Hiç olmadığı kadar huzurlu hissediyordu kendini. Her zaman ki gibi bir gece yaşıyordu barında. İçtiği içkilerin hesabını yapmıyordu bu gece. Kafasıda güzel değildi. Ama nedense mutluydu. Esrar çekecek durumda görmüyordu kendini bu gece. Nedensiz bir huzur içini kaplamışken, mutluydu. Barı bu gece sakindi. Pek gelip giden olmadığı için rahattı. Yavaşça tahta kapıyı itti. Gıcırdayan kapı gürültüyle açıldıktan sonra soğuk hava tüm vücudunu ürpermeye yetmişti. Serin havayı ciğerlerine doğru korkusuzca çekti. Bu iyi geliyordu sanki, içmeye gerek bulmadan sarhoş oluyordu sanki. Soğuğu seviyordu, içine işleyişini de. Masada bıraktığı viskisini almak için geri döndü. Yavaş ve bir o kadar da sersem adımlarıyla ilerledi. Viskisini eline aldı ve kapının önüne doğru yeniden yürüdü. Düşünüyordu, bugüne kadar yaşadığı iyi kötü anılarını. Hayatını gerçektende bu haplar mı mahfetmişti ? Cebinde duran beyaz hapları yavaşça avcunun içine aldı ve uzun uzun baktı. Loth’la ilişkisini bitiren haplar .. Ama lanet olasıca anlarında kafasının güzelleşmesini sağlayanda haplardı. Bu haplar belki de olmasaydı şuan ayakata olmayacaktı, yaşama gereği duymayacaktı. Oysa zaten yaşayan bir ölü gibi değil miydi bedeni ? Bazen yüzü gülebiliyordu ancak. O da nadir anlarında, güzel bulduğu ender anlarda. Avucunun içinde sıkıca tuttuğu hapları geri cebine koydu. Viskisinden ufak bir yudum aldı ve gözlerini kapıyarak tahta kapıya doğru yaslandı. İçtiği viskinin bedenini biraz uyuşturmasını istiyordu. Sadece biraz .. Ve sonra da gözlerini yumup geceye teslim olmak. Bu sessiz ve serin gece de zaten kim gelebilirdi ki ? O yüzden kafası rahat ve bir o kadar da boştu. Gözlerini yummuş sadece dudaklarında en sevdiği parçayı mırıldanırken kendinden geçmişti bile. Serin havanın kusursuz meltemleri saçlarını okşuyordu sanki. Bundan öyle çok mutluydu ki, kendini huzura adamıştı adeta. Tam o sırada gözüne düşen bir tutam saçını bir el yavaşça kulağının arkasına itti. Gözlerini yavaşça açtı ve karşısında Franc’ı gördü. Şaşkınlığını elbette gizleyememişti ve bu da onu ele veren bir diğer kısımdı. Aralarında sadece birkaç santim vardı ve bu hiç hoş değildi. Lanet olsun! Diye geçirdi içinden. Şaşkınlığından sesi adeta fısıltı gibi çıkmıştı.

‘‘ Bu saatte ve Rollifhen Bar’ı tercih ettiniz demek ? ’’ dedi ağırca gülümseyerek. Ama illa kendini ele vermişti. Lanet olsun sana Dess.

Yüzündeki ağır gülümsemeyi kaybetmeden gözlerine bakmaya devam ediyordu. Ne kadar olmuştu ? Kaç ay veya gün mü ? Yoksa yıl mı ? Ah tanrım, Franc’la olan ilişkisi öyle çalkantılıydı ki .. Ne zaman başlayıp bitirmişlerdi emin olun hatırlamıyordu bile. Dess ondaki tutkuya aşıktı. Kendini bile bile onunla ateşe atmaya bayılırdı. Hoştu, tatlıydı .. Onda kimsede olmayan farklı şeyler vardı .. Ve kokusu öyle baştan çıkarıcıydı ki, her buluşmalarında Dess’de defalarca içine çekme isteği uyandırırdı. Sanki Franc ona özel bir esrardı .. Defalarca, özgürce içine işlemesine izin verirdi. Bundan hiç yakınmadan .. Kafasında ki tutkulu düşüncelerle onun gözlerine sadece bomboş bakabiliyordu. Franc yavaşça Dess’in elindeki viskiyi aldı ve keskin dudakların götürdü. Ara vermeden bardakta ki tüm viskiyi içti. Ve boş bardağı hemen kapının yanındaki tahta masaya bıraktı.

‘‘ Tercih etmemde ki en büyük etken buranın sahibesidir. ’’ dedi kusursuz baştan çıkarıcı sesiyle. Yavaşça Dess’in elini dudaklarına götürdü. Ondan gelen yoğun tutkuya, baştan çıkarıcı tavra engel olamıyordu sanki. Bu gece burada zincirleri kıracak gibi hissediyordu kendini. Beyni uyuşmuş, tüm aklı Franc’la dolmuştu. Dudaklarını Dess’in elinden çektikten sonra karşı konulamaz gülümsemesi hala yüzünde, elleriyle Dess’in elini sımsıkı kavramış ve aralarındaki her mesafeyi sıfıra indirmişti. Vücudundaki yoğun arzu Dess’i baştan aşağı sarmıştı. Oysa ayrıldığı şu adamı öylesine çok istiyordu ki. Hala bedenine ve aklına sahip olamıyordu. Franc’ın boynundan gelen yoğun koku onu alt etmişti bile. Bedeni uyuşmuştu, en az kafası kadar. Ve Franc ona ne yapsa veya ne dese anında uyacak kıvama gelmişti. Tekrar aynı fısıltıyla konuştu. Ama bu fısıltı öncekinden biraz daha tutkuluydu.

‘‘ Demek öyle, bunu duymak öyle hoşuma gitti ki tahmin bile edemezsin. ’’ dedi bakışlarını ona kenetleyerek. Aferin Dess, ne denilebilir ki sana ..

Arzu baştan aşağı onu deli gibi esir almıştı bile. Kaçmayacaktı, o kendini teslim etmese bile Dess’e Dess ona edecekti kendini .. O kadar arzuluyordu onu. Aylar ve belki de günler sonra ilk defa onu bu kadar çok istiyordu. Kafasında ki tek düşünce bu gece sadece Franc’ın olmak istediğiydi. Durmak veya kendine engel de olmak istemiyordu. Loth, Acel veya öncekiler .. Hayır, bu gece sadece kafasında Franc vardı. Ve bundan çok hoşnuttu. Bedeni arzunun ateşiyle yanıp tutuşurken Franc ellerini Dess’in boynuna kilitlemiş ve aralarında ki son santimi de yok etmişti. Bu hoştu. İlk düşüncesi gibi değildi. Bunun verdiği haz onu mutlu ediyordu. Bu gece kendini sadece ona adayacaktı. Bu gece sadece onun olacaktı. Başka çıkar bir yol göremiyordu Franc’ın tutkulu bakışlarında. Franc’ın kaslı bedeniyle vücudunun birleştiğini hissetti bir an. Bundan şikayetçi değildi, özlemişti. Ve bu özlem içindeki ateşi körüklüyordu. Belki tek gecelik olacak, belki de bu kaçamaklara devam edeceklerdi kim bilir .. Ama Dess bundan yakınmıyordu. Olabilirdi, kaçamaklara devam edebilirdi. Çünkü bedeni ve aklı ona karşı koyamıyordu. Sonunda istediği oldu Franc’ın dudakları onun dudaklarına hapsoldu. Tadı hala aynıydı sanki. Onu öptüğünde tüm dünya yok olurdu kafasında. Sadece o ve Franc vardı. Bedenin Franc’ın kaslı bedeninde kaybolmasına izin verdi. Dili diline değdiğinde hafif viskinin tadını algıladı. Kendine engel olmayacaktı ve bu yüzden onu tutkuyla öpmeye başladı. Onun olabilirdi çünkü beyni onun için yanıp tutuşuyordu. Bedeninin onun bedeninde kaybolmasına bayılıyordu. Simsiyah gece de kimsenin görüp görmemesi umrunda değildi. Sonuçta barın kapısındaydılar istedikleri an içeriye girebilirlerdi. Ama bulundukları yer artık Dess için dar geliyordu. Dudaklarını sadece bir anlığına Dess’ten ayırdı ve baştan çıkarıcı sesiyle fısıldadı. ‘‘ Seni özlemişim. ’’ Cümle kulağında çınladığı an yüzündeki gülümseme ve istek daha da arttı. ‘‘ Bende seni, hemde deli gibi. ’’ dedi kesik nefesiyle. Dudaklarını tekrar Franc’ın dudaklarına kilitlemeden önce onu içeriye doğru çekti ve kapıyı kapadı. Franc’ın sırtını kapıya dayayarak bedenini onun bedenine dayadı. Bu his hoştu. Fracnc dudaklarını Dess’in boynunda gezdirirken Dess sadece ondan gelen kokuyu içine sindiriyordu. Franc’ın saçlarını elleri arasına alıktan birkaç saniye sonra dudaklarını onun dudaklarına gömdü. Bu an onun için öyle tutkuluydu ki ondan vazgeçemiyordu. Dudaklarını sadece birkaç saniyeliğine yeniden çekti ve tutkulu sesiyle yeniden fısıldadı.

‘‘ Sanırım başa döndük ? ’’

Franc ellerini yavaşça Dess’in beline doğru indirirken Dess kendinden geçmiş ateşe yenik düşmüştü bile. Tek yapmak istediği şey onun olmaktı. Onsuz geçen her günün acısını yok etmek ve onun ateşiyle kavrulmak .. Franc Dess’in beline kilitlemişti. Ne yapacağından kararsızdı sanki. Yavaşça kafasını kaldırdı ve baştan çıkarıcı tınısıyla konuştu. ‘‘ Belki de böyle olması gerekiyordu. ’’ Belki de … Ayrılsalarda deli gibi birbirlerini istemeliydiler. Hala birbirlerine hissettikleri tutkuyu kaybetmemişlerdi. Dess nasıl Franc’ı istiyorsa o da Dess’i istiyordu …

Vücudundaki ateşi artık tüm bedeninde hisseder olmuştu. Durmayı istemiyordu, aklından geçirmiyordu bile. Dess kelimeleri duyar duymaz gülümseyerek dudaklarını Franc’ın dudaklarına hapsetmişti bile. Aklındaki tek şey; tatmak, dokunmak, koklamak ve ateşi hissetmekti … Dudakları onun dudaklarını tatmakla meşgulken, gözleri az da olsa Franc’ı izlemekle meşguldü. Kısa bir anlığına Franc’ın gzöleri Dess’den kayıp etrafa bakındı. Ne yapacağını biliyordu, bu ilk değildi nasıl olsa. Yeni bir zevk dalgası tüm bedenini ele geçirmiş ve lanet olsun ki ürpermesine neden olmuştu. Hala birbirlerini öperken sadece çok kısa bir sürede Franc onu barın en rahat masasına doğru sürükledi. Ve bunu ateşini bir an olsun dindirmeden yapmıştı. Dess’i hızlıca kucağına alıp tek bir hamlede kaldırdı ve masaya doğru oturtturduktan sonra bacaklarını beline sardı. Bundan memnundu ve rahattı. Bomboş koca barın içinde sadece ikisi … Ortam onlar için yaratılmıştı sanki …

Vücudu ateşten deli gibi kavruluyordu. Franc dudaklarını dudaklarından çekip boyuna doğru hükmetmeye koyulmuştu yeniden. Dess’in dudaklarından kelimeler sinsice döküldü.

‘‘ Burası fazla sıcak oldu. ’’ Artık dur durak bilmiyordu bedeni. Elleri ani bir atakla Franc’ın gömleğine uzandı. Hızlıca tüm düğmeleri söktü ve gömleği yere fırlattı. Dudaklarını Franc’ın omzuna doğru gömüp kesik nefesiyle fısıdadı.

‘‘ Tek gece veya sürekli … Hiçbirşey umrumda değil. Bu gece seni istiyorum. ’’ Dess artık bedenini ve aklına engel olamıyordu. Bu ateş sayesinde zaten kim engel olabilirdi ki ?