AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Kızlar Yatakhanesi

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Ardelle Roux

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Ardelle Roux



Mücadele Tarafı : Kendisi.

Kızlar Yatakhanesi Empty
MesajKonu: Kızlar Yatakhanesi   Kızlar Yatakhanesi EmptySalı Haz. 17, 2008 7:46 pm

RP İN !
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ethelinda Silvia Seymour

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : Dark Side
Rp Sevgilisi : Christopher Bill O'Connor
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Henüz yok

Kızlar Yatakhanesi Empty
MesajKonu: Geri: Kızlar Yatakhanesi   Kızlar Yatakhanesi EmptyCuma Haz. 27, 2008 12:32 am

Silvia koşarak Slytherin Ortak Salonu'na girdi ve aynı hızla kızlar yatakhanesine çıktı. Merdivenleri ikişer üçer atlayarak gidiyordu. Hogwarts'a gelir gelmez ne olay yaşamıştı ama! Güzel ve heyecanlı olacağını biliyordu ama bu kadarını tahmin etmiyordu. Annesini de onların arasında görmüştü. Zaten ona hemen ortak salona gitmesini söyleyen kişi de oydu. Ama niye daha önce böyle bir şey yapacaklarını kendisine söylememişti, anlamıyordu. Annesi hep böyleydi zaten. Gizemli... Bir şeyi o an geldiği zaman söyleyen biri. Hiçbir şeyi Silvia'ya anlatmıyordu. Bu da Silvia'nın deli olmasına yetiyordu.

Kendisinde heyecan veya korku olup olmadığını bilmiyordu. Ne de olsa ailesi de Karanlık Lord'a hizmet ediyordu ama Büyük Salon'da işler iyice çığrından çıkmıştı. Öğrencilerden bile ölenler vardı ve o büyülerden biri Silvia'ya bile gelmiş olabilirdi. Buna kimse garanti veremezdi.

Odaya çıkar çıkmaz çantasından bir parça parşömen ve kalem çıkardı. Liz'e mektup yazacaktı. Söz vermişti... Üstelik böyle bir günde yazacak bir sürü şey bulabilirdi. Yazmaya başlamadan önce dışarıdaki sesleri dinledi bir süre. Hala savaş devam ediyordu. Öğrencilerin çığlıkları her yerdeydi. Ancak ortak salon ve yatakhane şimdilik sessizdi. Sesleri dinlemeyi bıraktı ve elindeki kalemi mürekkebe daldırıp yazmaya başladı.


Liz,

Sana mektup yazacağıma dair söz vermiştim ve sözümü tutuyorum. Sana en başından beri her şeyi anlatacağım.

Hogwarts Ekpresi'ne binerken annem ve babam beni yolcu etmeye geldi. Babamı gördüğüme şaşırdım. Çünkü genelde pek gözükmez ortalıkta. Benimle de pek ilgilenmez. Trende bir arkadaş edindim. Senin dediğin oldu! Slytherin 3. sınıflardan bir kız. Adı Melody... Black'lerden... Ve Ravenclaw'lı 3. sınıfa giden biriyle daha tanıştım. O da Alain. Yol boyunca onlarla sohbet ettim. Hogwarts'a geldiğimiz an bir harikaydı... Yakından daha da bir muhteşem görünüyordu. Kitaplarda gördüğümden çok daha güzel... Göldeki turun ardından Büyük Salon'a gittik. Çevremdeki herkes seçimler için çok heyecanlıydı. Ama ben değil. Çünkü sana da dediğim gibi emindim. Ve öyle de oldu! Slytherin'deyim! Şu anda sana Slytherin'in kızlar yatakhanesinden yazıyorum. Bu saatte normalde Büyük Salon'da olmam gerek, biliyorum ama anlatacağım. Bekle...

Herkes binalara yerleşmişti. Masaya geçtiğimde adını bilmediğim birkaç kişiyle kısa kısa muhabbet ettim. Büyük sınıflar Slytherin'e gelen yeni öğrencileri tebrik ediyorlardı. Şimdiden güzel günler geçirebileceğimi anladım. Tam şölen başlamış, herkes o enfes yemeklere saldırıyorken bir gürültü koptu. Büyük Salon'u Ölüm Yiyenler bastı! İnanabiliyor musun?! Üstelik içlerinde annem de vardı! Beni hemen oradan yolladı. Ancak daha birkaç dakika öncesinde tanıştığım 2. sınıftaki bir Slytherin öğrencisinin önümde ölmesine karşı koyamadı. Fazla oyalanmadan kaçıp buraya geldim. Bir lanet de ben yiyebilirdim. İşte sana söylüyorum! Bu kadın hep böyle! Bana hiçbir zaman hiçbir şeyden bahsetmiyor!

Bir ara Hogwarts'a uğrayabilirsen sevinirim. Seni görmeye ihtiyacım var. Ama şimdi gelme! Sana bir şey olursa vicdan azabından ölürüm. Birkaç gün sonra Hogwarts biraz yatıştıktan sonra gel...

Seni seviyorum.

Kuzenin, Silvia.


Silvia mektubu katlayıp hemen Orfeo'nun bacağına bir iple bağladı. "Bunu Liz'e götür, Orfeo. Tamam mı?" dedi minik, siyah baykuşun kafasını okşayarak. Bu gecenin karanlığında onu kimsenin görmeyeceğinden emindi. Gece kadar siyahtı... Onu pencereden dışarı bıraktıktan sonra kendisi de ne yapacağını bilemeden kendini yatağına bıraktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/ethelind
Chloe Blair Sanderson

GezginGezgin
Chloe Blair Sanderson



Mücadele Tarafı : TarafsıZ
Rp Sevgilisi : Nok aRanıyoR
Kan Durumu : Safkan

Kızlar Yatakhanesi Empty
MesajKonu: Geri: Kızlar Yatakhanesi   Kızlar Yatakhanesi EmptyPtsi Haz. 30, 2008 12:07 am

Ash kendini koşarak kızlar yatakhanesine attı.Yukarıdan çığlıklar geliyordu.Tanrı aşkına bir ölüm yiyen olsa yani şu an için değil ama ölüm yiyenleri desteklese bile bu çok vahşiceydi.Kendini yatağının üzerine bıraktı.Kafası o kadar doluydu ki içeride olan birini farketmemişti.Aslında o da onu farketmemişti.Tanrım keşke biraz daha büyük olsaydı en azından bir kaç büyü bilirdi.Yinede şimdiden bildikleri vardı.Bunları çalışıcak bir yer bulmalıydı kendine.Ama Hogwarts'ı tam anlamıyla bilmiyordu.Daha yeniydi.Ne yapacağını bilemiyordu.Kız onun varlığından haberdar değil gibiydi.Ash ayağa kalkıp sessizce büyülü sözleri söylererek el hareketlerini yapmaya başladı.Kesin bir objeye yapamazdı büyüyü.Başka bir yer bulmak için ortak salona inmeye karar verdi.Çığlıklar sürüyordu.Sesler sanki beynini deliyordu Ash'in...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/jessica-
Chloe Blair Sanderson

GezginGezgin
Chloe Blair Sanderson



Mücadele Tarafı : TarafsıZ
Rp Sevgilisi : Nok aRanıyoR
Kan Durumu : Safkan

Kızlar Yatakhanesi Empty
MesajKonu: Geri: Kızlar Yatakhanesi   Kızlar Yatakhanesi EmptyPaz Tem. 13, 2008 5:23 pm

Jessica ortak salonda oturan Silvia'ya yatakhanede olacağını söyleyip yatakhaneye gelmişti.Hala çok üşüyordu.Nasıl o kadar soğukta dışarıda kalmıştı da üşüdüğü farkedememişti.Jes pijamalarını giyip yatağına oturdu.Yatakhane de ondan başka kimse yoktu.Bu da Jes için iyiydi.Tek başına kalıp bu akşam göl kenarında olanları düşünebilecekti.Üşümesini engellemek için yorganının altına girmeye karar verdi.Yatağına yatıp düşünmek ...En sevdiği şeydi.

Yastığına güzelce yaslanıp düşünmeye başladı.Herşeyi en baştan düşünecekti ve böylece duygularını anlayacaktı.Maglor...Ne hissetmeye başlamıştı Jessi ? Kendi de bilmiyordu bu sorunun cevabını.Neydi o duygu...Arkadaşlık ?Hayır sadece bu değil diye düşündü Jes . Acaba..acaba ?Aşk mıydı?İlk gördüğünde mi?Hayır hayır Jes ilk görüşte aşka inanmazdı.Daha doğrusu aşka inanmazdı.Ama...Belkide ''İnanma zamanı gelmiştir.'' dedi kendi kendine.Aşk...aşk nasıl birşeydi?İyi mi kötü mü?Kendini böyle iyi hissettiğine göre iyi birşeydi.Ama Jes gerçekten aşık olmuş muydu?Yoksa sadece yakışıklı olması mı onu etkilemişti?Yok hayır yakışıklı olması onu asıl ilgilendiren konu değildi.O zaman neydi?O kadar az konuşmuşlardı ki.Bu konuları kenara bırakıp eğer beraber olsalar ne olacağını düşünmek en iyisiydi.Kesin çok mutlu olurlardı ve iyi anlaşırlardı.Ama araların yaş farkı?Ah o hiç önemli değildi çünkü Jessica kendi yaşıtları gibi değildi.Onlar gibi çocuksu...Kesinlikle daha olgundu .Bu konu halledilmişti Jes'in beyninde.Bina farkı...Ah onun binasındaki akılları sadece kötülüğe basanlarla beraber olmaktansa başka binadan biriyle olmayı yeğlerdi.Bu konu da tamamdı.Uzaktan bakınca başka problem gözükmüyordu.Tek sorun Maglor'un duygularıydı.Jes duygularının kendisiyle aynı olmasını ümit ediyordu.

Jes yorganına daha sıkı sarılırken esnemeye bşlamıştı.Uykusu gelmişti artık.Göz kapakları ve beyni ona karşı bir savaş veriyorlardı.Jes onların bu savaşı kazanmalarına izin verdi.Ama tek bir şartla beyni ona rüyasında Maglor'un gülümseyen yüzünü gösterecekti...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/jessica-
Ethelinda Silvia Seymour

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : Dark Side
Rp Sevgilisi : Christopher Bill O'Connor
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Henüz yok

Kızlar Yatakhanesi Empty
MesajKonu: Geri: Kızlar Yatakhanesi   Kızlar Yatakhanesi EmptyC.tesi Tem. 19, 2008 2:27 pm

Herkes uyuyordu ve etraf olabildiğine sessiz, sakindi. Ama Silvia uyumuyordu. Sadece yatağının üstünde günlük kıyafetleriyle oturmuş dışarıyı seyrediyordu. Ayın aydınlattığı geceyi izliyordu... Gözünü Yasak Orman'a dikmişti. Bugün orada gördüğü cismi düşünüyordu. Hogwarts'a geldiğinden beri orada birçok gece geçirmiş, hiç yakalanmamış, hatta farklı bir şeye de rastlamamıştı.

Başını arkaya doğru çevirip Ashley'e baktı. Ay içeriyi de aydınlattığından onun yüzünü görebiliyordu. Gayet rahat bir şekilde uyuyordu. Gözünü aya dikti bu sefer. Bir an için bulutların arasında kaybolmuştu. Ama bulutlar hareket ettikçe at ortaya çıktı. Dolunaydı! Bugün dolunaydı. Acaba gördüğü bir insan olabilir miydi? Yani, gece kurtadama dönüşecek bir insan... Belki de sabahtan, insanlardan uzak durmak için gitmişti oraya. Ama kim olabilirdi ki? Profesörlerden biri mi? Sanmıyordu ama oladabilirdi.

Ayağa kalkıp pencerenin önüne geçti. Yavaşça, kimsenin duymayacağı şekilde, pencereyi açtı. Açtığı anda soğuk bir rüzgar yüzünü yaladı. Yağmur hala vardı ama biraz daha hızlanmış gibiydi. Başını pencereden dışarı çıkardı. Yüzüne ve ellerine tanecikler geldikçe bundan büyük bir keyif alıyordu.

Birden dışarıdan, Yasak Orman'dan, bir uğultu duydu. Ve Silvia bir anda oraya dikkat kesildi. Bunu da yanlış duymuş olamazdı ya? Adamı görüp görmediğinden emin değildi ama sesi duymuştu. Bundan emindi. Orada kesin biri vardı ve o da kurtadamdı. Acı çekiyor olmalıydı.

İçinden bir his ona bu gece gitmemesini söylüyordu. Ama gidecekti, hazırlanmıştı. Herhangi bir kurtadam onu yolundan alıkoyamazdı. Üstelik orda yaşayan bir sürü tehlikeli yaratık vardı. Onca gece hiçbiri ortaya çıkmamıştı da şimdi bir kurtadam mı yakalayacaktı onu? Hiç sanmıyordu... Bu düşük bir ihtimaldi. Her ne kadar içindeki ses gitmemesini söylüyorduysa da gidecekti.

Yatağının üzerindeki siyah pelerinini kaptığı gibi sırtına geçirdi. Pencereden dışarıya son kez baktığında müdürün ışığının hala açık olduğunu gördü. Hayır, gidecekti. Pencereyi hızlı ama sessiz bir şekilde kapattı. Belki de o hareketlilikte kendisine sessiz gibi gelmişti. Ashley uyanır gibi oldu. Ama uykusuna devam etti. Hiçbir sorun yoktu. Çıkarken boy aynasında kendisini gördü. Bembeyazdı. Kötü görünüyordu. Bunu önemsemeyerek yoluna devam etti.

Hızlıca yatakhaneden çıktı. Bir o hızla da dışarıya ulaştı. Kukuletasını başına geçirdi. Yasak Orman'a gitmek için en kuytu köşeleri kullanıyordu. Olabildiğince hızlı olmaya çalışıyordu. Bir ara geriye dönüp müdürün odasına baktığında ışığın hala açık olduğunu fakat kimse olmadığını gördü. Bu iyiydi. Kimseye görünmemeliydi.

Yasak Orman'a koşana kadar yağan yağmurun etkisiyle çamur olmuş olan yerler sayesinde ayakkabıları, pantolonunun paçaları ve pelerinin alt tarafları batmıştı. Yasak Orman'da ağaçların sıklığı nedeniyle yağmur fazla hissedilmiyordu. Özellikle ilerledikçe ağaçlar da sıklaşıyor ve yağmur sadece çiseliyormuş havası veriyordu. Buna rağmen kukuletasını çıkarmamıştı. Sessizce ormanın derinliklerinde yürüyordu. Sonunda bir tarafı yosun tutmuş, büyük bir kaya bulup onun üzerine oturmuştu. Asası hemen ulaşabileceği bir yerde duruyordu. Kulaklarını ormana dikmişti. Herhangi bir şeyde asasına hemen ulaşabilirdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/ethelind
Poéne Brontes

GezginGezgin
Poéne Brontes



Mücadele Tarafı : Ölümyiyenler
Rp Sevgilisi : Henüz yok.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Maymun

Kızlar Yatakhanesi Empty
MesajKonu: Geri: Kızlar Yatakhanesi   Kızlar Yatakhanesi EmptyC.tesi Ağus. 16, 2008 9:57 pm

Başına giren zamansız ağrının getirisi olan Aksiliği yatakhane girişinde çarpıştığı toy bir Slytherinliye uğramıştı. Kız ne yapacağını bilemeden defalarca özür dilediyse de Inés'in sanki kulaklarının işlevi çenesine vurmuş gibi onu dinlemeden küçültüyordu. Kızın yüzündeki mağrur ifade de bunu körükledi ve Asa'sına davranıp dişlerini sıkarak derin bi nefes aldı. Bu sahnenin aptalca olduğu kanısı zihnine ulaştığında ise dudakları sadece " Defol..." diye fısıldayabildi. Kendi bağrışları kulağında çınlıyordu ve bu baş ağrısını daha da feci hale getirmişti. Dibe doğru ilerledi. Hiç bir şey yapmadan attı kendini beceriksizce örtülmüş yatağının üzerine. Gözlerini kapattı. Ve unutmaya çalıştığı baş ağrısıyla birlikte farketmeden uykuya daldı. Nefes alışlarının sakinliği onu ele veriyordu zaten. Ancak uyurken bu kadar sakin nefes alırdı.

Gözlerini araladığında geldiği gibi görünen Yatakhane onu uyandığına pişman etmiş gibiydi. Bu ruh halinin bedenini terk etmesi gerekti.Ama çaba da harcamıyordu.Yaptığı şeylerden zevk alamamak onu kudurtsada bunun nedenini bilemediğinden Gin'le bile konuşamamıştı. Onu görmemeye çalışıyordu çünkü Gin'in Inés'le bir kez göz göze gelmesi garipliği farketmesi için yeterdi.

Yavaşça Doğruldu. Taranmamaktan karışmış saçlarını yatak kenarına soktuğu bir tokayla toparladı. Dolabında tek özen verdiği giysisi olarak gördüğü pelerinini çıkarttı. Ve kendini şanslı gördüğü oda manzarısı içindeki Yasak Orman'a tekinsizce göz daldırmaya başladı. İçindeki garipliğin normal olmadığına emindi. Rüyaları... Onlar da bu kanısını destekliyordu.Bu okulun çevresinde onu tek çeken yere gitmeliydi. Unutamadığı geçmişinin her seferinde rüyalarıyla yüzüne vurulması aptal tesadüflerden değildi.Ona anlatılmaya çalışılan şeyi çözmek için artık harekete geçmeliydi. Ayağa kalktı. Ve ağzı açık dolabını kapatmaya yeltenirken dolabın arka yüzünden yansıyan soluk ışığı farketti. Baş ağrısı artmış ve elleri terlemeye başlamıştı. Eline gelen kıyafetlerini bilinçsiz gibi geriye atıyordu. En dibe yaklaşmışken bez kutuyu farketti. Duraksamadan aldı eline ve avucuna özenle yerleştirerek açmadan önce anlamsız bir duraksama yaşadı. Elleri farketmese de Bariz bir şekilde titriyordu. Kutunun küçük kancasını çıkardı. Ve çatlıcak olan başına inat gözlerini kamaştıran kolyeyi avuçlarının içine aldı. Var gücüyle sıktı. Baş ağrısı aniden durmuştu. İşe yaramadığını düşündüğü küçük ampulünün düğmesine kayıtsızca basıp kolyeye tuttu. Hatırlıyordu... Annesi... Gitmeden önce verdiği Anlamsız bir "anma" kolyesiydi bu.Ya da o ana kadar o maskeyle duruyordu. Kafasının karışıklığı vücudunu terk edip gitme isteğiyle buluşmuştu. Düşüncesiz bir hareketi patlatıverdi ardından.Kolyeyi geçirdi boynuna. Bi hışımla pelerinini de aldı ve penceresinden Ormana tekrar baktı... Belki son kez bu kadar sessiz görünecekti onun gözüne... Kapı tokmağına ışık hızıyla ulaşmıştı sanki.Gıcırdamasına aldırmadan arkasından çekti tokmağı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Althea Autumn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Althea Autumn



Mücadele Tarafı : amelie
Kan Durumu : safkan

Kızlar Yatakhanesi Empty
MesajKonu: Geri: Kızlar Yatakhanesi   Kızlar Yatakhanesi EmptyÇarş. Ağus. 20, 2008 2:47 pm

...Kaç saattir koşuyordu? Solukları artık iyice düzensizleşmişti. Ve hava, o kadar soğuktu ki! Nefes alıp verdikçe ağzından çıkan buharı görebiliyordu. O denli sarsakça koşuyordu ki! Üstü başı mahvolmuştu! Çamurlar, çizikler! Merlin! Buradan nasıl kurtulacaktı! Çok, çok korkuyordu! Ama neden? Tüm korku benliğini sarmışken o kadar yalnızdı ki! Her yer koyu lacivertti. Dolunay tam tepede uğursuzca parlıyor; dalları, çalılıkları aydınlatıyordu. Çıkış... Nerede? Koşmaya devam ediyordu. Kasları isyan edip, aşırı derecede asit üretmeye başlamıştı. O şey... Peşinde miydi hala? Ellerine baktı. Uzun parmaklar ve büyük avuç içi... Kendi elleri mi?

***

Derin bir nefes alırken, hayatında ilk defa nefes alıyor gibiydi. İçine çekebildiği kadar çok çekti oksijeni. Bir anda yatağında doğrulmuş, kan ter içinde uyanmıştı. Saçı başı dağılmış, korkulu rüyanın etkisiyle göz bebekleri büyümüştü. Yumuşak yatağında dizlerini kendine çekince örtüsü sıyrıldı. Terden ıslanmış bedeni, zindanların soğukluğunda daha da çok titredi. Başı... Başı çatlayacak gibi ağrıyordu. Resmen sol gözünün üstünden bıçak sokuyorlardı.
Çığlık atmamış olmayı umdu. Diğerlerini, özellikle Gin'i uyandırmak istemiyordu. Şakaklarını ovuştururken, ağzına kadar gelmiş olan mide öz suyunu geri yuttu. İğrenç, ekşi ve acı bir tat tüm ağzını kaplayınca suratını buruşturdu. Engellenemez bir şekilde titriyordu.

"Sadece bir rüya! Aptallık etmeyi kes ve uyu!"

Kıpkırmızı olmuş nemli dudaklarından çıkan her kelime kurumuş boğzında takılıyor, onu boğuyor, adeta öldürüyor ve acı çekmesi için tekrar dünyaya bırakıyordu. Bir ölümlü. Uzun saçlarını geriye doğru attı. Terliyor, ama zangır zangır titriyordu. Omuriliğinden bir ürperti geçti. Sağ elini alnına götürürken ateşinin çıktığını hissetti. Şu mide bulantısı geçseydi! Odanın loşluğu, yatağının perdelerinden sızıyordu. Bu onu rahatlattı. Rüyası o kadar karanlıktı ki! Merlin aşkına. İtiraf etmek istemiyordu, ama çok korkmuştu. Daha önce bir kez bu kadar korktuğunu hatırlıyordu. Yine mi? Aynı şeyler yine mi tekrarlanacaktı yani? Başını sağa sola salladı. O eller. Bir şekilde çok tanıdıktı, ama kendine ait değildi! Bunu biliyordu.
Aralık dudaklarından nefes almak sanki gittikçe güçleniyordu. Korku... Tüm benliğindeydi ve heyecan! O anı ölesiye yaşıyordu. El yordamıyla masasındaki gümüş kaplamalı saati aramaya başladı. Yine de karanlıktı. Tıpkı rüyası gibi.
Aradığını bir türlü bulamıyordu! Fısıltıyla bir kaç küfür sıraladı. Emekleyerek, komodine doğru yaklaşırken umudu bir şeyler devirmemekti.
Gözlerini alabildiğine kısarak, işlemeli saatin akrep ve yelkovanına baktı. Beş. Belki uyumalıydı, ama canı hiç bir şekilde ıslak yastığına geri dönmesi söz konusu değildi. Bunu o an anladı.

"Kör şeytan!"

Saatin yanında ki annesinden kalan aynaya elini uzattı. Bir şekilde görüntüsü gözüne çarpmıştı. Eski, yine gümüş kaplamalı ve oymalı aynayı korkarak eline aldı. Titremesi yavaşlamış, omuriliğindeki ürperti dağılmıştı. Oval camda kendini görüyordu. Darmadağın ve terden nemli saçları, dehşetten büyümüş kara gözbebekleri, kırmızı dudakları ve oluk oluk kan akan burnu. Elinin tersiyle kanı sildi. Anlaşılan duralı çok olmuştu, çünkü daha fazla kan gelmedi.

"Gin.."

Fısıltısı, boğazında kaldı. Aynı şeyler oluyorsa?

"Hayır bir şeyin olduğu yok! Bu sadece bir Ko. kåo!"

Yatağına sırt üstü devrildi. İçin yiyip bitiren şeye dur diyemiyordu. Şüphe... Lanet olası bir karabasan değildi bu! Uyurken insanları yakalayan kötü ruhta değildi! Nezle hiç değildi! Bu bir imgeydi... Yatağında sağa sola dönüp duruyordu. Çok uykulu, aynı zamanda uykusuzdu. Uyku kesinlikle huzur demek değildi. Kararlı bir şekilde dirseklerinin üstünde doğruldu. İkinci kez görmezlikten gelmeyecekti! Aynı şey Gin'e de olduysa eğer..
Anlamanın tek yolunun ona bakmak olduğunu biliyordu. Güçsüz bacakları kendini zor taşıdığı halde perdelerini araladı. Odanın her yeri dibine gelen bir mumdan ışık alıyordu, bir de Gin'in perdelerinin arasından sızan ışıktan. Ancak bir Lumos'un çıkarabileceği bir ışıktan. Omuzlarını dikleştirdi. Kardeşini az çok nasıl bulacağı hakkında bir bilgisi vardı. Hissedebiliyordu. Korkusunun bu denli büyük olmasının nedeni de buydu zaten. İkizler aynı şeyi gördüklerinde ve ya hissettiklerinde; beyin dalgalarının frekansları çok benzediği için boşlukta çakışır ve daha güçlü bir şekilde geri gönderirdi. Adımları birbirine karışırken, kızın perdelerini araladı. Ürkmemesi için adını uysalca mırıldandı. Nemli saçlı Gin, yüzünü daha iyi görebilmek için olsa gerek asayı uysalca ona doğrulttu.
O esnada Chi ise cevabını almıştı. Burundan sızan kan. Chi ona baktı ve sordu:

"Fısıltıları duydun mu? Yardım istiyordu... Orman gibi bir yerdi. Koşuyordu ve ben oydum. Gözlerinden gördüm, ama o kim bilmiyorum!"
Gin başını öne eğdi. Galiba o anlamıştı.

"José'nin elleri onlar. Biz gördük, çünkü neredeyse bebekliğimizden beri beraberiz. İstemeden de olsa; bir çeşit iletişim kurdu bizimle..."

Chi anlıyordu. Kararlı adımlarla sandığına ilerledi. Gin'in yatağından kalktığını duyabiliyordu. Sonu ne olursa olsun, hatta cezası ne olursa olsun, gidiyorlardı. Ödü patlıyordu. Başkası olsa yapmayacağını biliyordu, ama José... Bu üçlünün arasında başka bir bağ vardı! Bu kanıtlanmıştı. İçinden bir şey bırak ölsün diye diretse de düşünmemeye çalıştı. Ölesiye korkuyor, ama onu bırakmayı kendine yediremiyordu. Kül rengi, ekose pijamasının altına koca siyah botlarını giydi. Üstüne de kiremit rengi polarını geçirip desenli eldivenlerini geçirdi ellerine. Nefes alış verişi korkuyu bastırmak ve tabanları yağlamamak içindi. Kararlılıkla beresini taktı. Sukünetini bozmadan asasını sıkıca kavradı. Gin'e baktığında, kız hazırdı.

"Tamam öyleyse," diye fısıldadı, "Yasak Orman'a gidiyoruz.."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nyx Juaxiané

GezginGezgin
Nyx Juaxiané



Mücadele Tarafı : -
Rp Sevgilisi : Yok xD
Kan Durumu : Safkan xD

Kızlar Yatakhanesi Empty
MesajKonu: Geri: Kızlar Yatakhanesi   Kızlar Yatakhanesi EmptyÇarş. Ağus. 20, 2008 10:00 pm

...Kaç saattir koşuyordu? Solukları artık iyice düzensizleşmişti. Ve hava, o kadar soğuktu ki! Nefes alıp verdikçe ağzından çıkan buharı görebiliyordu. O denli sarsakça koşuyordu ki! Üstü başı mahvolmuştu! Çamurlar, çizikler! Merlin! Buradan nasıl kurtulacaktı! Çok, çok korkuyordu! Ama neden? Tüm korku benliğini sarmışken o kadar yalnızdı ki! Her yer koyu lacivertti. Dolunay tam tepede uğursuzca parlıyor; dalları, çalılıkları aydınlatıyordu. Çıkış... Nerede? Koşmaya devam ediyordu. Kasları isyan edip, aşırı derecede asit üretmeye başlamıştı. O şey... Peşinde miydi hala? Ellerine baktı. Uzun parmaklar ve büyük avuç içi... Kendi elleri mi?

~ ~

Gözlerini ani bir hareketle fal taşı gibi açtı. O garip yerde olmadığını, etrafı süzünce anlamıştı. Yüzünde hem korkmuş, hem de mutlu bir ifade belirdi. Az önce gördüğü kabusun hala etkisinde olduğundan korkuyor, gerçekte kızlar yatakhanesinde olduğunu anladığından sa mutluydu. O garip yerde ne yapacağını bilememiş olması, çaresizce koşuşu sinirlerini bozmuştu.

"Neyse ki bu sadce bir kabustu Gin .."

Kendini yatıştırmaya çalışırken, hala yatağında yattığını farketti. Üzerindeki pofidik yeşil yorganı tek eliyle sıyırırken, diğer eliyle terden ıslanmış saçlarını geriye attı. Yatağının hemen yanında duran küçük komidin'in üzerinde gözüne çarpan tokayı eline aldı. Yeşil bir tokaydı. Özel yapım .. üzerinde Slytherin arması bile vardı! Acele edercesine saçını toplar toplamaz yataktan kalktı. Kendine sorduğu bir sürü soru arasında bir cevap arıyordu beyni ..

"Bu da neydi ki şimdi? Kabus olduğu ortada .. fakat ..."

Gördüğü şey kabus olmayacak kadar gerçekti. Sanki biri ona bir şeyler anlatmak istiyor gibiydi. Ah! bu işin içinden nasıl çıkacaktı ki şimdi? Bu saatte ormana gidip o kişinin kim olduğunu falan mı bulmaya çalışmalıydı? yoksa bunu unutmalı mıydı? Beyni, bir çamaşır makinesi gibi hızla çalışıyor, ensesinin orada bir ağrı hissetmesine neden oluyordu. Hala alnından akmakta olan bir kaç damla teri elinin tersiyle sildikten sonra eli, hemen komidin'e gitti. Ahşap, boyu dizine bile gelmeyen komidin'in, küçük çekmecelerini açımıştı.

"Nerdesin ! Kahrolası !"

Çekmecenin gereksiz kalabalığı, hem gözünü yoruyor hemde aradığını bulmasında ona zorluk çıkartıyordu. Bir kaç adet mendil, bir paket kedi maması, Bay Smoothie'nin taşıma çantası .. her şey içerideydi: Saat dışında ... Bu aramalarının sonuçsuz olduğunu farkettiğinde, başından beri kolunda olan saat'i aklına gelmişti. Zahmet edip saatine baktığında, fosforlu akrep ve yelkovanı rahatça seçebiliyordu.

"5:05 demek ..."

Saatin bu kadar erken olması, Gin'i bir kararsızlığa sokmuştu. Şimdi ne yapmalıydı? İkizini uyandırıp olanları anlatmalı mı? yoksa yumuşacık yatağına dönerek mışıl mışıl uyumalı mıydı? Elini alnına götürüp, diğer elini de beline koyarak bir kaç saniye düşündükten sonra en doğru olanın ikizini uyandırmak olduğu gerçeğinde karar kıldı. Karanlıkta yolunu -pek uzak olmasa da- göremeyeceğinden, komidinin üzerindeki asayı eline aldı. *Lumos* Asadan çıkan ışık süzmeleri, yolunu aydınlatıyordu . Elini perdeye götüreceğı sırada perde aralandı. İçeri uzanan kafa, ikizi Chi'ye aitti.

"Fısıltıları duydun mu? Yardım istiyordu... Orman gibi bir yerdi. Koşuyordu ve ben oydum. Gözlerinden gördüm, ama o kim bilmiyorum!"

İşte şimdi herşey ortaya çıkmıştı. ' Tabii ya !' İçinden konuşmak için bir kaç saniye başını öne eğdikten sonra, içinden geçenleri dışına vurdu.

"José'nin elleri onlar. Biz gördük, çünkü neredeyse bebekliğimizden beri beraberiz. İstemeden de olsa; bir çeşit iletişim kurdu bizimle..."

Evet o siyah ojeli sıska parmalar Joséye aitti. Bunu tam da bu sırada anlayabilmişti. Asayı aşağıya doğru tuttuğu sırada Chi'nin giyinmeye gittiğini gördü. Evet! Yasak ormana gitmek onlar için bir mecburiyetti. Hızlı ama sessiz adımlarla tayağının yanındaki kıyafet yığınına yürüdü. Uzun etekli, siyah geceliğinin altına bir çift siyah bot geçirdi. Yığının içinden çıkarttığı bir hırkayı da üzerine giydikten sonra siyah beresini başına giydi.

"Hadi o zaman !"

Üzerindeki bütün kıyafetlerle, bu karanlıkta sim siyah bir cadıyı oynuyor, kimsenin onu görmesini zorlaştırıyor olsa da, ellerindeki asadan çıkan büyü Chi'nin onu görmesinde yardımcı oluyordu. İkizler asalarını doğrultarak, yatakhaneden sessizce çıkmayı başardılar.. Sırada Joséyi kurtarmak olduğu gerçeği Gin'i ürkütse de buna mecburdu ...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Kızlar Yatakhanesi

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-