AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Olur Olmaz Anılar

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2, 3  Sonraki
YazarMesaj
James Lyer Vigoureux

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
James Lyer Vigoureux



Mücadele Tarafı : Yoldaşlık
Rp Sevgilisi : Freya Artemis
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Simurg

Olur Olmaz Anılar Empty
MesajKonu: Olur Olmaz Anılar   Olur Olmaz Anılar EmptyÇarş. Mart 24, 2010 11:34 pm

Kederli bir gün gibi gözüküyor, havanın her zamanki gibi soğuk olması içindeki kederi daha da belirgin hale getiriyor heralde, yolda yavaşça yürüyen bu gencin üzerindeki ağırlık yürüyüşüne yansımış gibi üzerindeki siyah, kalın ve uzun paltosunun içinde çökmüşçesine yürüyen aslında iyi giyimli takım elbiseli belli ki önemli bir yerde çalışıyor. Yavaş yürüyüşünden hiçbir şey kaybetmeden ilerliyordu zaman onun için önemli değilmişcesine, karşısına bir çiçekçi çıktı " Lütfen! Bana yardım etmek için çiçek almazımsınız? "dedi üzeri peşmurde, saçları kirli ve havanın soğukluğundan burnu ve yanakları kızarmış kadın genç adama, adam yavaşça karşısında durana baktı "Ben daha kendime yardımcı olamıyorum size nasıl yardımda bulunabilirim ki? "dedi asaletinden hiçbir şey kaybetmeden ve devam etti elini yavaşça cebine attı bir tomar para çıkarttı " Bunlar size yardım edecekse buyurun" dedi kadının açıkta duran avucuna para tomarını bıraktı. Kadın ne yapacağını şaşırmıştı, genç adamın arkasından bildiği bütün güzel sözleri sıralıyordu, adamın ifadesinde ve yürüyüşünde hiçbir değişiklik yoktu sanki anlamsız bir soruya cevap ararcasına ilerliyordu sadece, parkın derin ve ıssız bir yer var mı diye kafasını kaldırdı, o sırada önünden geçen anne ve kızı gördü belki herkes için normal bir durum olabilirdi bir anne ile kızın el ele parkta neşeli bir şekilde yürümesi ama James için bu güzelliği görmek daha doğrusu bu güzelliğin bir zamanlar onun içinde var olduğunu bilmek acıtıyordu canını, gözlerinden soğuğunda vermiş olduğu etki ile bir damla yaş güzel yanaklarından aşağıya süzüldü.Durmuştu artık unutulmayan anılarla başa çıkmak yeterince zordu zaten böyle güzellikleri de görmek durumunu hiçte iyiye götürmüyordu açıkçası, en yakında duran üzerine bıçakla yazılar kazılmış olan banka kendini bir çuval gibi bıraktı ayakları gitmek istemiyordu artık anlaşılan. Biraz kafasını dinlemek için arkasına yaslandı ve gözlerini hafifçe kapattı ve anılar hücum edercesine gözlerine serildiler.

Bir bahar günüydü Londra’da insanlarla dolu bir parkta el ele vermiş çift ve yanlarında oturan en iyi arkadaşları bir bankta oturmuş oyun, oynayan kızlarının uçuşan sarı saçlarını izlerken birbirlerinin kulaklarına aşk sözleri fısıldıyorlardı. Bakanlıkta çalışan James her zamanki gibi hep tetikteydi aslında bir eli ceketinin iç cebine yakın tutardı, olası bir ani saldırıda hemen karşılık verebilmek için zira bu dönemlerde kargaşa çoktu ve düşmanda çoktu, James`in en yakın arkadaşı olan Nicholas ve eşinin yanında bankta oturuyordu. Nicholas’ın eşi yavaşça yanağına bir öpücük kondurdu " Kızımız sana benziyor Aşkım " dedi " Oda senin gibi hep tedbirli, baksana kaymadan önce kaydırağın üzerindeki taşları temizliyor " ve gülümsedi James`in ağzı kullaklarına varırcasına gülümsedi, gerçektende öyleydi Nicholas çocukluğundan beri hep tedbirli olmuştu ve tehlikeli oyunlardan bile uzak durmuştu. Nicholas, karısına sarıldı ve öptü sonrada kafasını yanlarında oturan James’e cevirdi ve gülümsedi. Ama aniden olan oldu derler ya ileriden bir kadının " Kızım kayıp, Larvenu nerdesin " bağırması ile James ve Nicholas kafalarını diğer tarafa kadının olduğu yere cevirdi. Kadın yana yakıla kızını arıyordu belli ki, derin bir Oh! Çektiler James, Nicholas’ın kızının oynadığı yere dönmüştü ki kızının kaydırağının arkasında beliren siluetler gördüler ve olan olaylar, kaydırak bir anda büyük bir patlama ile patlamıştı insanlar ne olduklarını tam anlamadan kaçışıyorlar bağırıyorlardı. Nicholas’ın eşi" Kızım "diye bağırarak patlamaya doğru koşmaya başlamıştı, James ve Nicholas asasını çıkardı bir yandan karşıdaki gruba büyü gönderiyor diğer taraftan toz bulutu içinde kaybolan Nicholas’ın karısına bakıyorlardı, derken yanından bir yeşil ışık geçti kendini hafifçe geri çekti James ama tam o sırada yanında birine denk gelmişti anlaşılan büyü, kadın önce havaya yükseldi sonrada bir balerin edasıyla yere düştü. Nicholas elindeki asasıyla kadının düştüğü yere, dizlerinin üstüne çöktü elleri karısının vücudunu sardı ve kendine çekti ona sımsıkı sarıldı, bu sırada birçok büyü kafasının üstünden geçiyordu ama artık yalnız değillerdi James’in çağırdığı bakanlık olayı öğrenmişti ve birçok seherbaz olay yerine gelmişti, bu durum karşısında ne yapacaklarını bilemeyen katiller kendilerini koruyarak oradan uzaklaşmaya başlamışlardı. Nicholas bağırıyordu ses tellerini yırtarcasına bağırıyordu etrafı iş arkadaşları tarafından sarılmıştı anlaşılan James’te Nicholas’ın yanına çökmüştü. Nicholas James’e bakarak" Kurtar onu, ölüm onu benden almadan kurtar " daha sıkı sarılıyordu kucağında yatan karısına sanki vücudunun sıcaklığı onu bu soğuk yoldan geri döndürecekmişçesine, James ölmüş eşinden Nicholas’ı ayırmaya çalışıyor ama bu zaman aldı. Nicholas eşini bıraktığında James tarafından ayakta duruyordu, her tarafı titriyordu eşinin üzerine bir ceset torbası yerleştirilmesini izliyordu. Bakanlık diğer cesetleri taşımak için harekete geçmişti anlaşılan, küçük bir ceset torbası bir bakanlık çalışanı tarafından havada götürülüyordu sapsarı saçlarının bazıları tozlanmış bazıları ise kandan kıpkırmızı olmuştu James onu nasıl tanımazdı ki kızı kadar sevdiği hayatında kardeşinden sonra ikinci kadındı böyle dediğinde James`e " Amca ben Atalante’den önceyim "der kucağına atlardı, James`in bütün varlığı tüm sevgiyi ve aile ortamını yaşadığı insanlar şimdi iki ceset torbasına konulmuş götürülüyordu. Nicholas ve ailesi James’in kendi ailesiydi, hep öyle görmüştü ama şimdi onlar yoktu.

Uyanırcasına kendine geldi James,hareketsizlikten soğuğun derin iç yakıcı ağrısını tüm vücudunda hisseti ağzını oynattı,gözlerini kapatıp açtı,ellerini oynattı,parkta oturmak iyi gelmemişti anlaşılan bu acı yüklü adama aslında bilinmeyene sürüklenen şu hayatını daha da anlamız olduğunu hatırlatıyordu.Derken karşıdan gelen birisini gördü büyücü olduğunu bildiği birini....


En son James Lyer Vigoureux tarafından Ptsi Haz. 07, 2010 11:00 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darius Darkthorn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Darius Darkthorn



Mücadele Tarafı : Kendisi
Rp Sevgilisi : Aislin
Kan Durumu : Pure-Blood
Patronus : Yarasa

Olur Olmaz Anılar Empty
MesajKonu: Geri: Olur Olmaz Anılar   Olur Olmaz Anılar EmptyC.tesi Mart 27, 2010 2:19 pm

Güzel bir gün... diye geçirdi içinden kendisini ikna etmeye çalışırcasına. Tutunmak istercesine bu gerçeğe, tekrarladı içinden. Güzel bir gün... Böyle olduğuna inanması gerekiyordu, zira hissedebileceği tüm huzurun ve mutluluğun kaynağıydı etrafında güzel bir şeylerin olabileceği düşüncesi. İnsan sadece etrafındaki güzelliklerden kopyalayarak içine yerleştirebilirdi kendi güzelliklerini. Mutluluğu anlatan her sanat eserinin ardında küçük bir ilham kaynağının taşıdığı masumiyet olmasının nedeni de buydu, harika hissedilen bir günün içindeki güzel olaylar silsilesinin, küçük bir çocuğun yüzündeki tatlı gülümsemeyle başlayabilmesinin nedeni de. Mutluluk, kaynağı dışarıda olan, bünyeye alındıktan sonra zengişleştirilen bir duyguydu. Oysa o gün, etrafta mutlulğa dair en ufak bir belirti yoktu.

Cadde boyunca bezgin adımlarını birbiri ardına sıralarken etrafta mutluluğa, dinginliğe dair bir ayrıntı arıyordu. Oysa havadan başlayarak, her şey bunun tersini vurgulamak istercesine somurtuyordu. Gökyüzü asık suratlı, gri bulutlarla bir uçtan diğerine kadar kapatılmıştı. Yer yer beyazlaşan, çoğunlukla koyu sayılmayacak kadar hafif gri bir tona bürünen bulutlar, caddelerin ve binaların da kendileri gibi durgun ve ruhsuz görünmesine neden oluyordu. "Böyle havalarda yağmur yağmalı." diye homurdandı kendi kendine. En azından yağmur, bu bulutların yere bulaştırdığı kasvetli lekeyi yıkayabilirdi. Huzur yüklü damlalardı yağmur damlaları, arkalarında, kendi bıraktıklarından başka bir izin kalmasına izin vermeyen varlıklardı. Bu düşünceler zihnini kurcalarken, adımları kendisini mutluluğa dair en bariz izlerin bulunabileceği yerlerden birine getirmişti, bir parka.

Park yuvarlak sayılabilecek şekilli geniş bir alandı; etrafı ağaçlarla kaplanmış, kenarları alçak eşiklerle çevrelenmiş kum zeminli alanlarının arasında makul genişlikteki granit kaplamalı yollar uzanan, metal oyuncakların dışındaki boya kaplamalarının yer yer döküldüğü, sade, mağrur ve ağırbaşlı bir edayla ayakta kalmayı başarmış bir ihtiyar görüntüsü çizen bir yerdi. Etrafa göz atarken buranın, günün taşıdığı kasvete göğüs gerercesine canlılığını koruduğunu fark etti. Gözü insanlar üzerinde gezerken, birine takıldı. Barına birkaç kez uğramış olan bir bakanlık çalışanıydı. İsmini hatırlamaya çalıştı; küçük bir uğraştan sonra harfler zihninde ışıldadı. James. Ağır adımlarla yürüyen adamın dalgın görüntüsü dikkatini çekmişti bar sahbinin. Karşısındaki genç adam yürümeyi bırakıp donuk bakışlarla sükutun derin kollarına bırakınca kendini, Darius da onu seyretmeye başladı. Ne kadar geçtiğini bilmiyordu, nihayetinde karşısıdaki adam başını çevirip kendisine baktı. Yavaşça ilerledi bar sahibi, adamın yanına geldiğinde düşüncelerini dile getirdi.

"Merhaba, James. İyi görünmüyorsun."


En son Darius Darkthorn tarafından Ptsi Mart 29, 2010 1:25 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
James Lyer Vigoureux

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
James Lyer Vigoureux



Mücadele Tarafı : Yoldaşlık
Rp Sevgilisi : Freya Artemis
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Simurg

Olur Olmaz Anılar Empty
MesajKonu: Geri: Olur Olmaz Anılar   Olur Olmaz Anılar EmptyPtsi Mart 29, 2010 1:12 am

James karşısından gelen bu adamı tanıyor gibiydi ama yüzünü göremedikten sonra neye yarar,birkeresinde bakanlıktan bir arkadaşına benziyor diye muggle`a asa çekmişti ama onun bir muggle olduğunu görünce deli gibi davranmak zorunda kalmıştı.Evet gülünç bir olay olabilirdi ama bir bakanlık çalışanının elindeki asasını deli gibi salayarak oynaması bu James için utanç dolu dakikalardı.
Kafasındaki düşünce dolu aptal ve saçma konuşmalarla boğuşurken bir yandanda ona yaklaşanın yüzünü seçmeye çalışıyordu.Havanın kasvetliliğinden kaynaklanan ışıksızlıktan parkın ışıkları yanmaya başlamıştı.Parkın sönük sarı ışığı yaklaşanın yüzüne vurduğunda onu tanımıştı Black Pearl`ün sahibi Darius`tu gelen,dik ve asaletli yürüyüşü onun derin bir insan olduğunu zaten gösteriyordu.Yaklaştı ve James`e " Merhaba,James.İyi görünmüyorsun." dedi zamanını dert dinlemekle geçiren bir insanın halden anlar tavır ile James karşısında bu kadar iyi tanıdığını birini görmekten hoşnut olmuştu,bu derin ve iç acıtan anılarla savaşırken" Her zamanki gibi düşünceler beynimi hücum etti,bende biraz dinleneyim diye buraya oturdum Darius"dedi oturduğu boyası bir bıcakla kaldırılmış,üzerine saçma kelimeler yazılı bankı göstererek.

Aslında yaşadıklarını Darius zaten biliyordu,James düşünceler üzerine çullandığında zamanlarda Black Pearl`e gider birkaç kadeh içerdi.Eh sonra her kafası biraz güzelleşmiş insanda olduğu gibi dertleşecek birilerini arardı,buda genellikle Darius olurdu kos koca barda,aslında Darius James`in durumu anlayan biriydi zira gelen herkez birkaç kadeh içtikten sonra söylemiyeceği sırları bile anlatır hale geliyorlardı,bakanlıktan sarhoş birinin birkaç ufak sırrı birilerine barında söyler diye tedbirlide davranıyor olabilirdi.James`in atlatması gereken önce kafasında zamansız belliren anılar vardı.Başta onlardan kurtulmalıydı,zamana ihtiyaç duyan insanların bazı göstergeleri olur ya uykuları kaçar,kendi evlerini bile görmek istemezler ya,işte bunlar James`e herzaman oluyordu. Ama bakanlık ailesini kaybettkten sonra onun mabedi olmuştu bırakıp uzaklaşmayı düşünemiyordu.

James Darius`a derin düşüncelerle savaşan insan bakışları ile " Oturmazmısın ? " dedi yanındaki boş yeri göstererek "Ee bu arada sen ne arıyorsun burada " gerçektende genellikle buralarda görmediği biriydi ne kadarda onu görmekten keyif aldıysada ...


En son James Lyer Vigoureux tarafından C.tesi Nis. 03, 2010 9:52 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darius Darkthorn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Darius Darkthorn



Mücadele Tarafı : Kendisi
Rp Sevgilisi : Aislin
Kan Durumu : Pure-Blood
Patronus : Yarasa

Olur Olmaz Anılar Empty
MesajKonu: Geri: Olur Olmaz Anılar   Olur Olmaz Anılar EmptyCuma Nis. 02, 2010 1:45 am

Serin bir esinti havanın kötüleşeceğine dair haber getiren bir ulak gibi tenine sürtünerek eserken, bar sahibi kendisine aynı soruyu sordu. Ne arıyordu orada? Nasıl anlatabilirdi içini saran sebepsiz karamsarlığı. Tam anlamıyla melankoliydi hissettiği şey, nedensiz yere insanı buhrana sürükleyen duygular karmaşasıydı. Bunu açık açık kelimelere dökmek gerçekten o kadar zor muydu, yoksa yıllardır kendisini zayıf düşürebilecek herhangi bir duygunun önüne set çekmeye alışmış olan zihni miydi bu durumu güçleştiren? Kelimeleri dudaklarının arasında mahpus kalmış hükümlüler gibi çırpınırken, hiçbir şey söylemeden karşısındaki bakanlık çalışanının isteğine uyarak yanına oturdu. Ruh halinden bahsetmek hiçbir zaman alışkın olduğu bir durum haline gelemeyecekti. Bir asker, dışarıdaki sorunlara karşı yapabildiği kadar, içindeki sorunlara da karşı koyabilmeliydi. Böyle öğretilmişti kendisine, yılların getirdiği alışkanlık bedenini sararak onu hiçbir şey hissetmediğine dair ikna etmeye başlarken gözleri etrafta gezindi. Başını kaldırıp karşısındaki adama baktı. Onu saran huzursuzluk öylesine keskin bir şekilde göze çarpıyordu ki, kendi ruh hali onunkinin yanında sadece ufak bir teferruat olmanın ötesine geçemezdi. Kısa birkaç cümleyle özetlemeye karar verdi hissettiklerini.

"Havada insanı durgunlaştıran bir şeyler var. Küçük bir yürüyüşün iyi geleceğini düşünmüştüm."

Dirseklerini dizlerinin üstüne dayamış, etrafı seyrederken yanındaki adamla bundan önceki konuşmalarını hatırladı. Bir insanı alkole sevk eden bir sürü neden olabilirdi, ancak bir insanın tek başına içmesine neden olabilecek olaylar sayılıydı. Bunlar etkileri ömrün her aşamasında sürecek mevzulardı. Bu yüzden ona karşı mümkün olduğunca anlayışlı davranmaya çalışmıştı Darius. Hiçbir zaman olaylara yönelik sorular sormamıştı. Böyle konular hakkında sorulan sorular, binbir çabayla düzleştirilmiş toprağın üstüne vurulan kürek darbeleri gibiydi. Dikkatle bakarsanız, bu tür darbelerinizin karşınızdaki insan üzerinde yarattığı etkiyi onun gözlerindeki titreşimlerden hissedebilirdiniz. Birini dinleyebilmek, acı çekmeyi kabullenebilmesi için ona imkan sunmaktan ibaretti sadece. Geçmişi düşünmek, onu dile getirmenin yanında görmezden gelinebilecek kadar küçük bir acıya neden olurdu zira.

"Seni buraya getiren şey neydi?" diye sordu bakışlarını bir süredir izlediği iki küçük çocuktan ayırmadan.


En son Darius Darkthorn tarafından Cuma Nis. 02, 2010 2:20 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
James Lyer Vigoureux

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
James Lyer Vigoureux



Mücadele Tarafı : Yoldaşlık
Rp Sevgilisi : Freya Artemis
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Simurg

Olur Olmaz Anılar Empty
MesajKonu: Geri: Olur Olmaz Anılar   Olur Olmaz Anılar EmptyCuma Nis. 02, 2010 2:19 am

"Seni buraya getiren şey neydi?" diye sordu Darius yanında oturmuş ona bakmadan,soru gayet netti aslında buraya geliş nedeni,kendisi bilse aslında verilecek cevap gayet net olabilirdi ama daha kendisi bile buraya neden geldiğini bilmiyordu ki,bir süredir bu parkı seçmesinin sebebi sadece oturacak biryer olması değildi heralde,kafası yine karışıyordu kendini toparlamak zorunda hisseti kendini birden banka yayılmış vucudunu toparladı üzerindeki siyah paltoyu birazdaha çekiştirdi.

"Bilmem,temiz hava heralde beni buraya devamlı sürükleyen" dedi içten bir tavırla,evet en doğrusu buydu temiz hava bu zamanlarda bulunması nerdeyse imkansız denecek duruma gelmişti muggle`lar içinde bizim içinde,belki bizim durumuz farklıydı asanı salla git güzel bir dağın tepesine şeklindeydi ama mugglelar gün geçtiktikçe daha kötü olacaklardı.Karşıdaki oyun parkından gelen güzel ve neşeli sesler kullaklarına ne hoş geliyordu James`in birzamanlar sahip olduğu bu gülücükleri evinin içinde duyuyor olması ne garip geliyordu şimdi ona,zaman döngüsü bu olsa gerek diye düşündü Darius`un yanındaki varlığını unutmadan baksana dedi kendi,kendine yanlız kalmış bir adamın bile yanında zamanı geldiğinde birkaç kişi olabiliyor.İçinden kendi düşüncelerine gülmek geliyordu delirmişmiydi? sadece soğugun ve sinirlerinin vucutaki gevşemesinden kaynaklanıyordu heralde bu istek.Darius`a döndü "İşler nasıl Darius" saçma bir konumuydu bilmiyordu ama burada sesiz kendi düşüncelerine dalacağına birkaç sohbet iyi gelebilirdi " Aslında senin işinde zor birçok insanı dinlemek,ben kendimi dinlemekten bıktım senin halini düşünemiyorum bile " dedi kapalı bir kasayı açacak büyüleri söylercesine
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darius Darkthorn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Darius Darkthorn



Mücadele Tarafı : Kendisi
Rp Sevgilisi : Aislin
Kan Durumu : Pure-Blood
Patronus : Yarasa

Olur Olmaz Anılar Empty
MesajKonu: Geri: Olur Olmaz Anılar   Olur Olmaz Anılar EmptyCuma Nis. 02, 2010 3:29 am

Gözleri hala çocukların üstündeydi James'in sorusunu dinlerken. Örülmüş sarı saçları uçlarından şirin kurdelelerle bağlanmış bir kızla, yüz hatları kardeş olduklarını ortaya serercesine onunkine benzeyen bir oğlan, kumların üzerinde bir çabanın içindeydiler. Havanın insanda yarattığı bu etki çocuklar üzerinde etkili değildi belli ki. Onlar kendilerine ait küçük dünyalarında mutlulardı. Bakışları çocukların etrafında biraz gezindikten sonra, onları oraya getiren kadını buldu. Genç sayılabilirdi, ancak yüzüne yerleşen kırışıklıklar, geride bıraktığı zorlu yılların izlerini gözler önüne seriyordu. Bugünün havası onu da etkilemişti anlaşılan, çocuklarını dalgın bakışlarla izleyen gözleri, aslında çok uzakta kalmış şeylerin izini sürüyor gibiydi. Bunları düşünmekten alıkoyup zihnini, James'in sorusuna odaklandı. İşler iyi sayılırdı, müşterilerinden bazıları etraflarında gerçekleşebilecek bir olayın ihtimali yüzünden evlerine kapanmasa daha iyi olabilirdi.

"Daha iyi olabilirdi." dedi kısaca, sonrasında ise yavaşça ekledi. "Her insanın kendi sözcüklerinden oluşan cümleleri, kendi cümlelerinden oluşan hikayeleri vardır. Bazı insanlar anlatmaktan çok dinlemeyi sever. Ben de onlardan biriyim."

Gökyüzünü kaplayan bulutlar yerlerini daha koyu tondakilere bırakmaya başlamıştı. Batı ufku yağmur bulutlarıyla kaplanmıştı şimdiden. Bristol'ü yıkadığını tahmin ettiği bulutların kendlerine ulaşmasına yaklaşık bir saat vardı. Londra'ya geldikten sonra, sokak isimlerinden daha çabuk öğrenmişti bulutların hareketlerini. Nedenini bilmese de, bir şekilde geleceğe dair küçük de olsa bir öngörüye sahip olma fikri hoşuna gidiyordu. Sonunda, diye düşündü kendi kendine. Bir saat sonra sona erecekti bu kasvet. Yağmur damlaları yıkayıp temizleyecekti günün yere yığdığı toz tabakasını. Binlerce sesin eşzamanlı senfonisi ruhunu huzurla dolduracaktı bir saat sonra. Ancak o zamana kadar yanındaki adamın bu şekilde karamsar kalmasına izin veremezdi. Sorular sormak işe yaramazdı bunun gibi durumlarda; çünkü zaten cevaplarını bildiğiniz için, sorularınız sahte kalırdı.

"Dediğim gibi, herkesin kendi hikayesi vardır. Bazılarınınki onları düz ve güvenli yollarla taşır sona. Bazılarının yolları ise diğerlerine nazaran daha zorludur. Bu kişilerdir ellerine geçen en ufak mutluluk kırıntısına bile sarılmayı bilip, tek bir parçayı bile israf etmeden tadabilenler."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
James Lyer Vigoureux

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
James Lyer Vigoureux



Mücadele Tarafı : Yoldaşlık
Rp Sevgilisi : Freya Artemis
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Simurg

Olur Olmaz Anılar Empty
MesajKonu: Geri: Olur Olmaz Anılar   Olur Olmaz Anılar EmptyCuma Nis. 02, 2010 4:33 am

Aslında anlamış olmalıydı zira Esrar dairesinde çalışmanın vermiş olduğu insanları önceden tanıma yetisi ve hayatın ona sunduğu saçma sapan olaylar altıncı hissini daima kuvetlendirmiş olmalıydı.Yanında oturmuş onu dinleyen adam aslında anlatmaktan çok dinlemeyi seviyordu anlaşılan tam bunları düşünürken Darius konuştu önce sorusunu cevaplayarak "Daha iyi olabilirdi" sonra bir sohbetin vermiş olduğu derinliği yakalayarak devam etti "Her insanın kendi sözcüklerinden oluşan cümleleri, kendi cümlelerinden oluşan hikayeleri vardır. Bazı insanlar anlatmaktan çok dinlemeyi sever. Ben de onlardan biriyim." sakindi James`in yanına oturduğundan beridir olduğu gibi,öyle birşeydi ki karşıdaki parka bakıyordu izlemesi gereken bir filmin son sahnesini kaçırmak istemezmiş gibi karşıdaki çocuklara bakıyordu.İster,istemez James acaba oda çocuğunu mu kaybetti diye düşünmeye başlamıştı ki Darius yine konuştu"Dediğim gibi, herkesin kendi hikayesi vardır. Bazılarınınki onları düz ve güvenli yollarla taşır sona. Bazılarının yolları ise diğerlerine nazaran daha zorludur. Bu kişilerdir ellerine geçen en ufak mutluluk kırıntısına bile sarılmayı bilip, tek bir parçayı bile israf etmeden tadabilenler"dedi.

Yüzüne bakmayı becerebildiği bir andı,sözleri sanki James`e boş sohbetten çok hayatı yakalamasına dair öğüt gibiydi büyüklerin daima küçüklere verdiği önemli öğütlerden,anlıyordu aslında James acı çekmiş insanlar başkalarının acılarını paylaşmayı sevmeye başlıyordu zamanla ama kendi acılarını dile getirmeyi istemiyorlardı,onlara herzaman acı veren birşeyi nasıl sürekli dile getirirlerdi ki,ilerdeki siyah bulutlar küçük çocukların ağlamadan önceki hali gibi önce yüzünü ekşitmişti karararak sonrada ağlamasının zamanının geldiğini gösterircesine kükremeye başlamıştı,James aslında Darius`un mekanına gidip birşeyler içmeyi teklif edecekti ama yağmur çimlerle buluşacaktı,sonrasında bu çirkin muggle araçlarının yaymış olduğu pis egzoz kokusu silinecekti,yerini güzel çiçeklerin bıraktığı mis gibi bir koku saracaktı koca partı,tıpkı iki tango sanatçısının birbiriyle aşkla dansı gibi,üzerindeki elbiselerin ıslanmasına tahammül edebilecekmiydi asla bir camın arkasındanda gayet güzel izlenirdi bu aşk dolu dakikalar dedi kendi kendine ve Darius`a döndü "Sözlerindeki manayı çözmek için kitapları karıştırmaya gerek yok "dedi sırıtarak aslında güzel birşey söylüyordu James,Darius tüm kafasından geçen olayları tek sözcükle tanımlamıştı sanki,devam etti gülüşünü bozmadan"Yapacak bir işin yoksa yada beklediğin biri,Black Pearl`e gidelim mi ? eh yağmur yağacak gibi gözüküyor ama dertli bir insanı dinlemek istemezsen seni anlarım"dedi gülümsemi son sözcükler ağzından çıkarken silidi ama önce bir duraksamadan sonra biranda neşelendi ve konuştu"İçkiler benden"dedi yine sırıtarak.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darius Darkthorn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Darius Darkthorn



Mücadele Tarafı : Kendisi
Rp Sevgilisi : Aislin
Kan Durumu : Pure-Blood
Patronus : Yarasa

Olur Olmaz Anılar Empty
MesajKonu: Geri: Olur Olmaz Anılar   Olur Olmaz Anılar EmptySalı Nis. 06, 2010 4:22 am

Bulutlar her saniyenin sonunda biraz daha büyümüş gibi gözükmeye başlamıştı gözüne. Kaçınılmaz bir vaziyetin çaresiz ulağıymış gibi esmeye başlayan rüzgar, pelerinini dalgalandırıyordu. Savrulan pelerini bacaklarına dolanırken, ayakları bu vaziyeti kabullenemezmiş gibi düzenli aralıklarla yere çarpıyorlardı. Kendilerini saran kumaşa gösterdikleri bir tepki olarak anlaşılabilecek olan bu tepki, bununla tamamen alakasız bir nedenden ötürü ortaya çıkmıştı halbuki. James'in sözleri içinde, kulağından içeri girip zihnini ele geçiren ifade neden olmuştu dalgınlığına. Beklediğim biri... diye düşündü bir anlığına. Kimi bekleyebilirdi ki, eski bir donanma askeri, şehre hala yeni taşındığı düşünülebilecek bir bar sahibi olarak, hayatında eksikliğini gördüğü tek şey huzurken, kimi bekleyebilirdi? Cevap dilinin üstünde şekillenivermişti kendiliğinden. Kendisine bir anlığına da olsa huzuru tattıranı bekliyordu. Etkisi, uyanıp yüzünü yıkadıktan sonra gördüğü keyifli bir rüyanın etkisinden farksız olanı bekliyordu. Tahmin edilemez tavrını beklenmedik hareketleriyle süsleyip, yine de huzurun yer üzerinde biçim bulmuş hali gibi hissettirmeyi başarabileni bekliyordu. Kokusunu düşünmeye çalıştı bir anlığına, teninden yayılan, gözlerinin önünden varlığın bütün boyutlarını silmeyi başarıp bir saniyeliğine de olsa sadece kendisine ait bir yerdeymiş gibi hissettiren o kokuyu duyumsamak için çabaladı. Faydası yoktu. Günlerin ondan parça parça çaldığı bu etkiden geri kalan tek şey, zihnindeki düşünce kırıntılarıydı. Belki de buydu bu kadar çok istemesinin nedeni, özlemiyle beraber tetiklenen açlığı. Onun karşısında ne kadar kontrollü olması gerekeceğini tahmin bile edemiyordu. Tüm varlığına hükmedebilmek için vereceği çetin bir sınav olacaktı bir sonraki karşılaşmaları muhtemelen. İstediği şeyin huzuru tadabilmek olduğunu kabul ettirmeye çalıştı kendine ve bunu denerken konuştu. "Hadi gidelim."

Birkaç saniye sonra kapalı gözlerini açtığında, karşısında barını gördü. Buzlu camdan yapılma pencerelerin arkası sönük gözüküyordu. Açık olduğu zamanlardaki canlılık taşmıyordu Black Pearl'den. Kapının önündeki, yer yer dallanarak yanlarındakilere bağlanmış demirlerden oluşan parmaklıklar, ışığın yokluğundan ötürü neredeyse köhne bir izlenim yaratan camlar, hepsi dükkanın kapalı haliyle açık hali arasındaki farkı göz önüne serercesine dikkat çekiyordu. Birkaç dakika sonra bu görüntünün tamamen yok olacağını düşünen büyücü, arkasından gelen şak sesinden James'in de cisimlendiğini anlayarak asasını çıkardı ve birkaç alışılageldik sözcük mırıldanarak dükkanın dışındaki görünür ve görünmez bütün korumaları kaldırdı. Kendiliğinden açılarak ortadan kaybolan demir parmaklıkların ardında serbest kalan meşe kapılar tarafından dostça karşılanan büyücü, onları iterek dükkanına girdi. İlk olarak, elini iki yana açtı ve alevi getiren sözcüğü fısıldayarak iki yana açtığı kollarını birkaç santim kaldırdı. Barın duvarlarına yerleştirilmiş lale şeklindeki sarı şamdanların içindeki mumlar aynı anda alev alarak mekanı aydınlatırken, parmakuçlarından çıkıp vücudunu terk eden enerjiyi hissetti. Asasını şömineye doğrultarak, yangın anlamına gelen sözcüğü tekrarladı. Asasından fırlayan ışının, şöminedeki odunların alev almasını sağladığını gördüktne sonra, seri ve alışılageldik adımlarla bar kısmına doğru yürüdü. İki bardak çıkararak, eline aldığı temiz, beyaz bir bezle onları bir çırpıda temizledikten sonra, peşinden bara giren büyücüye seslendi. "Ne istersin?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Olur Olmaz Anılar

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : 1, 2, 3  Sonraki

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-