'Vuuuuuuvv' yapmıştı alayla parmaklarını büyü yaparcasına kıza oynatarak. Zerre takmadığı o kadar belliydi ki kızların siniri bozulmuştu. Elma torbasını alıp sarışının dudağına o kadar sert bir öpücük verdi ki kızın dudağından gelen kan tadını alabilmişti. Kız şoka uğrayarak kendisine bir şey yapamadan dudağını çekip iki kıza da göz kırpıp yürümeye başlamıştı. İkizinin de aynı şeyi yapacağını biliyordu ve Andrei yanına geldiğinde 'O kız Nadia gibiydi. İkisi de listeme girebilir. Beni tek başıma bırakma Andrei.' demişti ve yeni bir elma uzatmıştı kardeşine.

Andrei kızların kendilerine ne kadar sinirli olduklarını gösterme çabalarına ve tehtitlerine yanlızca artık imzası olan pis sırıtışıyla karşılık veriyordu. "Vuuuuuuvv." Sergei'nin elini kızın yüzünün önünde sallamasını Andrei kahkahasıyla tamamladı. Genelde elinde olduğunu görebileceğiniz elma torbasını kapıp, sarışın olalın dudaklarına yapışmıştı. Eh, dışardan izliyor olabilirdi ama sertliği buradan bile anlaşılıyordu. Andrei hiç bekletmeden kendinden bekleneceği gibi diğerinin çenesini eliyle tutarak suratını ustalıkla sabitledi ve o debelenirken kardeşininki gibi sert değil, yumuşak ve uzun bir öpücük kondurdu kızın dudaklarına.

Ardından kız gibi bir tavırla bayılıyor gibi yaptı, elini alnına koydu ve gözlerini devirdi. Yumuşakça öptüğü için şaşkın gözlerle kendine bakan kıza alayla "Ayy, o kadar güzel öptü ki ondan hoşlandımm!" dedi. Bunu söylerken sesini bir kız gibi inceltmişti. Bir kahkaha attı ve göz kırptı. "Devamı daha sonra.Bizi bekleyen daha çok kız var!" dedi ve çoktan ilerleyen ikizinin peşinden gitti. "O kız Nadia gibiydi. İkisi de listeme girebilir. Beni tek başıma bırakma Andrei." Andrei elmasından bir ısırık alıp başını salladı. "Haklısın, seni yanlız bırakmamalıyım ama işin kötüsü banada Nadia'yı hatırlarıyor." dedi homurdanarak ve ardından bir sürü küfür sıraladı. Beraber şatoya girdiler, kızı unutup kafalarını dağıtmak için şatoda karıştıracakları daha çok iş vardı.

Duvardaki Pen'i öpünce şaşkınlıkla bakmıştı. Daha sonra çenesindeki parmaklarla birlikte dudaklarındaki dudaklar kafasını karıştırmıştı. Nazik bir öpücüktü ve hoşuna gitmişti ama bunu ölse de belli etmezdi ve yattığı o kadar insan varken bu Hufflepuff'lıyla oynayamazdı. Dudaklarını hışımla silerken Pen'e baktı. Onun koluna girerek 'Yürü Pen. Bunlar yaptıklarını ödeyecek!' demişti sinirle soluyarak. Arkadaşını çekiştire çekişire bahçenin önür tarafına yönlendirdi. Pen'in anında anlayabileceği gibi ekler yemeye gidiyorlardı. Mutfağın olduğu yere yürüyorlardı çünkü.

Sergei denen pislik kendisini o kadar sert öpmüştü ki çocuğunda dudağındaki kanın tadını aldığından emindi. Yüzünü buruşturdu, ahh, ne mide bulandırıcı ama! Elini dudağına götürdü acıyan yere nazikçe dokundu. Bu sırada klonda aynısını Lorena'ya yapmıştı. Ah, tam olarak aynısı denemezdi. Kızın çenesini nazikçe tutup kaldırmış, gözle görülür biçimde yumuşakça öpmüştü. Dışarıdan birileri görecek olsa, beraber olduklarını falan sanabilirdi. Ama yanlızca öpücük boyunca. Çünkü çocuk öpmesi biter bitmez kahkahayı basıp uyuz söylevlerine başlamıştı.
" Devamı daha sonra. Bizi bekleyen daha çok kız var! "
Ah, sanki devamını istemişler gibi! En az kendisi kadar sinirli olan Lorena koluna girmiş, çatık kaşlarıyla oldukça şirin görünerek söylenmeye başlamıştı.
" Yürü Pen. Bunlar yaptıklarını ödeyecek. "
Penelope kafasını hışımla onaylayarak salladı.
" Hele bir bizimkilere söyleyelim, bu klonların bedenleri şatodan canlı çıkamaz. "
dedi gözlerini devirerek. Bu sırada, mutfağa, dolayısıylada eklerlere doğru ilerlediklerini farketmişti. Ah, öfkeleriin kolayca unutturacak kocaman, çikolatalı eklerler...