AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5  Sonraki
YazarMesaj
Elena Chiara Giovanni

GezginGezgin
Elena Chiara Giovanni



Mücadele Tarafı : AYDINLIK
Rp Sevgilisi : yok ki =(
Kan Durumu : melez

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 EmptyC.tesi Mart 13, 2010 11:26 pm

Karargahtaki toplantıya yetişmek için olay yerinden erkenden ayrılmış olan genç seherbaz alelacele içeri dalmıştı kapıdan. İlk gördüğü insana çevirerek bakışlarını önce hafifçe başını eğerek selam vermiş ardından "Geç kalmadım umarım, herkes geldi mi?" diye sordu gayet canlı bir ses tonuyla. Yaşının ve içinde asla dinmeyen nefret duygusunun ona verdiği heyecan, içine ayrı bir enerji dolduruyor; bu da hareketlerine, konuşmalarına, karargahın üyesi olmak ya da seherbaz olmak gibi kararlarına epey etkide bulunuyordu. Bundan rahatsızlık duymuyordu, aksine o gücü, o enerjiyi seviyordu; ayakta kalmasına güçlü olmasına, yaşamasına yardımcı oluyordu... Kendisinden yaşça büyük ve olgun olan büyücü hayır şeklinde kafasını sallamakla yetinmişti. Cüppesini çıkarıp içeri odaya geçen Chiara hemen şöyle bir içerdekileri süzdükten sonra tanıdığı birkaç kişinin yanına giderek toplantı öncesinde şu anki durum hakkında ve büroda olanlar hakkında küçük bir sohbete dalmıştı. Bu kısa sohbetin ardından kıyıda köşede bir koltuğun üzerinde düşüncelere dalmış, etrafındaki insanları izliyordu. En çok ilgisini çeken Jagger'dı; o da aynı Chiara gibi tek başına takılıyordu, canı da sıkkıın gibiydi. Sanki orada olmaktan ya da etrafındaki kişilerin orad olmasından mutlu değil gibiydi. Ya da Chiara artık paranoyaklaşmıştı; her gün onlarca kişinin gözünün içine bakarak nasıl bir insan olduğunu anlamaya çalışıyordu ve bu artık içine işlemiş, bir huya dönüşmüştü sanki.

Kısa bir süre sonra -hemen hemen herkes oradaydı- bir masa etrafında toplanmış, toplantının seyirini oluşturan konular üzerinde fikirlerini beyan ediyorlardı. Birçok kişiden birçok farklı fikir çıkıyordu ama çoğunun uygulanması uzun zamanlar gerektiriyordu; bu da tarafın elinde olan bir şey değildi. Çok kısa sürede çok şeyler başarmaları gerekiyordu. Chiara' ya göre bunu başarmak için ilk önce bir sorunu tanımlayabilmeleri gerekiyordu; bu da zaten imkansızı başarmak gibiydi. Kaosun ortasına düşmüşler ve çııkmaya çalışıyorlardı; tıpkı sonsuz karanlığın içinde bir kibrit çakarak yoluna bulmaya çalışmak gibi bir şeydi bu. Yine de bir ışık vardı uzakta görünen, fikirler farklı olsa da o masadaki herkesin umudu insanları o ışığa ulaştırmaktı...

Masadaki uzun tartışmalar sürerken birden ortalığı büyük bir ses kaplamış ve hemen ardından oluşan bir sarsıntı büyücüleri panikle yarinden kaldırmıştı. Eli cebindeki asasına çabuk oluşan Chiara onu önünde hazır tutarak biraz önce gürültüyle patlayan duvara doğru çevirdi. Pek bir şey görebildiiği söylenemzdi. Duvarlardakocaman delikler açılırken odayı karanlıkla beraber havada sinsice asılı kalan bir toz bulutu da kaplamıştı. Nefesinde tozu hissettiği anda boynuna sardığı şık eşarbıyla ağzını ve burnunu kapamış, asasını da ışıklandırarak emin adımlarla hedef seçmeye çalışıyordu. Odadaki birçok kişi kendini bir köşeye atmış oldukları yerde hazır bir şekilde bekliyorlardı. Pek beklemelerine gerek kalmamıştı ortalığı talan eden o patlamanın ardından birçok saldırgan içeri dalmış her yöne büyüler yolluyorlardı. Onların saldırmaya başlamasıyla birlikte birçok kişi gibi Chiara'da korumaya geçmiş gelen büyüleri püskürtmeye çalışıyordu;arada bir boş kaldıkça o da bir kaç kişiyi etkisiz hale getirmeye çalışıyordu ama toz duman içinde bunu başarabildiğine görmek çok zordu. Kimi zaman çıkan seslerden bunu anlıyordu; biraz önce yerden gelen tok sesden anladığı kadarıyla birisini sersemletmişti. Ne yazıktır ki kendisine doğru gelen kırmızı ışığı farkedememiş bir anda tüm vücudunu saran acıyla yere kapaklanmıştı. Acı; bir zehir gibi kanına karışmış damarlarından akıyor ve tüm vücudnu ele geçiriyor gibiydi. Binlerce çivinin aynı anda tüm vücuduna batırılması ve aynı anda tüm vücuduna elektrik verilmesi gibiydi hissettiği şey. Tüm vücudu kasılmış bir şekilde şekilden şekilde giriyor, eğilip bükülüyordu. O sırada karşı koyabildiği tek şey acıya yenilmemek adına atmadığı çığlıklarıydı ve elinde sımsıkı tutarak bırakmadığı asası. Başında hayatında hiçbir şeyden almadığı zevki şimdi alıyormuş gibi gülerek onu izleyen ölüm yiyen vardı; çeversinde herkes birileriyle çarpışıyor onun durumundan habersiz görünüyordu...

Hiçbir şey düşünemediği artık dayanamadığını düşündüğü bir anda başında duran ölüm yiyene çarpan bir kişiyle beraber bütün o acılar çekilmişti birden. Vücudu iki durum arasındaki dengesizlikten kurtulmaya çalışırken Chiara ayağa kalkamaya çabalıyordu. Yorulmuştu; çok çabuk yorulması canını sıkmıştı, heleki onun içindeki gibi bitmek bilmeyen bir enerjinin bu kadar çabuk onu terketmesi... İşte bu gerçekten onu çileden çıkartıyordu. Ölüm yiyenin gözündeki karayı hatırlayarak onlarda olmayan acıma duygusunu düşündü. Şuan için gerçekten acımak acizlikti, eğer çevresindekileri korumak istiyorsa acımasız olmalıydı. Dizlerinin üstünde durarak etrafına bakınıp en yakındaki ölüm yiyene çevirdi asasına ve büyük bir nefretle bağırdı: "Avada Kedavra..". Asasından çıkan yeşil ışık adamı vurduğunda içinde oluşan hazzı bastırarak ayağa kalktı. Bir ölüm yiyen bugün en büyük hatasını yapmış, Elena Chiara Giovanni'nin içindeki canavarı dışarı çıkarmıştı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Augustyn Leon Stanislaw

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Augustyn Leon Stanislaw



Mücadele Tarafı : DE
Rp Sevgilisi : Cheater
Kan Durumu : P.B.
Patronus : Queen Bee

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 EmptyPtsi Mart 15, 2010 1:39 am

‘’ Maşa gibi hissetmek böyle zamanlarda bana keyif veriyor.’’ Lordun söylediklerinin ardından yanındaki kanı bozuklardan birine mırıldandığı buydu. Eline geçecek haberlerin bazılarını kendisinin oluşturacağı fikri içini serinletiyordu. Maskesini suratına yerleştirmeden önce olduğu yerde ardından gidecekleri adamın yok oluşunu izledi. Boşluğa akan bedeninin ne büyük bir gücü damarlarında gizlediğini düşündüğünde ürperdi. Kudretiyle başa çıkmak gibi bir düşüncesi olmaktan ziyade, bu düşünceyle başa çıkabilme ve korkusunu bastırabilme gayreti daha baskın çıkıyordu. Lordun ardından bahsi geçen yere akarken bedeni, maskesi yüzündeydi.

Karanlığın geceyi sıcak bir ana kucağı gibi sahiplendiği saatlerde, malikane dışardan sessiz ve hatta sıcak görünüyordu. Büyünün etkilerinden kurtulmuş olan yapı, duvarındaki delikle bezenene kadar daha az süslü göründü gözüne. Ancak büyünün ardından dökülen tuğlalar ve ardından içeriye sinsice sızan toz bulutu ile, daha sanatsal görünüyordu. Diyaframından genzine varan kahkahası ağzı dolu bir adamın yemeği sırasında nefes almasına benzemişti. Sessizce adımlarını ileri doğru atarken, boşluktan görebildiği ilk bedene savurdu. ‘’ Reducto! ‘’ Yukarı katlardan içeriye giren vampirlere, boşluktan ve açılan diğer yarıklardan giren ölüm yiyenlere baktı. Hemen yanındaki bir başka ölüm aşığı üzerine gelen kızıl bir büyü topuyla yere yığıldığında öfkeden böğürdü. Ağzından saçılan tükürükler arasında bir kadına ait olduğu besbelli olan vücuda doğru koşmaya başladı. Asasından ardı ardına çıkan tek büyünün, kadını paramparça edişini görmek istiyordu. ‘’ Reducto!’’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Julian Brave Caine

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Julian Brave Caine



Mücadele Tarafı : aydınlık
Rp Sevgilisi : Blair ...
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Griffin

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 EmptyPtsi Mart 15, 2010 2:42 am

Karanlık çabuk bastırmıştı sanki bugün. Gökyüzüne bakan Julian da böyle düşünüyordu; sabahtan beri oradan oraya koşturmuştu ve günün nasıl geçtiğinin farkında bile değildi. Görev yerinden evine doğru ilerliyordu, neyse ki bu akşam nöbeti yoktu; üç gündür doğru düzgün uyku uyumamıştı ve kızaran gözleri buna çok ihtiyacı olduğunu çok açık bir şekilde aşikar ediyordu. yorgun ve uykulu olmasına rağmen kendine hakim olamıyor, yürürken devamlı etrafı kolaçan ediyor bir yandan da kulak kesiliyordu. En ufak harekette ya da küçük bir tıkırtıda eli hemen asasına gidiyordu. Cinayetler günden güne artıyordu ve ve katilin ardında bıraktığı izler gün geçtikçe karmaşıklaşıyordu. Bunları düşündükçe her ne kadar evine gelmiş olup yatağına uzanmış olsa da uyuyamayacağını biliyordu. Kafasını didikleyen bu düşüncelerden kurtulmak için yapacak bir şeyler arandı ama yanında ne çalışacak bir dosya getirmişti ne de evde onu oyalayacak bir şey vardı; zaten evi gibi hissetmiyordu artık orayı, geceleri uyumak için uğruyordu bir tek. Yatağından kalkarak biraz önce çıkardığı gömleğini tekrar üstüne geçirdi. Apar topar evden çıkıp hızlı bir şekilde yürümeye başladı. Bu gece karargahta toplantı vardı; eğer bitmediyse orada biraz oyalanabilir sonra da nöbette olan meslektaşlarına şöyle bir uğrayıp kontrol ettikten sonra ofisine gidip biraz çalışabilirdi. Sokağın başına geldiğinde eline alarak çıktığı cübbesini çoktan sırtına geçirmişti Julian. Etrafı şöyle bir kestikten sonra bir anda yok olmuştu.

Clayton malikanesinin bulunduğu sokağın başında beliren Julian emin adımlarla ilerlerken uzaktan görünen manzara onu bir anda harekete geçirmiş ve koşmaya başlamasına sebep olmuştu. Yaklaştıkça gördüğü durum onu hiç düşünmeden o arbedenin içine dalmaya sürüklemişti. Kendini malikanenin yıkılan duvarlarından içeri atarak asasını çekmiş ve hızla etrafında olanları algılamaya çalışarak toz bulutu içerisinde ilerliyordu. Ortalık karanlıktı; asasını yakmıştı ama yaktığı an söndürmüştü. Işık tozu daha yoğun gösteriyor görüş alanını iyice daraltıyordu. Bastığı yerlere dikkat ederek ilerliyordu. Birden arkasında duyduğu ayak sesiyle hemen döndü ve gördüğü kişi karargahtan değildi; elinde hazır tuttuğu asayı sert bir şekilde savurarak "İncarcerous" dedi kısık bir sesle. Gürültüden sesi duymayan ölüm yiyen nerden geldiğini bilmediği iplerle bir anda bağlanmıştı. Asası önünde hazır yanına yaklaşan Julian hala elinde tuttuğu asayı almak için ondan erken davranmıştı; kolları ve bacakları iplerle sıkı sıkı bağlanmış olan adama iğrenerek bakıyordu, tam olarak ne olmuştu öğrenebilmek için hemen adamın zihnine akmış gözünün önünden geçen kısa görüntülerde aradığını bularak zihninden çıkmıştı. Biraz önce gördüğü görüntülerden biri canını çok fena yaktı Julian'ın; kendisi gibi seherbaz olan ve aynı zamanda öldürülen eşinin ikizi olan Chiara'ya saldırmış, ona işkence etmişti. Bunun hesabını sormak için fazla vakitleri yoktu ama kendine engel olamayarak adama sert bir yumruk atarak bayıltmıştı. Hemen kalkıp diğerlerini bulmak üzere içerlere doğru ilerlemeye başlamıştı. Arada bir ona doğru gelen büyüleri gayet basit bir şekilde savurarak kendini koruyordu. Sonunda tam bir kargaşanın hakim olduğu bir kalabalığın arasına girmişti. Ölüm yiyenlerin üstünlükleri bariz gibi görünüyordu ama çoktan diğer karargah üyelerine haber gitmiş olmalıydı... Çevresindeki ölüm yiyenlere büyüler savururken aklına takılan en büyük soru kimin konuştuğuydu. Eğer hala hayatta ise - ki Julian böyle bir şeye ihtimal vermiyordu- yakın bir zamanda hakettiği cezaya katlanacaktı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lorenzo d'Arrìgo

BüyücüBüyücü
Lorenzo d'Arrìgo



Mücadele Tarafı : Karanlık.

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 EmptyPtsi Mart 15, 2010 6:32 pm

Cisimlendiğinde kendini loş ışıklı bir odada buluvermişti. Her ne kadar bunu yadırgamasa da gözlerinin buna alışması zaman alacaktı. Gözlerini lorda doğru dikti. Odanın git gide ölüm yiyenlerle dolduğunu ve lordun yüzündeki ifadeden ne olacağı belli oluyordu. Birkaç dakika önce Angélique’le Santiago’da keyif yaparken şu an bu izbe yerde sürünüyordu. Hoşuna da gidiyordu böyle şeyler. Lordun bir anda konuşması ve her yerde sesinin yankılanması insanın, onun üzerine olan dikkatini daha da artırıyordu. Söyledikleri, herkesin neye nasıl uyması gerektiğini ve bunun tehlikelerinden bahsediyordu. Zümrüdü Anka’ya saldırmak kadar eğlenceli ve keyif verici bir şey yoktu onun için. İlk olacaktı. Bunu kalıcı kılmak onun ve diğerlerinin elindeydi. Zifirikaranlığın malikaneyi sarmasıyla en etkili saldırışlarını yapıp galip çıkacaklardı. En uygun zamanda saldırmaları önerilmişti. Lordun sözleri bittiğinde herkesin yapacağı gibi, ilk olarak lord cisimlenmişti. Ardından diğerleri… Clayton Malikanesi. Evet. Büyük ve gösterişli bir yer. Buranın, Ölüm Yiyen’ler eline geçmesi çok iyi olurdu. Etrafına baktığında belli belirsiz dumanların içinden siluetli insanlar çıkıyordu. İlk başta lord savurmuştu asasından büyüyü. Ardından Lorenzo ve diğerleri de duvara büyülerini yöneltmişti. “Bombarda Maxima!” Asadan çıkan büyük ışık demeti karşıdaki duvarı delip geçmişti. Büyük sarsıntılarla birlikte teker teker duvarlar yerle bir oluyordu. Gösterişli malikane şimdiden harabe görünümü alıyordu. Her büyünün duvara ulaşmasıyla şiddetli sesler ve toz dumanı etrafa yayılıyordu. Lorenzo’nun asasından çıkan büyünün isabet etmesinden sonra lordla birlikte duvarda açılan yarıklardan içeri girmeye başlamıştı. Önündeki yarıktan ilk adımını attığında yukarıdan ve aşağıdan gelen ayak sesleri ve çığlıkları duyabiliyordu. Bu çığlıklarda onun zevkine zevk katıyordu her zamanki gibi.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Zosia Silimauré

Büyüceşura Baş HakimiBüyüceşura Baş Hakimi
Zosia Silimauré



Patronus : Gergedan

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 EmptyPtsi Mart 15, 2010 8:58 pm

Kuruntular, kuruntular ve kuruntular. Bu keşmekeşin arasında kızıl saçların toz bulutuna karışması ve raks etmesi fazla uzun bir zaman almadı. Lord'un koyu varlığı, onun soğuk teninde tek bir kıpırtı yaratmıyordu. Mavi gözleri kızgınlığının verdiği buruklukla daha da koyulaşmıştı, Paula bu zavallıların arasında kendini heba ederken o hiç istifini bozmadan direnişi izliyordu. Parmakları ritmik bir şekilde tünediği trabzanı dövüyordu. Bu gece ki yıkım ve ölümün kokusu içine işliyordu. Tütsülenmiş bir filiz ve kanın buhranlı küfü, ağzının içindeki tükürük boğazını kavurarak yok olurken bir seherbazın affedilmez laneti yapmasına tanık oldu. Onun oracıkta boynunu kırmak ne kadar kolay olurdu ki... Bu adamlara ne öğretiyorlardı böyle, Ursula'nın ölümden önceki fısıltısı bir kez daha çınladı kulaklarında ama bir yemin etmişti ve bu yemini dönüşümsüz olarak tamamlamak zorundaydı. Onu kimse amacından durduramamalıydı. Merdivenlerden aşağı süzülerek iniyordu, önüne çıkan adamın gözlerine bir kez baktı. Ölüm ve seçim. Hayır seçim zor olanın kıskacından kurtulabilmekti ama amaç varlığını güdüledikçe bir çamurun sürülmesi mübahtı. Bilmeyi bulabilmek için ancak sevdiklerinin sıcaklığı gerekir, o sıcaklık seni terk edeli yıllar olsa bile elbet bir gün geri gelecektir. Ah, Ursula bu sözlerin naif dudakarından dökülürken ne düşünüyordun acaba?
Beni olduğum yerden bu ölüme tanıklık edip yardım etmek için mi çağırdın ve çıkardın? Gözümden süzülen yaş mıydı, Lord'a doğru ilerlerken tenimden aşağı yuvarlanan kasvetli damla...

Çocuk sen varlığını hep yarınlara kaçarak buldun, aileni red ettin, amaç edinmedin. Şimdi söyle bana istediğin bu mu? Vicdanının törpülenmiş sesi kulaklarında uğuldarken akşamın derin karanlığı Clayton Malikanesinin duvarlarında hiçliğe gömülüyordu. Peşinden gidilen umarsız bir karanlık ve yok etmenin teninde bıraktığı zevk parıltıları, ince dudakları huşu dolu sesinin gümüşüliğiyle yankılandı karmaşanın buhrana döndüğü salonda "Avifors..." Gözlerine merak ve ısrarla bakan Lord'a hafif bir gülümseme göndererek çıkışa doğru yürümeye başladı. Evet, kötüydü. Bedeni kötülük içinde çalkalanıyordu ama kötülüğün varlığı adaletsizliğide getirmiyordu yanında. Burada ki savaşın hükmü verilmiş, oyun tamamlanmıştı ama daha fazla kan kokusunu ve ölümün tütsülenmişliğini içine çekmek istemiyordu. Ta ki yılların saklı hatırası kulağına eski bir melodiyi ve tanıdık bir çift kahve gözü getirinceye kadar... Yaşam kavuşmanın piçliğinde ona yol göstermişti şimdi seçimi ne olacaktı? Ursula gibi iyiliğin içinde sıkışıp kalmak sonu olurdu, Lord onu hiç düşünmeden yoketmişti ya şimdi o da mı yok edilmek istiyordu?

"Nasılsın Paula?"
Kısık sesi ve alaycı gözleri karşısında ki kişiyi yılların özleminden çok kusursuz bir nefretle sarmalamıştı, kimdi onlar? Kardeş, bir babanın zavallı tohumları ve terk edilmiş evlatları mı? Hayır, terk edilen Zosia'idi...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aislin Yruhdara

Özel SektörÖzel Sektör
Aislin Yruhdara



Kan Durumu : Safkan
Patronus : İpekböceği

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 EmptySalı Mart 16, 2010 2:48 am

Telefonu kapattığında parmakları sinirden kasılmıştı. Titremeye başlayan parmaklarında gezen elektriği şakaklarına götürüp, parmaklarını oraya bastırıp, dimağına yolladığı enerjisini kafasını çalıştırmak için kullandı. Gözlerini devirirken başını arkaya doğru yasladı ve derin bir nefesin ardından gelen bezgin bir ses tonuyla telefonda dinlediği uzun hikayeyi birkaç kelimeyle özetledi.

‘’ Toparlan Néil. Bir vaka daha.’’

Göz ucuyla bile bakmadığı çalışanının homurdandığını duyabiliyordu. Cübbesini üzerine geçirirken pencereden dışarı, kararmakta olan güne baktı. Binaları kutsarcasına şehrin üzerine ışıldayan Aralık alacakaranlığı ufku sararken, şehrin üstüne hikayelerden çıkmış bir hava katıyordu. Bu güzelliğe tezat oluştururcasına gerçekleşen olaylara bir anlam veremeyen Aislin homurdandı. ‘’Acele et. Yetişilecek birden fazla yer var.’’

Telefon konuşmasından sonraki iki saatlik süre içerisinde birbirini izleyen ihbarların hepsi asılsız çıkmıştı. Gittikleri her yerde karşılaştıkları tek şey sevimsiz suratlar, yadırgayan bakışlar ve soğuk tavırlardan ibaretti. İnsanlar sordukları bütün sorulara gönülsüzce cevap vermiş ve içinde her birini bir deliğe tıkma isteği uyandırmıştı. Bütün bunlardan sonra, teşkilata geri dönmüş ve işle ilgili günlük prosedüre dair birkaç işi daha halletmek için ofise girmişlerdi. Kapıyı kapadıkları an, ikisinin masasının tam ortasında bir ev cininin şak diye belirmesi ikisini de sıçrattı. Bir ev cininin ofisinde ne arayabileceğini bir saniye düşünen Aislin’in, mantıklı tek nedene ulaşması uzun sürmedi. Karargahın güvenlik önlemini hatırlayan cadı ev cinine bakarak sordu. ‘’ Saldırı mı var? ‘’ Zira karargahta yapılan toplantı hepsine bildirildiği gibi, herhangi bir acil durum anında , malikanedeki ev cinleri birbirleriyle haberleşecek ve saldırı haberini bütün yoldaşlık üyelerine ulaştıracaklardı.

Büyüyen gözlerle baktığı Kevin’in ardından geleceğine emin olduğundan malikaneye yakın mezarlığa cisimlendi. Varlığı bulunduğu ofisten yok olup mezar taşları arasında belirdiğinde gül ağacından yapılma asasının kıvrımları elinin sımsıkı tutuşuyla yeniden şekilleniyor gibiydi. Sessiz adımlarla ilerlerken önündeki kargaşadan görmeye çabaladığı malikanenin, yarı yarıya yıkılmış olduğunu fark etti. Alt dudağını kanatmak ister gibi ısırarak, dişleri arasından yanında gelmiş olan büyücüye hırladı. ‘’ Lanet olsun! ‘’ Asasını en yakındaki ölüm yiyene doğrultup haykırdı. Kırmızı alevler , yüzünde abuk subuk bir maske olan bedene ilerlerken, bir saniye sonraki manzarayı düşünerek gülümsedi. ‘’ Sersemlet! ‘’ Adımlarını hızlandırarak ilerlemeye devam ederken, en az ölüm yiyenler kadar adice davrandığının bilincinde, onları arkalarından vurmaya başladığında hak ettiklerinin bu olduğunu bildiğinden tereddüt etmiyordu. Bir başka bedenin başı kendisine doğru dönerken, asasından çıkan büyü, maskeyi dağıtarak, bir cadı olduğunu anladığı ölüm yiyenin bedenini kaskatı bıraktı. ‘’ Petrificus Totalus! ‘’ Artık koşmaya ve malikanenin yakınındaki topluluğa ulaşmaya başladığında yalnız olmadıklarını fark etti. Destek için gelen diğer yoldaşlık üyeleri de kendilerine katılmıştı. Evle aralarında kalan ölüm yiyenler, iki ateş arasında kalmış gibi gözükse de, evden dışarı gelen lanetlerin sayısındaki azlık, evdeki yoldaşlık üyelerinin sıkıntı çektiğini gösteriyordu. Üst kat penceresinin kenarında bir büyücüyle boğuşan vampire doğrulttu asasını. Büyücüye denk getirmemeye çalışırken, talihsiz bir vuruşla yere yıkılan yoldaşlık üyesi, istemeden de olsa Aislin’in hedefini açıkta bırakmıştı. Vakit kaybetmeden büyülü sözleri haykıran cadının yüzü yine gülümsemişti. ‘’ Conjunctivitis! ‘’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Niuvénia Olemph Price

GezginGezgin
Niuvénia Olemph Price



Mücadele Tarafı : Cole's
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kan Kelebeği

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 EmptySalı Mart 16, 2010 3:48 pm

"İkinci gecenin ortasındayız, bitmek üzere. Bu lanet şeyi neredeyse kontrolüm altına aldım. Bu gece ay yine odanın içini dolduruyor hanımlar. Benimle birlikte bu gece kim nöbet tutacak? Bayan Manoir, sanırım sizin için bu sorun olmaz. En son iki hafta önce nöbete kalmışsınız. Siz, Bayan Langloise? Senin küçük kardeşin nerede Nydeln? Belki de Radovan bu gece bana refakat edebilir. Evinize gelip uyuyabilirsiniz de. Bunu yapmadan önce şunu unutmayın, tüm bu olayda bacaklarını yayıp oturanları Baş Şifacı'ya rapor edeceğim." Açıkça bir meydan okuma... Price'ın nelere bu denli kızabileceğini kestirmek zordu. Son olaylar St. Mungo ile ilgili düşüncelerini değiştirmek konusunda ikna edici olmuştu. Tehditkâr bakışlarını odadan kaçırdıktan sonra arkasını dönüp merdivenlere yöneldi. Nöbetten önce kahve içmek onu sakinleştirebilirdi. Küf kokusunun kapladığı koridorlardan geçerken bakanlıktan daha fazla ödenek almaları gerektiğini düşündü. Neredeyse tılsımların yenilenme zamanı gelmişti. Yeşil cüppesi peşinde dolanıp dururken merdivenleri hızla geçip odasına girdi. Gözlerini ovuşturduktan sonra eline masasına bırakılmış parşömenleri aldı. Geçen gece gelen hasta ile ilgili raporların yer aldığı parşömeni okurken tırnaklarının kenarındaki etleri kemiriyordu. "'Fevrî hastamızın iksir tedavisi devam etmektedir.' Tanrım bu cümleyi hangi beyinsiz kurdu? Aklı başında olmayan biri için fevrî sözcüğünü kullanamazsın!" Öfkeyle 'fevrî' kelimesinin üstünü çizerken raporu yazan şifacının soy ismine takıldı Price'ın gözleri. Muggle kanı taşıyan bir pislikten ne beklenebilirdi ki? Öfkesinin üzerine bir de tüm damarlarında gezinen kontrolsüz basıncın nereden geldiğini merak etmeye başlamıştı. Parşömenler elinden birer birer yere düşerken Price kolunu tutmaya başlamıştı. Acı bir çığlık kopardı aniden. Bileğinin hemen üzerinde beliren işaret tüm bu yaşadıklarının sebebi niteliğindeydi. Merdivenlerdeki sesi duyar duymaz kapıyı kapatmaya yeltense de tanıdık bir yüz ondan önce davranıp Price'ın yerdeki halini görmüştü. "Çekil yolumdan!" Birkaç gece önce tebessümle karşılayabileceği iş arkadaşını şu an bir saniye bile görmeye dayanamazdı. Kapıdan hızla çıkıp aşağıya inerken siyah cüppesi bohça halinde elinde onunla birlikte oradan oraya savruluyordu. Koridorda çok insan olmaması onun şansıydı, tek bir kişiye yakalanmıştı. Başkaları tarafından sevilmediğiniz anda böyle bir güzelliğe sahip olursunuz. Başınıza bir şey gelse dâhi tenezzül edip bakmazlar. İşte Price bu yüzden onlara bir minnet borçluydu belki de, aşağıya indiğinde dağlanan işaretin sızısını hissetmez olmuştu. Yandaki bahçeye geçip veranda içinde kömür karası cüppesinin içinden birkaç parça bir şey çıkardı. İlki -şüpheye mahal vermeyen- maskesiydi. İkincisi bitkisel otlardan yapılan koruyucu tılsımlı kalın bir kemerdi. Çoğu kişi bunun bir kocakarı mavalı olduğuna inansa da Price işe yarayacağından şüphe duymuyordu. Asasını kavradıktan sonra gece karası pelerinini kuşandı. Aylardır beklediği haz gelip onu bulmuştu, gitme zamanı gelmişti.

Godric's Hollow. Londra'nın en 'bulanık' yeriydi burası. Siyah pelerinlerin dalgalandığı yere doğru yöneldi adımları, gözleri uçsuz bucaksız karanlığa bakıyordu. Hissizleşmiş parmaklarının uzandığı elleri heyecandan hafifçe terlemişti. Uzunca boylu, tanıdık bedenin yanına yaklaştı. Buz kadar soğuk sesi, ne yapmaları gerektiğini tekrar ediyordu. İstikamet: Clayton Malikânesi. Bul ve öldür. Hata yaparsan ölürsün. Serin bir ifadeyle onaylıyordu bunları. Asasını eline aldı ve vakit kaybetmeden malikânenin önüne cisimlendi Price, ayakları toprağa bastığında toparlanmıştı hızlıca. Teni soluktu, gözleri kararlılık ve acımasızlıkla karşıya bakıyordu. Dudakları keyifle kıvrıldı, malikâne bu gece kalabalıktı. Doğru bir zamanda saldırı yapılmış bir saldırıdan daha iyisi olamazdı. Maskesini yüzüne yerleştirdi, artık mavi gözleri dışında tamamen siyah beyaz göründüğünden emindi. Lordunun beş-altı adım arkasından sükûnetle ilerliyordu Price, havadaki kan kokusunu duyumsamak gibisi yoktu. Sağ kolunu hedefinin hizasına kaldırırken adım hızından taviz vermiyordu. Sol elinin kavradığı asasını da aynı hizaya kaldırdıktan sonra dudakları acımasızca büyüyü haykırdı. "Everte Statum!" Hedefi oldukça yaşlı bir yoldaşlık üyesiydi, Price gelene kadar ne olduğunu anlamadan etrafına bakınıp duruyordu muhtemelen. Price'ın büyüsü onun havada birkaç takla atmasını sağlamıştı. Herhangi bir müdahaleye mahal vermeden Price devam etti. Henüz yere düşmüş kurbanına asasını doğrulttu ve daha kararlı bir sesle kelimeleri söyledi. "Bombarda Maxima!" Ortalık tozla dumanla kaplanırken Price sırtını duvara verip hedefinin patlama sonrası haline yardımcı olmayı aklından geçiren bir yoldaşlık üyesini bekler konumdaydı. Onların da saldırdığını yan odadan gelen seslerden çıkartmak mümkündü. Asası her durum için hazırdaydı, tek bir hece dahi düşmanının başına bela olabilirdi.


Spoiler:


En son Niuvénia Olemph Price tarafından Ptsi Mart 29, 2010 3:54 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kevin Néil

GezginGezgin
Kevin Néil



Mücadele Tarafı : Yoldaşlık*
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Gümüş Güvercin

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 2 EmptyÇarş. Mart 17, 2010 4:51 pm

Yine vaka, yine olay. Son günlerde yaşanan ve artan olaylar Kevin’ı sıkmaya başlamıştı. Artık zevk hâline aldığı işi bir kenara bırakarak görevdeki son demlerini yaşıyordu. MRRI’ye atanan ve bir şeyleri öğrenebilecek en üst kıdemde olduğu için onu seçmişlerdi. Aislin’e gülümserken dudaklarından dökülen sözcüklerle ona tescil ettirmişti. “ Yetişmemiz gereken birde toplantı var. “ Dudaklarını iki yana ayırarak kahkaha atmıştı. Karşısında duran ufak çocuğa;
“ Olayı gördün mü, evlat ? “
“ HAYIR. BEN DİLENCİYİM. “
“ Yavaş, tamam hadi git. “
“ ÖNCE PARA. “
Çoçuğa yayvan yayvan gülümseyerek ellerini cebine sokmuştu. Cebinden çıkan birkaç muggle parasını çocuğun ellerine tutturmuş, Aislin’e doğru ilerlemişti. “ Lanet olsun bu mugglelar neden böyle. “ Geçmeye başlayan zamanla, ardı ardına gelen ihbarları halletmişlerdi. Hızlılardı, Aislin ile son çalışmaları olduğu içinde bunlardan zevk alıyordu. Önce büroda raporlara yazacaklar daha sonrada karargahtaki toplantıya yetişeceklerdi. Büronun önüne gelip, Aislin’in kapıyı yavaşca açmasının ardından kendilerini içeride bulmuşlardı. Kapıyı geriye doğru çekmiş, önünde parlayan ışıltıyla geriye doğru çekilmişlerdi. Aislin ve ev cinin konuşmaların ardından panikleyen Kevin kısık bir sesle “ Neeeee ? “ diye haykırmıştı. Malikaneyi düşünmeye başlamış, kendisini oradan uzaklaştırıp yok etmeye çabalamıştı.

Bir anlık hisettiği bulantı geçerken ayakları tekrar yerdeydi. Toz bulutunun kapsadığı ufak bir kulübedeydi şimdi. Burnuda yanık kokusunu, kulaklarındada çığlıkları hissedebiliyordu. Ufak bir geçitten geçerek malikanenin zemin katına çıkmıştı Kevin. Hızla kaçan bir ev cinini boğazından yakalayarak söylenmişti. “ Yoldaşlık üyelerine haber gönder, herkes buraya gelsin. “ Önünden eğilerek yukarı doğru koşarak ilerlemeye başlamıştı. Yozlaşan duvarlar, uçuşan alev parçacıkları. Yavaş yavaş yukarı çıkıyordu, temkinliydi. Asasını karanlığın içine doğrultmuş, bir yanıp bir sönen lambalarla gölge alan yüz hatları dikkatini bozuyordu. Uzun merdivenin başında beliren maskeli büyücüye karşı, hızlıca haykırmıştı. “Petrificus Totalus! “ Asadan çıkan hüzme çarptığı bedeni buz kesmişti. Tahta basamaklara bastığında çıkan gıcırtı sesi, bir anlık çığlık seslerinin üstüne geçmişti. Hareketsiz bir biçimde ona doğru bakan büyücünün kafasındaki maskeyi yavaşca çıkarıp, şaşırmıştı. “ William! “ Suratına geçirdiği yumrukla önce sendelemiş, daha sonrada yere cansızca serilmişti genç büyücü. Basit bir daire çalışanı olduğunu ve her zaman selamlaştığını bildiği birisiydi, şaşırmıştı. Sağındaki ve solundaki odaları kontrol ederek zemin kattan çıkmak istercesine tahta basamaklara tekrar yönlenmişti. Basamakların başında duraklayıp asasını sallamıştı. “ Expecto Patronum! Siz yoldaşlık üyeleri, destekler gelmek üzere yapabildiğiniz kadar savunma büyülerini yollayın. Malikaneyi kurtarın! “ Sesinden oluşan gümüş güvercinler bir anda ortaya dağılmıştı. İkişer, üçer adımlarla basamakları çıkıp, kapının önüne varmıştı. Solda Paula, sağda Jackson vardı. İkiside etrafa büyü savuruyor, savunma yaparak yukarı doğru çıkıyorlardı. Kevin hafif bir öksürükle yukarıdaki yarığa yönelip haykırmıştı. “ Sectumsempra! “ Etrafa attığı ard arda büyülerle geriye doğru çekiliyor, Jackson’a bağırıyordu. “ Bu kadar az mı büyü biliyorsun seni budala. “ Asadan ardıardına çıkan kırmızı hüzmeler, gülümseyişiyle buluşuyor. Bu baskını veren karanlığın liderini arıyordu gözleriyle. Onunla karşılaşmak, onu öldürecek olmayı istiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 5 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5  Sonraki

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-