AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Yağmurlu Bir Gün

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
Gilda Bonacelli

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Gilda Bonacelli



Mücadele Tarafı : Jesus Christ
Rp Sevgilisi : Eskiden buralar hep dutluktu.
Kan Durumu : Süper.

Yağmurlu Bir Gün Empty
MesajKonu: Yağmurlu Bir Gün   Yağmurlu Bir Gün EmptySalı Ağus. 12, 2008 7:05 pm

"Eğer yeterinde iyi göremiyorsan, ya da görmeyi bile akıl edemeyecek kadar aptalsan bir yön bulma büyüsü eşliğinde koridorlarda yürü. Onu da yapmayı beceremeyeceğinden bence hiç yürüme..."

Öğleden sonra, Arina için rutin geçiyordu. Kendisine çarpan bir Gryffindor'u aşağılarken bile zevk alamamıştı. Çocuk belli ki ikinci dönemdendi. Bu konuşmayla bile fazla muhattab olduğunu düşündü onunla, cüppesini sanki bir hastalıklıyla temas etmişçesine silkeledikten sonra ardına bakmadan merdivenlere yönelmişti. Koşarcasına adımlayan çocuğun ayak sesleri gittikçe uzaklaşmıştı, tıpkı diğerleri gibi.

Yağmur damlaları, kilise camlarını andıran pencereleri dövmekteydi. Taş merdivenler ayağının altında teker teker kaybolurken, solgun gözleri bir an için dışarıya baktı. Yağmurun altında hoplayıp zıplayan öğrencilerden bazıları ağızlarını açmış, yağmur sularını içmeye çalışıyorlardı. Ona çok uzak gelen bu manzara karşısında ifadesizce bir saniyesini harcadıktan sonra yeniden yürümeye koyuldu. Bastıran yağmurda ıslananlar tuvaletlere ve yatakhanelere akın ediyorlardı. Belki kafasını dinlemeye ihtiyacı vardı ama kikirdeyen ve ıslak bir grup kızın bulunduğu tuvaletlerden birine girmeye niyetli olduğu da söylenemezdi. Yolunu değiştirerek sola saptı ve karşısında beliren kapıdan içeri girdi.

Bu, karanlık ve nemli taş duvarlar, bakımsız ahşap kabin kapıları ve çatlak, sırları dökülmüş aynaların orta yerine atmıştı kendisini. Myrtle muhtemelen lağımda küçük bir yolculuğa çıkmış olmalıydı ki o içeri girdiği anda sifonların birinden fırlayarak sataşmaya başlamamıştı. Zaten Arina'ya sataşması onun için pek de iyi bir tecrübe olmadığından bunu artık denemiyordu. Lanet bir Hogwarts hortlağı umrunda bile değildi. Gidip pirinç musluklardan birini açtı ve ince, beyaz ellerine soğuk suyun akmasına izin verdi. Su derisine temas ettikçe kendine geldiğini hissediyordu. Yüzünü kaldırarak çatlamış aynadaki yansımaya baktı. Bugün daha solgun ve beyazdı. Yeşil gözleri, etrafındaki çizgiyi kaybetmiş, tamamen beyaz olan bu çehrede parlıyordu. Kan kırmızısı dudaklarını hfifçe ısırdı. Bu rutinlikten bıkmıştı. Musluğu kapatma gereği duymadan ilermeye koyuldu. Tamamen boş olan bu devasa tuvalette ayak sesleri yankı yapıyordu.

Yansımasını mermerde görme şansını çoktan kaybetmişti ki bu mümkün değildi. Yosun tutan duvara hafifçe yaslandı. Dışarıdaki sesler kaybolmuştu. Yağmurun altında tuhaf hareketlerle dans eden tipleri hiç anlayamayacaktı. Bunu neden yapmadığını kendisine sormaksa aklına gelebilecek en son şey olurdu. Hogwarts'ta, aptal Mugglelar gibi davranan kişilerin olması sinirlerini bozuyordu. Alaycı bir ses tonuyla mırıldandı.


"Ne ironik..."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Amaya Gin Kiwa

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : Tarafsız

Yağmurlu Bir Gün Empty
MesajKonu: Geri: Yağmurlu Bir Gün   Yağmurlu Bir Gün EmptySalı Ağus. 12, 2008 7:37 pm

Koridorda amaçsızca ilerliyordu. Omuzları düşmüş , yüzü solmuş , gözlerini çevreleyen halkalar oluşmuştu.Her hareketine yansıyan bir hantallık bulaşmıştı ruhuna. Elini sık sık başına götürüyor ve sanki terlemiş gibi alnını siliyordu. İki adımda bir duraklıyor şakaklarındaki sızıyı geçirmek için parmaklarıyla baskı uyguluyordu. Sorumsuz veletler gibi hiçbir derse girmemişti bugün. Birde inatlığı vardı ki Silvia’nın tüm ısrarlarına rağmen hastane kanadına inmedi. Kan kokusu başını daha da ağrıtıyor, o da yetmiyormuş gibi bir de midesini bulandırıyordu. Israrla reddettiği onca öneriden sonra arkadaşları onun için kafa yormaktan sıkılmış bir biçimde yatakhaneyi terk ettiler. Bir saat kadar uyudu ve dayanamayıp binayı terk etti. Sonrası da malûm, kendini bu koridorda bulmuştu. Yutkundu ve uzun zamandır aşmaya çalıştığı koridorun tam olarak şatonun neresinde olabileceği konusunda bir fikir yürütmek için etrafına bakındı. Tabloların anlamsız sözleri beyninin içinde yüzlerce kez tekrarlıyordu sanki. Uzun, siyah saçlarını geriye doğru attı ve ayaklarını sürüyerek bulduğu ilk kapıdan içeri girdi.

Tam ortada kocaman bir kolonun etrafına yerleştirilmiş lavabolar vardı. Onların sağına doğru büyük bir koridor uzanıyor ve birbirine paralel iki duvarın tamamını kabinler oluşturuyordu. Kısık bir ıslık ve kısa soluklu bir sifon sesi bekledi. Myrtle her seferinde onu böyle selamlardı. İlk karşılaşmaları sorunlu olsa da daha sonra ona katlanabilmeyi öğrenmişti. Tereddütle bir iki adım yaklaştı lavabolara. Soluk sesini gayet net duyabiliyordu. Menteşeleri pas tutmuş bir kabin kapısı büyük bir gürültüyle yerçekimine yenik düştüğünde Gin asasını cüppesinin iç cebinden çıkarmıştı bile. Gözlerini yuvarları içinde döndürdü ve saçmaladığını düşünerek lavabonun önünde bedenini sabitledi. Asasını lavabonun soğuk mermerine koydu ve kırık camdaki Gin’i izledi. Birbirinden bağımsız yüzlerce görüntü,hepsi çarpık.. Dudakları kıvrıldı ve musluğun pirinç kolunu yavaşça döndürdü. Soğuk suyu suratına birkaç kez çarptı. Başını kaldırıp aynaya bakarken daha önce fark etmediği kızı gördü. Tam arkasındaki duvara yaslanmış Gin’e bakıyordu. Elleriyle lavabonun mermerinden destek alarak aynada kıza baktı. Arin.. Hızla arkasını döndü ve asasını cüppesiyle silerken ‘Vampirellamız sonunda göründü.Nerelerdesin sen?’ dedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gilda Bonacelli

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Gilda Bonacelli



Mücadele Tarafı : Jesus Christ
Rp Sevgilisi : Eskiden buralar hep dutluktu.
Kan Durumu : Süper.

Yağmurlu Bir Gün Empty
MesajKonu: Geri: Yağmurlu Bir Gün   Yağmurlu Bir Gün EmptySalı Ağus. 12, 2008 8:00 pm

Gözleri ahşap ve kirli kabinlere sabitlenmişti. Gök gürültüsünün sesi içeriyi inlettiğinde yerinden kıpırdamadı, irkilme belirtisi göstermedi. Dışarıdaki kalabalıktan farklıydı, tekti. İstese hepsini öldürebilirdi...

Birden saçma düşüncelerini kesen şey duyduğu kapı gıcırtısı oldu. Dikkat çekici siyah saçlara sahip kız aniden içeri dalmıştı. Sanki acelesi var gibiydi, belki de telaştı. Dışarıdan o izlenimi veriyordu. Çok iyi tanıdığı bu silüet, Arina'nın farkına varamayacak kadar dalgın olmalıydı. Ses çıkarmadan soğuk bakışlarını Gin'in üzerine sabitledi. Genç kız aynadaki yansımasına daldığı sırada sonunda Arina'yı fark edebilmişti.


"Vampirellamız sonunda göründü. Nerelerdesin sen?"

Sırrını bilen sayılı kişilerden biri olduğundan böyle konuşma özgürlüğüne sahipti Gin. Arina dudaklarına yerleşen gülümsemeye engel olamadan ona bakmayı sürdürdü. Çok normal bir soruydu bu : 'Nerelerdesin sen?'... Amaçsızca okulu turlamıştı sabahtan beri. Muggle Bilimleri'ni düşünmeden asmış, ardından da Sihir Tarihi'ne girmemişti. Canının istemediği şeyleri asla yapmazdı zaten, yapmak zorunda hissetmezdi. Yine de bugün yaptığı hiçbir şey ona zevk vermiyordu. Yağmurlu günler genelde kendisini iyi hissettirirdi ama şimdi nem onu öldürecekmiş gibi geliyordu. Belki de fazla megolamanlık ediyordu, bunalımlı olmak için kendisini zorluyordu. Elinde değildi. Doğrusu, pek fazla umrunda değildi. O hengameden uzak olduğuna seviniyordu, Myrtle'ı bile o ıslak kalabalığa tercih ederdi.

Ellerini hafifçe ovuşturdu.


"Koridorlardaki ıslak ve aptal topluluktan kaçıyordum." dedi bir süre sonra "Senin neyin var? Beni fark etmeni bekleyene kadar yaşlanacağımı hissettim."

Gin'in böyle bir dalgınlık sorunu olmadığını gayet iyi bildiğinden tuhaf gelmişti bu ona. Seslerinin yankısı ardları sıra muazzam tuvaletin mermerlerinden duyuluyordu. Kabinde başlayan "şıp, şıp" sesini tam o anda fark ediverdi. Üzerinde durmadı, o sivilceli hortlak aniden fırlayıverecek olursa zaten ilgilenmeyeceği kesindi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Amaya Gin Kiwa

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : Tarafsız

Yağmurlu Bir Gün Empty
MesajKonu: Geri: Yağmurlu Bir Gün   Yağmurlu Bir Gün EmptySalı Ağus. 12, 2008 8:28 pm

Her taraf loş bir maviliğe bürünmüştü sanki. İçerideki canlılığı fark ettiren tek şey gökyüzünü yararcasına ilerleyen şimşeklerin kısa süreli ışıklarıydı. Açık pencereden içeri giren rüzgâr Gin’in saçlarıyla oynaştıktan sonra yerdeki yüzyıllık tozu kaldırıyor ve kısa süre sonra yok oluyordu. Biraz önce kendinde olmayan bir biçimde açtığı kapı gıcırdayarak ileri geri hareket ediyordu. Önünden hızla geçen böceğe acıyarak baktı. Ayağını yavaşça kaldırdı ve siyah antenlerinin ayakkabısının altında kaybolmasını sağladı. Bir süre ayağını oynatarak böceği etkisiz hale getirdikten sonra ufak bir dokunuşla biraz ilerideki kabinin içine yuvarlanmasını sağladı. Cansız kabuğundan çıkan cılız tıkırtıya kulak verdi. Asasının ıslanan yerlerini kurulamayı bıraktı ve onu ait olduğu yere yerleştirdi. Sol cebinden çıkardığı tokayla saçlarını topladı ve yuvarlak suratını Arin’e çevirdi.

"Koridorlardaki ıslak ve aptal topluluktan kaçıyordum."

Duymak istediği cümleydi bu. Yağmur yağınca yer üstüne çıkan tek varlık solucan olmalıydı Gin’e göre. Bir insanın gökten düşen birkaç damla için çıldırıyor olması açık bir acizlik göstergesiydi. Başını alayla iki yana salladı ve ellerini birbirine kenetledi. Doğru mu yapıyordu ? Etrafında hep kendisi ile aynı fikirde olan insanlar vardı. Farklı düşünceleri dinleme zahmetine girmemişti hiç. Kendi kurduğu dünyanın merkezinde oturmuş etrafını izliyordu. Ağzını açıp konuştuğu zamansa sadece onaylama cümleleri kuruyordu. Ya gerçekten başka bir doğru varsa? Saçma. Gin yaşadığı her şeyin doğruluğundan emindi. Olması gereken yerde, olması gerektiği gibi biriydi. Farklı bir yaşam biçimi onun gibi biri için hep ucuz kaçardı. Özeleştirinin dozunu kaçırmıştı bu kez. İçine dönük geçirdiği birkaç saniye ardından karşısındaki kız tekrar konuştu.

“Senin neyin var? Beni fark etmeni bekleyene kadar yaşlanacağımı hissettim."

Cılız bir kahkahanın ardından eliyle başını ovaladı. Şu sefil baş ağrısı ona gülmeyi de yasaklamıştı. Nefret dolu bir ifadeyle

‘Sadece başım ağrıyor. Sen hala soruma cevap vermedin ? Dün gece yatakhaneye geç geldin. Silvia ile bir şeyler çevirmiyorsunuzdur umarım? Yvonne ile Naturel birbirine girdi. Bazen kendi binamdaki insanlardan bile nefret ediyorum! ‘ dedi.

Akşamki kavga hatrı sayılır bir gerginlik yaratmıştı. Neredeyse herkes işini gücünü bırakıp kavganın bir parçası haline gelmişti. Gin ise o sırada yeşil ışığın aydınlatamadığı bir köşede tatsız bir kâbusla cebelleşmekteydi. Planlarının yolunda gitmediğini ve iksir profesörüne yakalandıklarını görüyordu. Silvia ile yasak ormana sığınmışlardı. Kelpilerden biri Silvia’ya saldırırken Gin dili tutulmuş bir biçimde kızın haykırışlarını dinlemekle yetindi. Kısa süre sonra Silvia'nın bağırışlarıyla Yvonne’ninkiler birbirine girmiş ve uyanmıştı zaten.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gilda Bonacelli

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Gilda Bonacelli



Mücadele Tarafı : Jesus Christ
Rp Sevgilisi : Eskiden buralar hep dutluktu.
Kan Durumu : Süper.

Yağmurlu Bir Gün Empty
MesajKonu: Geri: Yağmurlu Bir Gün   Yağmurlu Bir Gün EmptySalı Ağus. 12, 2008 8:51 pm

Sadece başım ağrıyor. Sen hala soruma cevap vermedin ? Dün gece yatakhaneye geç geldin.'

Arina'nın geçirdiği nöbetler baskıdan dolayı artıyordu sanki. Dün geceyi boş koridorlarda dolaşarak geçirmekle kalmamış, dün günlerden cuma olduğundan dolayı da merdivenler sürekli değişerek onu kaybolma emeline ulaştırmışlardı. Kana ihtiyaç duymak gibi bir şey değildi dünkü, adeta bir vampir kanıyla doğduğunu hatırlamaktı. Bunu bazen unuttuğuna şaşırıyordu, normal bir insan gibi hissetmesi mümkün değildi oysa. Dün Filch'le atışmışlardı, onun lanet kedisi Norris'e az daha bir lanet yollayacaktı ama bunun sadece Filch'i daha fazla tahrik etmek anlamına geleceğini bildiğinden uğraşmamıştı. Kedilerden nefret ediyordu, hele de Norris adlı o siyah kemik torbasından. Sınıf Başkanları Banyosu'na dahi gitmişti dün, sebebini bilmiyordu. Kanındaki delilik hat safhadaydı, onu hatırlamaktaydı. Belki de bugünkü bitkinliğinin sebebi buydu. Malum dolunay gecelerinden birinin yakında olabileceğini hissediyordu, en son üç sene önce başına gelen şey yeniden başına gelecekti sanki... Hogwarts'ta ilk başına geldiğinde, yanında Gin vardı. Bu sır aralarında o zamandan beri saklı duruyordu.

'Silvia ile bir şeyler çevirmiyorsunuzdur umarım? Yvonne ile Naturel birbirine girdi. Bazen kendi binamdaki insanlardan bile nefret ediyorum! ‘

Onu kendine getiren şey Gin'in verdiği bu haber olmuştu. Aniden kendisini uzayın derinliklerinden kopup gelen bir taş gibi hissetti. Etrafla ilgisi olmadığı doğruydu ama bir kavga olmuş ve bundan tamamen habersiz kalmıştı. Hayal aleminde mi yaşıyordu yoksa fazla mı takmaz davranyordu?

"Ben.. Bir şey çevirdiğim falan yok." diye zırvaladı Arina bir süre.

Gin'e belki de söylemeliydi. Emin değildi ama aniden yatakhanede gözleri tamamen sararmış ve damarları belirginleşmiş bir biçimde dolaşmaya başladığından milleti korkutacağından emindi. Daha kötüsü, kan isteği olurdu. Belki de sadece kuruntu ediyordu, sadece yorgunluktu bu...


"Ne demek istediğini anlamadım, ne birbirine girmesi bu böyle?" diye lafı değiştirme çabasına girdi bir an.

Oysa pek umrunda değildi. Yine de binasındaki insanların böyle küçülmesi hoşuna gitmiyordu. Gözlerini Gin'den kaçırdı ve birden tavandaki dökülen boyaya pek ilgiliymiş gibi davranmaya başladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Amaya Gin Kiwa

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : Tarafsız

Yağmurlu Bir Gün Empty
MesajKonu: Geri: Yağmurlu Bir Gün   Yağmurlu Bir Gün EmptySalı Ağus. 12, 2008 9:21 pm

Kaşları yavaşça birbirine yaklaştı ve karşısında duran kızın bocalayan haline dikkatle baktı. Aptal değildi, görebiliyordu. Zorlama bir sessizliğin ardından gelen bu cevap hayli baştan savmaydı. Olağan üstü bir durum mu vardı? Belki de şu vampirlik işi birinin kulağına gitmişti. Ama bu Gelecek Postası’nın gerçek bir haber yazma olasılığından bile düşüktü. Az sayıda kişi bu sırrı biliyordu ve söylemeyeceklerine dair yemin etmişlerdi. Hatta Gin diğerlerine güvenmediği için Arin’den habersiz sırrı saklı tutacak bir yöntem bulup, uygulamıştı bile. Bu yöntem vampirliğin duyulması halinde yemini bozan kişinin suratında yarıklara sebep olacaktı. Sabahtan beri dışarı çıkmamasına rağmen böyle bir durum olsa mutlaka duyardı. Demek ki kimse ihanet etmemişti. Peki öyleyse sorun neydi? Bilmediği onca şeye bir yenisi daha eklenmişti anlaşılan. Gerçi bilmek isteyip istemediği konusunda tereddütlüydü. Ona bahşedilen her sır omzundaki yükü ağırlığını arttırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Belki insanlara değer vermiyordu ama sırları önemsiyordu. Etrafındaki her şeyi, belki kendini bile aptalca bir oyuna alet edebilirdi. Ama saklanması gereken her şey aklı tarafından bir muammaya dönüştürülürdü. Suratındaki aptal ifadeyi yok etmeye çalışırken kızın sert sesi kulaklarını doldurdu.

"Ne demek istediğini anlamadım, ne birbirine girmesi bu böyle?"

Gafil avlanmıştı. Kendisiyle sohbet ederken bulunduğu ortamı unuturdu. Bir an için suratında anlamaz bir ifade belirdi. Birbirine girmek? Düşündü.. Neden bahsetmiş olabilirdi? Aptal Gin ! Kurumuş dudağını ıslattı ve gözlerini tavana dikti. Sadece birkaç saniye içinde parçaları yerine oturtup kendine geldi ve beklenen cevabı verdi

‘Yvonne’yi bilirsin. Saçmalamak konusunda üstüne yoktur. İksir malzemeleri ortadan kaybolunca geçen seferki tokatın hıncını almak için suçu Naturel’in üzerine atmış. Merlinin sakalı ! Sana mantıklı geliyor mu?’

dedi ve başını iki yana doğru hararetle salladı. Son anda kurtulmuş olmanın verdiği rahatlıkla derin bir soluk aldı. Açık camdan içeri giren toprak kokusu midesini bulandırmıştı. Dudak bükerek başını cama doğru çevirdi. Herhangi bir camdan daha yüksekte olduğu için ona yetişmesi olanaksızdı. Ellerini tekrar birbirine kenetledi ve çaresizce Arin’e bakmaya başladı.

Gözlerini diktiği yere doğru çevirdi başını. Basit bir duvardaki yıpranmış boyayı süzüyordu. Bir şeyler saklama sendromu diye geçirdi içinden. Sonuçlarına katlanmak zorunda olduğunu düşünerek sordu

‘Artık söyleyecek misin?’ dedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gilda Bonacelli

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Gilda Bonacelli



Mücadele Tarafı : Jesus Christ
Rp Sevgilisi : Eskiden buralar hep dutluktu.
Kan Durumu : Süper.

Yağmurlu Bir Gün Empty
MesajKonu: Geri: Yağmurlu Bir Gün   Yağmurlu Bir Gün EmptySalı Ağus. 12, 2008 9:44 pm

‘Yvonne’yi bilirsin. Saçmalamak konusunda üstüne yoktur. İksir malzemeleri ortadan kaybolunca geçen seferki tokatın hıncını almak için suçu Naturel’in üzerine atmış. Merlinin sakalı ! Sana mantıklı geliyor mu?’

Hayır, gelmiyordu. Aslında basit şeyler için birbirleriyle Muggle gibi dalaşmaları tamamen saçma geliyordu. Yüzüne zoraki bir alay ifadesi oturtarak başını iki yana salladı. Gin'in neler düşündüğünü merak ediyordu, insanların düşünceleri pek merak etmezdi normalde ya da umrunda olmazdı ama o önemli katagorisine giren insanlardandı Arina için. Tavan'ın yosunlu ve dökülen boyasından gözlerini ayırarak, Gin'in çekik gözlerine baktı.

‘Artık söyleyecek misin?’

Tuhaflığı anlaması çok anormal bir durum değildi, fazla renk vermişti. Belki de söylemek istediği için bu kadar renk vermişti. Ne de olsa üzerindeki yükü başka insanlara pay etmek oldukça kolaya kaçmaktı. Arina hep bunu yapardı-kolaya kaçardı. Bencillik karakterini oluşturan yap-bozun en büyük parçasıydı aslında.

Derin bir nefes aldı. Zümrüt yeşili gözlerinin etrafındaki saydam ve beyaz kısımla teni tamamen aynı renkteydi, hatlarını ayırt etmek bu sebeple zor oluyordu. Elini kızıl saçlarına götürdü ve bir kere karıştırdı.


"Yine geliyor sanırım. Yani sadece bir his ama... Pek yanılmam. O tuhaf dolunaylardan biri yakında olmalı. Sadece, gecenin köründe kan açlığı içinde uyanıp birine saldırmak konusunda endişeleniyorum, hepsi bu." deyiverdi basit bir olayı anlatıyormuş gibi.

Saldıracağı kişiye -saldırırsa eğer- ne olacağı umrunda bile değildi aslında. Bu sırrı saklamaktan da usanmıştı, hayatına girmeye çalışan insanlarla arasında büyük bir boşluk oluşturuyordu sanki bu. Birgün herkes öğrendiğinde ne olacağını merak ediyordu. Yarım-kan bir vampir olmaktan utanmıyordu. Aslında bu, ona bahşedilen büyük bir onurdu. Yine de insanlar onu anlayamazlardı, bunu biliyordu. Bu sır Hogwarts'tan ayrılana kadar hayatında olacaktı-olmak zorundaydı. Edward'la bu yüzden ayrılmışlardı, kimseye yakınlaşamamasının sebebi buydu. Belki de yakınlaşmak istemiyordu. Sebep her neyse, bunun payı olduğu aşinaydı. Söylemenin tuhaf ferahlığı kalbinin atış hızını azaltmıştı. Birden serçe parmağını dudaklarına götürdü ve tırnağını yemeye başladı. Kısa olan tek tırnağı o parmağa aitti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Amaya Gin Kiwa

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : Tarafsız

Yağmurlu Bir Gün Empty
MesajKonu: Geri: Yağmurlu Bir Gün   Yağmurlu Bir Gün EmptySalı Ağus. 12, 2008 10:02 pm

Aşırı meraklı tavrından dolayı utandı. Normalde yapısında bulunmayan bir davranış sergilemişti. Merak, ruhunda bulunmayan çoğu duygudan sadece biriydi. Diğerlerine gelince hepsi anlamsız ve hayatta özellikle Gin’in hayatında yeri olmayan duygulardı. Gin merhamet etmezdi. Bunun için önce bir vicdanın olması gerekirdi. Belki vardı, bilemiyordu. Bildiği şey onu hiç kullanmadığıydı. Annesine göre her insanda vicdan bulunurdu, yalnızca kullanmasını bilmek gerekirdi. Mesela babası.. Gin’in ve annesinin tam tersiydi. Gülümsemeyi seviyordu mesela. İnsanlara iyi davranabiliyor, kanı bulanıklarla quidditch maçlarına gidiyordu. Belki de etrafındaki herkesin söylediği gibi o annesinin bir kopyasıydı. Gaddar, kin tutmayı başarabilen ve kibirli.. Hiç biriyle gurur duymuyordu. Ama kendinden nefret de etmiyordu. Az önce veya biraz sonra yaşayacağı her şeye kendisi karar verebilme yeteneğine sahipti. Öyle ki hiçbir yöne gitmemişti. Ne aydınlığa doğru yürümüş ne de karanlığın içinde kaybolmuştu. Çoğu zaman onu sarıp sarmalayan o koca, katran karası elden bile üstün başarıyla kurtulmuştu. Hiçbir zaman birine ihtiyacı olduğunu hissetmemişti. Çekik gözleri dünyaya hep alayla bakmıştı. Varlığının bir sebebi olduğuna inanmamış, bildiği gibi yaşamıştı. İnatçıydı ve hep öyle kalacaktı. Direnmek zorunda olduğu şeyler vardı ve direndiği sürece Gin olarak kalırdı. Aksi takdirde her gün birilerinin silindiği dünyadan o da silinirdi. Tokadan kurtulan saç tellerinin yuvarlak yüzüne dökülmesini engellemek için kulaklarının arkasına yerleştirdi. Tam o sırada duyduğu cevap hoşuna gitmemişti.

"Yine geliyor sanırım. Yani sadece bir his ama... Pek yanılmam. O tuhaf dolunaylardan biri yakında olmalı. Sadece, gecenin köründe kan açlığı içinde uyanıp birine saldırmak konusunda endişeleniyorum, hepsi bu."

Önce kızıl saçlarını süzdü. Daha önce onu bu kadar dikkatle izlediğini hatırlamıyordu. Zümrüt yeşili gözleri porselen beyazı tenine renk katıyordu. Nar kırmızısı dudakları konuşurken daha da belirginleşiyordu. Gerçekten güzel kızdı Arin. Gin’in asla sahip olamayacağı şey onda fazlasıyla vardı. Bu durumu kendine dert etmek yerine derin bir nefes aldı ve bulunduğu durumun ehemmiyetinden dolayı ciddi bir ses tonuyla

‘Dolunay ne zaman olur bilemiyorum. Ama gelene kadar ikimizin de uyuyamayacağı kesin. Ve bu kez sana yardım etmeme izin vermelisin. Yasak ormana gitmeliyiz bunun için. Belki bekçiyi uyutup onun bahçesinde de halledebiliriz. Bakarsın sakatlık geçirip hastane kanadına gitmek zorunda kalırım. Ama bu kez sana yardım etmekte kararlıyım..’ dedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Yağmurlu Bir Gün

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-