Sarhoş

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Evet, sanırım yanımda getirdiğim ateş viskilerinin hepsini bugün içmiştim. İçmemin bir nedeni yoktu aslında. Belki de sarhoşluğu tekrardan yaşamaktı tek istediğim. Bu halimi çok seviyordum. Ne istenirse yapıyor, kim ne derse desin kızmıyordum. Sadece, dünya biraz daha hızlı dönüyor ve yürürken bir yerlere çarpıyordum. Konuşmamda da biraz aksaklık oluyordu tabii. Ortak salondan ayrılırken bir kaç ufaklığın bana garip garip baktığını görerek onlara aptalca sırıtmıştım sanırım. Tam net olarak hatırlayamasam da aklımda hayal meyal bir şeyler oluşuyordu. En net hatırladığım şey, buraya gelirken hiç bir profesöre rastlamamış olmamdı. Bu en iyisiydi işte. Çünkü bu saatte ortak salondan dışarı çıkmamız, hem yasak hem de sakıncalıydı. Ama bu kimin umrundaydı ki ? Göl kenarına bir göz atsalar, bir sürü deli aşığı sevişirken yakalayabilirlerdi, çalıların arkasında veya ormana en yakın kuytularda. Evet, ben de yaşamıştım ve yakalamıştım. Heyecanlı dakikalar oluyor, gerçekten. Sanırım bu, her bünyeye gerekiyordu arada bir. Kolumu bir yere çarpmış olacaktım yürürken acıyla sızlıyordu çünkü. Elimle ağrıyan yere bastırarak az da olsa dindirmeye çalıştım sızıyı ve bir türlü dik tutamadığım kafamı, göle doğru çevirdim. İlk başta sırtımı ağaca yaslamış bir şekilde oturuyorken şimdi, iyice yayılmış neredeyse yerle birleşmek üzereydim. Göle yansıyan mehtaba bakarken aklıma tüm yaşadığım aşklar düşüyordu tek tek. Sanırım yanımda bir huri eksikti. Düşüncelerimin saçmalığına gülerken bir yandan da doğrulmaya çalışıyordum. Normalde bir öküz taşıyabilecek güçlükte olan kollarım bana o kadar cılız geliyordu ki, kendi bedenimi bile taşıyamıyordum. Gözlerim üzerlerine ağırlık bindirilmiş gibi benimle inatlaşıp kapanmaya çalışırken burada sızıp kalmamak için çaba sarfediyordum. Oldukça yersiz bir çabaydı. Sanırım birisi beni göle daldırmadan kendime gelemeyecektim. Çaresiz, gözlerimin kapanmasına izin verdim. Tüm bedenimi serbest bırakmıştım. Kollarım iki yana açılmış, bacaklarımdan biri tamamen yerdeyken birini ise hafifçe kendime çekmiştim. Kafamda, en son göle baktığım için göle doğru dönüktü. Esen sert rüzgar bile üşütmüyordu bedenimi. Ateş viskisi, sanki içimi yakıp kavurmuştu. Yemekborusu ve midem yanıyordu. Ağzımı açınca nedense alevler çıkacakmış gibi geliyordu bana. Bu sırada çimlerin hışırdadığını ve birinin bana yaklaştığını farkettim. Ağır bir hareketle kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. Gözlerimi güçlükle aralayıp karşımda dikilen silüete baktım. Tanıdık bir yüzdü ya da beş yüz mü demeliydim, bilemiyordum. İrmaydı karşımdaki bunu anlamıştım fakat, yanyana üç tane görüyordum. Gülümseyerek " Merhaba " dedim. Konuşmam gittikçe yayıklaşmıştı. Neredeyse bir dakika boyunca doğrulmaya çalışmış fakat belki iki santim falan doğrulabilmiştim. Gözlerimi tamamen açıp onu bir tane görmeyi başardığım da nedense o da sallanıyor gibiydi. Bu sefer içki beni iyice vurmuş olacaktı. Hiç bir şey sabit bir şekilde yerinde durmuyordu.

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Bir iki... Artık sayı saymayı bile zor başarıyordum. Adımlarım hızla atılırken nereye gittiğimi bilmiyordum. Sarhoş olanın bacaklarım olduğunu düşünmeye başlamıştım. Yarıya kadar açılmış kravatım ve öndeki düğmelerinin bir kısmı açılmış göğsümle bahçede yürüyordum. Hava kararmasına rağmen daha içeri girme vaktimiz gelmemişti. Öyle olsa kesinlikle Karl veya Josselyn beni bulmayı gelirlerdi. Karl aklıma gelince koca bir gülüsmemeyle yerimde döndüm. O pijama partisini hatırlamamamk imkansızdı. Aslında o aprtide tam anlamıyla Karl'dan hoşlanmadığımı farketmiştim. Şimdiye kadar süren bütün o almanca aşk mektupları bitmişti. Bunları düşünmek içime su serpiyordu. Gülmeme engel olamadan döndüğüm yönde ilerlemeye başladım. Ciğerlerime dolan su kokusundan göle yaklaştığımı anladım. Elimde tuttuğum yarısı boş tekila şişesiyle dönüp duruyordum. Bu gün sarhoş olmak sitemişti canım. Mutfağa girip bir şeyler aşırmak çok zor olmamıştı. Adını unuttuğum bir oğlan bana yardım etmişti. Gölün tam kenarına gelmiştim ki bir seslke irkildim. Başını bana kaldırıp merhaba diyen biriydi bu. Gözlerimi açarak ona döndüm. Dönmemle beraber dengemi kaybedip yuvarlandım. Neredeyse çocuğun üstüne düşüyordum. Son anda yana yatmamla onun yanında sırt üstü yere düştüm. Tek elimle eteğimi toparlayıp çocuğa doğru yukarı baktım. Gülümseyerek ' Selaaam. ' dedim. Onun bu halim karşısında şaşıracağını bekliyordum. Aslında sarhoş olup eğlenmek hoşuma gidiyordu; ama okudla bunu uzun zamandır yapmamıştım. Bunu düşündükçe gülümsemem arttı. Tekile şilşesine sarılarak durdum. Yüzüme gelen bir tutam saçı geriye atmak için üfledim; ama saç bir türlü gitmiyordu. Ben üfledikçe inatla aynı yere konup duruyordu.

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Merhaba dememle Irma'nın dengesini kaybedip bana doğru yuvarlanmaya başlaması bir olmuştu. Demek ben her şeyi sallanır halde görmüyordum, gerçekten dengede duramayan birileri de vardı. O yuvarlanırken eteği resmen kafasına geçmişti ve evet, görmemem gereken güzelliklerin hepsini görmüştüm sanırım. Neşeyle gülüyordum bu yüzden. Hogwarts içerisinde en beğendiğim kızlardan biriyi Irma. Onu böyle görmek gözlerime resmen zevk vermişti. Neredeyse üstüme çıkacakken ani bir şekilde tam yanımda durmuştu. Durmasaydı keşke, diye düşünmeden alamamıştım kendimi o an. O tamamen yerde bense biraz daha yukarısında kalıyordum. Elindeki şişeyede tamamen sarılmış, çocuğu gibi sevgi gösteriyor bir an olsun bırakmıyordu. Gömleğinin açık düğmelerinden gördüklerim, tarif edemeyeceğim kadar etkileyiciydi. Ağzım hafif aralanmış kaşlarımsa gördüklerim yüzünden havaya kalkmıştı. Sarhoşluğunda verdiği etkiyle çekinmeden bakıyordum dolgun göğüslerine. Ne büyük bir kabalıktı yaptığım. Normal bir bilince sahip olsam bunu kimse benden beklemezdi. Ben de kendime kızardım zaten. İçki insanı tamamen değiştiriyor olmalıydı, gerçektende. O eteğini düzeltirken sözde giyinik olan kızı zihnimde çırılçıplak canlandırabiliyordum gördüklerim sayesinde. Bana bakarak gülümsediğinde göğüslerine baktığım için bir an göz göze gelememiştik. " Selaaam. " Sanırım o da sarhoştu. Kucağındaki şişeye daha dikkatli baktığımda bir tekila şişesi olduğunu fark etmiştim. Vay canına ! Hepsini tek başına, o mu içmişti yarıya kadar ? Neredeyse tamamı açık olan göğüsleri ve yarılanmış tekila şişesine bakarken o gözlerinin önüne düşmüş saç tutamını üfleyerek suratından uzaklaştırmaya çalışıyordu. Yanımda yatan güzellik sayesinde ayılmış gibiydim. Bunu normalde asla yapmazdım fakat, sarhoşluğun verdiği etkilerden biri daha olacaktı ki ellerimle yüzüne gelen saçları geriye çektim. Bu sırada tüm vücudumun ona dönmüş olduğunu fark etmiştim. " Irma, bu şişenin hepsini sen mi içtin ? " diye sorarken aptalca gülüyordum.

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Saçımı üflemeye çalışırken yanımdaki çocuğun şişeyi incelediğini farkettim. Aslında daha fazla içmek istemesem şişeyi ona uzatabilirdim; ama cnaım daha çok içip daha çok sarhoş olmak istiyordu. Muhtemelen bu geceyi bir daha hatırlamayacaktım. Ne olup bittiğine dair şu anda en ufak fikrim bile yoktu. Çocuğa bakarken beni süzdüğünü inceledim. Aslında toparlanmam gerketiğinin farkındaydım; ama içkinimn etkisiyle hareket edemiyordum. Şişeyi tutan ellerimden biri gömleğimi çekiştirerek düzeltirken kalkmaya çalıştım. Çabalarım boşunaydı tam doğrulacakken yeniden yeri boyladım. Bacağımı biraz ielri atarak kendimi ittim. Biraz yukarı kalkmıştım; ama eteğim çok kısalmıştı. Onu çekiştirmeye çalışırken terkrardan yere yatmıştım. Bu durum sinirimi bozduğu için hiç zorlamadım. Zaten saçta bir türlü önümden çekilmiyordum. Tam o sırada çocuğun elini hissettim. Çocuk eliyle saçımı önümden çekmişti. Hemn bakıp teşekkür etmek istedim. O an o kadar garip bir haldeydim ki gerçekte duysam bunu ypatığıma inanamazdım heralde. Çocuk gülerek bana bu şilşenin hepsini tek içip içmediğimi sordu. Başımı evet anlamında sallarken ' İçtim. Neden içmiyim ki? Baaak.. Bitmedi daha. İster misin? ' diyerek şişeyi ona uzattım. Çocuğun önünde sallanan şişeden içki döküldü. Çocuğun bütün gömleği içki olmuştu. Gülerek ' Ups... ' diyebildim. Kendimi ileri atarak doğrulmaya çalıştım; ama gene başaramamıştım. Yere düştüğümde elimde zor tuttuğum şişe elimden uçarak göle düştü. Bir an onu yakalamak sitercesine hamle yapsamda bundada pek başarılı değildi. Sadece gülebiliyordum.

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

O kadar güzeldi ki etkisinde kalmamak mümkün değildi. İçki dışında, güzelliği de ayrıca başımı döndürüyordu. Zaten sarhoştum bir de güzelliğiyle sarhoş olmuştum kısacası. Sarı saçlarına bakarken göz göze geldiğimizde elindeki içki şişesini sallayıp konuşuyordu. ' İçtim. Neden içmiyim ki? Baaak.. Bitmedi daha. İster misin? ' Konuşması bana mı güzel geliyordu, yoksa zaten öyle miydi ? Zaten önceden beğendiğim için gittikçe daha çok beğeniyordum onu. Hatta saniyeler geçerken kız bana daha da çok çekici gelmeye başlamıştı. Kısalan eteği yüzünden miydi, yoksa bebek gibi konuşması yüzünden mi, emin değildim. Bu sırada elinde salladığı içki şişesinden saçılan içkilerin gömleğimi mahvetmesine ses bile etmemiştim karşımdaki kızın görüntüsü sayesinde. Sadece kocaman bir şekilde gülümsüyordum. Doğrulmaya çalışıyor ama başarılı olamıyordu, Her çabasında başka bir sakarlık yaratıyordu. Bir eteği açılıyor bir yere seriliyordu. En son ise elindeki şişeyi göle uçurmuştu. Şişeye veda eden gözlerle bakarken bile gülüyordu. Hafifçe öne doğru savrulduğunda üzerime düşecek gibi olmuştu tekrardan. Bu sefer kollarımla onu yakalamayı başarabildim. Şimdi oldukça garip görünüyor olmalıydık dışardan. Hafifçe ve yavaş hareketlerle doğrularak onu sabit tutmaya çalışıyordum. Yüzündeki kocaman gülümsemeye istemsizce karşılık verirken gözlerim hala yaramazlık peşindeydi. Yavaşça ona yaklaşarak kulağına fısıldadım. Sarhoş olduğunu birilerinin duyması hoş olmazdı. " Bu kadar içmek sana yaramamış tatlım. " Sarhoşluğumun etkisini daha hafif göstermek için tane tane konuşuyordum. Irma o kadar sarhoştu ki, benim ne kadar sarhoş olduğumu göremiyordu bile.

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Benim ileri atılmamla beraber kollarını belimde hissetmiştim. Çocuk beni dik tutmaya çabalarken bir taraftanda etrafa bakındı. Ne beklediğini bilmiyordum. Onu öper miydim? Hayır. Hem kimdi bu çocuk? Başımı kaldırdığımda ilk defa onu bu kadar süzdüm. Onun kim olduğunu çıkartmaya çalıştım. Bşir taraftan sakarlık yapmamak adına kendimi konturol etmeye çalışıyordum. BBir süre onun yüzüne baktıktan sonra siyah saçları dışında Branden'a benzediğini farkettim. Onun saçları sarıydı normalde; ama şimdi siyah olmuştu. Bu hali daha çok yakışmıştı. Aslında içimden bunları düşünürken durmaya çalışmak zordu. Bu yüzden düşünmeden tutunmaya çalıştım. Ufak ellerimi çocuğun göğsüne bastırarak doğrulmaya çabaladım. Biraz kalkmıştım ki çocuğun bana yaklaştığını farkettim. Kulağıma yaklaşırken bir şeyler söylemeye başladı. Onun ne demeye çalıştığını az biraz anlamıştım. Bana içmekle ilgili nasihat veriyordu; ama bunu umursamadım. Yaklaşmasıyla beraber kokusunu içime çektim. Gerçekten çok güzel kokuyordu. Bu yüzden ona biraz daha sokularak başımı göğsüne dayadım. Bu hem dik durmamı kolaylaştırmıştı. Onun içkiyle ilgili söylediklerinin hemen ardından ' Çok güzel kokuyorsun. ' diye mırıldanmıştım. Bunun konumuzla alakası olmadığını farkındaydım; ama elimde değildi. Gerçekten çok güzel kokuyordu. Daha önce ona bu kadar yaklaşmadığımı o zaman farketmiştim. Onu birkaç kez Gryffindor'lu bir kızla görmüştüm. O yüzden pek yaklaşmamaya çalışıyordum. Uzun süredir ilk defa konuşuyorduk. Bunu düşününce hafifce gülümsedim. Arada eğlenceli hallerini izler gülerdim. Bazen arkadaşlarımla dolaşırken kafamı çevirdiğimde bana baktığını görürdüm; ama daha önce hiç bu kadar yakın olmamıştık. İçkinin etkisinde olmasam olamayacaktıkta.

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Hiç beklemediğim hareketler yapıyordu Irma. Beline doladığım kollarımı ittirmek yerine, ufak ellerini göğsüme bastırarak dik durmaya çalışıyordu. Bu haline hafifçe gülümseyerek karşılık vermiştim sadece. O kadar yardıma muhtaç duruyordu ki. Bir yandan kıyamıyordum ona kurt gibi bakmaya bir yandan da dayanamıyordum bu kadar çekici olmasına. Derin derin nefes alarak kafasını göğsüme yasladı. Kalbim daha hızlı atıyordu şimdi acaba bunu farkedebiliyor muydu ? İyice yakındık şimdi birbirimize. Bir kaç güzel cümle etsem, belki... Ah, hayır. O sarhoştu. Onu böyle kullanmak hiç yakışmazdı bana, değil mi ? Ama ben de sarhoştum. Yani ne olurdu ki bir kaç güzel dakika geçirsek. Hem, onu her zaman arzulamamış mıydım ? Gözüme batan bir kız değil miydi ? Yo, şeytana uymamalıydım. Gözlerimi sıkıca kapayarak kendime hakim olmaya çalıştığım sırada bebeksi çıkan sesini duydum. ' Çok güzel kokuyorsun. ' Gözlerine bakmak için kafamı eğmiştim. Beni tahrik ettiğinin farkında değildi sanırım. Ben kendime hakim olmaya çalışırken o, sanki gerek yok dermişçesine hareket edip, sözler sarfediyordu. Bir yanım, boşver Braden istemezse iter seni derken diğer yanım, ne gerek var, henüz arkadaş bile değilsiniz, diyordu. Hem Lomadriethiel yok muydu ? Henüz barışalı bir ay olmuştu. Güvenini tekrardan yitirmek istermiydim ? Bunu göze alabilir miydim ? Eğdiğim kafama karşılık kafasını kaldırınca burun buruna gelmiştik. Yavaşça dudaklarına yaklaştım. Bunun farkında değildi. Lomadriethiel'in ağlayan yüzü gelince gözlerimin önüne kafamı aynı hızla geri çektim. Yapamayacaktım. Sarhoşken bile bu kadar ayrıntılı düşünebildiğimi bilmiyordum. Dünyam dönüyor, her şey beni Irma'ya yaklaştıryorken bir anlık bir görüntü uzaklaştırabiliyordu beni her şeyden. Şuan Irma'nın benim olmasını aslında her şeyden çok istiyordum... Sarhoşluğun ve güzelliğinin verdiği etkiydi bu sanırım. Ama ne yazık ki o bir adım atmadan kıpırdayamacaktım. Düşüncelere öylesine dalmıştım ki söylediklerine bir cevap dahi verememiştim. Donuk bir sesle " Öyle mi ? Sağol. Bu kadar yakın olmak, güzel. " dedim.

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Kafamı bir an ona kaldırmamla beraber burun buruna gelmiştik. Ne oluyordu böyle? Davranışlarının halini o an farkettim. İkilenmede kalmış bir erkek kedi gibi bir öyle bir böyleydi. Bu haline gülüsmememek elimde değildi. Aslında düşündüğümden daha tatlı ve sadıktı. Sanırım o Gryffindor'lu kız baya bir etkilemişti Brendan'ı. Bunu düşününce ne kadar yalnız olduğumu farkettim. Düşüncelere dalarken Brendan'ın masum sesi kulaklarımda çınladı. Ne dediğini anlamasma bile o an orada ona sarılmak hoşuma gitmişti. Karl'dan hoşlanmadığım bir geçti artık, yanımda arkadaşlarımda vardı; ama bir şeyler eksikti. Beni tamamlayacak bir şeyler. Ailemi çok seviyordum; ama birine daha ihtiyacım vardı. Başımı omzuna yaslayı gözlerimi kapattığımda mutlu olacağım birine. Ne düşünüyordum ben böyle. Yanımda bu hayali kurduğum çocun sevgilisi vardı; ama neden böyle düşünüyordum? İçkinin etkisi olmalıydı. Bir an gözlerim kapanır gibi oldu. Sonra kendime gelerke doğrulmaya kalktım. Başaramayarak tekrar Branden'ın kollarına düşdüm. Ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Kafamı kaldırarak ' Hadi ben yalnızım, tekim; acımdan deli gibi içtim. Sen neden burda böyle oturuyorsun? Ya da sevgilin nerede? ' diye sordum. Bir an gülerek cevap beklediğimi sandım; ama sonra bundan vazgeçip hemen ' Onun yerinde olsam seni asla yalnız bırakmazdım. ' diyip gülüsmedim. Sonra yanlış bir şey söylemiş gibi elimi alnıma vurdum. Başımı gömmeye çalıştım; ama onun göğsüne daha yakın olacağımdan bundan vazgeçtim. Kafamı inadına kaldırıp çocuğun deniz mavisi gözlerini incelemeye başladım. Parlak ve o kadar büyüklerde ki denizde olduğumu hayal etmek kadar keyifliydiler. Bir çocuksu mutluluk yayıyorlardı içime.