AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Büyük Dostluk...

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Svetlana O'Learnot

GezginGezgin
Svetlana O'Learnot



Mücadele Tarafı : Ummm, Dark Spirit.
Rp Sevgilisi : Etrus Bryn Kárpáthy.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Daha gencim.

Büyük Dostluk... Empty
MesajKonu: Büyük Dostluk...   Büyük Dostluk... EmptyÇarş. Nis. 08, 2009 8:17 pm

" Gönüller birdir, insanlar ayrı olsada, yaşananlar güzeldir mazide kalsada, umrumda degil dünyalar yıkılsada biz dostuz unutmayız uzakta olsada... "


Kitabın Pembe kapağını açtı ve Bir Ağacın altına oturup Beyaz Sayfalardaki Mor Yazıları okumaya başladı. Sessizce süzülüyordu yaşlar gözlerinden ve yanaklarındaki derin çizgilerde kayboluyordu. Etrafındakilere belli etmemeye çalışıyordu. Herkesin üzüntüsünü ifadesi başkaydı tabi ama o biliyorduki bu acı onun acısıydı ve etrafındakilerin bunu anlamasını bekleyemezdi. Kim teselli edebilirdi ki yüreğindeki acıyı, teselli etmeleride gerekmiyordu. O bu acıyı da yaşamalıydı dostluğu yaşadığı gibi. Kaybettiği 50 yıllık dostuydu. İyi gün, kötü gün, bir ömürdü paylaşılanlar. Bir sürü yaşanmışlık gizlenmişti gözyaşlarına… Mutluluklarını paylaştığı anları anımsadı birden ve mutluluk gözyaşlarını... Huzursuz Bakışlar... Yaşamda denge vardı ve şimdi acının gözyaşlarıydı akanlar. Olsun buda yaşanmalıydı. Öyle kıymetliydiki kaybettiği dostu, herşey değerdi ona.. Bu acıda ona aitti.. Yaşamalıydı... Cenaze katılımcılarıyla yavaş yavaş ilerlemekteydi. Onu görebileceği bir mesafeden izliyordu ve onunda onu izlediğini biliyordu. Ölüm var mıydı? Nereye gidiyordu sevgili dostu!.. Yaşarkende çok severdi seyahat etmeyi, işte buda bir başka seyahat değilmiydi. Zihni onunla ilgili anılarla dolup taşıyordu, hangisi önceydi, hangisi sonraydı. Ne çok anısı vardı hatırlanacak ve ne çok an varmış yaşanmışlığın ardında zihinde kalan. Sevinç duydu birden, ne mutluyduki onca anı ile onu hep içinde yaşatacaktı. Onun seyahate çıktığını düşünecek ve onu beklemeyecekti. Öyle ya bazen dostlar ayrılır ve tekrar karşılaştıklarında bıraktıkları yerden yeniden devam etmezlermiydi.. Bunu da öyle bir şey gibi düşündü ve belki artık bu yaşamda değil ama bir başka yaşamda yeniden bıraktıkları yerden başlayabilirlerdi. Kimbilir? Onu nerede olsa tanırdı !!!! Ya onu hiç tanımasaydı , ya hiç hayatında olmasaydı. İşte o an acının yerini büyük bir hüsran ve kaybetmişlik duygusu sardı. Gerçekten kaybetmek buydu, hiç tanımamak. Oysa ki o onunla tam 50 yıl paylaşmıştı. Dolu dolu bir hayatta her şeyiyle.. İnsanın her ne yaşarsa yaşasın yaşadıklarını özgürce birisiyle paylaşabilmesi ne hafifletici bir duyguydu, Kalbinde bir kıpırtı oldu. eleştirilmeyeceğini bilmek, her haliyle, doğrusuyla yanlışıyla, iyisiyle kötüsüyle her haliyle kabul görmek. Ve hep sevildiğini hissetmek! Sır kalmaz aranızda, maskeler yoktur, duyguların en derinine inersiniz ve sizi dinler, dinler… İşte böyle biriydi o onun için... Gecenin bir yarısı ihtiyacı olduğunda, uykunun ortasında bile o sımsıcacık sesini duyardı… ne kadındı ne erkek.. Siz neyseniz oda o olurdu. Kocaman sevgi dolu bir yüreği vardı , aklından evvel gelirdi duyguları ve hissettikleri. Acıysa acıyı, sevinçse sevinci coşkuyla yaşardı benliğinde ve yansıtırdı cömertçe…. Peki bunca paylaşılmışlığın, yaşanmışlığın içinde o ona sevgisini belli edebilmişmiydi? Hepimiz yaşamın hızı ve karmaşasında, zihnimizdeki önceliklerimiz, yaşamdaki önem verdiklerimiz derken zamana sıkışmış anlarımızda sevgiye yer verebiliyormuyuz? Yoksa herşeyi ertelediğimiz gibi bir kaç sevgi sözcüğünü, bir sıcak kucaklaşmayı, ten temasını, sesin büyüsünü unutuyormuyuz? Hiçmi vaktimiz yok o değerli anlar için… Düşündüğünde tüm bunları; dostuyla her anı dolu dolu yaşadığını ve onun varlığını hep hissettiğini ve ona da hissettirdiğini anımsadı. Bazen sevgi sözcükleri aynı anda çıkardı dudaklarından… Dostluk; dost kalabilmek ve dostluğu yaşatabilmek yaşamdaki paha biçilmez en önemli erdemlerden biriydi onlar için … Tören bitmek üzereydi , dostunu; “İyiki vardın sevgili dostum! İyiki vardın. Seni seviyorum ” sözleriyle uğurladı son yolculuğunda... Kitabı heyecanla okurken aklından geçenler oldukça karmaşıktı, oysa hisleri büsbütün yeni bir Dostluk Arayışındaydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marshall Bruce Mathers

BannedBanned
Marshall Bruce Mathers



Mücadele Tarafı : Karanlığın Yandaşları
Rp Sevgilisi : I Love Ange
Kan Durumu : Melez
Patronus : Gümüş Akita

Büyük Dostluk... Empty
MesajKonu: Geri: Büyük Dostluk...   Büyük Dostluk... EmptyÇarş. Nis. 08, 2009 9:21 pm

Ağaç köklerinin oluşturduğu sert ama rahat hatlardan birine oturmuştu. Hepsi birbirinden büyük ve yaşlıydı bunların. Toprağa olanca güçleriyle tutunuyor, sımsıkı sarıyorlardı kimseleri yokmuş gibi. Dolunay’ın ışığı soğuk geceyi aydınlatan tek kaynaktı. Yansıdığı gölse onu yalnız bırakmamak için oradaydı ve ikisi birlikte büyük bir uyum oluşturuyordu. Çevreden tıkırtılar geliyor, rüzgarın uğultusu tüm şehvetiyle Marsh'ın rahatlamasını sağlıyor, minik böcekler etrafta dolaşıyorlardı. Marsh elindeki zarfı açtı. Korkuyordu. Olabildiğince yavaş hareket ediyordu. Çünkü bununla yüzleşmek istemiyordu. Yavaşlamak sanki bunu geciktirecekmiş gibiydi. Ne kadar geç okursa o kadar mutlu olacaktı sanki. Her ne kadar böyle olmayacağını bilse bile dayanmak istemiyordu buna. Kağıdı çıkarırken ümitsizliğe kapıldı. Uzun zamandır içinde olduğu bir duygu olsa da bu defa farklıydı.
“Ne şartlar altında olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun? İmkansız bu, anla artık. Asla buraya gelemezsin, gelmemelisin. Seni isteyeceklerini sanmıyorum. Aslına bakarsan burada olursan ben de rahatsız olacağım. Böylesi herkes için daha iyi, inan. Artık kendine yeni bir düzen kurman gerek. Bizi unut. Hayatına bak. İstediğin gibi yaşa. Sakın seni sevmediğimiz hissine filan kapılma. Ama yanımızda olmamalısın. Bizi düşünmemelisin. En doğru kararın bu olduğuna eminiz. Sen de buna uymalısın, bu son mektuptu. Bir daha yazarsan cevap alamayacaksın anlatmaya çalışmaktan yoruldum artık. Anlayacağını biliyorum. Hoşçakal…"
“Tanrım!” Marsh olanlara anlam veremiyordu.“Beni seviyorlarmış, gerçekten çok inandırıcı!” Uzun zamandır bu kadar sinirlendiğini hatırlamıyordu. İnanılmaz insanlardı bunlar. Yıllardır yaptıkları ,söyledikleri her şey anlamsız mıydı yani? Sahte miydi? Yanında yaşadığı insanlar, onu tehlikelerden koruyanlar, hep yanında olup istediklerini yapmaya çalışanlar şimdi onu istemiyorlardı. Peki neden? İşte bu gerçekten cevaplanması gereken bir soruydu. Yalnızdı. Çevresinde kimse kalmamıştı. Son umudu olan bu mektup da hayal kırıklığıyla sonuçlanmıştı. Yeşil gözleri, şimdi öfkeyle kısılmıştı. Elinde ki kağıdı buruşturdu ve olabildiğince uzağa fırlattı. Dört ay önce ona acımayıp, olayların bu hale gelmesini sağlayanlara lanet okuyarak gözlerini dolunaya dikti. Yeşil gözlerinde oluşan pırıltılar daha da acınası bir hale getiriyordu onu. Ama madem bu olmuştu, yapacak hiç bir şey yoktu; kabullenmekten başka. Aslında her zaman bir seçeneğin olduğuna inanırdı. Ama bu kez her şey farklıydı... Kimseye güvenmemeliydi. Kimse onu anlayamazdı, ona yardım edemezdi. Artık her şeyin farkındaydı.

Çevresine bakınıyor, sinirini geçirebilecek bir şey arıyordu. Rüzgar saçlarını dağıtıyor, Marsh'ın biraz olsun rahatlamasına ortam hazırlıyordu. Göl hiç bu kadar karanlık görünmemişti. Şimdi Marsh'ın ruh halini yansıtıyordu. Marsh, oturduğu ağacın kökünden kalktı. Gölün başlangıcında ki kayalıklara doğru ilerlemeye başladı... Orda kayalıkların yanındaki ağın altında oturmakta olan birini gördü. Marsh'ın herşeyden ve herkesten çok sevdiği bir sevgilisi vardı. Ange. Ama bu gibi durumlarda insan yanında birilerinin olduğunu görmek ister. Sadece sevgili değil, aynı zamanda dost ve arkadaş. Ange tüm bunları tek başına karşılayabiliyordu belkide, ama Marsh'ın o anki psikolojisi bunu kavrayamıyordu. Kendini çok yanlız hissediyordu. Tek başına oturan kızın yanına gidip gitmeme konusunda birkaç saniye tereddüt yaşadı. Bu saatte gidip yanına oturursa yanlış anlayacağından korktu. Fakat biraz düşündükten sonra en iyi olanın gidip onunla konuşmak olduğunu anladı. Tam da gerektiği anda gerektiği yerde karşısına çıkmıştı bu kız. Onunla konuşmamanın aptallık olduğunu düşündü. Yavaşça yanına yaklaştı ve;"Afedersin ! acaba bir sakıncası yoksa yanına oturabilirmiyim ?" diye sordu. Kız biraz şaşırmış görünüyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/marshall
Svetlana O'Learnot

GezginGezgin
Svetlana O'Learnot



Mücadele Tarafı : Ummm, Dark Spirit.
Rp Sevgilisi : Etrus Bryn Kárpáthy.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Daha gencim.

Büyük Dostluk... Empty
MesajKonu: Geri: Büyük Dostluk...   Büyük Dostluk... EmptyÇarş. Nis. 08, 2009 9:36 pm

Soğuk ve Keskin bir hava, içinde yaşanılan ve insan soluğu ile hayat bulan yapı Hogwarts... Bulunduğu Mekanı ve Saati umursamadan eline aldığı kitap... Sayfaları çevirirken çıkarttığı ses, Kesik Kesik hikayeler ve kararsız bir kız. Verdiği kararla bir sayfada durmuş ve okumakta. Sokakları oluştururken adlandırıp, o sokaklarda yaşayanlar insanlar. Sokaklar bütün bunlardan habersiz, yaşayanlarıyla iç içe, yaşananlar arasında varlıklarını sürdürüyor. Huzur Sokak, bunlardan yalnızca biri… Kentte kaç huzur sokak olduğunu bilmiyorum. Adı huzur olan, cadde ya da sokakların huzurlu olup olmadığı konusunda yeterli bilgim de yok. Yeterli olması için onları tanımam gerekiyor. Ancak, genel bilgilerden yola çıkarak, çoğunun günler geçtikçe huzurlu olmaktan uzaklaştığını düşünebiliyorum. Düşünebilmemin nedeni yaşananlardır, doğal olarak. Bu düşünce, yine de eksik ya da fazla olmaktan izler taşıyabilir. Çünkü söz konusu olan sokak bile olsa, tek örnek ve örneklerden yola çıkıp genelleme yapmak, genel olarak yanıltabilir, yapanı. İnsanlar benzeri, sokaklar da farklıdır. İnsanlarla iç içe, yaşamlarını sürdüren sokaklar. İnsanlar benzeri, sokakların da ilk bakıştaki benzerlikleri yanıltıcı olabilir. Söz konusu olan somut, biçimsel özellikler değil, soyut özellikler olunca yanılma payı da artar, doğal olarak. Çünkü soyut olan, bakan kadar bakış açısı, yorumlayan kadar yorum sayısına neden olabilir, yapısı gereği ve yaklaşımlara bağlı olarak. Ama bir Huzur Sokak var ki, artık yakından tanıyorum… Sokağa adını verenler, şakacı insanlar olmalı! Ya da adını koydukları günlerde, bu günleri düşünememişlerdi. Belki de; insanların bugünlerdeki yaygın huzursuzluklarını, o uzak günlerde öngörmüşlerdi. Görmüşlerdi de, bir türlü anlatamamışlardı gördüklerini… Onlar da farklı bir anlatım biçimini yeğlemişlerdi… Ya da çok düşünmeden konmuştu sokağın adı. O günlerdeki huzur anlayışına uygun bir sokak olduğunu düşünmüş de olabilirlerdi, kim bilir… Bunu en iyi o insanlar bilir. Ama ara ki bulasın, kırk beş-elli yıl önce yaşamış, tanımadığın insanları. Mahalledeki yaşıtları bile tanımazken, o insanları bulmak boş bir arayış olarak görünüyor. Hoş bazılarına ulaşabiliyorsunuz! Çoğu, bir sokak aşağıdaki mezarlıkta. Huzur içinde yatsınlar. Kalabalık caddeye dikey bağlanan binlerce, belki de yüz binlerce sokaktan biriydi. Yer yer kaldırımlı, yer yer de kaldırımsız, ilk bakışta sıradan bir sokak. Apartmanların sınırlarını belirleyen duvarların, ya da kaldırımların sona erdiği yerlerin hemen dibinde sıralanmış, her marka ve türden motorlu araçlarla bir açık hava otoparkını andırıyordu artık. Bu görünümüyle, iki aracın karşılıklı geçemeyeceği, iki yönlü, büyük bölümü kaldırımsız sokakta, yayalar ortasından yürümek zorunda kalırken; karşı yönden gelen araçla karşılaşanlar en küçük boşluğu değerlendirip, birbirlerini geçmeye çalışıyordu. Bazen, “önce ben girdim sokağa, sen caddeye daha yakınsın, yol ver” diyen sürücüler; önce tartışmaya başlıyor, zaman zaman ağız dalaşına giriyordu.

Havada uçuşan küfürleşmeler, sık sık kavgalara neden oluyordu. Dört-beş katlı bahçeli apartmanların yerine, sekiz-on katlı apartmanlar yapılırken büyükler kadar çocuk sayısı da artmıştı ve artıyordu. Sokak boyu farklı oyunların ardından koşturmaların ve iç içe maçların gürültüsü yankılanıyordu artık, gün boyu. Gecelerin kendine özgü yankılanmaları da ekleniyordu gündüzlere. Çok geçmeden farklı maç kadrolarındaki çocukların tartışmaları kavgalara dönüşmeye başladı. Çocuğuna sahip çıkma adına büyükler de eklendikçe kavgalar büyümeye başladı; eski komşuların anlamaya çalışan şaşkın bakışları arasında. Bazılarının şaşkınlıklarının artmasının nedeni de kendi çocuklarıydı. Oyun oynamak isteyen çocuklar birbirlerinden uzak durmuyor, çoğu kez bir araya geliyorlardı. Bir araya gelişler, en küçük farklı düşünce tartışmalara, hatta kavgalara dönüşüyordu. Bu kez çocukları adına, eski komşular da uzak kalamıyordu, kavgalara uzayan tartışmalardan. Yıllar önce park olarak ayrılmış geniş yeşil alanın apartmanlarla dolması, çoğunu ilgilendirmemiş, birkaç sokak sakininin uğraşısı da yeterli olmamıştı. O insanların çoğu da kentin farklı sokaklarında yaşıyordu artık. Hafif rüzgârlarla küçüklü-büyüklü, farklı renk ve biçimlerdeki poşetler, ambalajlar, kimileri buruşturulmadan atılmış sigara paketleri uçuşuyordu sokak boyu. Bahçeler de payını alıyordu uçuşanlardan, gizlice atılan çöpler ve benzerlerinden; sokak boyu apartmanların önünde konteynerler sıralanmışken. Sokakta iki ve daha çok bölünmeler olmadı, görünürde. Ama yaşamlar bölünmüştü bir kez. Karşı çıkanların çabaları da yeterli olmuyordu. Hemen her konudaki tartışmalar uzadıkça uzuyor, başladığı konuların uzaklarında; “biz buraya nereden geldik?” şaşkınlıklarına karışıyordu. Sokağın yeni sakinleri arasında, “hepsini biz mi yapıyoruz?” diyerek, karşı çıkanlar da vardı. Karşı çıkışlara, karşı çıkanlar, onlara da “üzüm üzüme baka baka kararır” ve benzeri sözleri sıralayanlar ekleniyordu. Üzüm insanlarla ilgilenmeyip üzümlüğünü sürdürürken, insanlar bu kez de yaptıklarından üzümü sorumlu tutuyordu bir anlamda. Üzümle insan birbirine karışıyordu, yaptıkları ve yapmadıklarıyla. Kararma akıllara sayısız örnekleri getirirken, aydınlanma, ayrılmaz bir bütünün diğer yanı unutulmuş görünüyordu; sonu gelmez haklılık tartışmalarında. Uzun çağların bazı insanları getirdiği yer burası, sorumlusu üzüm ya da nice benzerleriydi. Nedense? Haklı olmak her insan için önemliyken; haklının hakkını teslim etmek, her anlamda koşulsuz teslim olarak düşünülüyordu, belki de! Kim bilir? Herkes çok haklıydı! Kimse haklarından vazgeçmeyi düşünmüyor, bazı karşılaşmalar olmamış gibi davranılırken, “komşuluk kalmadı” şikâyetleri duyuluyordu karşılıklı. Ancak nedense, aynı şikâyetler karşılıklı değil, arkada konuşuluyordu çoğu kez. Yaşam sürüp giderken, yaşananlar bunlarla da sınırlı kalmadı. Ne de olsa sokağın huzuru kaçmıştı bir kez. Kaçan huzur, tüm aramalara rağmen bulunup, geri getirilemiyordu. Huzursuzluk nedenleriyle ilgili bir görüş birliği de sağlanamıyordu.


Derken bir gün, bazı sakinlere göre otuz, hatta kırk yıl sonra, sokakta ilk kez polisler göründü. Gürültücü yeni komşularla, onlardan şikâyet edenleri, “komşuluk hatırına yapmayın” diyerek, barıştırmaya çalışan polisler doldurdu, ana caddeye paralel, iki bina uzak Huzur Sokağı. Huzur arıyordu insanlar, kısacık yaşamlarında. Bu arayışı başarabilmek istiyordu, her şeyi topraktan başlayarak biçimlendiren, amaç doğrultusunda insanlığın hizmetine sunan insanlığın temsilcileri. Çevresinden başlayarak dünyayı biçimlendiren insan, yaşadığı gezegenin en zeki canlısıydı. Yaşadığı gezegenin dışına çıkıp tablo benzeri izleyebilecek düzeye gelmiş insanlığın temsilcileri, bir sokağın huzursuzluklarıyla mı başa çıkamayacaktı? Üstelik yapan da insan, bozan da insanken başa çıkabilir, bir çözüm bulabilirdi elbette. “Onu mu, yoksa bunu mu yapalım?” tartışmaları uzun sürmedi. Sonunda sokağı değiştiremeyeceğini düşünen sakinleri, adını değiştirmeye karar verip, belediyeye başvurdular. Çok geçmeden belediyeye, etkin yeni taşınanların da ısrarıyla -ki komşularıyla aralarını düzeltmek istiyorlardı- başvuruyu kabul ettirdiler. Karşı çıkanlar da oldu, ama azınlıktaydılar. Ayrıca gerçek ortadaydı, huzur bir türlü sokağa geri getirilemiyordu. Sokağın adı bile huzuru barındıramamış, artık Yeni Sokak adıyla; her yeniliğin yaşama yansıyan sonuçlarına açıktı. Sokak, bir yanda “yeni yerlere yeni adlar gerekir” diyenlerle, diğer yanda “sokak yeni değil” diyenlerden habersizken; yeni kavramı da, tartışılmaz biçimde çoğunluğun hoşuna gitmişti.Böylece adı, Yeni Sokak oldu. Huzur adının huzurundan da vazgeçemediler. Mezarlığın kuzeyinden uzanıp sokağı batı yönünde kesen, çoğu insanın zorunlu olmadıkça uzak durduğu sakin sokağa verdiler adını. Svetlana Yakınla Uzak Arasında Keskin ve Huzursuzluğu belirten Ayak Sesleri duymaya başlamış, ama Hikaye'nin sonuna geldiği için okumaya devam etmişti. Sokak huzurlu günlerini geride bırakırken, huzur bulamaz olmuştu eski ve yeni yaşayanlarınca. Ancak Huzur adı, yeni yerinde huzur bulmuş görünüyordu. Yaklaşık on yıldır, güneyinde mezarlık duvarı uzayıp giderken, kuzeyinde evlerin arka bahçeleriyle komşu sokakta, tek bir huzursuzluk ne duyuldu, ne de yaşandı. Yeni Sokak huzuru kovalarken yine huzursuz; eski sokak görece huzurla iç içe, sessiz, ama yaşamsız… Duyduğu sesler Merakını Canlandırmış ve ellerinin saçına gidip birkaç saniye içerisinde geri gelmesine neden olmuştu. "Afedersin! acaba bir sakıncası yoksa yanına oturabilirmiyim? " Duyduğu sesle şaşırmış ve merağını gidermişti. Dönüp Slytherin Öğrencisini süzdüğünde Tebessüm etmeyen suratı sinirli gözüküyordu. Svetana ise aksine mutluydu, böyle bir Akedemi'de Gece yanına gelecek ve Dost Olabileceği kaç kişi bulabilirdi ki? " Elbette, Tapulu Malım Değilya. " Gülümsedi ve Onar adım uzaklıkta oldukları göle baktı etraf Karanlık olmasına rağmen Tıpkı Svetlana'nın gözleri gibi parlıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marshall Bruce Mathers

BannedBanned
Marshall Bruce Mathers



Mücadele Tarafı : Karanlığın Yandaşları
Rp Sevgilisi : I Love Ange
Kan Durumu : Melez
Patronus : Gümüş Akita

Büyük Dostluk... Empty
MesajKonu: Geri: Büyük Dostluk...   Büyük Dostluk... EmptyC.tesi Nis. 11, 2009 7:54 pm

" Elbette, Tapulu Malım Değilya. " dedi kız. Marsh sadece " Teşekkür ederim. " dedi ve kızın yanına oturdu. Çok sinirliydi. O anda yannda sevmediği birisi olsa onu öldürebilirdi. Yanına oturduğu kıza yan yan baktı. Çok tuhaf bir kızdı, bu saatte burda kitap okuma fikri Marsh'ın kafasını karıştırmıştı. Kitaplara aşık biri olduğu her halinden belli oluyordu. Marsh'a cevap verdikten sonra kitabını okumaya devam etmişti ve sanki yanında kimse yokmuş gibi davranmıştı. Marsh onun yanına oturmuştu çünkü biriyle konuşmanın kendisine iyi geleceğini düşünmüştü. Fakat kızın o halini görünce onunla hiç konuşmamanın daha iyi olacağını düşündü. Kız kitaba o kadar dalmıştıki neredeyse boğulacaktı. Belliki çok heyecanlı bir kitaptı. Marsh kitapları çok severdi fakat sadece karanlık büyülerle ilgili olanları. Epeyce bir süre kızın kitabını okumasını izledi. Belki mola verir diye beklemeye başladı. Fakat bunun umutsuz bir bekleyiş olduğunu anlaması fazla uzun sürmedi, çünkü kız heyecanından hiç birşey kaybetmemişti. Sonunda onunla konuşmaya başlamanın iyi bir fikir olduğunu düşündü ve ;"Merhaba, Ben Marshall" diyerek ona elini uzattı ve kız tepki bile göstermedi. Sanki onu duymuyormuş gibiydi. Marsh içinden kendine lanet ediyordu. Beklemekteydi belki kız onunla konuşmaya başlar diye. Sessiz bir geceydi. Marsh'a göre fazla sessizdi. Bu sessizliğin geçici olduğunu biliyordu. Yanında ktap okumakta olan kıza bakınca bunu söylemesi daha da kolaylaşıyordu. Bugün başına gelen şeyi düşündükçe kendinden ve tüm diğer insanlardan nefret ediyordu. Bütün karmaşa onların suçuydu. Kendisini büyüten Muggle akrabalarının. Sadece ay ışığı vardı geceyi aydınlatan, boş göl kenarında sadece rüzgarın haif uğultusu ve yanındaki kızın kitap sayfalarının sesleri duyuluyordu. Gecenin sessizliğiyle birlikte ağacın kenarında oturmaya devam ediyorlardı ay'da onlara eşlik ediyordu verdiği ışıkla. Bir yandan da kıza bakıyordu ve sessizce homurdanıyordu ;" Şu lanet kitaplardan nefret ediyorum. "
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/marshall
Svetlana O'Learnot

GezginGezgin
Svetlana O'Learnot



Mücadele Tarafı : Ummm, Dark Spirit.
Rp Sevgilisi : Etrus Bryn Kárpáthy.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Daha gencim.

Büyük Dostluk... Empty
MesajKonu: Geri: Büyük Dostluk...   Büyük Dostluk... EmptyPaz Nis. 12, 2009 8:23 am

Hadi, canım! Sevgiler vardır hani hiç bitmeyen, yaşandıkça arkası gelen. Mutluluğun ta kendisidir hani, hiç eksilmeyen. Bir narin çiçek gibidir her gün yeniden yeşeren. Bilir misin bir de hani ulaşılamayan sevgiler vardır, hiç sulanmadan, hiç güneş yüzü görmeden büyüyen çiçeklere benzerler. Dilin varmaz hani bu büyük aşkı içinden atıp haykırmaya, ellerin varmaz hani gidip onun elinden tutmaya. Sadece gözlerin vardır senin bu aşkını anlatan, bir yalan söylemeyen onlardır, yada derdini gizleyemeyen. Elinden kurtulup uçan bir kuşa benzer aşk, bazense elinde çok tutup öldürdüğün bir kuşa. Ötüşü mutlu eder seni günün her saati, neşe sacar senin yaşamına. En yorgun oldugun bazı sabahlar bile uyandırır belki seni. Ama ne hoştur onunla uyanmak, ne hoştur ona yakın olmak. Belki de uçup kaçırmaktan korkuyorsun ona aşkını söyleyince, o güzelliği biraz daha seyredeyim istiyorsun onu uçurmadan. Ama bir sabah olur ki uyanamamışsındır onun sesiyle, pencereye çıkıp puslu gözlerle aramışsındır. Biraz sonra gelirdi nasılsa önemli değil. Beklemeler devam eder pencere önünde, ama hava artık kararmıştır. Onu görmeden gelen bir gece ne kadar da hüzünlüymüş meğer. Ertesi sabah yine bir hüzünle uyanırsın, yoksa seni terk mi etmişti, hem de onca aşkına rağmen. Şimdi ondan ne bir haber kalmıştır ne de bir başka iz, kalakalmışsındır ondaki o büyük aşkla. Halbuki tam onun gittiği gün tüm cesaretini toplayıp onu sevdiğini söylemeyecek, Ona olan aşkını yüzüne haykırmayacak mıydın? Günlerden bir gün o kuşa yine denk gelirsin. Ama her zamanki cıvıl cıvıl öten kuş değildir artık O. Ağlamak istersin hani ağlayamaz, dokunmak istersin hani dokunamazsın. Tüm ateşini atarsın içine, onca sevgini hapsetmeye çalışırsın bedenine. Ama artık aşkını Ona anlatmanın da faydası yoktur, Ona delice yanmanın da. Çünkü o kuş artık başkalarının elinde, başkalarının kafesindedir, ve bir daha da senin olmayacaktır.

Bumuydu o çok meşhur aşk? Ne kadar güzel, aşık değilmiş meğersem Uriel in hislerindeki gizem... Buna ne mutluydu nede mutsuz anı yaşamak için hayattaydı. O sıralarda yanındaki Öğrenciyi hatırladı. Onu tamamen unutmuştu, aslında buna unutmaktan ziyade dalmak denilebilirdi. Bunu kendi heyecanına verdi. " Şu lanet kitaplardan nefret ediyorum. " Boğuk gelen bir ses; Belliki bir homurdanmaydı. Döndü ve Yanındakine baktı; Yan yan bakmayı kesmişti heralde? Gözleri'nin yeşil olduğunu farketmişti. O sivri gözlerdeki bakışları farkedince içinde bir kıpırdanma - korku - olmuştu. Hemen armasına gitti gözleri Slytherin! Kendi binasından sonra o bina içinde büyük hisleri vardı. Sadece Zekası yönlendirmişti, Uriel'i bu binaya. Biran kitap okurken yanındakini sıkmış olabileceği geldi aklına, bunu az önce heyecanına vermişti fakar bunda biraz'da onun suçu vardı. Kitabını kapattı, ve birdaha açmamak üzere çantasına koydu. Kara Büyülerle ilgili bir kitap parlamıştı çantasında eline bile deymesine izin vermeden çantasının fermuarını çekip Yanındakine döndü. Artık sohpet vakti gelmişti. " Üzgünüm, kitapları biraz fazla kaale alıyorum. Ben Svetlana, ama Dostlarım Uriel demeyi severler. Uriel; Kurtarıcı Archangel; güneşin kral naibi; Tartarusların başıdır. Yani bana öyle söylediler. Suriel'de diyebilirsin hatta ben en çok Suriel'i seviyorum. Ölümün yardımsever meleği, ilham perilerinin eğitmeni, huzurun prensesidir. Neyse; şu zeka gösterişi gibi duran konuşmaları pek sevmezsin sanırım. Bende... Marshall değilmi? " Kahverengi gözlerini birkaç kez kırpıştırdı ve az önce çıkan rüzgardan gözüne giren tozların gitmesini sağladı. Elini Marshall'a uzattı ve tatlı gülümseyişini sergiledi. İyi bir Dost olma umudu saklıydı, her ikisininde bakışlarında ve kalbinde.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Büyük Dostluk...

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-