Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir. Empty
MesajKonu: Geri: Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir.   Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir. EmptyPaz Nis. 12, 2009 4:22 pm

" Özür dilerim dalmışım, elbette oturabilirsin." Aslında Kim için yalnız olmak ya da olmamak pek bir şey ifade etmiyordu. O her şartta aynıydı. Yalnızlığa alışmıştı ya da, öyle bir şey. Kız umarsız, konuşmaya bile çalışmadan kitabını okumaya devam etti. " Ne kitap aşkıymış be!" diye düşündü içinden ama dışarı yansıtmak istemedi. En doğrusuydu ya da, en doğrusu. Kollarını göğsünde birleştirip ıslık çalmaya başladı. Gecenin siyahının içinde, ayın etrafını inci tanecikleri gibi sarmış yıldızlar. Ne kadar da güzel bir manzara. Fotoğraf makinası olsa elinde, bir dakika bile beklemez hemen ölümsüzleştirirdi bu anı. Sanırım, bir fotoğraf makinasını boynunda taşımak bu kadar anlamlıydı. Zamanın ölümzüleşmesi. Zamanın bir şekilde durdurulabilmesi. Hani bir dakika bile geri gidemez ya insan, hani elini kesersin yanlışlıkla, ya da yapmaman gereken şeyi yaparsın bir anda, o anlarda ihtiyacın olan şey, zamanın biraz geri gidebilmesi. Sadece bir kaç saniye. Oysa o kadar önemsizdir ki saniyeler bizim için. Mutlu olduğun anda hiç umursamazsın zamanı, hep acıda ihtiyaç duyarsın, ve bulamazsın. Off, yine saçmalıklar, yine düşünceler. Dalıp gitti yine gözleri. Başını sağa sola sallayıp kendine gelmeye çalıştı. Derin bir iç çektikten sonra, kocaman bir nefes verdi. Kıza çevirdi başını, istemsizce baktı. " Kitap okumaktan bu kadar hoşlanmanın sebebi ne? " diye sordu. Ve işte yine o an, zamanbın geriye akmasını dilediği bir an daha. Aniden çıkıvermişti, yanlışlıkla ateşlediğin silah gibi. Hiç sormamayı dileyerek önüne döndü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Svetlana O'Learnot

GezginGezgin
Svetlana O'Learnot



Mücadele Tarafı : Ummm, Dark Spirit.
Rp Sevgilisi : Etrus Bryn Kárpáthy.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Daha gencim.

Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir. Empty
MesajKonu: Geri: Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir.   Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir. EmptyPaz Nis. 12, 2009 6:01 pm

Bilirim arayacak bu eller mutlak parmaklarının inceliğini, birleşdirim boşlukda avuçlarımı o anda öylece geçer gider. Soğuturum yangınları ,olmadık zamanlarda kıvranırsa düşlerim; güneş yeniden doğacak ümidiyle kandırırım ruhumu. Üzülme sen… Hadi al kendini git.. gülüşünü savur rüzgara . İnşa ederim duygularımı yeniden. Gözyaşlarım helal olmaz sana diye düşünme hiç ; kalbinden pınarlar içmişdim. Baharlara çiçekler ekmişdik gülüşlerimizle… Bırakma anılarını topla git; önüme dağılmasın ansızın o temiz mazi. Birkaç tozlu resimden ibaret olsun geçmişim. Yüreğimin çekmecesinde saklarım tutkumuzun anahtarını. İnanki kilitlerim dilimi konuşmam ardınddan mühürlerim kelimerimi… Hadi şimdi sen kendini al git. Biri kuru dal parçası bulur , bir gülü sevmişdim soldu derim. Baharlardan bir vakitdi zamanı geçti diye düşünürüm. Bilirim arayacak bu gözler her sabah, seherlerde yorganı çekişdireceğim tek sahibi olduğumu unutup. Rüyalarıma bile gelme .inkar eder varlığını, yokluğuna direnirim. Unutma yüreğini geride ; sıcak bir nefesi özlersem yapışırım camlardaki hayaline. Yazanın hayallerini ve umutlarını geride bıraktığını düşündü biran. O sıradadurduğu şekil, mekan, ve kiminle olduğu geldi aklına. Dönüp çocuğa baktı. Bakışlarında umutsuzluk; huzur arayışı doluydu. " Kitap okumaktan bu kadar hoşlanmanın sebebi ne? " Zor bir soru... Kitaplarda ne buluyordu acaba? " Hislerimi anlatabilecekse bana göre, ama anlamıyorsam zevksiz. " Kitabına döndü. Okyanus alabildiğine sonsuz özgürlüğe açılmış dalgalı büyük deniz. İçinde ve dışında fırtınalar kopar ama anlatamaz kimseye bu derdini yalnızdır o, Çünkü bu koskoca dünyada kendi gibi başka okyanus yoktur. Bazen yanındaki bir ağaca, gemilere, köprülere anlatır ama anlamazlar onun derdinden. Sevgi ve aşk kokan sözcükler arar şiir gibi. Aşıkların uğrak yeridir okyanus köşeleri; onların med cezirlerini içinde yaşar. Bazen sevgi çığlıkları bazen sitem bazen de ayrılık çığlıkları şiir şiir okunur yanıbaşında. Gözyaşlarıyla ıslanır bedeni fırtına olur üzüntüsünden gamze girdaplarına atar tek tek yaşanan her hatırayı. Yalnızdır; sevilmek anlaşılmak ister koskaca yüreğiyle. Hep bir sevda çekmektedir sevilme yolunda, hükümsüzdür hükmedemediği bu sonsuz yaşam içinde. Sev beni okyanus gibi Sonsuz; Al gamze girdaplarına
Yok olayım!, Yalnızlığında...

Neresi paklar beni yada neresi saklar dedi...! İçinden ışıklarda durduğunda . Soluna baktı station renonun arka koltuğunda sümüklü fırlama bir motora bakıyor bir ona bakıyordu. "Ne iş lan hıyar" der gibi bir bakış fırlattıktan sonra. O bakış ona ağzı kulaklarıda bir smliy olarak geri döndü. Aynı hızlada kapandı ve müren balığı edasındaki sümük tekrar içeri. Dünyanın en kısa süresi yeşilin yanmasıyla arkadaki arabanın kornasının çalması arasındaki süre olduğu tekrar belli olmuştu. Şehirden çıktıktan sonra binalar seyrekleşip ağaçlar ve tarlalar tatlı bir serinlik vermeye başlamıstı. Ne kadar kocaman bir karanlıktı gece ve ne kadar uzun ve siyah geldi asvalt. Gayri ihtiyari uzunları yaktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi, zamanı bir armağan gibi düşünebilir.

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-