AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5  Sonraki
YazarMesaj
Feanus Preas River

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : Lord'un yanı
Rp Sevgilisi : Henüz yok
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Atmaca

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 EmptyC.tesi Mart 20, 2010 10:35 pm

Havayı saran kirli kan kokusunun yanında kargaşanın getirdiği toz bulutunun ciğerlerimi hasta etmek istercesine sömürgemesine daha fazla dayanma zahmetine katlanamayacağımı düşünerek; kapının önünde yatan adamın üstünden atlayarak merdivenlerden inmeye koyuldum. Çevik adımlarımı durdurma amacı güdermiş gibi daha ilk birkaç adımımın ardından çöken altımdaki merdiven namı taşıyamayacak derecede hasar görmüş tahta yığını, ateşe atılan barutlar gibi öfkemi körüklerken yüzümdeki ifade aksine gittikçe gülümseyişe dönüşüyordu. Aşağıdan yukarıya doğru çıkmaya çalışan birkaç yoldaşlık üyesini merdivenden aşağı yuvarlamak vesilesiyle felç ettikten sonra bir kahkaha patlattım. Her basamakta kayganlaşan zemin, merdivenlerin kana bulandığını işaret ederken bir an yoldaşlık üyelerinin vahim durumunu düşünerek onlara kısa bir süreliğine acıdım. Aklıma bir fikir gelmesi üzerine elimdeki asamı hızla merdivene doğrulttum ve fısıldadım:
"Bombarda Maxima"
Merdivenler müthiş bir patlamayla zangırdarken kendimi bulduğum ilk pencereden aşağı attım. Vampirlerin işini kolaylaştırmıştım, onlar zaten yeteri kadar çeviklerdi ama bu hamlemden sonra yoldaşlık üyeleri onları engelleyemeyecek veya saklanmak için üst katlara kaçamayacaktı. Yere sakin bir iniş yaptıktan sonra çevrede gereğinden fazla hareket sezdiğim için kısa bir süre kulak kesildim. Birkaç yoldaşlık üyesinin büyük avizenin altında ezilerek can verdiğini görmemle daha çok keyiflendim, ama dışarıya baktığımda keyfimi kaçıracak şeyler fark ettim. Birkaç yoldaşlık üyesi sevgili arkadaşlarına yardım etmek için binanın etrafına cisimleniyorlardı. Lord, önlemini alarak binanın dışını bir kalkanla kaplasa da bunun çok fazla dayanamayacağı aşikardı. İçerideki boğucu havada düello yapmaktansa desteğe gelen birkaç yardım meleğiyle açıklıkta savaşmak çok daha iyi bir tercih gibi gözüküyordu. Asamı kaldırdım ve gördüğüm ilk bedeni nişanlayarak haykırdım. Bedenin birkaç saniye ardından düşerek yerde kıvrandığını gördüğüm an içimi dolduran heyecan ormanda avını yakalayan bir muggle'ın heyecanına eşdeğer denebilirdi. Müthiş bir vahşilikle avımın yanına uçarcasına koştum ve karşılaştığım çaresiz gözlerle beslenerek kısa bir doymuşluk hissettim. Yoğun savaştan kurtulup kısa bir mola verebilir, bu süre zarfında birazcık eğlenebilirdim, ne görevimi aksatmış olurdum, ne de Lord'un sinirini üzerime çekecek bir davranışta bulunurdum. Yere hızla çöktüm ve bunun fazlasıyla aksine yavaşça uzandım. Ağzımdan çıkan birkaç hecenin etkisiyle kaskatı kesilip hazır olda duran ve gözünü bile kırpamayan adama baktım, yalnızca göz bebeklerini oynatabilen genç adamın yüz hatlarında kısa bir kayboluş hissettim. Mavi gözlerin altında şişkin elmacık kemikleri, bu düzenin aksine şakağından akan kanı gördüğüm an rahatsız oldum ve elimle kanı sildim. Acımış bir yüz ifadesi takınarak gözlerinin içine umutla baktım, bir an bile olsa umutlanmasını istiyordum, umut ettiğiniz şeyi elde edememenin ne kadar müthiş bir acıya sebep olduğunu bilirdim, hele ki benim ona direk olarak yapacağım saldırının yanında bu duygu birkaç metre ötemdeki Clayton Malikanesi'ni dolduran, havada uçuşan toz parçacıklarından biri kadar kalırdı. Gözlerinde küçük bir umut parıltısı gördüğüm an amacıma ulaştığımı sezinledim. Gözlerim, sinsi bir gülümsemeyle açılırken tekrar olduğum yere uzandım ve asamı yanımdaki bedene doğrultarak işkenceyi başlattım. Yanımda bağırmak isteyip bağıramayan, kıvranmak isteyen kıvranayaman, her türlü eylemi yapmaktan aciz varlığın tattığı acıyı anlayabilmek aslında bu kadar şeye rağmen fazla zor değil. Kafamı çevirerek işkence yaptığım adamın gözlerine baktım, işte acıyı buradan anlıyordum. Gözleri kan toplamış, göz bebekleri iri iri büyümüştü. Elmacık kemiklerinden şakaklarına akan bir damla göz yaşını gördüğüm an sinirim tepeme varmıştı. Hızla doğruldum, ve yerden adama son bir bakış fırlattım:
"Gerçekten çok güçsüzsün dostum, benden sana hayat dersi, belki öbür tarafta lazım olur."
Diz çökerek adamın kulağına eğildim, boş elimle yerden destek alırken asamı da adamın göğsüne dokunduruyordum. Birkaç kelime de olsa zevk alarak söyledikten sonra büyük etkisi olurdu, yüzümdeki tebessümün bölünmesine sebep olarak açılan dudaklarımın arasından fısıltım duyuldu:
"Büyük balık, küçük balığı yer. Avada Kedavra!"
Küçük bir titreyişin ardından o mavi gözlere tekrardan baktım. Artık donuklardı, iştese de kırpabilecek gibi gözükmüyordu, fakat bunun yaptığım felç etme büyüsüyle zerre kadar alakası olmadığını da bilmiyordum. Öldürmek bu kadardı işte, fazla değil, tam olarak bu kadardı. Zevk alarak öldürmek ise... Bu yaptığıma zevk alarak bile denemezdi, daha işkenceye yeni başladığım halde ağlamıştı, şu yeni yoldaşlık üyelerine de işkence bile yapılmıyor! Ayağı kalktım, ve çevreme baktım. Yeniler çoktan malikaneye dalmıştı, durumlar şimdi eşitlenmiş gibiydi, ve hala da gelmekte olan yoldaşlık üyeleri ölüm yiyenlere üstünlük sağlayacağa benziyordu. Gülümserken gözlerimi kapattım, ve malikanenin içine cisimlendim. Kısa bir molanın ardından etrafa lanetler savurmaya devam ediyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gael Berhloew

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Gael Berhloew



Mücadele Tarafı : Karanlık.
Kan Durumu : Temiz.

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 EmptyPaz Mart 21, 2010 1:54 am

Önümde çaresizce duran taze deriye dişlerimi geçirecekken beklenmedik bir büyü ile önümden savrulup gitti. Elinden şekeri alınmış bir bebek gibi sinirlenmiş ve hırslanmıştım. Tekrar harekete geçmeden önce duvara bir sinek gibi yapışıp yere düşmesini seyrettim. Tam yanına gitmek için harekete geçeceğim an biraz ilerimde Zoisa belirdi. Yerden bir hışımda kalkan Paula ona doğru ilerledi. Onu Zoisa’ya bırakmayı karar vererek yanlarından uzaklaştım. Bina birkaç dakika içerisinde daha da beter bir hâl almıştı. Attığım her adımda binanın çeşitli yerlerinden yükselen yalvarış sesleri daha fazla zevk almamı sağlıyordu. Kendime bir kurban aramak için biraz dolandım. Ne var ki bu kolay olamayacak gibi görünüyordu. Sayıları oldukça azalmış, bana bir torba kan veremeyecek duruma gelmişlerdi.

Duyduğum ağlama sesleri beni üst kata çekti. Kısa bir süre sonra bir odanın köşesinde kanlar içinde yatan bir kız buldum. Altın sarısı saçları kemiği dışarı çıkmış olan bacağından süzülen kan ile kaplanmıştı. Başka bir vampirin işini yarım bırakmak zorunda kaldığı belliydi. Yerde korku ve acı içinde kıvrılan kıza doğru yavaş adımlarla ilerlerken duyabileceği sessizlikte söylendim. ‘’ Şimdi acını dindireceğim, tatlım. ‘’ Nazikçe dizlerimi kıvırıp yanına oturdum. Oldukça kan kaybetmişe benziyordu. Dudakları ve yanakları mosmor kesilmişti. İçinde oturduğum kan havuzuna elimi daldırıp kızın yüzüne sürdüm. Böyle kansız biri iştahımı açmıyorsa onu iştah verici bir hâle getirmeliydim. Her hareketime gücü yetebildiğince karşılık veriyor; fakat her seferinde başarısız oluyordu. Zamanının gittikçe azaldığının farkına varınca sesi çıktığı kadar bağırmaya, yardım istemeye başladı. Susmasını söyledim; fakat beni dinlemedi. Bu beni sinirlendirmiş, sabrımın tükenmesine neden olmuştu. İnci beyazındaki dişleri arasında, her ağzını açtığında gördüğüm dişini bir hamle ile tutup çektim. Yatmakta olduğu için ağzına dolan kandan boğulmaya başlamıştı. Panikle elini kolunu sallıyordu. Buna bir son vermek istiyordum. Elimde tuttuğum dildeki kanı yaladıktan sonra işe yaramaz et parçasını arkaya doğru savurdum. Ölümüne saniyeler kalmıştı. Boğuldu için ölmesini istemiyordum. Ölüm sebebi ben olmalıydım. Açık çenesini elimle kapatıp şah damarının olduğu yere dilerimi geçirdim. Çırpındı, çırpındı. Çırpındı… Ben son damla kanını içime çekerken o da titreyerek son nefesini verdi.

Olduğum yerden doğrulup duruma göz atmak için alt kata inmeye kadar verdim. Odanın diğer köşesinde açılmış olan büyük delikten alt kata atladım. İndiğim anda yoğun bir toz bulutunun içinde kalmış Paula’yı gördüm. Bu sefer yalnızdı. Sadece o ve ben vardım. Tam hızlı adımlarla ona yaklaşırken asasını bana doğrultmuş ve büyülü sözcükleri söylemişti; fakat ben çoktan uzaklaşmıştım. Bu bir oyun haline gelmiş ve beni eğlendirmeye başlamıştı; fakat sabırsız yanım bir an önce oyunun bitmesini istiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/gael-berhloew-t8
Elena Chiara Giovanni

GezginGezgin
Elena Chiara Giovanni



Mücadele Tarafı : AYDINLIK
Rp Sevgilisi : yok ki =(
Kan Durumu : melez

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 EmptyPtsi Mart 22, 2010 3:02 am

... Asasından çıkan yeşiıl ışıkla beraber içindeki nefretde bir anda dışa vurmuştu Chiara'nın. İçindeki duyguların böylecesine değişmesi onu daha hırçın ve daha ters biri yapmıştı o an için. Acımadan canına son veriyordu önüne çıkan her ölüm yiyenin. Benliğini kaybetmişti adeta, çevresindekiler tanıyamıyorlardı onu. Gözünün önüne düşen kanlı oyun perdesi, Chiara'nın hep aynı sahneyi izlemesine neden olup hiç kimseyi görmemesine sadece hedeflerine kilitlenmesine sebep oluyordu. Gözünün önünde bitmek bilmeyen o kaybediş ve düşüş sahnesi kalbindeki yaraya her seferinde bir yarık açsa da ayakta kalmak için de bir sebep oluşturuyordu. İkizinin kanlı vücudu her gözünün önüne geldiğinde, elini her sürdüğünde kız kardeşinin soğuk ve hırpalanmış yüzüne, her okşadığında kandan ıslanmış saçlarını o zaman hissizleşerek kusamadığı acısını şimdi nefretiyle besleyip intikamla dışa vuruyordu. 'Beni öldürmeyen şey güçlendirir.' sözleri gerçekten doğruydu o an Chiara için; ölmemişti o gün acıdan, hayattaydı ve daha güçlü bir şekilde dönmüştü...

Arkasından gelen bir sersemletme büyüsüyle öne doğru savrulup duvara çarpan Chiara sırt üstü duvar dibine düşmüştü. Kalbi dışında hiçbir yeri acıyı hissetmediği için düştüğünde elini kesen camın açtığı derin yaranın acısını da hissetmemiş, hemen toparlanarak ayağa kalkmıştı. Asasını kendine doğru büyüyü gönderen ölüm yiyene çevirerek hiç duraksamadan "Crucio." diye bağırdı. Gelecek saldırıya hazırlıklı olan ölüm yiyen büyüyü basit bir şekilde savuşturmuştu. Alay eder bir tavırla adım adım Chiara yaklaşıyor, bir yandan da "Sen ölmedin mi hala?Oysaki nefesinin kesildiğine eminim.." diye bir şeyler mırıldanıyordu. İlk önce neden bahsettiğini anlamayan Chiara kuşkulu bir şekilde adamı izlemeye devam ediyordu. En ufak bir hareketinde hemen karşılık verecekti. Birkaç adım attıktan sonra duran ölüm yiyen "Ama değişmişsin, eskiden daha masum bakardın, şimdi tıpkı bizim gibi bakıyorsun. Noldu yoksa o iyilik timsali kocandan kurtuldun mu?" dedi yüzüne yayılan iğrenç gülümsemeyle. O an her şeye anlam veren Chiara karşısındaki kişinin yıllarca acı çektirmek istediği kişi olduğunu anlamıştı. Ne yaptığını bilmeden asasını savurmuştu bütün gücüyle. Ucundan çıkan ışık hüzmesi adamın asasından çıkan bir kalkana yön değiştirmiş yan taraftaki duvara çarparak parçalamıştı. Chiara'nın şu anki gücü onun şaşırmasına ve korkmasına sebep olmuştu. Kendi avının büyüklüğünden korkan bir akbaba gibi haykırarak yanına birkaç yardakçı çağırmıştı. Ona katılan iki arkadaşıyla birlikte Chiara'yı sıkıştırmışlardı. Edindiği son bilgi Chiara'nın kanının çekilmesine sebep olmuştu. Sinirden nereye saldırcağını bilemez bir şekilde karşısındaki üç adama bakıyordu. Nava'yı da mı böyle bir köşeye sıkıştırmışlardı? onunla da mı böyle başaçıkabilmişlerdi anca? Ama dediği gibi karşılarında Nava değil Chiara duruyordu. Üçününde işini bitirecekti, yapabilir miydi? Hiç şüphesiz; ama duyguları şu an için mantığını köreltmişti. Yanlış bir hareket yapabilir, kardeşi gibi ölebilirdi. Bundan, ölümden, kokuyor muydu? tabiki hayır ama bu kendine verdiği, ailesine verdiği sözü gerçekleştirmesini imkansız kılardı. Bu kapışmanın sonunda kendisi değil ölen karşısındaki köpekler olmalıydı...

Gelen onca büyüyle başa çıkarak saldırıya geçen Chiara ikizinin katili o pisliğin korkarak kaçmasına neden olmuştu. Ondan sonra gelen iki arkadaşı çarpışmaya devam ettiği için Chiara o pisliğin peşine düşememiş, sinirden her kası seyirmeye başlamıştı adeta, ama yine de savaşıyordu. Bütün gücü yok olup gidiyor gibiydi. Son bir hamleyle adamın birini öldürse de diğerine yetişememiş elindeki asasını yitirmişti..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Augustyn Leon Stanislaw

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Augustyn Leon Stanislaw



Mücadele Tarafı : DE
Rp Sevgilisi : Cheater
Kan Durumu : P.B.
Patronus : Queen Bee

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 EmptyÇarş. Mart 24, 2010 4:19 am

Gönderdiği büyünün kadının vücuduna çarpmasıyla etrafa saçılan kan, kadının çevresinde iki metre çapında kırmızı bir dairenin oluşmasına neden olmuştu. Çoğu insanın bakmaya dayanamayacağı bu manzara karşısında kendilerini toplayan düşmanları ona lanetler yağdırırken, yakınındaki bir kolonun ardına gizlendi. Sırtını yasladığı alçı kaplı sütunda hissettiği titreşimler birkaç saniye sonra dinince, kendisine duyulan kinin büyüklüğünü ölçmek için başını çıkardı. Bunu yapmasıyla, gördüğü asanın ucundan yeşil bir ışının -elbette başını hedeflemişti- gönderilmesi bir oldu. Başını çıkardığı hızla geri çekerken küfretti içinden. Bu iş zor olacaktı. Derken tepedeki devasa avize geniş holün ortasına düşüp malikaneyi tepeden tırnağa sarsarken, düşmanlarının dikkatinin dağılmış olması ihtimaline güvenerek hemen ilerideki sütunun arkasına koşmaya başladı. Kendisine hiçbir lanetin gönderilmemiş olmasını garipsemeden son adımlarını atarken, bir şekilde kendisini hedeflediğini bildiği bir ses duydu. "Sectumsempra!"

Acı, bacağında hissettiği enerjinin hemen sonrasında gelmişti. Dağlanırcasına yanan yarasına bakmaya cüret bile edemeden, sağlam ayağından destek alarak kendisini hemen önündeki kolonun arkasına fırlattı. Etrafını tarayan kaygılı bakışları hiçbir yoldaşlık üyesiyle karşılaşmayınca, genç büyücü acı içinde gözlerini yumdu. Kalbi nasıl bedeninin kalanına kan pompalıyorsa, bacağındaki kesik de bütün vücudu acıyla kavruluyormuş gibi hissetmesine neden oluyordu. Görmekten çekinmesine rağmen bakışlarını yaraya indirdi. Pantolonunu kaplayan leke, yara hakkında yeterince ipucu veriyordu zaten. Pantolonundaki kesiği elinin sert bir hareketiyle genişletince, yarayı gördü. Açıklıktan akan kan kırmızıdan çok siyaha benziyordu. Yaranın iki yanını kaplayan siyah kabukların asla bir araya gelmeyeceğini bilmesine rağmen, onları görünce bir anlığına da olsa umutlanmadan edemedi. Lanetlenmiş yarasından akan kan o kadar hızlıydı ki pantolonunun yarısı kanın o siyah rengine boyanmıştı. Ayak parmaklarının karıncalanmaya başladığını hissedebiliyordu. Umutsuzca yaraya baktı, şansına küfretti. "Diffindo." dedi asasını pelerinine doğrultarak. Kestiği kumaş parçasını bacağının üst kısmına sarıp, dişlerini sıkarak bağladıktan sonra, güçlükle doğruldu. Yaralanmış bacağının üstüne basmaya çalıştı. Faydası yoktu, yürümesi neredeyse imkansızdı. Yanındaki sütundan destek alarak ilerlemeye çalışırken onu gördü.

Kim olduğunu bilmiyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. Bildiği tek şey, endişeli yüz ifadesinin gevşeyip, ''Yakaladım seni.'' dercesine memnuniyetini ortaya seren bir ifadeye bırakmasıydı. Kendinden emin duruşu, vücut hatlarının göze çarpan düzgünlüğünün daha da heybetli gözükmesine neden olurken, asasını tutan eli hareket etmeye başlamıştı bile.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Felicio T. Montae

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Felicio T. Montae



Mücadele Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 EmptyPerş. Mart 25, 2010 10:06 pm

Uzun süre hatırlanacak bir gecenin en çetin anları yaşanmaktaydı Godric's Hollow'da. Şimşeklerin kükremeleriyle, rüzgarın ahdıyla eşlik ettiği yağmur damlaları, evin önündeki toprağa dökülmüş kanı yıkamaya devam ediyordu. Bir üvey annenin riyakarlığıyla binanın üstüne kanat germiş kara bulutlar, altlarında hüküm süren işaretin heybetini artırıyorlardı. Binanın ışıkları sönmüştü. Gecenin ortasında, sadece asalardan ucundan ve gönderilen büyülerden gelen ışıkla aydınlanıyordu Clayton Malikanesi. İşaretin lanetiyle damgalanmış savaş alanındaki kasvet elle tutulur gibiydi. Çakan her şimşekte göğü süsleyen kurukafa memnuniyetle sırıtır gibi, yaydığı karanlığı ortaya seriyordu. Ruhu karanlıkla beslenenler, kendilerini ruhlarındaki açlığa, arzuya, hırsa kaptıranlar, kısacası kendilerini karanlığın hizmetine sunmuş olanlar güç alıyordu etraflarını saran kötülükten. Yeteneklileri olsun, işe yaramazları olsun, hepsi kendilerinden bir şeyler koymuştu ortaya, içlerindeki hırsa dayanabilmek için. Bu gece, Lord onlara istedikleri yıkımı sunuyordu, karşı gelmeye çalışanların tüm çabalarına rağmen.

Birkaç dakika önce binanın tepesini sardığını gördüğü alevler aniden başlayan yağmurun hemen sonrasında sönmüştü. Tavandaki açıklıktan çıkan dumanlar o zamanki gibi canlı ve tehditkar olmaktan uzak, durgun ve zararsızdılar. Bu işin ne kadar daha süreceğini merak ediyordu açıkçası, zira mezarlık tarafından eve doğru gelen büyücü ve cadıların sayısı git gide artmaktaydı. Ayağının dibine serilmiş vücutlar yüzünden dengesini kaybetmemeye çalışarak binanın duvarını kaplayacak kadar genişlemiş olan açıklığa yönelirken evden gelen sarsıntı yüzünden durmak zorunda kaldı. Altındaki zemin diğer patlamaların neden olduğundan daha şiddetli bir şekilde sarsılınca bakışlarını holün yan tarafına çevirdi ve merdivenlerin yerle bir olduğunu gördü. Görünüşe bakılırsa yıkım devam ediyordu.

İki yanından gelen ani feryatları duyunca yerleştirdiği kalkanın etkisinin geçtiğini gördü. Yerde yatanların sayısı arttıkça çatışmanın şiddeti düşeceğine daha da artıyordu. Evin içinde Ölüm Yiyenlerin bariz üstünlüğü kaybolmaya başlamıştı. Bir şekilde eve giren yoldaşlık üyelerinin sayıları artmıştı. Çatışmadaki üstünlüğün ellerinden kaydığının farkındaydı, başını çevirip mezarlığa baktığında artık o taraftan başkalarının gelmediğini görüp rahatladı. Yoldaşlık üyelerinin tahmini sayısı kendilerininkinden biraz daha fazlaydı görünüşe göre, ancak yıkımın senfonisi hala çalmaya devam etmekteydi kulaklarında. Asasını tavana doğrultarak "Deprimo!" diye haykırdı. Büyünün isabet ettiği tavanda açılan geniş, tavanın neredeyse tamamını kaplayan delik, yağmur damlalarını buyur ediyordu. Suyun yere düşerken çıkardığı ses binanın içindeki çatışmalara durgun bir tema oluştururken; Lord gözlerini binanın duvarlarında gezdirdi. Yağmur damlaları odanın ortasına, kenardaki merdiven kalıntılarına, sütünların kenarlarına düşüyordu. Üst kattan tüten dumanları aklına getirdi. Ateşin karşıtıydı su. Peki ya en etkili düşmanınızı bir yardakçı olarak kullanabilmenin bir yolu olsaydı?

Gömleğinin kolunu sıyırarak işaretini açığa çıkardı. Kurukafanın etrafına dolanan yılanın ortasına asasıyla bastırırken 'Ros Roya' diye geçirdi içinden. Tüm Ölüm Yiyenlerin sözlerini hissedeceklerinin farkında olarak hamlesini açıkladı. "Binayı ateşe verin, Kriatus lanetini kullanarak." Sözlerinin hemen ardından çakan bir şimşek, geniş bir açıklığa dönüşmüş olan tavandan aşağıyı seyreden işareti aydınlattı. Düşmanlarının, evin içine istila edercesine giren yağmur damlalarının neden olduğu ıslaklıkla birleşince daha da kuvvetli bir hal olacak olan alevlerle başa çıkabilmek için yapabilecekleri bir şey olup olmadığını merak ederek, asasını merdivenden geriye kalan ıslak tahta yığınına doğrulttu. "Kriatus!"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Paula Lilith Silimauré

Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu LideriUluslararası Büyücüler Konfederasyonu Lideri
Paula Lilith Silimauré



Mücadele Tarafı : Silimauré.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Anka.

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 EmptyCuma Mart 26, 2010 2:53 pm

Felaket kapılarına dayanmış, zorlamış ve içeri girmişti. Kaslarını çevreleyen teniyle kemikleri arasında hissettiği keskin acı, karşısındaki maskenin açıklığından çıkan boğuk sesin sahibi yüzündendi. Bedeni işkenceyle kıvranırken, düşündüğü insanların nasıl bu kadar kötü olabildiğiydi. Ezilmişliğin ve imkansızlığa karşı hissedilen hırsın sonrasında böyle nefret dolabilmek her dimağ için mümkün müydü düşünüverdi. Yeni bir acı dalgası beklerken, bedenine çarpan bir başka büyüyle toparlandı Paula. Etrafında toz bulutundan görmeye çabaladığı insanlar topluluğu vardı. Elinde asası ve onu faydasız tutuşundan başka bir şeyi duyumsayamayacak kadar hissizleşen uyuşuk haline baktı. Onu saldırıdan kurtaran Zosia’ydı. Ancak hemen ardından kendisini bütün bunlardan uzağa taşımak için yeltenense Cecilia. Cadının Zosia’yla eş zamanlı büyüsü, karşısındaki ölüm yiyeni durdurmuştu durdurmasına ama, geldikleri yerde, o sakin sokakta, Cecilia’nın yoktan var ettiği kanepeye otururken tek düşündüğü, üvey ablasının gözlerinde gördüğü çaresizlikti. İç çekip oturduğu kanepede kendisine şifa veren cadıyı izledi. Ona teşekkür bile edememiş yalnızca çaresizce mırıldanmıştı. Minnettarlığının göstergesi bu bezgin mırıltıyı yaptığı büyüyle susturan Cecilia kaybolurken, Paula neye uğradığını anlamaya çabalıyordu.

Oturduğu kanepede bir bukalemun gibi uyum sağlamış ve kaybolmuştu. Ardından kolundaki acının azaldığını hissetmişti. Kendisi gibi bir bakanlık çalışanı olan Cecilia’nın yaptığı büyüdeki güç, cadıyı şaşırtmıştı. Ufak tefek ve narin görünen kadının asasından çıkan büyülerin şiddetinden şüphesi yoktu. Cecilia yoldaşlık için güçlü bir müttefikti. Bunları düşünürken, kendi başına bıraktığı onca insanı hatırladı. Olduğu yerden kalkmak için davrandığında, kendisinden önce gölgesi olduğu yere akan Zosia cisimlendi. Yaptığı tek büyüyle, Paula yeniden görünür hale gelmişti. Ağzı bir karış açık kalan cadı tek bir soru sorabildi. ‘’ Büyü izlerini takip edebiliyor musun? Nasıl?! ‘’ Sorusuna cevap vermekle vakit kaybetmeyen üvey ablası, Paula’yı tam da istediği yere, cehennemin ortasına geri cisimledi kendisiyle birlikte. Malikanenin kulesine geldiklerinde, ay yağmur bulutlarıyla kapanmış, gökyüzünde parıldayan tek şeyse ölüm yiyenlerin işareti haline gelmişti. Bu ürkütücü manzara karşısında sadece susabildiğini fark ettiğinde boğazını temizledi. İşkence edilen, duvarlara çarpan, kemikleri kırılan ve nefesleri kesilen bedenlerden gelen hırıltılardan uzakta oldukları, bu dehşetin etkilerinden de uzakta oldukları anlamına gelmiyordu. Cadının yüzüne dikti gözlerini. Nefes nefese sordu. ‘’ Beni neden geri getirdin Zosia? Konuş. Seni dinliyorum. Burada, onun yanında ne yaptığını söyle bana?! ‘’ Attığı çığlıkları ondan başkası duyabiliyor muydu? Zosia’nın bile duyduğundan emin değildi. Cadı anlatmak için dudaklarını araladığında asırlar gibi gelen dakikalar başladı. Sözlerini bitirdiğinde Paula’nın beyni uğulduyordu. Aklındaki tek şey Nymphetia’yla acilen konuşması gerektiğiydi. Başka bir şey düşünemez halde, gözleri yaşlarla dolu, elleri tir tir titriyorken, kuleyi sarsan bir patlamayla yere eğildiler. Havaya uçan çatıdan düşen yağmur damlalarının tozu yere indirmesinden sonra, korkunç manzaraya baktı cadı. Dişlerini kıracak gibi birbirlerine bastırırken boğazından hırıltıyla karışık bir yenilgi nidası koptu. Boynundaki damarları şişiren haykırışının ardından asasını bedenine dayadı. Cisimlenmeden önce üvey ablasına döndü. ‘’ Buradan gitmek zorundayız. Sen ve diğerleri, siz kazandınız. ‘’ Kırgınlığının ölçüsü yoktu. Lordun yanında yer alan ablasına bakmadan bedenini kuleden ayırdı. Onunla yeniden karşılaşacağını biliyordu. Bunun için bizzat kendisi çabalayacaktı.

Aşağı indiğinde ölü bir bedene takılan ayağı yüzünden tökezledi. Yüzü acıyla buruştuğunda, lanetler eşliğinde malikaneyi ateşe veren ölüm yiyenleri gördü. Lanet olası lanetle birlikte suyun etkisi tam tersine dönüşüyordu. Önüne düşen büyük tahta parçalarını ve çimento artıklarını kendisine çarpmamaları için savurmaya başladı. Ancak bir süre sonra çökmeye başlayan duvarlardan arta kalan iskelet de umut vaat etmez hale gelmeye başlamıştı. Yakınında görebildiği birkaç kişiye doğru koştu düşe kalka. ‘’ Dışarı…Dışarı çıkın, malikane çökecek! ‘’ Acıyla inler gibi sesler çıkararak yıkılmaya devam eden koskoca malikaneden , hemen önlerindeki bahçeye ve bozulmuş asfalta çıkan birkaç kişi, kendilerini iki ateş arasında bulan ölüm yiyenlere bakıyorlardı. Bir anda ortalık iki yandan gelen büyülerle ölüm yiyenlerin üzerinde birleşen kıvılcımlara büründü. Yakınından geçen birkaç büyüyü savuşturan dostları, onu metrelerce uzağa savuran son bir saldırıya engel olamamışlardı. Güçlükle yerinden kalkan cadı, uzaktan manzaraya baktı. Savaş kalabalık bir sokak kavgası gibi kalitesiz, vahşi ve sonunu düşünmeden dışarı yayılmıştı. Diplerinde cayır cayır yanan anılarından oluşan bir malikane, etraflarında büyü ve acı naraları, üstlerinde karanlık işaret vardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/paula-lilith-sil
Cecilia Neithan

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Cecilia Neithan



Mücadele Tarafı : Yoldaşlık
Kan Durumu : Melez
Patronus : Dağ Gelinciği

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 EmptyC.tesi Mart 27, 2010 4:23 pm

Birkaç dakika önce bir büyüyle yere serdiği büyücü, şimdi ortalarda görünmüyordu. Sayıca üstünlükte olan Yoldaşlık'ın gücünden korkup da kaçmış olabilirdi. Ya da Cecilia'nın işini bitiremediği için efendisinden korkup mekanı terk etmişti. O korkuyla ne yapacağını bilmeden tekrar etrafına bakındı. Lilith'i gördü. Yanında yine aynı cadı vardı. Ona yardım etmek istiyordu fakat tavandan yağan kor parçaları hareket etmeyi imkansız hale getiriyordu. Kendisine bir köşe bulup savaşın dinmesini bekleyebilirdi. En çok istediği şey uzaklaşmaktı. Gitmek istiyordu. Ailesini özlemişti. Annesinin sıcak kollarında olmayı diledi tekrar. Artık gözyaşlarını durduramıyordu. Zayıflık belirtisi olan ıslak damlalardan nefret ederdi. Fakat artık onları inkar etmek gerekmiyordu. Yüzünü kaplamalarına izin verdi. Bıraktı aksınlar: akarken bütün kederini, korkusunu, endişesini ve acısını götürmelerini diledi. Artık savaşmak istemiyordu. Ayağa kalktı. Kalkmasıyla birlikte serbest kalan cüppe eteği ayaklarına dolandı. Onları görmediği için yürümeye devam edeceği sırada ayağı takıldı ve başını merdiven duvarının önünde duran çekmeceye çarptı. Sanki başına bir bıçak saplanmıştı. Sinirleri uyuştu. Çatışmanın içini burkan sesleri alçalmış, eskiden bir tavan olan boşlukan yere yağan ateş parçaları yavaşlamıştı sanki. Hayat ağır çekimde mi ilerliyordu? Birisi büyü mü yapmıştı? Yoksa her şey geçmiş miydi? Hissedebildiği tek şey üzerine uzandığı tahta zemindi. Görebildiği tek şey ise hayatında görmek isteyeceği son şeydi: tepelerinde süzülen uğursuz bir kafatasının ağzından çıkan zalim yılan dili üzerlerinde süzülüp gecenin zifiri karanlığını yırtamayan yıldızlar yerine şiddetli bir kötücüllükle parlıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/b-o-u-d-l-a-i-r-
Elouan Mael Silimauré

İksirİksir
Elouan Mael Silimauré



Mücadele Tarafı : Kendi
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Testral

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 Empty
MesajKonu: Geri: ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç   ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç - Sayfa 4 EmptyPaz Mart 28, 2010 6:30 pm

Herkes kaybolmuş, Eleutherios sanki bir boşlukta yalnız kalmıştı. Lil ve Zosia ortadan kaybolmuştu ve çevrede kimseler yoktu. Asasını eliyle sıkıca kavrayarak bulunduğu yerden çıktı. Malikaneyi gezmeye başlamıştı ve kendine öldürecek birilerini arıyordu. Bir yandan da içinde dolaştığı malikane yanıyordu. Dumanlar her tarafı sarmıştı ama hala hareket edilebiliyordu. Alt katlara doğru gidildikçe ortalığı daha yoğun bir duman kaplıyordu. Eleutherios bir an önce buradan çıkmalıydı. Merdivenlere yöneldiğinde, yerde yatan bir kadın gördü. Yüzüne kendine doğru çevirdiğinde biraz şaşırmıştı. Bu Cecilia idi. Onla ilgili planları vardı. Ama karşısına böyle bir fırsat çıktığında geri tepemezdi. Onu burada ölüme terk edecekti. Asasını Cecilia’ya yöneltti ve ''İncarcerous'' büyüsünü yaptı. Zaman hızlıca daralıyordu. Eleutherios cadıyı ölüme terk etmişti ve bundan zevk alıyordu. Malikaneden çıkmak için siyah bir duman şekline bürünerek camdan çıktı. Herkes Malikanenin bahçesinde idi. Yukarıda, oradan kaçmaya çalışırken bir büyü Eleutherios’a isabet etmişti. Kendini bir anda yerde bulan Eleutherios şaşkınlık içindeydi. Kimdi bu? Kendini toparlayarak ayağa kalktı ve çevresine bakınmaya başladı. Ardından bir büyü geldiğini fark ederek siyah bir duman halinden sıçrayıp başka bir yere indi. Karşısındaki büyücüye içindeki tüm nefreti göstermek istiyordu. Asasını neredeyse dik bir pozisyonda tuttu ve kara laneti ona yolladı. Ama ne kadar güçlü yollarsa yollasın, karşısındaki adam ona karşılık veriyordu. Eleutherios’un siniri iyice yükselmişti. Bu adamı ya öldürecekti ya da öldürecek. Başka bir seçenek yoktu. Yana kaydı ve asasını adama doğrultarak ''Avada Kedavra'' lanetini gönderdi. Adam bir anlık dikkatsizlik ile orada can vermişti. Eleutherios, birini öldürmenin zevki ile ortada kahkahalar atarak dolanıyordu. Ve her tarafa zarar verici büyüler gönderiyordu. Adete bir sevinç sarhoşluğu yaşıyordu şuan..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

ZAY Karargahına Saldırı - Başlangıç

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
4 sayfadaki 5 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5  Sonraki

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-