AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Çirkin Adam

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Juliette Pierre

GezginGezgin
Juliette Pierre



Mücadele Tarafı : Tarafsız, şimdilik.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Pegasus.

Çirkin Adam Empty
MesajKonu: Çirkin Adam   Çirkin Adam EmptyCuma Şub. 19, 2010 9:05 pm

Siyahın üzerine özenle işlenmiş danteller, boynuna geldiğinde iki küçük kurdeleyle nazikçe birleşiyordu. Dizlerinin biraz üzerinde olan eteğinin kenarları dalgalıydı. Aşağıya gittikçe kendini salmış olan bu basit fakat oldukça mükemmel görünümlü elbise, ten rengini tam anlamıyla dışa vuruyordu. Aynanın karşısında duran silületi bir sağa bir sola sallanırken aslında yüzünde, küçük bir tebessümden eser yoktu. Göğsünün biraz altına kadar uzanan, kızılımsı açık kahverengi saçları açık ve düzdü. Makyaj yapmayacaktı. Her zaman doğal kalmanın insanı daha ilgi çekici yaptığını düşünürdü. Aslında bu konu da biraz kendiyle çelişiyordu. Bir yandan birilerinin bütün ilgisini çekmenin saçmalık olduğunu düşünse de o da bir bayan değil miydi? Her bayan harika görünmek için elinden geleni yapardı. Evet, bu reddedilemeyecek bir gerçekti onun için. Kısa bir iç çekti ve yatağının üzerine koyduğu kahverengi kumaş çantasını alarak boynundan geçirdi. Çantayı açarak içine şöyle bir göz gezdirdi, unuttuğu bir şey yok gibi görünüyordu. En önemlisi her kalınlıkta ki mugglelardan aldığı özel kurşun kalemleri ve vazgeçemeyeceği karalama defteri vardı ki, gerisi önemsizdi. Mugglelara bayıldığını söyleyemezdi ama onların bazı şeylerinin de harika olduğunu inkâr edemeyecek kadar mantıklıydı. Bir konu da daha kendisiyle çelişemezdi.

Odasının kapısını yavaşça kapatarak koridorlarda ilerlemeye başladı. Kaldığı otel, Paris'in en eski otellerinden birisiydi. Burayı sadece mimarisine hayran kaldığı için seçmişti. Aslında bakımlıydı fakat geçmişin izlerini hâla duvarlarında, kendi içinde sakladığını fark ettiriyordu. Duvarlarda asılı olan portreler Hogwarts'takileri anımsatıyordu. Tek farkı büyülü olmamaları idi. Portreleri inceleyemeyecek kadar içi daralmıştı bu otelde. Bir an evvel bu basık havadan çıkmak istiyordu. Aslında alışıktı, tam yedi yılını zindanlarda geçirmişti ama otelden yayılan tuhaf kokudandır ki hızla kendini dışarı atmıştı. Öyle ki danışmada duran adamın söylediklerine dahi aldırış etmemişti. Mugglelarla olabildiğince az konuşmaya dikkat ederdi, onların oldukça tuhaf varlıklar olduklarını ve konuştuğunda mutlaka bunu belli edeceğine inanırdı. Dışarı çıktığında hafif bir rüzgâr saçlarını dalgalandırmıştı. Gözlerinin önüne gelen bir kaç teli kulağının arkasına sıkıştırmıştı. Başını önüne eğmiş sadece arada bir nerede olduğuna karar vermek amacıyla etrafına göz gezdiriyordu. Tabelaların hepsi Fransızca idi. Neyse ki kendini idare edebilecek kadarını biliyordu. Küçüklüğünde babasıyla sık sık halasının malikânesine gelirlerdi. Burada yaşadığı o inanılmaz günleri unutması imkânsız gibiydi.

Sonunda aradığı yere gelebilmişti. Her türlü resim ile ilgili malzemenin satıldığı bir muggle dükkânıydı burası. Dışarıdan eski tahta çerçevelerle sarılmış bulanık pencereleri ile Deborah'ı cezp etmeye yetmişti. Aslında buraya sık sık gelirdi. Fakat gelemediği zamanlarda Londra'dakinden alırdı. Eski kapıyı iteleyerek içeri girdi. Küçük zilin çalmasıyla Yaşlı Freddy rafları düzenlemeyi bırakıp içeri giren müşterisine bakmıştı. Gelen kişiyi tanıyordu elbette. Yüzünde küçük bir tebessümle Deborah'a doğru, ''Ah, bizim küçük cadı gelmiş!'' demişti kalın ama neşeli sesiyle. Küçükken bu dükkâna geldiğinde babasının tüm uyarılarına karşı büyü sözleri söylemişti. Neyse ki Yaşlı Freddy bunu çocukluğuna vermiş ve bu zamana kadar ona ''küçük cadı'' şeklinde hitap etmişti. Freddy ile aralarında ki bağ çok farklıydı. Belki de sevdiği bir kaç muggledan birisi olduğu içindi. Deborah'ta ona küçük bir gülümseme yollamıştı. Freddy, Deborah'ın istediği malzemeleri bilirdi. Özel olarak üretilen ve oldukça pahalıya satılan bir kurşun kalem alacaktı yine. Her geldiğinde bir düzine alsa da mutlaka bitiyordu. Freddy tekrar raflara dönerek onu aramaya başladı. Bir yandan gözlüğünü düzeltiyor, bir yandan da parmaklarıyla kutuları takip ediyordu. Bir süre bekledikten sonra rafta ki bir kutuyu çıkararak paketi açtı, içine baktı. Buydu. Paketi kapatarak tezgâhın üzerine koydu. Deborah içine bakmadan çantasına koydu ve Freddy'e dönerek parasını ödedi. Dükkândan çıkarken Fransızca ''Hoşça kal'' dedi ve küçük bir tebessümle dükkândan ayrıldı.

Yürüyordu, sadece yürüyordu. Bir süre sonra karşısında yükselen Katedral'e doğru uzun uzun baktı. O kadar inanılmaz hatlarla işlenmişti ki yolun karşısında durmuş bu yapıtı inceliyordu. Caddeden geçen arabalara dikkat etmeden karşıya geçti ve Katedral'in girişine kadar geldi. Hava gündüz olmasına rağmen bulutlar yüzünden kararmıştı. Bu kasvetli hava Deborah için vazgeçilmez bir tutkuyla tüm bedenini sarmıştı. İçinde ki hiç sönmeyen resim yapma isteği, şimdi onun için biraz daha alevlenmişti. Kendisine uygun bir köşe ararken yüzüne düşen bir kaç damla kendisi için uygun bulduğu yeri imkansız kılacaktı. Bu damlaların bir bir devamı birbirlerini takip edecekti. Katedral'e doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Giriş kapısının önünde duran tahta banklar, bu durumda onun için uygun görünüyordu. Üstünü binanın kendine has şekilleri kapattığından yağmur oraya ulaşamayacaktı. İnsanlar hızla Katedral'in içine doğru koşuyorlardı. Deborah gözüne kestirdiği banka oturarak bir süre yağmurun hızlanışını ve insanları inceledi. Hemen sonra çantasından çıkardığı karalama defterini ve özel kalemlerini çıkararak dizlerini, eteğini toparlayarak kendine çekti. Defterini dizlerine yaslayarak yarım bıraktığı portreyi açtı. Bu orta yaşlarda, tanınmamış bir adamdı. Sadece kara kalemle yapacağı bu portre her bir detayına ince ince girilerek basit bir insanı paha biçilmez bir hâle getiriyordu. Yüzünde ki çizgileri belirginleşmiş çirkin bir adamdı bu. Göz torbaları oluşmuş ve yüzünde beliren bıkkınlık ifadesi en dehşet verici hâliyle yansıtılmıştı, Deborah tarafından. Elinde ki kalemiyle yüzünde ki gölgelendirmeyi yapıyordu, şimdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dulcinea Carré

GezginGezgin
Dulcinea Carré



Mücadele Tarafı : Sükût.
Kan Durumu : Safkan.

Çirkin Adam Empty
MesajKonu: Geri: Çirkin Adam   Çirkin Adam EmptyPaz Şub. 21, 2010 4:26 pm

Gözlerini açtığında güneş doğmamıştı ama artık sonsuzluğun içinde kaybolmak yerine hayatın o karmaşık ama bir o kadarda ahenkli akışına kendini bırakmak istiyordu. Kalkmak için acele etti, çünkü yapması gereken işler vardı. Hemen önceki geceki karamsarlığı üstünden attı. Rahat ve şık bir elbise seçti dolabından, üzerine de kürkle kaplı bir hırka geçirdi. Düşüncelerle boğuştuğu sırada çalışma odasının önün geldiğini farketti. Aceleyle kapıyı açtı ve içeriye girdi. Bu oda onun ilham kaynağıydı ve buranın dışında asla resim yapamazdı. Herkes bunun bir kuruntu olduğunu düşünürdü ama bu bir gerçekti. Odanın ormana bakan kısmı tamamen camdı ve bu manzaraya hayran olmamak mümkün değildi. Tuvalin başına geçmeden önce uzun uzun baktı dışarıya sonra hızlı ve istekli adımlarla tuvalin başına yürüdü. Fırçalara şöyle bir göz attıktan sonra en uygun olanını seçti. Resminin geri kalanını yapmak için acele etmedi. Ama karnının gurultusu bütün isteğini kaçırdı ve onu mutfağa doğru çekti.

Kahvaltıyı her zaman ki gibi June hazırlamıştı. Çayından bir yudum alırken kulağında saatin çağrısı yankılandı. Gözlerini aceleyle saate çevirdi, ``Ah...`` ne çabuk geçmişti zaman yavaş yavaş ve sinsice. Kahvaltıyı çabucak bıraktı, çalışma odasın doğru hızlı adımlarla yürüdü. Tablonun yarım kalan bölümünü tamamlarken içindeki heyecan dışına vuruyordu. Bu resmi çok özel biri için yapmıştı. Biranda kapı aralandı ve içeri yardımcısı June girdi, elinde telefon vardı. Dulcinea kıza sinirle baktı çünkü resim yaparken rahatsız edilmekten hiç hoşlanmazdı. Kız bunu çok iyi bildiğinden gözlerini yere dikmişti, konuşurken sesinden mahcupluğu anlaşılıyordu ``Efendim size bir telefon var.`` Kızın elinden telefonu aldı, kızgınlığının henüz geçmemişti. ``Çıkabilirsin``. Telefondaki ses tablonun sahibiydi ve onun için aramıştı. Dulcinea ona bugün teslim edeceğini söyledi ve kapattı, sonra resmin geri kalan son ayrıntılarını tamamladı. Tabloyu bitirirken fazlasıyla özen göstermişti.

June’a resmi hazırlamasını söylediğinde odasına doğru ilerliyordu. Üzerini değiştirecekti, giydikleri boyayla lekelenmişti. Daha gösterişli ve üstüne tam oturan bir elbise geçirmişti, üşümemek için montunu alıp merdivenlerden aşağı indi. Evini süsleyen resimlerin hepsi kendi eseriydi ve onları gözden geçirmeyi daimi bir alışkanlık haline getirmişti. İncelemesi bittikten sonra onu kapıda resimle bekleyen June’a çevirdi bakışlarını. Ardından resmi aldı ve son kez aynadaki yansımasına bakarak dışarı çıktı. Hava yine kasvetliydi, ne zaman dışarı çıkmaya karar verse solgun bir günle karşılaşıyordu, sanki ona düşmanmış gibi... Büyük bahçeden çiçek kokuları arasına geçti ve caddeye vardı, çiçek kokuları yerini şehrin bilindik, rahatsızlık veren gürültüsüne bırakmıştı. Caddede yürürken bir ara sokağa saptı, burada tek bir muggle bile yoktu. Hemen asasını çıkardı ve gözlerini kapadı çünkü cisimlenirken gözlerini açması onun için bir felaket olurdu. Sihirli kelimeleri fısıldadıktan birkaç saniye sonra gitmek istediği yerdeydi. Küçük sokaktan ayrıldı, eşsiz bir katedralin önüne gelene dek etrafına bakmamayı tercih etmişti.

Yolun kenarında bekleyen kömür siyahı arabayı fark etmemek mümkün değildi tabi. Her zamanki zarif adımlarıyla arabaya doğru yürüdü, o görüş mesafesini daraltamadan arabanın camı açılmıştı. İçerideki yüzü tanıyordu sert hatları onu unutulmaz kılıyordu. ``Hoş geldin Carré. `` Hafifçe başını eğdi ve kapıyı açtı. Ama bu nezaketine karşılık onu geri çevirmek zorunda kaldı çünkü başkalarını arabasına binmekten hoşlanmazdı, o kadar zamanı da yoktu zaten. Cadı ona tabloyu uzattı, adam da dönüp küçük bir çanta aldı ve Dulcinea`ya verdi ``İşte emeğinizin karşılığı.`` Cevap beklemeden kapıyı kapatmıştı. Genç kadın arabanın uzaklaşmasını bekledi, sonra yürümeye başladı fakat pek mutlu sayılmazdı. Yağmur damlaları yüzüne düşüyordu, yağmurdan gerçektende nefret ederdi. Hızlı adımlarla katedrale doğru yürüdü, büyük kapıdan içeri girene kadar donuk tebessümü yüzünden silinmemişti. Herkes katedralin içine girmeye çalışıyordu ama biri hariç, kız tahta banka adeta sinmiş ve hiç kimseyi görmüyordu sanki, önündeki kağıda özenle bir şeyler çiziyordu. Resim yapan bir ressamı nerde olsa tanırdı, içinde ki merak hiç olmadığı kadar alevlenmişti. Birazda bu nedenle içeri girmek yerine kıza doğru yürümeyi seçti. Yanına yaklaştığında söyleyeceği bir şey olmadığından konuşmaya başlamak adına uygun gördüğü tek kelimeyi mırıldanmayı seçmişti. ``Merhaba.``
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Juliette Pierre

GezginGezgin
Juliette Pierre



Mücadele Tarafı : Tarafsız, şimdilik.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Pegasus.

Çirkin Adam Empty
MesajKonu: Geri: Çirkin Adam   Çirkin Adam EmptyPaz Şub. 21, 2010 6:02 pm

Kara kalem çalışmanın her zaman resimlerini daha kasvetli yaptığını düşünürdü. Sanki yaşlı adama sol tarafından spot ışığı vuruyormuşçasına bir tarafı parlak, öbür tarafı ise oldukça karanlıktı. Karanlık tarafı bitirmişti, şimdi sadece yüzüne yansıyan ışıklı kısmını bitirmek kalmıştı. Kucağında duran ince uçlu kurşun kalemini alarak sol yanağında ki detayları belirginleştiriyordu. Hafif hafif çiziyordu, ışık oldukça parlaktı. ''Merhaba'' birisi yanına oturmuş ve ona mı seslenmişti? Resminden başını kaldırıp sese doğru yöneldi. Genç bir bayan ona ve yaptığı resme doğru bakıyordu. Büyük ihtimalle bir muggle diye düşündü. Ama resmiyle ilgilenmişti, soğuk bir sesle, ''Merhaba'' dedi. Kısa bir süre sonra tekrar resmine dönerek arka planı mükemmelleştirmeye başladı. Aslında sadece kalın bir kurşun kalemle karalıyordu. Ah, hayır ondan başka kim bunun sadece bir karalama olmadığını düşünürdü ki? Göz ucuyla yanında ki bayanın gidip gitmediğine baktığında hâlâ karalamakta olduğu resmi izlediğini gördüğünde biraz şaşırmıştı. Neden bu kadar ilgilenmişti ki?

Arka planı karalamaya devam ederek, ''Bazı insanlar resim yapmanın gereksizliğinden söz eder durur. Fakat sanırım siz onlardan değilsiniz?'' dedi ciddiyetini bozmadan. Neden bu mugglela konuşuyordu ki? Umursamadan yanında oturan bu bayanın gitmesini ve bir daha da onu rahatsız etmemesini sağlayabilirdi. Fakat tuhaf bir şekilde bu bayan resmiyle ilgilenmiş ve bu da Deborah'ın elbette ki gururunu okşamıştı. Elinde ki kalemi bıraktı, resmi biraz kaldırarak dikkatle incelemeye başladı. Orta yaşlı bu adam şimdi her şeyiyle daha da belirgindi. Gözlerinin altında ki torbalar, yaşlanmanın getirdiği kırışıklıklar, adeta onu esir almıştı. Bakışlarında ki umutsuzluk bu dünyadan gitmek için onu biraz daha zorluyordu. Sol tarafına vuran ışık yığını biraz olsun torbaları kapatabilmiş ve sadece o tarafından bakıldığında yirmi beşli yaşlarda genç bir adam olarak görünüyordu. Yağmur biraz daha hızlanmış ve biraz rüzgâr çıkmıştı. Şimdi üstüne bir şey almadığı için lanet edebilirdi. Hafif hafif titrese de, belli etmemeye çalışıyordu. Resmi tekrar dizlerine yaslayarak son rötuşları yapmaya başladı. Dikkatini resmine verirse titremesinin de geçeceğini düşünüyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dulcinea Carré

GezginGezgin
Dulcinea Carré



Mücadele Tarafı : Sükût.
Kan Durumu : Safkan.

Çirkin Adam Empty
MesajKonu: Geri: Çirkin Adam   Çirkin Adam EmptyPaz Mart 14, 2010 2:30 pm

Banka soğuğa aldırmada oturdu ve gözlerini kızın üzerinde gezdirdi, o ise isteksizce kalkan gözleriyle etrafa bakmaksızın sadece dudaklarını oynatmayı seçmişti.`` Merhaba`` Yeniden bakışlarını resmine çevirdiğinde ne kadar istek ve özenle resim yaptığını geçte olsa fark etmişti. Böyle bir resim kesinlikle bir aceminin elinden çıkamazdı. Çizilen adamın tebessümünün yüzüne verdiği ifade donuk olduğu kadar tuhaftı da. Dulcinea rahatsızlık vermek istemediğinden gökyüzüne doğru baktı, yağmur damlaları belli bir ritme uyarak ince ince yağmayı sürdürüyordu. Katedralin ilahi sessizliği yağmur damlalarının belli belirsiz senfonisi ardında kaybolmuştu. Bu genç kadının neden hala burada olduğunu merak etmesine rağmen konuşmadı, kendini dış dünyadan soyutlayarak resmine odaklanmıştı. Muggleları iyi tanırdı Dulcinea, onların yanındayken maji enerjisini güçlenmezdi. Oysa kadının sarmal maji enerjisi kendi eğilimiyle karşılaşmış, auralarının arasında bir duvar oluşmuştu. Büyü, ikisinin de ortak kaderiydi.

Bir süre zaman sessizce akıp gitmişti. Kelimelerin anlamlarını yitirmelerinden korktuğundan olsa gerek, konuşmuyordu. O, daha çok etkisi artan majik gücü dengelemeye çalışıyordu. Sihri bir lanet gibi gören aciz insanların arasında, onu kullanmaya cesaret edemezdi. Gözleri tekrar resime kilitlendiğinde konuşmak için dudaklarını açmak istedi fakat rahatsızlık vermek istemediğini hatırlayarak hafifçe içini çekmekle yetindi. Uzun zamandır kendini dışarıdaki hayattan koparmış ve tamamen resinlerini önceliği yapmıştı, ama o gün yaptığı hatayı fark etmişti, katedralin avlusu insanı sanki hiç yaşamadığı bir huzura sürüklüyordu. Keskin rüzgar saçlarını savuruyor ve yüzüne bir kamçı gibi çarpıyordu ama onu büyünün zararsız enerji dalgalarıymış gibi görmezlikten gelmeyi seçmişti. Yine de soğuk narin bedenini ürpertiyordu, kızın üzerinde de bir palto yoktu. İncecik elbisesi onu korumaya yetmezdi. İçinde içeriye girme hevesi belirmesine resmine dalmış ressama söyleyebilecek sözler arıyordu umarsızca. Dudakları tekrar ve son kez açıldığında titrememeleri için başını rüzgardan öte yana, doğruca ressama çevirmişti. ``Destansı bir çalışma. Elbette görmeyi bilenler için. `` Ahenkli sesi, yağmur damlaları arasından sıyrılarak genç kadına ulaşmıştı. Sözlerini sürdürmesi gerektiğini bilen Dulcinea ise kendini tanıtması gerektiğine karar kılarak hafifçe gülümsedi. `` Adım Dulcinea Carré. Magia Malefica tablosunun bir parçasıyım. `` Büyü ve cadı. Bir tablo değildi, yalnızca semboldü. Kadının anladığına emindi, bu yüzden açıklama yapmaya kalkmadı. Düşündüğü gibiyse, zaten anlardı
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Juliette Pierre

GezginGezgin
Juliette Pierre



Mücadele Tarafı : Tarafsız, şimdilik.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Pegasus.

Çirkin Adam Empty
MesajKonu: Geri: Çirkin Adam   Çirkin Adam EmptyPtsi Mart 15, 2010 5:13 pm

Yanında oturan bayanın rahatsız edici şekilde kıpırdanmasıyla her ne kadar arada bir dikkati dağılsa da, sonunda resmine tekrar odaklanabilmişti. Kısa bir süre sonra yanında ki bayan sessizliğini bozarak, ''Destansı bir çalışma. Elbette görmeyi bilenler için'' dedi. Elinde ki kalemi bir an için durdurarak söylediklerini düşünmeye başlamıştı. Tabii ki de destansıydı. Hatta bu kelimenin yaptığı eserin yanında daha aşağı kaldığı kesindi. Kalemini tekrar küçük hareketlerle oynatmaya ve çizimine devam etmeye başlamıştı. Bir yandan da cevap veriyordu, ''Evet, bende öyle düşünüyorum. Elbette ki diğerlerinin bunu görmesini beklemek saçmalık olurdu'' dedi. Aslında onun bile tam olarak bunu fark edip etmemesinden emin değildi. Sadece iltifat ettiğini düşünüyordu. Son rütuşları yapıyordu artık, arka planı çoktan bitirmişti. Yağmurun yere çarpan ince sesi, Deborah'ı resim yapması için daha da alevlendiriyordu. Yağmurun o güzel kokusunu içine çekmek, kesinlikle muhteşem bir duyguydu.

Ellerini artık biraz hafifletmişti. Yumuşak dokunuşlar yapıyordu. Resmi biraz daha yoğunlaştırıyordu. ''Adım Dulcinea Carré. Magia Malefica tablosunun bir parçasıyım'' Ah, bu kızın bir cadı olma olasılığı mı vardı yani? O çalışmayı biliyordu. Soğuk yüzünü resminden kaldırarak hızla kıza doğru döndü. Endişeli ve biraz da meraklı gözlerler ona bakıyordu. Eğer kendisinin cadı olduğunu söylerse ve eğer kız cadı çıkmazsa bu bir felaket olabilirdi. Onu öldürmek zorunda kalabilirdi. Bir şey belli etmek istemiyordu. Ağır bakışlarını kızın üzerinden çekerek resmine bakmaya başladı. Bir yandan da düşünüyordu. Adı ne demişti? Carré miydi? Ah, elbette bu soyadını tanıyordu. Bu kızın bir cadı olma olasılığını destekliyordu. Yüz ifadesi değişmiş, biraz kaşları çatılmıştı. Fakat yüzüne dökülen saçları kızın bunu görmesini engelliyordu. ''Sen cadı mısın?'' dedi, sinirli ve soğuk sesiyle. Vereceği cevaba göre her şey şekillenecekti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dulcinea Carré

GezginGezgin
Dulcinea Carré



Mücadele Tarafı : Sükût.
Kan Durumu : Safkan.

Çirkin Adam Empty
MesajKonu: Geri: Çirkin Adam   Çirkin Adam EmptyPtsi Nis. 05, 2010 7:55 pm

Yağmurun dinişi ile içini belirsiz bir huzur kaplamıştı, yeni biriyle konuşmanın verdiği sebepsiz heyecanı da içinde yankılanmaktaydı. Dingin havada uçan kuşların sessizliği delişini görmezden gelmek mümkün değildi. Huzur verici bir manzaraydı izlediği, uzun zamandır dışarıdaydı ve katedralin görkemiyle kasvetli günün sonunda kızıl tanrıçanın ışıkları göz kamaştırıyordu. Bu kadar saattir dışarıda kalmak onun için bir ilkti ve hoşuna gitmediğini de söyleyemezdi, ancak diğer taraftan evine dönüp resimleriyle ilgilenmesi gerektiğini biliyordu. Gözleri, karmakarışık olan koyu kahverengi saçlarına takıldığında, narin parmaklarını saçında gezdirdi. Onları bir düzene sokmak imkânsızdı. Yanındaki kadın yine kendini dünyadan soyutlamayı başarmıştı. Yüzündeki donuk tebessümü henüz silmemişti, zira kadının ismini öğrenmemesi de ona hitap etmesini zorlaştırdığı gibi sıcak bir sohbete başlamalarını da engelliyordu. Fırça darbelerini takip etmekten sıkıldığı bir ara kollarını önünde kavuşturarak kendi düşüncelerine gömüldü. Sergi… Evet, değerli vaktini yabancı bir kadının yanında harcıyordu. Peki ya o günah çıkarmak için geldiği katedralin dışında beklerken açacağı serginin resimlerini kim yapacaktı?

''Sen cadı mısın?'' .Yine o soğuk ses… Cevap vermek için acele etmedi Dulcinea. *Cadı.* Bütün geçmişi sihir halkının en soylu kesimiyle beraber geçmişti, şimdi ise neden böyle mugglelar arasında kaldığını düşünmek bile istemiyordu. Mugglelardan hoşlanmıyordu, bütün okul hayatı boyunca öğrendiği onca şeyi kullanamıyordu da. Bunun onu ne kadar mutsuz etiğini her geçen gün daha bariz hissedebiliyordu. *Cadı* Evet, o bir cadıydı. Anlamsızca bakan yüzüne bakmaya devam eden kadına karşılık bir açıklama borçluydu. Majiyi algılamaktan acizdi. Belki de resmi fazla meşgul ediyordu onu. Yine de soydaşların birbirlerinden haberdar olması gerekmez miydi? ``` Latince. Sihirin kadim dili. Unutulmuş, hatıralardan silinmiş bir tablonun son nefesi.`` Ses tonu hiç ummadığı kadar soğuk ve ironik çıkmıştı. Hala anlamamış olmasına şaşırıyordu. Sözlerini sürdürmek istese de durdu, konuşmadı. Olabildiğince gizli sözcüklerin arkasına gizlenmişti anlatmak istedikleri. Eğer anlamak isterse anlayabilirdi. Yoksa pederin uyku saati gelmeden katedrale girmeye karar vermişti. Turistik bir geziden çok daha farklı bir gayesi vardı. Onun için bırakılmış bir şeyi alacaktı. Ve zaman, Dulcinea’yı beklemiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Çirkin Adam

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-