AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Belalı Yolculuk

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
Tristan der Ivanëxt

VII. SınıfVII. Sınıf
Tristan der Ivanëxt



Mücadele Tarafı : SD.
Rp Sevgilisi : Olivia
Kan Durumu : Melez.
Patronus : Dağ Aslanı

Belalı Yolculuk Empty
MesajKonu: Belalı Yolculuk   Belalı Yolculuk EmptyÇarş. Nis. 28, 2010 12:06 am


Kurgu: Olivia'nın cadısı Tristan'ı esir alması ve genç büyücüyü kurtarmak için harcanan çaba.
Zaman: Yaz mevsimi güneş tam tepede
Kişiler: Olivia Scarlett Isis, Tristan der Ivanëxt
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tristan der Ivanëxt

VII. SınıfVII. Sınıf
Tristan der Ivanëxt



Mücadele Tarafı : SD.
Rp Sevgilisi : Olivia
Kan Durumu : Melez.
Patronus : Dağ Aslanı

Belalı Yolculuk Empty
MesajKonu: Geri: Belalı Yolculuk   Belalı Yolculuk EmptyÇarş. Nis. 28, 2010 12:07 am


Güneş tüm sıcaklığı ile çimcilerin üzerinde yatan bedeni sarmalıyor, yumuşak dokunuşlarıyla rahatlama hissi veriyordu. Doğanın o muhteşem kokusunu içine çekerek mest oluyor ve rüzgârın saçlarını dalgalandırmasını oldukça hoş buluyordu. Bu ortamdan hiç çıkmak istemeyen beden tüm zamanını burada geçirebileceğini düşündüğü sırada birden yüksek bir sesin kendisine seslendiğini duydu. Yattığı yerden hiç kalkmak istemediğinden bu sesi duymazdan geldi ve yeniden rahatlamaya çalıştı. Fakat o ses yeniden yükseldi ve artık rahatsız edici bir hal alıyordu. Uzandığı yerden kalmayarak sese karşılık verdi ve “Efendim!” diyerek biraz daha gevşedi. Karşılık verdiği sesin kim olduğunu merak etmeye başladığı sırada sesin sahibini yanına gelmesini bekledi ama kimse gelmediği gibi ses hep aynı uzaklıkta kaldığını anladı. Tekrardan umursamayarak kendisini güneşin sıcak ışınlarına bırakarak muhteşem havayı ciğerlerine doldurdu. “Tristannn!” ses yeniden yükselmiş ve artık sabrı kalmayan beden sarsılarak kendine geldi.

Gözlerini açtığında karşısında duran sevgilisine garip garip bakmaya başladı. Biraz önce bulunduğu yer neredeydi? Yoksa sadece bir rüya mıydı? Ahh, hayır bu olamaz, sadece bir rüyaydı. Neden uyandırmıştı sevgilisi? Uykusunu neden bölmüştü?... Tristan’ın zihninde oluşan soruların ardı arkası kesilmiyor, yerini yeniler alarak uzun bir liste oluşturuyordu. Gözlerini kapatıp açtıktan sonra sevgilisine hayal kırıklığı içinde bakmayı sürdürdü.

“Neler oluyor?”

Sorusunun cevabını beklerken ağırlaşan bedenine karşı koyuyor, uyku sersemliğini üstünden atmaya çalışsa da başarılı olamıyor ve hiç olmadığı kadar uykulu hissediyordu kendisini. Sevgilisi neden bu saatte kaldırmıştı? Gerçi saatin kaç olduğunu bile bilmiyordu, bildiği tek şey çok uykusu olduğuydu. Yatağından kalkmak istememesi Olivia için sorun oluşturabilir miydi acaba?

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Olivia Scarlett Isis

VII. SınıfVII. Sınıf
Olivia Scarlett Isis



Mücadele Tarafı : Arspegus
Rp Sevgilisi : Tristan
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Golden Dog (Rottweiler)

Belalı Yolculuk Empty
MesajKonu: Geri: Belalı Yolculuk   Belalı Yolculuk EmptyÇarş. Nis. 28, 2010 12:38 am


Işıklar duvara çarparak dağılıyor ve beyaz duvarların arasında bir Güneş oluşturuyordu. Parlak gitarın yüzeyine çarpan güneş bir sihrin asla başaramayacağı kadar çok parlayarak aralanmış olan oda kapısından dışarıya süzüldü. Malikane güneşle selamlaşırken bir çift ayak ve dört minik pati aralanmış olan kapıdan dışarıya doğru ilerliyordu. Heyecan havaya yayılmıştı sanki, Queen üzerindeki ışıklar yüzünden arada bir şaşırıp yürümeyi bıraksada bu ona tatlılık katıyordu. Bugün önemli bir gündü, daha önce müziğe ilgisi olduğunu bilmediği sevgilisinin ilgisini keşfetmesinin ardından bu konunun üzerinde durulmaya değer olduğunu düşünmüş olan cadı bir yerden başlamak için ufak adımlar atacaktı. Buna onu, onun gibi kişilerle tanıştırmakla başlayacaktı. İçinde sanat aşkı olan canlılar muhakkak delilerdi bir bakıma, seslerle kafayı bozmak pek akıllıca bir şey olmasa gerketi fakat bu deliliği yapabilmek üstün bir zeka gerektiriyordu. Üstün bir kulak, beyin, sevgi ve istek... Engel olunamayacak bu delilik karşılıklı olduğunda ise sonuçları gerçekten mükemmel olabilirdi.

Adımlarının son bulduğu noktaya geldiklerinde açık bir kapı vardı karşılarında, içeride o eşsiz kokunun ve yüzün bulunduğu beden uzanmıştı. Queen buraya daha önce girmediği için yadırgamıştı elbet ama yavaşça içeriye giren sahibinide tek bırakmamaya karar vermiş, küçük patilerine cesareti bindirerek adeta tehlikelere karşı hazır bir şövalye gibi Olivia'yı takip ediyordu, tek bir fark ile. O dişiydi, ne kadar cesaret bindirirse bindirsin üzerine tabularını yıkacak bir sevgi yüreğine düştüğünde korkmuş bir kediden farkı kalmayacaktı. Yüzünü ona çevirip hafifçe gülümseyen cadı önünde duran bedene sakin bir sesle seslendi. "Tris..." Gözleri yarı açık, baygın baygın bakan Tristan oldukça tatlı görünüyordu ama bu durumdan hiçte hoşnut olmadığı da belliydi. Olivia yüzündeki gülümsemeyi bozmadan yatağın boş kısmına oturdu. "Günaydın, nasılsın?" Sorusuna cevap olarak baygın gözler yeterli olmalıydı ama bu hiç beklediği türden bir cevap olmayacaktı. "Gece trollerle mi savaştın sen? Ne bu yorgunluk?" Yorgunluğunun cadı üzerinde bırakığı iz asılan bir yüz ifadesi olmuştu. Sevgilisinin cevabını dinledikten sonra kalkan sol kaşını bastırmadan muzur bir gülümsemeyle konuşmasına devam etti. "Hmm, ben yorgunluğunu geçirecek bir şey biliyorum sanırım. Gitar çaldığını biliyorum ve senin için arkadaşlarımla küçük bir toplantı düzenledim. Ve bir saat içinde orada olmamız gerek."

Tristan buna ne diyecekti? Bölünen uykusu yüzünden ateş mi püskürecekti yoksa çok mu heveslenecekti? Beklenti içerisinde dudaklarından çıkacak sözcükleri izleyen Olivia gayet umutluydu.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tristan der Ivanëxt

VII. SınıfVII. Sınıf
Tristan der Ivanëxt



Mücadele Tarafı : SD.
Rp Sevgilisi : Olivia
Kan Durumu : Melez.
Patronus : Dağ Aslanı

Belalı Yolculuk Empty
MesajKonu: Geri: Belalı Yolculuk   Belalı Yolculuk EmptyÇarş. Nis. 28, 2010 3:12 pm


Garip bakışlarını Olivia’nın bedeninden gezdirirken sevgilisinden çıkan sözcükler ile yüzünü buruşturdu ve üzerindeki yorganı üstüne çekerek tüm bedenini kapattı. Yataktan çıkmak istemediği için yeniden uykuya dalmış numarası yaparak Olivia’yı kandırmaya çalışsa da başaramayacağını adı gibi emindi. Fakat yine de şansını denemişti. Daha birkaç saniye geçmesinin ardından Olivia’nın o mükemmel sesi yeniden yükseldi ve Tristan’ın son şansını da bitirdi. Üstüne çektiği ince yorganı yavaşça indirdi ve yeniden Olivia ile göz göze geldiği anda tüm huzursuzluğu gitti ve yerini mutluluk alarak gülümsemeye başladı. Gözlerinin Olivia’nın gözbebeklerine diktiğinde sevgilisinin içinde yanan ateşi görmemek elde değildi. Herkese mutluluk saçan bir peri olmalıydı, Tristan’ın neşe kaynağı olan güzeller güzeli Olivia, genç büyücü için verilmiş bir hediye idi. Yumuşacık yatağında beyaz satenlerin üzerinden kayarak doğruldu ve oturur pozisyonunda beklemeye başladığı sırada odada gezinen Queen’i görerek onu burada ilk defa gördüğü için biraz şaşırmış olmasına karşın elini ona uzatarak yanına gelmesiyle başını okşadı. Sevgilisi bugün, kendisinden habersiz bir plan hazırlayarak uygulamaya başlamıştı. Tristan’ın fazla seçeneği olmadığı için içini çekerek bu planı uygulamak için yatağında hareket ettiği sırada sevgilisinin yüzünü hafifçe okşadıktan sonra ufak bir öpücükle yerinden kalktı. Odanın içinde yavaş adımlarla dolabına yöneldi ve içinden, taşlanmış bir kot, beyaz bir tişört, üzerini de mavi-beyaz bir kareli gömlek seçerek paravanın arkasına geçtiği anda üstünü değiştirmeye başladı.

“Bu plan da nereden çıktı sevgilim, bugün çok yorgun hissediyorum kendimi, gitmesek olmaz mı?”

Cevabını bildiği sorusunu Olivia’ya yönelttiğinde gömleğinin düğmelerini iliklemeden üzerine geçirdi ve saçlarını eliyle karıştırdıktan sonra kocaman bir gülümseme ile paravanın arkasından çıkarak sevgilisinin yanına gitmek için adımlarını atmaya başladı. Dışarıdaki güneş odayı tamamiyle aydınlatıyor, sanki sevgilileri selamlıyordu. Güneş ışınlarının odaklandığı bir nesne vardı o da Olivia’nın elinde bulunan gitar idi. Tristan yavaşça elini sevgilisinin tuttuğu nesneye yöneltti ve avuçlarının arasına aldığı anda tellere yavaş bir şekilde vurdu ve ardından küçük bir müzik şöleni yaparak Olivia’ya bakmayı sürdürdü. Bir gün sevgilisi için bir parça hazırlaması gerektiğini aklının bir köşesine yazdı.

Gitarın son telini de vurduktan sonra sessiz bir bekleyiş başladı ve Tristan dayanamayarak kahkaha attı. Ardından Olivia’ya başıyla kapıyı göstererek gitmeyi kabul ettiğini gösterdi. Onu mutlu eden her şey Tristan’ı da mutlu ediyordu ve ortak işler yaptıklarında birbirlerine daha bir bağlanıyorlardı. Müzik için yapılan yolculuğun başlaması için Tristan ayağa kalktı ve elini sevgilisine uzatarak bir şeyler söyledi.

“Gidelim mi güzel bayan?”

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Olivia Scarlett Isis

VII. SınıfVII. Sınıf
Olivia Scarlett Isis



Mücadele Tarafı : Arspegus
Rp Sevgilisi : Tristan
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Golden Dog (Rottweiler)

Belalı Yolculuk Empty
MesajKonu: Geri: Belalı Yolculuk   Belalı Yolculuk EmptyÇarş. Nis. 28, 2010 9:32 pm


Yerinden kalkarak paravanın arkasına doğru ilerleyen gülücük yüzlü sevgilisinden bir cevap bekliyordu, büyük ihtimalle kabul edecekti. Birlikte birşeyler yapma fikrine olumsuz bakacağını hiç düşünmemişti. Elleri arasında duran gitarı az sonra kendine çeken sevgilisini bir şeyler tıngırdatmaya başlamıştı bile. O sırada gözleri sadece onun gözlerine bakıyor ve ona bir defa daha kalbini kaptırıyordu. Aşk böyle birşeydi, onu her gün yeniden keşfediyor, her keşfedişinde yeniden ve yeniden aşık oluyordu. Gözleri onun için yaşamanın tek tanımıydı. Acı çekmek, yorulmak, yenik düşmek onun yanında umrunda değildi ki zaten kalbi hep ona yenik düşüyordu. Şimdi gülen yüzüyle gözlerine bakmış, elini uzatmış gitmek konusundaki sorusunu yöneltmişti. Evet! İşte bu, işte ! Gitmeyi kabul etmişti.

" Gidelim bay Ivanëxt. "

Yüzünde bu cümle ile kocaman bir gülücük açmıştı, harika bir günün hayaliyle odanın açık kapısından elele geçen iki sevgili büyük bir hedefe doğru ilerliyorlardı. Queen küçük kuyruğunu sallayarak çirfti takip ediyordu ve malikane sınırlarının sonunda onlardan kopmayı seçti. Dışarıya çıkması yasaktı ve kurallara uyan minik canavar onları gözleriyle uğurladı.

***


Londra

Yürümek, güneşi hissetmek oldukça güzeldi. Hele bu çift birarada olduğunda ise bu mükemmeliyet tablosu tamamlanıyordu. Ellerinden yüreğine akan bu sıcaklığın tarifi yoktu, bu cadı hayatı boyunca başka hiç bir şeyde böyle hissedemeyeceğinin farkındaydı. Zaman dursun, adımların devamı gelmesin ve bu büyü bozulmasındı dileği elbette. Önemli bir şey daha vardı elbet, buluşmaya geç kalmamalılardı. Her bir adımda buradaki müzikalden izler yüzüne vuruyor, küçük cadı ve büyücüler durarak "Aaa... Bu Jessica." gibi sesler çıkarıyorlardı. Son müzikal unutulmamış olmalıydı fakat Olivia o anda sadece olduğu kişiyi umursuyordu. "Beni kırmadığın için saol aşkım. Pişman olmayacaksın." diyerek bir an için duraksadı. Çeşit çeşit dükkanların, kafelerin önlerinden geçerken birden bire onu durduran şeyde neydi? Sevgilisinin söylediklerinin ardından onun yüzüne hayran hayran bakarak gülümsedi ve başını hafif yana eğdi. Elini onun yanağına koyarak gözlerine tekrar aşık oldu. Kollarını boynuna dolayıp sıkı sıkı sarıldığı anda tüm dünyadan kopmuştu ruhu, sadece bedeni orada bulunuyordu.

Aniden bir ışık cadının kırmızı, askılı t-shirtünün üzerinden adeta muggleların alarmlarındaki gibi yanıp sönmeye başladı. Neydi bu? Bu ışık kolyeden geliyordu, evet Tris'in ona verdiği kolyeden. Yüzündeki gülücük birden şaşkınlığa yerini süzülerek bıraktığında havada kalan gülücüğü kapan kişi onu iyi şeylere kullanmayacaktı. " Ne ol..." Sözünü tamamlayamamıştı ki Tris'in arkasında beliren karartı ile birlikte ortalarda gezen tüm büyücüler kaybolmuştu, sadece kollarının arasındaki sevgilisi duruyordu. O da şaşkınlıkla gökyüzündeki tüm bu kara bulutların nereden geldiğini anlamaya çalışıyordu. Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğu kesindi. Bu karartının kendi kurmacası olduğuna inanmayı o kadar istemişti ki bir kez daha görünen karartı ile sevgilisine sıkı sıkıya tutunarak "Kımıldama... Lütfen...Seni kaybetmek istemiyorum." diye fısıldadı. Bu gölge tanıdıktı ve ne yapacağınıda biliyor gibi duruyordu bu cadı.

Peki ya Tristan onu dinleyecek miydi?




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tristan der Ivanëxt

VII. SınıfVII. Sınıf
Tristan der Ivanëxt



Mücadele Tarafı : SD.
Rp Sevgilisi : Olivia
Kan Durumu : Melez.
Patronus : Dağ Aslanı

Belalı Yolculuk Empty
MesajKonu: Geri: Belalı Yolculuk   Belalı Yolculuk EmptyÇarş. Nis. 28, 2010 10:06 pm



Avuçlarının arasına aldığı sevgilisini elini sıkıca tuttuktan sonra gitarını kılıfıyla beraber alarak sırtına attı. El ele odadan ayrılan çift kendilerini güneşin ısıtıcı ışınlarına bırakarak dışarıda yürümeye başladılar.

***

LONDRA

Öğle saatinde ikili yürümeyi tercih etmiş, bu güzel havayı aşklarıyla süslemek istemişlerdi. Yürümek Tristan içinde iyi gelmiş, uyku sersemliğini üzerinden atarak normale dönmüştü. Tüm kasları uykudan uyanmış, mükemmel oksijen kokusuyla yeniden güçleniyorlardı. Gidecekleri yere yaklaştıklarında bazı büyücüler bir şeyler söyleyerek Olivia’yı hatırlıyorlardı. Yürüdükçe hafif esinti Tristan’ın yüzünü okşayarak geçiyor, tatlı bir his bırakıyordu. Sevgilisinin bir şeyler söylemesinin ardından yürümeyi kesen Tristan, sevgilisini kendisine yaklaştırdı ve ateşli bir öpücük kondurarak kocaman gülümseyerek bakmayı sürdürdü.

“Seni nasıl kırabilirim prensesim, ben seninle geçirdiğim her an o kadar çok mutluyum ki anlatamam.”

Sözünü bitirmesiyle yeniden sevgilisine sarıldı ve gözleriyle onun o narin ve bir o kadar güzel yüzünü izlemeye koyuldu. Fakat yolunda gitmeyen bir şeyler oluyordu. Olivia’nın boynunda duran kolye yanıp sönmeye başladı ve sanki kötü bir olayın habercisi gibiydi. Boynunda anıp sönen kolye Tristan tarafından Olivia’ya verilmiş, kötü olaylardan korumak için yapılmış özel bir kolyeydi. Neden yanıp sönmeye başlamıştı, ortamda ne gibi bir kötülük olabilirdi ki? Gökyüzünde tek bir bulut olmamasına rağmen kara bulutlar aniden havayı sararak karanlığa gömdü. Sevgilisinin kendisine sarılmasının ardından söylediği söz ile tedbirli bir şekilde Olivia’yı arkasına aldı ve çevreyi taramaya başladı.

“Bi’tanem, arkamda dur, sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim.”

Sözünü bitirmesiyle yavaş adımlarla ilerlemeye başladığı sırada önünde garip bir nesne belirdi ve Tristan dikkatli bir şekilde o nesneyi avuçlarını almasıyla içinde garip bir his uyandı ve sanki iki yandan sıkıştırıyorlarmış gibi hissetti. Gözlerini kapatıp bu hissin kaybolmasını bekledi ve geçince yavaşça gözlerini açtığı anda şaşkınlıktan buz gibi kesildi.

Neredeydi Tristan? Buraya nasıl gelmişti? Az önce Olivia ile beraberken şimdi bu yerde nasıl olabiliyordu. Hem Olivia neredeydi? Neler oluyordu burada? İçinde oluşan endişe ile çok az ışığın bulunduğu yerde sevgilisini aramaya başladı. Sinirden deliye dönmüştü ve ne yapacağını bir türlü kestiremiyordu.

“Olivia, neredesinnn?”

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Olivia Scarlett Isis

VII. SınıfVII. Sınıf
Olivia Scarlett Isis



Mücadele Tarafı : Arspegus
Rp Sevgilisi : Tristan
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Golden Dog (Rottweiler)

Belalı Yolculuk Empty
MesajKonu: Geri: Belalı Yolculuk   Belalı Yolculuk EmptyPerş. Nis. 29, 2010 11:07 am



Sarılmışken ve neler olacağını tahmin etmemek için beynini herşeye kapatmışken sevgilisinin onu arkasına alması ile telaşı tavan yapmıştı. Ondan uzaklaşmaması gerekiyordu, eğer uzaklaşırsa onu bir daha bulamayabilirdi. Hayatının tüm anları bir bir korkudan gözlerinin önünden geçmişti fakat bu korku ne ölüm korkusu ne de karanlıktı. Sadece sevdiğini kaybetmekten korkuyor, kalbine saniyede milyonlarca ok saplanıyordu. Gözlerinden esen korku rüzgarları ile karşısında -ya da arkasında- tur dönen cadının daha da güçlendiğinin farkında değildi. Korku herşeyi tetikliyor ve kaybetmelerine yol açıyordu adeta. Tristan öne doğru bir kaç adım atarak elleri ile bir şeyi sıktı adeta, gözleri büyüyen cadı korkudan kıpırdayamazken birden ortadan yok olan sevgilisiyle beraber yüksek bir haykırış yükselmişti.

"TRISTANN!"


Cadı olduğu yerde tam tur dönerek gözleriyle onu aradı, akan yaşlar artık canını acıtıyor ve gözlerini açamaz hale geliyordu ama cadınında amacı bu değil miydi? Acı çektirmek...

Etrafındaki nesnelerin döndüğünü hissederek midesindeki bulantıya karşı koymaya çalıştı fakat at sonra kendini yerde oturmuş bir halde bulmuştu. Umrunda değildi doğrusu, sadece sevgilisini bulmak ve iyi olduğuna emin olmak istiyordu. Önünde beliren gölge şimdi ona doğru yaklaşıyordu, son gücüyle yerinden kalkarak ona doğru ilerledi ve tam asasına elini götürdüğü sırada karşısındaki pis cadı arkasında belirdi.

"Hahaha, unutma Olivia senden çok şey biliyorum ve seni senden iyi tanıyorum! Şimdi Tristan ile küçük bir ölüm oyunumuz var. Ve biliyor musun bu oyunda hiç bir zaman yenilmedim. Elveda de sevdiğine küçük, ah doğru yanında değil ki... "

Gözleri gülen pis cadı şimdi tekrar yok olmuştu ve Oliva onun nereye gittiğini bilmemenin verdiği çaresizlikle olduğu yerden hareket edemiyordu.Tüm ailesini bu cadı yüzünden kaybetmiş, kimsesiz kalmıştı zaten. Bu sefer olmayacaktı, herşeyden çok sevdiği sevgilisini kaybetmeye dayanamazdı. Olduğu yerden dönerek bir ipucu aramaya başladı. Cadı şimdi Tris'in yanındaydı peki ona ne yapacaktı? Ölüm oyunuda neydi? En kötüsü, Tris ölecek miydi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tristan der Ivanëxt

VII. SınıfVII. Sınıf
Tristan der Ivanëxt



Mücadele Tarafı : SD.
Rp Sevgilisi : Olivia
Kan Durumu : Melez.
Patronus : Dağ Aslanı

Belalı Yolculuk Empty
MesajKonu: Geri: Belalı Yolculuk   Belalı Yolculuk EmptyPerş. Nis. 29, 2010 12:56 pm



“OLIVIAA!!!”

Son seslenişi ile artık ümitlerinin tükenmekte olduğunu gösteriyor, istemsiz olarak geldiği yerde sevgilisinin olmadığına kanaat getiriyordu. En azından sevgilisi güvende olduğu düşüncesi ile rahatlamaya çalışsa da pek başarılı olamıyor, aklının bir köşesini kemiren kurt çileden çıkmasına neden oluyordu. Tehlikede olan kendisi olduğunu düşündüğü anda asasını eline alarak lumos büyüsü yardımıyla bulunduğu çevreyi aydınlatarak ortamı incelemeye başladı. Bunu kim, niçin yapmıştı? Tristan ile ne alıp veremediği vardı? Temkinli adımlarla ilerlemeye başlayan genç büyücü, karanlık gecede gökyüzünde parlayan kutup yıldızı kadar aydınlıktı. Karanlığa direniyor ve bir çıkış yolu bulmak için etrafını inceliyordu. İlerlediği yer bir koridor gibi sağ ve sol duvarlar birbirine yakın, sonu belli olmayan bir yol üzerinde adımlarını atıyordu. Sağ taraftaki duvara yaslanarak nasıl bir yerde olduğunu anlamak için elini pürüzlü ve buz gibi soğuk olan taş bloklarına değdirdiği anda içi ürperdi ve kötü bir his uyanarak daha dikkatli olması gerektiğini düşünerek ilerledi. Taş blokların bazılarında örümcek ağları bulunuyor ve bu da uzun zamandır kullanılmadığını gösteriyordu.

Dümdüz ilerlediği yol birden sağ tarafa dönüyor ve yeniden düz bir şekilde devam ediyordu. Sağ tarafa döndüğü anda önünde bir bir ışıklar belirerek ortamı aydınlatıyor ve insanın kulak zarını delercesine bir haykırış yükselmeye başlamıştı. Yürümeyi kesen Tristan, dikkatli bir şekilde önüne bakmayı sürdürüyor ve çıkabilecek tehlikelere karşı bir plan hazırlamaya çalışıyordu. Haykırışın geçtiği sırada kapının açılışına benzeyen bir ses yükselerek son bulduğu anda sol taraftaki duvara sinen Tristan savunma pozisyonuna geçti.

“Kim var orda? Olivia, sen misin aşkım?

Tabiî ki de sevgilisi olamazdı ama yinede onun ismini söyleyerek yanlış bir şey yapmamak istiyordu. Işıklar bulunduğu ortamı tamamiyle aydınlatmasıyla önünde bulunan kapıyı gördü ve sonuna kadar açık bir şekilde durarak Tristan’ı içeriye davet ediyordu. Ağır adımlarla kapıya yaklaşıyor, bilmediği bir yola giriş yaparak tehlikelere atlıyordu. Kapının giriş kısmında kısa bir süre bekledikten sonra eşikten adımını attı ve önündeki yola girmiş oldu. Birkaç adım atmasıyla arkasındaki kapı aniden kapandı ve kahkaha sesleri yükselmeye başladı. Biri ya da birileri Tristan için kötü bir oyun oynuyordu fakat bu biri ya da birilerinin kim olduğunu belirleyemeyen genç büyücü sadece yürümeye devam ediyordu.

“Hoş geldiniz, Bay Ivanëxt, buraya gelmekle beni çok onure ettiniz, bende misafirperverliğimi göstermek için sizinle bir oyun oynamak isterim, bu oyun sonunda ya yaşamaya devam edeceksin ya da... Gerisini sen düşün.”

Cırtlak bir kadın sesi konuşmasını bitirdikten sonra yeniden şeytani bir kahkaha yükseldi. Işıklar artık Tristan’ın yanlarına gelmesine iki adım kala yanarak genç büyücüye yol gösteriyordu. Bu sese karşı nefret besleyen beden, kontrolünü kaybetmemek için kendisini zor tutuyordu. Hoş gerçi burada kontrolünü kaybetse ne işe yarayacaktı ki, burada o cırtlak sesli kadının kobay faresi konumundaydı. Bu oyundan zaferle ayrılması gerekiyordu eğer aksi olduğu takdirde bu dünyadaki son oyunu olabilirdi. Yürüdükçe içinde oluşan sıkıntı çoğalıyor, kasvetli hava artarak kişiyi psikolojikman etkiliyordu.

“Demek benimle oyun oynamak istiyorsunuz, tamam hadi oynayalım.”


Kendinden emin bir ses tonuyla karşısındaki kadına cevap vererek, kendisinin kolay bir yem olmadığını gösteriyor, ondan korkmadığını belirtiyordu. Yüreğinde yanan ateş alev alarak yakıcı bir hale bürünmüştü. Vücudunu dikleştirerek yoluna devam eden Tristan, önüne çıkan kapının beyaz ve elips şeklinde olan tokmağı çevirerek açtı. Yavaşça ittiği kapı ardına kadar açıldı ve karanlığa gömülmüş alanı gören Tristan, yeniden lumos büyüsü ile ışık demeti çıkartarak yoluna devam etti. Yine birkaç adım atmasıyla arkasındaki kapı kapandı ve ortamda ışıklar yanmaya başladı. Tek tek ışıkların yanmasını izleyen büyücü, elindeki asasını sıkıca tutmaya başladığı anda son ışıkta yandı ve cadının sesi yeniden yükseldi.

“Oyun alanıma hoş geldin Tristan, hadi seninle küçük bir oyun oynayalım görevin üç aşamadan oluşuyor, bu üç aşamayı geçtiğin takdirde benimle son bir oyun oynayacaksın, tabi benim yanıma gelecek kadar güçlü müsün bilemiyorum."
“Ben sana neyi bilip neyi bilmediğini göstereceğim merak etme!”
“Sakin ol evlat, oyunumu bozarsan bu kadar iyimser olmam.”
“Senin yanına geleceğim merak etme sen.”

Yüreğindeki nefret duygusu tavan yapmış ve bir an önce onunla karşılaşmak istiyordu. Beklemeye başlayan Tristan, önüne çıkabilecek tehlikeye karşı savunma pozisyonunda bekliyordu. O anda aklından Olivia geçti ve onun nerde olduğunu merak etmeye başladı. Güvende miydi yoksa o da tehlike de miydi? Bu düşünceyle asasına daha bir sıkı tutmaya çalışarak bu işe hemen son vermek istedi…

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Belalı Yolculuk

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-